23 Mayıs 2018

DÜNYANIN KURTULUŞ VAKTİ YAKINDIR


DÜNYANIN KURTULUŞ VAKTİ YAKINDIR 

Zorluklarla, belalarla, savaşlarla, adaletsizliklerle sarsılan dünyanın kurtuluş vakti yakındır. Bunun için dua etmek; biraz sebat, biraz sabır ve biraz dirayet göstermek ve Yüce Rabbimiz’in vaadine güvenerek elimizden geleni yapmak gereklidir. Çözüm yollarını göstermeden önce yıllarca zorluk altında ezilmiş Kürt kardeşlerimize ve Ortadoğu’da Büyük Kürdistan hayali kuran bir kısım Batılılara çeşitli hatırlatmalarımız vardır. Bu hatırlatmalar mutlaka dikkate alınmalıdır. 

 BATI DÜNYASINA BİR HATIRLATMA 

 Şu an Ortadoğu planları adına PKK destekçiliğinin işe yarayacağını düşünen kişilere bir hatırlatmamız var. Her ne kadar tüm gelişmiş emperyalist ülkelerin desteğini alsanız da, çok büyük olasılıkla olaylar sizin beklediğiniz şekilde gelişmeyecek, kitabın önceki sayfalarında detaylı anlattığımız gibi, söz konusu bölge, bir komünist dünya devletine doğru çıkış kapısı olacaktır. Komünizm şiddet yüzünü kısa süre içinde gösterecek, tüm dünya komünistlerinden alınan destek ile uzun zamandır atılması planlanan o ileri adım atılmış olacaktır. Bir bakıma komünizm karşıtı bir ittifak içinde olan kapitalist dünya, -istemeden de olsa – kendi elleriyle komünist bir dünya devleti oluşturmuş olacaktır. 

Amerika’nın Kore’deki ve Vietnam’daki mücadelesi, yıllardır sürdürdüğü soğuk savaş, tümüyle boşa gitmiş olacaktır. Eğer Türkiye’de PKK, Suriye’de PYD ve İran’da PJAK yapılanmalarının gerçek mahiyeti anlaşılmaz, gerçek hedefleri dikkate alınmaz ve bu konuda yapılan tüm uyarılara rağmen Ortadoğu’nun bu kilit noktasında tehlikeli bir oyun oynanırsa, bu, tüm dünya için büyük felaketlerin kapısını açacaktır. Komünistlerin hedefi daima dünyaya açılabilecekleri stratejik ve aynı zamanda son derece kırılgan bir coğrafyada devlet edinmek olmuştur. Ve emperyalist güçlerin desteğiyle buna adım adım yaklaşmaktadırlar. Emperyalist güçler, kendilerini vuracak dehşetli sistemin destekçiliğini yapmamalıdırlar. Günümüzde Ortadoğu’da hayretle izlenen gelişmeler olmaktadır. 

Böyle bir plan dahilinde ortaya çıkan bir komünist devlet de beklenmedik şekilde güçlenip dünyaya dehşet saçma gücüne kısa sürede sahip olacaktır. İşte böyle bir durumda, Batı’nın “Biz karışmayalım, Ortadoğu’da ne olursa olsun” diye kenarda bekleme gibi bir lüksü olmayacak, çünkü –Allah korusun– bela mutlaka her cepheye ulaşacaktır. Ne Ortadoğu’da ne de Batı coğrafyasında böyle bir vahşetin yaygınlaşması elbette isteyeceğimiz bir şey değildir. Fakat mevcut gerçekler dahilinde, karşılaşılması kuvvetle muhtemel olan senaryo budur ve bu tehlike konusunda gerekli uyarıyı yapmamız elzemdir. Burada amaç karamsar bir bakış açısı sunmak değil, bu konuda dikkatleri açabilmektir. 

 KÜRT KARDEŞLERİMİZE BİR HATIRLATMA 
Haklı gerekçeleri olsa bile öfke, insanı doğru ve akılcı düşünmekten alıkoyan, hak olanı uygulamaktan engelleyen ve en önemlisi de Allah’ın beğenmediği bir tavırdır. Geçmişte yaşananlar nedeniyle kalbindeki öfkeyi bir türlü atamayan Kürt kardeşlerimiz, bu gerçeği dosdoğru düşünmeli ve PKK belasının ortadan kalkması ve güçlü bir millet olarak birlikte var olmak için yeni bir başlangıç yapmalıdırlar. Kendilerini seven, kendilerine dostluk elini uzatan kardeşleriyle birlikte, bütün dinlerin ve bütün ırkların birlikte yaşadığı, Kuran’daki gerçek demokrasinin ve adaletin esas alındığı, bağnazlık ve hurafelerin terk edildiği, huzur ve refah ortamının hakim olduğu bir birlik için çaba göstermelidirler. 

Türkiye’yi ve Kürt kardeşlerimizi İslam coğrafyasından ayırmaya çalışan terörist PKK belasının bertaraf edilmesi ve Kürtlere hak ettikleri değerin verilmesi için samimi Müslümanlarla birlikte kültürel ve ideolojik bir mücadele içinde olmalıdırlar. Bu ideolojik mücadele, Kürt kardeşlerimizin başına bela olmuş her türlü illegal fikir ve örgütü bertaraf etmek ve bir daha böyle belalarla karşılaşmamak için elzemdir. Canımız gibi sevdiğimiz Kürt kardeşlerimizle birlikte yapmamız gereken gerçek İslam’ın muhteşem ruhunun yaşandığı, toplumların, halkların, ülkelerin ve insanların birlikte huzur içinde yaşadıkları bir İslam Birliği'nin bir an önce tesis edilmesidir. 
 İSLAM BİRLİĞİ, AMA NASIL? 
 

Gerçek Kuran ahlakı, din, dil, ırk, etknik köken aranmaksızın herkesin huzurlu ve özgür olduğu bir dünya sunar. Dolayısıyla Ortadoğu için gereken asıl yöntem, Kuran'daki İslam anlayışının eğitim yoluyla yaygınlaştırılması, hurafelere dayalı sahte din anlayışının ise tümüyle ortadan kaldırılmasıdır. Günümüzde, İslamo fobiyle iç içe olan Batı toplumları da, uzun zamandır dinden uzak bir çizgiye gelmiş bir kısım Kürt gençleri de, İslam Birliği ifadesini duyduklarında tedirginliğe kapılmaktadırlar. İslam adı altında bağnazlık belasının bütün dünyaya hakim olacağını, demokrasinin ortadan kalkacağını, tüm diğer din mensuplarının veya ateistlerin katledileceğini, kadınların hayatın her alanında gerek fiziksel gerekse manevi zulüm göreceklerini, dünyanın kan revan içinde kalacağı bir savaş ortamının hakim olacağını düşünmektedirler. Oysa bu tarif İslam’ın değil bağnazlığın tarifidir. 

Gerçek Müslümanlığın uygulanmasıyla meydana gelecek olan İslam Birliği; savaşların tümüyle sona erdiği, kadınların üstün tutulduğu, tüm toplumların ve tüm dinlerin birlikte güven içinde yaşadığı, demokrasinin ve özgürlüklerin hakim olduğu, ülkelerin kendi sınırlarını korumaları kaydıyla bütün sınırlarının açıldığı, sadece Müslüman ülkeleri değil Çin, Rusya, İsrail, ABD, Avrupa ülkeleri gibi dünyadaki tüm ülkeleri kapsayan mükemmel bir birlik olacaktır. Bu birlik, barışın ve sevincin hakim olacağı, düşmanlıkların son bulacağı, açlık, korku, kıtlık ve yoksullukların ortadan kalktığı bir birlik olacaktır. İslam adına gerçekleştirilen katliamlar, bağnazlık, radikalizm ancak ve ancak gerçek İslam çatısı altında kurulmuş olan bu birlik vesilesiyle ortadan kalkacaktır. Dünyada radikalizmin sona ermesinin YEGANE yolu budur. 

Bütün bu şartlar altında, ABD’nin de değerli, üstün ahlaklı Kürt kardeşlerimizin de, dünyadaki tüm diğer ülkelerin de gerçek demokrasi arayışı içinde istemeleri gereken sistem gerçekte budur. PKK’nın hedefi, daha önce de belirttiğimiz gibi, Türkiye’nin doğudaki sınırlarına hakim olarak, Türkiye’nin İslam coğrafyasıyla tamamen arasını ayırmak ve tüm dünyayı büyük belalardan kurtaracak olan İslam Birliği’nin oluşmasını engellemektir. Dolayısıyla PKK dünyanın barış ortamına dönüşmesini tüm gücüyle engellemeye çalışmaktadır. Batı toplumlarının da Kürt kardeşlerimizin de bunun ciddi şekilde farkında olmaları oldukça önemlidir. Batı dünyası, eğer gerçekten dünya barışını hedefliyor ve radikalizm tehlikesinin ortadan kalkmasını istiyorsa, o zaman tarifini yaptığımız ve Kuran’ın özündeki demokrasi anlayışını esas alan İslam Birliği’nin destekçisi olmalıdır. 

Kürt kardeşlerimiz eğer yıllardır süregelen adaletsizliklerden, ırkçılıktan, komünist terörden kurtulmak istiyorlarsa, yine Kuran’da Allah’ın bizlere tarif ettiği adaletin esas alındığı İslam Birliğini savunmalıdırlar. Bu birlik, Allah’ın izniyle mutlaka gerçekleşecek ve dünyaya barış ve huzur mutlaka hakim olacaktır. Fakat Yüce Rabbimiz, bunun için gayret göstermemizi ve ideolojik bir mücadele ile her türlü belayı bertaraf etmemizi istemektedir. Bunun için Batı dünyasının liderleri de, Kürt kardeşlerimiz de sadece Kuran’ı esas alan samimi Müslümanlarla ittifak etmeli ve gerçek çıkış yolunun bu ittifakla sağlanabileceğini bilmelidirler. 

 HZ. MEHDİ (AS) MÜJDESİ
 Şu bilinmelidir ki, demokrasi, barış, sevgi ve dostluğu beraberinde getirecek olan gerçek İslam anlayışı, mutlaka dünyada radikalizm ve hurafeleri ortadan kaldıracaktır. Bunu gerçekleştiren ise Hz. Mehdi (as) olacaktır. Hadis ve rivayetlere, aynı zamanda Tevrat ve İncil’de geçen hadislerle mutabık açıklamalara göre, içinde bulunduğumuz dönem Hz. Mehdi s (as)’ın zuhur dönemidir. Ahir zamana ait hadislerde geçen ve tümüyle mucize hükmündeki tüm alametlerin oldukça kısa bir zaman aralığı içinde gerçekleşmesi, Hz. Mehdi (as)’ın geleceği ahir zamanın içinde olduğumuzun çok önemli ve net delilidir. Hz. Mehdi (as) devrinde yaşıyor olduğumuzun tüm delillerini, gerçekleşen tüm alametleri bu kitaptan okuyabilirsiniz: Harun Yahya, Hz. İsa (a.s.) Ve Hz. Mehdi (a.s.) Bu Yüzyılda Gelecek Hz. Mehdi (as)’ın gelişiyle beraber, Peygamber Efendimiz (sav)'in vefatının ardından dünyaya yayılmış olan tüm bidatler ortadan kalkacak, hurafeler yok edilecek ve Kuran’ın özünde olduğu gibi tüm dünya tam anlamıyla bir barış ve güvenliğe kavuşacaktır. 

 Hz. Mehdi (as) savaştan kaçınan, barış insanıdır. Hz. Mehdi (as) savaşla değil, sevgiyle, Allah'ı anarak güzel ahlakı dünyaya hakim kılacaktır. Hz. Mehdi (as) döneminde savaşlar duracak, insanlar barışa ve sevgiye yönelecek, tek bir kişinin burnu dahi kanamayacaktır. Bu gerçek çok fazla hadis ile haber verilmiştir: İnsanlar, bal arılarının beyleri etrafında toplanması gibi, Hz. Mehdi (as)'ın çevresinde toplanırlar. Daha önce zulümle dolu olan dünyayı, adaletle doldurur. 
Adaleti o denli olur ki, 
UYKUDA OLAN BİR KİMSE DAHİ UYANDIRILMAZ 
VE BİR DAMLA KAN BİLE AKITILMAZ. 
Dünya, adeta asr-ı saadet devrine geri döner. 
(El Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, sf. 29 ve 48) Ona [Hz. Mehdi (as)'a] biat edenler, [Kabe civarındaki] rukün ve makam arasında biat ederler. 
UYUYANI UYANDIRMAZ, ASLA KAN DÖKMEZLER. 
(El-Heytemî, El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar, s. 24) 


Hz. Mehdi (as)’ın zuhur dönemi aynı zamanda Hz. İsa (as)’ın da nüzulünü göreceğimiz dönemdir. Hz. Mehdi (as) döneminde tüm silahların susacağı, savaşların sona ereceği; Hz. Mehdi (as)'ın zuhuru ve Hz. İsa (as)'ın gelişinden sonra yeryüzüne adalet, barış ve sevginin hakim olacağı hadislerde şöyle haber verilmiştir: Savaş [erbabı] da ağırlıklarını [silah ve malzemelerini] bıracak. (Sünen-i Ibn-i Mace, 10/334) Düşmanlık ve kini de kaldıracaktır... 

Kap su ile dolduğu gibi yeryüzü barışla dolacaktır. Din birliği de olacak, artık Allah'tan başkasına tapılmayacaktır. Savaş da ağırlıklarını bırakacak. (Sünen-i Ibn-i Mace, 10/334) Hiçbir kimse arasında bir düşmanlık kalmayacaktır. Ve bütün düşmanlıklar, boğuşmalar, hasetleşmeler muhakkak kaybolup gidecektir. (İmam Şa'rani, Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametleri, 496)

Hz. Mehdi (as)’ın gelişi, sadece Müslümanlar, Museviler ve Hristiyanlar için değil, dünyadaki tüm insanlar için bir müjdedir. Onun gelişi ile yeryüzünde adalet tam anlamıyla hakim olacak, insanlar aradıkları sevgi, huzur, bolluk ortamına Hz. Mehdi (as)’ın gelişi ile kavuşacaklardır. Şu an yaşadığımız tüm olaylar, karşılaştığımız tüm dehşet ve vahşet senaryoları Hz. Mehdi (as)’ın gelişinin öncesinde gerçekleşmesi zaten beklenen olaylardır. 

Hatta bu kitabın asıl konusunu oluşturan PKK’nın böyle bir dönemde ortaya çıkması dahi, hadislerde bildirilmiştir: Şam nahiyelerinin biraz ötesinde FIRAT ETRAFINDA büyük bir ordu toplanır, mal üzerine savaşırlar. 

HER BİR DOKUZ KİŞİDEN YEDİSİ ÖLDÜRÜLÜR. 
Bu, Ramazan ayında işitilen, şiddetli gürültülü yıkılma ve korkudan sonra ve ÜÇ SANCAĞIN ayrılmasından sonradır. 
Onlardan her biri mülkü (idareyi) kendileri için ister, 
İÇLERİNDE ABDULLAH İSMİNDE BİR KİŞİ VARDIR.” 
(Nuaym bin Hammad, El fiten, hd. No: 971) Hadiste açıkça görülebileceği gibi Fırat Nehri etrafında, mal üzerine savaşan bir ordu yani PKK toplanmış durumdadır ve çok büyük can kayıpları mevzu bahis olmaktadır. 
PKK, tıpkı hadiste belirtildiği gibi çeşitli ülkelerde çeşitli sancaklara ayrılmış durumdadır. 
Hadiste dikkat çeken en önemli ayrıntı ise PKK lideri Abdullah Öcalan’ın isminin net olarak bildirilmiş olmasıdır.


Hz. Mehdi (as)’ın zuhuruyla, ne PKK belası, ne dünyayı şiddet mekanına dönüştüren unsurlar kalmayacaktır. Dünyanın bu huzur ve refah ortamına kavuşması çok yakındır. Allah bu süre içinde bizden dua ve bela ve kötülüklerle mücadele için akıl ve kararlılık göstermemizi istemektedir. Hz. Mehdi (as)’ın gelişinin öncesinde, ilmi bir çalışma yaparak, yanlış ideolojilerin ve hurafelerin etkisinde kalmış olan toplulukları uyarmamızı ve ortamı Hz. Mehdi (as)’ın gelişi için hazırlamamızı istemektedir. 

Kuşkusuz Yüce Rabbimiz bu güzel ortamı tek bir emri ile oluşturmaya kadirdir. Fakat Hz. Mehdi (as)’ın gelişi öncesi yaşanan zorluklar ve yapılan ilmi mücadele, dünyanın son zamanındaki altın çağın güzelliğine varabilmek, Rabbimiz’in cennetine layık olabilmek, fakat hepsinden önemlisi Rabbimiz’in rızasını kazanabilmek için çok önemlidir. 

SONUÇ 
Osmanlı tarihe karışırken, Ulu Önderimiz Atatürk’ün belirlediği Misak-ı Milli sınırlarımıza çok sayıda devlet göz dikmiştir. Kimi İstanbul’a varmak istemiş ama Çanakkale’yi geçememiş; kimi Adana, Mersin, Antep, Maraş, Urfa’ya elini uzatmış ve geri püskürtülmüş; kimi de İzmir’den büyük mağlubiyetle ayrılmıştır. Türk milleti, en zor zamanlarında bile mücadeleden kaçmamış, vatan topraklarının bölünmemesi uğruna canını ortaya koymuştur. 

Nitekim, son 40 yıl boyunca PKK hainlerinin kirli, sinsi ve hain pusularına kararlılıkla karşı koyan ve bu uğurda can veren Mehmetçiğimiz bunun en büyük delilidir. Bu ülkede, hainlik yapan ve tasarlayanların güç bulmalarına izin verilmediyse, o da, Allah’ın izniyle, Türk askerinin ve polisinin şehadeti göze alan kararlılığındandır. Türk halkı, vatanımızı korumak adına, 1. Dünya Savaşı’nın ardından yenilmiş durumda, dört bir yandan saldırı altında ve tamamen yokluk içindeyken, oldukça az sayıda insan gücü ile Kurtuluş Savaşı vermesini bilmiştir. 

Asla gerçekleşmeyecek bir Kürdistan hayali kuran derin devletlerin belki de hesaba katamadıkları en temel şey, vatan konusunda daima hassas olmuş olan Türk halkını, Türk askerini ve Türk polisini hesaba katamamış olmalarıdır. Hesaba katmalılar; çünkü ne bir komünist saldırı ile, ne sinsi planlar yoluyla vatanımızı böldürme gibi bir niyetimiz asla yoktur. 

PKK’nın Kürtlüğü kullanarak kurguladığı kirli oyunu ortadan kaldıracak ve yıllardır hakları hem derin devlet hem de PKK tarafından yenmiş olan Kürt kardeşlerimizle birlikte bölünme planlarını yıkacağız. Kürtler bizim kardeşimiz, ağabeyimiz, canımız, dostumuz, dürüstlüğümüz, efendiliğimiz, önemli bir değerimiz, bizim bir parçamızdır. Onları bizden ayırmak isteyen ve vatan, devlet, bayrak düşmanı kalleşlere yem haline getirmeye çalışan sinsi güçler, kesin olarak bunda başarılı olamayacaklardır. 



Önemli olan kurulan tuzakların farkına varılması ve bu konuda tedbir alınmasıdır. Ülkemize yönelik kurulmuş olan tuzak oldukça açıktır ve bu konuda milletçe yapmamız gereken sorumluluklarımız vardır. Dünya derin devletlerinin karanlık planları Türk halkı tarafından durdurulmalı ve sevgi, birlik, eğitim ve caydırıcılık yoluyla PKK’nın ideolojik varlığı yok edilmelidir. 

Dünyaya barış getirecek ve tüm dünyayı kucaklayacak bir birlik ruhunun, dini, vatanı, etnik kimliği ne olursa olsun doğru ve dürüst insanlarla birlikte bir İslam Birliği’nin temelleri atılmalıdır. 

 Allah’ın adaleti her an akılda tutulmalıdır: Allah’ın kanununda imanlı milletlere karşı kurulan her tuzak kaderde bozulmuş olarak yaratılır. Dolayısıyla karanlık ve sinsi planlar, ne kadar büyük ve etkili görünürse görünsün, Türk milleti üzerinde etkisizdir. Bizler kararlı olur, birlik ve bütünlüğümüzü korur ve asıl olarak Allah’a dayanır ve güvenirsek, ülkemiz üzerinde yer kapma ihtirası içinde olanlara asla yol açılmayacaktır. 

Unutulmamalıdır ki, dünyayı ne derin güçler, ne süper güçler, ne de şiddet yanlıları yönetir; dünyanın ve tüm kainatın tek Hakimi Yüce Allah’tır. Hayır, Biz hakkı batılın üstüne fırlatırız, o da onun beynini darmadağın eder. Bir de bakarsın ki, o, yok olup gitmiştir. (Allah'a karşı) Nitelendirdiklerinizden dolayı eyvahlar size.

  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
  • 6
  • 7
  • 8
  • Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...