Nerde Bu Devlet, Nerde Bu Millet?
Baba ağlıyor… Kadın ağlıyor…
Kadın, tam 38 yerinden bıçaklanan kız kardeşi için ağlıyor, haykırıyor, feryat ediyor.
Onun cani, sapık kocasını anlatıyor:
“4 senedir hepimizi tehdit ediyordu… Biz devlete sığındık, gelip almadılar. Bacımı gelip parçaladı. Sürekli bizi tehdit ediyordu, sürekli biz devlete haber veriyorduk, ama gelip almıyorlardı. Bacımı paramparça etti, ciğerlerini deşti, dolma oyar gibi oydu. Çocuklarını diğer odaya götürmüş. Gece başlayıp ağzına çorap sokmuş bacımın.
Daha önce de döverdi ve biz polisleri çağırırdık ölüm yok, yaralı yok derlerdi. Ama şimdi öldürdüler işte, yaraladılar.
Kardeşimin boğazını kesmeye çalışmış. Kardeşim boğazını kestirmemiş, ellerini tutmuş…”
Kadın, boğazını kesmek isteyen kocasına direnmiş, bu sırada cani koca, daha büyük bıçak almak için mutfağa gitmiş. Kanlar içerisindeki Neslihan Kaya, bunu fırsat bilip, oyulan göbeğinden dışarı sarkan iç organlarını da eliyle tutarak, odadan kendini dışarı atmış. Merdivenlerden üst kata çıkarak, orada kayını ile evli olan kız kardeşi Emine Kaya’ya sığınmış
Kız kardeş hastane önünde feryat ediyordu: “Nerde bu devletimiz, nerde bu milletimiz?”
Geçenlerde de babaları Ali Yardım tarafından öldürülen 4 yaşındaki Elif Mina ile 2 yaşındaki Miray Hira’nın annesi Dilek Yardım, çocuklarının musalla taşına konulan tabutlarına sarılarak uzun uzun ağlamış, gözyaşı dökmüştü. İki çocuğunun yanında getirdiği emziklerini öpüyordu…
Acılı anne feryat ediyordu: “İki çocuğum öldü benim, emziği elimde kaldı. Kimsecikler sahip çıkmadı bana.
Korudum, kolladım, sığınma evlerinde kaldım ama sahip çıkamadım çocuklarıma. Şu anda hiç kimsem yok. Polise, savcıya ‘Beni bu adamdan kurtarın’ diye yalvardım. Kim sahip çıkacak bana, kim verecek o çocukların hesabını?”
Dilek Yardım, babası Hasan Yardım’a da isyan etti: “Kapınızı çaldım, kimse yardım etmedi. Cenazeye ne yüzle geldiniz. Hepinize yalvardım. Hiçbiriniz sahip çıkmadı bana.
Hiçbirinizi istemiyorum, gidin buradan” diye bağırmıştı.
Evet, kimse sahip çıkmadı kimsesizlere, sıkıntıda olanlara, her an ölümle burun buruna gelenlere. Kimse sahip çıkmadı dövülen, sövülen analara… Cani kocaların baskısına, şiddetine, bıçağına, sopasına karşı, kimse korumadı onları…
“Ortada ölen, öldüren yok… Yaralayan yok, yaralanan yok… Bugün git, yarın gel…” dediler.
Anaları, babaları, kardeşleri akrabaları da karşı çıkmadı. Halkımız, sadece seyretti. Milletimiz seyretti… Nerde bu millet? Haksızlıklara, hukuksuzluklara, sömürüye, baskıya daha ne kadar seyirci kalacaksınız?
Yeniden soruyorum?
Kim sahip çıkacak bu ezilen, horlanan, sömürülen kadınlara? Canlarını, geleceklerini kimlere emanet edecekler?
“Nerde bu devlet, nerde bu makam, mevki sahipleri?
Ne iş yapar bunlar? Ne için işgal ederler o koltukları? Çanta dolusu maaşları niçin alırlar?”
Şu sıralar bir de hastanelerden hamile çocuk haberleri gelmeye başladı.
İstanbul’da, özellikle Suriyeli sığınmacıların yoğun yaşadığı Küçükçekmece’de, 2017’nin ilk 5 ayında, 39’u Suriyeli, 38’i 15 yaşından küçük 115 hamile çocuğun Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesine başvurduğu söylendi.
Hatta bu sayının 500 civarında olduğu ileri sürülmekte…
Başka hastanelerde de rakamlar hayli yüksekmiş…
Ama Kanuni Sultan Süleyman hastanesi yöneticileri, yasanın gereği olmasına rağmen, bu çocukları polise bildirmemişler, suç işlemişler.
İstanbul Valisinin de çocuk hamilelerin soruşturulmasına izin vermediği açıklandı.
Skandalı ortaya çıkaran hastane personelinin şu anda yeri değiştirilmiş olup, hakkında kamu davası açılmıştır.
Onun ifadesine göre bu hastaneye yılda 450-500 hamile çocuk gelmektedir…
Böyle bir uygulama Avrupa ülkelerinde ortaya çıkmış olsaydı, elbette sağlık bakanı derhal istifa etmiş olurdu ve sağlık görevlisi ödüllendirilirdi. Bizde tam tersi yapılmakta, cezalandırılmaktadır…
Ne demişti Gazi Mustafa Kemal Atatürk?
CUMHURİYET, KİMSESİZLERİN KİMSESİDİR…
Cumhuriyet kimsesizleri, yoksulları, düşkünleri, özürlüleri, ezilenleri, haksızlığa uğrayanları, dövülenleri koruyamazsa, kollayamazsa ne işe yarar? O devletin görevi nedir? O devleti yönetenler neden o koltukları işgal ederler?
Sosyal devlet ne için vardır? Devlet, halkının sorunlarına çözüm getiremezse, yani sosyal devlet olma, kimsesizlerin kimsesi olma özelliğini yitirmişse, kime, ne faydası dokunur?
Örneğin, ilaç bulamayan kanser hastası üniversite öğrencisi Dilek Özçelik, yıllar önce, cuma namazından çıkan bakandan yardım istemek için cami avlusuna gitmişti. Saatlerce bekledikten sonra ağlaya ağlaya, Çevrecilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın yanına yanaştı.
Bakana çaresizliğini, durumunu anlattı. O, ilaç, tıp tedavisi yaptıracağı yerde, dilenciye verir gibi Dilek’in cebine 100 TL sıkıştırdı… Sonra da ekledi:
“Al onu al… Cebinden düşürme… Orada epey para var…
Kız, bu davranış karşısında gözyaşlarına boğuldu.
“Ben dilenci değilim” dedi bakana.
“İnsanlık konusunda bir kez daha hayal kırıklığına uğradım, görüyorum ki, çaresizliği hayatınızda hiç tatmamışsınız, yanınıza biri yardım için geldiğinde eliniz cebinize değil, vicdanınıza gitsin”
Dilek Özçelik bu sözleri 5 yıl önce, kendisini dilenci yerine koyup, cebine para sıkıştıran ve bugün milyonlarca liraya cami yaptıracak olan bakana söylüyordu…
Dilek Özçelik geçenlerde genç yaşta, ömrünün baharında yaşamını yitirdi…