06 Eylül 2017

KUTSAL KİTAP DÖRDÜNCÜ BÖLÜM


KUTSAL KİTAP DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

Yakup Lavan'dan Kaçıyor
31
Lavan'ın oğulları, "Yakup babamızın sahip olduğu her şeyi aldı" dediler, "Bütün varlığını babamıza ait şeylerden kazandı." Yakup bu sözleri duyunca,
  2 Lavan'ın kendisine karşı tutumunun eskisi gibi olmadığını anladı.
  RAB Yakup'a, "Atalarının topraklarına, akrabalarının yanına dön" dedi, "Seninle olacağım."
  4 Bunun üzerine Yakup Rahel'le Lea'yı sürüsünün bulunduğu kırlara çağırttı.
  5 Onlara, "Bakıyorum, babanız bana eskisi gibi davranmıyor" dedi, "Ama babamın Tanrısı benimle birlikte.
  6 Var gücümle babanıza hizmet ettiğimi bilirsiniz.
  7 Ne yazık ki, babanız beni aldattı, ondan alacağımı on kez değiştirdi. Ama Tanrı bana kötülük etmesine izin vermedi.
  8 Lavan, 'Ücret olarak noktalı hayvanları al' deyince, bütün sürü noktalı doğurdu. 'Ücret olarak çizgili olanları al' deyince de bütün sürü çizgili doğurdu.
  Tanrı babanızın hayvanlarını aldı, bana verdi.
  10 "Sürülerin çiftleştiği mevsimde bir düş gördüm. Çiftleşen tekeler çizgili, noktalı ve kırçıldılar.
  11 Düşümde Tanrı'nın meleği bana, 'Yakup!' diye seslendi. 'Buyur' dedim.
  12 Bana, 'Bak, bütün çiftleşen tekeler çizgili, noktalı ve kırçıl' dedi, 'Çünkü Lavan'ın sana yaptıklarının hepsini gördüm.
  13 Ben Beyt-El'in Tanrısı'yım. Hani orada bana anıt dikip meshetmiş, adak adamıştın. Kalk, bu ülkeden git, doğduğun ülkeye dön.'"
  14 Rahel'le Lea, "Babamızın evinde hâlâ payımız, mirasımız var mı?" dediler,
  15 "Onun gözünde artık yabancı değil miyiz? Çünkü bizi sattı. Bizim için ödenen bedelin hepsini yedi.
  16 Tanrı'nın babamızdan aldığı varlığın tümü bize ve çocuklarımıza aittir. Tanrı sana ne dediyse öyle yap."
  17 Böylece Yakup çocuklarını, karılarını develere bindirdi.
  18 Bütün hayvanları önüne kattı; topladığı mallarla, Paddan-Aram'da kazandığı hayvanlarla birlikte Kenan ülkesine, babası İshak'ın yanına gitmek üzere yola çıktı.
  19 Lavan koyunlarını kırkmaya gidince, Rahel babasının Terafim'ini çaldı.
  20 Yakup da kaçacağını söylemeyerek Aramlı Lavan'ı kandırdı.
  21 Böylece kendine ait her şeyi alıp kaçtı. Fırat Irmağı'nı geçip Gilat dağlık bölgesine doğru gitti.
Lavan Yakup'un Peşine Düşüyor
  22 Üçüncü gün Yakup'un kaçtığını Lavan'a bildirdiler.
  23 Lavan yakınlarını yanına alıp Yakup'un peşine düştü. Yedi gün sonra Gilat dağlık bölgesinde ona yetişti.
  24 O gece Tanrı Aramlı Lavan'ın düşüne girerek ona, "Dikkatli ol!" dedi, "Yakup'a ne iyi, ne kötü bir şey söyleme."
  25 Lavan Yakup'a yetişti. Yakup çadırını Gilat dağlık bölgesine kurmuştu. Lavan da yakınlarıyla birlikte çadırını aynı yere kurdu.
  26 Yakup'a, "Nedir bu yaptığın?" dedi, "Beni aldattın. Kızlarımı alıp savaş tutsağı gibi götürdün.
  27 Neden gizlice kaçtın? Neden beni aldattın? Niçin bana söylemedin? Seni sevinçle, ezgilerle, tefle, lirle yolcu ederdim.
  28 Torunlarımla, kızlarımla öpüşüp vedalaşmama izin vermedin. Aptallık ettin.
  29 Size kötülük yapacak güçteyim, ama babanın Tanrısı dün gece bana, 'Dikkatli ol!' dedi, 'Yakup'a ne iyi, ne kötü hiçbir şey söyleme.'
  30 Babanın evini çok özlediğin için bizden ayrıldın. Ama ilahlarımı niçin çaldın?"
  31 Yakup, "Korktum" diye karşılık verdi, "Kızlarını zorla elimden alırsın diye düşündüm.
  32 İlahlarını kimde bulursan, o öldürülecektir. Yakınlarımızın önünde kendin ara, eşyalarımın arasında sana ait ne bulursan al." Yakup ilahları Rahel'in çaldığını bilmiyordu.
  33 Lavan Yakup'un, Lea'nın ve iki cariyenin çadırına baktıysa da ilahları bulamadı. Lea'nın çadırından çıkıp Rahel'in çadırına girdi.
  34 Rahel çaldığı Terafim'i devesinin semerine koymuş, üzerine oturmuştu. Lavan çadırını didik didik aradıysa da Terafim'i bulamadı.
  35 Rahel babasına, "Efendim, huzurunda kalkamadığım için kızma, âdet görüyorum da" dedi. Lavan her yeri aradıysa da, Terafim'i bulamadı.
  36 Yakup kendini tutamadı. Lavan'a çıkışarak, "Suçum ne?" diye sordu, "Ne günah işledim ki böyle öfkeyle peşime takıldın?
  37 Bütün eşyalarımı aradın, sana ait bir şey buldun mu? Varsa onu buraya, yakınlarımızın önüne koy. Onlar ikimiz hakkında karar versinler.
  38 Yirmi yıl yanında kaldım. Koyunların, keçilerin hiç yavru düşürmedi. Sürülerinin içinden bir tek koç yemedim.
  39 Yabanıl hayvanların parçaladığını sana göstermedim, zararını ben çektim. Gece ya da gündüz çalınan her hayvanın karşılığını benden istedin.
  40 Öyle bir durumdaydım ki, gündüz sıcak, gece kırağı yedi bitirdi beni. Gözüme uyku girmedi.
  41 Yirmi yıl evinde böyle yaşadım. İki kızın için on dört yıl, sürün için altı yıl sana hizmet ettim. On kez alacağımı değiştirdin.
  42 Babamın ve İbrahim'in Tanrısı, İshak'ın taptığı[i] Tanrı benden yana olmasaydı, beni eli boş gönderecektin. Tanrı çektiğim zorluğu, verdiğim emeği gördü ve dün gece seni uyardı."
  43 Lavan, "Kadınlar benim kızlarım, çocuklar benim çocuklarım, sürüler benim sürülerim" diye karşılık verdi, "Burada gördüğün her şey bana ait. Kızlarıma ya da doğurdukları çocuklara bugün ne yapabilirim ki?
  44 Gel anlaşalım. Aramıza tanık koyalım."
  45 Yakup bir taş alıp onu anıt olarak dikti.
  46 Yakınlarına, "Taş toplayın" dedi. Adamlar topladıkları taşları bir yere yığdılar. Orada, yığının yanında yemek yediler.
  47 Lavan taş yığınına Yegar-Sahaduta[ii], Yakup ise Galet[iii] adını verdi.
  48 Lavan, "Bu yığın bugün aramızda tanık olsun" dedi. Bu yüzden yığına Galet adı verildi.
  49 Mispa[iv] diye de anılır. Çünkü Lavan, "Birbirimizden uzak olduğumuz zaman RAB aramızda gözcülük etsin" dedi,
  50 "Eğer kızlarıma kötü davranır, başka kadınlarla evlenirsen, yanımızda kimse olmasa bile Tanrı tanık olacaktır."
  51 Sonra, "İşte taş yığını, işte aramıza diktiğim anıt" dedi,
  52 "Bu yığın ve anıt birer tanık olsun. Bu yığının ötesine geçip sana kötülük etmeyeceğim. Sen de bu yığını ve anıtı geçip bana kötülük etmeyeceksin.
  53 İbrahim'in, Nahor'un, babasının Tanrısı aramızda yargıç olsun." Yakup babası İshak'ın taptığı Tanrı'nın adıyla ant içti.
  54 Sonra dağda kurban kesip yakınlarını yemeğe çağırdı. Yemeği yiyip geceyi dağda geçirdiler.
  55 Lavan sabah erkenden kalktı; torunlarını, kızlarını öpüp kutsadıktan sonra evine gitti.

[i] 31:42. "İshak'ın taptığı": Özgün metin, "İshak'ın korktuğu"
[ii] 31:47. Aramice, "Yegar-Sahaduta" ve İbranice "Galet" Tanıklık yığını anlamına gelir
[iii] 31:47. Aramice, "Yegar-Sahaduta" ve İbranice "Galet" Tanıklık yığını anlamına gelir
[iv] 31:49. "Mispa": "Gözcü kulesi" anlamına gelir
32
Yakup yoluna devam ederken, Tanrı'nın melekleriyle karşılaştı.
2 Onları görünce, "Tanrı'nın ordugahı bu" diyerek oraya Mahanayim[i] adını verdi.
Yakup Esav'la Karşılaşmaya Hazırlanıyor
 Yakup Edom topraklarında, Seir ülkesinde yaşayan ağabeyi Esav'a önceden haberciler gönderdi.
  4 Onlara şu buyruğu verdi: "Efendim Esav'a şöyle deyin: Kulun Yakup diyor ki, 'Şimdiye kadar Lavan'ın yanında konuk olarak kaldım.
  5 Öküzlere, eşeklere, davarlara, kölelere, cariyelere sahip oldum. Efendimi hoşnut etmek için önceden haber gönderiyorum.'"
  6 Haberciler geri dönüp Yakup'a, "Ağabeyin Esav'ın yanına gittik" dediler, "Dört yüz adamla birlikte seni karşılamaya geliyor."
  Yakup çok korktu, sıkıldı. Yanındaki adamları, davarları, sığırları, develeri iki gruba ayırdı.
  8 "Esav gelir, bir gruba saldırırsa, hiç değilse öteki grup kurtulur" diye düşündü.
 Sonra şöyle dua etti: "Ey atam İbrahim'in, babam İshak'ın Tanrısı RAB! Bana, 'Ülkene, akrabalarının yanına dön, seni başarılı kılacağım' diye söz verdin.
  10 Bana gösterdiğin bunca iyiliğe, güvene layık değilim. Şeria Irmağı'nı geçtiğimde değneğimden başka bir şeyim yoktu. Şimdi iki orduyla döndüm.
  11 Yalvarırım, beni ağabeyim Esav'dan koru. Gelip bana, çocuklarla annelerine saldırmasından korkuyorum.
  12 Sen bana, 'Seni kesinlikle başarılı kılacağım, soyunu denizin kumu gibi sayılamayacak kadar çoğaltacağım' diye söz vermiştin."
  13-15 Yakup geceyi orada geçirdi. Birlikte getirdiği hayvanlardan ağabeyi Esav'a armağan olarak iki yüz keçi, yirmi teke, iki yüz koyun, yirmi koç, yavrularıyla birlikte otuz dişi deve, kırk inek, on boğa, yirmi dişi, on erkek eşek ayırdı.
  16 Onları ayrı ayrı sürüler halinde kölelerine teslim ederek, "Önümden gidin, sürüler arasında boşluk bırakın" dedi.
  17 Birinci köleye şöyle buyruk verdi: "Ağabeyim Esav'la karşılaştığında, 'Sahibin kim, nereye gidiyorsun? Önündeki bu hayvanlar kimin?' diye sorarsa,
  18 'Kulun Yakup'undur' diyeceksin, 'Efendisi Esav'a armağan olarak gönderiyor. Kendisi de arkamızdan geliyor.'"
  19 İkinci ve üçüncü köleye, sürülerin peşinden giden herkese aynı buyruğu verdi: "Esav'la karşılaştığınızda, aynı şeyleri söyleyeceksiniz.
  20 'Kulun Yakup arkamızdan geliyor' diyeceksiniz." "Önden göndereceğim armağanla onu yatıştırır, sonra kendisini görürüm. Belki beni bağışlar" diye düşünüyordu.
  21 Böylece armağanı önden gönderip geceyi konakladığı yerde geçirdi.
Yakup Güreş Tutuyor
  22 Yakup o gece kalktı; iki karısını, iki cariyesini, on bir oğlunu yanına alıp Yabbuk Irmağı'nın sığ yerinden karşıya geçti.
  23 Onları karşıya geçirdikten sonra sahip olduğu her şeyi de geçirdi.
  24 Böylece Yakup arkada yalnız kaldı. Bir adam gün ağarıncaya kadar onunla güreşti.
  25 Yakup'u yenemeyeceğini anlayınca, onun uyluk kemiğinin başına çarptı. Öyle ki, güreşirken Yakup'un uyluk kemiği çıktı.
  26 Adam, "Bırak beni, gün ağarıyor" dedi. Yakup, "Beni kutsamadıkça seni bırakmam" diye yanıt verdi.
  27 Adam, "Adın ne?" diye sordu. "Yakup."
  28 Adam, "Artık sana Yakup değil, İsrail[ii] denecek" dedi, "Çünkü Tanrı'yla, insanlarla güreşip yendin."
  29 Yakup, "Lütfen adını söyler misin?" diye sordu. Ama adam, "Neden adımı soruyorsun?" dedi. Sonra Yakup'u kutsadı.
  30 Yakup, "Tanrı'yla yüzyüze görüştüm, ama canım bağışlandı" diyerek oraya Peniel[iii] adını verdi.
  31 Yakup Peniel'den ayrılırken güneş doğdu. Uyluğundan ötürü aksıyordu.
  32 Bu nedenle İsrailliler bugün bile uyluk kemiğinin üzerindeki siniri yemezler. Çünkü Yakup'un uyluk kemiğinin başındaki sinire çarpılmıştı.

[i] 32:2. "Mahanayim": "İki ordugah" anlamına gelir
[ii] 32:28. "İsrail": "Tanrı'yla dövüşen" anlamına gelir
[iii] 32:30. "Peniel": "Tanrı'nın yüzü" anlamına gelir

33
Yakup baktı, Esav dört yüz adamıyla birlikte geliyor. Çocukları Lea'ya, Rahel'e, iki cariyeye teslim etti.
2 Cariyelerle çocuklarını öne, Lea'yla çocuklarını arkaya, Rahel'le Yusuf'u da en arkaya dizdi.
  3 Kendisi hepsinin önüne geçti. Ağabeyine yaklaşırken yedi kez yere kapandı.
  4 Ne var ki Esav koşarak onu karşıladı; kucaklayıp boynuna sarıldı, öptü. İkisi de ağlamaya başladı.
  5 Esav kadınlarla çocuklara baktı. "Kim bu yanındakiler?" diye sordu. Yakup, "Tanrı'nın kuluna lütfettiği çocuklar" dedi.
  6 Cariyelerle yanlarındaki çocuklar yaklaşıp eğildiler.
  7 Ardından Lea çocuklarıyla birlikte yaklaşıp eğildi. En son da Rahel'le Yusuf yaklaşıp eğildi.
  8 Esav, "Karşılaştığım öbür topluluğun anlamı neydi?" diye sordu. Yakup, "Efendimi hoşnut etmek için" diye yanıtladı.
  9 Esav, "Benim yeterince malım var, kardeşim" dedi, "Senin malın sana kalsın."
  10 Yakup, "Olmaz, eğer sevgini kazandımsa, lütfen armağanımı kabul et" diye karşılık verdi, "Senin yüzünü görmek Tanrı'nın yüzünü görmek gibi. Çünkü beni kabul ettin.
  11 Lütfen sana gönderdiğim armağanı al. Tanrı bana öyle iyilik yaptı ki, her şeyim var." Armağanı kabul ettirinceye kadar diretti.
  12 Esav, "Haydi yolumuza devam edelim" dedi, "Ben önünsıra gideceğim."
  13 Yakup, "Efendim, bilirsin, çocuklar narindir" dedi, "Yanımdaki koyunların, sığırların yavruları var. Hayvanları bir gün daha yürümeye zorlarsak hepsi ölür.
  14 Efendim, lütfen sen kulunun önünden git. Ben hayvanlarla çocuklara ayak uydurarak yavaş yavaş geleceğim. Seir'de efendime yetişirim."
  15 Esav, "Yanımdaki adamlardan birkaçını yanına vereyim" dedi. Yakup, "Niçin?" diye sordu, "Ben yalnızca seni hoşnut etmek istiyorum."
  16 Esav o gün Seir'e dönmek üzere yola koyuldu.
  17 Yakup'sa Sukkot'a[i] gitti. Orada kendine ev, hayvanlarına barınaklar yaptı. Bu yüzden oraya Sukkot adını verdi.
  18 Yakup Paddan-Aram'dan Kenan ülkesine, Şekem Kenti'ne güvenlik içinde vardı. Kentin yakınında konakladı.
  19 Çadırını kurduğu arsayı Şekem'in babası Hamor'un oğullarından yüz parça gümüşe[ii] aldı.
  20 Orada bir sunak kurarak ona El-Elohe-İsrail[iii] adını verdi.

[i] 33:17. "Sukkot": "Barınaklar" anlamına gelir
[ii] 33:19. "Yüz parça gümüş": İbranice, "Yüz kesita".  Kesita ağırlığı ve değeri bilinmeyen bir para birimiydi
[iii] 33:20. "El-Elohe-İsrail": "Tanrı İsrail'in Tanrısı" anlamına gelir

Dina ve Şekemliler
34
Lea'yla Yakup'un kızı Dina bir gün yöre kadınlarını ziyarete gitti.
2 O bölgenin beyi Hivli Hamor'un oğlu Şekem Dina'yı görünce tutup kızın ırzına geçti.
 3 Yakup'un kızına gönlünü kaptırdı. Dina'yı sevdi ve ona nazik davrandı.
  Babası Hamor'a, "Bu kızı bana eş olarak al" dedi.
  5 Yakup kızı Dina'nın kirletildiğini duyduğunda, oğulları kırda hayvanların başındaydı. Yakup onlar gelinceye kadar konuşmadı.
  Bu arada Şekem'in babası Hamor konuşmak için Yakup'un yanına gitti.
  7 Yakup'un oğulları olayı duyar duymaz kırdan döndüler. Üzüntülü ve çok öfkeliydiler. Çünkü Şekem Yakup'un kızıyla yatarak İsrail'in onurunu kırmıştı. Böyle bir şey olmamalıydı.
  8 Hamor onlara, "Oğlum Şekem'in gönlü kızınızda" dedi, "Lütfen onu oğluma eş olarak verin.
  9 Bizimle akraba olun. Birbirimize kız verip kız alalım.
  10 Bizimle birlikte yaşayın. Ülke önünüzde, nereye isterseniz yerleşin, ticaret yapın, mülk edinin."
  11 Şekem de Dina'nın babasıyla kardeşlerine, "Bana bu iyiliği yapın, ne isterseniz veririm" dedi,
  12 "Ne kadar başlık ve armağan isterseniz isteyin, dilediğiniz her şeyi vereceğim. Yeter ki, kızı bana eş olarak verin."
  13 Kızkardeşleri Dina'nın ırzına geçildiği için, Yakup'un oğulları Şekem'le babası Hamor'a aldatıcı bir yanıt verdiler.
  14 "Olmaz, kızkardeşimizi sünnetsiz bir adama veremeyiz" dediler, "Bizim için utanç olur.
  15 Ancak şu koşulla kabul ederiz: Bütün erkekleriniz bizim gibi sünnet olursa,
  16 birbirimize kız verip kız alabiliriz. Sizinle birlikte yaşar, bir halk oluruz.
  17 Eğer kabul etmez, sünnet olmazsanız, kızımızı alır gideriz."
  18 Bu öneri Hamor'la oğlu Şekem'e iyi göründü.
  19 Ailesinde en saygın kişi olan genç Şekem öneriyi yerine getirmekte gecikmedi. Çünkü Yakup'un kızına aşıktı.
  20 Hamor'la oğlu Şekem durumu kent halkına bildirmek için kentin kapısına gittiler.
  21 "Bu adamlar bize dostluk gösteriyor" dediler, "Ülkemizde yaşasınlar, ticaret yapsınlar. Topraklarımız geniş, onlara da yeter, bize de. Birbirimize kız verip kız alabiliriz.
  22 Yalnız, şu koşulla bizimle birleşmeyi, birlikte yaşamayı kabul ediyorlar: Bizim erkeklerin de kendileri gibi sünnet olmasını istiyorlar.
  23 Böylece bütün sürüleri, malları, öbür hayvanları da bizim olur, değil mi? Gelin onlarla anlaşalım, bizimle birlikte yaşasınlar."
  24 Kent kapısından geçen herkes Hamor'la oğlu Şekem'in söylediklerini kabul etti ve kentteki bütün erkekler sünnet oldu.
  25 Üçüncü gün erkekler daha sünnetin acısını çekerken, Yakup'un oğullarından ikisi - Dina'nın kardeşleri Şimon'la Levi -  kılıçlarını kuşanıp kuşku uyandırmadan kente girdiler ve bütün erkekleri kılıçtan geçirdiler.
  26 Hamor'la oğlu Şekem'i de öldürdüler. Dina'yı Şekem'in evinden alıp gittiler.
  27 Sonra Yakup'un bütün oğulları cesetleri soyup kenti yağmaladılar. Çünkü kızkardeşlerini kirletmişlerdi.
  28 Kentteki ve kırdaki davarları, sığırları, eşekleri ele geçirdiler.
  29 Bütün mallarını, çocuklarını, kadınlarını aldılar, evlerindeki her şeyi yağmaladılar.
  30 Yakup, Şimon'la Levi'ye, "Bu ülkede yaşayan Kenanlılar'la Perizliler'i bana düşman ettiniz, başımı belaya soktunuz" dedi, "Sayıca azız. Eğer birleşir, bana saldırırlarsa, ailemle birlikte yok olurum."
  31 Şimon'la Levi, "Kızkardeşimize bir fahişe gibi mi davranmalıydı? diye karşılık verdiler.

Yakup Beyt-El'e Dönüyor
35
Tanrı Yakup'a, "Git, Beyt-El'e yerleş" dedi, "Ağabeyin Esav'dan kaçarken sana görünen Tanrı'ya orada bir sunak yap."
  2 Yakup ailesine ve yanındakilere, "Yabancı ilahlarınızı atın" dedi, "Kendinizi arındırıp giysilerinizi değiştirin.
  Beyt-El'e gidelim. Sıkıntı çektiğim günlerde yakarışımı duyan, gittiğim her yerde benimle birlikte olan Tanrı'ya orada bir sunak yapacağım."
  Böylece herkes yabancı ilahlarını, kulaklarındaki küpeleri Yakup'a verdi. Yakup bunları Şekem yakınlarında bir sakız ağacının altına gömdü.
  5 Sonra göçtüler. Çevre kentlerde yaşayan halk peşlerine düşmedi. Çünkü hepsini Tanrı korkusu sarmıştı.
  6 Yakup adamlarıyla birlikte Kenan ülkesindeki Luz, yani Beyt-El Kenti'ne geldi.
  7 Bir sunak yaparak oraya El-Beyt-El[i] adını verdi. Çünkü ağabeyinden kaçarken Tanrı orada kendisine görünmüştü.
  Rebeka'nın dadısı Debora ölünce Beyt-El'in güneyindeki meşe ağacının altına gömüldü. Bu yüzden ağaca Allon-Bakut[ii] adı verildi.
  9 Yakup Paddan-Aram'dan dönünce, Tanrı ona yine görünerek onu kutsadı.
  10 "Sana Yakup diyorlar, ama bundan böyle adın Yakup değil, İsrail olacak" diyerek onun adını İsrail koydu.
  11 "Ben Her Şeye Gücü Yeten Tanrı'yım" dedi, "Verimli ol, çoğal. Senden bir ulus ve uluslar topluluğu doğacak. Kralların atası olacaksın.
  12 İbrahim'e, İshak'a verdiğim toprakları sana da vereceğim ve senden sonra soyuna bağışlayacağım."
  13 Sonra Tanrı Yakup'tan ayrılarak onunla konuştuğu yerden yukarı çekildi.
  14 Yakup Tanrı'nın kendisiyle konuştuğu yere taş bir anıt dikti. Üzerine dökmelik sunu ve zeytinyağı döktü.
  15 Oraya, Tanrı'nın kendisiyle konuştuğu yere Beyt-El[iii] adını verdi.
Rahel'le İshak'ın Ölümü
  16 Sonra Beyt-El'den göçtüler. Efrat'a varmadan Rahel doğum yaptı. Doğum yaparken çok sancı çekti.
  17 Rahel sancı çekerken, ebesi, "Korkma!" dedi, "Bir oğlun daha oluyor."
  18 Ama Rahel ölmek üzereydi. Can verirken oğlunun adını Ben-Oni[iv] koydu. Babası ise oğlana Benyamin[v] adını verdi.
  19 Rahel öldü ve Efrat, yani Beytlehem yolunda gömüldü.
  20 Yakup Rahel'in mezarına bir taş dikti. Bu mezar taşı bugüne kadar kaldı.
  21 İsrail yine göçtü ve Eder Kulesi'nin ötesinde konakladı.
  22 İsrail o bölgede yaşarken Ruben babasının cariyesi Bilha'yla yattı. İsrail bunu duyunca çok kızdı[vi].
  23 Yakup'un on iki oğlu vardı. Lea'nın oğulları: Ruben (Yakup'un ilk oğlu), Şimon, Levi, Yahuda, İssakar, Zevulun.
  24 Rahel'in oğulları: Yusuf, Benyamin.
  25 Rahel'in cariyesi Bilha'nın oğulları: Dan, Naftali.
  26 Lea'nın cariyesi Zilpa'nın oğulları: Gad, Aşer. 
Yakup'un Paddan-Aram'da doğan oğulları bunlardır.
  27 Yakup, İshak'la İbrahim'in de yabancı olarak kalmış olduğu, bugün Hevron denen Kiryat-Arba yakınlarındaki Mamre'ye, babası İshak'ın yanına gitti.
  28 İshak yüz seksen yıl yaşadı.
  29 Kocamış, yaşama doymuş olarak son soluğunu verdi. Ölüp halkına kavuştu. Oğulları Esav'la Yakup onu gömdüler.

[i] 35:7. "El-Beyt-El": "Beyt-El'in Tanrısı" anlamına gelir
[ii] 35:8. "Allon-Bakut": "Ağlama meşesi" anlamına gelir
[iii] 35:15. "Beyt-El": "Tanrı'nın evi" anlamına gelir
[iv] 35:18. "Ben-Oni": "Kederimin oğlu" anlamına gelir
[v] 35:18. "Benyamin": "Sağ elimin oğlu" ya da "Güneyli oğul" anlamına gelir
[vi] 35:22. Septuaginta "Bunu duyunca çok kızdı", İbranice "Bunu duydu"

Esav'ın Soyu
36
Esav'ın, yani Edom'un öyküsü:
2 Esav şu Kenanlı kızlarla evlendi: Hititli Elon'un kızı Adâ; Hivli Sivon'un torunu, Anâ'nın kızı Oholivama;
  3 Nevayot'un kızkardeşi, İsmail'in kızı Basemat.
  4 Adâ Esav'a Elifaz'ı, Basemat Reuel'i,
  Oholivama Yeuş, Yalam ve Korah'ı doğurdu. Esav'ın Kenan ülkesinde doğan oğulları bunlardı.
  6 Esav karılarını, oğullarını, kızlarını, evindeki bütün adamlarını, hayvanlarının hepsini, Kenan ülkesinde kazandığı mallarının tümünü alıp kardeşi Yakup'tan ayrıldı, başka bir ülkeye gitti.
  7 Birlikte yaşayamayacak kadar çok malları vardı. Yabancı olarak yaşadıkları bu topraklar davarlarına yetmiyordu.
  8 Esav, yani Edom, Seir dağlık bölgesine yerleşti.
  9 Seir dağlık bölgesine yerleşen Edomlular'ın atası Esav'ın soyu:
  10 Esav'ın oğullarının adları şunlardır: Esav'ın karılarından Adâ'nın oğlu Elifaz, Basemat'ın oğlu Reuel.
  11 Elifaz'ın oğulları: Teman, Omar, Sefo, Gatam, Kenaz.
  12 Timna Esav'ın oğlu Elifaz'ın cariyesiydi. Elifaz'a Amalek'i doğurdu. Bunlar Esav'ın karısı Adâ'nın torunlarıdır.
  13 Reuel'in oğulları: Nahat, Zerah, Şamma, Mizza. Bunlar Esav'ın karısı Basemat'ın torunlarıdır.
  14 Sivon'un torunu ve Anâ'nın kızı olan Esav'ın karısı Oholivama'nın Esav'a doğurduğu oğullar şunlardır: Yeuş, Yalam, Korah.
  15 Esavoğulları'nın boy beyleri şunlardır: Esav'ın ilk oğlu Elifaz'ın oğulları: Teman, Omar, Sefo, Kenaz,
  16 Korah, Gatam, Amalek. Bunlar Edom ülkesinde Elifaz'ın soyundan beylerdi ve Adâ'nın torunlarıydı.
  17 Esav oğlu Reuel'in oğulları şunlardır: Nahat, Zerah, Şamma, Mizza. Bunlar Edom ülkesinde Reuel'in soyundan gelen beylerdi ve Esav'ın karısı Basemat'ın torunlarıydı.
  18 Esav'ın karısı Oholivama'nın oğulları şunlardır: Yeuş, Yalam, Korah. Bunlar Anâ'nın kızı olan Esav'ın karısı Oholivama'nın soyundan gelen beylerdi.
  19 Bunların hepsi Esav'ın, yani Edom'un oğullarıdır. Yukardakiler de onların beyleridir.
Seir'in Soyu
  20 Ülkede yaşayan Horlu Seir'in oğulları şunlardı: Lotan, Şoval, Sivon, Anâ,
  21 Dişon, Eser, Dişan. Seir'in Edom'da beylik eden Horlu oğulları bunlardı.
  22 Lotan'ın oğulları: Hori, Hemam. Timna Lotan'ın kızkardeşiydi.
  23 Şoval'ın oğulları: Alvan, Manahat, Eval, Şefo, Onam.
  24 Sivon'un oğulları: Aya ve Anâ. Bu, babası Sivon'un eşeklerini güderken çölde sıcak su kaynakları bulan Anâ'dır.
  25 Anâ'nın çocukları şunlardı: Dişon ve Anâ'nın kızı Oholivama.
  26 Dişon'un oğulları şunlardı: Hemdan, Eşban, Yitran, Keran.
  27 Eser'in oğulları şunlardı: Bilhan, Zaavan, Akan.
  28 Dişan'ın oğulları şunlardı: Uts, Aran.
  29 Horlu boy beyleri şunlardı: Lotan, Şoval, Sivon, Anâ,
  30 Dişon, Eser, Dişan. Seir ülkesindeki Horlu boy beyleri bunlardı.
Edom Kralları
  31 İsrailliler'i yöneten bir kralın olmadığı dönemde, Edom'u şu krallar yönetti:
  32 Beor oğlu Bala Edom Kralı oldu. Kentinin adı Dinhava'ydı.
  33 Bala ölünce, yerine Bosralı Zerah oğlu Yovav geçti. 
  34 Yovav ölünce, Temanlılar ülkesinden Huşam kral oldu.
  35 Huşam ölünce, Midyan'ı Moav kırlarında bozguna uğratan Bedat oğlu Hadat kral oldu. Kentinin adı Avit'ti.
  36 Hadat ölünce, yerine Masrekalı Samla geçti.
  37 Samla ölünce, yerine Rehovot-Hannaharlı Şaul geçti.
  38 Şaul ölünce, yerine Akbor oğlu Baal-Hanan geçti.
  39 Akbor oğlu Baal-Hanan ölünce, yerine Hadat geçti. Kentinin adı Pau'ydu. Karısı Me-Zahav kızı Matret'in kızı Mehetavel'di.
  40 Boylarına ve bölgelerine göre Esav'ın soyundan gelen beylerin adları şunlardı: Timna, Alva, Yetet,
  41 Oholivama, Ela, Pinon,
  42 Kenaz, Teman, Mivsar,
  43 Magdiel, İram. Sahip oldukları ülkede yaşadıkları yerlere adlarını veren Edom beyleri bunlardı. Edomlular'ın atası Esav'dı.
Yusuf'un Düşleri
37Yakup babasının yabancı olarak kalmış olduğu Kenan ülkesinde yaşadı.
2 Yakup soyunun öyküsü: Yusuf on yedi yaşında bir gençti. Babasının karıları Bilha ve Zilpa'dan olan üvey kardeşleriyle birlikte sürü güdüyordu. Kardeşlerinin yaptığı kötülükleri babasına ulaştırırdı.
  3 İsrail Yusuf'u öbür oğullarının hepsinden çok severdi. Çünkü Yusuf onun yaşlılığında doğmuştu. Yusuf'a uzun, renkli bir giysi yaptırmıştı.
 Yusuf'un kardeşleri babalarının onu kendilerinden çok sevdiğini görünce, ondan nefret ettiler. Yusuf'a tatlı söz söylemez oldular.
  5 Yusuf bir düş gördü. Bunu kardeşlerine anlatınca, ondan daha çok nefret ettiler.
 6 Yusuf, "Lütfen gördüğüm düşü dinleyin!" dedi,
  7 "Tarlada demet bağlıyorduk. Ansızın benim demetim kalkıp dikildi. Sizinkilerse, çevresine toplanıp önünde eğildiler."
  8 Kardeşleri, "Başımıza kral mı olacaksın? Bizi sen mi yöneteceksin?" dediler. Düşlerinden, söylediklerinden ötürü ondan büsbütün nefret ettiler.
  9 Yusuf bir düş daha görüp kardeşlerine anlattı. "Dinleyin, bir düş daha gördüm" dedi, "Güneş, ay ve on bir yıldız önümde eğildiler."
  10 Yusuf babasıyla kardeşlerine bu düşü anlatınca, babası onu azarladı: "Ne biçim düş bu?" dedi, "Ben, annen ve kardeşlerin gelip önünde yere mi eğileceğiz yani?"
  11 Kardeşleri Yusuf'u kıskanıyordu, ama bu olay babasının aklına takıldı.
Kardeşleri Yusuf'u Satıyor
  12 Bir gün Yusuf'un kardeşleri babalarının sürüsünü gütmek için Şekem'e gittiler.
  13 İsrail Yusuf'a, "Kardeşlerin Şekem'de sürü güdüyorlar" dedi, "Gel seni de onların yanına göndereyim." Yusuf, "Hazırım" diye yanıtladı.
  14 Babası, "Git kardeşlerine ve sürüye bak" dedi, "Her şey yolunda mı, değil mi, bana haber getir." Böylece onu Hevron Vadisi'nden gönderdi. Yusuf Şekem'e vardı.
  15 Kırda dolaşırken bir adam onu görüp, "Ne arıyorsun?" diye sordu.
  16 Yusuf, "Kardeşlerimi arıyorum" diye yanıtladı, "Buralarda sürü güdüyorlar. Nerede olduklarını biliyor musun?"
  17 Adam, "Buradan ayrıldılar" dedi, "'Dotan'a gidelim' dediklerini duydum." Böylece Yusuf kardeşlerinin peşinden gitti ve Dotan'da onları buldu.
  18 Kardeşleri onu uzaktan gördüler. Yusuf yanlarına varmadan, onu öldürmek için düzen kurdular.
  19 Birbirlerine, "İşte düş hastası geliyor" dediler,
  20 "Hadi onu öldürüp kuyulardan birine atalım. Yabanıl bir hayvan yedi deriz. Bakalım o zaman düşleri ne olacak!"
  21 Ruben bunu duyunca, Yusuf'u kurtarmaya çalıştı: "Canına kıymayın" dedi,
  22 "Kan dökmeyin. Onu şu ıssız yerdeki kuyuya atın, ama kendisine dokunmayın." Amacı Yusuf'u kurtarıp babasına geri götürmekti.
  23 Yusuf yanlarına varınca, kardeşleri sırtındaki renkli uzun giysiyi çekip çıkardılar
  24 ve kendisini susuz, boş bir kuyuya attılar.
  25 Yemek yemek için oturduklarında, Gilat yönünden bir İsmailî kervanının geldiğini gördüler. Develeri kitre, pelesenk, laden yüklüydü. Mısır'a gidiyorlardı.
  26 Yahuda, kardeşlerine, "Kardeşimizi öldürür, suçumuzu gizlersek ne kazanırız?" dedi,
  27 "Gelin onu İsmailîler'e satalım. Böylece canına dokunmamış oluruz. Çünkü o kardeşimizdir, aynı kanı taşıyoruz." Kardeşleri kabul etti.
  28 Midyanlı tüccarlar oradan geçerken, kardeşleri Yusuf'u kuyudan çekip çıkardılar ve yirmi gümüşe İsmailîler'e sattılar. İsmailîler Yusuf'u Mısır'a götürdüler.
  29 Kuyuya geri dönen Ruben Yusuf'u orada göremeyince üzüntüden üstünü başını yırttı.
  30 Kardeşlerinin yanına gidip, "Çocuk orada yok" dedi, "Ne yapacağım şimdi ben?"
  31 Bunun üzerine bir teke keserek Yusuf'un renkli uzun giysisini kanına buladılar.
  32 Giysiyi babalarına götürerek, "Bunu bulduk" dediler, "Bak, bakalım, oğlunun mu, değil mi?"
  33 Yakup giysiyi tanıdı, "Evet, bu oğlumun giysisi" dedi, "Onu yabanıl bir hayvan yemiş olmalı. Yusuf'u parçalamış olsa gerek."
  34 Yakup üzüntüden üstünü başını yırttı, beline çul sardı, oğlu için uzun süre yas tuttu.
  35 Bütün oğulları, kızları onu avutmaya çalıştılarsa da o avunmak istemedi. "Oğlumun yanına, ölüler diyarına yas tutarak gideceğim" diyerek oğlu için ağlamaya devam etti.
  36 Bu arada Midyanlılar da Yusuf'u Mısır'da Firavun'un bir görevlisine, muhafız birliği komutanı Potifar'a sattılar.
Yahuda'yla Tamar
38
O sıralarda Yahuda kardeşlerinden ayrılarak Adullamlı Hira adında bir adamın yanına gitti.
2 Orada Kenanlı bir kızla karşılaştı. Kızın babasının adı Şua'ydı. Yahuda kızla evlendi.
  3 Kadın hamile kaldı ve bir oğlan doğurdu. Yahuda ona Er adını verdi.
  4 Kadın yine hamile kaldı ve bir oğlan daha doğurdu. Adını Onan koydu.
  Yine bir oğlan doğurdu. Adını Şela koydu. Şela doğduğu zaman Yahuda Keziv'deydi.
 6 Yahuda ilk oğlu Er için bir kadın aldı. Kadının adı Tamar'dı.
  7 Yahuda'nın ilk oğlu Er, RAB'bin gözünde kötüydü. Bu yüzden RAB onu öldürdü.
  8 Yahuda Onan'a, "Kardeşinin karısıyla evlen" dedi, "Kaynı olarak ona karşı sorumluluğunu yerine getir. Kardeşine soy yetiştir."
  9 Ama Onan doğacak çocukların kendisine ait olmayacağını biliyordu. Bu yüzden ne zaman kardeşinin karısıyla yatsa, kardeşine soy yetiştirmemek için menisini yere boşaltıyordu.
 10 Bu yaptığı RAB'bin gözünde kötüydü. Bu yüzden RAB onu da öldürdü.
  11 Bunun üzerine Yahuda, gelini Tamar'a, "Babanın evine dön" dedi, "Oğlum Şela büyüyünceye kadar orada dul olarak yaşa." Yahuda, "Şela da kardeşleri gibi ölebilir" diye düşünüyordu. Böylece Tamar babasının evine döndü.
  12 Uzun bir süre sonra, Şua'nın kızı olan Yahuda'nın karısı öldü. Yahuda yası bittikten sonra arkadaşı Adullamlı Hira'yla birlikte Timna'ya, sürüsünü kırkanların yanına gitti.
  13 Tamar'a, "Kayınbaban sürüsünü kırkmak için Timna'ya gidiyor" diye haber verdiler.
  14 Tamar üzerindeki dul giysilerini çıkardı. Peçesini örttü, sarınıp Timna yolu üzerindeki Enayim Kapısı'nda oturdu. Çünkü Şela büyüdüğü halde onunla evlenmesine izin verilmediğini görmüştü.
  15 Yahuda onu görünce fahişe sandı. Çünkü yüzü örtülüydü.
  16 Yolun kenarına, ona doğru seğirterek, kendi gelini olduğunu bilmeden, "Hadi gel, seninle yatmak istiyorum" dedi. Tamar, "Seninle yatarsam, bana ne vereceksin?" diye sordu.
  17 Yahuda, "Sürümden sana bir oğlak göndereyim" dedi. Tamar, "Oğlağı gönderinceye kadar bana rehin olarak bir şey verebilir misin?" dedi.
  18 Yahuda, "Ne vereyim?" diye sordu. Tamar, "Mührünü, kaytanını ve elindeki değneği" diye yanıtladı. Yahuda bunları verip onunla yattı. Tamar hamile kaldı.
  19 Gidip peçesini çıkardı ve yine dul giysilerini giydi.
  20 Bu arada Yahuda rehin bıraktığı eşyalarını geri almak için Adullamlı arkadaşıyla kadına bir oğlak gönderdi. Ne var ki arkadaşı kadını bulamadı.
  21 O çevrede yaşayanlara, "Enayim'de, yol kenarında bir fahişe vardı, nerede o?" diye sordu. "Burada öyle bir kadın yok" diye karşılık verdiler.
  22 Bunun üzerine arkadaşı Yahuda'nın yanına dönerek, "Kadını bulamadım" dedi, "O çevrede yaşayanlar da 'Burada fahişe yok' dediler."
  23 Yahuda, "Varsın, eşyalar onun olsun" dedi, "Kimseyi kendimize güldürmeyelim. Ben oğlağı gönderdim, ama sen kadını bulamadın."
  24 Yaklaşık üç ay sonra Yahuda'ya: "Gelinin Tamar zina etmiş, şu anda hamile" diye haber verdiler. Yahuda, "Onu dışarıya çıkarıp yakın" dedi.
  25 Tamar dışarı çıkarılınca, kayınbabasına, "Ben bu eşyaların sahibinden hamile kaldım" diye haber gönderdi, "Lütfen bu eşyalara bak. Bu mühür, kaytan ve değnek kime ait?"
  26 Yahuda eşyaları tanıdı. "O benden daha dürüst" dedi, "Çünkü onu oğlum Şela'ya almadım." Bir daha onunla yatmadı.
  27 Doğum vakti gelince Tamar'ın rahminde ikiz olduğu anlaşıldı.
  28 Doğum yaparken ikizlerden biri elini dışarı çıkardı. Ebe çocuğun elini yakalayıp bileğine kırmızı bir iplik bağladı, "Bu önce doğdu" dedi.
  29 Ne var ki, çocuk elini içeri çekti, o sırada da kardeşi doğdu. Ebe, "Kendine böyle mi gedik açtın?" dedi. Bu yüzden çocuğa Peres[i] adı kondu.
  30 Sonra bileğine kırmızı iplik bağlı kardeşi doğdu. Ona da Zerah[ii] adı verildi.

[i] 38:29. "Peres": "Gedik açmak" anlamına gelir
[ii] 38:30. "Zerah": "Kırmızı" anlamına gelir
Yusuf ve Potifar'ın Karısı
39
İsmailîler Yusuf'u Mısır'a götürmüştü. Firavun'un görevlisi, muhafız birliği komutanı Mısırlı Potifar onu İsmailîler'den satın almıştı.
  2 RAB Yusuf'la birlikteydi ve onu başarılı kılıyordu. Yusuf Mısırlı efendisinin evinde kalıyordu.
  3 Efendisi RAB'bin Yusuf'la birlikte olduğunu ve yaptığı her işte onu başarılı kıldığını gördü.
  4 Ondan hoşnut kalarak onu özel hizmetine aldı. Evinin ve sahip olduğu her şeyin sorumluluğunu ona verdi.
  Yusuf'u evinin ve sahip olduğu her şeyin sorumlusu atadığı andan itibaren RAB Yusuf sayesinde Potifar'ın evini kutsadı. Evini, tarlasını, kendisine ait her şeyi bereketli kıldı.
  6 Potifar sahip olduğu her şeyin sorumluluğunu Yusuf'a verdi; yediği yemek dışında, hiçbir şeyle ilgilenmedi. Yusuf güzel yapılı, yakışıklıydı.
  7 Bir süre sonra efendisinin karısı ona göz koyarak, "Benimle yat" dedi.
  8 Ama Yusuf reddetti. "Ben burada olduğum için efendim evdeki hiçbir şeyle ilgilenme gereğini duymuyor" dedi, "Sahip olduğu her şeyin yönetimini bana verdi.
  9 Bu evde ben de onun kadar yetkiliyim. Senin dışında hiçbir şeyi benden esirgemedi. Sen onun karısısın. Nasıl böyle bir kötülük yapar, Tanrı'ya karşı günah işlerim?"
  10 Potifar'ın karısı her gün kendisiyle yatması ya da birlikte olması için direttiyse de, Yusuf onun isteğini kabul etmedi.
  11 Bir gün Yusuf işlerini yapmak üzere eve gitti. İçerde ev halkından hiç kimse yoktu.
  12 Potifar'ın karısı Yusuf'un giysisini tutarak, "Benimle yat" dedi. Ama Yusuf giysisini onun elinde bırakıp evden dışarı kaçtı.
  13 Kadın Yusuf'un giysisini bırakıp kaçtığını görünce,
  14 hizmetkârlarını çağırdı. "Bakın şuna!" dedi, "Kocamın getirdiği bu İbrani bizi rezil etti. Yanıma geldi, benimle yatmak istedi. Ben de bağırdım.
  15 Bağırdığımı duyunca, giysisini yanımda bırakıp dışarı kaçtı."
  16 Efendisi eve gelinceye kadar Yusuf'un giysisini yanında alıkoydu.
  17 Ona da aynı şeyleri anlattı: "Buraya getirdiğin İbrani köle yanıma gelip beni aşağılamak istedi.
  18 Ama ben bağırınca giysisini yanımda bırakıp kaçtı."
  19 Karısının, "Senin kölen bana böyle yaptı" diyerek anlattıklarını duyunca, Yusuf'un efendisinin öfkesi tepesine çıktı.
  20 Yusuf'u yakalayıp zindana, kralın tutsaklarının bağlı olduğu yere attı. Ama Yusuf zindandayken
  21 RAB onunla birlikteydi. Ona iyilik etti. Zindancıbaşı Yusuf'tan hoşnut kaldı.
  22 Bütün tutsakların yönetimini ona verdi. Zindanda olup biten her şeyden Yusuf sorumluydu.
  23 Zindancıbaşı Yusuf'un sorumlu olduğu işlerle hiç ilgilenmezdi. Çünkü RAB Yusuf'la birlikteydi ve yaptığı her işte onu başarılı kılıyordu.
Yusuf Tutsakların Düşünü Yorumluyor
40
Bir süre sonra, Firavun'un sakisi ve fırıncısı efendilerini gücendirdiler.
2 Firavun bu iki görevlisine, baş sakiyle fırıncıbaşına öfkelendi.
  3 Onları muhafız birliği komutanının evinde, Yusuf'un tutsak olduğu zindanda göz altına aldı.
  4 Muhafız birliği komutanı Yusuf'u onların hizmetine atadı. Bir süre zindanda kaldılar.
  5 Firavun'un sakisiyle fırıncısı tutsak oldukları zindanda aynı gece birer düş gördüler. Düşleri farklı anlamlar taşıyordu.
 6 Sabah Yusuf yanlarına gittiğinde, onları tedirgin gördü.
  7 Efendisinin evinde, kendisiyle birlikte zindanda kalan Firavun'un görevlilerine, "Niçin suratınız asık bugün?" diye sordu.
  8 "Düş gördük ama yorumlayacak kimse yok" dediler. Yusuf, "Yorum Tanrı'ya özgü değil mi?" dedi, "Lütfen düşünüzü bana anlatın."
  9 Baş saki düşünü Yusuf'a anlattı: "Düşümde önümde bir asma gördüm.
  10 Üç çubuğu vardı. Tomurcuklar açar açmaz çiçeklendi ve salkım salkım üzüm verdi.
  11 Firavun'un kâsesi elimdeydi. Üzümleri alıp Firavun'un kâsesine sıktım. Sonra kâseyi ona verdim."
  12 Yusuf, "Bu şu anlama gelir" dedi, "Üç çubuk üç gün demektir.
  13 Üç gün içinde Firavun seni zindandan çıkaracak, yine eski görevine döneceksin. Geçmişte olduğu gibi yine ona sakilik yapacaksın.
  14 Ama her şey yolunda giderse, lütfen beni anımsa. Bir iyilik yap, Firavun'a benden söz et. Çıkar beni bu zindandan.
  15 Çünkü ben İbrani ülkesinden zorla kaçırıldım. Burada da zindana atılacak bir şey yapmadım."
  16 Fırıncıbaşı bu iyi yorumu duyunca, Yusuf'a, "Ben de bir düş gördüm" dedi, "Başımın üstünde üç sepet beyaz ekmek vardı.
  17 En üstteki sepette Firavun için pişirilmiş çeşitli pastalar vardı. Kuşlar başımın üstündeki sepetten pastaları yiyorlardı."
  18 Yusuf, "Bu şu anlama gelir" dedi, "Üç sepet üç gün demektir.
  19 Üç gün içinde Firavun seni zindandan çıkarıp ağaca asacak. Kuşlar etini yiyecekler."
  20 Üç gün sonra, doğum gününde Firavun bütün görevlilerine bir şölen verdi. Görevlilerinin önünde baş sakisiyle fırıncıbaşını zindandan çıkardı.
  21-22 Yusuf'un yaptığı yoruma uygun olarak baş sakisini eski görevine atadı. Baş saki Firavun'a şarap sunmaya başladı. Ama Firavun fırıncıbaşını astırdı.
  23 Gelgelelim, baş saki Yusuf'u anımsamadı, unuttu gitti.

Yusuf Firavun'un Düşünü Yorumluyor
41
Tam iki yıl sonra Firavun bir düş gördü: Nil Irmağı'nın kıyısında duruyordu.
Irmaktan güzel ve semiz yedi inek çıktı. Sazlar arasında otlamaya başladılar.
 3 Sonra, yedi çirkin ve cılız inek çıktı. Irmağın kıyısında, öbür ineklerin yanında durdular.
 4 Çirkin ve cılız inekler, güzel ve semiz yedi ineği yiyince, Firavun uyandı.
 5 Yine uykuya daldı, bu kez başka bir düş gördü: Bir sapta yedi güzel ve dolgun başak bitti.
  6 Sonra, cılız ve doğu rüzgarıyla kavrulmuş yedi başak daha bitti.
  Cılız başaklar, yedi güzel ve dolgun başağı yuttular. Firavun uyandı ve düş gördüğünü anladı.
  8 Sabah uyandığında kaygılıydı. Bütün Mısırlı büyücüleri, bilgeleri çağırttı. Onlara gördüğü düşleri anlattı. Ama hiçbiri Firavun'un düşlerini yorumlayamadı.
  9 Bu arada baş saki Firavun'a, "Bugün suçumu itiraf etmeliyim" dedi,
  10 "Bana ve fırıncıbaşı kullarına öfkelenince bizi zindana, muhafız birliği komutanının evine kapattın.
  11 Bir gece ikimiz de düş gördük. Düşlerimiz farklı anlamlar taşıyordu.
  12 Orada, bizimle birlikte muhafız birliği komutanının kölesi İbrani bir genç vardı. Gördüğümüz düşleri ona anlattık. Bize bir bir yorumladı.
  13 Her şey onun yorumladığı gibi çıktı: Ben görevime döndüm, fırıncıbaşı ise asıldı."
  14 Firavun Yusuf'u çağırttı. Hemen onu zindandan çıkardılar. Yusuf tıraş olup giysilerini değiştirdikten sonra Firavun'un huzuruna çıktı.
  15 Firavun Yusuf'a, "Bir düş gördüm" dedi, "Ama kimse yorumlayamadı. Duyduğun her düşü yorumlayabildiğini işittim."
  16 Yusuf, "Ben yorumlayamam" dedi, "Firavun'a en uygun yorumu Tanrı yapacaktır."
  17 Firavun Yusuf'a anlatmaya başladı: "Düşümde bir ırmak kıyısında duruyordum.
  18 Irmaktan semiz ve güzel yedi inek çıktı. Sazlar arasında otlamaya başladılar.
  19 Sonra arık, çirkin, cılız yedi inek daha çıktı. Mısır'da onlar kadar çirkin inek görmedim.
  20 Cılız ve çirkin inekler ilk çıkan yedi semiz ineği yedi.
  21 Ama kötü görünüşleri değişmedi. Sanki bir şey yememiş gibi görünüyorlardı. Sonra uyandım.
  22 "Bir de düşümde bir sapta dolgun ve güzel yedi başak bittiğini gördüm.
  23 Sonra solgun, cılız, doğu rüzgarının kavurduğu yedi başak daha bitti.
  24 Cılız başaklar yedi güzel başağı yuttular. Büyücülere bunu anlattım. Ama hiçbiri yorumlayamadı."
  25 Yusuf, "Efendim, iki düşün de aynı anlamı taşıyor" dedi, "Tanrı ne yapacağını sana bildirmiş.
  26 Yedi güzel inek yedi yıl demektir. Yedi güzel başak da yedi yıldır. Aynı anlama geliyor.
  27 Daha sonra çıkan yedi cılız, çirkin inek ve doğu rüzgarının kavurduğu yedi solgun başak ise yedi yıl kıtlık olacağı anlamına gelir.
  28 "Söylediğim gibi, Tanrı ne yapacağını sana göstermiş.
  29 Mısır'da yedi yıl bolluk olacak.
  30 Sonra yedi yıl öyle bir kıtlık olacak ki, bolluk yılları hiç anımsanmayacak. Çünkü kıtlık ülkeyi kasıp kavuracak.
  31 Ardından gelen kıtlık bolluğu unutturacak, çünkü çok şiddetli olacak.
  32 Bu konuda iki kez düş görmenin anlamı, Tanrı'nın kesin kararını verdiğini ve en kısa zamanda uygulayacağını gösteriyor.
  33 "Şimdi Firavun'un akıllı, bilgili bir adam bulup onu Mısır'ın başına getirmesi gerekir.
  34 Ülke çapında adamlar görevlendirmeli, bunlar yedi bolluk yılı boyunca ürünlerin beşte birini toplamalı.
  35 Gelecek verimli yılların bütün yiyeceğini toplasınlar ve Firavun'un yönetimi altında kentlerde depolayıp korusunlar.
  36 Bu yiyecek, gelecek yedi kıtlık yılı boyunca, Mısır'da ihtiyat olarak kullanılacak ve ülke kıtlıktan kırılmayacak."
Yusuf Mısır'ın Yöneticisi Oluyor
  37 Bu öneri Firavun'a ve görevlilerine iyi göründü.
  38 Firavun görevlilerine, "Bu adam gibi Tanrı Ruhu'na sahip birini bulabilir miyiz?" diye sordu.
  39 Sonra Yusuf'a, "Madem ki Tanrı sana bütün bunları açıkladı, senden daha akıllı ve bilgili bir adam yoktur" dedi,
  40 "Sarayımın yönetimini sana vereceğim. Bütün halkım buyruklarına uyacak. Tahttan ötürü yalnız ben senin üzerinde olacağım.
  41 Seni bütün Mısır'a yönetici atıyorum."
  42 Sonra mührünü parmağından çıkarıp Yusuf'un parmağına taktı. Ona ince ketenden giysi giydirdi. Boynuna altın zincir taktı.
  43 Kendi yardımcısının arabasına bindirdi. Yusuf'un önünde, "Yol açın!" diye bağırdılar. Böylece Firavun ona bütün Mısır'ın yönetimini verdi.
  44 Firavun Yusuf'a, "Firavun benim" dedi, "Ama Mısır'da senden izinsiz kimse elini ayağını oynatmayacak."
  45 Yusuf'un adını Safnat-Paneah koydu. On Kenti'nin[i] kâhini Potifera'nın kızı Asenat'ı da ona karı olarak verdi. Yusuf ülkeyi boydan boya dolaştı.
  46 Yusuf Firavun'un hizmetine girdiğinde otuz yaşındaydı. Firavun'un huzurundan ayrıldıktan sonra bütün Mısır'ı dolaştı.
  47 Yedi bolluk yılı boyunca toprak çok ürün verdi.
  48 Yusuf Mısır'da yedi yıl içinde yetişen bütün ürünleri toplayıp kentlerde depoladı. Her kente o kentin çevresindeki tarlalarda yetişen ürünleri koydu.
  49 Denizin kumu kadar çok buğday depoladı; öyle ki, ölçmekten vazgeçti. Çünkü buğday ölçülemeyecek kadar çoktu.
  50 Kıtlık yılları başlamadan, On Kenti'nin kâhini Potifera'nın kızı Asenat Yusuf'a iki oğlan doğurdu.
  51 Yusuf ilk oğlunun adını Manaşşe[ii] koydu. "Tanrı bana bütün acılarımı ve babamın ailesini unutturdu" dedi.
  52 "Tanrı sıkıntı çektiğim ülkede beni verimli kıldı" diyerek ikinci oğlunun adını Efrayim[iii] koydu.
  53 Mısır'da yedi bolluk yılı sona erdi.
  54 Yusuf'un söylemiş olduğu gibi yedi kıtlık yılı baş gösterdi. Bütün ülkelerde kıtlık vardı. Ama Mısır'ın her yanında yiyecek bulunuyordu.
  55 Mısırlılar aç kalınca, yiyecek için Firavun'a yakardılar. Firavun onlara, "Yusuf'a gidin" dedi, "O size ne derse öyle yapın."
  56 Kıtlık bütün ülkeyi sarınca, Yusuf depoları açıp Mısırlılar'a buğday satmaya başladı. Çünkü kıtlık Mısır'ı boydan boya kavuruyordu.
  57 Bütün ülkelerden insanlar da buğday satın almak için Mısır'a, Yusuf'a geliyordu. Çünkü kıtlık bütün dünyayı sarmıştı ve şiddetliydi.

[i] 41:45. "On Kenti": "Heliopolis" diye de bilinir
[ii] 41:51. "Manaşşe": "Unutturan" anlamına gelir
[iii] 41:52. "Efrayim": "İki kat verimli" anlamına gelir

Yusuf'un Kardeşleri Mısır'a Gidiyor
42
Yakup, Mısır'da buğday olduğunu öğrenince, oğullarına, "Neden birbirinize bakıp duruyorsunuz?" dedi,
2 "Mısır'da buğday olduğunu duydum. Gidin, satın alın ki, yaşayalım, yoksa öleceğiz."
  3 Böylece Yusuf'un on kardeşi buğday almak için Mısır'a gittiler.
 4 Ama Yakup Yusuf'un kardeşi Benyamin'i onlarla birlikte göndermedi, çünkü oğlunun başına bir şey gelmesinden korkuyordu.
  5 Buğday satın almaya gelenler arasında İsrail'in oğulları da vardı. Çünkü Kenan ülkesinde de kıtlık hüküm sürüyordu.
 6 Yusuf ülkenin yöneticisiydi, herkese o buğday satıyordu. Kardeşleri gelip onun önünde yere kapandılar.
  7 Yusuf kardeşlerini görünce tanıdı. Ama onlara yabancı gibi davranarak sert konuştu: "Nereden geliyorsunuz?" "Kenan ülkesinden" diye yanıtladılar, "Yiyecek satın almaya geldik."
  Yusuf kardeşlerini tanıdıysa da kardeşleri onu tanımadılar.
  Yusuf gördüğü onlarla ilgili düşleri anımsayarak, "Siz casussunuz" dedi, "Ülkenin zayıf noktalarını öğrenmeye geldiniz."
  10 "Aman, efendim" diye karşılık verdiler, "Biz kulların yalnızca yiyecek satın almaya geldik.
  11 Hepimiz aynı babanın çocuklarıyız. Biz kulların dürüst insanlarız, casus değiliz."
  12 Yusuf, "Hayır!" dedi, "Siz ülkenin zayıf noktalarını öğrenmeye geldiniz."
  13 Kardeşleri, "Biz kulların on iki kardeşiz" dediler, "Hepimiz Kenan ülkesinde yaşayan aynı babanın çocuklarıyız. En küçüğümüz babamızın yanında kaldı, biri de kayboldu."
  14 Yusuf, "Söylediğim gibi" dedi, "Casussunuz siz.
  15 Sizi sınayacağım. Firavun'un başına ant içerim. Küçük kardeşiniz de gelmedikçe, buradan ayrılamazsınız.
  16 Aranızdan birini gönderin, kardeşinizi getirsin. Geri kalanlarınız göz altına alınacak. Anlattıklarınız doğru mu, değil mi, sizi sınayacağız. Değilse, Firavun'un başına ant içerim ki casussunuz."
  17 Üç gün onları göz altında tuttu.
  18 Üçüncü gün onlara, "Bir koşulla canınızı bağışlarım" dedi, "Ben Tanrı'dan korkarım.
  19 Dürüst olduğunuzu kanıtlamak için, içinizden biri göz altında tutulduğunuz evde kalsın, ötekiler gidip aç kalan ailenize buğday götürsün.
  20 Sonra küçük kardeşinizi bana getirin. Böylece anlattıklarınızın doğru olup olmadığı ortaya çıkar. Ölümden kurtulursunuz." Kabul ettiler.
  21 Birbirlerine, "Besbelli kardeşimize yaptığımızın cezasını çekiyoruz" dediler, "Bize yalvardığında nasıl sıkıntı çektiğini gördük, ama dinlemedik. Bu sıkıntı onun için başımıza geldi."
  22 Ruben, "Sizi uyarmadım mı?" dedi, "Çocuğa zarar vermeyin diye. Ama dinlemediniz. İşte şimdi kanının hesabı soruluyor."
  23 Yusuf'un konuştuklarını anladığını farketmediler, çünkü onunla çevirmen aracılığıyla konuşuyorlardı.
  24 Yusuf kardeşlerinden ayrılıp ağlamaya başladı. Sonra dönüp onlarla konuştu. Aralarından Şimon'u alarak ötekilerin gözleri önünde bağladı.
  25 Sonra torbalarına buğday doldurulmasını, paralarının torbalarına geri konulmasını ve yol için kendilerine azık verilmesini buyurdu. Bunlar yapıldıktan sonra,
  26 buğdaylarını eşeklerine yükleyip oradan ayrıldılar.
  27 Konakladıkları yerde içlerinden biri eşeğine yem vermek için torbasını açınca parasını gördü. Para torbanın ağzına konmuştu.
  28 Kardeşlerine, "Paramı geri vermişler" diye seslendi, "İşte torbamda!" Yürekleri yerinden oynadı. Titreyerek birbirlerine, "Tanrı'nın bize bu yaptığı nedir?" dediler.
  29 Kenan ülkesine, babaları Yakup'un yanına varınca, başlarına gelenleri ona anlattılar:
  30 "Mısır'ın yöneticisi bizimle sert konuştu. Bize casusmuşuz gibi davrandı.
  31 Ona, 'Biz dürüst insanlarız' dedik, 'Casus değiliz.
  32 Hepimiz aynı babanın çocuklarıyız. On iki kardeşiz; biri kayboldu, en küçüğü de Kenan ülkesinde, babamızın yanında.'
  33 "Ülkenin yöneticisi bize, 'Dürüst olduğunuzu şöyle anlayabilirim' dedi, 'Kardeşlerinizden birini yanımda bırakın, buğdayı alın, aç kalan ailelerinize götürün.
  34 Küçük kardeşinizi de bana getirin. O zaman casus olmadığınızı, dürüst insanlar olduğunuzu anlar, kardeşinizi size geri veririm. Ülkede ticaret yapabilirsiniz.'"
  35 Torbalarını boşaltınca, hepsi para kesesini torbasında buldu. Para keselerini görünce, hem kendileri hem babaları korkuya kapıldı.
  36 Yakup, "Beni çocuklarımdan yoksun bırakıyorsunuz" dedi, "Yusuf yok, Şimon yok. Şimdi de Benyamin'i götürmek istiyorsunuz. Sıkıntıyı çeken hep benim."
  37 Ruben babasına, "Benyamin'i geri getirmezsem, iki oğlumu öldür" dedi, "Sen onu bana teslim et, ben sana geri getireceğim."
  38 Ama Yakup, "Oğlumu sizinle göndermeyeceğim" dedi, "Çünkü kardeşi öldü, yalnız o kaldı. Yolda ona bir zarar gelirse, bu acıyla ak saçlı başımı ölüler diyarına götürürsünüz."

Mısır'a İkinci Yolculuk
43Kenan ülkesinde kıtlık şiddetlenmişti.
2 Mısır'dan getirilen buğday tükenince Yakup, oğullarına, "Yine gidin, bize biraz yiyecek alın" dedi.
  3 Yahuda, "Adam bizi sıkı sıkı uyardı" diye karşılık verdi, "'Kardeşiniz sizinle birlikte gelmezse, yüzümü göremezsiniz' dedi.
  4 Kardeşimizi bizimle gönderirsen, gider sana yiyecek alırız.
 Göndermezsen gitmeyiz. Çünkü o adam bize, 'Kardeşinizi birlikte getirmezseniz, yüzümü göremezsiniz' dedi."
 6 İsrail, "Niçin adama bir kardeşiniz daha olduğunu söyleyerek bana bu kötülüğü yaptınız?" dedi.
  7 Şöyle yanıtladılar: "Adam bize, 'Babanız hâlâ yaşıyor mu? Başka kardeşiniz var mı?' diye sordu. Bizimle ve akrabalarımızla ilgili öyle sorular sordu ki, biz de yanıt vermek zorunda kaldık. Kardeşinizi getirin diyeceğini nereden bilebilirdik?"
  8 Yahuda, babası İsrail'e, "Çocuğu benimle gönder, gidelim" dedi, "Sen de, biz de, yavrularımız da ölmez, yaşarız.
  9 Ona ben kefil oluyorum. Beni sorumlu say. Eğer onu geri getirmez, önüne çıkarmazsam, ömrümce sana karşı suçlu sayılayım.
  10 Çünkü gecikmeseydik, şimdiye dek iki kez gidip gelmiş olurduk."
  11 Bunun üzerine İsrail, "Öyleyse gidin" dedi, "Yalnız, torbalarınıza bu ülkenin en iyi ürünlerinden biraz pelesenk, biraz bal, kitre, laden, fıstık, badem koyun. Mısır'ın yöneticisine armağan olarak götürün.
  12 Yanınıza iki kat para alın. Torbalarınızın ağzına konan parayı geri götürün. Belki bir yanlışlık olmuştur.
  13 Kardeşinizi alıp gidin, o adamın yanına dönün.
  14 Her Şeye Gücü Yeten Tanrı, adamın yüreğine size karşı merhamet koysun da, adam öbür kardeşinizle Benyamin'i size geri versin. Bana gelince, çocuklarımdan yoksun kalacaksam kalayım."
  15 Böylece kardeşler yanlarına armağanlar, iki kat para ve Benyamin'i alarak hemen Mısır'a gidip Yusuf'un huzuruna çıktılar.
  16 Yusuf Benyamin'i yanlarında görünce, kâhyasına, "Bu adamları eve götür" dedi, "Bir hayvan kesip hazırla. Çünkü öğleyin benimle birlikte yemek yiyecekler."
  17 Kâhya Yusuf'un buyurduğu gibi onları Yusuf'un evine götürdü.
  18 Ne var ki kardeşleri Yusuf'un evine götürüldükleri için korktular. "İlk gelişimizde torbalarımıza konan para yüzünden götürülüyoruz galiba!" dediler, "Bize saldırıp egemen olmak, bizi köle edip eşeklerimizi almak istiyor."
  19 Yusuf'un kâhyasına yaklaşıp evin kapısında onunla konuştular:
  20 "Aman, efendim!" dediler, "Buraya ilk kez yiyecek satın almaya gelmiştik.
  21 Konakladığımız yerde torbalarımızı açınca, bir de baktık ki, paramız eksiksiz olarak torbalarımızın ağzına konmuş. Onu size geri getirdik.
  22 Ayrıca yeniden yiyecek almak için yanımıza başka para da aldık. Paraları torbalarımıza kimin koyduğunu bilmiyoruz."
  23 Kâhya, "Merak etmeyin" dedi, "Korkmanıza gerek yok. Parayı Tanrınız, babanızın Tanrısı torbalarınıza koydurmuş. Ben paranızı aldım." Sonra Şimon'u onlara getirdi.
  24 Kâhya onları Yusuf'un evine götürüp ayaklarını yıkamaları için su getirdi, eşeklerine yem verdi.
  25 Kardeşler öğlene, Yusuf'un geleceği saate kadar armağanlarını hazırladılar. Çünkü orada yemek yiyeceklerini duymuşlardı.
  26 Yusuf eve gelince, getirdikleri armağanları kendisine sunup önünde yere kapandılar.
  27 Yusuf hatırlarını sorduktan sonra, "Bana sözünü ettiğiniz yaşlı babanız iyi mi?" dedi, "Hâlâ yaşıyor mu?"
  28 Kardeşleri, "Babamız kulun iyi" diye yanıtladılar, "Hâlâ yaşıyor." Sonra saygıyla eğilip yere kapandılar.
  29 Yusuf göz gezdirirken kendisiyle aynı anadan olan kardeşi Benyamin'i gördü. "Bana sözünü ettiğiniz küçük kardeşiniz bu mu?" dedi, "Tanrı sana lütfetsin, oğlum."
  30 Sonra hemen oradan ayrıldı, çünkü kardeşini görünce yüreği sızlamıştı. Ağlayacak bir yer aradı. Odasına girip orada ağladı.
  31 Yüzünü yıkadıktan sonra dışarı çıktı. Kendisini toparlayarak, "Yemeği getirin" dedi.
  32 Yusuf'a ayrı, kardeşlerine ayrı, Yusuf'la yemek yiyen Mısırlılar'a ayrı hizmet edildi. Çünkü Mısırlılar İbraniler'le birlikte yemek yemez, bunu iğrenç sayarlardı.
  33 Kardeşleri Yusuf'un önünde büyükten küçüğe doğru yaş sırasına göre oturdular. Şaşkın şaşkın birbirlerine baktılar.
  34 Yusuf'un masasından onlara yemek dağıtıldı. Benyamin'in payı ötekilerden beş kat fazlaydı. İçtiler, birlikte hoş vakit geçirdiler.

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...