İKİNCİ BÖLÜM
DECCAL'IN SİSTEMİ MASONLUK, DEMOKRASİ, KAPİTALİZM İKİNCİ BÖLÜM
1992 yılında İngiltere Yüksek Mahkeme (Yüce Divan) başkan yardımcısı Nicholas Brown Mulkinson yüce divana; eğer kişiler hakkındaki vergi, sosyal servis bilgileri, sağlık bilgileri ve diğer servislerin bilgileri kolluk kuvvetleri tarafından elde edilerek bir tek dosyada bir araya getirilecekse bu kişinin özgürlüğü çok büyük bir tehlike altında olacaktır demişti. Yine de şimdiden Mason Biraderler (Hür Masonlar), kendi kontrolları altındaki hükümetler sayesinde, senin hakkında düzenlenmiş geniş bilgilere kolayca ulaşabiliyorlar. Onlar zaten şimdiden, senin telefonda kiminle konuştuğunu, nerede çalıştığını, nerede alışveriş yaptığını, ne yediğini, ne giydiğini, ne kadar varlık sahibi olduğunu, ne kadar kazandığını... liste bu şekilde uzadıkça uzuyor, biliyorlar.
Bir tek tanıtıcı kart, toplumdaki bireylerin daha yakından izlenebilmesine izin verecektir ve fiziki profillerinin oluşturulmasına olanak verecektir. Manipüle edilmiş hareketlerin kontrol edilmesini, önceden tahmin eden (bir tıkla ulaşılabilen depolanmış kişisel) bilgi daha da kolaylaştıracaktır. Yine de Masonların içini parayla doldurmaları gereken bir boşluk var, bir birey bu durumdan bir şekilde kurtulabilir ve izi sürülemeyen parasal işlemler yüzünden hayati bilgilere ulaşılamayabilir. Sonuç olarak, hareketler sistemle sermayenin yer değiştirmesini sağlar, bu da tamamen elektronik para transferine dayalıdır. Diğer bir ifadeyle sistem tamamen kartlara dayalıdır. İz sürme ve dolandırıcılık, Britanya ulusal sahasında akıllı kartların ve elektronik paranın kullanıma girmesine sebep olmuştur. Mondex dalaveresine –Britanyadaki akıllı kartla ilk iz sürme olayı- Net Western Midland Bankaları ve British Telecom öncülük etmiştir. Akıllı kartın içinde, herhangi bir mali hesapla işi olmayan, her basit işlemi hesaplayan ve kullanıldığı her şeyi kaydeden bir mikro çip vardır. Bu mikro çipli akıllı kartlar, bir kredi kartı olarak, bir binada çalışan kimselerin giriş ve çıkışlarda kullandıkları kart, kütüphane kartı, yolculuk kartı, telefon kartı ve tanıtıcı kart olarak servis sunabilir. Akıllı kart kullanımı düşüncesine, zaten kendisinin sert bir tanıtlayıcı sistemi olan, Masonların en önemli kalelerinden biri olan Fransa’da öncülük edildi.
Tanıtıcı kimlik kartları birçok detaylı bilgiyi ortaya çıkarmasına rağmen yine de bu kartlar bir kimsenin belirli bir zamanda tam olarak nerede olduğunu bulmaya yeterli olmayabilir, bu değişik makinalardan izini sürmekle, kişinin yeryüzünde nerede olduğunu ortaya çıkarabilmesine rağmen.
Makinalarla izleme, mikro çiplerle tanımlama yada derinin altına yerleştirilen elektronik bir aygıtla bütün amaçlarına ulaşabilirler. Bu elektronik aygıtlar, yeryüzünün yörüngesine yakın yerdeki bir uyduya izlenen şeyin yerini ve tanımlamasını bildiren sinyal gönderebilir. Kulağa kurgulanmış bir düzen gibi gelse de, bugün gerçek olmaya başlamıştır bile. Cep telefonları, internet, GPS ve diğer sinyal verici aygıtlarla bu kolayca yapılabilmektedir.
Şimdiden Amerika'nın ve müttefiklerinin kullandığı dünyanın yörüngesinde bulunan yaklaşık 48 adet uydu vardır. Bu uydular gelen sinyallerin bulunduğu yerin kaynağı hakkındaki bilgi tespiti görevini yaparlar. Şimdilerde, bu sinyalleri ileten aygıtlar tanklara, savaş gemilerine, savaş uçaklarına yada gemi yolculuğu amaçlı yapılmış el aletlerine takılı durumdalar. Bir sonraki basamak, her bireye bu sinyalleri ileten aygıtı tanıştırmak olacaktır. Günümüzde, uydulara iletilen sinyallerin kaynağını bulmaya yarayan bir alet üretildi ve Britanyada operasyonlarda bireyleri elektronik olarak fişlemek için kullanılıyor. Bunun gerekçesi (savunması) hapishanelerde zaten çok sayıda insan olduğu ve bu sayının giderek artmakta olduğu ve bunun üstesinden gelmek için bu yöntemin kullanılmasının gerekli olduğudur. Bu etiketler suçluların bileklerinin etrafına güzelce yerleştiriliyor, ve suçluların sokağa çıkma yasağı düzenlemesini çiğnemeye yeltenip yeltenmedikleri izlenebiliyor. Fişleme uygulamasının uygulandığı pilot bölgeler şimdiden geniş Manchester bölgesi, Bark Shaw ve Norfolk’da gelecek yıl daha da genişleyerek diğer ülkelerde kullanıma sürülme planlarıyla uygulanmaktadır.
Daily Telgraph’da yeralan bir makalede; 13 Kasım 1997 yılında, zamanın Britanya İçişleri Bakanı Jack Straw’un elektronik fişlemenin geçmiş birkaç yılda hızla geliştirildiğini ve insanların bu yönteme güvendiğini aktaran sözlerine yer verildi. Masonların sıkı gözetimleri altında, Masonlar şimdi global kontrol planlarını daha fazla geliştirebilirler, bunun sonucunda; insanlar kendi sonlarıyla ve Masonların kendi çıkarları doğrultusunda ihtiyaç görüldükçe manipüle edilirler.
Mason Biraderler tarafından tasarlanan global lider ve global hükümet projesi Birleşmiş Milletler kurumu çerçevesinde uygulamaya konulmuştur. Fransa ve Amerika, Rusya ve Çin’le birlikte bugün için yeryüzünde bilinen en büyük legal tağuti yapılanma olan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde bulunan beş önemli güç arasında yerlerini almış durumdalar. Bu her hangi bir kararın geçmesine yeterli olacak kadar veto etme gücünü ellerinde bulundurmaları anlamına gelmektedir. 1992 yılının Aralık ayında genel topluluk başkanı Birleşmiş Milletlerin daha fonksiyonel bir dünya hükümeti olmak zorunda olduğunu ve Birlemiş Milletlerin kendi zeki servisiyle donanmoş olduğunu açıkladı. BM bu süreçte şimdiden, askeri güç olma hedefine ulaştı. Kendi askeri gücünü kendisi yönetmektedir.
Birleşmiş Milletler askerleri, General Muhammed Farah Ideed’e karşı 1993 yılının Haziran ve Ekim ayları arasında paralı savaş için gönderildiklerinde, Amerikan helikopterleri hastanelere, evlere ateş açtı ve silahsız yüzlerce insan sık düzenlenen saldırılara mazruz kaldı, o gün yetmişbir insan öldürüldü, Birleşmiş Milletler misyon başkanı Amiral Jonathan Howard “Biz neyi vurduğumuzu biliyoruz, çok başarılı bir plandı” dedi. Bu açıkça Cenova Anlaşmasını ihlal etmekti ama Amerika ordu avukatı bu sorunla yüzleştiğinde onun cevabı Cenova Anlaşması’nın Birleşmiş Milletler’e teknik yollardan başvuruda bulunmadığı ve Birleşmiş Milletler’in Anlaşmayı imzalayan taraflar arasında yeralmadığı olmuştur. Diğer bir ifadeyle Birleşmiş Milletler askerleri yapmak istedikleri her türlü savaş suçunu yada zulmü yapmakta özgürdü ve her türlü kanunun üstündeydiler. Gerçekte Birleşmiş Milletler gittikleri her yere bir şölen havası ile geldiğini iddia etse de bundan uzaktır, aksine gittiği ülkeyi istila eder ve ardında yıkım ve ölümle izini bırakır. Özellikle de 1990’lı yıllardan günümüze yapılanlar gözönünde tutulduğunda, ne demek istediğimiz gayet anlaşılır olacaktır.
Sovyetler Birliğinde soğuk savaş olduğu günlerde, Mason Biraderler (Hür Masonlar) global hükümeti yeğlediğinden, global hükümeti kurmak zaman alacaktı. Şimdi ise komunizm yıkıldı ve Mason Biraderler (Hür Masonlar) global hükümet hedeflerini başarıya ulaştırmak için BM’yi son defa kullanacaklar gibi görünüyor. Önlerinde tüm dünyayı avuçlarına almaları için hiçbir engel kalmadan. Hatta deyimleşen bir söze göre, çağlar boyunca onların yönetimi altındaki yeryüzü, uğradığı yıkıntıya ve Masonların yaydığı haksızlığa ağlar. Dünya eski savaşçının uyanışına şahitlik ediyor. Şimdi Mason Biraderler’in (Hür Masonlar’ın) yokettiklerini düşündükleri bir başka düşmanı var. Şeytana ve Hür Masonların şeytani planına asla boyun eğmeyecek olan bir düşman. O düşman, kendisine savaş açtıklarını ilan ettikleri İslam’dır.
Müslümanlar, karşı karşıya kalacakları böyle bir düşmana karşı yüzyıllar önce uyarıldı. Allah’ın Rasulu ve son peygamber Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) Ebu Umame’den rivayete göre şöyle buyurdu:
فَإِنِّي سَأَصِفُهُ لَكُمْ صِفَةً لَمْ يَصِفْهَا إِيَّاهُ نَبِيٌّ قَبْلِي إِنَّهُ يَبْدَأُ فَيَقُولُ أَنَا نَبِيٌّ وَلاَ نَبِيَّ بَعْدِي ثُمَّ يُثَنِّي فَيَقُولُ أَنَا رَبُّكُمْ . وَلاَ تَرَوْنَ رَبَّكُمْ حَتَّى تَمُوتُوا وَإِنَّهُ أَعْوَرُ وَإِنَّ رَبَّكُمْ لَيْسَ بِأَعْوَرَ وَإِنَّهُ مَكْتُوبٌ بَيْنَ عَيْنَيْهِ كَافِرٌ يَقْرَؤُهُ كُلُّ مُؤْمِنٍ كَاتِبٍ أَوْ غَيْرِ كَاتِبٍ
Şimdi ben onu size oyle vasıflandıracağim (tanıtacağım)ki. hiç bir peygamber onu o biçimde vasıflandırmamıştır (tanıtmamıştır). O (habis) önce: Ben bir peygamberim, diyecektir. Halbuki benden sonra hiç bir peygamber yoktur. Sonra ikinci bir iddiada bulunarak: Ben Rabbinizim, diyecektir. Halbuki siz ölünceye kadar Rabbinizi göremezsiniz ve o (habis) a'verdir (yani gözü sakattır, kördür). Halbuki Rabbiniz a’ver degildir. Deccal'in iki gözü arasında "Kafir" yazılıdır. Onu okur-yazarlığı olan veya okur-yazarlığı olmayan her mü'min okur... (İbni Mace, #4077)
Konstantilpolo, yeni adıyla İstanbul fethedildikten sonra Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in geleceğe dair verdiği habere göre bu yalancı kimse, Mesih’ud Deccal bütün dünyayı işgal etmeye başlayacaktır. Ülke ülke, istihkam istihkam, bölge bölge, şehir şehir istila edecek ve kutsal şehirler Mekke ve Medine dışında bu istiladan kurtulan hiçbir yer kalmayacaktır. Güçlerini gökyüzüne hükmetmek için kullanır ve onun gücünün bir kanıtı olarak, yeryüzüne yağmur yağar, ve topraktan mahsül çıkar. O kimse batıl bir dine insanları davet edecek, yanında cennete benzer birşey getirecek ama aslında o cehennemdir aynı zamanda cehenneme benzeyen birşey getirecektir o da aslında cennettir, düşünün cehenneme benzeyen cennet ve cennete benzeyen cehennem.. İşte Mesih’ud Deccal’ın daveti buna olacaktır...
Bu kimse sahtekar ve tek gözlü doğan anlamına gelen Deccal’dır ve Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in buyurduğu üzere senin Rabbin olan Allah tek gözlü değildir!.. Abdullah ibni Ömer (radiyallahu anhuma ecmain) Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’den şöyle buyurduğunu tivayet etmiştir:
أَنَّهُ أَعْوَرُ وَأَنَّ اللَّهَ تَبَارَكَ وَتَعَالَى لَيْسَ بِأَعْوَرَ
Bilmiş olun ki: Bu adamın (Deccal’in) bir göz kördür. Allah Tebareke ve Te’ala ise kör değildir. (Müslim 2930 a, 2931, 169 d)
Yine bilinmektedir ki, Deccal ortaya çıkmadan önce bir grup insan; yeryüzünde Deccal’ın sistemini kuracak altyapıyı, dünyayı onun dönüşüne hazırlamak için oluşturacaklar, diğer bir ifadeyle bunlar Deccal’ın habercileridir ve sistemleri Deccal’ın bütün karakterini içinde barındıracaktır. Deccal bu gaddar, insanlık dışı durumların son ifadesi olacaktır. Deccal’ın habercileri Mason Biraderler’den (Hür Masonlar’dan) başkaları değildir Allahu A’lem. Tek göz simgesi, Deccal’ı tanımanın yollarından bir yoldur. Tek göz simgesi aynı zamanda, Mason Biraderler’in (Hür Masonlar’ın) sembolüdür. Tek göz simgesi, Mason Biraderler’in (Hür Masonlar’ın), inançlarının bir bölümüdür ve eski Mısır mitolojisinden alınmıştır. İdeolojilerine göre, üstün oluşa işaret eder, bazen evrenin büyük mimarına (!) işaret ettiği söylenir.
Deccal, Musa (aleyhi selam)’nın bakıcılığını üstlenen Firavun’a bazı yönlerden benzer. Firavun, kendi makamını yücelten zalim bir kraldı ve kendisinin ilah olduğunu açıklamıştı. İllüzyonlar oluşturmak için büyücüleri kullanırdı, insanları kandırır ve kendi batıl dinini doğrulamayanlara eziyet ederdi. Mason Biraderler (Hür Masonlar) bugün, büyünün başka bir türünü sunar. Onların oluşturdukları bu ilüzyonlar filimlerde, televizyonlarda, çizgi filimlerde, müzikte ve onların kontrolünde olan medya makinesinin diğer bütün çarklarında gizli yada açık propaganda mesajları içerir.
Allah olduğunu iddia eden Deccal’ın önderliğinde, yine bu aynı medya makinesi devamlı olarak iftiralar atarak, yıpratma girişimlerinde bulunarak İslam’ın varlığını ve karakterini yoketmeyı hedefler. Deccal, onu izlemeyen, kendisine bağlanmayan herkese karşı çok zalimdir. Yeryüzündeki mahsülün artmasını sağlayacak veya insanların onu takip edip etmediklerine bağlı olarak yeryüzünü yokedecek bir güce sahip olacaktır. Tıpkı Mason Birader (Hür Mason) olan batının Dünya Bankası aracılığıyla, üçüncü dünya ülkelerini, eğer kendi isteklerine göre hareket etmezlerse, rehin sayıp denetim altında tuttuğu gibi. İMF’nin gelişme borçlarının bolluğu, çoklukla, bazı ulusların tuzağa düşürülmesi için kullanılır ve ulaşılamaz faiz ödemeleri bu ulusları esir eder. Onlar itaate yada ekonomik çöküş ve korkunç açlıkla yüzyüze kalmaya zorlanırlar.
Deccal’ın insanları kontrol altında tuttuğu yollardan bir diğeri, ya insanları kandırmaya yada felaketleri yayarak itaat etmeye zorlamaktır. Deccal bir felaketin yayılmasını veya tedavi edilmesini sağlayabilecektir. Gerçekte, kendisini ilah gibi göstermeye yönelik hareketlerde bulunacak ve bu gücüyle birçoklarını kendi batıl diniyle aldatacaktır. Mason Biraderler de (Hür Masonlar da) insanların hayatlarıyla aynı şekilde oynarlar. Bugün halihazırda var olan kanıtlar gösteriyor ki, askeri laboratuarlarda yada değişik şekillerde bir çok virüs üretiliyor ve daha sonra insanlar üzerinde deneyler yapılıyor, hedef kitlelere bu virüsler bulaştırılıyor. Örneğin Aids hastalığı Batılı Masonların kendi çıkarları amacına kullanacakları insan tarafından yapılmış bir alet olduğu söylenmektedir.
Deccal Allah’ı bütün yüce niteliklerinden arındırmaya çalışacak ve bunların kendi nitelikleri olduğunu iddia edecektir. Bu büyüklenme aynı zamanda kendilerini Allah’ın kanunlarıyla insan yapımı kanunları yer değiştirmeye adayan ve teknolojiyi kullanarak senin gördüğün ve işittiğin her şeyi gözetlemek için genetik bilimini kullanarak yaratılmışı değiştirerek yada geliştirerek yeryüzünde hakimiyet hakkı iddia ederek, kendi batıl standartlarına ulaşmak için Mason Biraderler’in de (Hür Masonların da) kullandıkları bir yoldur. Bu büyüklenmenin ve kibrin sınırı yoktur. Onlar kendi yaptıkları kanunların dışında hiçbir kanuna uymazlar. Bu kimseler Deccal’ın habercileridir ve bunlar Mason Biraderler’dir (Hür Masonlar’dır) Allahu A’lem!..
Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Ahir Zaman’da tüm dünya adeta yemek yemek için toplanmış gibi Müslümanları yok etme planı için toplanacaklarını bildirmiştir. Sevban (radiyallahu anh) Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
يُوشِكُ الأُمَمُ أَنْ تَدَاعَى عَلَيْكُمْ كَمَا تَدَاعَى الأَكَلَةُ إِلَى قَصْعَتِهَا
Size çullanmak üzere, yabancı kavimlerin, tıpkı sofraya çağrışan yiyiciler gibi, birbirlerini çağıracakları zaman yakındır.” (Ebu Davud, Melahim, #4297)
İşte bugün dünya ulusları Birleşmiş Milletler genel toplantı salonlarında yuvarlak masalarının başına toplanarak bunu yapıyor.
Yine Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in buyurduğu üzere Deccal’ın ortaya çıktığı zaman gelince; bu öyle bir zaman olacakki insanların aklı karışacak bundan dolayı insanların çoğunluğu yalancıya inanıp, güvenilir olana ise inanmayacak üstelik Allah’a isyan edenler yönetim vs., genel meselelerde söz sahibi olacak. Taberani’de geçen rivayette Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’den şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
“Öyle bir zaman gelecek ki doğru söyleyenler yalanlanacak, yalancılar ise doğrulanacak. Güvenilir kimseler hain sayılacak, hainlere güvenilecek. İnsanlardan şahidlik etmeleri istenmediği halde şahidlik edecekler, yemin etmeleri istenmediği halde yemin edecekler,” (Taberani, 23/314)
Bugün yani Deccal’ın varlığının hissedildiği bugünler, insanların toplumlar olarak aklının karışık olduğu bir zamandır. Yöneticiliğe aday olanlar tarafından kurulmuş sistem birçok insana tuzak kurmuş dünyevi arzuları tatmin için maddiyatı ve materyalizmi kullanarak onları hakikatten uzak tutmuştur. Ne kötü bir ihanettir bu!.. Bu sarsıntı dönemleri gerçekten inananlarla, hipokrat münafıkları ve cahil müşrikleri ayıran koskocaman bir elek gibidir. Bu hayat tarzına ve Deccal felsefesinin sistemine kendini adamış birçok kişi Müslüman adını yada giysisini kimliklerinin bir rozetiymiş gibi giyer fakat bunun dışındaki tüm yaşantısını, tüm kalbiyle İslam’ı yok etmek için kullanılan sisteme kendini adamıştır ve çoğunlukla bunun farkında dahi değildir. Böylelikle bu imtihanı kaybetmiş, İslam dininin dışına çıkmış ama hala Müslüman olduğunu iddia eden kimseler o kadar çokturki, bu kimselerin yanında Müslümanlar bir avuç kalmıştır!..
Tek dünya hükümeti, BM altındaki sistem, İslam’a ve İslami sayılan herşeye büyük bir savaş açmıştır. Bu sistemi Allah’ı ve Rasulü’nü sevmek adına kabul etmiş, lakin İslam’ın getirdiklerinden nefret eden ve Deccal’ın şeytani sistemini duymuş ama hayatlarını dünyevi kazanç uğruna doğrudan ve Allah’ın kanunlarından uzak bu kurallara uyarlamış şahıslar Allah’ın gazabını üzerlerine çekmiş şahıslardır!..
Deccal’ın yönetici adayları İslam’ı yok etmek için askeri ve ekonomik değişimleriyle bir sistem kurmuş yada direk yoldan olmayan ideolojik savaş yöntemini kullanmışlardır. Onlar ümmeti; milliyetçilik ve ırkcılık gibi hastalıkları, ümmetin kalbine yerleştirerek bölmüş ve istila etmiştir. En büyük korkuları Müslümanların birliği ve Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) tarafından getirilen mesajın yeniden doğmasıdır ki yaptıkları herşey bunu önlemek içindir. Ayrılığın prosmosyonunu yaparak Müslümanlar’ı kendi çıkarları doğrultusunda kullanmışlardır. Sistem sahipleri dünyanın birçok yerinde kendi evrensel dillerini yerleştirmiş ve herkesi öğrenmeye zorlamış yada dışlamış ve Arapçanın önemini azaltarak ikincil bir dil ve toplum içerisinde aşağı derecede bir dil haline getirmişlerdir. En çok kullandıkları metot da Müslümanlar’ı dünyevi çıkarlar içinde oyalamak ve birbirlerine düşürmekti ki bugün sınırları kalemle çizilmiş bu uyduruk İslam dünyası haritası, yüzyıllar öncesine dayanan bu şeytani planın nasılda başarılı olduğunu ve yeryüzünde Müslümanların nasıl da devletsiz, halifesiz, ilimsiz ve alimsiz, nasıl da güçsüz bırakıldıklaırnı gözler önüne sermektedir. Artık geriye, İslam'ın o ihtişamlı döneminden geriye, posası kalmış, Müslümanlardan geriye, Müslüman olduğunu iddia eden ama esasında İslam’dan bihaber ve dahi İslam nazarında müşrik hükmünde yığınlar kalmıştır.
Peki bu savaş bitmiş, Mason Biraderler (Hür Masonlar) bu savaşı kazanmış mıdır? Bu savaş bitmemiştir... İslam’a ve İslami sayılan herşeye karşı verilen bu savaş, Müslüman olduğunu iddia eden topluluklara dahi yeryüzünde huzur yüzü göstermez. Müslümanlar güçsüz ve zayıf bırakıldığı bu günlerde, umudumuz ve inancımız bu savaşın bitmesine engeldir. Bizler inanmaktayız ki, Rabbimiz dinini üstün kılacak, Mehdi (aleyhi selam) önderliğindeki İslam ordusu, kafirlerin düzenlerini başlarına yıkacak, kurdukları tuzakları boşa çıkaracak ve tek gözlü liderlerini helak edecektir biiznillah.
Birinci Dünya savaşı esnasında Mason Biraderler (Hür Mason) Hükümetleri İslamı ve İslami sayılan kurumları yok etmeyi akıllarına koymuştu. Bugün Irak adı verilen kesim Britanya mandası altındaydı ve bugünkü sınırları onlar tarafından belirlenmiştir. Bu durum daha yakın dönemdeki İran-Irak savaşı esnasında da mevcuttu. Bağımsızlığından sonra ABD, gerçek İslamiyet’in ortaya çıkışından korkmuş ve İslami bir uyanışı kontrol etmek amacıyla Irak’a ilgi göstermiştir. CIA bu uğurda, Irak lideri bir kukla olan Saddam Hüseyin’i başa geçirerek müttefiklere ve Mason devletlerine öncü olmuştur.
Daha sonra kullanım süresi biten her kukla lider gibi Saddam'ın da iktidarına son verilmeye yönelik kararlar alınmış ve bunun neticesinde Kuveyt ile olan ilk savaşa giden yol açılmıştır. Kuveyt’in kendi petrol fiyatlarını yükseltmeye başlaması, Irak ekonomisini yoketmeye yönelik tasarlanmış bilinçli bir savaştı. Tehditler yağıyordu ama bu tehditler, Masonların direktifinde olan Kuveyt tarafından umursanmıyordu bile. Bu kargaşa ortamı tırmandıkça tırmandı ve sonunda Irak askerleri sınıra yığıldı. Hür Mason medyası, Amerikan medyası dünyaya bunu şok ve nefret uyandırıcı bir olay olarak yansıttı.
Yine de söylendiğine göre; Kuveyt’te bulunan Amerika büyükelçisi işgal ve Irak’ın niyetleriyle alakalı önceden bilgi sahibidir, tıpkı CIA’in olan bitenden haberdar olduğu gibi. I. Körfez Savaşı’nın ardından Saddam hala canlıdır ve Kuveyt’te libarelleşme başlamış durumdadır; akıllarda tutulması gereken soru I. Körfez Savaşı, Mason Birader (Hür Mason) şeflere gerçekte hangi hizmetlerde bulundu?
Mason Batı uzun süredir, petrolü kontrol altında tutmanın ekonomileri için hayati önem taşımakta olduğunun farkındadır. En önemli gerekçelerinden biri -teknoloji yığınla tamamen elektronik idare edilen arabalar üretmeye başlamasına rağmen- araçlar ve sokak taşımacılığında petrolün yaygın biçimde kullanılmasıdır. Bütün girişimler veto edildi. Bunun sebebi; kendi dünya düzenlerini devam ettirebilmeleri için petrolün hayati değerde olmasıdır. Zira petrolün değer kaybetmesiyle birlikte İslam coğrafyası olarak tanımlanan ülkelerde özellikle de petrolün bulunduğu yerlerde ekonomi çöker ve Saddam Hüseyin gibi kukla liderler olmadan bu ülkelerin denetim altında tutularak yönetilemeyeceği gerçeğidir.
İslam coğrafyası olarak anılan bu coğrafyadaki ulus devletlerin tağuti yönetimlerinin devrilmesi dışında hiçbirşey saf İslami hareketlerin gücü ele geçirmesine engel olamaz. Yoksulluk, İslam'a karşı verilen açık savaş ve her türlü zulüm, İslami uyanışı, bilinçlenmeyi ve Müslümanlar arasında birliği doğuruyor. Müslüman birliği, Deccal’ın habercilerinin en büyük korkusudur.
Her iki Körfez Savaşı batı birliğinin pek çok açıdan ilerlemesine vesile olmuş, İslam coğrafyasındaki müşrik ulus devletleri arasında daha önceleri olmadığı kadar büyük ayrılıklar meydana getirmiş, bu durumda batılı tağutların ordularının bütün cephanelerini, silahlarını ve kimyasal kokteyllerini ve ilaçlarını test edeceği bir yer halini almış ve en önemlisi Orta Doğu’da batılı devletlere ait, güçlü bir askeri birliğin oluşmasına hizmet etmiştir. Saddam da zamanı geldiğinde diğer kukla liderlere ibret olacak bir biçimde, tarih sahnesinden silinmiştir.
Deccal İslam’ın can damarlarını elinde çok güçlü bir şekilde tutmakta ve Müslümanların kutsal topraklarını, yerel tağuti yönetimler ve bölgeye yığdığı askeri güç sayesinde, sıkıca elinde tutmaktadır. Onlar planlar yapmakta olmalarına rağmen Allah da plan yapmaktadır ve Allah plan kurucuların en hayırlısıdır.
وَمَكَرُواْ وَمَكَرَ اللّهُ وَاللّهُ خَيْرُ الْمَاكِرِينَ
Onlar (inanmayanlar) bir düzen kurdular. Allah da (buna karşılık) bir düzen kurdu. Allah, düzen kurucuların en hayırlısıdır. (Al-i İmran 3/54)
وَيَمْكُرُونَ وَيَمْكُرُ اللّهُ وَاللّهُ خَيْرُ الْمَاكِرِينَ
Onlar bu tuzağı tasarlıyorlarken, Allah da bir düzen (bir karşılık) kuruyordu. Allah, düzen kurucuların (tuzaklarına karşılık verenlerin) hayırlısıdır. (el-Enfal 8/30)
Son zafer Müslümanların olacaktır velhamdulillah!..
Masonik Semboller ve Amerika Birleşik Devletleri’nin Büyük Mührü
Encarta Ansiklopedisine göre Amerika Birleşik Devletleri’nin mührü şöyle tanımlanmıştır:
"Birleşik Devletler'in resmi mührü, Birleşik Devletler hükümetinin resmi mührü. İki taraflıdır; aynı zamanda hem ön yüze hem de ters yüze sahiptir. Sadece ön yüz ölümle son buluyor, ancak ters yüzün dizaynı ise kopya edilerek tekrar ortaya çıkıyor, mesela bir dolarlık Amerikan parasında yapıldığı gibi.
Mührün ön yüzünün üzerindeki egemen figür kanatları açık şekilde gösterilen Amerikan kartalı. Üzerinde kartalın memesinde onüç tane dar dikey çizgiden oluşan, yatay mavi çizgilerin üstüne gelmiş, yedi tanesi beyaz diğer altısı kırmızı kalkanı var. Kartal sağ pençesinde bir zeytin dalı tutuyor, solunda onüç ok kümeleniyor, üzerinde Latince E pluribus unum (Birçoğundan, bire) sloganı yer alan gagasından kıvrımlı bir kağıt beliriyor. Onüç tane beş-noktalı yıldız kümesi, etrafı çevrelenmiş ve kartalın üstünde beliriyor.
Arka tarafın ortasında yer alan figürde bulunan piramit üste yakın bir yerde kesiliyor. Piramitin alt kısmına Roma Rakamlarıyla MDCCLXXVI: 1776 yazılıdır. Piramitin zirvesinde, bir üçgen içerisinde etrafı çevrilmiş, ‘ilahi takdirin herşeyi gören gözü’ diye adlandırdıkları ‘tek göz’ simgesi beliriyor. Gözün üstüne Annuit coeptis (Yaptıklarımıza gülümsedi) sloganı yazılıdır. Piramitin altında üzerinde ‘Novus Ordo Seclorum; Çağların Yeni Düzeni’ (anlamında olan ve daha çok ‘Yeni Dünya Düzeni’ olarak bilinen) sloganı yazılı kıvrılmış bir kağıt bulunuyor.
Bu mühür aynı zamanda Amerikan dolarının üzerine de işlenmiş, altına da ‘Novus Ordo Seclorum’ yazılmıştır. Çevirisi: ‘Çağların Yeni Düzeni; Yeni Gizli Düzen; Yeni Dünya Düzeni’!..
Peki üzerinde tek göz taşıyan piramit ne anlama geliyor. Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) bindörtyüz yıl önce bizleri Deccal’a karşı uyarmıştır. İbni Ömer (radiyallahu anhum ecmain)’den rivayete göre Nebi (devesine bindi, insanlar onun etrafında toplandığında) Allah'a hamd ve sena ettikten sonra, Mesih’ud Deccal'i zikretti ve onun kötülüklerini uzun uzun anlattı. Ve bu konuşmasında şunları da söyledi:
فَحَمِدَ اللَّهَ وَأَثْنَى عَلَيْهِ ثُمَّ ذَكَرَ الْمَسِيحَ الدَّجَّالَ فَأَطْنَبَ فِي ذِكْرِهِ وَقَالَ " مَا بَعَثَ اللَّهُ مِنْ نَبِيٍّ إِلاَّ أَنْذَرَ أُمَّتَهُ، أَنْذَرَهُ نُوحٌ وَالنَّبِيُّونَ مِنْ بَعْدِهِ، وَإِنَّهُ يَخْرُجُ فِيكُمْ، فَمَا خَفِيَ عَلَيْكُمْ مِنْ شَأْنِهِ فَلَيْسَ يَخْفَى عَلَيْكُمْ أَنَّ رَبَّكُمْ لَيْسَ عَلَى مَا يَخْفَى عَلَيْكُمْ ثَلاَثًا، إِنَّ رَبَّكُمْ لَيْسَ بِأَعْوَرَ، وَإِنَّهُ أَعْوَرُ عَيْنِ الْيُمْنَى، كَأَنَّ عَيْنَهُ عِنَبَةٌ طَافِيَةٌ ". " أَلاَ إِنَّ اللَّهَ حَرَّمَ عَلَيْكُمْ دِمَاءَكُمْ وَأَمْوَالَكُمْ، كَحُرْمَةِ يَوْمِكُمْ هَذَا، فِي بَلَدِكُمْ هَذَا، فِي شَهْرِكُمْ هَذَا، أَلاَ هَلْ بَلَّغْتُ ". قَالُوا نَعَمْ. قَالَ " اللَّهُمَّ اشْهَدْ، ثَلاَثًا،
"Allah'ın göndermiş olduğu herbir peygamber, muhakkak ümmetini Deccal'den sakındırmıştır. Deccal'den Nuh (aleyhi selam) da, ondan sonra gelen bütün peygamberler de (ümmetlerini) sakındırmışlardır. Ve o muhakkak (Kıyamet’e yakın) sizin içinizde çıkacaktır. Onun işinden bazısı size gizli olursa, Rabb'inizin size gizli kalacak şeylerden olmadığı, size gizli değildir -Rasulullah bunu üç söz olarak (üç defa tekrar ederek) söyledi- şübhesiz sizin Rabb'iniz şaşı değildir. Deccal ise, onun sağ gözü şaşıdır. Onun gözü, sanki salkımındaki emsalinden dışarı çıkmış iri bir üzüm tanesi gibidir. Dikkat edin!.. Allah sizlere kanlarınızı, mallarınızı, bu ayınızda bu beldenizde bu gününüzün haramlığı gibi haram kılmıştır. Dikkat edin!.. Bunları size tebliğ ettim mi? buyurdu. Oradakiler: Evet tebliğ ettin! dediler. Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem) üç kere: Ya Allah şahid ol!.., dedi." (Buhari, #4402-4403)