BİRİNCİ BÖLÜM
DECCAL'IN SİSTEMİ MASONLUK, DEMOKRASİ, KAPİTALİZM

DECCAL – ANTİ CHRİST DECCAL’IN SİSTEMİ MASONLUK
بِسْمِ اللهِ، اَلْحَمْدُ ِللهِ وَالصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ عَلَى رَسُولِ اللهِ وَبَعْدُ
Deccal - Anti Christ hakkında birçok şey duymuşsunuzdur. Anti Christ Hristiyan ve Yahudi otoritelerin Deccal’a verdikleri isimdir. Peki insanoğlunun başına gelebilecek en büyük fitne olan Deccal hakkında Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ne demiştir.
Deccal ne zaman ortaya çıkacak? Deccal ortaya çıkmadan önce oluşacak işaretlerin çoğu bugün gözlemlenebilmekte. Şurası açıkki Deccal'ın zuhur etmesi çok yakında olacaktır. Bizler görürmüyüz bilemiyoruz ancak çok yakında olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır Allahu A'lem!.. Deccal’ın gelişinden önce, bizlere bildirildiğine göre, onun dönüşünü bekleyecek bir Sistem (Deccal’ın sistemi) kurulacak. Bu Deccal’ın Sistemi tarihteki en şeytani, en baştan çıkarıcı şeytani kafir güç olacaktır.
Bu sistem; yoğun bir biçimde ahlaksızlığa (homoseksüelliğe, zinaya ve fuhşiyata) ateizme, şeytana tapınmaya, tefecilik yapmaya, sarhoşluk verici maddeleri kullanmaya (alkol ve uyuşturucu vs.,), suç işlemeye, adaletsizliğe, işkenceye, kalem fitnesine (pornografik magazin vs.,), savaş çıkarmaya, kıtlığa, katliamlara, tecavüze haddi hesabı olmayacak ölçüde acıya yolaçar.
Bu Deccal sisteminin altyapısı bizim bildiğimiz Hür Masonluk’tur Allahu A’lem!.. Birleşmiş Milletlerdeki, AET’deki ve Britanya Parlemantosu’ndaki hemen her mevki Mason olan kişiler tarafından ele geçirilmiştir. Hür Masonluğun İngiltere ve Galler bölgesinde –denildiğine göre- yediyüzbinin üzerinde mensubu vardır ancak Birleşik Krallık (Britanya; İngiliz) toplumu onlar hakkında pek birşey bilmiyor. Hür Masonlar gizlice, Jahbulon olarak bilinen şeytan-tanrıya ibadet etmektedirler. (Daha detaylı bilgi için Hür Masonluk hakkında uluslararası platformda en çok satan Stephen Knight tarafından yazılan “The Brotherhood” adlı kitabın 230-240. sayfaları ve David M Pidcock’un “Satanic Voices” adlı eserlerine bakınız.)
Yahudiler, Hristiyanlar, ateistler ve laikler, münafıklar ve bütün kafirler Anti-Christ’in bayrağı altında İslam’a karşı aynı cephede birleşirler. Yine kimbilir belki sizin için sürpriz olacak ama denildiğine göre bütün Hristiyan kuruluşları esasında birer Mason Enstitüleri’dir ve Başpiskoposların yaklaşık % 60’ı Hür Mason’dur; gizlice şeytana tapınırlar. (Yukarıda adı verilen kitaplara bakınız) Eğer bir kilisenin Mason Tapınağı olarak kullanılıp kullanılmadığını anlamak istiyorsanız, o kiliselerin camlarına kapılarına Mason sembolü olan “yılan ve hançer yada Davud’un yıldızı” boyanıp boyanmadığına bakın. Eğer kilisenin mimarisi Yunan Tapınağı şeklindeyse kesinlikle Masonlara hizmet amaçlı kullanılıyordur. Liverpol’da, Roman Katolik Kathedrali’nde Mason sembolü olan birçok piramit vardır. Fitnelerin en büyüğü olan Deccal’den ve fitnesinden insanlar korku duyabilir ancak, Deccal’e karşı son zafer Müslümanlara verilmiş bir sözdür. Ki bu şekilde her Yahudi/Mason öldürülecektir. Bütün yeryüzü eninde sonunda kafirlerden temizlenecektir.
İmran ibni Hüseyin (radiyallahu anh) naklediyor:
سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَقُولُ " مَا بَيْنَ خَلْقِ آدَمَ إِلَى قِيَامِ السَّاعَةِ خَلْقٌ أَكْبَرُ مِنَ الدَّجَّا
Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’i şöyle derken işittim: Adem’in yaratılışından Kıyamet saatine kadar Deccal’den daha büyük (bir fitneye yolaçacak) bir mahluk olmayacaktır. (Müslim, #2946)
Deccal kaynaklara belirtildiği üzere, Suriye ile Irak arasında bir yerde ortaya çıkacaktır. Rivayete göre, Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
إِنَّهُ خَارِجٌ خَلَّةً بَيْنَ الشَّأْمِ وَالْعِرَاقِ، فَعَاثَ يَمِينًا وَعَاثَ شِمَالًا، يَا عِبَادَ اللهِ فَاثْبُتُوا
“…Deccal, Şam ile Irak arasında bir mevkide çıkar. Sağa gider ifsat eder, sola gider ifsat eder. Ey Allah’ın kulları! Sebat edin!” (Müslim 2937/110, Tirmizi #2341, Fiten #57, #66; Ebu Davud, Melahim, 15; İbni Mace, #4075, Fiten #33; Ahmed, Müsned, 6/#412-413)
Isfahan bölgesinde yer alan Şehristan ve Judea (Yahudiya)’nın, Yahudiler'in yoğun bir şekilde yaşadıkları yerler oldukları bilinmektedir. Deccal Yahudi soyundan gelecektir. Yahudi olan anne babasına çok acı ve sıkıntı çektirecektir. Yahudiler onu ‘Mesih’ olarak kabul edecek ve onun en büyük takipçileri olacaklardır. Bunun yanında takipçileri arasında çok sayıda kadın olacaktır. Bütün seküler-laik dünya (Yahudiler/Hür Masonlar, Ateistler, Hristiyanlar, Hindular v.d.,) Anti-Christ (Deccal)’in bayrağı altında İslam’a karşı birleşecek ve İslam, Deccal ile bütün dünya egemenliği arasında duran tek güç olacaktır.
Huzeyfe (radiyallahu anh) şöyle diyor:
وَإِنَّ الدَّجَّالَ مَمْسُوحُ الْعَيْنِ عَلَيْهَا ظَفَرَةٌ غَلِيظَةٌ مَكْتُوبٌ بَيْنَ عَيْنَيْهِ كَافِرٌ يَقْرَؤُهُ كُلُّ مُؤْمِنٍ كَاتِبٍ وَغَيْرِ كَاتِبٍ
“Hakikaten Deccal'ın gözü siliktir, üzerinde kalın bir deri vardır. İki gözünün arasında kafir yazılıdır. Onu yazan ve yazmayan her mü'min okur. (Müslim, #2934)
1 dolarlık Amerikan parasının üzerinde Deccal’a işaret eden Mason simgesi tek gözle bir piramit yer alır. Altında ise ‘Novus Ordo Seclorum’ yazılıdır, Çağların Yeni Düzeni anlamındaki bu slogan Yeni Dünya Düzeni olarak yaygın şekilde kullanılmaktadır.
Ubade ibni Samit (radiyallahu anh) Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in şöyle buyurduğunu söylemiştir:
إِنِّي قَدْ حَدَّثْتُكُمْ عَنِ الدَّجَّالِ حَتَّى خَشِيتُ أَنْ لاَ تَعْقِلُوا إِنَّ مَسِيحَ الدَّجَّالِ رَجُلٌ قَصِيرٌ أَفْحَجُ جَعْدٌ أَعْوَرُ مَطْمُوسُ الْعَيْنِ لَيْسَ بِنَاتِئَةٍ وَلاَ جَحْرَاءَ فَإِنْ أُلْبِسَ عَلَيْكُمْ فَاعْلَمُوا أَنَّ رَبَّكُمْ لَيْسَ بِأَعْوَرَ
"Şüphesiz ben size Deccal'den (çok) bahsettim, (ama yine de) anlayamamış olmanızdan korktum. Şüphesiz Mesih’ud Deccal kısa boylu, eğri bacaklı, (yürürken bacaklarının arası açık) kıvırcık saçlı, tek gözlüdür. Gözü siliktir, kabarık da çukur da değildir. Eğer durumu size karışık gelirse biliniz ki Rabbiniz tek gözlü değildir." (Ebu Davud, #4320; Ahmed Müsned, 5/ #324)
Huzeyfe İbni Yeman (radiyallahu anh)’dan naklediliyor:
عَنْ سُبَيْعِ بْنِ خَالِدٍ، قَالَ أَتَيْتُ الْكُوفَةَ فِي زَمَنِ فُتِحَتْ تُسْتَرُ أَجْلُبُ مِنْهَا بِغَالاً فَدَخَلْتُ الْمَسْجِدَ فَإِذَا صَدْعٌ مِنَ الرِّجَالِ وَإِذَا رَجُلٌ جَالِسٌ تَعْرِفُ إِذَا رَأَيْتَهُ أَنَّهُ مِنْ رِجَالِ أَهْلِ الْحِجَازِ قَالَ قُلْتُ مَنْ هَذَا فَتَجَهَّمَنِي الْقَوْمُ وَقَالُوا أَمَا تَعْرِفُ هَذَا هَذَا حُذَيْفَةُ بْنُ الْيَمَانِ صَاحِبُ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقَالَ حُذَيْفَةُ إِنَّ النَّاسَ كَانُوا يَسْأَلُونَ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم عَنِ الْخَيْرِ وَكُنْتُ أَسْأَلُهُ عَنِ الشَّرِّ فَأَحْدَقَهُ الْقَوْمُ بِأَبْصَارِهِمْ فَقَالَ إِنِّي قَدْ أَرَى الَّذِي تُنْكِرُونَ إِنِّي قُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ أَرَأَيْتَ هَذَا الْخَيْرَ الَّذِي أَعْطَانَا اللَّهُ أَيَكُونُ بَعْدَهُ شَرٌّ كَمَا كَانَ قَبْلَهُ قَالَ " نَعَمْ " . قُلْتُ فَمَا الْعِصْمَةُ مِنْ ذَلِكَ قَالَ " السَّيْفُ " . قُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ ثُمَّ مَاذَا يَكُونُ قَالَ " إِنْ كَانَ لِلَّهِ خَلِيفَةٌ فِي الأَرْضِ فَضَرَبَ ظَهْرَكَ وَأَخَذَ مَالَكَ فَأَطِعْهُ وَإِلاَّ فَمُتْ وَأَنْتَ عَاضٌّ بِجِذْلِ شَجَرَةٍ " . قُلْتُ ثُمَّ مَاذَا قَالَ " ثُمَّ يَخْرُجُ الدَّجَّالُ مَعَهُ نَهْرٌ وَنَارٌ فَمَنْ وَقَعَ فِي نَارِهِ وَجَبَ أَجْرُهُ وَحُطَّ وِزْرُهُ وَمَنْ وَقَعَ فِي نَهْرِهِ وَجَبَ وِزْرُهُ وَحُطَّ أَجْرُهُ " . قَالَ قُلْتُ ثُمَّ مَاذَا قَالَ " ثُمَّ هِيَ قِيَامُ السَّاعَةِ "
“Subey’ İbni Halid şöyle dedi: Tuster ele geçirildiği zaman Küfe’ye gelmiştim. Ondan bazı katırlar aldım. Mescide (Küfe Mescid’i) girdiğimde, insanlardan bir topluluk ve ortalarında oturan bir adam gördüm. Onu gördüğümde, onun hicazlı olduğunu hemen anladım. Bu (zat) kimdir? diye sordum. İnsanlar bana kaşlarını çatarak (asık suratla) onu hatırlamadın mı (bilmiyor musun)? Bu (zat), Huzeyfe İbni Yeman (radiyallahu anh)’dır Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in sahabesidir (dediler). Sonra Huzeyfe (radiyallahu anh) şöyle dedi: İnsanlar Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’e sürekli (Ümmeti için) hayırlı olan şeyleri sorarlardı ben de hep şer olanı sorardım. Bunun üzerine insanlar gözlerini ona dikti (dik dik baktılar, dikkatle dinlemeye başladılar). Huzeyfe (radiyallahu anh) devamla şöyle dedi: Ben size hoşlanmayacağınız şeyler haber vereceğim, sonra Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’e şöyle sordum: Ya Rasulullah bana haber ver! Allah’ın bize verdiği bu hayırdan sonra yine eskisi gibi şer olacak mı? (Rasulullah) evet karşılığını verdi. Ondan korunma(nın yolu) nedir? diye sordum. (Rasulullah) kılıç (savaş)tır dedi. Ya Rasulullah! Peki ondan sonra ne olacak diye sordum. Sonra sordum: Ya Rasulullah! Daha sonra ne olacak? (Rasulullah): Eğer yeryüzünde Allah’ın bir halifesi olsa; sırtına (haksız yere) vursa, malını (haksız yere) alsa bile ona itaat et ama eğer Allah’ın halifesi bulunmazsa, o zaman ağaç kökü kemirerek (ıssız bir yerde) öl!.. (Dedim ki,) sonra ne olacak (ya Rasulullah)? Sonra Deccal (Anti-Christ) çıkacak. Onunla birlikte su ve ateş olacak. Onun ateşine düşene ecri (mükafatı) verilecek, günahı silinecek; herkim de onun suyuna düşerse mükafat ondan alınacak ve günahını tutacak. Daha sonra ne olacak (diye sordum). O (sallallahu aleyhi ve sellem) de, Kıyamet Saati gelecek, dedi. (Ebu Davud, #4244; Ahmed, Müsned, 5/#387, #403)
Mu’az İbni Cebel’den naklediliyor: “Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
الْمَلْحَمَةُ الْكُبْرَى وَفَتْحُ الْقُسْطَنْطِينِيَّةِ وَخُرُوجُ الدَّجَّالِ فِي سَبْعَةِ أَشْهُرٍ
Büyük savaş, Konstantin’in (İstanbul'un) fethi ve Deccal'in çıkışı yedi ay içerisinde olacaktır. (Ebu Davud, #4295; Tirmizi. Fiten #58: İbni Mace. Fiten #35; Ahmed, Müsned, 5#234)
Ebu Hureyre (radiyallahu anh)’dan Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
لَيْسَ بَيْنِي وَبَيْنَهُ نَبِيٌّ - يَعْنِي عِيسَى - وَإِنَّهُ نَازِلٌ فَإِذَا رَأَيْتُمُوهُ فَاعْرِفُوهُ رَجُلٌ مَرْبُوعٌ إِلَى الْحُمْرَةِ وَالْبَيَاضِ بَيْنَ مُمَصَّرَتَيْنِ كَأَنَّ رَأْسَهُ يَقْطُرُ وَإِنْ لَمْ يُصِبْهُ بَلَلٌ فَيُقَاتِلُ النَّاسَ عَلَى الإِسْلاَمِ فَيَدُقُّ الصَّلِيبَ وَيَقْتُلُ الْخِنْزِيرَ وَيَضَعُ الْجِزْيَةَ وَيُهْلِكُ اللَّهُ فِي زَمَانِهِ الْمِلَلَ كُلَّهَا إِلاَّ الإِسْلاَمَ وَيُهْلِكُ الْمَسِيحَ الدَّجَّالَ فَيَمْكُثُ فِي الأَرْضِ أَرْبَعِينَ سَنَةً ثُمَّ يُتَوَفَّى فَيُصَلِّي عَلَيْهِ الْمُسْلِمُونَ
"Benimle onun -yani İsa (aleyhi selam)'ın- arasında peygamber yoktur ve o mutlaka Nüzul edecektir. Onu gördüğünüz zaman, tanıyınız; o, orta boylu, kırmızıya çalan beyaz benizli, bir adamdır. Sarımtırak renkte iki elbise içerisinde olacaktır. Başına bir ıslaklık değmese de (sanki yıkanmış gibi) damlalı olacaktır, (başından sular damlayacaktır). İslam adına insanlarla savaşacak, Haç'ı kıracak domuzu öldürecek ve cizyeyi kaldıracaktır. Onun zamanında Allah İslam’ın dışındaki tüm dinleri ibtal eder. İsa (aleyhi selam) Mesih Deccal'i öldürecek ve yeryüzünde kırk sene kalacaktır. Sonra vefat edecek ve müslümanlar namazını kılacaklardır. (Ebu Davud, #4324)
Huzeyfe (radiyallahu anh) şöyle der:
الدَّجَّالُ أَعْوَرُ الْعَيْنِ الْيُسْرَى جُفَالُ الشَّعَرِ مَعَهُ جَنَّةٌ وَنَارٌ فَنَارُهُ جَنَّةٌ وَجَنَّتُهُ نَارٌ
Onun (Deccal’in) yanıda su (cennet) ve ateş (cehennem) olacaktır. Gerçekte onun; cehennemi cennet, cenneti ise cehennem olacaktır... (Müslim, #2934)
Huzeyfe (radiyallahu anh)’dan rivayet edilen bir başka Hadis’de Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmaktadır:
لأَنَا بِمَا مَعَ الدَّجَّالِ أَعْلَمُ مِنْهُ إِنَّ مَعَهُ نَهْرًا مِنْ مَاءٍ وَنَهْرًا مِنْ نَارٍ فَأَمَّا الَّذِي تَرَوْنَ أَنَّهُ نَارٌ مَاءٌ وَأَمَّا الَّذِي تَرَوْنَ أَنَّهُ مَاءٌ نَارٌ فَمَنْ أَدْرَكَ ذَلِكَ مِنْكُمْ فَأَرَادَ الْمَاءَ فَلْيَشْرَبْ مِنَ الَّذِي يَرَاهُ أَنَّهُ نَارٌ فَإِنَّهُ سَيَجِدُهُ مَاءً
Ben Deccal'ın beraberinde olan şeyleri pek ala biliyorum, onun beraberinde sudan bir nehir ve ateşten bir nehir olacaktır. Ama ateş gördüğünüz şey sudur. Su gördüğünüz de ateştir. İmdi sizden buna kim erişir de su içmek isterse, ateş gördüğünden içsin. Çünkü onu su bulacaktır. (Müslim, #2934-2935)
İmran ibni Husayn (radiyallahu anh) Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in şöyle buyurduğunu rivayet etmektedir:
مَنْ سَمِعَ بِالدَّجَّالِ فَلْيَنْأَ عَنْهُ فَوَاللَّهِ إِنَّ الرَّجُلَ لَيَأْتِيهِ وَهْوَ يَحْسِبُ أَنَّهُ مُؤْمِنٌ فَيَتَّبِعُهُ مِمَّا يُبْعَثُ بِهِ مِنَ الشُّبُهَاتِ أَوْ لِمَا يُبْعَثُ بِهِ مِنَ الشُّبُهَاتِ
"Deccal'i işiten kişi ondan uzaklaşsın!.. Vallahi insan onu mü’min zannederek ona gelir ve içine düştüğü (sihir, ölüleri diriltme ve benzeri istidrac olayları gibi) şüphelerden dolayı -veya içine düştüğü şüpheler için- ona tabi olur. (Ebu Davud, #4319; Ahmed, Müsned, 4/#431, #441)
Deccal büyük ölçüde kıtlık, deprem ve yıkım gücüne sahip olacaktır. Birçok Müslüman Deccal’in gücünden korktukları için onun safında yeralacaktır. Sadece çok güçlü bir imana sahip olanlar Deccal’e ve fitnesine karşı koyabilir. Unutmayın ki bir kez Anti Christ (Deccal)’ın saflarına katıldınız mı, ruhunuz sonsuza kadar cehennem ateşine mahkum olur. Ey Müslümanlar, büyük güne hazırlanın. Ümit ederim ki bu bilgilerin sizlere faydası olur, Allah bizlere ve sizlere hidayet etsin ve bizleri ve sizleri korusun!.. Allah bizlere Allah’ın kelamını çokça yayma imkanı yaratsın. Amin!.
Mason Biraderler Dünyayı Nasıl Yönetiyor?
Mason biraderlerin dünyayı nasıl yönettiklerini, Yeni Dünya Düzeni olarak adlandırılan Şeytanın Düzeni’nin nasıl tasarlanıp uygulamaya konulduğunu anlayabilmek için 1990lı yıllara gitmek gerekir.
Hatırlanacağı üzere, 2 Ağustos 1990’da Saddam Hüseyin’in yönetimindeki Irak askeri güçleri petrol zengini Kuveyt’i işgal etti ve bölgede Suudi Arabistan içlerine bir Irak istilası korkusu oluştu. Amerika Birleşik Devletleri ve koalisyon ortakları “Çöl Kalkanı” diye bilinen savunma sistemini oluşturmak üzere Arap Yarımadasına üşüştü. Birçok diplomatik görüşmeler, pazarlıklar ve pazarlıkların sürekli reddedilmesi sonucunda kısa sürede bölgede ve dünyada ümitsizlik hakim oldu.17 Ağustos 1990’da tedbir yerini savaşa bıraktı, “Çöl Kalkanı”,“Çöl Fırtınası”na dönüştü.
Bu kaosa, dünyanın hemen her yerinde milyonlarca insan IF, CNN ve BBC’de gösterilen canlı yayında savaş atmosferinde; koalisyon ortaklarının teknolojik, politik ve ekonomik gücüyle Saddam Hüseyin’e bağlı güçleri ortadan kaldırması propagandasına tanık oldular. Bununla birlikte gözden kaçırılan şey savaşın elit bir grup tarafından başlatılması, kontrol ve çıkarları doğrultusunda idare edilmesidir. Nükleer silahlar ve milyonluk güçlü ordunun başında hayali bir kahraman oluşturan bir elit grup... Bir gecede dünyadaki petrolün 1/5’ini kontrolu altına alan bir adam! Bununla birlikte bu adam da birçok başka kukla gibi zavallı bir kuklaydı! Müthiş kurgulanmış bir planda Körfez Savaşı ile birlikte çok iyi bir biçimde düzenlenmiş bir basamak taşı olmakla birlikte, sadece ama sadece bir kukla! Savaşı yönlendirenler dünyadaki çok önemli olayların yönetilmesine yabancı değillerdi. Açıkçası bu işi yüzyıllardır yapıyorlardı.
Hatta yönetici elit olarak arka planda, dünyadaki bütün önemli savaşları, devrimleri ve geri çekilmeleri yönlendiriyor; basın ve medyayı kontrol altında tutarak okuduğunuz herşeyi, işittiğiniz herşeyi ve gördüğünüz herşeyi kontrol ediyorlar. Kendi düşünme biçimlerini bütün halka aşılayacak her birimi yönlendiriyor, hükümetlerdeki bütün anahtar pozisyonları ele geçiriyor ve arka plandan yeni bir politik düzen, yeni bir ekonomik düzen ve bunca fesadın en beteri, yeni bir din düzeni oluşturuyorlar. Bu kimselerin en büyük amaçları global egemenliğin tümüne sahip olmaktır ve görünen o ki onları bu emellerine ulaşmaktan hiç birşey geri tutamaz. Bu emel, Amerika Birleşik Devletleri eski başkanı George Bush tarafından ortaya konuldu şöyle demişti: “Çıkarımız küçük bir ülkeden daha fazlası, büyük bir düşünce Yeni Dünya Düzeni’!”
Bununla birlikte, bu global plan; Yeni Dünya Düzeni, Beyaz Saray ofislerinde planlanmamıştı. Şimdi tarih sayfasında biraz daha gerilere gidiyoruz. Tarihteki bu yolculuk ile Mason Biraderler, Yahudiler, İskoçya, Birleşik Krallık, Fransa ve Amerika Birleşik Devletleri arasındaki bağlantılar da gün yüüne çıkmış olacaktır.
Gerçekte bu planın kökleri, Fransa’da Claremont’taki 1095 yılındaki bir başka savaşta yatmaktadır. 11. yüzyıl Avrupası insanların kalplerini ve beyinlerini sımsıkı yakalamış, kontrol altına almış olan kilise tarafından yönetilmektedir. Bu güç Papa II. Ervin’a Müslüman Hilafete karşı Haçlı Savaşlarını başlatmak ve Jeruselam’ı (Kudüs) tekrar istila etmek imkanını vermiştir. Jeruselam 637 yılından beri İslam hakimiyeti altındaydı ama 1099 yılında bu egemenlik ansızın kanlı bir biçimde sona erdi. Haç adına, kadınlar tecavüz edilip öldürüldü, çocuklar kılıçtan geçirildi ve söylendiğine göre caddelerden akan kan atların dizleri boyundaydı. Katliamın ve terörün yaşandığı bu bölgeden, faturası ne olursa olsun onları emellerinden geri döndüremeyeceği bir grup insan ortaya çıktı. Jeruselam işgal edildikten 20 yıl sonra Taş Kubbe, kendilerine Süleyman’ın Tapınak Şövalyeleri –ya da daha basit ve kısaca; Tapınak Şövalyeleri- adını takan bir grup savaşçı rahip tarafından ele geçirildi.
Jeruselam’da tapınakçılar Hristiyanlık öğretisinden gün be gün saparak uzaklaşmaya başladılar. Onlar Kabala’nın gizli sanatını, eski Yahudilik çağının sihir sanatını ve büyünün şerli yanları ile ritüellerini öğrendiler. Yahudiler eski Mısır müşriklerini Firavun zamanında köleleştirdiklerinde onların sanatlarını öğrendiler ve Navakanazar dönemine kadar Babil’de geliştirdiler. 1307’de Fransa Kralı Philip onları İsa öğretilerini inkar ettikleri, homoseksüelleştikleri, putlara taptıkları ve bunun yanında büyü yaptıkları için tutuklattı. 1314’de Papa Claymont V, tapınakçıların İsa öğretilerine karşı olan bütün davranışlarının yasaklandığını deklare etti. Liderleri Chekthemolay yakalandı ve yakıldı. Tapınakçılar köşeye sıkıştırılmıştı ve sonsuza kadar ortadan kaldırıldığı düşünüldüğünde, onlar için Fransa dışında çok az bir umut ortaya çıkmıştı ve kendilerine İngiltere’ye karşı verdikleri özgürlük mücadelesinde çaresiz kalmış bir ülkeyi müttefik edindiler. Bu müttefik ülke İskoçya’ydı. William Wallace’ın ölmesiyle birlikte İskoçyalılar’ın bağımsızlık umutları da ölmüştü. Bununla birlikte tapınakçıların gelişi İskoç Kralı Robert the Bruce’a yeni gizli bir silah verdi. Güçlü İslam ordularına karşı yaptıkları 200 yıldan fazla süren savaşta kazandıkları tecrübe onları yakın dövüşte ve savaşta –başka hiçbir ordununun daha önce sahip olmadığı oranda- uzman yapmıştı. 1314’de Tapınakçılar Robert the Bruce ve ordusuyla müttefik olarak Ballack Burn çayırında İngiltere ile uzun süre beklenen anlaşmazlığı çözdüler. Robert the Bruce’ın savaş taktikleriyle 25.000 kişilik güçlü İngliz ordusu sadece 6.500 kişilik bir ordu tarafından büyük bir bozguna uğratıldı. Sonunda Bağımsız İskoçya hayali zafere ulaşmıştı. Tapınakçılar büyük bir yokoluşun eşiğinden kendilerini kurtarmışlar ve bu tarihten sonra günümüze kadar bir daha asla kendilerinin yıkılmalarına izin vermeyeceklerdir. Böylelikle tapınakçılar ülkeyi –ülkenin kralını kontrol ederek- kontrol edebileceklerdi ve bu gizli sırlarının (tapınak şövalyeleri oldukları sırrı) korunabilmesi için tapınakçıların ölmesi yahut da daha net ifadeyle tapınakçıların isminin ölmesi gerekiyordu. Hala bugün ayakta duran İskoçya’daki Rovelin Chapel’e Avrupa’dan kaçan Tapınakçılar dinlenmek üzere yerleştiler ki bu Britanya’daki bugünkü varlıklarının da işaretidir. Onların torunları İskoçya’nın gerçek yöneticileri haline geldi. 1603’de Kraliçe Elizabeth I’in tahtına varis bırakmadan ölmesiyle; kibar İskoç Kralı James V sahip olduğu faziletleriyle İngiltere kralı olmuş, İskoçya ve İngiltere’yi birleştirerek yeni bir krallık kurmuş, Tapınakçıların İskoçya üzerindeki güçleri yayılarak, Büyük Britanya Krallığı’nın bütününde egemenliği sımsıkı ellerine geçirmelerine sebep olmuştur. Yüzyılları aşkın bir süre boyunca Tapınakçılar çok az bilinip çok az hatırlanıncaya kadar bütün aktivitelerini ve geçmişlerini gizlemişlerdir. Bununla birlikte Britanya’yı ellerinde sıkıca tutmadılar. Her zaman planlar yapıyorlar, yeni gruplaşmalar oluşturuyorlar ve kraliyetin her köşesindeki güç noktalarına sızıyorlardı. 1717’de Tapınakçılar, hem sayıca ve hem de güç olarak büyümüşlerdi, ve şimdi geçmişlerindeki namlarından uzak yeni bir kimlik oluşturmaya hazırlardı, İngiltere’nin monarşik ve aristokratik çevreleri tarafından verilen güvenirlik sıfatı ile ve kendilerine seçtikleri birçokları tarafından bilinen ancak pek azı tarafından anlaşılan bir isimle "Frerés Masons" (Mason Biraderler) Avrupa’da tekrar ortaya çıktılar. Burada yeri gelmişken belirtelim dünyada bilindiği ismiyle “Free Masons”, “Hür Masonlar” ismi esasında pek doğru bir tanımlama değildir. Zira bu isim Fransızca "Frerés Masons" yani İngilizce “Masonic brothers”, Türkçe “Mason kardeşler” anlamındadır. İngilizler bu kelimeyi kısaltıp tercüme ederek “Free Masons”, “Hür Masonlar” yapmışlardır.
Bu yeni kimlik; Mason mensuplarına büyük bir itibar ve saygı kazandırıyordu. Dünyadaki ilk üyesi Galler Prensi Fredrick’di. En son üyeleri arasında ise Edinborough Dükü Prens Philiph ve onunla düşüp kalkan, Masonların en büyük koruyucusu olan İngiltere Kraliçesi Elizabeth II bulunmaktadır. Böylelikle Mason Biraderler (Hür Masonlar) kapalı kapılar ardında, kendilerine atalarından kalan gizli hak ve ritüelleri elde etmekte özgürdüler ve bunlar, kendi üyeleri arasında “derece” olarak adlandırılan, kıdemlerin temelini oluşturdu. Mason Biraderler (Hür Masonlar) sadece Britanya’nın yönetimini ellerinde tutmaktan hoşnut değillerdi ve tutkuları çok daha büyüktü. Zaman geçtikçe, Amerika ve dünya her biri diğerinden daha sarsıcı savaşların ve devrimlerin esiri oldu. Mazlum insanlar üzerindeki olağan etkisi, genel inanışa uygun değildi, ancak gerçekte tüm bu entrikalar kayıtsız şartsız egemenlik için herkese açık olmayan birkaç kişi tarafından yapılmıştı. Bütün bunlar, önceki yüzyıllarda kaçtıkları ve global dünyanın temelini oluşturacak ülkelerde olabilirdi.
18. yüzyılda Fransa’da aristokratlar ve kraliyet çok lüks ve savurgan bir hayat yaşarken, halkın çoğunluğu çok fakirdi, iki sınıf arasında büyük bir uçurum vardı. Mason Biraderler (Hür Masonlar), Fransız Tarihinde büyük bir değişiklik yaparak, yönetimi ele geçirmek için bunu kullanabilirlerdi. Mason Biraderler (Hür Masonlar), Fransa’daki bu büyüyen kızgınlık atmosferinin avantajını, dikkatlice planlanmış propaganda savaşında, kendi amaçlarında başarıya ulaşmak için kullandılar. Medyayı bütünüyle kontrol ederek, bunu halkın birliktelik fikrini ortadan kaldırmak için kullandılar. Gazeteler tertiblenerek, monarşinin sona ermesi, hak, özgürlük ve eşitlik temeli üzerine kurulmuş bir toplum oluşturulması çağrısı yaptı. Masonlar, Fransız politik çevresini etkileyecek çok geniş bir etkiye sahipti. Politikacılar, Masonlar tarafından finanse edilerek, Masonik ideoloji ve Masonik gizli beyanatları Fransız ordu mensuplarına, üst düzey yöneticilere ve generallere açılarak onlara Mason Birader (Hür Mason) düşünme metodu aşılandı. Masonların kontrolündeki politikacılar ve Fransa ordu mensuplarıyla birlikte Masonlar sonunda faaliyetlerine başlayabilirdi. 14 Temmuz 1789’da Paris’teki Baastel Hapishanesi’nde bir grup insan taşkınlık yaptı. Bu Fransız Hükümetine bütün Fransa’da karşı koymayı tetikleyen ilk işaretti. Köylerdeki ve şehirlerdeki insanlar, Monarşide simgeleşen hükümete karşı kinlerini açığa vurdu, Fransızların bu öfkesi 1793 yılına kadar soğumadı. Aynı yıl 21 Ocak’ta, Kral Louis XVI’nın kalabalık bir topluluk içinde kellesi vurularak Fransız Monarşisi sona erdirildi ve Avrupa’da bir başka Mason devletin altyapısı hazırlandı. Monarşinin gitmesiyle, Masonlarla Fransa yönetimi arasında hiçbir engelin kalmadığı görünsede, zuhur edecek olan şeyler Masonları ciddi bir ikilemde bırakırdı ve gelecekte zuhur edecek olan şeyler Masonik plana göre uyarlanmayabilirdi.
Napolyon Bonapart adında genç bir asker, Avrupa’ya karşı kanlı bir savaşta Fransa’yı yönetecekti ve neticede Masonların ayak izlerini takip etmek yerine kendini imparator ilan etti. 1814’de Napolyon tahtından vazgeçmek zorunda bırakıldı ve Korsika’ya sürgüne gönderildi. 1815 yılında ise Napolyon Avrupa’da yeni bir savaş için oluşturulmuş bir ordu için Paris’e tekrar geri döndü. Masonların önünde çok büyük bir problem vardı. Britanya ve onun Mason müttefikleri iflas etme riski olmaksızın Napolyon’a karşı uzun süreli bir savaşı finanse edemiyordu. Tam bu sırada beklenmedik bir kaynaktan, Yahudi olması sebebiyle başkalarının arkasında çalışmak zorunda kalan, bir aile bankası müdürü Nathan Rothschild’den yardım geldi. Rothschild Yahudileri özgürleştirme imkanı elde etti. Yahudilerin de Avrupalı meslektaşları gibi ticarette eşit ve aynı haklara sahip olabilmeleri fırsatını yakalamıştı. Eğer Masonlar şartları reddedecek olursa para el değiştirerek Napolyon’a gidebilirdi. Masonların bu parayı kabul etmekten başka tercih şansı yoktu, kabul ettiler ve borç alma işlemi gerçekleştirildi. 1815’de Britanya, Hollanda ve Rus askerleri Belçika’da Waterloo’da toplandılar ve orada Napolyon güçleriyle karşılaşıp onu yendiler. Napolyon bu defa esir edildi ve bir daha Mason kontrolu altına girmeden Fransa’ya geri dönemedi. Tarihçilerin, Masonların devrimle alakalarına küçük değinmeler yapmalarına rağmen, Masonların kendileri tarihin bu önemli devrinde arka planda yaptıklarını ortaya vurmuşlardır. 1904’de bir Mason Birader (Hür Mason) Marc Vadourasambo kalabalık bir topluluk önünde şöyle konuştu: “Mason Biraderlik (Hür Masonluk), gizli fakat süreklilik taşıyan bir biçimde devrimi hazırlamak için çalıştı, bu yüzden bizler sadece Masonların devrimi önerdiği hususunda tamamen fikir birliği içerisindeyiz, çok az alışık olduğum sol taraftan aldığım alkış ispatlamaktadır ki siz baylar da Fransız Devriminin Masonlar tarafından yapıldığı konusunda benimle hemfikirsiniz.”
Sözde Amerika’yı buldukları iddia edilen atalar, Plymouth Rock’a geldiklerinde yanlarında yalnızca birtakım imtiyazsız kimseleri değil, aksine Avrupa’dan Mason Birader (Hür Mason) öğeleri de getirmişlerdi. Avrupadaki adaletsizlikten kaçan Amerikalı atalar, geldikleri bu yeni topraklarda zorba Britanya rejimini buldular. Bu yeni devletin hakimiyetinin tamamını ele geçirebilmek için Masonlar Fransa’daki hakimiyeti ele geçirebilmek için kullandıkları metodları buradada kullanmak zorunda kaldılar. Britanya monarşisinin Masonlar tarafından yönetilmesine rağmen Amerika’nın bağımsızlık savaşı gerekli bir davranıştı ve savaşa katılan şahıslar Masonların rüyalarını gerçekleştirebilmek için gözden çıkarılan kimselerdi. Tıpkı Fransa’daki öfkenin savaşa yolaçtığı gibi bu kimselerin duyguları da öfkeye çevrilmişti lakin Mason Biraderler önceki hatalarını tekrarlamayacaktı. Masonların Avrupa’da Napolyon’a karşı yenilgiye uğramaları onlar için iyi bir ders ve tecrübe oldu. Gelecekteki Mason lideri Mason planlarına uymalıydı ve bunun için de Mason olmalıydı ve bu lider de Britanya’ya karşı savaşan Geroge Washington’dan başkası değildi.
4 Temmuz 1776’da Bağımsızlık Deklarasyonu yapıldı. 17 Ekim 1781’de Britanyalılar Amerikalıları yendi, Amerikan kolonilerinin etrafı kuşatıldı ve böylelikle yeryüzündeki ilk Mason devleti doğmuş oldu, bu ülke her yönden Masonik olarak tasvir edilebilir. Amerikan doları üzerinde, dünyanın ilk Mason lideri George Washington’un resmini ve Mason Biraderler’in (Hür Masonların) sembolü olan ve “Herşeyi gören tek göz” olarak adlandırılan resim Masonik yapılanmanın Amerika’daki işareti olarak açık bir biçimde görülebilir.
Tarihsel olarak, politik düşüncenin kontrol ve idaresi, ülkeler ve eyaletlerin kontrolünü kazanmak Mason Biraderler’in (Hür Masonlar’ın) ana silahı oldu. Bir kere politikacılar ve kanun uygulayıcılar kontrol altına alındı mı, onların gündemi gereği ülkenin kanunları ve politik düzeni de pekala değiştirilebilir. Lakin şunu da biliyorlardı ki, bedeni kısıtlamalar akli kısıtlama anlamına da gelmez. Mason Biraderler (Hür Masonlar) anımsadılar ki, global bir hükümet için yaptıkları kendi gündemlerindeki plan, kitleleri tamamen boyunduruk altına alıyor ve böylece kendi çıkarları için karşıtlarını saf dışı bırakıyor. Bununla beraber kendi emelleri için en büyük tehdit olan düşünce özgürlüğü de esasında herhangi bir ordudan ve kanundan daha tehlikeli bir hal almaktadır. Mason Biraderler (Hür Masonlar) bu tehditi ortadan kaldırmak ve kendi hedeflerini başarıya ulaştırmak için insan hayatının, -yani benim, senin hayatının ey okuyucu- her alanını kontrol altına alabilecekleri şimdiye kadarki en cesur planı keşfettiler. Bana ve sana karşı kullandıkları bu silahlar bizzat kendi evinde sana karşı kullanılıyor. Seni ve çocuklarını medya yoluyla eğlendirirken(!), aşamalı olarak ve sen farkında değilken sana aşılanıyor.
Bugünün toplumunda insanlar, modern medyaya çok daha fazla bağlı olarak zamanlarını geçiriyorlar. Medya, basın, internet, sosyal medya, televizyon, sinema, play station, bilgisayar oyunları, tabletler, cep telefonları, akıllı tahtalar, popüler icatlar ve popüler müzik... bugünün dünyasında insanlar için yaşamlarının bir şartı haline gelmiştir. Artık teknoloji bağımlısı nesiller yetişmiş ve dahi teknoloji bağımlısı olarak nesiller yaşlanmıştır. Teknolojideki sürekli biçimde yeniliklerin olması, tüketim toplumunun her yanı sarmasına sebebiyet vermiştir. Lakin bütün bunlar bilinçli olarak yada bilinçsiz olarak kişiler için çok geniş bir kişisel bilgi alanı sağlar. Toplum hakkındaki bilgi, ideallerden ahlak değerlerine, yanlış ve doğru arasındaki farkdan toplum ve ekonominin nasıl bina edilmesi gerektiğine kadar her gün ön planda tutuluyor.
Medya bir bireyin dünyayla ilgili her konuda yaşamını devam ettirmesi için önemli bir rol oynamaktadır. Böylece herhangi bir elit grubun tamamıyla kontrolu altında bulunan bilginin yeraldığı medya, yeryüzündeki bütün insanlara kendi düşünme biçimini aşılamakta büyük bir etkiye sahiptir ve bu yüzdendir ki Mason Biraderler (Hür Masonlar) yeryüzünde başarıya ulaşmaktadır. Masonlar eğlence sanayisini özellikle insanların düşünme biçimlerini etkilemede açık açık ya da gizli mesajlar içerir biçimde kullanıyorlar. Onların kullandığı metotlar zaman zaman değişir, ama amaç aynıdır; sen onları senin kendi düşüncelerinmiş gibi düşünmeye başlayana kadar onlar kendi inançlarını, kendi ideolojilerini, kendi amaçlarını sana empoze etmektir. Popüler eğlencenin içerisinde onların olduğunun kanıtı açık bir şekilde yer alır. Eğlence sektörüne Masonların karışması yeni bir şey değildir.
Tarihin en büyük bestecilerinden birini ele alalım, Wolf Gang Amadeus, Mozart'ın Mason olduğu söylenilmektedir ve Masonlara sunulmak üzere bir semfoni bestelemiştir. Semfoni eski Mısır mitolojisinden alınan Avysus ve Cyrus’u konu edinmektedir. Eski Mısır müşrik hakları, Kabala’da biçimlendirilerek Hür Masonların ana ilkelerini oluşturmuştur. Tek gözlü gövde sembolü de yine aynı bu Mısır'ın müşrik köklerinden alınmıştır.
Hür Masonik öğeler son zamanlarda popüler müzikte daha çok yeralmaktadır. Dünyaca ünlü sanatçılardan birçoğu da (Michael Jackson, Madonna vs.,) Masonik emellere hizemt etmektedir. Birçok sanatçının kliplerinde, dvd kapaklarında Masonik simgeler yer bulmaktadır. Örneğin dünyaca ünlü bir sanatçının albüm kapağında ilginç figürlere, Hür Masonların sembolü “tek göz” ve bir de “sulu bir gölün ardında yatan alev resmi”ne yer verildiği görülmektedir. Albüm kapağında, birisi suya girecek olsa aslında ateşe giriyor görüntüsü vardı. Albümün kabında aynı zamanda kel bir adamın –çok iyi tanınan- gizemli Alistair Crowley’in resmi de vardır. Alistair Crowley, Hür Masonken Satanist olan ve “İnsanlığın Yeni Yasası” isimli kitabın yazarıdır. Kitapta da yeraldığı gibi (güya!) kitap bir gün Kur’an’ın yerini alarak insanlığın yeni yasası olur.
Hür Masonlarla gizem arasındaki ilişki burada da kalmaz. Masonik kontrol altındaki müzik endüstrisi bilinçaltına yerleşen gizli şeytani mesajlar içerir. Geriye dönüş yöntemi, yalnızca şarkı geriye doğru çalındığında anlaşılan kaydedilmiş mesajlar anlamındadır. Şarkı ileriye doğru normal olarak çalındığında, bu mesajlar olmasına rağmen dinleyici bunlardan habersizdir. Dinleyici bu mesajlardan habersiz olmasına rağmen bu mesajlar bilinç altına yerleşmeye başlar ve uzun dönemde tamamen bilinçaltına yerleşerek kişinin davranışlarına ve yargılarına etkide bulunabilir. Geriye dönüş yöntemi hipnotizmanın ve beyin yıkamanın bir biçimidir ve yok edici bir güce sahiptir.
Geriye dönüş yöntemi de dünyaca ünlü sanatçıların şarkılarında kullanılmaktadır. Örneğin “Like a Prayer” adlı bir şarkıda geriye dönüş yöntemine yer verilmiştir. Ancak buradaki ibadet Tanrıya değil Şeytana yöneltilen bir ibadettir. Geriye doğru çalındığında “Oh, hear us Satan! Ey Şeytan bizleri duy!” sözleri net bir biçimde duyulur. Hür Masonların sembolü “tek göz” de birçok dünyaca ünlü sanatçının kliplerinde görülebilir. Aynı şekilde, Kur'an dili olan Arapça yazıları kliplerde görmek de mümkündür.
Geriye okuma yönteminin bir başka örneği de “Hotel California” isimli şarkıdır. Şarkı sözleri geriye doğru dinlenildiğinde “Yeah Satan! (Evet Şeytan!)” sözcükleri açıkça duyulabilir. Şarkı sözleri bu mesajı içerdiği gibi şarkının kendisi de kendi içinde bir hikaye içerir. Şarkıda geçen California otel değil gerçekte Amerika’daki bir caddedir. Bu cadde üzerinde kilisenin –buradaki kilise herkesin aklına gelen Hristiyanların mabedi olan bir kilise değil aksine “Şeytanın Kilisesi” olarak adlandırılan kilisedir- karargahı bulunan caddedir. Bu kilise; Satanic Bible’in (Şeytanın İncili) yazarı Anthony Sans Delivy tarafından kurulmuş ve yönetilmektedir. Kilise eğlence sanayisindeki birçok ünlü kişinin inançları olabilecek öğretilerle ortaya çıkmış, rock gruplarından birçok sanatçıya kadar bir sürü ünlü ve toplumun örnek aldığı kimse bu kilisenin ve öğretilerinin reklamını yapmıştır. Bu kilisenin üyesi olduğu iddia edilenlerden birisi Rolling Stones adlı grubun baş solisti ve “Sympathy for the Devil (Şeytana Sempati)” adlı şarkıyı yazan Mick Jagger’dir. Başlangıçta Hrıstiyan bir organizasyon olarak başlayan daha sonraları Hristiyanlara rağmen heretik öğeler bulaşan ve şimdi de Satanik öğelerin karıştığı bir kilisedir burası. Eğlence dünyasının tümü, Hür Masonların varlığıyla, açıkça ve gizlice kendi programlarını, inançlarını ve fikirlerini yaymalarıyla kötülüklerle doludur.
Bu, filim endüstrisinde, büyük ekrandan (sinema) küçük ekrana (televizyon), büyük bütçeli Hollywood filimlerinden çizgi filimlere kadar, Masonların global hükümet mesajlarından herhangi bir şeyin değişmesine asla izin vermedikleri özel bir husustur. Bu sektörde de, politik fikirleri ve dini inançları topluma empoze etme amacı güdülmektedir. Genel olarak her türlü fuhşiyatın yanında bu sektörde izleyicilere şöyle fikirlerin aşılandığı görülmektedir: Ailenin ve devletin otoritesine aldırmama, kötü huylar edinme, itaatsizliğin insanlar arasında statü sahibi olmaya götüren bir yol olduğu, bilginin demode olduğu cehaletin ise çok iyi ve modaya uygun olduğu... öğretilmektedir.
Bu sektörde; sinema filimlerinden çizgi filimlere kadar, Masonik simgeler, fikirlerin fısıltılarına yer verilmektedir. Filimlerde, diğer insanların kendilerinden farklı özellikleri olan kimselerin seçilmiş kişiler olduğu, onura ve saygıya değer bulunup tapılmaya layık olduğunu düşünmeye başlamaları, bunun neticesinde bu kişinin kendisinin bir ilah olduğunu keşfetmesi çevresinde dönen olaylara yer verilir. Bazıları bu tarz öğelerle dolu filimlerin zararsız eğlence sınıfında değerlendirilmesi gerektiğini ve önemsenmemesi gerektiğini düşünebilir. Oysa bu tarz girişimler ile insanlar farkına dahi varmadan izleyicinin üzerinde müthiş bir propaganda ile etki bırakararak bu tarz programlarda izleyicinin beyni yıkanıyor. Filimlerin ve çizgi filmlerin yapımcıları, gizli bir biçimde izleyiciye politik fikirlerini propaganda etmektedirler. Evlerin içindeki televizyonlar aracılığıyla yayılan fikirler, sinemadakinden daha fazla izleyici kitlesine ulaşabilir, bu medya yoluyla yeni bir genel düşünce sunuluyor: Bir global lider kavramı!
Global lider, herşeyin üzerinde tek bir lider, dünyayı kurtarma misyonu, ortak düşmana karşı bütün dünya halklarının birleşmeleri... uzaylılar, ufolar ve bütün insanlığı tehdit eden istilaları konu alan bu senaryolar çok sayıda filimde ele alınmakta, işlenmektedir. Bu tarz açıktan Masonik düşünceye hizmet eden filimlerde Mason sembolü olan “tek göz” bulunan bir kolye, piramit vb., Masonik simgeler de izleyiciye açıktan sunulur, bilinç altına işlenir. Bütün bunlar, toplumun huzursuzluğuna karşı giderek büyüyen ilgisini gaza getiriyor. Bu Hür Masonların kendi global hükümetlerini yapılandırma yolunda kullandıkları yollardan bir tanesidir. Hür Masonlar kitlelerin kalbine korkuyu yerleştirerek onların daha fazla güvenliğe ihtiyaçları olduğunu hissettirip, daha fazla güvenliği arttırmak için birçok yolu denediler. Öyle bir güvenlik ihtiyacıdır ki bu, insanların dikkatini ancak dünya çapında global bir hükümet kurularak çekebilir.
Beyaz perde olarak tanımlanan sinema sektöründe cok sayıda filimde açıkca veyahutda gizlice masonların propagandası yapılmakta ve mason simgelerinin kullanılmaktadır. Bütün bunlar bilinçli bir şekilde toplumu değistirmeye yönelik uygulanan bir çalışmanın eseridir.
Hadisler'de son Peygamber Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’den gelecek hakkında birçok tavsiye vardır. Bunlardan birinde; kafirler arasından birinin çıkageleceği ve bu kişinin tek gözünden tanınacağı, önce kendisinin kral olduğunu iddia edip daha sonra da ilah olduğunu iddia edeceği ve verilmiş bir zamana kadar ölümsüz olan bir Global Lider olacağı bildirilir. Bu, Mesih'ud Deccal'dan başkası değildir.
Masonların, bir tek dünya hükümetini kurmak ve kendileri tarafından kontrol edilen global güvenlik gücü oluşturmak için kullandıkları diğer taktikleri ise; suç oranlarını yükselterek kişisel ve ulusal güvenlik açısından insanlar arasında korku ve paniğe yolaçmaktır. Resmi tahminlere göre uyuşturucu sanayisi parasal değer olarak dünyadaki en büyük sanayilerden biridir. Dünya ülkeleri güncel olarak, bu sorunu ulusal ve uluslararası çapta çözmeye uğraşmaktalar. Dünya genelinde büyük ve gün geçtikçe dahada büyüyen uyuşturucu sorunu vardır ve bunun sonucunda gün geçtikçe suç oranına karşı hükümetlerin verdikleri kırmızı alarm hızı da büyüyor. Bunun sonucunda giderek büyüyen halkın suç oranının düşürülmesi yönünde isteğini karşılayabilmek üzere devletler gizli, açık ağır operasyonlarla savaşmayı hem uyuşturucu sorununu çözmek amaçlı hemde halkın isteklerini karşılamak üzere kendinde hak olarak görüyor. Böylelikle kişisel bilgilerin depolanması, devletlerin daha donanımlı polis ve ordu birlikleri oluşturması, güvenlik sebebiyle her türlü yasa çıkarılması... yasal zemine oturtularak yapılmaktadır.
Amerika'yı ele alacak olursak, Amerikan uyuşturucu savaşındaki bazı rahatsız edici hususlar (derin) devletin güvenirliliği ve harekatları üzerine gölge düşürüyor. Genel inanışa göre; 1960’larda o zamanki FBI başkanı J. Edgar Hoover, Amerikan toplumunda zencilerin yükselişini baltalama girişiminde bulunmak için, African American (Afrika kökenli zenci Amerikalı) toplumunda uyuşturucu ticaretine ve uyuşturucunun yaygınlaşmasına izin vermiştir.
1980’lerde, Orta Amerika’daki komünizim tehditiyle birlikte, komünizme karşı ayaklanma hareketlerini finans etmekte kullanılmak için acil olarak para gerekti ve bu parayı toplamak için CIA Amerika’ya uyuşturucu ticaretine izin verdi. Konuyu araştırmakla görevli Amerikalı senator Jack Bloom’un meseleyi ifşa etmesi bunu doğrular.
Tarihsel olarak bakıldığında görülecektir ki, Mason Biraderler (Hür Masonlar), kendi gündemlerine dönmek ve olayları kendi gündemleri gereği idare etmek için, toplumda bu tarz sorunları kullanırlar yada böyle sorunlar çıkarırlar. Amerika’da uyuşturucu sorunlarının çoğalması, yetkililere geniş çaplı şiddetli yoğun taktikleri kullanma hakkını verir. Büyük Atlantik operasyonları da zaten, gerek Amerika operasyonları ve gerekse Latin Amerika operasyonları olarak, uyuşturucu salgınına karşı savaş sorumluluğunu üstüne aldı. Daha önceki kadar uzun sürmeyecek, şiddetli global saldırı desteğinin işaretleri var. Gerçeklerin çarpıtılması, tasarlananların kullanılması, bugünkü Hür Mason Hükümetlerinin önyargılı istatistik araçları, büyük ulusal ve global güvenliğe ihtiyacı olan bir toplum oluşturduğu gibi, suç oranlarının arttırılması, uyuşturucu bağımlılığının suistimal edilmesi, ve yükselen terorizim tehditi, kitlelerin daha büyük bir kontrol altına alınması propagandasına hizmet eder.
Teknolojinin avantajları, Mason Biraderler’in (Hür Masonlar’ın) gelişmesi için bir yoldur, toplumu oluşturan bireylerin her hareketinin denetlenmesine, kontrol edilmesine ve kaydedilmesine olanak verir. Bilgi onların anahtarıdır. Bireyler hakkında ellerinde bulundurdukları daha fazla bilgi, bireylerin hareketleri ve düşünceleri hakkında daha kesin tahminlerde bulunmalarına ve daha kolay bir biçimde çıkarları doğrultusunda kontrol etmelerine ve boyunduruk altına almalarına yarar.
Mason Biraderler (Hür Masonlar), yeni bir toplum oluşturuyor. Bu toplumda, bireylerin tercih hakkı var ama bir tür ilüzyon teknolojisi ile senin sahip olduğun tercihler onlar tarafından sınırlandırılıyor ve senin yaptığın bu tercihler, gerçekte onların kendi çıkarları doğrultusunda idare edilen bir beyinin ürünleri ki bu beyin, ön-tanımlanmış talimatlarla (kişilerin farketmedikleri yönlerden bilnçaltına hitap ederek) kitleleri kontrol eder, her yönüyle tam kontrolunu sağlar insan yaşamının, yani senin yaşamının kontrolü onların istekleri doğrultusunda çerçevelenir!..
Terorizmin şok edici etkisi, yükselen suç oranları, ve şiddet, filim medyası tarafından ileri sürülüyor, hükümet raporları benzer şekilde toplumda şiddet uygulanmasına yönelik sempati oluşturuyor ve sert tepkilerle gözetim tekniklerini destekliyor, buna dair çok daha fazla teknoloji ortaya çıkarılıyor, gözetim ve denetleme seviyesi, insanların totaliter devlettekinden daha fazla denetlenmesine kadar yükseltiliyor. İnsanlara her türlü özgürlüğü verdiklerini iddia edenler aksine onları hiç olmadığı kadar köleleştiriyor. Yapılan esasında, özgürlük adına gönüllü köleliğin seçilmesi ve bireylere onlara köle olmayı seçme özgürlüğünün tanınmasıdır.
Toplum düşüncesi bir kez daha Masonların hareketlerini haklı çıkarmak ve hedeflerini kolaylaştırmak için manipüle edilecektir. Şimdiden kitleleri izlemek ve toplumdaki bireylerin kişisel bilgilerini büyük bir veritabanında depolamak yolundadırlar. Toplumdaki bireylerin kişisel bilgilerinin depolanması; bankacılık işlemleri, sürücü ehliyeti bilgileri ve ulusal güvenlik sigortası gibi yapay bilgi depolama yöntemleriyle hızlı bir şekilde uygulanmaktadır. Bu detayların farklı kartlar altında depolanması, bir tanıtıcı kimlik kartı altında bütün detayların birleştirilmesi planı gibi görünüyor. Sonuç olarak, kişiye ait bilgiler, tüm alımlar ve işlemler bir tek düğmeye basılarak izlenebilmektedir.
DEVAMI 2 NCİ BÖLÜM

DECCAL – ANTİ CHRİST DECCAL’IN SİSTEMİ MASONLUK
بِسْمِ اللهِ، اَلْحَمْدُ ِللهِ وَالصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ عَلَى رَسُولِ اللهِ وَبَعْدُ
Deccal - Anti Christ hakkında birçok şey duymuşsunuzdur. Anti Christ Hristiyan ve Yahudi otoritelerin Deccal’a verdikleri isimdir. Peki insanoğlunun başına gelebilecek en büyük fitne olan Deccal hakkında Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ne demiştir.
Deccal ne zaman ortaya çıkacak? Deccal ortaya çıkmadan önce oluşacak işaretlerin çoğu bugün gözlemlenebilmekte. Şurası açıkki Deccal'ın zuhur etmesi çok yakında olacaktır. Bizler görürmüyüz bilemiyoruz ancak çok yakında olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır Allahu A'lem!.. Deccal’ın gelişinden önce, bizlere bildirildiğine göre, onun dönüşünü bekleyecek bir Sistem (Deccal’ın sistemi) kurulacak. Bu Deccal’ın Sistemi tarihteki en şeytani, en baştan çıkarıcı şeytani kafir güç olacaktır.
Bu sistem; yoğun bir biçimde ahlaksızlığa (homoseksüelliğe, zinaya ve fuhşiyata) ateizme, şeytana tapınmaya, tefecilik yapmaya, sarhoşluk verici maddeleri kullanmaya (alkol ve uyuşturucu vs.,), suç işlemeye, adaletsizliğe, işkenceye, kalem fitnesine (pornografik magazin vs.,), savaş çıkarmaya, kıtlığa, katliamlara, tecavüze haddi hesabı olmayacak ölçüde acıya yolaçar.
Bu Deccal sisteminin altyapısı bizim bildiğimiz Hür Masonluk’tur Allahu A’lem!.. Birleşmiş Milletlerdeki, AET’deki ve Britanya Parlemantosu’ndaki hemen her mevki Mason olan kişiler tarafından ele geçirilmiştir. Hür Masonluğun İngiltere ve Galler bölgesinde –denildiğine göre- yediyüzbinin üzerinde mensubu vardır ancak Birleşik Krallık (Britanya; İngiliz) toplumu onlar hakkında pek birşey bilmiyor. Hür Masonlar gizlice, Jahbulon olarak bilinen şeytan-tanrıya ibadet etmektedirler. (Daha detaylı bilgi için Hür Masonluk hakkında uluslararası platformda en çok satan Stephen Knight tarafından yazılan “The Brotherhood” adlı kitabın 230-240. sayfaları ve David M Pidcock’un “Satanic Voices” adlı eserlerine bakınız.)
Yahudiler, Hristiyanlar, ateistler ve laikler, münafıklar ve bütün kafirler Anti-Christ’in bayrağı altında İslam’a karşı aynı cephede birleşirler. Yine kimbilir belki sizin için sürpriz olacak ama denildiğine göre bütün Hristiyan kuruluşları esasında birer Mason Enstitüleri’dir ve Başpiskoposların yaklaşık % 60’ı Hür Mason’dur; gizlice şeytana tapınırlar. (Yukarıda adı verilen kitaplara bakınız) Eğer bir kilisenin Mason Tapınağı olarak kullanılıp kullanılmadığını anlamak istiyorsanız, o kiliselerin camlarına kapılarına Mason sembolü olan “yılan ve hançer yada Davud’un yıldızı” boyanıp boyanmadığına bakın. Eğer kilisenin mimarisi Yunan Tapınağı şeklindeyse kesinlikle Masonlara hizmet amaçlı kullanılıyordur. Liverpol’da, Roman Katolik Kathedrali’nde Mason sembolü olan birçok piramit vardır. Fitnelerin en büyüğü olan Deccal’den ve fitnesinden insanlar korku duyabilir ancak, Deccal’e karşı son zafer Müslümanlara verilmiş bir sözdür. Ki bu şekilde her Yahudi/Mason öldürülecektir. Bütün yeryüzü eninde sonunda kafirlerden temizlenecektir.
İmran ibni Hüseyin (radiyallahu anh) naklediyor:
سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَقُولُ " مَا بَيْنَ خَلْقِ آدَمَ إِلَى قِيَامِ السَّاعَةِ خَلْقٌ أَكْبَرُ مِنَ الدَّجَّا
Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’i şöyle derken işittim: Adem’in yaratılışından Kıyamet saatine kadar Deccal’den daha büyük (bir fitneye yolaçacak) bir mahluk olmayacaktır. (Müslim, #2946)
Deccal kaynaklara belirtildiği üzere, Suriye ile Irak arasında bir yerde ortaya çıkacaktır. Rivayete göre, Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
إِنَّهُ خَارِجٌ خَلَّةً بَيْنَ الشَّأْمِ وَالْعِرَاقِ، فَعَاثَ يَمِينًا وَعَاثَ شِمَالًا، يَا عِبَادَ اللهِ فَاثْبُتُوا
“…Deccal, Şam ile Irak arasında bir mevkide çıkar. Sağa gider ifsat eder, sola gider ifsat eder. Ey Allah’ın kulları! Sebat edin!” (Müslim 2937/110, Tirmizi #2341, Fiten #57, #66; Ebu Davud, Melahim, 15; İbni Mace, #4075, Fiten #33; Ahmed, Müsned, 6/#412-413)
Isfahan bölgesinde yer alan Şehristan ve Judea (Yahudiya)’nın, Yahudiler'in yoğun bir şekilde yaşadıkları yerler oldukları bilinmektedir. Deccal Yahudi soyundan gelecektir. Yahudi olan anne babasına çok acı ve sıkıntı çektirecektir. Yahudiler onu ‘Mesih’ olarak kabul edecek ve onun en büyük takipçileri olacaklardır. Bunun yanında takipçileri arasında çok sayıda kadın olacaktır. Bütün seküler-laik dünya (Yahudiler/Hür Masonlar, Ateistler, Hristiyanlar, Hindular v.d.,) Anti-Christ (Deccal)’in bayrağı altında İslam’a karşı birleşecek ve İslam, Deccal ile bütün dünya egemenliği arasında duran tek güç olacaktır.
Huzeyfe (radiyallahu anh) şöyle diyor:
وَإِنَّ الدَّجَّالَ مَمْسُوحُ الْعَيْنِ عَلَيْهَا ظَفَرَةٌ غَلِيظَةٌ مَكْتُوبٌ بَيْنَ عَيْنَيْهِ كَافِرٌ يَقْرَؤُهُ كُلُّ مُؤْمِنٍ كَاتِبٍ وَغَيْرِ كَاتِبٍ
“Hakikaten Deccal'ın gözü siliktir, üzerinde kalın bir deri vardır. İki gözünün arasında kafir yazılıdır. Onu yazan ve yazmayan her mü'min okur. (Müslim, #2934)
1 dolarlık Amerikan parasının üzerinde Deccal’a işaret eden Mason simgesi tek gözle bir piramit yer alır. Altında ise ‘Novus Ordo Seclorum’ yazılıdır, Çağların Yeni Düzeni anlamındaki bu slogan Yeni Dünya Düzeni olarak yaygın şekilde kullanılmaktadır.
Ubade ibni Samit (radiyallahu anh) Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in şöyle buyurduğunu söylemiştir:
إِنِّي قَدْ حَدَّثْتُكُمْ عَنِ الدَّجَّالِ حَتَّى خَشِيتُ أَنْ لاَ تَعْقِلُوا إِنَّ مَسِيحَ الدَّجَّالِ رَجُلٌ قَصِيرٌ أَفْحَجُ جَعْدٌ أَعْوَرُ مَطْمُوسُ الْعَيْنِ لَيْسَ بِنَاتِئَةٍ وَلاَ جَحْرَاءَ فَإِنْ أُلْبِسَ عَلَيْكُمْ فَاعْلَمُوا أَنَّ رَبَّكُمْ لَيْسَ بِأَعْوَرَ
"Şüphesiz ben size Deccal'den (çok) bahsettim, (ama yine de) anlayamamış olmanızdan korktum. Şüphesiz Mesih’ud Deccal kısa boylu, eğri bacaklı, (yürürken bacaklarının arası açık) kıvırcık saçlı, tek gözlüdür. Gözü siliktir, kabarık da çukur da değildir. Eğer durumu size karışık gelirse biliniz ki Rabbiniz tek gözlü değildir." (Ebu Davud, #4320; Ahmed Müsned, 5/ #324)
Huzeyfe İbni Yeman (radiyallahu anh)’dan naklediliyor:
عَنْ سُبَيْعِ بْنِ خَالِدٍ، قَالَ أَتَيْتُ الْكُوفَةَ فِي زَمَنِ فُتِحَتْ تُسْتَرُ أَجْلُبُ مِنْهَا بِغَالاً فَدَخَلْتُ الْمَسْجِدَ فَإِذَا صَدْعٌ مِنَ الرِّجَالِ وَإِذَا رَجُلٌ جَالِسٌ تَعْرِفُ إِذَا رَأَيْتَهُ أَنَّهُ مِنْ رِجَالِ أَهْلِ الْحِجَازِ قَالَ قُلْتُ مَنْ هَذَا فَتَجَهَّمَنِي الْقَوْمُ وَقَالُوا أَمَا تَعْرِفُ هَذَا هَذَا حُذَيْفَةُ بْنُ الْيَمَانِ صَاحِبُ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقَالَ حُذَيْفَةُ إِنَّ النَّاسَ كَانُوا يَسْأَلُونَ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم عَنِ الْخَيْرِ وَكُنْتُ أَسْأَلُهُ عَنِ الشَّرِّ فَأَحْدَقَهُ الْقَوْمُ بِأَبْصَارِهِمْ فَقَالَ إِنِّي قَدْ أَرَى الَّذِي تُنْكِرُونَ إِنِّي قُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ أَرَأَيْتَ هَذَا الْخَيْرَ الَّذِي أَعْطَانَا اللَّهُ أَيَكُونُ بَعْدَهُ شَرٌّ كَمَا كَانَ قَبْلَهُ قَالَ " نَعَمْ " . قُلْتُ فَمَا الْعِصْمَةُ مِنْ ذَلِكَ قَالَ " السَّيْفُ " . قُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ ثُمَّ مَاذَا يَكُونُ قَالَ " إِنْ كَانَ لِلَّهِ خَلِيفَةٌ فِي الأَرْضِ فَضَرَبَ ظَهْرَكَ وَأَخَذَ مَالَكَ فَأَطِعْهُ وَإِلاَّ فَمُتْ وَأَنْتَ عَاضٌّ بِجِذْلِ شَجَرَةٍ " . قُلْتُ ثُمَّ مَاذَا قَالَ " ثُمَّ يَخْرُجُ الدَّجَّالُ مَعَهُ نَهْرٌ وَنَارٌ فَمَنْ وَقَعَ فِي نَارِهِ وَجَبَ أَجْرُهُ وَحُطَّ وِزْرُهُ وَمَنْ وَقَعَ فِي نَهْرِهِ وَجَبَ وِزْرُهُ وَحُطَّ أَجْرُهُ " . قَالَ قُلْتُ ثُمَّ مَاذَا قَالَ " ثُمَّ هِيَ قِيَامُ السَّاعَةِ "
“Subey’ İbni Halid şöyle dedi: Tuster ele geçirildiği zaman Küfe’ye gelmiştim. Ondan bazı katırlar aldım. Mescide (Küfe Mescid’i) girdiğimde, insanlardan bir topluluk ve ortalarında oturan bir adam gördüm. Onu gördüğümde, onun hicazlı olduğunu hemen anladım. Bu (zat) kimdir? diye sordum. İnsanlar bana kaşlarını çatarak (asık suratla) onu hatırlamadın mı (bilmiyor musun)? Bu (zat), Huzeyfe İbni Yeman (radiyallahu anh)’dır Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in sahabesidir (dediler). Sonra Huzeyfe (radiyallahu anh) şöyle dedi: İnsanlar Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’e sürekli (Ümmeti için) hayırlı olan şeyleri sorarlardı ben de hep şer olanı sorardım. Bunun üzerine insanlar gözlerini ona dikti (dik dik baktılar, dikkatle dinlemeye başladılar). Huzeyfe (radiyallahu anh) devamla şöyle dedi: Ben size hoşlanmayacağınız şeyler haber vereceğim, sonra Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’e şöyle sordum: Ya Rasulullah bana haber ver! Allah’ın bize verdiği bu hayırdan sonra yine eskisi gibi şer olacak mı? (Rasulullah) evet karşılığını verdi. Ondan korunma(nın yolu) nedir? diye sordum. (Rasulullah) kılıç (savaş)tır dedi. Ya Rasulullah! Peki ondan sonra ne olacak diye sordum. Sonra sordum: Ya Rasulullah! Daha sonra ne olacak? (Rasulullah): Eğer yeryüzünde Allah’ın bir halifesi olsa; sırtına (haksız yere) vursa, malını (haksız yere) alsa bile ona itaat et ama eğer Allah’ın halifesi bulunmazsa, o zaman ağaç kökü kemirerek (ıssız bir yerde) öl!.. (Dedim ki,) sonra ne olacak (ya Rasulullah)? Sonra Deccal (Anti-Christ) çıkacak. Onunla birlikte su ve ateş olacak. Onun ateşine düşene ecri (mükafatı) verilecek, günahı silinecek; herkim de onun suyuna düşerse mükafat ondan alınacak ve günahını tutacak. Daha sonra ne olacak (diye sordum). O (sallallahu aleyhi ve sellem) de, Kıyamet Saati gelecek, dedi. (Ebu Davud, #4244; Ahmed, Müsned, 5/#387, #403)
Mu’az İbni Cebel’den naklediliyor: “Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
الْمَلْحَمَةُ الْكُبْرَى وَفَتْحُ الْقُسْطَنْطِينِيَّةِ وَخُرُوجُ الدَّجَّالِ فِي سَبْعَةِ أَشْهُرٍ
Büyük savaş, Konstantin’in (İstanbul'un) fethi ve Deccal'in çıkışı yedi ay içerisinde olacaktır. (Ebu Davud, #4295; Tirmizi. Fiten #58: İbni Mace. Fiten #35; Ahmed, Müsned, 5#234)
Ebu Hureyre (radiyallahu anh)’dan Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
لَيْسَ بَيْنِي وَبَيْنَهُ نَبِيٌّ - يَعْنِي عِيسَى - وَإِنَّهُ نَازِلٌ فَإِذَا رَأَيْتُمُوهُ فَاعْرِفُوهُ رَجُلٌ مَرْبُوعٌ إِلَى الْحُمْرَةِ وَالْبَيَاضِ بَيْنَ مُمَصَّرَتَيْنِ كَأَنَّ رَأْسَهُ يَقْطُرُ وَإِنْ لَمْ يُصِبْهُ بَلَلٌ فَيُقَاتِلُ النَّاسَ عَلَى الإِسْلاَمِ فَيَدُقُّ الصَّلِيبَ وَيَقْتُلُ الْخِنْزِيرَ وَيَضَعُ الْجِزْيَةَ وَيُهْلِكُ اللَّهُ فِي زَمَانِهِ الْمِلَلَ كُلَّهَا إِلاَّ الإِسْلاَمَ وَيُهْلِكُ الْمَسِيحَ الدَّجَّالَ فَيَمْكُثُ فِي الأَرْضِ أَرْبَعِينَ سَنَةً ثُمَّ يُتَوَفَّى فَيُصَلِّي عَلَيْهِ الْمُسْلِمُونَ
"Benimle onun -yani İsa (aleyhi selam)'ın- arasında peygamber yoktur ve o mutlaka Nüzul edecektir. Onu gördüğünüz zaman, tanıyınız; o, orta boylu, kırmızıya çalan beyaz benizli, bir adamdır. Sarımtırak renkte iki elbise içerisinde olacaktır. Başına bir ıslaklık değmese de (sanki yıkanmış gibi) damlalı olacaktır, (başından sular damlayacaktır). İslam adına insanlarla savaşacak, Haç'ı kıracak domuzu öldürecek ve cizyeyi kaldıracaktır. Onun zamanında Allah İslam’ın dışındaki tüm dinleri ibtal eder. İsa (aleyhi selam) Mesih Deccal'i öldürecek ve yeryüzünde kırk sene kalacaktır. Sonra vefat edecek ve müslümanlar namazını kılacaklardır. (Ebu Davud, #4324)
Huzeyfe (radiyallahu anh) şöyle der:
الدَّجَّالُ أَعْوَرُ الْعَيْنِ الْيُسْرَى جُفَالُ الشَّعَرِ مَعَهُ جَنَّةٌ وَنَارٌ فَنَارُهُ جَنَّةٌ وَجَنَّتُهُ نَارٌ
Onun (Deccal’in) yanıda su (cennet) ve ateş (cehennem) olacaktır. Gerçekte onun; cehennemi cennet, cenneti ise cehennem olacaktır... (Müslim, #2934)
Huzeyfe (radiyallahu anh)’dan rivayet edilen bir başka Hadis’de Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmaktadır:
لأَنَا بِمَا مَعَ الدَّجَّالِ أَعْلَمُ مِنْهُ إِنَّ مَعَهُ نَهْرًا مِنْ مَاءٍ وَنَهْرًا مِنْ نَارٍ فَأَمَّا الَّذِي تَرَوْنَ أَنَّهُ نَارٌ مَاءٌ وَأَمَّا الَّذِي تَرَوْنَ أَنَّهُ مَاءٌ نَارٌ فَمَنْ أَدْرَكَ ذَلِكَ مِنْكُمْ فَأَرَادَ الْمَاءَ فَلْيَشْرَبْ مِنَ الَّذِي يَرَاهُ أَنَّهُ نَارٌ فَإِنَّهُ سَيَجِدُهُ مَاءً
Ben Deccal'ın beraberinde olan şeyleri pek ala biliyorum, onun beraberinde sudan bir nehir ve ateşten bir nehir olacaktır. Ama ateş gördüğünüz şey sudur. Su gördüğünüz de ateştir. İmdi sizden buna kim erişir de su içmek isterse, ateş gördüğünden içsin. Çünkü onu su bulacaktır. (Müslim, #2934-2935)
İmran ibni Husayn (radiyallahu anh) Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in şöyle buyurduğunu rivayet etmektedir:
مَنْ سَمِعَ بِالدَّجَّالِ فَلْيَنْأَ عَنْهُ فَوَاللَّهِ إِنَّ الرَّجُلَ لَيَأْتِيهِ وَهْوَ يَحْسِبُ أَنَّهُ مُؤْمِنٌ فَيَتَّبِعُهُ مِمَّا يُبْعَثُ بِهِ مِنَ الشُّبُهَاتِ أَوْ لِمَا يُبْعَثُ بِهِ مِنَ الشُّبُهَاتِ
"Deccal'i işiten kişi ondan uzaklaşsın!.. Vallahi insan onu mü’min zannederek ona gelir ve içine düştüğü (sihir, ölüleri diriltme ve benzeri istidrac olayları gibi) şüphelerden dolayı -veya içine düştüğü şüpheler için- ona tabi olur. (Ebu Davud, #4319; Ahmed, Müsned, 4/#431, #441)
Deccal büyük ölçüde kıtlık, deprem ve yıkım gücüne sahip olacaktır. Birçok Müslüman Deccal’in gücünden korktukları için onun safında yeralacaktır. Sadece çok güçlü bir imana sahip olanlar Deccal’e ve fitnesine karşı koyabilir. Unutmayın ki bir kez Anti Christ (Deccal)’ın saflarına katıldınız mı, ruhunuz sonsuza kadar cehennem ateşine mahkum olur. Ey Müslümanlar, büyük güne hazırlanın. Ümit ederim ki bu bilgilerin sizlere faydası olur, Allah bizlere ve sizlere hidayet etsin ve bizleri ve sizleri korusun!.. Allah bizlere Allah’ın kelamını çokça yayma imkanı yaratsın. Amin!.
Mason Biraderler Dünyayı Nasıl Yönetiyor?
Mason biraderlerin dünyayı nasıl yönettiklerini, Yeni Dünya Düzeni olarak adlandırılan Şeytanın Düzeni’nin nasıl tasarlanıp uygulamaya konulduğunu anlayabilmek için 1990lı yıllara gitmek gerekir.
Hatırlanacağı üzere, 2 Ağustos 1990’da Saddam Hüseyin’in yönetimindeki Irak askeri güçleri petrol zengini Kuveyt’i işgal etti ve bölgede Suudi Arabistan içlerine bir Irak istilası korkusu oluştu. Amerika Birleşik Devletleri ve koalisyon ortakları “Çöl Kalkanı” diye bilinen savunma sistemini oluşturmak üzere Arap Yarımadasına üşüştü. Birçok diplomatik görüşmeler, pazarlıklar ve pazarlıkların sürekli reddedilmesi sonucunda kısa sürede bölgede ve dünyada ümitsizlik hakim oldu.17 Ağustos 1990’da tedbir yerini savaşa bıraktı, “Çöl Kalkanı”,“Çöl Fırtınası”na dönüştü.
Bu kaosa, dünyanın hemen her yerinde milyonlarca insan IF, CNN ve BBC’de gösterilen canlı yayında savaş atmosferinde; koalisyon ortaklarının teknolojik, politik ve ekonomik gücüyle Saddam Hüseyin’e bağlı güçleri ortadan kaldırması propagandasına tanık oldular. Bununla birlikte gözden kaçırılan şey savaşın elit bir grup tarafından başlatılması, kontrol ve çıkarları doğrultusunda idare edilmesidir. Nükleer silahlar ve milyonluk güçlü ordunun başında hayali bir kahraman oluşturan bir elit grup... Bir gecede dünyadaki petrolün 1/5’ini kontrolu altına alan bir adam! Bununla birlikte bu adam da birçok başka kukla gibi zavallı bir kuklaydı! Müthiş kurgulanmış bir planda Körfez Savaşı ile birlikte çok iyi bir biçimde düzenlenmiş bir basamak taşı olmakla birlikte, sadece ama sadece bir kukla! Savaşı yönlendirenler dünyadaki çok önemli olayların yönetilmesine yabancı değillerdi. Açıkçası bu işi yüzyıllardır yapıyorlardı.
Hatta yönetici elit olarak arka planda, dünyadaki bütün önemli savaşları, devrimleri ve geri çekilmeleri yönlendiriyor; basın ve medyayı kontrol altında tutarak okuduğunuz herşeyi, işittiğiniz herşeyi ve gördüğünüz herşeyi kontrol ediyorlar. Kendi düşünme biçimlerini bütün halka aşılayacak her birimi yönlendiriyor, hükümetlerdeki bütün anahtar pozisyonları ele geçiriyor ve arka plandan yeni bir politik düzen, yeni bir ekonomik düzen ve bunca fesadın en beteri, yeni bir din düzeni oluşturuyorlar. Bu kimselerin en büyük amaçları global egemenliğin tümüne sahip olmaktır ve görünen o ki onları bu emellerine ulaşmaktan hiç birşey geri tutamaz. Bu emel, Amerika Birleşik Devletleri eski başkanı George Bush tarafından ortaya konuldu şöyle demişti: “Çıkarımız küçük bir ülkeden daha fazlası, büyük bir düşünce Yeni Dünya Düzeni’!”
Bununla birlikte, bu global plan; Yeni Dünya Düzeni, Beyaz Saray ofislerinde planlanmamıştı. Şimdi tarih sayfasında biraz daha gerilere gidiyoruz. Tarihteki bu yolculuk ile Mason Biraderler, Yahudiler, İskoçya, Birleşik Krallık, Fransa ve Amerika Birleşik Devletleri arasındaki bağlantılar da gün yüüne çıkmış olacaktır.
Gerçekte bu planın kökleri, Fransa’da Claremont’taki 1095 yılındaki bir başka savaşta yatmaktadır. 11. yüzyıl Avrupası insanların kalplerini ve beyinlerini sımsıkı yakalamış, kontrol altına almış olan kilise tarafından yönetilmektedir. Bu güç Papa II. Ervin’a Müslüman Hilafete karşı Haçlı Savaşlarını başlatmak ve Jeruselam’ı (Kudüs) tekrar istila etmek imkanını vermiştir. Jeruselam 637 yılından beri İslam hakimiyeti altındaydı ama 1099 yılında bu egemenlik ansızın kanlı bir biçimde sona erdi. Haç adına, kadınlar tecavüz edilip öldürüldü, çocuklar kılıçtan geçirildi ve söylendiğine göre caddelerden akan kan atların dizleri boyundaydı. Katliamın ve terörün yaşandığı bu bölgeden, faturası ne olursa olsun onları emellerinden geri döndüremeyeceği bir grup insan ortaya çıktı. Jeruselam işgal edildikten 20 yıl sonra Taş Kubbe, kendilerine Süleyman’ın Tapınak Şövalyeleri –ya da daha basit ve kısaca; Tapınak Şövalyeleri- adını takan bir grup savaşçı rahip tarafından ele geçirildi.
Jeruselam’da tapınakçılar Hristiyanlık öğretisinden gün be gün saparak uzaklaşmaya başladılar. Onlar Kabala’nın gizli sanatını, eski Yahudilik çağının sihir sanatını ve büyünün şerli yanları ile ritüellerini öğrendiler. Yahudiler eski Mısır müşriklerini Firavun zamanında köleleştirdiklerinde onların sanatlarını öğrendiler ve Navakanazar dönemine kadar Babil’de geliştirdiler. 1307’de Fransa Kralı Philip onları İsa öğretilerini inkar ettikleri, homoseksüelleştikleri, putlara taptıkları ve bunun yanında büyü yaptıkları için tutuklattı. 1314’de Papa Claymont V, tapınakçıların İsa öğretilerine karşı olan bütün davranışlarının yasaklandığını deklare etti. Liderleri Chekthemolay yakalandı ve yakıldı. Tapınakçılar köşeye sıkıştırılmıştı ve sonsuza kadar ortadan kaldırıldığı düşünüldüğünde, onlar için Fransa dışında çok az bir umut ortaya çıkmıştı ve kendilerine İngiltere’ye karşı verdikleri özgürlük mücadelesinde çaresiz kalmış bir ülkeyi müttefik edindiler. Bu müttefik ülke İskoçya’ydı. William Wallace’ın ölmesiyle birlikte İskoçyalılar’ın bağımsızlık umutları da ölmüştü. Bununla birlikte tapınakçıların gelişi İskoç Kralı Robert the Bruce’a yeni gizli bir silah verdi. Güçlü İslam ordularına karşı yaptıkları 200 yıldan fazla süren savaşta kazandıkları tecrübe onları yakın dövüşte ve savaşta –başka hiçbir ordununun daha önce sahip olmadığı oranda- uzman yapmıştı. 1314’de Tapınakçılar Robert the Bruce ve ordusuyla müttefik olarak Ballack Burn çayırında İngiltere ile uzun süre beklenen anlaşmazlığı çözdüler. Robert the Bruce’ın savaş taktikleriyle 25.000 kişilik güçlü İngliz ordusu sadece 6.500 kişilik bir ordu tarafından büyük bir bozguna uğratıldı. Sonunda Bağımsız İskoçya hayali zafere ulaşmıştı. Tapınakçılar büyük bir yokoluşun eşiğinden kendilerini kurtarmışlar ve bu tarihten sonra günümüze kadar bir daha asla kendilerinin yıkılmalarına izin vermeyeceklerdir. Böylelikle tapınakçılar ülkeyi –ülkenin kralını kontrol ederek- kontrol edebileceklerdi ve bu gizli sırlarının (tapınak şövalyeleri oldukları sırrı) korunabilmesi için tapınakçıların ölmesi yahut da daha net ifadeyle tapınakçıların isminin ölmesi gerekiyordu. Hala bugün ayakta duran İskoçya’daki Rovelin Chapel’e Avrupa’dan kaçan Tapınakçılar dinlenmek üzere yerleştiler ki bu Britanya’daki bugünkü varlıklarının da işaretidir. Onların torunları İskoçya’nın gerçek yöneticileri haline geldi. 1603’de Kraliçe Elizabeth I’in tahtına varis bırakmadan ölmesiyle; kibar İskoç Kralı James V sahip olduğu faziletleriyle İngiltere kralı olmuş, İskoçya ve İngiltere’yi birleştirerek yeni bir krallık kurmuş, Tapınakçıların İskoçya üzerindeki güçleri yayılarak, Büyük Britanya Krallığı’nın bütününde egemenliği sımsıkı ellerine geçirmelerine sebep olmuştur. Yüzyılları aşkın bir süre boyunca Tapınakçılar çok az bilinip çok az hatırlanıncaya kadar bütün aktivitelerini ve geçmişlerini gizlemişlerdir. Bununla birlikte Britanya’yı ellerinde sıkıca tutmadılar. Her zaman planlar yapıyorlar, yeni gruplaşmalar oluşturuyorlar ve kraliyetin her köşesindeki güç noktalarına sızıyorlardı. 1717’de Tapınakçılar, hem sayıca ve hem de güç olarak büyümüşlerdi, ve şimdi geçmişlerindeki namlarından uzak yeni bir kimlik oluşturmaya hazırlardı, İngiltere’nin monarşik ve aristokratik çevreleri tarafından verilen güvenirlik sıfatı ile ve kendilerine seçtikleri birçokları tarafından bilinen ancak pek azı tarafından anlaşılan bir isimle "Frerés Masons" (Mason Biraderler) Avrupa’da tekrar ortaya çıktılar. Burada yeri gelmişken belirtelim dünyada bilindiği ismiyle “Free Masons”, “Hür Masonlar” ismi esasında pek doğru bir tanımlama değildir. Zira bu isim Fransızca "Frerés Masons" yani İngilizce “Masonic brothers”, Türkçe “Mason kardeşler” anlamındadır. İngilizler bu kelimeyi kısaltıp tercüme ederek “Free Masons”, “Hür Masonlar” yapmışlardır.
Bu yeni kimlik; Mason mensuplarına büyük bir itibar ve saygı kazandırıyordu. Dünyadaki ilk üyesi Galler Prensi Fredrick’di. En son üyeleri arasında ise Edinborough Dükü Prens Philiph ve onunla düşüp kalkan, Masonların en büyük koruyucusu olan İngiltere Kraliçesi Elizabeth II bulunmaktadır. Böylelikle Mason Biraderler (Hür Masonlar) kapalı kapılar ardında, kendilerine atalarından kalan gizli hak ve ritüelleri elde etmekte özgürdüler ve bunlar, kendi üyeleri arasında “derece” olarak adlandırılan, kıdemlerin temelini oluşturdu. Mason Biraderler (Hür Masonlar) sadece Britanya’nın yönetimini ellerinde tutmaktan hoşnut değillerdi ve tutkuları çok daha büyüktü. Zaman geçtikçe, Amerika ve dünya her biri diğerinden daha sarsıcı savaşların ve devrimlerin esiri oldu. Mazlum insanlar üzerindeki olağan etkisi, genel inanışa uygun değildi, ancak gerçekte tüm bu entrikalar kayıtsız şartsız egemenlik için herkese açık olmayan birkaç kişi tarafından yapılmıştı. Bütün bunlar, önceki yüzyıllarda kaçtıkları ve global dünyanın temelini oluşturacak ülkelerde olabilirdi.
18. yüzyılda Fransa’da aristokratlar ve kraliyet çok lüks ve savurgan bir hayat yaşarken, halkın çoğunluğu çok fakirdi, iki sınıf arasında büyük bir uçurum vardı. Mason Biraderler (Hür Masonlar), Fransız Tarihinde büyük bir değişiklik yaparak, yönetimi ele geçirmek için bunu kullanabilirlerdi. Mason Biraderler (Hür Masonlar), Fransa’daki bu büyüyen kızgınlık atmosferinin avantajını, dikkatlice planlanmış propaganda savaşında, kendi amaçlarında başarıya ulaşmak için kullandılar. Medyayı bütünüyle kontrol ederek, bunu halkın birliktelik fikrini ortadan kaldırmak için kullandılar. Gazeteler tertiblenerek, monarşinin sona ermesi, hak, özgürlük ve eşitlik temeli üzerine kurulmuş bir toplum oluşturulması çağrısı yaptı. Masonlar, Fransız politik çevresini etkileyecek çok geniş bir etkiye sahipti. Politikacılar, Masonlar tarafından finanse edilerek, Masonik ideoloji ve Masonik gizli beyanatları Fransız ordu mensuplarına, üst düzey yöneticilere ve generallere açılarak onlara Mason Birader (Hür Mason) düşünme metodu aşılandı. Masonların kontrolündeki politikacılar ve Fransa ordu mensuplarıyla birlikte Masonlar sonunda faaliyetlerine başlayabilirdi. 14 Temmuz 1789’da Paris’teki Baastel Hapishanesi’nde bir grup insan taşkınlık yaptı. Bu Fransız Hükümetine bütün Fransa’da karşı koymayı tetikleyen ilk işaretti. Köylerdeki ve şehirlerdeki insanlar, Monarşide simgeleşen hükümete karşı kinlerini açığa vurdu, Fransızların bu öfkesi 1793 yılına kadar soğumadı. Aynı yıl 21 Ocak’ta, Kral Louis XVI’nın kalabalık bir topluluk içinde kellesi vurularak Fransız Monarşisi sona erdirildi ve Avrupa’da bir başka Mason devletin altyapısı hazırlandı. Monarşinin gitmesiyle, Masonlarla Fransa yönetimi arasında hiçbir engelin kalmadığı görünsede, zuhur edecek olan şeyler Masonları ciddi bir ikilemde bırakırdı ve gelecekte zuhur edecek olan şeyler Masonik plana göre uyarlanmayabilirdi.
Napolyon Bonapart adında genç bir asker, Avrupa’ya karşı kanlı bir savaşta Fransa’yı yönetecekti ve neticede Masonların ayak izlerini takip etmek yerine kendini imparator ilan etti. 1814’de Napolyon tahtından vazgeçmek zorunda bırakıldı ve Korsika’ya sürgüne gönderildi. 1815 yılında ise Napolyon Avrupa’da yeni bir savaş için oluşturulmuş bir ordu için Paris’e tekrar geri döndü. Masonların önünde çok büyük bir problem vardı. Britanya ve onun Mason müttefikleri iflas etme riski olmaksızın Napolyon’a karşı uzun süreli bir savaşı finanse edemiyordu. Tam bu sırada beklenmedik bir kaynaktan, Yahudi olması sebebiyle başkalarının arkasında çalışmak zorunda kalan, bir aile bankası müdürü Nathan Rothschild’den yardım geldi. Rothschild Yahudileri özgürleştirme imkanı elde etti. Yahudilerin de Avrupalı meslektaşları gibi ticarette eşit ve aynı haklara sahip olabilmeleri fırsatını yakalamıştı. Eğer Masonlar şartları reddedecek olursa para el değiştirerek Napolyon’a gidebilirdi. Masonların bu parayı kabul etmekten başka tercih şansı yoktu, kabul ettiler ve borç alma işlemi gerçekleştirildi. 1815’de Britanya, Hollanda ve Rus askerleri Belçika’da Waterloo’da toplandılar ve orada Napolyon güçleriyle karşılaşıp onu yendiler. Napolyon bu defa esir edildi ve bir daha Mason kontrolu altına girmeden Fransa’ya geri dönemedi. Tarihçilerin, Masonların devrimle alakalarına küçük değinmeler yapmalarına rağmen, Masonların kendileri tarihin bu önemli devrinde arka planda yaptıklarını ortaya vurmuşlardır. 1904’de bir Mason Birader (Hür Mason) Marc Vadourasambo kalabalık bir topluluk önünde şöyle konuştu: “Mason Biraderlik (Hür Masonluk), gizli fakat süreklilik taşıyan bir biçimde devrimi hazırlamak için çalıştı, bu yüzden bizler sadece Masonların devrimi önerdiği hususunda tamamen fikir birliği içerisindeyiz, çok az alışık olduğum sol taraftan aldığım alkış ispatlamaktadır ki siz baylar da Fransız Devriminin Masonlar tarafından yapıldığı konusunda benimle hemfikirsiniz.”
Sözde Amerika’yı buldukları iddia edilen atalar, Plymouth Rock’a geldiklerinde yanlarında yalnızca birtakım imtiyazsız kimseleri değil, aksine Avrupa’dan Mason Birader (Hür Mason) öğeleri de getirmişlerdi. Avrupadaki adaletsizlikten kaçan Amerikalı atalar, geldikleri bu yeni topraklarda zorba Britanya rejimini buldular. Bu yeni devletin hakimiyetinin tamamını ele geçirebilmek için Masonlar Fransa’daki hakimiyeti ele geçirebilmek için kullandıkları metodları buradada kullanmak zorunda kaldılar. Britanya monarşisinin Masonlar tarafından yönetilmesine rağmen Amerika’nın bağımsızlık savaşı gerekli bir davranıştı ve savaşa katılan şahıslar Masonların rüyalarını gerçekleştirebilmek için gözden çıkarılan kimselerdi. Tıpkı Fransa’daki öfkenin savaşa yolaçtığı gibi bu kimselerin duyguları da öfkeye çevrilmişti lakin Mason Biraderler önceki hatalarını tekrarlamayacaktı. Masonların Avrupa’da Napolyon’a karşı yenilgiye uğramaları onlar için iyi bir ders ve tecrübe oldu. Gelecekteki Mason lideri Mason planlarına uymalıydı ve bunun için de Mason olmalıydı ve bu lider de Britanya’ya karşı savaşan Geroge Washington’dan başkası değildi.
4 Temmuz 1776’da Bağımsızlık Deklarasyonu yapıldı. 17 Ekim 1781’de Britanyalılar Amerikalıları yendi, Amerikan kolonilerinin etrafı kuşatıldı ve böylelikle yeryüzündeki ilk Mason devleti doğmuş oldu, bu ülke her yönden Masonik olarak tasvir edilebilir. Amerikan doları üzerinde, dünyanın ilk Mason lideri George Washington’un resmini ve Mason Biraderler’in (Hür Masonların) sembolü olan ve “Herşeyi gören tek göz” olarak adlandırılan resim Masonik yapılanmanın Amerika’daki işareti olarak açık bir biçimde görülebilir.
Tarihsel olarak, politik düşüncenin kontrol ve idaresi, ülkeler ve eyaletlerin kontrolünü kazanmak Mason Biraderler’in (Hür Masonlar’ın) ana silahı oldu. Bir kere politikacılar ve kanun uygulayıcılar kontrol altına alındı mı, onların gündemi gereği ülkenin kanunları ve politik düzeni de pekala değiştirilebilir. Lakin şunu da biliyorlardı ki, bedeni kısıtlamalar akli kısıtlama anlamına da gelmez. Mason Biraderler (Hür Masonlar) anımsadılar ki, global bir hükümet için yaptıkları kendi gündemlerindeki plan, kitleleri tamamen boyunduruk altına alıyor ve böylece kendi çıkarları için karşıtlarını saf dışı bırakıyor. Bununla beraber kendi emelleri için en büyük tehdit olan düşünce özgürlüğü de esasında herhangi bir ordudan ve kanundan daha tehlikeli bir hal almaktadır. Mason Biraderler (Hür Masonlar) bu tehditi ortadan kaldırmak ve kendi hedeflerini başarıya ulaştırmak için insan hayatının, -yani benim, senin hayatının ey okuyucu- her alanını kontrol altına alabilecekleri şimdiye kadarki en cesur planı keşfettiler. Bana ve sana karşı kullandıkları bu silahlar bizzat kendi evinde sana karşı kullanılıyor. Seni ve çocuklarını medya yoluyla eğlendirirken(!), aşamalı olarak ve sen farkında değilken sana aşılanıyor.
Bugünün toplumunda insanlar, modern medyaya çok daha fazla bağlı olarak zamanlarını geçiriyorlar. Medya, basın, internet, sosyal medya, televizyon, sinema, play station, bilgisayar oyunları, tabletler, cep telefonları, akıllı tahtalar, popüler icatlar ve popüler müzik... bugünün dünyasında insanlar için yaşamlarının bir şartı haline gelmiştir. Artık teknoloji bağımlısı nesiller yetişmiş ve dahi teknoloji bağımlısı olarak nesiller yaşlanmıştır. Teknolojideki sürekli biçimde yeniliklerin olması, tüketim toplumunun her yanı sarmasına sebebiyet vermiştir. Lakin bütün bunlar bilinçli olarak yada bilinçsiz olarak kişiler için çok geniş bir kişisel bilgi alanı sağlar. Toplum hakkındaki bilgi, ideallerden ahlak değerlerine, yanlış ve doğru arasındaki farkdan toplum ve ekonominin nasıl bina edilmesi gerektiğine kadar her gün ön planda tutuluyor.
Medya bir bireyin dünyayla ilgili her konuda yaşamını devam ettirmesi için önemli bir rol oynamaktadır. Böylece herhangi bir elit grubun tamamıyla kontrolu altında bulunan bilginin yeraldığı medya, yeryüzündeki bütün insanlara kendi düşünme biçimini aşılamakta büyük bir etkiye sahiptir ve bu yüzdendir ki Mason Biraderler (Hür Masonlar) yeryüzünde başarıya ulaşmaktadır. Masonlar eğlence sanayisini özellikle insanların düşünme biçimlerini etkilemede açık açık ya da gizli mesajlar içerir biçimde kullanıyorlar. Onların kullandığı metotlar zaman zaman değişir, ama amaç aynıdır; sen onları senin kendi düşüncelerinmiş gibi düşünmeye başlayana kadar onlar kendi inançlarını, kendi ideolojilerini, kendi amaçlarını sana empoze etmektir. Popüler eğlencenin içerisinde onların olduğunun kanıtı açık bir şekilde yer alır. Eğlence sektörüne Masonların karışması yeni bir şey değildir.
Tarihin en büyük bestecilerinden birini ele alalım, Wolf Gang Amadeus, Mozart'ın Mason olduğu söylenilmektedir ve Masonlara sunulmak üzere bir semfoni bestelemiştir. Semfoni eski Mısır mitolojisinden alınan Avysus ve Cyrus’u konu edinmektedir. Eski Mısır müşrik hakları, Kabala’da biçimlendirilerek Hür Masonların ana ilkelerini oluşturmuştur. Tek gözlü gövde sembolü de yine aynı bu Mısır'ın müşrik köklerinden alınmıştır.
Hür Masonik öğeler son zamanlarda popüler müzikte daha çok yeralmaktadır. Dünyaca ünlü sanatçılardan birçoğu da (Michael Jackson, Madonna vs.,) Masonik emellere hizemt etmektedir. Birçok sanatçının kliplerinde, dvd kapaklarında Masonik simgeler yer bulmaktadır. Örneğin dünyaca ünlü bir sanatçının albüm kapağında ilginç figürlere, Hür Masonların sembolü “tek göz” ve bir de “sulu bir gölün ardında yatan alev resmi”ne yer verildiği görülmektedir. Albüm kapağında, birisi suya girecek olsa aslında ateşe giriyor görüntüsü vardı. Albümün kabında aynı zamanda kel bir adamın –çok iyi tanınan- gizemli Alistair Crowley’in resmi de vardır. Alistair Crowley, Hür Masonken Satanist olan ve “İnsanlığın Yeni Yasası” isimli kitabın yazarıdır. Kitapta da yeraldığı gibi (güya!) kitap bir gün Kur’an’ın yerini alarak insanlığın yeni yasası olur.
Hür Masonlarla gizem arasındaki ilişki burada da kalmaz. Masonik kontrol altındaki müzik endüstrisi bilinçaltına yerleşen gizli şeytani mesajlar içerir. Geriye dönüş yöntemi, yalnızca şarkı geriye doğru çalındığında anlaşılan kaydedilmiş mesajlar anlamındadır. Şarkı ileriye doğru normal olarak çalındığında, bu mesajlar olmasına rağmen dinleyici bunlardan habersizdir. Dinleyici bu mesajlardan habersiz olmasına rağmen bu mesajlar bilinç altına yerleşmeye başlar ve uzun dönemde tamamen bilinçaltına yerleşerek kişinin davranışlarına ve yargılarına etkide bulunabilir. Geriye dönüş yöntemi hipnotizmanın ve beyin yıkamanın bir biçimidir ve yok edici bir güce sahiptir.
Geriye dönüş yöntemi de dünyaca ünlü sanatçıların şarkılarında kullanılmaktadır. Örneğin “Like a Prayer” adlı bir şarkıda geriye dönüş yöntemine yer verilmiştir. Ancak buradaki ibadet Tanrıya değil Şeytana yöneltilen bir ibadettir. Geriye doğru çalındığında “Oh, hear us Satan! Ey Şeytan bizleri duy!” sözleri net bir biçimde duyulur. Hür Masonların sembolü “tek göz” de birçok dünyaca ünlü sanatçının kliplerinde görülebilir. Aynı şekilde, Kur'an dili olan Arapça yazıları kliplerde görmek de mümkündür.
Geriye okuma yönteminin bir başka örneği de “Hotel California” isimli şarkıdır. Şarkı sözleri geriye doğru dinlenildiğinde “Yeah Satan! (Evet Şeytan!)” sözcükleri açıkça duyulabilir. Şarkı sözleri bu mesajı içerdiği gibi şarkının kendisi de kendi içinde bir hikaye içerir. Şarkıda geçen California otel değil gerçekte Amerika’daki bir caddedir. Bu cadde üzerinde kilisenin –buradaki kilise herkesin aklına gelen Hristiyanların mabedi olan bir kilise değil aksine “Şeytanın Kilisesi” olarak adlandırılan kilisedir- karargahı bulunan caddedir. Bu kilise; Satanic Bible’in (Şeytanın İncili) yazarı Anthony Sans Delivy tarafından kurulmuş ve yönetilmektedir. Kilise eğlence sanayisindeki birçok ünlü kişinin inançları olabilecek öğretilerle ortaya çıkmış, rock gruplarından birçok sanatçıya kadar bir sürü ünlü ve toplumun örnek aldığı kimse bu kilisenin ve öğretilerinin reklamını yapmıştır. Bu kilisenin üyesi olduğu iddia edilenlerden birisi Rolling Stones adlı grubun baş solisti ve “Sympathy for the Devil (Şeytana Sempati)” adlı şarkıyı yazan Mick Jagger’dir. Başlangıçta Hrıstiyan bir organizasyon olarak başlayan daha sonraları Hristiyanlara rağmen heretik öğeler bulaşan ve şimdi de Satanik öğelerin karıştığı bir kilisedir burası. Eğlence dünyasının tümü, Hür Masonların varlığıyla, açıkça ve gizlice kendi programlarını, inançlarını ve fikirlerini yaymalarıyla kötülüklerle doludur.
Bu, filim endüstrisinde, büyük ekrandan (sinema) küçük ekrana (televizyon), büyük bütçeli Hollywood filimlerinden çizgi filimlere kadar, Masonların global hükümet mesajlarından herhangi bir şeyin değişmesine asla izin vermedikleri özel bir husustur. Bu sektörde de, politik fikirleri ve dini inançları topluma empoze etme amacı güdülmektedir. Genel olarak her türlü fuhşiyatın yanında bu sektörde izleyicilere şöyle fikirlerin aşılandığı görülmektedir: Ailenin ve devletin otoritesine aldırmama, kötü huylar edinme, itaatsizliğin insanlar arasında statü sahibi olmaya götüren bir yol olduğu, bilginin demode olduğu cehaletin ise çok iyi ve modaya uygun olduğu... öğretilmektedir.
Bu sektörde; sinema filimlerinden çizgi filimlere kadar, Masonik simgeler, fikirlerin fısıltılarına yer verilmektedir. Filimlerde, diğer insanların kendilerinden farklı özellikleri olan kimselerin seçilmiş kişiler olduğu, onura ve saygıya değer bulunup tapılmaya layık olduğunu düşünmeye başlamaları, bunun neticesinde bu kişinin kendisinin bir ilah olduğunu keşfetmesi çevresinde dönen olaylara yer verilir. Bazıları bu tarz öğelerle dolu filimlerin zararsız eğlence sınıfında değerlendirilmesi gerektiğini ve önemsenmemesi gerektiğini düşünebilir. Oysa bu tarz girişimler ile insanlar farkına dahi varmadan izleyicinin üzerinde müthiş bir propaganda ile etki bırakararak bu tarz programlarda izleyicinin beyni yıkanıyor. Filimlerin ve çizgi filmlerin yapımcıları, gizli bir biçimde izleyiciye politik fikirlerini propaganda etmektedirler. Evlerin içindeki televizyonlar aracılığıyla yayılan fikirler, sinemadakinden daha fazla izleyici kitlesine ulaşabilir, bu medya yoluyla yeni bir genel düşünce sunuluyor: Bir global lider kavramı!
Global lider, herşeyin üzerinde tek bir lider, dünyayı kurtarma misyonu, ortak düşmana karşı bütün dünya halklarının birleşmeleri... uzaylılar, ufolar ve bütün insanlığı tehdit eden istilaları konu alan bu senaryolar çok sayıda filimde ele alınmakta, işlenmektedir. Bu tarz açıktan Masonik düşünceye hizmet eden filimlerde Mason sembolü olan “tek göz” bulunan bir kolye, piramit vb., Masonik simgeler de izleyiciye açıktan sunulur, bilinç altına işlenir. Bütün bunlar, toplumun huzursuzluğuna karşı giderek büyüyen ilgisini gaza getiriyor. Bu Hür Masonların kendi global hükümetlerini yapılandırma yolunda kullandıkları yollardan bir tanesidir. Hür Masonlar kitlelerin kalbine korkuyu yerleştirerek onların daha fazla güvenliğe ihtiyaçları olduğunu hissettirip, daha fazla güvenliği arttırmak için birçok yolu denediler. Öyle bir güvenlik ihtiyacıdır ki bu, insanların dikkatini ancak dünya çapında global bir hükümet kurularak çekebilir.
Beyaz perde olarak tanımlanan sinema sektöründe cok sayıda filimde açıkca veyahutda gizlice masonların propagandası yapılmakta ve mason simgelerinin kullanılmaktadır. Bütün bunlar bilinçli bir şekilde toplumu değistirmeye yönelik uygulanan bir çalışmanın eseridir.
Hadisler'de son Peygamber Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’den gelecek hakkında birçok tavsiye vardır. Bunlardan birinde; kafirler arasından birinin çıkageleceği ve bu kişinin tek gözünden tanınacağı, önce kendisinin kral olduğunu iddia edip daha sonra da ilah olduğunu iddia edeceği ve verilmiş bir zamana kadar ölümsüz olan bir Global Lider olacağı bildirilir. Bu, Mesih'ud Deccal'dan başkası değildir.
Masonların, bir tek dünya hükümetini kurmak ve kendileri tarafından kontrol edilen global güvenlik gücü oluşturmak için kullandıkları diğer taktikleri ise; suç oranlarını yükselterek kişisel ve ulusal güvenlik açısından insanlar arasında korku ve paniğe yolaçmaktır. Resmi tahminlere göre uyuşturucu sanayisi parasal değer olarak dünyadaki en büyük sanayilerden biridir. Dünya ülkeleri güncel olarak, bu sorunu ulusal ve uluslararası çapta çözmeye uğraşmaktalar. Dünya genelinde büyük ve gün geçtikçe dahada büyüyen uyuşturucu sorunu vardır ve bunun sonucunda gün geçtikçe suç oranına karşı hükümetlerin verdikleri kırmızı alarm hızı da büyüyor. Bunun sonucunda giderek büyüyen halkın suç oranının düşürülmesi yönünde isteğini karşılayabilmek üzere devletler gizli, açık ağır operasyonlarla savaşmayı hem uyuşturucu sorununu çözmek amaçlı hemde halkın isteklerini karşılamak üzere kendinde hak olarak görüyor. Böylelikle kişisel bilgilerin depolanması, devletlerin daha donanımlı polis ve ordu birlikleri oluşturması, güvenlik sebebiyle her türlü yasa çıkarılması... yasal zemine oturtularak yapılmaktadır.
Amerika'yı ele alacak olursak, Amerikan uyuşturucu savaşındaki bazı rahatsız edici hususlar (derin) devletin güvenirliliği ve harekatları üzerine gölge düşürüyor. Genel inanışa göre; 1960’larda o zamanki FBI başkanı J. Edgar Hoover, Amerikan toplumunda zencilerin yükselişini baltalama girişiminde bulunmak için, African American (Afrika kökenli zenci Amerikalı) toplumunda uyuşturucu ticaretine ve uyuşturucunun yaygınlaşmasına izin vermiştir.
1980’lerde, Orta Amerika’daki komünizim tehditiyle birlikte, komünizme karşı ayaklanma hareketlerini finans etmekte kullanılmak için acil olarak para gerekti ve bu parayı toplamak için CIA Amerika’ya uyuşturucu ticaretine izin verdi. Konuyu araştırmakla görevli Amerikalı senator Jack Bloom’un meseleyi ifşa etmesi bunu doğrular.
Tarihsel olarak bakıldığında görülecektir ki, Mason Biraderler (Hür Masonlar), kendi gündemlerine dönmek ve olayları kendi gündemleri gereği idare etmek için, toplumda bu tarz sorunları kullanırlar yada böyle sorunlar çıkarırlar. Amerika’da uyuşturucu sorunlarının çoğalması, yetkililere geniş çaplı şiddetli yoğun taktikleri kullanma hakkını verir. Büyük Atlantik operasyonları da zaten, gerek Amerika operasyonları ve gerekse Latin Amerika operasyonları olarak, uyuşturucu salgınına karşı savaş sorumluluğunu üstüne aldı. Daha önceki kadar uzun sürmeyecek, şiddetli global saldırı desteğinin işaretleri var. Gerçeklerin çarpıtılması, tasarlananların kullanılması, bugünkü Hür Mason Hükümetlerinin önyargılı istatistik araçları, büyük ulusal ve global güvenliğe ihtiyacı olan bir toplum oluşturduğu gibi, suç oranlarının arttırılması, uyuşturucu bağımlılığının suistimal edilmesi, ve yükselen terorizim tehditi, kitlelerin daha büyük bir kontrol altına alınması propagandasına hizmet eder.
Teknolojinin avantajları, Mason Biraderler’in (Hür Masonlar’ın) gelişmesi için bir yoldur, toplumu oluşturan bireylerin her hareketinin denetlenmesine, kontrol edilmesine ve kaydedilmesine olanak verir. Bilgi onların anahtarıdır. Bireyler hakkında ellerinde bulundurdukları daha fazla bilgi, bireylerin hareketleri ve düşünceleri hakkında daha kesin tahminlerde bulunmalarına ve daha kolay bir biçimde çıkarları doğrultusunda kontrol etmelerine ve boyunduruk altına almalarına yarar.
Mason Biraderler (Hür Masonlar), yeni bir toplum oluşturuyor. Bu toplumda, bireylerin tercih hakkı var ama bir tür ilüzyon teknolojisi ile senin sahip olduğun tercihler onlar tarafından sınırlandırılıyor ve senin yaptığın bu tercihler, gerçekte onların kendi çıkarları doğrultusunda idare edilen bir beyinin ürünleri ki bu beyin, ön-tanımlanmış talimatlarla (kişilerin farketmedikleri yönlerden bilnçaltına hitap ederek) kitleleri kontrol eder, her yönüyle tam kontrolunu sağlar insan yaşamının, yani senin yaşamının kontrolü onların istekleri doğrultusunda çerçevelenir!..
Terorizmin şok edici etkisi, yükselen suç oranları, ve şiddet, filim medyası tarafından ileri sürülüyor, hükümet raporları benzer şekilde toplumda şiddet uygulanmasına yönelik sempati oluşturuyor ve sert tepkilerle gözetim tekniklerini destekliyor, buna dair çok daha fazla teknoloji ortaya çıkarılıyor, gözetim ve denetleme seviyesi, insanların totaliter devlettekinden daha fazla denetlenmesine kadar yükseltiliyor. İnsanlara her türlü özgürlüğü verdiklerini iddia edenler aksine onları hiç olmadığı kadar köleleştiriyor. Yapılan esasında, özgürlük adına gönüllü köleliğin seçilmesi ve bireylere onlara köle olmayı seçme özgürlüğünün tanınmasıdır.
Toplum düşüncesi bir kez daha Masonların hareketlerini haklı çıkarmak ve hedeflerini kolaylaştırmak için manipüle edilecektir. Şimdiden kitleleri izlemek ve toplumdaki bireylerin kişisel bilgilerini büyük bir veritabanında depolamak yolundadırlar. Toplumdaki bireylerin kişisel bilgilerinin depolanması; bankacılık işlemleri, sürücü ehliyeti bilgileri ve ulusal güvenlik sigortası gibi yapay bilgi depolama yöntemleriyle hızlı bir şekilde uygulanmaktadır. Bu detayların farklı kartlar altında depolanması, bir tanıtıcı kimlik kartı altında bütün detayların birleştirilmesi planı gibi görünüyor. Sonuç olarak, kişiye ait bilgiler, tüm alımlar ve işlemler bir tek düğmeye basılarak izlenebilmektedir.
DEVAMI 2 NCİ BÖLÜM