22 Nisan 2016

Zekatın verileceği yerler



Zekatın verileceği yerler:

“Sadakalar (zekâtlar) Allah'tan bir farz olarak ancak, yoksullara, düşkünlere, (zekât toplayan) memurlara, gönülleri (İslâm'a) ısındırılacak olanlara, (hürriyetlerini satın almaya çalışan) kölelere, borçlulara, Allah yolunda çalışıp cihad edenlere, yolcuya mahsustur. Allah pek iyi bilendir, hikmet sahibidir.”(Tevbe 60)

Verilecek zekatın her sınıfa bölünmesi gerekmez. 
Bu sınıflardan birine verilebilir. 
Bu âyette belirtilen sınıflar şunlardır:

1-2- Fakirler, Miskinler: 

Abdullah İbnu Amr İbni'l-Âs (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselam) buyurdular ki: "Sadaka(zekat), ne zengine ne de sakatlığı olmayan güçlüye helâl değildir." 

Sakatlığı olmayan kişi eğer dilenmiyorsa ona zekat caizdir. Fakir genel bir tabir, miskin ise özel tabirdir. Aynı her mümin müslümandır ama her müslüman mümin değildir dememizdeki gibi.

Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: 
"Rasulullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: 

"(Hakiki) miskin kapı kapı dolaşırken verilen bir iki lokmanın veya bir iki hurmanın geri çevirdiği kimse değildir. Fakat gerçek miskin ihtiyacını giderecek bir şey bulamayan ve halini anlayıp kendisine tasaddukta bulunacak biri çıkmayan, (buna rağmen) kalkıp halktan birşey istemeyen kimsedir." 

Nevevi r.a. der ki; “Geliri olup geçinemeyene zekat verilir. O malını satmakla mükellef değildir.” 
Benzerini İmam Ahmed Bin Hanbel de söylemiştir.
3- Âmiller (Zekat memurları);


Müstevrid İbnu Şeddâd radıyallahu anh anlatıyor: "Rasulullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: 

"Kim bize amil (zekat memuru) olursa, kendine bir zevce edinsin. Hizmetçisi yoksa bir de hizmetçi edinsin. Meskeni yoksa bir mesken edinsin." Ebu Bekr radıyallahu anh dedi ki: "Rasulullah aleyhissalâtu vesselâm'ın şöyle buyurdukları bana haber verildi: 

"Kim bunun dışında bir şey edinirse, bu kimse haindir, hırsızdır." 
Abdullah İbnu Amr es-Sa'di'nin anlattığına göre, "Hilafeti sırasında Hz. Ömer radıyallahu anh'ın yanına geldi. Hz. Ömer kendisine: 

"Bana haber verildiğine göre, sen müslümanların işlerinden bir kısmını üzerine almışsın ve sana maaş verilince almaktan kaçınmışsın (doğru mu)?" diye sordu. Ben de: "Evet!" dedim. Bunun üzerine Hz. Ömer: "Bundan maksadın ne?" dedi. Ben de: 

"Benim atlarım var, kölelerim var (halim vaktim iyidir), hayır üzereyim. Ben maaşımın müslümanlara sadaka olmasını istiyorum" dedim. Hz. Ömer: 
"Hayır! Böyle yapma! Çünkü (bir ara bende senin gibi düşünmüş), senin arzu ettiğin şeyi arzu etmiştim. Rasulullah aleyhissalâtu vesselâm bana ihsanda bulunuyordu. Ben de:

"Bu parayı ona benden daha çok muhtaç olan birine ver!" diyordum. Hatta bir seferinde Aleyhissalâtu vesselâm yine bana mal vermişti. Ben yine: 
"Bunu, onu benden daha çok muhtaç olan kimseye ver!" demiştim. Aleyhissalâtu vesselâm: 

"Onu al, kendi malın yap, sonra tasadduk et! Bu maldan, sen talep etmeden, bekler vaziyeti almadan, gelen olursa onu al. Böyle olmayana gönlünü bağlama!" buyurdular." 

4- Müellefe-i Kulûb;
Bunların kısımları vardır. Onlardan birisi, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in, o an müşrik olan Safvan Bin Ümeyye’ye Huneyn ganimetlerinden verdiği gibi , müslüman olması için kendilerine zekat verilenlerdir. 
Onlardan bir diğeri, kalpleri islamda sağlamlaşsın diye verilenlerdir. Onlardan birisi de; müslümanlardan zararı def edilmek istenenlerdir. 

5- Mükâteb Köle;
İbni Abbas ve Hasen el Basri r.a.; “Kölenin zekat olarak azad edilmesinde sakınca yoktur” dediler. 

6- Borçlular:
Borçlu olup, bunun karşılığından fazla olarak nisap miktarı malı olmayanlardır.

Kabîsa İbnu Muhârik radıyallahu anh anlatıyor: "Sulh için diyet (hamâle) ödemeyi kabullenmiştim. Bu hususta yardım istemek için Rasulullah aleyhissalâtu vesselâm'ı aradım ve karşılaştık. (Meseleyi açınca): 
"Bekle, bize sadaka malı gelecek.

O zaman ondan sana da verilmesini emrederim" buyurdular. 

Sonra da: 

"Ey Kabisa! İstemek, üç kişi dışında hiç kimseye helal olmaz: 
-Sulh diyeti (hamâle) kabullenen kimse. Buna, gereken miktarı buluncaya kadar, istemesi helaldir. Ama o miktara ulaşınca, artık istemez. 

-Afete uğrayıp malını kaybeden kimse. Buna da maişetini temin edecek miktarı elde edinceye kadar istemesi helaldir. 


-Fakirliğe uğrayan adam. Eğer kavminden üç kişi, "Falancaya fakirlik isabet etti" diye ittifak ederlerse, geçimine yetecek miktarı elde edinceye kadar istemesi helaldir. Bunlar dışında istemek, ey Kabîsa haramdır." 
Borçluya ancak ihtiyacı kadar zekat verilir. Fazlası verilmez.

7- Allah yolunda cihad edenler:
Bunlar, Allah için savaşa katılmak (veya hacca ve umreye gitmek ) istediği halde maddî imkânsızlıktan dolayı silah ve nafakasını temin edemeyenlerdir.

İbni Ömer r.a.’dan; “Allah yolunda otuz dirhem vasiyet etmiş olan bir kadın hakkında; “Bunlar hac için verilebilir mi?” diye soruldu. İbni Abbas r.a.; “O da Allah yolu değil mi?” dedi. 

Ebu Lâs el-Huzai demiştir ki: "Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm), (bizi hacca giderken) sadaka develerine bindirdi." 

Zekat, mescid yapımı gibi hayır işlerine verilemez! Ebu Ubeyd der ki; “Ölünün borçlarını ödemek ve kefenlenmesi için zekat vermek, mescid yapmak ve nehir (kanal) açmak gibi harcamak ise, Süfyan ile Irak ehli ve diğer alimler tarafından caiz görülmemiştir. Zira bunlar sekiz sınıfa dahil değildir.” 

8- Yolcular: 
Memleketlerinde malları olsa bile, gittikleri yerde parasız kalanlardır.

Atâ İbnu Yesâr merhum anlatıyor; (Ebu Said r.a’den;) "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Sadaka şu beş kişi dışında zengine helâl değildir: 

1- AIIah yolunda gazveye çıkan, 
2- Sadakayı toplamak için çalışan 
3- Borçlanan, 
4- Sadaka malını kendi parasıyla satın alan, 
5- Komşusu fakir olan kimse. Şöyle ki: Bu fakire sadaka verilir, o da bundan zengin komşusuna hediyede bulunur." 
Zekat verilmesi caiz olmayan yerler:

1- Küfür ve ilhad ehli: Daha önce Muaz r.a. hadisinde ancak zengin müminlerden alınıp, fakir müminlere verilmesinin emredildiği geçmişti. Bu konuda icma vardır. Ancak nafile sadaka onlara verilebilir; İnsan suresi 8. ayetinde; “Onlar, kendi canları çekmesine rağmen yemeği yoksula, yetime ve esire yedirirler.” Buyrulmuştur. Bu sure Mekkî bir sure olduğu için müminlerin ancak kafirlerden esiri olması sözkonusudur.

2- Haşimoğulları ve Muttaliboğulları: Ebu Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Hasan İbnu Ali (radıyallâhu anhümâ) zekât hurmasından bir tanesini alıp, hemen ağzına attı. Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Hişt, hişt at onu! Bilmiyor musun, biz zekât yemiyoruz!" -veya: "Bize zekât helâl değildir!-" diye müdâhale etti." 

"Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Ben bâzan evime dönüyor, yatağımda veya odamda yere düşmüş bir hurma buluyorum. Onu yemek üzere kaldırdığım vakit, "bu, sadaka hurması olmasın?" diye aklıma geliyor, korkup (tekrar yere) atıyorum." 

Cubeyr Bin Mut’im r.a.’den; “Ben ve Osman Bin Affan r.a. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e giitk ve dedik ki; “Ey Allah’ın Rasulü! Muttaliboğullarına verdin, bize vermedin. Biz ve onlar senin yanında aynı menzilede değil miyiz?” Buyurdu ki;

“Muttaliboğulları ile Haşim oğulları tek şeydir.” Leys dedi ki; Yunus bunu şu fazlalıkla rivayet etti; “Cübeyr dedi ki; “Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Abdişemsoğullarına ve Nevfeloğullarına taksimde bulunmadı.” İbni İshak dedi ki; “Abdişems, Haşim ve Muttalib aynı anadan; Atike Binti Mürre’den kardeş idiler. Nevfel ise babalarından kardeş idi.” 

(Peygamberimizin azadlısı) Ebü Râfi' (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalatu vesselâm), Beni Mahzüm'dan bir adamı zekât toplamak üzere gönderdi. Adam bana: "Benimle sen de gel, zekâttan sana da bir pay düşsün" dedi. Kendisine "Hele Resülullah'a bir sorayım" cevabını verdim ve sordum. Efendimiz: "Bir kavmin âzadlısı o kavimden sayılır, bize sadaka helâl değildir" buyurdu." 

Enes (radıyallâhu anh)'den rivâyet edilen bir hadiste denmiştir ki: "Berire (radıyallâhu anhâ)'ye tasadduk edilen bir etten Resülullah'a ikrâm edilmişti. (Etin menşeini öğrenen Resülullah: "Bu ona sadakadır, bize ise hediyedir" buyurdu." 

3- Zekatla mükellef olan tarafından kendisine nafaka ödenmesi gerekenler; bu yüzden kişi hanımına zekat veremez. Eğer nafakası üzerine vacip değilse, zekatı onlara vermek evladır. Kadının kocasına zekat vermesi gibi;

Zeyneb'in (r.ah.) bildirdiğine göre: Resulü (a.s.): "Ey kadınlar topluluğu, kendi ziynet eşyalarınızdan da olsa sadaka veriniz" buyurdu. Bunun üzerine ben Abdullah'ın (r.a.) yanına dönüp: Sen fakir bir kişisin Resulüllah ise bize sadaka vermemizi emir buyurdu. Sen Peygamber'e git ve ondan şunu sor: Kocama ve ilgililerime infak etmem benden sadaka yerine geçer ve kâfi gelir mi? Yoksa sadakalarımı sizden başkalarına mı vereyim? dedim. 

Abdullah bana, Resulüllah'a sen git ve bunu sor, dedi. Bunun üzerine ben gittim. Resulüllah'ın kapısında Ensar'dan bir kadını (bekler) gördüm. Onun meselesi de benimki gibiydi. Resulüllah kendisine Allah tarafından bir heybet verilmişti de (herhangi bir kimse yanına girmeye cesaret edemezdi). Derken yanımıza Bilâl geldi, biz ona: Resulüllah'a git ve ona haber ver ki; kapıda iki kadın var sizden; kocalarına ve himayelerinde bulunan yetimlere sadaka verip infak etmeleri, kendilerinden sadaka yerine geçer mi? diye soruyorlar de. Fakat bizim kimler olduğumuzu ona haber verme dedik. Bilâl, Resulüllah'ın yanına girip bu hususu ondan sordu. Resulüllah Bilâl'e: "Kim onlar?" dedi. Bilâl de: "Ensar'dan bir kadın ile Zeynep" dedi. Resulüllah: "Zeynep'lerin hangisidir?" diye sordu. Bilâl: "Abdullah'ın hanımıdır." dedi. Bunun üzerine Resulüllah (a.s.) ona: "Evet, bunlardan her birinin sadakası için iki sevap vardır: Biri akrabalık (sılayı rahim) ecri, öbürü de sadaka sevabı" buyurmuştur. 

4- Ayette sayılan sekiz sınıftan başkasına zekat caiz değildir. Yukarıda açıklandı.

İhtiyaç sahibi olup namaz kılmayana tevbe edip namazları vaktinde eda edinceye kadar zekat verilmez. Fakir bir salih bulunmazsa fasık müslümana zekat verilebilir. Yine kalbi ısındırılmak istenen fasık müslümana zekat verilebilir.

Kişi, şayet alacağından ümitsiz değil ve alacaklısı zorda ise ve ona; “alacağım malımın zekatıdır” derse, borçlu da kabul ederse zekat yerine geçer. 
Zekat nisabı hesaplanırken alacaklar dahil edilmez. Ta ki eline geçinceye kadar. Zekatın, kişinin bulunduğu beldedekilere verilmesi efdaldir. 
Kişi borçlanarak altın veya zekata giren mal alsa, üzerinden bir yıl geçmesiyle zekatını vermesi gerekir. 

Yanlışlıkla zengine zekat veren: Ebu Hüreyre (radıyaIlahu anh) anIatıyor: "Rasulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Bir adam: "Bu gece mutlaka bir sadaka vereceğim!'' deyip, sadakasıyla çıktı. Fakat (farkına varmadan) onu bir hırsızın avucuna sıkıştırdı. Sabah olunca herkes: 

"Bu gece bir hırsıza sadaka verilmiş!" diye dedikodu yaptı. Adam: 
"Ya Rabbi bir hırsıza sadaka verdiğim için sana hamdediyorum'' dedi 
ve ilâve etti: "Ancak mutlaka bir sadaka daha vereceğim!'' 
Yine sadakasıyla çıktı. (Gece karanlığında bu sefer de) bir zaniyenin avucuna sıkıştırdı. Sabahleyin herkes: 

"Bu gece bir zâniyeye sadaka verilmiş!" diye dedikodu yaptı. Adam: 
"Allah'ım bir hırsız ve zâniyeye sadaka verdiğim için sana hamdolsun! yine de bir sadakada bulunacağım!'' dedi. Sadakasıyla birlikte sokağa çıktı. (Karanlıkta) bu sefer de bir zenginin eline sıkıştırdı. Sabahleyin herkes: 

"Bu gece bir zengine sadaka verilmiş!'' diye dedikodu yaptı. Adam: 
"Allah'ım, bir hırsız, bir zâniyeye ve bir zengine sadaka verdiğim için sana hamdediyorum!'' dedi. (Bilahare rüyasında ona gelip şöyle denildi): 

"Senin sadakaların kabul edildi. Şöyle ki: (İhlasla yani Allah rızası için vermen sebebiyle) hırsızın hırsızlıktan vazgeçip iffete gelmesi, zâniyenin ziinadan vazgeçmesi, zenginin ibret alıp Allah'ın kendine verdiklerinden tasadduk etmesi umulur." 

FITIR SADAKASI
İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) sadaka-i fıtrı müslümanlardan büyük-küçük, kadın-erkek, her bir hür ve köle üzerine bir sa' hurma veya bir sa' arpa olarak farz kıldı." 

"Halk (Muâviye'nin bir hitabesi üzerine) yarım sa' buğdayı bir sa' hurmaya denk kıldılar. İbnu Ömer Hazretleri (radıyallâhu anhümâ) fıtır sadakasını hurmadan verirdi. (Bir sene) Medine halkı hurmaya muhtaç oldu. İbnu Ömer (o yıl) sadaka-i fıtrını arpadan verdi." 

Ebu Said (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Biz sadaka-i fıtrı bir sa' yiyecek veya bir sa' arpa veya bir sa' hurma veya bir sa' ekıt (denen yoğurt kurusu) veya bir sa' kuru üzümden çıkarırdık." 

İbni Ömer r.a.’dan; Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem fıtır zekatının insanlar (bayram) namaz(ın)a çıkmadan önce ödenmesini emretti.” 
İbni Abbas r.a’dan; Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem fıtır zekatını; oruçlu için boş sözlerden ve müstehcen konuşmalardan temizlik, miskinler için yiyecek olsun diye farz kıldı. Kim namazdan (bayram namazından) önce verirse kabul olunan bir sadakadır. Kim de namazdan sonra verirse, bu herhangi sadakadan bir sadakadır.” 

Fıtır zekatı zımmilere verilmez. Zira bu hadiste kastedilen müslüman miskinlerdir. Oruç bölümünün sonunda bu konuda inşallah tekrar bilgi verilecektir. 

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...