06 Nisan 2016

EYVALLAH NE DEMEKTİR


EYVALLAH NE DEMEKTİR

Tasavvufî kültürün en latif tabirlerinden biri olan “eyvallah”, çoğu kimseler tarafından yerli yersiz, gelişigüzel kullanılmasına rağmen yine de işitildiğinde veya söylendiğinde ruhlara serinlik ve rahatlama bahşeden tılsımlı bir söz. 
Mânevî terbiyeyi insanî hayatta nakış nakış işleyen ve inceleyen tasavvuf. Bu 
hassasiyeti konuşma üslûbunda da göstermiştir. 

* Eyvallah, üç ayrı kelimeden oluşan Arapça bir cümle. “Ey” veya “-iy”, “evet, 
tabii” gib i anlamlara gelir. Bilhassa vav’la beraber kullanıldığında 
dilimizdeki ifadesiyle ‘aynen öyle, tastamam’ gibi mânâları içine almaktadır. 
‘Tamam, peki’ mânâsına pratik Arapça’da halihazırda ‘eyva’ şeklinde söylenişine 
halkımız aşinadır. Bazen ayvaa olarak müstehzi bir edayla fevkalade kötü 
taklitlerini de duyduğumuz bu kelam esasında Allah lafzı düşünülerek bizdeki 
eyvallah’ın Araplardaki söyleme tarzıdır. “Ve” harfine gelince. Sadece gramer 
açısından incelendiğinde en az on iki ayrı işlevi olan bu harfi, kültürel 
boyutuyla ciltlerle kitapla ifade etmek mümkün. 

* Bu tabirde geçen “vav” için çeşitli fikirler öne sürülmüş. Bazıları cevabı 
kuvvetlendirmek için, bazıları da yemin mânâsı için kullanıldığını öne 
sürmüşlerse de maiyet yani beraberlik bildirmek için kullanıldığı fikri ağır 
basmıştır. 

* İkinci kelime olan “Allah” ki daha çok lafzatullah şeklinde ifade edilir. 
Cenab-ı Hakk’ın yüzlerce ismi olmasına rağmen Allah ismi gibisi yoktur. Çünkü 
‘Zat-ı Ehadiyyet’in kendisini tesmiye ettiği isimdir. Öyle bir zat ismi ki, 
semavî kitapta beyan edilen bu isim etimolojik olarak bile incelense, eşi 
benzeri olamayan bir kelime olarak kalmayıp, ayrıca ikiliği ve çoğulluğu kabul 
etmeyen bir yapıya sahiptir. Sadece içinde geçen lafzatullah bile eyvallah’ın 
alelade kullanılmamasına yeter bir sebeptir. Belki de gündelik Arapçada eyvaa 
olarak ifade edilmesi bundan kaynaklanıyordur. 

* “Eyvallah”ın yukarıda geçen mânâsıyla beraber tasavvuftaki ıstılâhî sahasını 
mülahaza edersek bu gerçek daha bariz bir hal alacaktır. ‘Hakla kabul ettik, 
haktandır’ manasını ihtiva ettiğinden eyvallah, sufîyyede hemen hemen her halde 
zikredilir, bir virddir adeta. “Her tecelli eden, mademki Cenab-ı Hakk’ın 
takdiri ve muradıyla, o halde hakla kabul ettik, eyvallah. Şu anda 
anlayabildiğime, yahut sonra idrak edeceğim irfana şimdiden eyvallah. Güzel 
çirkin diye tavsif ettiğimiz velakin hepsinde gizli ve aşikar olan hikmete 
gördüğüm görmediğim esrar-ı ilahiye eyvallah” 

* “Eyvallah”in ruhuna nüfuz edebilirsek içinde samimi bir tasdik havası 
barındığını fark edebiliriz. Samimi, içten kabulleniş ancak muhabbetle olur. 
Zaten din de bu muhabbetin tesiri içindir. Öteki türlü, inanç sistemini sadece 
bir dizi ameller olarak algılamak ki menzile yani o rızaya asla ulaştıramaz. 
İkilik de burada başlar, bu muhabbet olmazsa her muhatap kalınan emrinde o bir 
sen olmuş olur ki, kişi bu durumda ibadet ederken ikilikten kurtulamaz. Halbuki 
muhabbetle teslimiyet gerçek birliği sağlar. Eyvallah böyle bir halin 
nişanesidir. Bu mefhum ile alakalı Kitap’tan ve sünnetten pek çok örnek vardır. 

* Mesela Bakara Sûresi’nde anlatılan Hz. Musa (as)’nın kıssasında; Musa (as) 
kavmine Hz. ‘Allah’ın bir inek kes emri verdiği söylediğinde onlar, “Sen bizimle 
alay mı ediyorsun” diye karşılık verirler. Mûsa (as)’nın işin ciddi olduğunu 
belirtmesi de ikna olmalarına yetmez. “Bu ineği bize anlat, rengi nedir, neye 
benziyor, şöyle mi böyle mi?” gibi sorularla işi yapmamak için kırk dereden su 
getirirler. Maide Suresi’ndeki kıssaya göre ise önce Allah’tan doymak için rızk 
isterler, kendileri kudret helvası ve bıldırcın eti ile nimetlendirilmeleri ve 
bu mucize karşısında sayısız hamd ü sena edip Hak Teala’ya şükredecekleri yerde, 
‘bu sofrada soğan, sarımsak yok’ diyerek onda bile kusur bulurlar. Anlaşılan ne 
emirlere karşı ne de nimetlere karşı eyvallah diyerek bir teslimiyet 
göstermezler. Zaten bu gibi hususlarda çok fazla itiraz etmelerinden dolayı 
Cenab-ı Hakk’ın Yahudi şeriatını çok ağır kıldığını söylemişlerdir. Kur’an-ı 
Kerim’de ve hadis-i şeriflerde geçen bu ve benzeri misaller tecellileri eyvallah 
ile kabullenemeyişin Mevla’sı ile kulu arasındaki muhabbet bağını nasıl kopma 
noktasına getirdiğini ibretle göstermektedir. 

* Dinî kaynaklarda ve kültürümüzde ahlakî güzellikte numune teşkil edebilecek 
âbidevî şahsiyetlerin hep eyvallahın o tasdiki ruhuna ermeleriyle bu derecelere 
nail olduklarına işaret vardır. 

* İnsan birçok musibete ‘ben’ belasından, çekişmekten dolayı uğramaz mı? Başka 
bir ifadeyle inayet-i Hak’la, halkla yaşamayı kendisine şiar edinerek eyvallah’ı 
vird edinen kolay kolay gaflete, hırsa, kavgaya düşer mi? Adım adım benlikten 
kurtulmaya basamak olan eyvallah, hak suretinde bâtılın ayrılmasına vesile 
olduğu gibi, haktan ve hak ilminden ayrı düşmeye de lazım bir virddir. “Kişi 
böylesi bir hakikat rehberine erişirse, eyvallah’a iyi tutunmalı der” sofiler. 
Hz. Musa (as)’nın Cenab-ı Hızır ile olan arkadaşlığı bu mevzuya pek güzel bir 
misal teşkil eder. Bir zata sormuşlar: “Her şeye eyvallah, peki gafilin 
gafletine de mi eyvallah?” Cevaben, “Gaflete eyvallahımız yoktur; fakat gafil 
bir kimse gördüğünde, ‘Bu, benim de halim olabilirdi; ama Cenab-ı Hak şu an beni 
muhafaza etti.’ Diye tefekkür edersin. Ve ibretle eyvallah dersin.” demiş. 
“Peki, yanlış olan şeyi nasıl düzelteceğiz?” diye sormuşlar. O zat devamla, 
“Kendi acizliğini hatırına getirerek karşısındakini ikna etmen daha kolay olur, 
sen kendi egonu aradan çıkarırsın, böylece sözünün tesiri olur.” diye 
cevaplamış. 

Cenab-ı Pir Mevlânâ Celaleddin-i Rumi (kds)’nin oğlu Sultan Veled, 
şahane bir beytinde bu güzellikleri özetlemiş: 

“Bize ne irs-ı peder, ne servet ü ne cah kalmıştır, 
Şuûr-ı hikmete karşı bir eyvallah kalmıştır” 

(Bizlere babamızdan maddi miras, büyük bir servet ve makam kalmadı.Bizlere 
kalan (bunlardan çok daha kıymetli, bizleri evvelkilerin mevkiine erdiren) 
Hakk’ın hikmet tecellilerini eyvallahla karşılama hali kalmıştır. 

EYVALLAH ..


EYVALLAH

Bizim ile acı kahve içenler
Dostluğu yabana atmış eyvallah
İnsana parayla değer biçenler
Bizi üç kuruşa satmış eyvallah

Sevdanın adını göğe çakmıştık
Muhabbetin meşalesin yakmıştık
Ömür boyu ulu çınar dikmiştik
Bahçemizde diken bitmiş eyvallah!

Kırılmış sevgiye uzanan eller
Yağmalanmış aşkla seven gönüller
Dilinden insanlık düşmeyen kullar
Aşklarına yalan katmış eyvallah!

Haramiler dolu meydana girdik
Aşkın doruğunda saraylar kurduk
Şehirler içinde kıyıya vurduk ,
Emeğimiz boşa gitmiş eyvallah

Kendisine yetemeyen acizler
Asalaklar, bayağılar, ucuzlar
Kula kulluk eden, utanmaz yüzler
Bizim ile dava gütmüş eyvallah

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...