DEVLET MALINDAN ÇALMAK
“Bir şeyi gizlice almak, hırsızlık yapmak” mânâlarına gelen gulûl; taksim edilmeden önce ganimet mallarından bir şey çalmak demektir. “Devlet malına hıyanet etmek” de bu türdendir.
•
Uhud savaşında Ayneyn geçidine yerleştirilen okçuların kendilerine ganimetten pay verilmeyeceği endişesiyle yerlerini terketmesi ve bunun sonucunda müslümanların büyük zarar görmesi dolayısıyla nâzil olan Âyet-i kerime’de bir Peygamber’in ganimetlerin taksiminde haksızlık yapmayacağı belirtilmiştir.
Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde şöyle buyurmaktadır:
“Bir peygamber için ganimet malına ihanet etmek olur şey değildir.” (Âl-i imran: 161)
Ganimet malından gizli bir şey çalmak emanete hıyanet etmektir. Devlet malından çalma ve onları kötüye kullanma da böyledir.
“Kim bu hıyanetliği yaparsa, kıyamet gününde hıyanet ettiği şeyle gelir.” (Âl-i imran: 161)
Çalmış olduğu şeylerle orada bulunanların huzurunda rezil olur.
“Sonra herkese kazandığı tastamam verilir ve onlara aslâ zulmedilmez.” (Âl-i imran: 161)
İsyankârın cezası artırılmayacağı gibi, itaatkârın sevabı da eksiltilmez.
Vahiy Resulullah Aleyhisselâm’a zaman zaman nâzil oluyordu. Bu sebeple ona karşı hâinlik eden kimse hakkında vahiy geliyordu. Bundan dolayı o kimse hakkında ahiret azabının yanı sıra, dünyada rezil ve rüsvay olunacağı da bahis mevzuu oluyordu.
•
Hazret-i Ömer -radiyallahu anh-den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir:
“Hayber savaşının vukû bulduğu gün Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-in ashâbından birkaç kişi gelerek ‘Filân şehit, filân şehittir!..’ dediler. Nihayet bir kişinin yanına vararak ‘Bu da şehittir!’ dediler.
Bunun üzerine Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-:
“Hayır! Ben onu aşırdığı bir hırka yahut yağmurluktan dolayı cehennemde gördüm.” buyurdu.
Sonra da:
“Ey Hattab oğlu! Git de: ‘Cennete müminlerden başkası giremez.’ diye topluluğun içinde nidâ et!’ buyurdu.
Ben de çıktım ve:
‘Dikkat! Cennete müminlerden başkası giremez!’ diye nidâ ettim.” (Müslim: 114)
•
Ebu Hüreyre -radiyallahu anh-den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir:
“Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- ile birlikte Hayber savaşına çıktık. Allah da bize fethi müyesser kıldı. Ganimet olarak altın ve gümüş almadık. Sadece eşya, yiyecek ve giyecek aldık. Sonra Vâdil-kurâ’ya çekildik. Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-in kölesi gölgeliğe girmek için ayağa kalktı. Bu esnada kendisine bir ok isabet etti, eceli de bundan oldu.
Bunun üzerine biz ‘Ona şehadet mübarek olsun yâ Resulellah!’ dedik.
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-:
‘Hayır! Muhammed’in nefsi kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, Hayber’de taksim edilmemiş olan ganimetlerden almış olduğu şu hırka ateş olmuş, onun üzerinde alev alev yanmaktadır.’ buyurdu.
Herkesi bir korku almıştı. Derken bir kimse bir veya iki adet pabuç tasması getirdi ve: ‘Yâ Resulellah! Bunu Hayber’de almıştım’ dedi.
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu:
“Ateşten bir pabuç tasması, yahut ateşten iki pabuç tasması!” (Müslim: 115)
Görülüyor ki çalınan şeyler ateş haline getirilerek hıyanet edenler onlarla azab edilecektir.
Yine görülüyor ki hâin harpte öldürülse bile ona şehit denilemez.
Bir Hadis-i şerif’lerinde ise şöyle buyuruyorlar:
“Kimin ruhu şu üç şeyden uzak olarak bedenini terkederse cennete girer: Kibir, hâinlik ve borç.” (Tirmizî - İbn-i Mâce)
•
Abdullah bin Amr -radiyallahu anhümâ-nın şöyle dediği rivayet edilmiştir:
“Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-in seferde eşyasına bakan Kirkire adında biri vardı, günün birinde öldü.
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- onun için:
‘Bu adam cehennemliktir!’ buyurdu.
Ashâb: ‘Acaba neden ki?’ diye bakmaya gittiler. Ganimet malından aşırmış bir abayı yanında buldular.” (Buhârî. Tecrid-i sarîh: 1283)
Bir Hadis-i şerif’lerinde de şöyle buyuruyorlar:
“Allah’a ve ahiret gününe inanan bir kimsenin, müslümanların ganimetinden (devlet malından) olan bir hayvana, zayıf düşürüp de öyle geri verecek şekilde binmesi helâl değildir.
Allah’a ve ahiret gününe inanan bir kimsenin bir elbise eskitip de öyle geri verecek şekilde giymesi helâl değildir.” (Ebu Dâvud)
•
Rivayet edildiğine göre Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Selmân-ı Fârisî -radiyallahu anh-ı ganimetleri korumakla vazifelendirmişti. Derken bir kimse gelerek: “Selman! Elbisem yırtık idi. Ganimetten bir iğne iplik alıp onu diktim. Bana günah var mı?” diye sordu. Selman -radiyallahu anh-: “Herşey miktara göredir.” diye cevap verdi. Bunun üzerine o kimse elbisesinden o ipliği çekip çıkararak, ganimet malının içine kattı.
Yine rivayet edildiğine göre bir kimse ganimet içinden bir veya iki ayakkabı bağı alıp: “Bunları Hayber günü ben ele geçirmiştim.” dedi.
Bunun üzerine Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz:
“Cehennemde olan bir veya iki ayakkabı bağı!” buyurdu. (Buhârî - Müslim)
•
Adiyy bin Amîre el-Kindî -radiyallahu anh-den rivayet edildiğine göre “Ben Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-in şöyle söylediğini işittim.” demiştir.
“Sizden herhangi bir kimseyi memur tayin ettiğimizde, o bizden bir iğneyi veya iğneden daha değersiz bir şeyi gizleyecek olursa bu bir hıyanettir. Kıyamet gününde onunla gelir.”
Bunun üzerine Ensar’dan siyah bir kimse ayağa kalkarak: “Yâ Resulellah! Bana verdiğin memuriyeti geri al!” dedi. Ben onu hâlâ görür gibiyim.
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-: “Bu da ne demek oluyor?” diye sordu. O kimse: “Senin şöyle şöyle söylediğini işittim.” deyince, Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu:
“Ben aynı şeyleri şimdi bir kere daha söylüyorum. Sizden kimi bir vazifeye tayin edersek, az çok ne elde ettiyse getirsin. Ondan kendisine, tarafımızdan verileni alsın, men edilenden kaçınsın.” (Müslim: 1833)
Diğer bir Hadis-i şerif’lerinde ise:
“Bir yumurta bile çalsa, Allah hırsıza lânet etsin.” buyuruyorlar. (Buhârî - Müslim)
Lânetçi değil dâvetçi olarak gönderildiğini beyan buyurduğu halde, hırsızlık yapanlara lânet etmesi, hırsızlığın çok ciddi ve olumsuz tesirlerinin olduğunu göstermektedir.
Nefsinin şehvetine uyarak başkasının hukukuna gizlice el uzatmak, kendisinin hakkı bulunmayan bir malı Allah-u Teâlâ görmüyormuş gibi çalmaya kalkışmak, elbette Allah-u Teâlâ’nın izzetine bir tecavüz ve gizliden gizliye bir harptir.
Ebu Hüreyre -radiyallahu anh-den rivayet edildiğine göre Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir Hadis-i şerif’lerinde şöyle buyurmuşlardır:
“Zâni zinâ ederken mümin olarak zinâ etmez. Hırsız çalarken mümin olarak çalmaz. Şarabı içerken dahi sarhoş mümin olarak içmez.” (Müslim: 57)
Bir insanı öldürmek veya dövmek, bir uzvuna zarar vermek haram olduğu gibi, malını almak da haramdır. Bu işte kul hakkı vardır.
İslâm, kıyamete kadar bakî kalacak hükümleriyle insanlık haysiyet ve şerefini koruduğu gibi cana, mala ve ırza saldırıyı da en büyük günahlardan telâkki etmiştir.