31 Mart 2016

“Bunlar da Müslüman” Der misin?:



“Bunlar da Müslüman” Der misin?:

Ey gerçek iman sahibi olanlar! Bir düşünün ve vicdanınıza danışın. Bu kadar Âyet-i kerime’leri, emr-i ilâhi’yi önünüze serdiğimiz halde; bu kâfirlerin yaptığını müslüman olan bir insan yapabilir mi? Elbet ki bir müslüman yapamaz. Onun imanı buna müsaade etmez.
Bu kadar emr-i ilâhi olduğu halde, bütün bunları inkâr edip küfre kayanlara sen: “Bunlar da müslüman!” der misin? Çünkü iman ile küfür ayrıdır, biri diğerinin zıddıdır. Bunu ancak kâfir olanlar karıştırır ve yapar.
Zira yoktan var edene, âzâ nimetleriyle donatana, her âzânı yerli yerine koyana, en güzel bir biçimde ve surette yaratana, sayılmayacak kadar sonsuz nimetlerine karşı O’nu zikretmen, yalnız O’na şükretmen lâzım değil mi? Seni mülkünde bulunduruyor, en güzel nimetlerle rızıklandırıyor, her aldığın solukta yeni bir hayatını tazeliyor.
Bu müslüman olanlar için bir şükür borcudur.
Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde:
“Şükrederseniz elbette size nimetimi artırırım.” buyuruyor. (İbrahim: 7)
Kâfir olanlara gelince;
Onlar da her fırsatta, her köşede küfrü soluklamayı, her köşede küfrü söylemeyi emrediyorlar.
Allah-u Teâlâ bir Hadis-i kudsî’de buyurur ki:
“Benim cinlerle ve insanlarla önemli bir hadisem var! Ben yaratıyorum, benden başkasına ibadet ediliyor. Ben rızıklandırıyorum, benden başkasına şükrediliyor.” (Taberânî)
Burada görülüyor ki bunlar şeytana ibadet eden ve şükredenlerdir. Elbette ki şeytanlarla beraber tepetaklak cehenneme atılacak da bunlardır.
Daha evvel de arzetmiştik. Bunların cadde-i kübrâdan, doğru yoldan sapmalarının ilk yeri Yâsin-i şerif’in 21. Âyet-i kerime’si oldu.
Allah-u Teâlâ bu Âyet-i kerime’de:
“Sizden hiçbir ücret istemeyenlere uyun. Onlar doğru yoldadırlar.” buyuruyor. (Yâsin: 21)
Bu noktadan saptılar, cehennem yolunu tuttular. Haram yemekle, nam, makam, şöhret, aşırı dünya sevgisi neticesinde nefislerini ilâh edindiler, Allah-u Teâlâ’ya hasım kesildiler ve bütün yakınlarını küfre kaydırdılar. Her küfre kayanın günah ve mesuliyeti kendilerine âittir.
Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’de şöyle buyurmaktadır:
“Böylece onlar kıyamet gününde hem kendi günahlarını tam olarak yüklenirler, hem de bilgisizce saptırdıkları kimselerin günahlarının bir kısmını yüklenirler.
Dikkat edin! Yüklendikleri yük ne kötüdür.” (Nahl: 25)
Yani onlar her ne kadar başkalarının günahlarını yüklenemeyeceklerse de, iki katı bir azap yüklenmekten kurtulamayacaklardır. Birincisi kendi sapıklıklarının vebali, ikincisi de önderlik edip saptırdıkları kimselerin yükü. Sapanla saptıran azapta ortaktırlar. Birisi öbürünü saptırmış, öbürü de onun saptırmasına boyun eğmiştir. Böylece günahı ikisi beraberce yükleneceklerdir. Bu da tek başına iyi niyetin yetersizliğini göstermektedir.
Âyet-i kerime’de şöyle buyurulmaktadır:
“Onlar kendi yüklerini, kendi yükleriyle beraber daha nice yükleri taşıyacaklar ve uydurdukları şeylerden kıyamet günü mutlaka sorguya çekileceklerdir.” (Ankebut: 13)
Çünkü hem kendileri küfre düştüler, hem de başkalarını küfre düşürerek imanlarını yok ettiler ve cehenneme düşürdüler.
Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde buyurur ki:
“Allah’ın nimetini nankörlükle karşılayanları ve (peşlerine taktıkları) toplulukları helâk olacakları yere, yaslanacakları cehenneme götürenleri görmedin mi?” (İbrahim: 28)
Hakk’ı, hakikatı red ve inkâr eden bu nasipsizler, işledikleri günahların cezasını çekecekler, ektiklerini biçip ettiklerini bulacaklar.
Körükörüne uydukları sapık liderler onları yüzüstü bırakıp giderler. Dünyadaki gibi baş olmak iddiâsında bulunamazlar. Aralarındaki bütün ülfet ve muhabbet sebepleri ortadan kalkar.
Âyet-i kerime’de şöyle buyuruluyor:
“Onlara uyup arkalarından gidenler: ‘Ah ne olurdu, bir daha dünyaya gitmemiz mümkün olsaydı da, şimdi onların bizden uzaklaştıkları gibi, biz de onlardan uzaklaşmış olsaydık!’ derler.” (Bakara: 167)
Fakat ne çare ki, o sözleri olmayacak bir şeyi temenni etmek kabilindendir.
“Onlar ve azgınlar tepetakla oraya atılırlar. İblis’in bütün askerleri de.” (Şuarâ: 94-95)
“Onlar” halkı peşlerinde sürükleyen imamlardır. “Azgınlar” ise etrafında olanlardır.
Yiyecekleri zakkum, irin ve kandır. İçecekleri kaynar sudur. Elbiseleri katrandandır.
Allah-u Teâlâ cehennemliklere şiddetli azaplar tattırmak için cüsselerini enine ve boyuna büyütür.
Ebu Hüreyre -radiyallahu anh-den rivayet edildiğine göre Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i şerif’lerinde şöyle buyurmuşlardır:
“Kâfirin cehennemdeki azı dişi Uhud dağı kadardır. Derisinin kalınlığı ise üç gecelik yol mesafesidir.” (Müslim: 2851)

“Cehennemde kâfirin iki omuzunun arası hızlı giden binekli kimsenin üç günlük yolu kadardır.” (Müslim: 2852)
“Zulmedenlere meyletmeyin. Yoksa size de ateş dokunur.” (Hud: 113)

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...