AŞAĞIDAKİ HADİS RİVÂYETLERİ İNTERNETTEN DERLENMİŞTİR. HAZIRLAYANLARA TEŞEKKÜR BORÇLUYUZ.
DECCÂL; KELİME ANLAMI İTİBÂRİYLE YALANCI, HİLEKÂR, İYİ İLE KÖTÜYÜ, HAK İLE BÂTILI BİRBİRİNE KARIŞTIRAN, KÖTÜYÜ SÜSLEYİP, YALDIZLAYIP İYİ DİYE SUNAN, SÂDECE BİR YERDE DEĞİL; HER YERDE ÖRNEĞİ OLAN KÖTÜ VE ZÂLİM KİŞİDİR...
KUR'AN-I KERİM'DE GEÇMEYEN "DECCÂL" KELİMESİ, İSLÂM KÜLTÜRÜNE PEYGAMBERİN HADİS RİVÂYETLERİ İLE GİRMİŞTİR... BU HADİSLERİN ÇOĞU EBU HUREYRE İLE TEMİM'E DAYANIR. HER İKİSİ DE HADİS UYDURMALARI İLE ÜNLÜDÜR.
İSLÂMİYET'İN İLK YILLARINDA MÜSLÜMAN OLAN YAHUDİLER'İN BİR KISMI HERHANGİ BİR ARTNİYET OLMADAN KENDİ YAHUDİ ÂDETLERİNİ SÜRDÜRMÜŞLER, VE ZAMANLA BU İYİ MÜSLÜMANLARIN UYGULADIKLARI YAHUDİ ÂDETLERİ "İSLÂM GEREĞİ" SANILMIŞTIR. BİR KISIM YAHUDİLER DE TAM BİR "MÜNÂFIK" OLARAK, MÜSLÜMAN GÖRÜNÜMÜ ALTINDA YAHUDİLER'İN TEVRAT'A EK "İLMİHÂL" GİBİ KULLANDIKLARI TALMUD'DA YER ALAN KURALLARI, ÂDETLERİ, İNANÇLARI KASITLI OLARAK İSLÂM'A SOKMUŞLAR, BUNUN İÇİN YÜZLERCE, BİNLERCE HADİS UYDURMAKTAN KAÇINMAMIŞLARDIR. BUNDA ŞAŞACAK BİR ŞEY YOKTUR, ÇÜNKÜ ALLAH, KUR'AN-I KERİM'DE BİZİ YAHUDİLER'İN "VAHYİ TAHRİF ETME" ALIŞKANLIKLARI KONUSUNDA DEFALARCA UYARMIŞTIR. (BAKARA SÛRESİ, 75. ÂYET; NİSÂ SÛRESİ, 46. ÂYET; MÂİDE SÛRESİ 13. VE 41. ÂYETLER)
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK'ÜN İFÂDESİYLE, BU İSRÂİLİYAT FAALİYETİNİN BAŞLAMASI, PEYGAMBERİMİZ ZAMANINDA YAŞAMIŞ OLAN YAHUDİ DÖNMESİ KA'B EL-AHBÂR (ÖLÜMÜ 656) İLEDİR. KA'B EL-AHBÂR'I, HAZRET-İ ALİ "YALANCI" DİYE ANARDI!.. HAZRET-İ ÖMER'İN ŞEHİT EDİLMESİNDE DE ÖNEMLİ ROLÜ VARDIR. KA'B EL AHBÂR, KENDİSİ GİBİ YAHUDÎ DÖNMESİ OLAN EBU HÜREYRE BAŞTA OLMAK ÜZERE ABDULLAH BİN AMR, İBN ÖMER, İBN ABBAS GİBİ MEŞHUR KİŞİLERİ KULLANARAK TÜM İSRÂLİYAT'I "HADİS" ADI ALTINDA İSLÂM'A AKTARDI. MUÂVİYE'Yİ METHETTİĞİ İÇİN ONDAN BÜYÜK DESTEK GÖRMÜŞ, HİLÂFET MERKEZİNİN MEDİNE'DEN TAŞINDIĞI ŞAM'IN KUTSALLIĞI HAKKINDA PEK ÇOK HADİS UYDURMUŞTUR.
BİR DE ABDULLAH İBN-İ SEBE VARDI.HATTÂ BU HERİF SEBAÎ MEZHEBİNİN DE KURUCUSUDUR. ASLEN YAHUDİ OLAN ABDULLAH İBNİ SEBE, ANCAK HAZRET-İ OSMAN'IN HALİFELİĞİ ESNASINDA KENDİ YAHUDİ İNANÇ VE ÂDETLERİNİDEN İSLÂM'I BENİMSER GÖRÜNMÜŞ, İSLÂM'A FESAT KATMIŞTIR. ÖNCELERİ HİCAZ, BASRA VE KÛFE'DE SERSERİ SERSERİ DOLAŞMIŞ, ORALARDAN KOVULUNCA MISIR'A GİTMİŞTİR. ORADA HAZRET-İ OSMAN'IN İDÂRESİNDEN ŞİKÂYET EDENLERİN ARASINA KARIŞMIŞTIR. ÇOK ZEKÎ OLDUĞU İÇİN HALKI KANDIRMASINI VE ETRAFINA ADAM TOPLAMASINI BİLMİŞ, KISA ZAMANDA GAYRIMEMNUNLARIN LİDERİ DURUMUNA GELMİŞTİR.
İBNİ SEBE, KENDİNİ GÖSTERMEK İÇİN HİÇ BİR FIRSATI KAÇIRMADI. 656 YILINDA MISIR'DAN MEDİNE'YE ŞİKÂYET İÇİN GELENLERİN BAŞINDA İDİ. HAZRET-İ OSMAN'IN ŞEHÂDETİNDEN SONRA, BU CİNÂYETİ İŞLEYEN ADAMLARI İLE HAZRET-İ ALİ'NİN YANINA YAMANDI. "ŞİA" İMİŞ GİBİ GÖRÜNDÜ. ANCAK ZAMANLA TAVIRLARI HAZRET-İ ALİ'Yİ O KADAR TEDİRGİN ETTİ Kİ, KENDİSİNİ MEDAİN'E SÜRGÜN GÖNDERDİ!.. SIFFIN SAVAŞINDA HAZRET-İ OSMAN'IN KAATİLLERİ VE İBNİ SEBE'NİN MÜRİTLERİ ALİ'Yİ "KUR'AN'A KARŞI SAVAŞAMAYACAKLARINI" İDDİA EDEREK YALNIZ BIRAKTILAR. HALİFELİK'TEN DÜŞÜRÜLMESİNE SEBEP OLDULAR.
ABDULLAH İBNİ SEBE DAHA SONRA KENDİNE HAS BİR MEZHEP KURMUŞTUR Kİ, BİZCE MUHAMMED YOLUNDAN AYRILAN İLK KOL BUDUR. ABDULLAH İBNİ SEBE, OSMAN'A KARŞI HAZRET-İ MUHAMMED VE ALİ'Yİ SEVENLERİ YANINA ÇEKEBİLMEK İÇİN "MUHAMMED'İN YENİDEN DÜNYÂYA GELECEĞİNİ"VE "ALİ'NİN MUHAMMED'İN VÂRİSİ OLDUĞUNU" ÖNE SÜRMÜŞTÜR. HALBUKİ O TARİHTE HAZRET-İ ALİ HAYATTA İDİ. EĞER BU KONUDA SÖYLEYECEĞİ BİR ŞEY VARSA, KENDİSİ SÖYLERDİ!.. İBNİ SEBE GİBİ HENÜZ MÜSLÜMAN OLMUŞ BİRİNİN HEMEN "ALİ'NİN KONUMU"NA TEŞHİS KOYMASI, EN AZINDAN DENSİZLİKTİ!..
ABDULLAH İBNİ SEBE'NİN NEREDE VE NE ZAMAN ÖLDÜĞÜ BİLİNMEMEKTEDİR. HAZRET-İ ALİ'YLE OLAN BERABERLİĞİNDEN DOLAYI, MEZHEBİ "ŞİA" SAYILDI. İBNİ SEBA, YAHUDİLİKTEN VAZGEÇMEDİĞİ İÇİN PEK ÇOK HADİS UYDURMUŞ, BUNLARLA KENDİNE İNANANLARI KANDIRMIŞTIR. İSRAİLİYAT DİYE BİLİNEN, İSLÂM'DA OLMADIĞI HALDE YAHUDİLİK'TEN İSLAM'A SOKULMUŞ PEK ÇOK HUSUS, ONUNLA BAŞLAMIŞTIR. BUNLARIN BAŞINDA BİZİM ALEVİLERDE GÖRÜLEN "TAVŞAN ETİ YEMEME" GELİR. BİLİNDİĞİ GİBİ, KUR'AN'DA TEK ETİ YASAK OLAN HAYVAN, DOMUZ'DUR. ANCAK TEVRAT'TA DOMUZ'UN YANISIRA TAVŞAN DA VARDIR, BALIK DIŞINDAKİ DENİZ HAYVANLARI DA!.. YÂNİ, ALEVİLER'IN TAVŞAN ETİ YEMEMELERİNİN KAYNAĞI, NE MUHAMMED'DİR, NE ALİ, NE DE 12 İMAM!.. YAHUDİ KÖKENLİ MÜNAFIK ABDULLAH İBNİ SEBE'DİR!
TALMUD'UN ARAPÇAYA ÇEVRİLEREK MÜSLÜMANLAR ARASINDA OKUNUR-BİLİNİR HÂLE GELMESİ EMEVÎ HALİFESİ 2. HAKEM ZAMANINDA (976) OLDU. BÖYLECE İSRÂİLİYAT DAHA DA YAYILDI. ÜNLÜ ÇAĞDAŞ İSLÂM ÂLİMLERİNDEN MISIRLI MAHMUD EBU REYYE ŞÖYLE DER:
- "Müminlerin en büyük düşmanları, YAHUDİLER'di. Çünkü onlar ALLAH'ın seçkin ümmeti olduklarına inanıyor, başka milletleri hakîr görüyorladı! MÜSLÜMANLAR tarafından yenilgiye uğratıldıktan (ve çoğu zoraki müslüman olduktan) sonra, Yahudi din adamları (ahbâr) hilekârlığa başvurmaktan başka çâre bulamadılar. ESAS DİNLERİNİ İÇLERİNE GİZLEYİP, İSLÂM ADIYLA HALKIN ÖNÜNE ÇIKTILAR. (Günümüzde AYDIN-ATATÜRKÇÜ-LÂİK görünüp, TÜRK ve MÜSLÜMAN adları arkasına saklanıp, her türlü melâneti yapan YAHUDİ-RUM-ERMENİ DÖNMELER gibi!..) Bu (Müslüman görünüşlü Yahudi) dtin adamlarının en dâhileri ve en hilekârları KA'B EL-AHBÂR, VEHB BİN MÜNESSİH, ABDULLAH BİN SELÂM idi. Bunlar yaptıkları TAKVA ve ZÂHİTLİK hilelerinin müslümanlar arasında revaç bulduğunu görünce, ilk işlerini Müslümanlar'ı dinlerinin İÇİNDEN vurmak olarak tespit ettiler. RESÛL'den sâdir olan söz ve fiillerin korunma altına alınmayışı da, onlara yardım etti!.. Üstüne üstlük, sahâbeden bâzılarının bilmedikleri şeyler hususunda bunlara müracaat etmeleri de onları sevinndiriyordu. YAHUDİLER ellerinde kitap (TEVRAT-TALMUD), geçmiş dinler hususunda ARAPLAR'IN HOCALARI sayılırlardı!"
ÜNLÜ TARİHÇİ VE DİN BİLGİNİ İBN HALDÛN DA ŞÖYLE DER:
- "RİVÂYET TEFSİRİ, YANLIŞ-DOĞRU, MAKBUL-MERDÛD HER ŞEYİ İÇERİYORDU!"
- "Sebebi şuydu: ARAPLAR ne kitap, ne de ilim ehlinden değillerdi. Bir şey öğrenmek istediklerinde, bunu kendilerinden önce kitap verilmiş olanlara sorarlardı. Bunlar da YAHUDİLER ve Yahudiliğe sıcak bakan HIRİSTİYANLAR'dı ki, aralarında KA'B EL-AHBÂR, VEHB BİN MÜNEBBİH ve ABDULLAH BİN SELÂM gibileri vardı. RİVÂYET TEFSİRLERİ BU TÜR KİŞİLERDEN NAKLEDİLEN RİVÂYETLERİLE DOLMUŞTUR. BUNLARIN HEPSİNİN ASLI, TEVRAT VEYÂ BU KİŞİLERİN DÜZDÜKLERİ İFTİRALARDIR!"
BU KİŞİLER, BÂZAN, HATTÂ ÇOĞU ZAMAN, KENDİ SÖYLEDİKLERİNİ "RESÛL'DEN DUYDUKLARI" ŞEKLİNDE NAKLETMEKTEN ÇEKİNMİYORLARDI!.. SAHÂBE DE İBRANÎCE BİLMEDİĞİNDEN, VE DE CÂHİL AMA ONLAR GİBİ HİLEKÂR ZİHNİYETİYLE DÜŞÜNMEDİĞİNDEN SÖYLENENLERE İNANIYOR, VE ETRAFA NAKLEDİYORLARDI!.. TEHLİKELİ GELİŞMEYİ GÖREN HAZRET-İ ÖMER, Kİ HALİFELİĞİ PEYGAMBERİMİZDEN SÂDECE 2 YIL SONRA BAŞLAMIŞ VE ON YIL SÜRMÜŞTÜR, SIRF "HADİS RİVÂYET EDİYORLAR," DİYE EBUD DERDÂ, EBU MESUD EL-ENSÂRİ, İBN MESUD GİBİ BÜYÜK SAHÂBELERİ MEDİNE'DE GÖZ HAPSİNDE TUTMUŞTUR!
HAZRET-İ ÖMER BUNUNLA DA YETİNMEMİŞ, UYDURMA HADİSLERİN BİR NUMARALI KAYNAĞI, İSRÂİLİYAT'IN BAŞ MİMÂRI YAHUDİ ASILLI EBU HUREYRE'Yİ "DURMADAN HADİS RİVÂYET ETTİĞİ" İÇİN TARTAKLAMIŞTIR!.. GÖZÜ KORKAN EBU HUREYRE, HAZRET-İ ÖMER'İN VEFÂTINA KADAR CENESİNİ TUTMUŞ, YAHUDİ KÂHİN KA'B EL-AHBÂR'IN DA KATILDIĞI BİR KOMPLO SONUCU HALİFENİN ŞEHİT EDİLMESİNDEN SONRA, TEKRAR ORTAYA ÇIKMIŞ, YÜCE PEYGAMBER'E OLUR OLMAZ SÖZ İSNÂDINA DEVÂM ETMİŞTİR!..
HIRİSTİYAN KAVRAM VE İNANÇLARININ İSLÂMİYET'E SIZMASI DA YEMENLİ BİR HIRİSTİYAN DÖNME OLAN TEMİM ED-DÂRİ (ÖLÜMÜ 663) İLE BAŞLAMIŞTIR.
UNUTMAYALIM Kİ, ZINDIKLIK YÜZÜNDEN BOYNU VURULAN İBN EBİL AVCA, 772 YILINDA SON NEFESİNİ VERMEDEN ŞÖYLE HAYKIRMIŞTI:
- "İçinde helâli haram, haramı helâl kıldığım 4000 hadis uydurdum!"
HAMMAD BİN ZEYD'İN :
- "Zındıklar 12.000 hadis uydurdular,"
DEDİĞİ RİVÂYET EDİLİR.
"DÜNYÂYI TEFSİR VE HADİLE DOLDURAN ADAM" DİYE ANILAN, BÜYÜK SAHÂBİ ABDULLAH İBN ABBAS'IN (PEYGAMBERİMİZİN YEĞENİ) AZATLI KÖLESİ İKRİME, HADİS DERLEYİCİSİ MUHAMMED BUHÂRÎ TARAFINDAN TARAFINDAN GÖKLERE ÇIKARILIRKEN, MÜSLİM DE DÂHİL OLMAK ÜZERE PEK ÇOK HADİSÇİ TARAFINDAN "YALANCI" DİYE NİTELENMEKTEDİR. SAİD BİN EBİ URÛBE "EN GÜVENİLİR RİVAYETÇİLERDEN" SIYILIRKEN İBN HANBEL ONUN "HİÇ TE GÜVENİLİR OLMADIĞINI" BELİRTİR!.. BİR DE UYDURUKÇULUKLA ÖVÜNENLER VARDIR, MUHAMMED BİN SAİD ED-DIMAŞKÎ,
- "Bir güzel söz bulduğumda, ona bir hadis senedi uydurmakta sakınca görmem!"
DEMESİYLE MEŞHURDUR!.. BU YÜZDEN İMAM MÂLİK (ÖLÜMÜ 795), 100.000 HADİS RİVÂYETİ TARAYIP 10.000'İNİ SEÇEREK OLUŞTURDUĞU EL MUVATTA ADLI ESERİNİ, ÖLÜMÜNDEN ÖNCE 500 HADİS RİVÂYETİNE İNDİRMİŞTİR!.. ELEYE ELEYE!..
HADİSLER, ELBETTE Kİ KUR'AN ÂYETLERİNİ ANLAMAMIZDA, PEYGAMBERİMİZİN AHLÂKINI, YAŞAYIŞINI ÖĞRENMEMİZDE KUR'AN-I KERİM'DEN SONRA GELEN KAYNAKTIR. BUNDA ŞÜPHE YOK!.. AMA, PEYGAMBERİMİZİN VEFÂTINDAN 90 KÜSUR YIL SONRA, HALİFE ÖMER BİN ABDÜLAZİZ'İN EMRİYLE BAŞLAYAN TEDVİN, YANİ HADİSLERİN YAZILIP DERLENMESİ, YUKARIDA BELİRTİLDİĞİ GİBİ, DOĞRU-YANLIŞ İNCELEMESİ YAPILMADAN, "SENET" ESÂSINA DAYALI YÜRÜTÜLMÜŞTÜR. YÂNİ "KİM KİMDEN DUYDU, O KİMDEN DUYDU, O PEYGAMBERİN YAKINI KİMDEN DUYDU?" GİBİ BİR ÇALIŞMA YAPILMIŞTIR... YİNE DE
İMAM MÂLİK'İN (ÖLÜMÜ 795) MUVATTA'I 100.000 HADİS RİVÂYETİNDEN,
İBN HANBEL'İN (ÖLÜMÜ 855) MÜSNED'İ 750.000 HADİS RİVÂYETİNDEN,
BUHÂRÎ'NİN (ÖLÜMÜ 869) SAHİH'İ 600.000 HADİS RİVÂYETİNDEN,
EBU DÂVUD'UN (ÖLÜMÜ 888) SÜNEN'İ 500.000 HADİS RİVÂYETİNDEN
SEÇMELERLE OLUŞMUŞTUR. DİĞERLERİ DE ÖYLEDİR.
BİR HADİSİN DOĞRU OLUP OLMADIĞINI TESBİT, ÖNCE KUR'AN-I KERİM'LE BAĞDAŞMASI, SONRA DA "AKLA UYGUN" OLMASIYLA MÜMKÜNDÜR. ÖYLE "FALANCA FİLÂNCADAN NAKLETTİ" İLE HADİS KABUL EDİLMEZ. SÂDECE "BÖYLE BİR HADİS VAR MI, OLABİLİR Mİ?" ARAŞTIRMASINA VESİLE OLUR.
İŞTE BU ANLAYIŞLA HAREKET EDEN İMAM MÂLİK, ""oruç borcuyla ölen kişinin orucunu onun velisinin tutacağını"BİLDİREN HADİS RİVÂYETİNİ, KUR'AN-I KERİM'İN "KİMSE KİMSENİN GÜNÂH YÜKÜNÜ YÜKLENEMEZ," (NECM SÛRESİ, 37. ÂYET) HÜKMÜYLE ÇELİŞİR BULMUŞ VE REDDETMİŞTİR!.. BİZ DE MESİH VE MEHDİ İLE İLGİLİ HADİS RİVÂYETLERİNİ DE AYNI ZİHNİYETLE İNCELEMİŞTİK.
MAALESEF BİR ZAMANLAR FÂTIMÎ ZİHNİYETİNİN HÂKİM OLDUĞU MISIR'DAKİ EL EZHER ÜNİVERSİTESİ, GÜNÜMÜZDE İSLÂMİYET KONUSUNDA OTORİTE SAYILMAKTADIR... HALBUKİ FÂTIMÎLER, HAZRET-İ FATMA SOYUNDAN GELDİKLERİNİ ÖNE SÜREREK BAĞDAT HALİFESİNE KARŞI ÇIKMIŞLAR, SAPIK İNANÇLI KARMÂTÎLER'İ DESTEKLEMİŞLER, HATTÂ HAÇLI SEFERLERİ SIRASINDA İSLÂM DEVLETİ'Nİ ARKADAN VURARAK KUDÜS'Ü ELE GEÇİRMİŞLER, SONRA DA FAZLA DİRENMEDEN HAÇLILAR'A DEVRETMİŞLERDİ!.. TABİİ Kİ MISIR'DAN BÜYÜK İSLÂM ÂLİMLERİ ÇIKMIŞTIR. MUHAMMED ABDUH (ÖLÜMÜ 1905) BUNLARDAN BİRİDİR. ŞÖYLE DER:
- "EZHER'DE OKUTULANLAR VE BENZERİ KİTAPLAR VAROLDUĞU MÜDDETÇE, BU ÜMMET AYAĞA KALKAMAZ!.. ÜMMETİ AYAĞA KALDIRACAK RUH, KUR'AN RUHUDUR!"
NE KADAR HAKLI!.. ÇÜNKÜ BİZİM BU SAYFALARI YAZMAMIZA SEBEP OLAN MİSYONERLİK FAALİYETİ, VE UYDUDA hayatTV KANALINDAN İSLÂM DÜNYÂSINA SESLENEN ZEKERİYA BUTRAS ADLI HIRİSTİYAN ÂLİMİ, HEP EZHER YAYINI KİTAPLAR KULLANMAKTA; PEYGAMBERİMİZİN HANIMLARI, EVLİLİKLERİ HAKKINDA İFTİRALAR DİLE GETİRMEKTE, KUR'AN'IN DÖRTTE ÜÇÜNÜN "MENSUH" OLDUĞUNU İDDİA ETMEKTE, ÇOK SAYIDA BİRBİRİNDEN FARKLI "MUSHAF" BULUNDUĞUNU, YÂNİ "ASIL KUR'AN'IN TAHRİF EDİLMİŞ OLDUĞUNU" ÖNE SÜRMEKTE; VE SAF, CÂHİL MÜSLÜMANLARIN AKLINI KARIŞTIRMAKTADIR!.. HEPSİNE CEVAP VERDİK, VERİYORUZ!
HADİS KONUSUNDA PEYGAMBERİMİZ MUHAMMED MUSTAFA S.A.V.'DEN DAHA YETKİLİ KİMSE OLABİLİR Mİ?.. ÖNCE "YAZMAYIN," EMRİNİ VERİYOR, SONRA ŞÖYLE DİYOR:
- "BANA İSNAD EDİLEN SÖZLER ÇOĞALACAKTIR. SİZE BEN RİVÂYET EDİLİP TE KUR'AN'A UYGUN OLANLAR BENDENDİR!.. BANA İSNAD EDİLİP TE KUR'AN'A UYGUN OLMAYANLAR BENDEN DEĞİLDİR!"
İŞTE O YÜZDEN İMÂM-I ÂZAM EBU HANİFE HAZRETLERİ, SENEDİ EN KÜÇÜK BİR KUŞKU TAŞIMASA DA, KUR'AN'A VE GERÇEĞE, YÂNİ AKLA UYMAYAN HİÇ BİR SÖZÜ HADİS SAYMAMIŞTIR!.. BİZ DE ONA UYUYOR, VE SAÇMA RİVÂYETLERİ HADİSTEN SAYMIYORUZ!.. BU BİR GÜNAH DEĞİL!.. ÇÜNKÜ "PEYGAMBER BÖYLE SÖYLEMİŞ," DİYENE İNANMAK, İYMÂNIN ŞARTI DEĞİL!.. BİLDİĞİNİZ GİBİ, TÜRKÇE'DE KENDİ GÖRDÜĞÜNÜZÜ, DUYDUĞUNUZU "Dİ'Lİ GEÇMİŞ" İLE ANLATABİLİRSİNİZ, BAŞKASINDAN DUYDUĞUNUZU ANCAK "MİŞ'Lİ GEÇMİŞ"LE NAKLEDEBİLİRSİNİZ. "MİŞ'Lİ GEÇMİŞ" MASAL DİLİDİR, HİKÂYE VE HÂTIRA DİLİ DEĞİL!.. NAKLEDEN " BEN BABAMDAN DUYDUM," DİYE BAŞLAR, "O DA DEDESİNDEN DUYMUŞ. DEDESİ FALANCADAN DUYMUŞ. FALANCA FİLÂNCADAN DUYMUŞ. O DA HUZEYFE'DEN DUYMUŞ..." DİYE GİDER. BU "MIŞ-MUŞ"LARDAN BİR TÂNESİNDE DİL SÜRÇMESİ OLMASI, BÜTÜN HADİS RİVÂYETİNE HALEL GETİRİR. NAKLEDENLER DOĞRU SÖYLÜYOR OLSA BİLE!..
ŞİMDİ GELDİK KONUMUZA... TEKRAR BELİRTİYORUZ: YÜCE PEYGAMBERİMİZ MUHAMMED MUSTAFA S.A.V., BİR DECCÂL'DEN BAHSETMİŞSE, YÂNİ BU "DECCÂL", HIRİSTİYAN KÖKENLİ MÜNÂFIK RUHLU MÜSLÜMANLAR'IN İSLÂM'A SOKTUKLARI "ANTI-CHRIST" DEĞİL İSE; O, "YALANCI, HİLEKÂR, İYİ İLE KÖTÜYÜ, HAK İLE BÂTILI BİRBİRİNE KARIŞTIRAN, KÖTÜYÜ SÜSLEYİP, YALDIZLAYIP İYİ DİYE SUNAN, SÂDECE BİR YERDE DEĞİL; HER YERDE ÖRNEĞİ OLAN KÖTÜ VE ZÂLİM" KİŞİDİR... HER DÖNEMDE DECCÂL VARDIR, BİR YERDE VE BİR TÂNE DEĞİLDİR!.. İNSANLARIN HER DEVİRDE KARŞILAŞTIKLARI, ŞEYTANA VE NEFİSLERİNE KUL OLMUŞ ZÂLİMLERDİR... ÇAĞIMIZIN DECCÂL'İ, MÜSLÜMANLARI İNİM İNİM İNLETEN BUSH OĞLU BUSH'TUR.
AŞAĞIDAKİ HADİS RİVÂYETLERİNİ BU ANLAYIŞLA OKUYUNCA, HANGİSİNİN DOĞRU OLMA İHTİMÂLİ OLDUĞUNU, HANGİSİNİN İSE TAMÂMEN UYDURMA OLDUĞUNU TESBİT ETMEK MÜMKÜN OLACAKTIR.
324/6. Ümmetimde yirmiyedi tane yalancı ve deccâl olacak ki, onlardan dördü kadındır. Ben peygamberlerin sonuyum. Benden sonra hiçbir peygamber yoktur. (Huzeyfe)
518/3. Deccal'den evvel, yetmiş küsur deccal olacaktır. (Enes)
477/10. Yetmiş tane yalancı çıkmadan kıyâmet kopmaz. (İbni Amr)
BU HADİS RİVÂYETLERİNDE PEYGAMBERİN SÖZÜ VAR MI, ALLAH BİLİR AMA, HEM DOĞRU HEM YANLIŞLAR VAR... BİRİNCİSİ, HAZRET-İ MUHAMMED ÖYLE KÂHİN GİBİ RAKAM VERMEZ, UMUMÎ İKAZLARDA BULUNUR... MUHAMMED ÜMMETİNDEN YALANCI ÇIKACAĞI Kİ, DECCÂL DE BU DEMEKTİR, DOĞRUDUR. AMA SAYISI NE 27'DİR , NE DE YALANCI KADIN SAYISI 4'DÜR!.. DAHA HAZRET-İ EBUBEKİR ZAMANINDA BİR UYDURUK KADIN PEYGAMBER ÇIKMIŞTI Kİ, "DECCÂL" SAYILSA YERİDİR, SONRADAN ÇOK DAHA FAZLASI ÇIKTI, ZAMANIMIZDA BİLE EVLİYÂLIK TASLAYAN DUDULAR, BACILAR EKSİK DEĞİL!..
ŞİMDİ HADİSİ UYDURUP HUZEYFE'YE BAĞLAYAN KİŞİ, BU YANLIŞLARIN ARDINDAN "Ben peygamberlerin sonuyum. Benden sonra hiçbir peygamber yoktur," GİBİ PEYGAMBERİMİZİN SÖYLEDİĞİNE EMİN OLDUĞUMUZ BİR İFÂDEYİ, HEM DE ALÂKASIZ BİR ŞEKİLDE EKLEMİŞ Kİ, İLK KISMINA İNANILSIN! BİZ İNANMADIK!..
İKİNCİ RİVÂYET BU SAYIYI 70 KÜSURA ÇIKARMIŞ!.. BU OLSA OLSA, ÇOK SAYIDA YALANCI VE HİLEKÂR KİŞİNİN İSLÂM ÂLEMİNDE ORTAYA ÇIKIP MÜSLÜMAN HALKI KANDIRMAYA ÇALIŞACAĞINI, BUNUN PEYGAMBERİMİZİN ZAMANINDAN TÂ KIYÂMETE KADAR SÜRECEĞİNE İŞÂRET OLABİLİR!.. HELE SONUNCU HADİS RİVÂYETİNE BAKARSANIZ, KIYÂMETİN ÇOKTAN KOPMASI GEREKİRDİ!.. ÇÜNKÜ ETKİLERİ HÂLÂ SÜREN BÂB, BAHAULLAH, AHMET KADYÂNÎ GİBİ DEĞİL 70; 7.000, BELKİ DE DAHA FAZLA DECCÂL ÇIKTI GEÇEN 14 ASIRDA!..
346/8. İslâmın usülleri (tutamakları) teker teker bozulacak ve halkı dalâlete düşürücü hükümet adamları çıkacak ve ondan sonra da onların izi üzerine üç deccâl gelecek. (Huzeyfe)
BU İFÂDEYİ PEYGAMBERİMİZ DİLE GETİRDİ Mİ BİLİNMEZ AMA, DOĞRU!.. HÜKÛMET ADAMLARI DAHA O HAKK'IN RAHMETİNE KAVUŞUR KAVUŞMAZ HALKI DALÂLETE DÜŞÜRMEYE BAŞLADILAR, BUGÜNE KADAR DA ÖYLE SÜRÜP GELDİ. HELE ŞİMDİKİLERDEN BETERİ HERHALDE OLMADI!.. ÜÇ DECCÂL'İN ÇIKMASINA GEREK YOK, HERİFLERİN KENDİLERİ DECCÂL!.. BÂZEN 33 DECCÂL BİRDEN HÜKÛMETTE YER ALIYOR!
143/1. Nuh A.S.'dan sonra hiçbir peygamber olmadı ki, kavmini Deccâl ile korkutmuş olmasın. Şüphesiz ben de sizi onunla korkutuyorum. Olur ki, beni görüp sözümü işitenlerden ona yetişen bulunur. Ashab dediler ki:
"O zaman kalblerimiz nasıl olur?"
Buyurdu ki:
"Şimdiki gibi veya daha hayırlı.
(Ebû Ubeyde)
373/8. Adem A.S.'ın yaradılışı ile kıyâmetin kopması arasındaki zamanda Deccal'den büyük hadise yoktur. (Hişam ibn-i Amir)
İLK RİVÂYETİN İLER-TUTAR TARAFI YOK!.. PEYGAMBERİ GÖREN KİMSE KIYÂMET DECCÂLİ İLE KARŞILAŞMADI!.. HAA, "YALANCI BİRİYLE DE KARŞILAŞMADI MI?" DİYE SORARSANIZ, "HER DÖNEMDE!.. HER DEVİRDE!.." DİYE CEVAP VERİRİZ!..
İKİNCİ RİVÂYETİ KABUL ETMEMİZ MÜMKÜN DEĞİL!.. YECÜC-MECÜC'TEN, KÂRUN'DAN, HATTÂ EBU CEHİL'DEN SÖZ EDEN KUR'AN-I KERİM'İN, EN BÜYÜK HÂDİSE İSE DECCÂL'İ HÂRİÇ TUTMASI DÜŞÜNÜLEMEZ!..
362/1. Deccâl sizin gibi, belki de sizden hayırlı bir kavme yetişecek. Bir ümmet ki başında ben, sonunda İsâ A.S. geliyor, Allah onları hor etmez. (Abdurrahman ibn-i Cübeyr)
BU RİVÂYET, HEM DECCAL'DEN HEM DE HAZRET-İ İSÂ'NIN NUZÜLÜNDEN SÖZ EDİYOR... MESİH-MEHDİ RİVÂYETLERİ İLE BİRLİKTE DÜŞÜNÜLÜNCE, BUNU DA KABUL ETMEK MÜMKÜN DEĞİL!.. ÇÜNKÜ "KIYÂMET YAKLAŞTIKÇA ORTALIK KARIŞACAK, AHLÂK BOZULACAK VE HER İKİSİ DE DÜZELTMEYE GELECEK," DENİYORDU. ŞİMDİ DECCÂL'İN "HAYIRLI" BİR ÜMMETE GELECEĞİ SÖYLENİYOR Kİ, HİÇ DEĞİLSE BİRİSİ YANLIŞ!
236/18. Melhame-i Kübra, Kostantıniye'nin fethi ve Deccâl'in çıkması yedi ay veya (sene) içinde olur. (Muaz)
319/11. Beyt-i Makdis'in mâmur olmasını, Medine'nin harab olması takip eder. Onu da Melhame'nin çıkışı ve onu da Kostantıniyye'nin fethi takip eder. Onu ise Deccâl'in çıkması takip eder. (Muaz)
BUNLAR TÜMDEN UYDURMA HADİS RİVÂYETLERİ!.. ÇÜNKÜ İSTANBUL FETHEDİLELİ 7 DEĞİL; NEREDEYSE 700 YIL GEÇTİ. KIYÂMET DECCÂLİ ÇIKMADI!.. ASLINDA PEK ÇOK YALANCI, HİLEKÂR DECCÂL ÇIKTI AMA, HİÇ BİRİ KIYÂMETLE ALÂKALI DEĞİL!
YAHU, ANLAMIYORUM!.. BU KADAR AÇIK, TÂRİHÎ GERÇEKLERİ GÖRÜP TE HÂLÂ BU İFÂDELERİ "DECCÂL HADİSLERİ" DİYE NASIL YAZABİLİYORLAR?.. BUNLAR OLSA OLSA "UYDURMA HADİSLER" BAŞLIĞI ALTINDA TOPLANABİLİR!..
258/4. Dört fitne olacak; kan, mal ve ırz mubah kılınacak ve dördüncü ise Deccal fitnesi olacak. (İmran ibn-i Husayn)
485/9. Bir müslümana, canının çıkmasından hoş bir şey olmadıkça (canından bezmedikçe) Deccal çıkmaz.
(İbn-i Mes'ud)
485/11. Deccal insanlarca kendinden bahsedilmekten zuhul edilmedikçe (unutulmadıkça) ve imamlar da minberlerde ondan bahsetmeyi terk etmedikçe çıkmaz. (Saab ibni Cessame)
BİZİM BİLDİĞİMİZ, BİR İNSAN CANINDAN BEZECEK DURUMA GELİNCE, YÂNİ BAŞI SIKIŞINCA ORTAYA HIZIR ÇIKAR, DECCÂL DEĞİL!.. ONUN İÇİN BU RİVÂYETİ KABUL ETMEYİZ!.. BİR SONRAKİNİN İSE TÜMDEN UYDURMA OLDUĞU BELLİ!.. RİVÂYET EDEN DEMEK İSTİYOR Kİ, ^DECCÂLDEN BOL BOL BAHSEDİN Kİ, DECCÂL ORTAYA ÇIKMASIN! O ÇIKMAYINCA DA KIYÂMET KOPMAZ, BİZ DE RAHAT EDERİZ!.." GEL DE İNAN!..
HAA, BİRİNCİYE NE DERSİN, DİYE SORARSANIZ; KAN, MAL, IRZ MUBAH SAYILINCA, HATTÂ ERKEK ERKEĞE NİKÂH KIYIP LÛT KAVMİNDEN AZGIN HÂLE GELİNCE, KÜÇÜCÜK ÇOCUKLARA TECÂVÜZ EDENLER LÛT KAVMİNİ DE UTANDIRINCA; DECCÂL'E GEREK Mİ KALIR?.. YAPANLAR, BUNA GÖZ YUMANLAR, ALİMALLAH, DECCÂL'İ BİLE KORKUTUR!.
ŞİMDİ BU ARKADAN GELEN RİVÂYETLER (BİZ BUNLARA "HADİS" DİYEMİYORUZ, ANCAK RİVÂYET DİYEBİLİYORUZ), 9. ASIRDA MÜSLÜMAN OLMAYA BAŞLAYIP, KÖLE İKEN KOMUTAN, VÂLİ, HATTÂ DEVLET REİSİ MEVKİİNE GELEN TÜRKLER'İ KÖTÜLEMEK İÇİN UYDURULMUŞTUR. OKURKEN BU HUSUSUN AKILDA TUTULMASI GEREKİR:
508/5. ŞARK tarafından bir cemaat meydana gelir. Kur'an okurlar, hançerelerinden aşağı geçmez. Onlardan bir taife inkiraz ederse, diğer taife zuhur eder. Son partileri Deccal ile beraber olurlar. (İbn-i Amr)
207/8. Deccâl ŞARKTA, HORASAN denilen yerden çıkar ve ona katmerli yüzü olanlar uyar. (Hz. Ebu Bekir)
506/9. Deccâl'e ISFAHAN yahudilerinden yetmişbin yahudi tâbi olur. Hepsinin üzerlerinde taylasan vardır. (Enes)
508/2. Deccâl, HORASAN denilen yerden çıkar. Ona bir kavim tâbi olur ki, yüzleri meşin gibidir. (Hz. Ebubekir)
97/7. Deccâl ŞARKTAN, HORASAN'dan çıkar ve ona kalkan yüzlüler tâbi olur. (Hz. Ebubekir)
GÖRDÜNÜZ MÜ?.. DECCÂL ARABİSTAN'IN DOĞUSUNDAN, HORASAN'DAN ÇIKACAKMIŞ, ONA DA YÜZÜ MEŞİN GİBİ SERT BİR KAVİM UYACAKMIŞ!..
HORASAN'DAN KİMLER ÇIKTI?.. MEVLÂNA CELÂLEDDİN-İ RÛMÎ, HACI BEKTÂŞ-I VELÎ, HORASAN ERLERİ!.. TÜRKLER!.. BUNLAR MI DECCÂL?.. BUNLAR BOZULMUŞ, İSLÂM'I İFSAT ETMEYE BAŞLAMIŞ ARAPLAR'IN ELİNDEN HEM DEVLET İDÂRESİNİ ALDILAR, İSLÂM DEVLETİ'NİN BÖLÜNMESİNİ, HAÇLILAR KARŞISINDA YIKILMASINI ÖNLEDİLER. HEM DE DİN KONUSUNDA SÖZ SÂHİBİ OLDULAR, PEK ÇOK ÂLİM, MUTASAVVIF YETİŞTİRDİLER.... BU MU DECCÂLLIK?.. UYDURANLAR, YALANLARINI HAZRET-İ EBUBEKİR'E DAYANDIRSALAR DA, YAHUDİLER'İ EKLESELER DE GERÇEKLE ALÂKASI YOK!.. HAA, "KIYÂMET KOPMADI MI?" DERSENİZ, KOPTU!.. DÜNYÂNIN DÜZENİ DEĞİŞTİ. İSLÂM ÂLEMİNDE DE, HIRİSTİYAN DÜNYÂSINDA DA HER ŞEY TÜRKLER'İN MÜSLÜMAN OLMASIYLA ÇOK DEĞİŞTİ. DÜNYÂNIN DÜZENİ DEĞİŞTİ.
207/7. Deccâl'in sol gözü şaşıdır. Saçları çoktur. Yanında da cennet ve cehennemi vardır. Onun cehennemi cennet, cenneti de cehennemdir. (Huzeyfe)
97/6. Deccal'in sol gözü kör ve alnında "kâfir" diye yazılıdır. Gözlerinin üzerinde de kalın bir perde vardır.(Enes)
140/11. Benden evvelki peygamberlerden ümmetini Deccâl ile korkutmayan hiç kimse olmadı. Onun sol gözü şaşı, sağ gözü ise perdelidir. Ve alnında "kâfir" diye yazılıdır. Yanında cennet, cehennem diye iki vadi olur. Cennet dediği cehennem, cehennemi ise cennettir. Yanında peygamber kıyafetinde iki melek bulunur; biri sağında, biri solundadır. Bu beraberlik insanları imtihan içindir. Deccâl onlara sorar:
- "Ben sizin Rabbiniz değil miyim? Diriltiyorum, öldürüyorum."
Meleklerden biri:
- "Yalan söylüyorsun!" der.
Fakat bu sözü yanındaki melekten başkası duymaz. İkinci melek diğerine:
- "Doğru söylüyorsun." der.
İkinci meleğin sözünü insanlar işitir ve zannederler ki, Deccâl'i tasdik etti. Bu da imtihan içindir. Sonra Medine'ye yürür. Giremeyince, "Bu onun ülkesidir!" der. Sonra Şam'a yürür Orada "Akabetü Efik" mevkiinde Allah onu helâk eder. (Sefine)
DECCÂL'İN BİR GÖZÜ ŞAŞI VEYÂ KÖRMÜŞ, ALNINDA DA "KÂFİR" YAZIYORMUŞ!.. HERHALDE ARAP HARFLERİ İLE YAZIYORDUR. EĞER SARIKLA FALAN ÖRTMEDİYSE, HERKES GÖRÜP "BU DÖVME GİBİ YAZI DA NE?" DİYE SORACAKTIR. ARAPÇA BİLENLER İSE MELEKLER KONUŞMADAN... MELEK Mİ DEDİK?.. BİZİM BİLDİĞİMİZ MELEKLER ALLAH'A HİZMET EDER. ASLINDA ZEBÂNİLER BİLE ALLAH'IN EMRİNİ YERİNE GETİRİR, O'NA HİZMET EDER AMA, ŞEYTAN'IN ETRÂFINDA DOLANIRLAR. DECCÂL'İN YANINDAKİLERİN MELEK OLMASI MÜMKÜN MÜ?.. MELEKLER PEYGAMBERLERİ VE İNSANLARI UYARIRLAR, TIPKI HAZRET-İ LUT'A YAPTIKLARI GİBİ!.. YOKSA DECCÂL'İN YANINDA YER ALIP ONUN HALKI KANDIRMASINA HİZMET ETMEZLER!..
DECCÂL'E BİR DE HAZRET-İ İSÂ'NIN VASIFLARINI YAMAMIŞLAR. YOK KÖRLERİ İYİ EDECEKMİŞ, DİLSİZLERİ KONUŞTURACAK, ÖLÜLERİ DİRİLTECEKMİŞ!.. YERYÜZÜNDE BUGÜN BİLE PEK ÇOK MADRABAZ VAR, HER TÜRLÜ HALTI YAPIYORLAR AMA, HİÇ BİRİ GERÇEKTEN KÖRÜ İYİ EDEMEZ, ÖLÜYÜ DİRİLTEMEZ!.. KİMSE DE YAPAMAYACAKTIR!..
BU RİVÂYETİ ANCAK MECÂZÎ ANLAMDA ALIRSAK, DEĞERLENDİREBİLİRİZ. DECCÂL'İN BİR GÖZÜ, TIPKI HAZRET-İ İSMÂİL'İN KÖR ETTİĞİ ŞEYTANIN BİR GÖZÜ GİBİDİR. YÂNİ, PEYGAMBERLER, İKAZLAR ANCAK ŞEYTANIN BİR GÖZÜNÜ KÖR EDEBİLİR, DİĞERİNİ DE İNSANIN KENDİSİ KÖR ETMELİDİR!.. DECCÂL'İN ALNINDA "KÂFİR" YAZMASI DA, ÂRİF KİŞİ İÇİN YALANCI VE HİLEKÂRLARI TANIMAK KOLAYDIR, SANKİ ALINLARINDA YAZIYORMUŞ GİBİ ONLARI TESBİT EDERLER, ONLARA UYMAZLAR, ANLAMINA GELİR.
DECCÂL'İN KÖR OLDUĞU RİVÂYETİNİ, ATATÜRK DÜŞMANLARI ÇOK KULLANMIŞ, HATTÂ RAHMETLİ İÇİN "BİR GÖZÜ CAM" DİYE ŞÂYİA ÇIKARMIŞLARDIR... ATATÜRK GELDİ, GEÇTİ, ONU NE MÜNÂFIKLAR, NE DE KÂFİRLER YENEBİLDİ. NE DE KIYÂMET KOPTU!..
507/10. Deccâl çıkar ve beraberinde bir nehir ve bir de ateş hendeği bulunur. Kim onun nehrine girerse, günahı sâbit olur, ecrini ise kaybeder. Kim ki ateş hendiğine girerse, ecri sâbit olur, günahı ise sükût eder. Bundan sonra işte o kıyâmet saatidir. (Huzeyfe)
HUZEYFE'YE KADAR UZATILAN BU RİVÂYET, HİÇ AKLA YATKIN DEĞİL!.. KİM KALKAR DA KENDİNİ ATEŞE ATAR? BU İNTİHAR SAYILMAZ MI?.. ACABA MECÂZÎ ANLAMLAR TAŞIYOR MU, DİYE DÜŞÜNDÜK, BİZ BULAMADIK. BULAN VARSA, BİLDİRİRSE, YAYINLARIZ.
97/8. Deccâl her yere varır, yalnız dört mescidin bulunduğu yere varamaz: Mescid-i Haram, Mescid-i Medine, Mescid-i Aksa ve Mescid-i Tur-i Sinâ.
486/5. Deccâl Mekke ve Medine'ye giremez. (Hz. Aişe)
486/4. Medine'ye Deccâl korkusu girmez. O günü Medine'nin yedi kapısı vardır ve her birinde de ikişer melek duracaktır. (Hz. Ebubekir)
TÛR-U SİNÂ'DA O DÖNEMDE BİR MESCİT VAR MIYDI, BİLMİYORUZ. KUDÜS'TEKİ MESCİD-İ AKSA İSE, PEYGAMBER ZAMANINDA HENÜZ DAHA İNŞÂ EDİLMEMİŞTİ. BU HADİS EMEVÎLER DEVRİNDE UYDURULMUŞ, ÇÜNKÜ O MESCİDİ EMEVÎ HALİFESİ ABDÜLMELİK İNŞA ETTİRMİŞTİ.
BU HADİS TE, BUNDAN SONRA GELEN "MEKKE VE MEDİNE'YE DECCÂL'İN UĞRAMAYACAĞINI" İDDİA EDEN HADİS TE PALAVRADIR. HER TÜRLÜ YALANCI, HİLEKÂR, DOLANBAZ, MADRABAZ HALKI DAHA ÇOK KANDIRMAK İÇİN HACCA GİTMEKTEDİR. O BÖLGEYE GAYRIMÜSLİMLER'İN GİRMESİ YASAKLANMIŞTIR AMA, MÜSLÜMAN GÖRÜNEN DİNSİZ-İMANSIZLARIN GİRİŞİ ENGELLENEMEMEKTEDİR. YAKINLARDA (eYLÛL 2009) ERTUĞRUL ÖZKÖK BİLE "UMRE" YAPTIĞINA GÖRE SİZ DÜŞÜNÜN!..
KALDI Kİ, PEYGAMBER SOYUNDAN GELMELERİNE RAĞMEN, MEKKE ŞERİFİ ABDULLAH, OĞLU HÜSEYİN 1. DÜNYA HARBİ SIRASINDA İNGİLİZ ALTINLARINA KANARAK OSMANLI DEVLETİ'NE VE TÜM MÜSLÜMANLARA İHÂNET ETTİKLERİNDE NEREDEYDİLER?.. MEDİNE'DE!.. ONLARDAN ÂLÂ DECCÂL MI OLUR?.. BU RİVÂYETLERİ HAZRET-İ EBUBEKİR'E, AYŞE'YE KADAR GÖTÜRMEK ONLARI ANLAMLI KILMAZ!
"PEYGAMBER TORUNU" DİYE TEKRARLAYIP DURUYORUZ. ÇÜNKÜ BİR İNSANIN PEYGAMBER ÇOCUĞU, PEYGAMBER KARISI OLMASI DAHİ ONU KURTARAMAZ!.. HER KOYUN KENDİ BACAĞINDAN ASILIR!.. NUH'UN HAYIRSIZ OĞLU, LÛT'UN İTAATSİZ KARISI GİBİ!.. BİRİSİ SULARDA HELÂK OLDU, DİĞERİ TAŞ KESİLDİ!.. O YÜZDEN KİMSE "SEYYİD'İM, ŞEYH TORUNUYUM, PAŞA AHVÂDINDANIM," DİYE İNSANLARA ÜSTÜNLÜK TASLAMASIN!.. ADAM DEĞİLSEN, PEYGAMBER TORUNU OLMAK DAHİ KİFÂYET ETMEZ!
MEKKE VE MEDİNE'YE GİREMEYEN BİR TEK DECCÂL GRUBU VARDIR Kİ, O DA 1. DÜNYA HARBİNDE ARABİSTAN YARIMADASINI İŞGÂL EDEN İNGİLİZLER'DİR. PEYGAMBER TORUNU ŞERİF ABDULLAH'IN İHÂNETİNE RAĞMEN, SÖMÜRGELERİ OLAN İSLÂM DÜNYÂSININ AYAĞA KALKACAĞINDAN KORKARAK BU İKİ ŞEHRE GİREMEMİŞLERDİR.
512/12. Sizin kalanlarınız, Ürdün nehri üzerinde Deccâl'la mukatele edeceksiniz. Siz nehrin doğusunda, onlar ise batısında olduğu halde. (Nuheyk ibn-i Sarimin)
BUNU PEYGAMBERİMİZ SÖYLEMİŞ, O ANDA ETRÂFINDA OLANLARA HİTÂP ETMİŞ!.. "ARANIZDAN KALANLAR DECCÂL'LE SAVAŞACAK," DEMİŞ!.. EĞER BÖYLE BİR ŞEY DEDİYSE, KUDÜS'ÜN ALINMASI SIRASINDA DİRENEN ROMALILAR'I, BELKİ DE YAHUDİLER'İ KASTETMİŞTİR!.. OLAY GEÇİP BİTMİŞTİR, KIYÂMETLE ALÂKASI YOKTUR.
Deccâl yerde Allah'ın dilediği kadar kalır. Sonra İsa A.S. gelir. O bana vekil ve benim dinim üzere gelir. Deccâl'i öldürür ondan sonra kıyâmet kopar. (Sumre)
BU RİVÂYETİ DOĞRU KABUL ETMEMİZ, DAHA ÖNCE MESİH-MEHDİ MESELESİNDE AÇIKLADIĞIMIZ HUSUSLARDAN DOLAYI MÜMKÜN DEĞİLDİR. HAZRET-İ İSÂ, GÖKTE AYNI BEDENLE DEĞİLDİR, O BEDENLE İNECEK TE DEĞİLDİR!..
201/2. Gazâ geçerlidir; benim baas olunduğum günden, Deccal'le yapılacak gazaya kadar... Onu zalimin zulmü, âdilin adaleti kaldıramaz. (Enes)
BU RİVÂYETTE GEÇEN "GAZÂ" İFÂDESİ MÜHİMDİR. "CİHAT" ANLAMINA GELİR. İSLÂM'DA CİHAT, "HER TÜRLÜ KÖTÜLÜKLE, ZULÜMLE MÜCÂDELE" DEMEKTİR. PEYGAMBERİMİZ "BENİM GÖREVLE GÖNDERİLDİĞİM GÜNDEN, EN SON ZÂLİMLE YAPILACAK MÜCÂDELEYE KADAR GAZÂ-CİHÂT ŞARTTIR. HİÇ BİR ŞEY ONUN MEŞRUİYETİNİ ORTADAN KALDIRAMAZ," DEMEK İSTEMİŞSE, DOĞRUDUR, KABUL EDERİZ. BURADAKİ DECCÂL, YİNE BİR SEMBOLDEN İBÂRETTİR.
243/1. Beklemekte olduğunuz şu yedi şey için amellere müsâraat (acele) ediniz:
1. Unutturucu fakirlik,
2. Azdırıcı zenginlik,
3. Hayatınızı ifsâd edici hastalık,
4. Bunaklık verici ihtiyarlık,
5. Âni ölüm,
6. Deccal ki, o beklenen şerdir.
7. Kıyâmet ki, hepsinden daha büyük ve daha dehşetlidir. (Ebû Hüreyre)
BU RİVÂYETİN MUHTEVÂSINI DA KABUL EDEBİLİRİZ. ÇÜNKÜ DECCÂL "BEKLENEN ŞER" OLARAK VASIFLANDIRMIŞ Kİ, HER DÖNEM İÇİN GEÇERLİDİR. EĞER RİVÂYET DOĞRU İSE, PEYGAMBERİMİZ "HAYÂTINIZI BOŞA GEÇİRMEYİN. FAKİRLİK, ZENGİNLİK, İHTİYARLIK, ÖLÜM GELMEDEN İYİ AMELLERDE BULUNUN, SONRA İMKÂN BULAMIYABİLİRSİNİZ," DEMEK İSTEMİŞTİR.
AŞAĞIDA İNTERNETTEKİ BİR SİTEDEN ALDIĞIMIZ KÜTÜB-İ SİTTE'DE BULUNAN DECCÂL'LE İLGİLİ HADİS RİVÂYETLERİ VAR. HEM YUKARDAKİ HADİSLERİ DERLEYENLERE, HEM AŞAĞIDAKİLERİ BİR ARAYA GETİRENLERE TEKRAR ŞÜKRANLARIMIZI SUNARIZ. BU YAZIYI HAZIRLAMAMIZDA ONLARIN BÜYÜK KATKISI OLMUŞTUR.
4973 - Şa'bî'nin, Fatıma bintu Kays R.A.'dan nakline göre Fatıma şöyle anlatmıştır: "Resûlullah S.A.V. buyurdular ki:
-"Temîm üd-Dârî hristiyan bir kimse idi. Gelip biat etti ve müslüman oldu. O, benim Mesih Deccâl'den anlattığıma uygun olan bir rivayette bulundu. Bana anlattığına göre, Temîm, bir gemiye binip denize açılmıştı. Yanında Lahm ve Cüzam kabilelerinden otuz kişi vardı. (Hava şartları iyi olmadığı için) onlarla denizin dalgaları bir ay kadar oynadı. Sonunda güneşin battığı esnada denizde bir adaya yanaştılar. Geminin kayıklarına binerek adaya çıktılar. Derken karşılarına çok tüylü kıllı bir hayvan çıktı. Bunlar, tüylerinin çokluğundan hayvanın baş tarafı neresi, arka tarafı neresi anlayamadılar. (Şaşkın şaşkın:)
"Sen necisin, neyin nesisin?" dediler. O cevap verdi:
"Ben cessâseyim!"
"Cessâse nedir?" denildi.
"Ey cemaat! Su manastıra kadar gelin! İçinde bir adam var, o sizin haberinize müştaktır!" dedi.
O, böylece bir adamdan söz edince, biz onun bir şeytan olmasından korktuk. Hemen koşarak manastıra girdik. İçeride bir adam vardı; hilkatçe gördüklerimizin en irisiydi ve elleri boynuna, dizlerinden topuklarına demirle sıkı şekilde bağlanmıştı.
"Vah sana! Kimsin sen?" dedik.
"Benim haberimi alabilmişsiniz. Simdi siz kimsiniz, bana söyleyin!" dedi. Arkadaşlarım:
"Biz bir grup Arab'ız. Bir gemideydik, denizin coşkun bir ânına rastladık. Dalgalar bizi bir ay oynatıp oyaladı. Sonra su adaya yaklaştık, sandallara binip adaya çıktık. Tüylü ve çok kıllı bir hayvanla karşılaştık. Tüyünün çokluğundan başı ne taraf, arkası ne taraf anlayamadık."
"Vah sana, nesin sen?" dedik.
"Ben cessaseyim!" dedi. Biz:
"Cessase de ne?" dedik.
"Manastırdaki su adama gelin, o sizin haberinize pek müştaktır!" dedi. Biz de koşarak sana geldik. Biz onun bir şeytan olmadığından emin olmadığımız için korktuk." dedik. Adam:
"Bana Beysan hurmalığından haber verin!" dedi. Biz:
"Onun neyinden haber soruyorsun?" dedik.
"Ben onun ağacından soruyorum, meyve veriyor mu?" dedi.
"Evet!" dedik.
"Öyleyse meyve vermeme zamanı yakındır!" dedi.
"Bana Taberiye gölünden haber verin!" dedi.
"Onun nesinden haber istiyorsun?" dedik.
"Onun suyunun çekilmesi yakındır!" dedi.
"Bana Züger gözesinden haber verin!" dedi.
"Sen onun neyinden haber istiyorsun?" dedik.
"Gözede su var mıdır? Orada su var mıdır?" dedi.
"Evet, onun çok suyu vardır! Sahipleri onun suyu ile ziraat yapıyorlar!" dedik.
"Ummîlerin peygamberinden bana haber verin? O ne yaptı?" dedi.
"O Mekke'den çıkıp Yesrib'e (Medine'ye) yerleşti" dedik.
"Araplar onunla mukàtele etti mi?" dedi. Biz:
"Evet!" dedik.
"Onlara karşı ne yaptı?" dedi. Biz de, (onu ezmek için) peşine düşen Araplar'a galebe çaldığını, Araplar'ın kendisine itaat ettiklerini haber verdik. (O da bize:)
"Bu, onların itaat etmeleri, kendileri için daha hayırlıdır. Ben şimdi size kendimi tanıtayım: Ben Mesih Deccâl'im. Çıkış için bana izin verilme zamanı yakındır. O zaman çıkıp yeryüzünde dolaşacağım. Kırk gün içinde uğramadığım karye (köy) kalmayacak, Mekke ile Taybe (Medine) hariç. Bu iki şehir bana haramdır. Onlardan birine her ne vakit girmek istersem, elinde yalın kılıç bir melek beni karşılar, benim oraya girmeme mânî olur. Onların her bir geçidinde bir melek vardır, onları korur!" dedi.
Sonra Resûlullah (S.A.V.) çubuğuyla minbere dürterek:
"Bu Taybe'dir! Bu Taybe'dir! Bu Taybe'dir! Ben bunu size anlattım, değil mi?" buyurdular. Halk da:
"Evet!" diye karşılık verdi. Bunun üzerine:
"Temîm id-Dârî'nin rivayetinin benim size ondan (Mesih Deccâl'dan), Mekke ve Medine'den anlattığıma muvafık düşmesi hoşuma gitti. Bilesiniz o Şam denizinde veya Yemen denizindedir. Hayır, doğu tarafındandır. Evet o doğu tarafından zuhur edecektir. O doğu tarafından zuhur edecektir!" buyurdu ve eliyle doğu tarafına işaret etti."
Müslim, Fiten 119, (2942); Ebû Dâvud, Melâhim 15, (4325, 4326); Tirmizî, Fiten 66, (2254).
BU RİVÂYETİN ÜÇ HADİS KİTABINA GİRMESİ, ONUN PALAVRA OLMASINA ENGEL DEĞİL!.. O YÜZDENDİR Kİ BUHÂRÎ'DE YOK!.. ÜSTELİK PEYGAMBERİMİZ TEVRAT VE İNCİL HÜKÜMLERİNİ TASDİK İÇİN GELMİŞ OLMASINA, YÂNİ YAHUDİLER'İN VE HIRİSTİYANLAR'IN DOĞRU İNANÇLARINI TASDİK EDEN KUR'AN-I KERİM'İ TEBLİĞ EDEN KİŞİ OLMASINA RAĞMEN; RİVÂYETTE BİR HIRİSTİYANDAN TASDİK BEKLEYEN DURUMA SOKULMUŞ!.. "Gördünüz mü, o, benim Mesih Deccâl'den anlattığıma uygun olan bir rivayette bulundu. Temîmid-Dârî'nin rivayetinin benim size ondan (Mesih Deccâl'dan), Mekke ve Medine'den anlattığıma muvafık düşmesi hoşuma gitti. Ben bunu size anlattım değil mi?" DEDİĞİ İDDİA EDİLİYOR!.. HÂŞÂ, BÖYLE BİR DURUMU KABUL ETMEMİZ MÜMKÜN DEĞİL!.. ÜSTELİK, "Ben bunu size anlattım," İFÂDESİNE RAĞMEN, PEYGAMBERİN DAHA ÖNCEDEN BÖYLE BİR ŞEY ANLATTIĞINA DÂİR HİÇ BİR YERDE, HİÇ BİR KİTAPTA UYDURUK TA OLSA BİR RİVÂYET YOK!.. HALBUKİ PEYGAMBER KARŞISINDAKİLERE SORUYOR, BU RİVÂYETE NAKLEDEN KİŞİ ORADA OLDUĞUNNA GÖRE, HALK TA ""Evet, anlattın," DİYE SÖZDE TASDİK ETTİĞİNE GÖRE, O ANLATILANIN DA BİR YERLERDE DİLE GELMİŞİ OLMASI GEREKMEZ MİYDİ?.. EĞER BU KONUŞMA HALKIN KARŞISINDA GEÇTİ İSE, UYDURUK HADİS RİVÂYETİNİN BAŞKALARI TARAFINDAN DA DİLE GETİRİLMESİ, TASDİK EDİLMESİ GEREKMEZ MİYDİ?. YOK, BÖYLE BİR ŞEY!.. TIPKI HAZRET-İ ÖMER'İN RECM HUTBESİ GİBİ!.. DİNLEYEN SAHABE ÇOK, NAKLEDEN TEK BİR KİŞİ!..
SON DERECE AÇIK Kİ, BUNU RİVÂYETİ BİR HIRİSTİYAN MUNÂFIK UYDURMUŞ, HEM HIRİSTİYANLAR'A, HEM HIRİSTİYANLAR'IN "ANTI-CHRIST" İNANCINA PUAN KAZANDIRMAK İSTEMİŞ!..
RİVÂYETİN EN PALAVRA KISMI DA BİR TAKIM KİŞİLERİN DECCÂL'İ ORTAYA ÇIKMADAN ÖNCE GÖRMELERİ, KONUŞMALARI!.. EĞER PEYGAMBERİMİZ DECCÂL'İN NE KADAR KÖTÜ OLDUĞUNU ANLATTIYSA, BU KİŞİLER KUZU KUZU ONU DİNLEYECEKLERİNE, KILIÇLARINI ÇEKİP HERİFİ PÂRE PÂRE ETMELERİ GEREKMEZ MİYDİ?..
HELE CESSASE ADLI BAŞI-KIÇI BELLİ OLMAYAN, HAYVANVÂRÎ YARATIĞIN KONUŞTUĞU İDDİÂSI, HÂLÂ AÇILMAMIŞ GÖZLERİ DAHİ AÇACAK NİTELİKTE!..
4982 - Yine Ebû Hüreyre anlatıyor: "Resûlullah (S.A.V.) buyurdular ki:
"Rumlar, A'mak ve Dabık nam mahallere inmedikçe kıyamet kopmaz. Onlara karşı Medine'den bir ordu çıkar. Bunlar o gün arz ehlinin en hayırlılarıdır. Bu ordunun askerleri savaşmak uzere saf saf düzen alınca, Rumlar:
"Bizden esir edilenlerle aramızdan çekilin de, onları öldürelim!" derler. Müslümanlar da:
"Hayır! Vallàhi sizinle kardeşlerimizin arasından çekilmeyiz." derler.
Bunun üzerine (müslümanlar) onlarla harb eder. Bunlardan üçte biri inhizama uğrar. Allah ebediyen bunların tevbesini kabul etmez. Üçte biri katledilir, bunlar Allah indinde şehidlerin en faziletlileridir. Üçte biri de muzaffer olur, bunlar ebediyen fitneye düşmezler. Bunlar Istanbul'u da fethederler.
(Fetihten sonra) bunlar, kılıçlarını zeytin ağacına asmış ganimet taksim ederken, şeytan aralarında şöyle bir nida atar:
"Mesih Deccâl, ailelerinizde sizin yerinizi aldı!"
Bunun üzerine, çıkarlar. Ancak bu haber bâtıldır. Şam'a geldiklerinde (Deccâl) çıkar. Bunlar savaş için hazırlık yapıp safları tanzim ederken, namaz için ikàmet okunur. Derken İsâ ibn-i Meryem iner ve onlara gitmek ister. Allah'ın düşmanı, Hazret-i İsâ'yı görünce, tıpkı tuzun suda erimesi gibi, erir de erir. Eğer bırakacak olsa, (kendi kendine) helâk oluncaya kadar eriyecekti. Ancak Allah onu İsâ A.S. eliyle öldürür; öyle ki onlara, harbesindeki kanını gösterir." Müslim, Fiten 34, (2897).
YİNE İLER-TUTAR TARAFI OLMAYAN TÂRİHLE BAĞDAŞMAYAN BİR RİVÂYET!.. RUMLAR, DOĞU ROMALILARDIR. İSLÂM ORDUSU MUAVİYE ZAMANINDA DAHİ İSTANBUL'A KADAR YÜRÜMÜŞ, FAKAT SONRA GÜNEYDOĞU ANADOLU'DA DAHİ BÂZI ŞEHİRLERİ ROMALILAR'A KAPTIRMIŞTI. RRUMLAR'A, YÂNİ ROMALILAR'A KARŞI ÇIKAN ORDU MEDİNE'DEN DEĞİL; ŞAM'DAN VE DAHA SONRA BAĞDAT'TAN ÇIKMIŞTI. İSTANBUL'UN FETHİ DE 650'LERDE DEĞİL; 1450'LERDEDİR. ARADA 800 YIL VARDIR. NE ROMALILAR'LA İLK SAVAŞTA, NE DE SONRAKİLERDE KIYÂMET KOPMAMIŞTIR. HAA, İSTANBUL'UN FETHİ BÜYÜK BİR DEĞİŞİKLİK YARATTI, HEM HIRİSTİYAN, HEM DE İSLÂM DÜNYÂSINDA KIYÂMET KOPMUŞ GİBİ OLDU," DERSENİZ; DOĞRUDUR. AMA ORTALIKTA NE DECCÂL, NE MERYEM OĞLU İSÂ VARDIR!..
BU OLAYI İLERİSİ İÇİN DÜŞÜNENLER VAR İSE, ESKİ ROMA'YLA HİÇ İLGİLERİ KALMAMIŞ, YARI-OSMANLI HÂLİNE DONÜŞMÜŞ BUGÜNÜN YUNANİSTAN RUMLARI'NIN BÖYLE BİR FAALİYETE GİRİŞECEĞİNE İNANIYORLAR DEMEKTİR Kİ, ALLAH AKIL-FİKİR VERSİN!..
4983 - Yine Ebû Hüreyre anlatıyor: "Resûlullah S.A.V. (bir gün):
"Bir tarafı karada, bir tarafı da denizde olan bir şehir işittiniz mi?" diye sordular.
Oradakiler "Evet!" deyince, şöyle buyurdular:
"İshakoğulları'ndan yetmişbin kişi bu şehre sefer tertiplemedikçe kıyamet kopmaz. Askerler şehre gelince konaklarlar. Ancak silahla savaşmazlar, tek bir ok dahi atmazlar. "Lâ ilâhe illallàhu vallàhu ekber!" derler. Bunun uzerine şehrin deniz tarafı düşer. Sonra askerler ikinci kere, "Lâ ilâhe illallàhu vallàhu ekber!" derler, şehrin diğer tarafı da düşer. Sonra tekrar "Lâ ilâhe illallàhu vallàhu ekber!" derler. Bu sefer onlara kapılar açılır. Oradan şehre girerler ve şehrin ganimetini toplarlar. Ganimetleri aralarında taksim ederlerken, yanlarına bir münâdi gelip, "Deccâl çıktı!" diye bağırır. Askerler her şeyi bırakıp geri dönerler." (Müslim, Fiten 78, 2920)
İLKİ BAŞTAN SONA TUTARSIZ BİR RİVÂYET... BÜTÜN SÂHİL ŞEHİRLERİ "BİR TARAFI KARA, BİR TARAFI DENİZ"DİR!.. İSTANBUL, İZMİR, MERSİN, TRABZON, İSKENDERİYE, HAYFA, AKKA... HER TARAFI DENİZ OLAN İSE ADA ŞEHRİDİR. PEYGAMBER SANKİ DÜNYÂDA BİR TEK "BİR TARAFI DENİZ, BİR TARAFI KARA" OLAN ŞEHİR VARMIŞ GİBİ, SORUYOR, ORADAKİLER DE "EVET," DİYE BU ŞEHRİ BİLDİKLERİNİ BELİRTİYORLAR. BİR TÂNESİ ÇIKIP TA, "YA MUHAMMED, ÖYLE PEK ÇOK ŞEHİR VAR. HANGİSİNİ KASTETTİN?" DİYE SORMUYOR!..
SONRA İSHAKOĞULLARI'NDAN, YÂNİ YAHUDİLER'DEN VEYÂ YAHUDİLER'İN MÜSLÜMAN OLMUŞLARINDAN 70.000 KİŞİ GELİYOR... BUNLAR MÜSLÜMANSA, ORDUNUN HEPSİ YAHUDİ DÖNMESİ... ARALARINDA HİÇ ARAP YOK!.. MÜSLÜMANLAR BİR KÂFİR ŞEHRİNİ Mİ ALMAYA GELMİŞ?.. TAM ALIYORLAR, ORTAYA DECCÂL ÇIKIYOR. ARAP VE YAHUDİLER'İN PEK DÜŞKÜN OLDUKLARI GANİMETİ BİLE BIRAKIP DÖNÜYORLAR... BÖYLE İSE, BU SÂDECE MÜSLÜMANLAR'I İSTANBUL GİBİ BİR ŞEHRİ KUŞATMAKTAN CAYDIRMAK İÇİN UYDURULMUŞU OLABİLİR.
YOK, BU ORDU YAHUDİ İSE, O ZAMAN YAHUDİLER NE DİYE TEKBİR GETİRİYOR? ŞEHİRDEKİ MÜSLÜMANLAR DA NİYE SIRF DÜŞMAN ORDUSU TEKBİR GETİRDİ DİYE KAPILARI AÇIP ONLARI BUYUR EDİYOR?.. MUAVİYE'NİN KUR'AN SAYFALARINI MIZRAĞA TAKIP ALİ'NİN ORDUSU ALDATMASI YETMEDİ Mİ?..
ÜSTELİK DÜŞMAN ELİNE DÜŞEN MÜSLÜMANLAR'I, DECCÂL'İN ORTAYA ÇIKMASI KURTARIYOR!..
BUNLARA İNANAN VARSA, BERİ GELSİN!..
4976 - Ebû Said el-Hudrî'nin anlattığına göre, Resûlullah S.A.V'e Deccâl'den sormuş. O da şu cevabı vermiştir:
"O (Deccâl) çıktığı gün (aynen bir insan gibidir) yemek yer. Ben size, onun hakkında, benden önceki peygamberlerden hiçbirinin kendi ümmetine anlatmadığı hususları anlatacağım:
Onun sağ gözü meshedilmiştir, (görmez), pertlektir, göz hadakası yoktur, sanki hadakası çevrim içinde bir balgam gibidir. Sol gözü de inciden bir yıldız gibidir. Onun beraberinde sanki cennet ve ateşin birer misli vardır. Ancak hakikatta ateşi cennet, suyu da ateştir.
Haberiniz olsun! Onun yanında iki kişi vardır; köy halkını inzar ederler. Bu ikisi köyden çıkınca, Deccâl'in ashabından ilki oraya girer."
(Rezin tahric etmiştir. Hadisin kaynağı yok ise de, hadiste yer alan mefhumların şahidleri Sahihayn ve diğer kaynaklarda çoğunluk itibariyle gelmiştir.)
AL BAKALIM, KAYNAĞI DAHİ OLMAYAN BİR HADİS RİVÂYETİ!.. ÜSTELİK PEYGAMBER, BAŞKA HİÇ BİR PEYGAMBERİN ANLATMADIĞI DETAYLARI VERİYOR!.. MÜMKÜN MÜ?
AYRICA BU RİVÂYETTE DECCÂL'İN İNSAN OLMADIĞI, AMA "AYNEN İNSAN GİBİ YİYİP İÇTİĞİ" İDDİA EDİLİYOR!.. UZAYLI BİLE OLABİLİR!.. İNANANA!..
RİVÂYET DOĞRU OLMASA DA, NAKLEDİLEN SÖZDE DOĞRU BİR HUSUS VAR. BÜTÜN YALANCILARIN, BÜTÜN HİLEKÂRLARIN "GÜZEL" DİYE GÖSTERDİKLERİ, "ÇİRKİN", "İYİ" DİYE LÂNSE ETTİKLERİ "KÖTÜ"DÜR!.. ONLAR ATEŞİ SU, SUYU ATEŞ GİBİ GÖSTERİRLER, İNSANIN BAŞINI BELÂYA SOKARLAR!.. TIPKI BUGÜNKÜ POLİTİKACILARIN SERBEST PİYASA EKONOMİSİNİ "İYİ", DEVLET KURULUŞLARINI "KÖTÜ" GÖSTERDİKLERİ GİBİ!.. TIPKI AVRUPA BİRLİĞİ'Nİ "İYİ", "TÜRK BİRLİĞİ"Nİ, "İSLÂM BİRLİĞİ"Nİ "KÖTÜ" GÖSTERDİKLERİ GİBİ!.. ALLAH BİZİ MUÂSIR DECCÂLLERDEN KORUSUN!
4977 - İbn-i Ömer anlatıyor: "Resûlullah S.A.V. Veda haccı sırasında:
"Halk susup dinlesin!" buyurdular.
Sonra Allah'a hamd ve senâda bulunup, arkadan Mesih ve Deccâl'den uzun uzun söz ettiler ve buyurdular ki:
"Allah'ın gönderdiği her peygamber, ümmetini onunla inzar etti. Nuh Aleyhisselâm ümmetini onunla inzar etti, ondan sonra gelen peygamberler de... O, sizin aranızda çıkacak. Onun hali sizden gizli kalmayacak. Rabbinizin tek gözlü olmadığı size kapalı değildir. O ise sağ gözü kör birisidir. Onun gözü, sanki (salkımdan) dışa fırlamış bir üzüm danesi gibidir. (İki gözünun arasında ke-fe-re yâni kâfir yazılmış olacaktır. Bunu her müslüman okuyacaktır)."
(Buhari, Fiten 27; Müslim, Fiten 100-103, 169-2933)
NE DEMEK "RABBİNİZİN TEK GÖZÜ OLMADIĞI"?... ANLAYAN VAR MI? BİZİM ALLAHIMIZ BASAR'DIR. YÂNİ HER ŞEYİ GÖRÜR!.. TEK GÖZÜ OLMAYAN BİR RAB Mİ VAR?.. EĞER DECCÂL'İ KASTEDİYORSA, NİYE "SAĞ GÖZÜ" DİYOR? DEMEK Kİ DECCÂL TEK GÖZLÜ DEĞİL, SÂDECE BİR GÖZÜ KÖR!.. UYDURAN BU RİVÂYETE BİR DE "VEDÂ HACCI" İBÂRESİNİ EKLEMİŞ Kİ, DAHA ÇOK İNANILSIN!.. PEYGAMBERİMİZİN VEDÂ HACCI HUTBESİ İYİ BİLİNİR. ORADA BÖYLE BİR ŞEY YOK!.. DECCÂL KONUSU ÖNEMLİ OLSAYDI, ONA EKLERDİ.
4975 - Huzeyfe RA anlatıyor: "Resûlullah S.A.V. buyurdular ki:
"Deccal çıktığı vakit, beraberinde su ve ateş vardır. Ancak halkın ateş olarak gördügu tatlı sudur; halkın su olarak gördüğü ise yakıcı bir ateştir. Sizden kim o güne ererse, halkın ateş olarak gördüğüne düşmeyi kabul etsin. Çünkü o, tatlı soğuk sudur."
(Buhari, Fiten 26, Enbiya 50; Müslim, Fiten 105, 2935; Ebû Dâvud, Melâhim 14, 4315)
4572 - Yine Ebû Hüreyre anlatıyor: "Resûlullah S.A.V. buyurdular ki:
"Medine'ye geçit veren dağ gediklerinde (birbiriyle kenetlenmiş) melekler var. (Her gedikte (kınından çekilmiş) kılıçlarıyla bekleyen iki meleğin korumaları sebebiyle Medine'ye ne veba ve ne de Deccâl giremez."
Buhari, Fezailu'l-Medine 9, Tibb 30, Fiten 27; Müslim, Hacc 485, 486, 1379, 1380; Muvatta, Cami' 16, 2, 892; Tirmizi, Fiten 51, 2244).
)Müslim'in rivayetinde şu ziyade var: "Resûlullah S.A.V. buyurdular ki: "Mesih Deccal, doğu tarafından gelir. Kasdı Medine'dir. Uhud'un arka tarafına iner. Derken (Medine'yi bekleyen) melekler, onun yüzünü Şam tarafina çevirirler ve orada helâk olur.")
"Mekke ve Medine hariç Deccâl'in çiğnemeyeceği memleket yoktur. Mekke ve Medine'ye geçit veren yolların herbirinde saf tutmuş melekler vardır, buraları korurlar. (Deccal) es-Sebbiha nam mevkie iner. Sonra Medine ahalisini üc sarsıntı ile sarsar. Bunun üzerine (şehirde bulunan) bütün kâfir ve münafıklar (şehri terkederek Deccâl'e) gelirler."
Buhàrî, Fezailu'l-Medine 9; Müslim, Fiten 123, 2943).
BUNA BENZER UYDURUK RİVÂYETLERİ YUKARIDA VERDİK VE SAFSATALARINI BİRER BİRER AÇIKLADIK. TEKRARLAMIYORUZ.
4974 - Ebû Saidi el-Hudrî RA anlatıyor: "Resûlullah S.A.V. bize Deccâl üzerine uzun bir hadis rivayet etti. Bize anlattıkları meyanında şöyle de demişti:
"Deccâl, Medine geçitlerine girmesi kendisine haram kılınmış olarak çıkacak. Derken (Medine civarındaki) bazı ekimsiz yerlere kadar gelir. O gün insanların en hayırlısi olan --veya en hayırlılarından-- bir kimse onun karşısına çıkar ve:
- "Sen Rasûlullah S.A.V.'in bize haber verdiği Deccâl'sin!" der. Deccâl de (kendi adamlarına):
- "Ben şunu oldürüp sonra da diriltsem ne dersiniz? Bu işte bir şüpheye düşer misiniz?" der. Oradakiler:
- "Hayır!" derler. Deccâl onu öldürür ve sonra diriltir. Diriltildiği zaman, adam:
- "Allah'a yemin olsun. Senin hakkında hiçbir vakit bugünkünden daha basiretli olmamıştım!" der. Deccâl onu tekrar öldüreyim mi diyerek öldürmek isteyecek, fakat musallat edilmeyecek."
(Buhari, Fiten 27, Fedailu'l-Medine 9; Müslim, Fiten 112, 2938)
NERESİNDEN TUTALIM Kİ!... BİR DEFA PEYGAMBER HADİS RİVÂYET ETMEZ!.. PEYGAMBERİN ANLATTIKLARI HADİSTİR, BAŞKALARI ONUN DEDİKLERİNİ RİVÂYET EDER!.. A ALLAH'IN APTALLARI!..
SONRA ÖLDÜREN VE DİRİLTEN ANCAK ALLAH'TIR, VE ONUN İZNİYLE MESİH MERYEM OĞLU İSÂ'DIR... BUNUN DIŞINDA KİMSEYE BU KUDRETİ TANIMADIĞIMIZ GİBİ, BU RİVÂYETE DE İNANMIYORUZ. YARARINI DA GÖRMÜYORUZ. YÂNİ, YÜCE PEYGAMBERİMİZİN İNSANLARA GELECEKTE HİÇ BİR YARARI OLMAYACAK BÖYLE BİR SÖZÜ NİYE ETSİN, DİYORUZ.
7194 - Abdullah ibn-i Mes'ud R.A. anlatıyor:
"Mi'rac gecesinde, Resûlullah S.A.V. Hz. İbrâhim, Hz. Mûsa ve Hz. İsâ ile karşılaştı. Kıyâmeti aralarında müzakere ettiler. Önce Hz. İbrâhim Aleyhisselâm'dan başlayıp ona kıyâmetten sordular. Onun kıyâmet hakkında herhangi bir bilgisi yoktu. Sonra Hz. Musa Aleyhisselâm'a sordular. Kıyâmet hakkında onun da bir bilgisi yoktu. Söz Hz. İsâ Aleyhisselâm'a geldi. O:
"Kıyâmetin kopmasına yakın şeyler (alâmetler) hakkında bana bilgi verildi. Ama Kıyâmetin kopma (vaktini) Allah'tan başka hiç kimse bilemez!" dedi.
Sonra (kıyâmetin alâmetlerinden biri olarak) Deccâl'in çıkmasını anlattı. Şunları söyledi:
"Sonra ben inip onu öldüreceğim ve bundan sonra halk memleketlerine dönecek. Bu defa onların karşısına Ye'cüc ve Me'cüc çıkacak ve her tepeden hızla hücum edecekler. Onlar giderken rastladıkları her suyu icip tüketecekler ve uğrayacakları her şeyi bozup alt-üst edecekler.
Bunun uzerine halk feryad ederek Allah'tan yardım dileyecek. Ben de Ye'cüc ve Me'cüc'ü öldürmesi için Allah'a dua edeceğim. (Duam kabul görecek) ve yer onların (leşlerinin) kokusu ile çok pis kokacak. Ben yine Allah'a dua edeceğim! Allah da bir su gönderecek ve o su, onları taşıyıp denize atacaktır.
Daha sonra dağlar ufaltıp dağıtılacak ve yer, derinin yayılıp genisletildiği gibi yayılıp genişletilecek. İşte şöylenen bu hal vukua gelince, insanlara yakınlığı itibariyle kıyâmetin, ev halkı ne zaman doğumu ile âniden karşılaşacaklarını bilmedikleri hamile kadın gibi olacağı bana bildirildi."
Râvi el-Avvam demiştir ki: "Bunun tasdiki Kitabullah'ta bulunmuştur (Meâlen):
"Nihayet, Ye'cüc ile Me'cüc'ün önündeki sed açıldığında, her tepeden saldırmağa başlarlar." (Enbiya 96).
SÂDECE O ÂYET DEĞİL, BİZİM "KIYÂMET ÂYETLERİ" SAYFAMIZDA VERDİĞİMİZ BÜTÜN ÂYETLER BU RİVÂYETİN BİR KISMINA YANSIMIŞ... AMA KİMSE SORMUYOR: "O ÂYETLERDE NEDEN DECCÂL VE NUZÛL-Ü İSÂ YOK?" DİYE!.. BU RİVÂYETİ UYDURAN İNANILSIN DİYE KUR'AN ÂYETLERİNDEN EKLEMELER YAPMIŞ!.. SONRA ALLAH KATINA ÇIKMAKTA OLAN PEYGAMBER OTURUP TA DİĞER PEYGAMBERLERLE NEDEN KIYÂMETİ MÜZÂKERE ETSİN Kİ?.. HEYECANDAN KALBİ DURMAK ÜZERE OLMASI GEREKİR! AKLINDA ALLAH'TAN BAŞKA ŞEY OLMAMASI GEREKİR!
RAVİ EL AVVAM DA SALAĞIN TEKİ OLMALI Kİ, "TASTİKİ KUR'AN'DA VAR," DİYEREK, DECCÂL RİVÂYETİNİ TASDİK ETMİŞ!.. TASDİKİ OLAN HUSUS, YECÜC-MECÜC MESELESİDİR, DECCÂL DEĞİL!..
4978 - Muhammed ibnül-Münkedir anlatıyor: "Câbir ibn-i Abdullah, İbn-i Sayyad'in Deccâl olduğu hususunda yemin ederdi. Ben:
"--Sen Allah'a yemin de ediyorsun ha!" dedim. Bana şu cevabı verdi:
"--Nasıl etmeyeyim? Ömer ibnül-Hattab R.A.'ın, Rasûlüllah S.A.V.'in yanında İbn-i Sayyad'in Deccâl olduğu hususunda yemin ettiğini işittim. Buna rağmen, S.A.V. kendisini reddetmemişti."
Buhari, I'tisam 23; Müslim, Fiten 94, (4929), Ebû Dâvud, Melahim 16, 4331)
EĞER BU RİVÂYET DOĞRU İSE, Kİ OLABİLİR, DECCÂL DENEN YALANCI, HÂİN, HİLEKÂR, DÜZENBAZ İNSANLARIN HER DEVİRDE OLDUĞU, PEYGAMBERİMİZİN ZAMANINDA BİLE OLDUĞU ANLAŞILIR... BU ANLAYIŞLA DECCÂL'İ KABUL EDERİZ.
4979 - İbn-i Ömer anlatıyor:
"Ömer İbnül-Hattab, ashabdan bir grup içerisinde Rasûlüllah S.A.V.'la birlikte İbn-i Sayyad'a doğru gittiler. Onu, Benî Megale şatosunun yanında çocuklarla oynar buldular. O sıralarda büluğa yaklaşmış durumdaydı. İbn-i Sayyad, S.A.v. eliyle sırtına vuruncaya kadar (onların geldiğini) hissetmedi. S.A.V, omuzuna vurup:
- "Benim Allah'ın Resûlü olduğuma şehadet ediyor musun?" diye sordu. İbn-i Sayyad ona bakıp:
- "Şehadet ederim ki, sen ümmîlerin peygamberisin!" dedi. İbn-i Sayyad da Rasûlullah'a:
- "Sen, benim Allah'ın resûlü olduğuma şehadet eder misin?" dedi. S.A.V. onu reddetti ve:
- "Ben Allah'a ve onun resûllerine iman ettim!" buyurdu ve sonra sordu:
- "Pekiyi, ne görüyorsun?"
- "Bana bir doğru sözlü (sadık), bir de yalancı (kâzib) gelmektedir. " diye cevap verdi. Bunun üzerine S.A.V.:
- "Sana bu iş karıştırıldı! (Sıdkı kizb; kizbi sıdk ile karıştırıyorsun.)" buyurdular. Sonra da S.A.V. ona:
- "Ben senin için (içimde) bir şey sakladım (bil bakalım!)" dedi. İbn-i Sayyad:
- "O dumandır!" diye cevap verdi. S.A.V.:
- "Sus, sen kendi kadrini hiçbir vakit aşamayacaksın!" buyurdular.
Bunun üzerine Hz. Ömer radiyallahu anh:
- "Ey Allah'ın Resûlü! Bana müsâade buyurun, şunun boynunu vurayım!" dedi. S.A.V. de:
- "Eğer (Deccal) bu ise, sen ona musallat edilecek değilsin. Eğer bu Deccal değilse, onu öldürmekte sana bir hayr yok!" buyurdular."
Buhari, Cenâiz 80, Şehâdet 3, Cihad 178, Edeb 97; Müslim, Fiten 85, 95, 2924, 2930; Ebû Dâvud, Melâhim 16, (4329); Tirmizî, Fiten 63, 2250, 56, 2236)
Tirmizî, "Ben senin için (içimde) bir şey sakladım (bil bakalım!)" sözünden sonra şu ibareyi ilâve etti: "'Şimdi sen, semânın apaşikâr bir duman getireceği günü gözetle (Habibim!)' (Duhan 10) ayetini gizlemişti."
BİRİSİ KENDİNE VAHİY GELDİĞİNİ İDDİA ETMİŞ!.. HAZRET-İ ÖMER DE ONU DECCÂL İLÂN ETMİŞ! YÂNİ YALANCI!.. BOYNUNU VURMAK İSTEMİŞ, PEYGAMBER DE İZİN VERMEMİŞ, ÇÜNKÜ YALANCILIĞIN CEZÂSI ÖLÜM DEĞİL!..
İŞTE HADİS RİVÂYETİNİN ÖZÜ BU KADAR!.. TABİİ BÖYLE BİR OLAY CEREYAN ETTİYSE!.. GERİSİ PALAVRA!..
BİR KERE DAHA TEKRAR EDELİM Kİ, BİZ NUZÛL-Ü İSA VE DECCÂL HADİS RİVÂYETLERİNİN HİÇ BİRİNE İNANMIYORUZ, ŞU YUKARIDAKİ SON İKİ TÂNESİ HÂRİÇ!.. ONLAR DA YAŞAYAN YALANCILARLA İLGİLİ!.. GERİ KALANININ HEPSİNİN UYDURMA OLDUĞU KANISINDAYIZ, YANILIYORSAK ALLAH BİZİ AFFETSİN!
ANCAK BU UYDURUK RİVÂYETLERE İNANANLAR OLDUĞU İÇİN, İÇLERİNDE MA'KÛL VE MANTIKLI GÖRÜNEN KISIMLARA YORUMLAR GETİRDİK Kİ; HİÇ DEĞİLSE İNANANLAR YANLIŞ BEKLENTİLER İÇİNE GİRMESİN!..
4980 - Hazret-i Câbir anlatıyor:
"İbn-i Sayyad, Harre savaşı sırasında kaybedildi."
Ebû Dâvud, Melâhim 16, 4332)
7250 - Ebû Said RA anlatıyor: Resûlullah SAS (bir gün) yanımıza geldi. Biz o sırada Mesih Deccal'i müzakere ediyorduk. Dediler ki:
- "Ben size, nazarımda sizin için Mesih Deccal'den daha ürkütücü bir şeyi haber vereyim mi?"
- "Evet! Ey Allah'ın Resûlü, söyleyin!" dedik.
- "Şirk-i hafîdir (gizli şirk). Meselâ, kişi kalkar, namaz kılar, bu namazını kendisine bakanlar sebebiyle güzel kılar. (İşte bu, gizli şirke bir örnektir.)" buyurdular.
5461 - Zeyd ibn-i Sâbit anlatıyor: "Resûlullah S.A.V., bizimle birlikte, Benî Neccar'a ait bir bahçede bulunduğu sırada bindiği katır, onu aniden saptırdı, nerdeyse (sırtından yere) atacaktı. Karşısında beş veya altı kabir vardı. S.A.V. Efendimiz:
- "Bu kabirlerin sahiplerini bilen var mı?" buyurdular. Bir adam:
- "Ben biliyorum!" deyince, S.A.V.:
- "Ne zaman öldüler?" dedi. Adam:
- "Şirk devrinde..." deyince, S.A.V.;
- "Bu ümmet kabirde fitneye mâruz kılınacak. Eğer birbirinizi defnetmemenizden korkmasaydım şahsen işitmekte olduğum kabir azâbını size de işittirmesi için Allah'a dua ederdim." buyurdular ve sonra şunları şöylediler:
- "Kabir azabından Allah'a sığının!" Oradakiler:
- "Kabir azabından Allah'a sığınırız." dediler. S.A.V. :
- "Cehennem azabından da Allah'a sığının!" dedi
- "Cehennem azabından Allah'a sığınırız." dediler.
- "Fitnelerin açık ve kapalı olanından Allah'a sığının!" dedi.
- "Açık ve kapalı her çeşit fitneden Allah'a sığınırız!" dediler.
- "Deccal'in fitnesinden Allah'a sığının!" buyurdu.
- "Deccal'in fitnesinden Allah'a sığınırız." dediler."
(Müslim, Cennet 67, 2867).
1784 - İbn-i Abbas Hazretleri anlatıyor: "Resûlullah S.A.V., teşehhüdden sonra şunu okurdu:
"Allàhümme innî ezü bike min azâbi cehennem, ve ezü bike min azabil-kabri ve ezü bike min fitnetid-deccâl, ve ezü bike min fitnetil-mahyâ vel-memât."
("Allahım, ben cehennem azabından sana sığınırım. Kabir azabından da sana sığınırım. Deccal fitnesinden de sana sığınırım. Hayat ve ölüm fitnesinden de sana sığınırım.")
Ebû Dâvud, Salât 184, 984)
DUA OLUNCA, AKAN SULAR DURUYOR!.. ZÂTEN CEHENNEM AZÂBI, AÇIK-KAPALI FUHUŞLAR KUR'AN-I KERİM'DE VAR, PEYGAMBERİN ONLARDAN ALLAH'A SIĞINMASI, İNSANLARIN DA SIĞINMASINI İSTEMESİ SON DERECE TABİİ!.. BUNA MÂNÂSI TAM ANLAŞILMAMIŞ MECÂZİ KABİR AZÂBI İLE DECCÂL FİTNESİNİ EKLEMİŞLER DİYE DÜŞÜNÜYORUZ!..
5012 - Muaz ibn-i Cebel anlatıyor: Resûlullah S.A.V. (bir gün):
"Beyt-ül Makdis'in imarı Yesrib'in harabıdır. Yesrib'in harabı melhamenin (savaşın) çıkmasıdır. Melhame Istanbul'un fethidir, Istanbul'un fethi Deccal'in çıkmasıdır!" buyurdular.
Sonra elini konuşmakta olduğu kimsenin dizine vurdular ve:
- "Bu şöylediğim kesinlikle hakîkattir. Tıpkı senin burada oturman hak olduğu gibi!" buyurdular. (Muaz burada kendisini kasdetmektedir.)
Ebû Dâvud, Melâhim 3, 4294).
YAHU, İSTANBUL'UN FETHİ HAYIRLI BİR OLAY MI, DEĞİL Mİ?.. HAYIRLI İSE, NİYE ORTAYA DECCAL ÇIKSIN DA, KIYÂMET KOPSUN?.. ÜSTELİK ARADAN 500 YIL GEÇMİŞ, HÂLÂ DECCÂL FALAN ÇIKMAMIŞ!..
GELELİM, BEYT-ÜL MAKDİS VE YESRİB (MEDİNE) MESELESİNE!.. BEYT-ÜL MAKDİS DÂVUD VE SÜLEYMAN PEYGAMBER TARAFINDAN İNŞA EDİLMİŞ, YAHUDİLER AZDIĞI İÇİN YIKILMIŞ!.. BİR DAHA İNŞA EDİLEMEZ!.. EDİLSE DE, EDİLEN BİNÂ BET-ÜL MAKDİS OLMAZ!.. KİM KUTSAYACAK ONU?.. AMA BEYT-ÜL MAKDİS'İN OLDUĞU YERDE HEM MESCİD-İ AKSA, HEM DE KUBBET-ÜS SAHRA VAR, İKİ MUHTEŞEM CÂMİ VAR!.. KUTSANMIŞ EV, ALLAH'IN EVİ ONLAR!..
BİZ DERİZ Kİ, BU HADİS UYDURMASI BU CÂMİLERİN İNŞAI SIRASINA DENK GELİR... ÇÜNKÜ YAHUDİLER O KUTSAL MEKÂNA KENDİ MÂBEDLERİNİ İNŞA ETMEK İSTERLER... MÜSLÜMANLARI BEYT-ÜL MAKDİS YERİNİ ALACAK BİR CÂMİ YAPMAKTAN CAYDIRMAK İÇİN DE "BURAYA CÂMİ YAPARSANIZ, MEDİNE VE MEDİNE'DEKİ MESCİD-İ NEBEVÎ YIKILIR, ÜSTELİK SAVAŞ ÇIKAR," DİYE KORKUTMAYA ÇALIŞMIŞLARDIR!
EN ÖNEMLİ KISIM DA ŞU: NE YAHUDİLER KENDİ MÂBEDLERİNİ İNŞA ETTİLER, NE MEDİNE YIKILDI, AMA ASTANBUL FETHEDİLDİ!.. RİVÂYETİN DE UYDURUK OLDUĞU ORTAYA ÇIKTI!
5013 - Abdullah ibn-i Busr anlatıyor: "Resûlüllah S.A.V. buyurdular ki:
"Melhame ile Medine'nin fethi arasında altı yıl vardir. Yedinci yılda da Mesih Deccal çıkar."
Ebû Dâvud, Melahim 4, 4296; İbn-i Mace, Fiten 35, 4093).
HAYDAAA!.. YAHU, MEDİNE ZÂTEN MÜSLÜMANLARIN ELİNDE!.. 622'DE PEYGAMBERİMİZİN HİCRETİ İLE BİR MÜSLÜMAN KENTİ OLMUŞ!.. İSTANBUL İSE 1453'DE FETHEDİLMİŞ!.. . ARADAN KAÇ YEDİ YIL, KAÇ YEDİYÜZ YIL GEÇTİ, NE GÖKTEN MESİH İNDİ, NE DE MESİH DECCÂL ÇIKTI!.. HEPSİ PALAVRA!..
4812 - Huzeyfe anlatıyor: Resûlullah S.A.V. buyurdular ki:
"Her ümmetin mecûsîleri vardır. Bu ümmetin mecûsîleri 'Kader yoktur!' diyenlerdir. Bunlardan kim ölürse cenazelerinde hazır bulunmayın! Onlardan kim hastalanırsa ona ziyarette bulunmayın! Onlar Deccal bölüğüdür. Onları Deccal'e ilhak etmek, Allah üzerine bir haktır."
Ebû Dâvud, Sunnet 17, 4692)
MECUSÎ "ATEŞE TAPAN" DEMEK!.. HADİ PEYGAMBER BU İFÂDEYİ "ATEŞ EHLİ" ANLAMINDA KULLANDI DİYELİM, DECCÂL NEREDEN ÇIKTI?..
5998 - İbn-i Omer anlatıyor: Resûlullah S.A.V. buyurdular ki:
"İleride genç bir grup ortaya çıkacak. Bunlar Kur'an'ı okuyacaklar, ancak okudukları gırtlaklarından aşağıya geçmeyecek. Onlardan bir grup çıktıkça, kökleri kazınacaktır."
İbn-i Ömer der ki: "Rasûlüllah S.A.V.'in "Onlardan bir grup çıktıkça kökleri kazınacaktır," ibaresini yirmi kereden fazla işittim." (İbn-i Ömer, Rasûlüllah'tan işittiği sözleri şöyle tamamladı: "Nihayet bu cemaatin sürdürdüğü hile ve aldatma esnasında, Deccal çıkacaktır.")
4504 - Hz. Ebû Hüreyre anlatıyor: "Benî Temîm'i, haklarında Resûlullah S.A.V.'dan isittiğim üç şeyden sonra hep sever oldum. Demişti ki:
- "Onlar Deccal'e karşı ümmetimin en şiddetlisidirler."
Onların zekâtları gelmişti. S.A.V. :
- "Bu, kavmimizin zekâtlarıdır!" buyurdular. Hz. Aişe RA'nın yanında onlardan bir esire kadın vardı. Hazret-i Aişe'ye:
- "Onu azâd et, çünkü o, Hazret-i İsmâil evlâtlarındandır!" buyurdular."
(Buhari, Itk 13, Megazi 67; Müslim, Fezailu's-Sahabe 198, 2525)
NE DİYELİM, UYDURAN HADİSİ GÖTÜRÜP HAZRET-İ ÖMER'İN OĞLUNA BAĞLAMIŞ. MİLLET KORKUDAN TİTRİYOR, "REDDEDERSEM CEHENNEMDE YANARIM," DİYE!.. YALNIZ BEN-İ TEMİM KABİLESİ Mİ İSMÂİL SOYUNDAN?.. KUREYŞLİLER, HÂŞİMÎLER NE OLUYOR?..
BİZ DERİZ Kİ, HAZRET-İ MUHAMMED HER İYİ İŞ YAPANI METHETMİŞTİR, BUNU DECCÂL'A BAĞLAMANIN ANLAMI YOK!
35 - Enes anlatıyor: Resûlullah S.A.V. buyurdu ki:
- "Üç şey vardır ki imanın aslındandır:
2. Cihad... Bu, Allah'ın beni peygamber olarak gönderdiği günden, bu ümmetin Deccal'e karşı savaşacak en son ferdine kadar cereyan edecektir. Onu, ne imamın zalim olması, ne de adil olması ortadan kaldıramayacaktır.
3. Kadere iman."
Ebû Dâvud, Cihad 35, 2532)
4492 - İmran ibn-i Husayn RA anlatıyor: Resûlullah S.A.V. buyurdular ki:
- "Ümmetimden bir grup (taife), hak üzerine savaşmaya devam edeceklerdir. Onlar kendilerine meydan okuyanlara karşı muzafferdirler. Öyle ki, bunların sonuncuları Mesih-Deccal'le de savaşırlar."
Ebû Dâvud, Cihad 4, 2484)
İMAN ESASLARININ ARASINA CİHAD KAVRAMININ İÇİNE DECCÂL'İ DE KATAN BU HADİS RİVÂYETLERİNE, ANCAK "YALANLA, DOLANLA, SAHTEKÂRLARLA MÜCÂADELE" ANLAMI VERİLEBİLİR. YOKSA KIYÂMET YAKLAŞIRKEN ORTAYA ÇIKACAK TEK BİR VARLIK DEĞİL!..
1554 - İbn-i Ömer anlatıyor:
- "Resûlullah S.A.V. aramızda olduğu halde biz veda haccından bahsederdik ve veda haccının ne olduğunu bilmezdik. Veda haccında Resûlüllah SAV Allah'a hamd ve sena edip, sonra da Mesih Deccal'i mevzubahis etmişti. Sözü onun hakkında epeyce uzatıp şunları da söylemişti:
- "Allah'ın gönderdiği her peygamber, ümmetini onunla korkuttu. Hazret-i Nuh Aleyhisselâm ve ondan sonra gelen bütün peygamberler onunla korkuttular. Bilesiniz o, aranızdan çıkacaktır. Onun şe'ninden (yapacağı icraatler) hiçbir sey size gizli kalmayacak. Çünkü sizlere gizlemez. Rabbinizin gözü kör değildir, halbuki onun sağ gözü kördür. Onun gözü pertlek bir üzüm gibidir. Haberiniz olsun! Allah sizlere birbirinizin kanını, malını haram kıldı. Bunlar şu günlerinizin, şu beldenizdeki haramlığı gibi haramdır... Acaba tebliğ ettim mi?"
Resûlullah S.A.V.'in bu sorusuna cemaat hep bir ağızdan:
- "Evet..." diye cevap verdi.
Bunun üzerine üç sefer:
- "Ya Rab, şâhid ol! Ya Rab, şâhid ol! Ya Rab şâhid ol!" dedi ve tekrar cemaate yönelerek:
- "Vah size (veya eyvah size)! Benden sonra dönüp birbirlerinizin boyunlarını vuran kâfirler olmayın!" dedi."
Buhàrî, Hac 132, Edeb 43, 95, Hud 9, Diyât 2, Fiten 8; Müslim, İman 119, 66)
DAHA ÖNCE BELİRTTİK... PEMGAPBERİMİZ KOCA BİR CEMAAT ÖNÜNDE KONUŞUYOR, RİVÂYET TEK KİŞİDEN GELİYOR... BÖYLE MÜHİM BİR MEVZUDA BU MÜMKÜN MÜ?.. AT ATABİLDİĞİN KADAR!..
7110 - İbn-i Abbas anlatıyor: Resûlullah S.A.V., Kur'an'dan bir sûre öğretir gibi şu duayı bize öğretmişti:
- "Allahım! Cehennem azabından, kabir azabından, Mesih Deccal'in fitnesinden, hayat ve ölüm fitnesinden sana sığınırım."
7187 - Enes ibn-i Mâlik anlatıyor: Resûlulah S.A.V. buyurdular ki:
- "Şu altı şeyden önce (ahirete bakan) iyi ameller işlemekte acele edin:
1. Günesin battığı yerden doğması,
2. Duhan,
3. Dabbetül-arz,
4. Deccal,
5. Herbirinize mahsus olan ölüm,
6. (Sizin sâlih amelinize mânî olacak) amme hizmeti."
1673 - İbn-i Ömer anlatıyor: Hayır, Allah'a kasem olsun ki, Resûlullah S.A.V. Hazret-i İsâ'nın kızıl çehreli olduğunu söylemedi. Ancak şunu şöyledi:
- "Ben bir keresinde uyumuştum. Rüyamda Beytullah'i tavaf ediyordum. O sırada düz saçlı, kumral benizli, başından su akar vaziyette iki kişiye dayanıp ortalarında gitmekte olan birisini gördüm.
- 'Bu kim?' dedim.
- 'Meryem'in oğlu!' dediler.
Bunun üzerine daha yakından görmek için ilerledim. Kızıl, iri, kıvırcık saçlı, sağ gözü kör, gözü üzüm gibi pertlek bir adam daha vardı.
- 'Bu kim?' dedim.
- 'Bu, Deccal!' dediler. İnsanlardan en çok ona benzeyeni İbn-i Katan'dı."
Zuhrî der ki: "İbn-i Katan, câhiliye devrinde vefat eden Huzaalı bir kimseydi."
(Buhàrî, Tabi 33, 11, Enbiya, 42, Libas 68, Fiten 26, Müslim, İmam 275, 169; Muvatta, Sıfatun-Nebî 2, 2, 920)
KOCA PEYGAMBER BİR RÜYÂ GÖRÜYOR, RÜYÂSINDA HAZRET-İ İSÂ İLE KARŞILAŞIYOR, MİRAÇ'TA GÖRMESİNE RAĞMEN TANIMIYOR!.. SONRA AYNI YERDE DECCÂL'İ GÖRÜYOR, HEM DE BEYTULLAH'I TAVAF EDERKEN!.. ÜÇÜ BİR ARADA KUZU KUZU DURUYORLAR... MÜMKÜN MÜ?.. BİZCE DEĞİL!..
608- Ebû Hüreyre anlatıyor: Resûlüllah S.A.V. buyurdular ki:
- "Kıyametin üç alâmeti vardır, onlar zuhur edince, daha önce inanmamış olanların artık inanmaları da onlara fayda vermez." (En'am, 158)
1. Güneşin battığı yerden doğması,
2. Deccal,
3. Dabbetül-arz."
(Müslim, İman 249, 158; Tirmizî, Tefsir, En'am 3074)
EĞER HAZRET-İ MUHAMMED BÖYLE BİR ŞEY DEMİŞSE, Kİ HÂŞÂ, KUR'AN-I KERİM'E TERS DÜŞMÜŞ OLUR. HANİ DUMAN?.. HANİ YECÜC-MECÜC?.. ONLAR GİTMİŞ, YERİNE DECCÂL GELMİŞ!..
4492 - İmran ibn-i Husayn anlatıyor: Resûlüllah S.A.V. buyurdular ki:
- "Ümmetimden bir grup (taife), hak üzerine savaşmaya devam edeceklerdir. Onlar kendilerine meydan okuyanlara karşı muzafferdirler. Öyle ki, bunların sonuncuları Mesih-Deccal'le de savaşırlar."
(Ebû Dâvud, Cihad 4, 2484)
4216 - Zeyd ibn-i Sabit anlatıyor:
- "Resûlüllah S.A.V. Uhud'a çıktığı zaman, (bir müddet sonra) onunla beraber çıkanlardan bir kısmı geri döndü. (Bunlar hakkında) Resûlüllah S.A.V.'in ashabı ikiye ayrıldı. Bir grup "Bunları öldürelim!" diyordu. Öbür grup ise "Hayır onları öldürmeyelim!" diyordu. Bu ihtilaf üzerine şu âyet nâzil oldu:
- "(Ey Müslümanlar!) Münafıklar hakkında iki fırka olmanız da niye? Allah onları yaptıklarından dolayı başaşağı etmiştir. Allah'ın saptırdığını siz mi yola getirmek istiyorsunuz? Allah'ın saptırdığı kimseye sen hiç yol bulamayacaksın!" (Nisa: 88).
Resûlüllah da şöyle buyurdu:
- "Burası Taybe'dir. Deccal'i sürer çıkarır, tıpkı körüğün, demirin pasını çıkardığı gibi."
(Buhari, Megazi 17, Fedàilu'l-Medine 10, Tefsir, Nisa 15; Müslim, Munafikun 6, 2776); Tirmizi, Tefsir, Nisa 3031)
ÂYET KISMI DOĞRU... DOĞRU DA DECCÂL NEREDEN ÇIKTI?.. BİR DOĞRUYA BİR KAÇ YANLIŞ EKLEMEK POLİTİKACILAR İLE YAHUDİ VE HIRİSTİYAN KÖKENLİ HADİS RİVÂYETÇİLERİN İŞİ!..
DEĞERLİ MÜSLÜMANLAR!.. HAZRET-İ İSÂ'NIN GÖKTEN İNİP MÜSLÜMANLARI KURTARACAĞI, DECCÂL DİYE BİR TEK VARLIĞIN ÇIKIP ORTALIĞI KARIŞTIRACAĞI NE KUR'AN-I KERİM'DE, NE DE SAHİH HADİSLERDE GEÇMEZ!.. MEHDİ İLE NE KASTEDİLDİĞİNİ DE UZUN UZUN ANLATTIK!..
BUNLAR İSLÂM'IN ASLI DEĞİL, FER'İ BİLE DEĞİL!.. BİZLERİ İSLÂM'DAN UZAKLAŞTIRIP KENDİLERİNE BENZETMEK İSTEYEN YAHUDİ VE HIRİSTİYAN KÖKENLİ MÜNÂFIKLARIN UYDURMALARI!..
ONUN İÇİNDİR Kİ, KUR'AN BİZİ UYARIYOR:
- "SEN ONLARIN DİNLERİNE UYMADIKÇA, NE YAHUDİLER,
NE DE HIRİSTİYANLAR SENDEN RÂZI OLMAZLAR."
(BAKARA SÛRESİ, 120. ÂYET)
MESİH BEKLENTİSİ YAHUDİ İNANCIDIR!.. HAZRET-İ İSÂ'NIN TEKRAR GELECEĞİ HIRİSTİYAN İNANCIDIR!.. DECCÂL "ANTI-CHRIST" (İSÂ DÜŞMANI) BİR VARLIKTIR Kİ, HIRİSTİYAN İNANCIDIR!.. İSÂ İLE SAVAŞACAK OLAN ODUR!..
KAPILMAYIN BU İNANÇLARA!..