Hazreti OSMAN'IN kanını dökenler bundan sonra Hazreti ALİ (R.A.) ye dönmüşlerdi.
"ABDULLAH ibni SEBE' İle arkadaşlarının hedefi hakkında
ABDURRAHMAN ibni MALİK.İmam (SABİ)den rivayet ediyor:
"Bunların maksadı İslâmiyet’i berbat etmektir. Nasıl ki Yahudilerden (Sen pol) Hıristiyanlığı tahrif ederek berbat etmişti… Hazreti ALİ bunları ateşe atmış ve nefyetmişti. Sana Yahudilerinden olan ABDULLAH İbni SEBE' bunlardandı. Hazreti ALİ bu adamı Sabata, EBU BEKİR EL-KEROSİ'Yİ Cabiye'ye nefyetmişti. Bunlardan bazıları Hazreti ALİ'YE gelerek (Sen o'sun) demişler, Hazreti ALİ "ben kimim?" demiş onlar "sen Rabbimizsin!" cevabını vermişler. Hazreti ALİ bir ateş yaktırarak onları ateşe attırmıştı…"
"İbni SEBE'nin kurduğu fesat şebekesinin nasıl çalıştığını gösteren şu satırları İbni ESİRİN tarihinden naklediyoruz:
"İbni SEBE' ricat akidesini ve Hazreti ALİ'NİN vasi olduğunu telkinden sonra taraftarlarını ayaklanmağa teşvik etmiş ve onlara:
- Ümeramız aleyhinde söz söylemekle, onlara tecavüz etmekle işe başlayınız. Zâhirde Emri bil maruf, Nehyi anil münker vazifesini ifa ediyormuş gibi davranınız, herkes size temayül etsin… demiş, sonra her tarafa propagandacılarını göndererek merkezlerde ifsat ve idlal ettiği adamlarla muhabere etmiş bunlar gizlice onun propagandasını yapmağa çalışmışlardı.
Bunlar her tarafa yazdıkları mektupları eşyalar içinde saklayarak adamları ile gönderiyor ve her merkezde bulunanlar diğer merkezlerde bulunanları her hallerinden ve hareketlerinden haberdar ediyorlardı. Bu suretle bunlar propagandalarını her tarafa, hatta Medine'ye bile yaymışlardı. Bu propagandalar, ümera aleyhindeki tan ve teşneler o kadar ileri gitmişti ki her şehir ahalisi, başka şehirler hakkında duyduklarına bakarak "oh. biz nimet ve âfiyet içinde imişiz!" derdi."
ABDULLAH ibni SEBE' tayfasını sağdan sola kadar ifrat ve itidal arasında değişik zihniyetlerde ve akidelerde görüyoruz. Bir taraftan Hazreti ALİ'Yİ yalnız ashabın efdali ve ashabı kiramı hayır ile tanıyan (Mufaddile)yi. diğer taraf da Hazreti ALİ'Yİ telih eden grupla karşılaşıyor ve bunların ortasında bütün ashaba seb ve taan eden ekseriyeti teşkil eden merkez gurubu olduğunu müşahede ediyoruz.
"Bunların umdeleri ashabı kirama seb ve ezvacı tahirata taan ve bunlardan teberru ederek Ehli Beyte muhabbet göstermekti. Mufaddile'ye ibni SEBE'nin telkinatı pek fazla hulul etmemiş, (Sebe'ye) onun bütün siyasî telkinlerinin kurbanı olmuş.
(Müellihe) onun hem siyasetini, hem dinî telkinatını temsil etmiş sayılabilir.. Bu müellihe gurubu, ibni SEBE'nin en yakın ve sıkı arkadaşlarını onun belli başlı müritlerini teşkil ediyordu. Bunlardan bir kısmı Hazreti ALİ'NİN İlâhiyetine, bir kısmı ruhu lâhûtînin Hazreti ALİ'NİN bedeni Nasutisine hulul ettiğine mutekit bulunuyor, bundan başka yukarıda anlattığımız gibi onun dünyaya rücu edeceğine kail bulunuyordu.
Bu akide bilahare Rafızî'lerin, bütün eimmei isna-aşerin rücû edeceğine kail olmalarını, bilhassa (İmamı muntazırın) rücû unu beklemelerini intaç etmiştir"
(Asrı Saadet İslam Tarihi, Cilt 30, Sayfa 475. Tercüme Ömer Rıza Doğrul.)
"Hazreti ALİ bir gün evinden çıkarken bu müellihe güruhundan birkaç kişinin kendisine secde ettiklerini görmüş, onlara ne yaptıklarını sormuş ve bunların kendisine "Sen O'sun!" dediklerini hayretle dinleyerek "Ben kimim?" demiş onlar da "Sen ondan gayri bir mabut olmayan Allahsın!" demeleri üzerine, "bu söz küfürdür, bundan tövbe ediniz, yoksa sizi mahvederim." cevabını vermiş ve onlara üç gün mühlet vermişti. Bunlar verilen mühlet zarfında Hakka rücû etmedikleri İçin hazreti ALİ bir beşerî ilâh yapmaya kalkan ve hiç şüphesiz bu hareketi yaparken beşerin zaafından istifade ederek ona Firavun gibi bir mahiyet vererek gururlandırmak İsteyen dal ve mudil adamların yakılmasını emretmişti."
"Hazreti ALİ, ibni SEBE' ve arkadaşlarını Medayin'e nefyetti. Maalesef bu da ayrı bir hata idi. Çünkü İbni SEBE' burada ifsadatını neşir için en müsait muhiti bulmuş, Irak ve Azerbaycan taraflarına adamlarını göndererek tesvilât (çirkin bir şeyi güzel göstererek İğfal etme) ve idlâlâtını neşre devam etmiş ve mezhebinin faaliyetini İdame etmişti."
Bu Yahudi’nin hazırladığı "suikastın birinci safhası, fitneler, fesatlar, ihtilâller, şurişler vücuda getirecek, Müslümanları fırka fırka ayıracak, onları Resulü Ekrem’in ashabından soğutacak, onların rehberliğini imha edecek, suikastın ikinci safhası: Bizzat Peygamberin nam ve nişanını ortadan kaldırarak, onun yerine esatiri (mitolojik) bir takım vasıflarla tanıtacak bir şahsiyet koyacak ve neticede Müslümanlık imha edilmiş olacaktı."
"Bize "ABDULLAH İbni SEBE' ile arkadaşlarının Müslümanlığa Yahudiliği zerk için ve bu suretle Müslümanlara Yahudi âdetlerini kabul ettirmek için uğraştıklarını gösteriyor."
Bu gayretlere bir an bile ara verilmeden devam edildiği ve İslam aleminin ruhuna böylece zehirler döküldüğünü ve bugünkü halimizin hakikî sebebinin bu olduğunu bilmek ve tehlikeye daha fazla tahrip imkânı vermemek lâzımdır. Müslümanlar nefsi taassuplarını bir tarafa bırakıp Efendimiz SAV'İN zamanında olduğu gibi tekrar birlik ve beraberliğe yönelmelilerdir.
Yoksa bugün Yahudi tekrar Müslümanların mezhep, meşrep, grup, cemaat hiziplerini tarihte olduğu gibi kullanıp onları can evinden yakalayıp birbirleriyle çatıştırmanın DEV planlarını sahneye koyma arifesindedir. Allah (c.c.) Yahudi’nin bu tuzağına düşmekten bütün ümmeti muhafaza eylesin.
Türkiye’deki kendilerine Alevî diyen vatandaşlar okuduğu bu satırları iyi düşünüp insaf etmelidirler. Düşünmelidirler ki tarihte bu ateşi kimler yakmıştır ve Müslümanların arasına maksatlı olarak fitneyi kimler sokmuştur. Yahudilerin bütün maksadı Müslümanları bölüp onları birbirleriyle vuruşturup parçalamak sonra da yutmaktır.