23 Nisan 2015

ZİKR VE DEAVAT ZİKİRLER VE DUALAR BÖLÜM BİR İmam-ı Gazali




ZİKR VE DEAVAT ZİKİRLER VE DUALAR
İmam-ı Gazali
 Giriş
dua salavatın fazileti zikir zikrin fazileti Hamd, şefkati şâmil ve rahmeti geniş olan Allah'a mahsustur. O, kendisini zikreden kullarını hayırla yâdeder.
Nitekim Kur'an'da şöyle buyurmaktadır. (İbâdet ederek) beni anın ki, ben de sizi mağfiretimle anayım. (Bakara/152)
Allah Teâlâ şu ayetiyle, hakikî kullarını kendisinden istemeye ve duaya teşvik etmektedir: Bana dua edin, size icâbet edeyim. (Mü'min/60)
Allah Teâlâ şu âyetiyle de muti'âsi, yakın uzak, tüm kullarını her çeşit ihtiyaç ve isteklerini bütün açıklığıyla kendisinden istemeye davet etmektedir:
Ey râsûlüm! Kullarım sana benden sorarlarsa, (onlara bildir ki) şüphesiz ben, (kendilerine) çok yakınımdır. Bana dua edenin duasını kabul ederim. (Bakara/186)
Salât ve selâm, peygamberlerin efendisi Hz. Muhammed'e, âline ve asfîyânın en hayırlısı olan ashabına olsun!
Allah'ın Kitabı'nı okumak hâriç, dille yapılan hiçbir ibadet yoktur ki, Allah'ın zikrinden ve ihtiyaçların hâlis dualarla O'na arzedilmesinden daha faziletli olsun. Bu nedenle önce kısa da olsa zikrin faziletini beyan edeceğiz. Sonra da muayyen zikirler hakkında tafsilât verip duanın faziletini, şart ve âdâbını açıklayacak, din ve dünya hedeflerini içerisine alan ve Rasûlullah'tan vârid olan dualar ile mağfiret ve istiâze hususunda naklolunan duaları ve benzerlerini izah edeceğiz. Bu maksatlar beş bölümde ele alınacaktır.
Birinci Bölüm: Kısa ve uzun olmak üzere zikrin fazileti ve faydaları
İkinci Bölüm: Duanın fazileti ve âdâbı; Hz. Peygamber'den vârid olan bazı duaların, istiğfârın ve Rasûlullah'a getirilen salavât-ı şerîfenin fazileti
Üçüncü Bölüm: Belirli kişilere ve sebeplere atfedilen mensur dualar
Dördüncü Bölüm: Rasûlullah'tan ve ashâb-ı kirâmdan senedleri zikredilmeyen me'sur dualar
Beşinci Bölüm: Bazı önemli hâdiselerin vukûu ânında vârid olan dualar
Bazı Önemli Hâdiselerin Vukûu Ânında Vârid Olan
dua dua nasıl edilir dua ne zaman edilir dualar Sabahleyin ezânı dinlediğin zaman, müezzine karşılık vermek senin için müstehabdır. Nitekim bu durumu daha önce de belirtmiştik. Yine daha önce tuvalete girerken, çıkarken ve abdest alırken okunması gereken duaları Tahâret bölümünde zikretmiştik. O halde mescide gitmek için evden çıktığın zaman şöyle demelisin:
Ey Allahım! Kalbime nûr, dilime nûr, kulağıma nûr, gözüme nûr, arkama nûr, önüme nûr, üstüme nûr ihsan et. Ey Allahım! Bana nûr ver!135
Şu duayı da oku: Ey Allahım! Senden isteyenlerin aşkına ve sana doğru attığım adımların hürmetine senden isterim. Çünkü ben evimden şımarıklık, zulüm, riyâkârlık ve gösteriş için çıkmış değilim. Senin öfkenden korunmak için, senin rızânı elde etme gayesiyle çıktım. Bu bakımdan senden dileğim, beni ateşten kurtarman, günahlarımı affetmendir. Çünkü günâhları senden başka affeden yoktur.136
Evden herhangi bir ihtiyaç için çıktığın takdirde şu duayı oku: Allah'ın ismiyle başlarım! Ey rabbim! Zulmetmekten, zulme uğramaktan, cahillikte bulunmaktan veya herhangi bir cahilin tecâvüzüne mâruz kalmaktan sana sığınırım. Rahmân ve rahîm olan Allah'ın ismiyle başlarım. Günahtan dönüş ve ibâdete yöneliş ancak büyük ve yüce olan Allah'ın kuvvet ve kudretiyle olur. Allah'ın ismiyle başlar ve sadece Allah'a güvenirim.137
Mescidin kapısına varıp içeri girmek istediğin zaman şu duayı oku: Ey Allahım! Hz. Muhammed'e (s.a), âline salât ve selâm eyle ve onları her türlü kötülükten emin kıl. Ey Allahım! Benim bütün günâhımı bana bağışla ve rahmet kapılarını bana aç!138
Câmiye girerken sağ ayağını önce at. Eğer camide alışveriş yapan birisini görürsen ona şöyle de: 'Allah senin ticaretini kârlı kılmasın!' Câmide kaybolan malı hakkında konuşan birisini görürsen Rasûlullah ona şöyle demeyi emretti: 'Allah o kaybolan malını sana iade etmesin'.139
Hz. Peygamber (s.a) 'Sabah namazının iki rek'atını kıldığın zaman şu duayı oku' diye buyurmuştur:140 'Allah'ın ismiyle başlarım! Ey Allahım! Senden, kalbimin hidâyetine vesile olacak bir rahmet talep ediyorum'. Daha önce İbn Abbas'tan, onun da Rasûlullah'tan rivayet buyurduğu gibi duayı sonuna kadar oku!141
Rükûa vardığın zaman şu duayı oku: Ey Allahım! Senin için rükûa vardım. Senden korktum. Sana iman ettim ve yine senin için müslüman oldum. Sana tevekkül ettim. Rabbim sensin. Kulağım, gözüm, iliğim, kemiğim, damarım ve ayaklarımın karar bulmasının sebebi olan kuvvet ve kudretim âlemlerin rabbi olan Allah içindir.142
İstersen şu duayı da okuyabilirsin: (Üç defa) 'Azim olan rabbim, her türlü eksikliklerden münezzehtir'. Veya 'Sübbûhun, kuddusûn, rabb'ul-melâiketi ve'rruh'143 duasını da oku.
Başını rükûdan kaldırırken şöyle de: Allah kendisine hamdedenin hamdini kabul eder. Ey rabbimiz! Göklerin, yerin ve onlardan başka dilediğin herşeyin dolusu kadar hamd sana mahsustur. Ey senâ ve mecdin ehli olan Allah, hepimiz sana kul olduğumuz hâlde kulun en güzel söylediği söz şudur: Senin vermene hiç kimse mâni olamaz. Senin menettiğini de hiç kimse veremez. Senin yanında servet sâhibine serveti hiç de fayda vermez.144
Secdeye vardığın zaman şu duayı oku: Ey Allahım! Sana secde ettim. Sana inandım. Sana teslim oldum. Yüzüm kendisini yaratan, şekillendiren, kulağını delen, gözünü açan rabbine secde etti. Yaratanların en güzeli olan Allah! Bütün eksikliklerden münezzehtir.
Ey Allahım! Karartım ve hayâlim sana secde etti. Kalbim sana inandı. Bana vermiş olduğun nimetlerini itiraf ediyo-rum. Günahkâr olduğumu da itiraf ediyorum. İşte nefsime yapmış olduğum zulüm! Beni bağışla, çünkü senden başka günâhları bağışlayıcı yoktur!145
Veya şöyle de: 'En yüce olan rabbim, her türlü eksiklikten uzaktır'.146 Bu duayı üç defa tekrar etmelisin.
Namazı bitirdiğin zaman şöyle dua et: Yârabbi! Selâm sensin, selâm sendendir. Ey ikrâm ve celâl sahibi! Sen müşriklerin dediğinden münezzehsin!147
Daha önce zikrettiğimiz diğer dualarla da dua edebilirsin. Meclisten kalktığın ve o mecliste yapmış olduğun fuzuli konuşma ve hareketlerin kefareti olsun diye,
bir dua okumak istediğinde şöyle de: Ey Allahım! Seni müşriklerin dediğinden tenzih ederim. Senin hamdine bürünürüm. Senden başka ilah olmadığına şahidlik ederim. Senden mağfiret talep edip, senin kapına yönelirim. Ben kötülük işledim. Nefsime zulmettim. Bu bakımdan beni bağışla. Çünkü günâhları ancak sen bağışlarsın.148
Çarşıya girdiğin zaman şu duayı oku: Allah'tan başka ilah yok. Allah birdir. O'nun ortağı yoktur. Mülk O'nundur. Hamd O'nundur. O, diriltir ve öldürür. Ölümsüz diri ancak O'dur. Hayr O'nun elindedir. O herşeye kâdirdir!149
Devamla şöyle de: Allah'ın ismiyle başlarım. Ey Allahım! Bu çarşının ve bu çarşıda bulunanların hayrını senden isterim.
Ey Allahım! Bu çarşı ve bu çarşıda bulunanların şerrinden sana sığınırım.
Ey Allahım! Yalan yere yemin etmekten veya maddî ve manevî zarar getiren bir alış veriş yapmaktan sana sığınırım!150
Eğer borclu isen şu duayı oku: Ey Allahım! Beni helâlinle haramından ve faziletinle başkasından müstağni kıl!151
Yeni elbise giydiğin zaman şu duayı oku: Ey Allahım! Bana bu elbiseyi giydirdin. Hamd sana mahsustur. Bu elbisenin hayrını ve bu elbise niçin yapılmışsa onun da hayrını senden isterim. Bu elbisenin şerrinden ve niçin yapılmışsa onun şerrinden de sana sığınırım!152
Sevmediğin, uğursuz birşeyi gördüğün zaman şu duayı oku: Ey Allahım! Sevapları senden başkası getiremez. Günahları da senden başkası götüremez. Günâhlardan dönüş ve ibâdete yöneliş ancak Allah'ın kudretiyle mümkündür.153
Hilâli gördüğün zaman şu duayı oku: Ey Allahım! Emniyetle, imanla, iyilikle, selâmetle, İslâm'la, râzı olduğuna ve sevdiğine muvaffak kılmakla ve seni öfkelendiren nesnelerden korumak ile bu Ay'ı üzerimizden geçir. (Ey Ay!) Benim ve senin rabbimiz Allah'tır!154
Şu duayı da okuyabilirsin: Hayr ve rüşd hilâlidir bu hilâl... (Ey Hilâl!) Seni yaratana iman ettim. Ey Allahım! Bu ay'ın ve kaderin hayrını senden isterim. Haşr gününün şerrinden sana sığınırım.155
Bu duadan önce üç defa 'tekbir' getirmelisin. Rüzgâr eserken şöyle demelisin: Ey Allahım! Bu esen rüzgârın hayrını ve bunun içindekilerin hayrını ve bu rüzgar ne ile gönderilmişse onun hayrını senden isterim. Bu rüzgârın şerrinden, içindekilerin şerrinden ve bu rüzgâr ne ile gönderilmişse onun şerrinden sana sığınırım!156
Sana herhangi bir müslümanın vefat ettiği haberi geldiği zaman şu ayetleri okumalısın:
Biz Allah'ın kuluyuz ve (öldükten sonra da) yine ona döneceğiz. (Bakara/156)
Muhakkak biz dönüp rabbimize varacağız! (Zuhruf/14)
Sonra şöyle demelisin: Ey Allahım! Onu iyiler zümresine kaydet. Onun defterini 'İlliyyin'de kıl. Onun zürriyetini kalanlardan kıl!
Ey Allahım! Bizi onun ecrinden mahrum etme. Ondan sonra fitneye uğratma. Bize ve ona günahlarımızı bağışla!157 Sadaka verdiğin zaman şöyle demelisin:
Ey rabbimiz! Bizden (bu hayırlı işi) kabul et. Muhakkak, sen (duamızı) işitici, (niyetimizi) bilicisin. (Bakara/127)
Zarar ettiğin zaman da şöyle de: Umulur ki rabbimiz bize onun yerine daha hayırlısını verir. Muhakkak biz rabbimizden hayır isteyenleriz. (Kalem/32)
Herhangi bir işe başladığın zaman şöyle demelisin: Ey rabbimiz! Bize, tarafından bir rahmet ihsan buyur ve işimizde bize bir başarı hazırla. (Kehf/10)
Ey rabbim! Benim göğsüme genişlik ver. Benim için işimi kolaylaştır.(Tâhâ/25-26)
Göklere baktığın zaman şu ayeti oku: Ey rabbimiz! Sen bunları boşuna yaratmadın. Sen bâtıl şey yaratmaktan münezzehsin. Artık bizi cehennem ateşinden koru. (Âlu İmran/191)
Ne yücedir o Allah ki, gökte burçları (gezegenleri) yaratmıştır ve içerisine bir kandil (güneş), bir de nûrlu ay koymuştur. (Furkan /61)
Gök gürültüsünü dinlediğin zaman şu duayı oku: Gök gürültüsünün hamd ile, meleklerin de korkusundan tesbih ettiği Allah, her türlü eksikliklerden münezzehtir.158
Şimşeklerin çaktığını gördüğün zaman şöyle de: Ey Allahım! Bizleri gazabınla öldürme. Azabınla bizi helâk etme. Bundan önce bize âfiyet ihsan buyur.159 Bu duayı Kâ'b söylemiştir.
Yağmur yağdığı zaman şöylede: Ey Allahım! Bereketli bir su ve faydalı bir yağmur olsun. Ey Allahım! Bu yağmuru 'rahmet yağmuru' kıl. Azap yağmuru kılma!160
Öfkelendiğin zaman şöyle de: Ey Allahım! Günâhımı affeyle. Kalbimin öfkesini gider. Beni, rahmetinden kovulmuş şeytanın şerrinden koru!161
Bir topluluktan korktuğun zaman şu duayı oku: Ey Allahım! Onları sana havale eder ve onların şerrinden sana sığınırız!162
Savaşa gittiğin zaman şu duayı oku: Ey Allahım! Benim güvendiğim ve yardımcım ancak sensin. Sana sığınarak düşmanıma karşı savaşıyorum.163
Kulağın çınladığı zaman, Hz. Peygamber'e salât ve selâm getir ve şöyle de: Beni hayır ile yâd edeni, Allah yâd eylesin!164 Duânın kabul edildiğini gördüğün zaman şöyle de: Hamd, izzet ve celâliyle iyi işlerin tamamlanmasına vesile olan Allah'a mahsustur.165
Duânın kabul edilmesinin geciktiğini görürsen de ki: Her hâl ü kârda hamd Allah'a mahsustur!
Akşam ezânını işittiğinde şu duayı oku: Ey Allahım! Gecenin gelişi ve gündüzün gidişi, sana davet edenin sesi namaza hazırlanma zamanıdır. Senden dileğim, beni bağışlamandır!166
Herhangi bir üzüntüye kapıldığında şöyle de: Ey Allahım! Ben kulunum! Erkek ve dişi kullarının oğluyum. Perçemim kudretindedir. Benim hakkımdaki hükmün geçerlidir. Benim hakkımdaki hükmün âdildir. Zâtına isim olarak seçtiğin veya kitabında inzâl buyurduğun veya kullarından herhangi birisine öğrettiğin veya nezdindeki İlmi gaybda kendi zâtına tahsis ettiğin ismin hürmetine sığınarak, senden Kur'an'ı, kalbimin baharı, göğsümün nuru, üzüntümün cilâsı, hüznümün gidericisi ve kaygımın silicisi kılmanı senden isterim.167
Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur: Herhangi bir müslümana bir üzüntü isabet eder ve o da bu duayı okursa Allah Teâlâ muhakkak onun üzüntüsünü giderir ve o üzüntünün yerini ferahlık ve sevinçle doldurur.
Bunun üzerine Hz. Peygamber'e sorulur: 'Ey Allah'ın Rasûlü! Bu duayı biz de öğrenmeyelim mi?' Resulûllah da şöyle der: 'Evet, bu duayı herkes öğrenmelidir'. Kendinde veya başkasının bedeninde herhangi bir acı olduğu zaman, Hz. Peygamber'in mübârek rukyesiyle rukye et. Çünkü Hz. Peygamber, çıbandan veya yaradan (ağrıdan) şikâyetçi olanın bedenine, önce şehadet parmağını koyar ve sonra şöyle derdi: Allah'ın ismiyle şifâ isterim. Yeryüzünün toprağı hangimizin nefesiyle veya tükürüğü ile birleşirse rabbimizin izniyle hastamıza şifâ bahşedilir.168
Bedeninde hastalık hissettiğin zaman elini acıyan yere koy ve şöyle de: Üç defa 'Bismillâh', yedi defa da 'Allah'ın izzet ve kudretine sığınarak bedenimde hissettiğim hastalığın şerrinden korunur ve sakınırım' de!169
Herhangi bir üzüntü sana isabet ettiği zaman şöyle de: Halîm ve aliyy olan Allah'tan başka ilah yoktur. Büyük arşın sahibi Allah'tan başka ilah yoktur. Yedi kat göğün ve keremli arşın sahibi Allah'tan başka ilah yoktur.170
Uyumak istediğin zaman, önce abdest al, sonra sağ kolunun üzerinde yüzünü kıbleye çevirerek uzan. Uzandıktan sonra, otuzdört defa tekbir (Allahü Ekber), otuzüç defa tesbih (Subhânallah) ve otuzüç defa tahmid (Elhamdulillâh) de. Bunu dedikten sonra şöyle devam et: Ey Allahım! Ben öfkenden rızâna, cezandan affına, senden sana sığınırım.
Ey Allahım! Sana yapılması gereken senâyı yapmaya çalışsam dahi senin yaptığın gibi yapmaya gücüm yetmez.
Ey Allahım! Senin isminle yaşar ve onunla ölürüm.
Ey Allahım! Göklerin ve yerin ve her şeyin rabbi, pâdişahı, tanenin ve çekirdeğin yaratıcısı, Tevrat, İncil ve Kur'an'ın göndericisi, her şer sahibinin şerrinden ve perçemi kudretinde olan her yürüyen canlının şerrinden sana sığınırım. Evvel sensin, senden daha önce birşey yoktur. Âhir de sensin. Senden sonra da birşey yoktur. Zâhir sensin, senin üstünde birşey yoktur. Bâtın sensin, senin önünde birşey yoktur. Borcumu edâ et. Beni fakirlikten zengin kıl.
Ey Allahım! Nefsimi yaratan sensin, onu öldüren de sensin Ölümüm ve dirilişim senindir.
Ey Allahım! Eğer canımı alırsan beni bağışla. Eğer sağ bırakırsan beni koru.
Ey Allahım! Dünya ve âhirette senden âfiyet dilerim. Ey rabbim! Senin ismine sığınarak yanımı yere koyuyorum. Benim günâhımı bana bağışla.
Ey Allahım! Kullarını bir araya topladığın günde beni azabından koru!
Ey Allahım! Nefsimi sana teslim ettim. Yüzümü sana çevirdim. İşimi senin kuvvetine havâle ettim. Sırtımı sana dayadım. Senin rahmetini ister, azabından korkarak sana sığınırım. Senden kurtuluş ve sığınış, ancak yine sana olur. İndirdiğin kitabına ve gönderdiğin peygamberine iman ettim!171
Bu dua senin için duanın en sonuncusu olsun. Çünkü Hz. Peygamber (s.a) böyle emretmiştir ve bu duayı okumadan önce kişi şöyle demelidir: Ey Allahım! Sence en sevimli bulunan saatte beni uyandır. Senin nezdinde en sevimli bulunan amellerde beni çalıştır. Sana mânen yaklaşmayı nasip eyle. Öfkenden beni uzaklaştır. Senden istiyorum, sen bana ver. Senden bağışlanma diliyorum, beni bağışla. Sana dua ediyorum, duamı kabul eyle!172
Sabah ezanında, uykudan uyandığında şöyle de: Hamd, bizi öldürdükten sonra dirilten Allah'a mahsustur. Ölümden sonra dirilip haşrolmak onun huzurunda cereyan eder. Biz sabahladık. Mülk de Allah'ın olduğu halde sabahladı. Azamet ve saltanat Allah'ındır. İzzet ve kudret Allah'ındır. Biz İslâm fıtratı, ihlas kelimesi ve efendimiz Muhammed'in dini üzerine sabahladık. Her türlü küfürden ve isyandan dönerek Hz. İbrahim'in dini üzerine sabahladık ve Hz. İbrahim müşriklerden değildi.
Ey Allahım! Seninle sabahladık, seninle akşamladık. Seninle yaşıyoruz, seninle ölüyoruz ve dönüşlerimiz sanadır.
Ey Allahım! Bizi bugün de her hayra göndermeni diliyorum. Bugün de herhangi, bir kötülük yapmaktan veya herhangi bir kötülüğe bulaşmaktan sana sığınıyoruz. Çünkü sen Kur'an'da şöyle buyurdun: 'O'dur ki, sizleri geceleyin uyutarak ölü gibi yapıyor. Gündüz de yaptığınız işleri biliyor. Sonra takdir edilen ömür tamamlansın diye sizi gündüz uyandırıyor. Nihayet dönüşünüz O'nadır. Sonra O, dünyada yapmış olduğunuz işleri size haber verecektir'. (En'am/60)
Ey Allahım! Ey sabahı yaratan! Geceyi sükûnet yeri kılan! Güneş ve ay'ı 'hesab' (ve takvim başı) yapan! Bugünün hayrını ve bugünde olanların hayrını senden isterim. Onun ve ondakilerin şerrinden sana sığınırım. Allah'ın ismiyle, Allah ne dilerse (o olacaktır). Allah'ın kuvvetinden başka kuvvet yoktur. Allah ne dilerse (o olacaktır). Her nimet Allah'tandır. Allah ne dilerse ( o olacaktır). Hayrın tamamı onun kudretindedir. Allah ne dilerse ( o olacaktır). İnsandan kötülüğü sadece Allah giderir. Rab olarak Allah'a, din olarak İslâm'a, peygamber olarak Hz. Muhammed'e râzı oldum, 'Ey rabbimiz! Ancak sana tevek-kül ettik, sana ibâdete koyulduk ve yalnız sanadır dönüş'. (Mümtehine/4) 173
Kişi akşamladığı zaman aynı duayı okumalıdır. Sadece 'sabahladık' yerine 'akşamladık' ibaresini kullanıp, şöyle demelidir: Allah'ın tastamam kelimelerine ve bütün isimlerine sığınarak bizi yarattığının ve yoktan var ettiğinin şerrinden korumasını dileriz. Her şerlinin şerrinden de ve perçemi senin kudretinde bulunan her canlının şerrinden de sana sığınırım ey Allahım! Muhakkak benim rabbimin gösterdiği yol doğrudur!.174
Kişi aynaya baktığı zaman şu duayı okumalıdır: Benim yaradılışımı tanzim edip dosdoğru bir intizama sokan, yüzümün şeklini şerefli yapıp güzellik veren ve beni müslümanlardan kılan Allah'a hamdolsun.175
Bir hizmetçiyi veya köleyi veya herhangi bir hayvanı satın aldığın zaman perçeminden tutarak şu duayı oku: Allahım! Zât-ı ulûhiyyetinden bu satın aldığımın hayrını ve üzerinde yaratılmış olduğu ahlâkların hayrını talep ederim. Bunun şerrinden ve ahlâklarının şerrinden de sana sığınırım!176
Evlenmekten ötürü herhangi bir kimseyi tebrik ettiğin zaman şöyle demelisin: Allah bereketini sende ve senin üzerinde kılsın. İkinizin arasını hayırla bulup sizi birleştirsin!177
Borcunu alacaklıya verdiğin zaman ona şöyle demelisin: Allah Teâlâ ehlinde ve malında senin için bereket ihsân etsin.
Nitekim Hz. Peygamber (s.a) 'Borcunun karşılığı onu zamanında ödeyip sahibine teşekkür etmektir' buyurmuştur.178
Bu dualar öyle dualardır ki, Allah'ın rızasını kazanmak isteyen bir kimse bunları ezberlemelidir. Bunların dışında kalan sefer, namaz ve abdest dualarını daha önce Hac, Namaz ve Taharet bölümlerinde zikretmiştik.
135) Müslim ve Buharî, (İbn Abbas'tan) 136) İbn Mâce, (Ebu Said el-Hudrî'den hasen bir senedle) 137) İbn Mâce, (Ebu Hüreyre'den) 138) İbn Mâce, (Ebu Hüreyre'den) 139) Tirmizî ve İbn Mâce (Hz. Fâtıma'dan) 140) Müslim, (Ebu Hüreyre'den) 141) Müslim, (Hz. Ali'den) 142) Ebû Dâvud, Tirmizî ve İbn Mâce, (İbn Mes'ud'dan) 143) Müslim, (Hz. Aişe'den) 144) Müslim, (Ebu Said el-Hudrî ve İbn Abbas'tan) 145) Müslim, (Hz. Ali'den) 146) Ebu Dâvud, Tirmizî ve İbn Mâce, (İbn Mes'ud'dan münkatı olarak) 147) Müslim, Sevban'dan) 148) Nesâî, (Râfi b. Hadîc'den hasen bir senedle) 149) Tirmizî, (Hz. Ömer'den garib olarak). Hâkim'e göre sahih'tir. 150) Hâkim, (Büreyde'den) 151) Tirmizî, (hasen ve garib olarak); Hâkim, (Hz. Ali'den sahih olarak) 152) Tirmizî, (hasen ve garib olarak); Hâkim, (Hz. Ali'den sahih olarak) 153) İbn Ebî Şeybe, Ebu Nuaym ve Beyhâki, (Urve b. Amir'den mürsel olarak) 154) Dârimî, (İbn Ömer'den); Tirmizî, (Talha b. Ebî Ubeydullah'dan) 155) Ebu Dâvud, (Katâde'den mürsel olarak) 156) İbn Ebî Şeybe ve İmam Ahmed , (Ubâde b. Sâmit'ten) 157) İbn Sinnî ve İbn Hibban, (Ümmü Seleme'den) 158) İmam Mâlik, Muvatta, (Abdullah b. Zübeyr'den mevkuf olarak) 159) Tirmizî ve Nesâî, (İbn Ömer'den, garib olarak) 160) İbn Mâce ve Nesâî, (sahih bir senedle ) 161) Nesâî, (Said b. Müseyyeb'den mürsel olarak) 162) İbn Sinnî, (Hz. Âişe'den zayıf bir senedle) 163) Ebu Dâvud ve Nesâî, (Ebu Musa'dan sahih bir senedle) 164) Taberânî, İbn Adiy ve İbn Sinnî, (Ebu Râfi'den zayıf bir senedle) 165) Daha önce geçmişti. 166) Tirmizî ve Ebu Dâvud, (garib olarak); Hâkim, (Ümmü Seleme'den son cümlesi hariç) 167) İmam Ahmed, İbn Hibban ve Hâkim, (İbn Mes'ud'dan) 168) Müslim ve Buharî, (Hz. Âişe'den). Allah'ın Rasûlü hastaya bu duayı okurdu. Önce parmağını, tükürüğü ile ıslatır, sonra toprağa sürüp hastanın acıyan yerine sürerdi. Bu durum bir peygambere lâyık bir durumdur. Esrârı çözülmez bir hikmettir. 169) Müslim, (Osman b. Ebi'l-As'dan) 170) Müslim ve Buharî, (İbn Abbas'dan) 171) Müslim, Buharî, Nesâî, Tirmizî ve Deylemî 172) İbn Ebî Dünya, (zayıf bir senedle) 173) İbn Adiy, el-Kâmil, (İbn Abbas'tan) 174) Ebu Şeyh, (Abdurrahman b. Avf tan) 175) Taberânî ve İbn Sinnî, (Enes'ten zayıf bir senedle) 176) Ebu Dâvud ve İbn Mâce, (Amr İbn Şuayb'dan ceyyid bir senedle) 177) Ebu Dâvud, Tirnıizî ve İbn Mâce, (Ebu Hüreyre'den hasen ve sahih bir senedle) 178) Nesâi, (Abdullah b. Ebî Rebi'a'dan
Belirli Kişilere ve Sebeplere Atfedilen Me'sur Dualar
dua Resulullah'ın duası Sabah akşam ve her namazın ardından okunması müstehab olan dualar şunlardır. Rasûlullah'ın Duası Sabah namazının iki rek'at sünnetinden sonra Hz. Peygamber'in (s.a) okuduğu dua hakkında İbn Abbas şöyle der: - Rasûlullah'ın nasıl ibadet ettiğini öğrenip, kendisine bildirmem için babam (Abbas b. Muttalib) beni Rasûlullah'ın evine gönderdi. Hâne-i saâdette akşamlamak üzere Rasûlullah'a gittim. Rasûlullah o gece zevcesi olan teyzem Meymune'nin (Hars'ın kızı) odasında bulunuyordu. Geceleyin Rasûlullah kalkarak namaz kıldı. Sabah namazından evvel iki rek'at sünneti edâ ettikten sonra şöyle dua etti: Ey Allahım! 'Senden nezdindeki bir rahmeti talep ediyorum ki, onunla benim kalbimi hidâyet edip dağınık durumlarımı bir araya getirip ayrı olan hallerimin birleşmesine vesile kılasın. O rahmet ile fitneleri benden uzaklaştırmış, dinimi onunla ıslah etmiş, gizlimi onunla korumuş, hâzırımı onunla yüceltmiş, amelimi onunla geliştirmiş, yüzümü onunla ak etmiş ve yine onun sayesinde bana rüşdümü (dosdoğru yolu seçmek için gerekli temyiz kudretini) ihsân etmiş olasın ve yine o rahmet ile beni her çeşit kötülüklerden masum kılmış olasın.
Ey Allahım! Bana dosdoğru bir iman, kendisinden sonra küfrün yeri ve ihtimali olmayan bir yakîn ihsan eyle ve yine bana bir rahmet ihsân eyle ki, o rahmetin sayesinde dünya ve âhirette senin kerâmetinin şerefine nail olayım.
Ey Allahım! Ben hüküm gününde senden kurtuluşu, şehidlerin mertebelerini, saidlerin hayatını ve düşmanlara galip gelmeyi ve peygamberlerle arkadaş olmayı talep ediyorum.
Ey Allahım! Ben ihtiyacımı sana arzediyorum. Her ne kadar benim görüşüm zayıflamış, kurtuluş yollarım azalmış, amelim kısılmış ise de, ben senin rahmetine muhtacım. O halde her işte kuluna kâfi gelen ve kalplerin mânevi illetlerine şâfî bulunan Allah! Senden istiyorum. Nasıl ki sen, denizlerin arasını karışmaması için ayırıp, muhafaza ediyorsan, beni de ateş azabından, felâket dâvetinden ve kabir fitnesinden koru!
Ey Allahım! Görüşümün kısa olup yetişmediği, amelimin zayıf olup saramadığı şeyi, isteğimin ulaşmadığı hayrı ki sen kullarından kime onu va'detmişsen veya o hayrı ki sen, kullarından kime onu vermişsen- ben onu elde etmek için sana iltica ediyorum. Ey âlemlerin rabbi! Onu senden istiyorum.
Ey Allahım! Bizi hidâyete eren ve başkasını erdirmeye çalışan, dalâlete sapmayan ve dalâlete saptırmayanlardan eyle. Bizi düşmanlarına düşman, dostlarına dost eyle. Bizi öyle bir duruma getir ki, mahlukâtından sana itâat edenleri senin için sevelim ve yine mahlukâtmdan sana muhalefet edenlere, sana düşmanlıkları sebebiyle, düşman olalım.
Ey Allahım! Bu sadece bir duadır, fakat bunu kabul etmek sana düşer. İşte bu yaptığımız çalışma, fakat güvencimiz sadece sanadır. Biz Allah içiniz ve Allah'a döneceğiz. Tâata varmak ve isyandan caymak kuvvet ve kudreti yüce, yüksek, kopmaz ipin sahibi, dosdoğru emrin mâliki olan Allah'ın kudretindedir.
Ey Allahım! Vaîd gününde senden emniyet ister, hulûd (ebediyet) gününde ise rükû ve secdeye varan, daima senin huzurunun şuhûdunda bulunan mukarriblerle beraber cennet isterim. O mukarribler ki, sana vermiş oldukları sözleri yerine getirmişlerdir. Çünkü sen Rahîm ve doğru kullarını çok seven Vedûdsun. Sen istediğini yaparsın. İzzeti (şanına yakışır bir şekilde) giyen Allah her türlü eksiklik ve noksanlıklardan münezzehtir. O daima izzet ile hükmeder. Mecd (cömertlikle) ile giyinmiş ve onunla kullarına nimette bulunmuş Allah her türlü eksikliklerden münezzehtir. Tesbihin sadece kendisine lâyık olduğu Allah, her çeşit noksanlıklardan uzaktır. Fazl ve nimet sahibi olan Allah, her türlü noksanlıklardan münezzehtir. İzzet ve kerem sahibi olan, ilmiyle herşeyi sayıp adedini bilen Allah, her türlü eksikliklerden beridir.
Ey Allahım! Benim kalbimde, kabrimde, kulağımda, gözümde, tüyümde, derimde, etimde, kanımda, kemiğimde, önümde, arkamda, sağımda, solumda, üstümde ve altımda bana nûr ihsân eyle!
Ey Allahım! Nurumu artır. Bana nur ver ve bana nur kıl!120
Duanın Faydası
dua dualar zikir Eğer 'Allah Teâlâ'nın kazâ ve kader-i ilâhîsinin mecrasından zerre kadar sapmadığı ve dönmediği bilinmektedir. O halde duanın faydası nedir?' diyecek olursan, bilmiş ol ki dua ile belânın kalkması da kader-i ilâhîdendir. Bu bakımdan dua, belânın kalkmasının sebebidir. Rahmetin de celbedicisidir. Nitekim kalkan, gelen okların geri çevrilmesinin sebebi; suyun, yerden biten otların bitmesinin sebebi olduğu gibi...
Nasıl ki kalkan, atılan oku geri gönderdiğinden okla çarpışırsa, aynen dua da belâ ile boğuşup çarpışır. Silâh taşınması, Allah'ın kazâ ve kaderini itiraf etmenin şartı değildir. Çünkü Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır: Ey iman edenler! Düşmana karşı hazırlığınızı görün ve silâhlarınızı yanınıza alarak savaşa hazır olun... (Nisa/17)
Yine kazaya inanan bir kimseye, tohumu tarlaya serptikten sonra onu sulamamak şart koşulmaz ki, şöyle denilebilsin: Allah'ın kazâsı ezelden bitkilere taallûk ettiği için tohum biter, yeşerir. Eğer kaza daha önce böyle olmasaydı tohum bitmezdi. Sebepleri müsebbiblere bağlamak göz açıp kapatmak veya ondan daha yakın olan kazânın birinci basamağıdır.
Sebeplerin varlığını tedricen takip eden müsebbiblerin tafsili ise, kaderdir. Madem ki, hayrı takdir eden Allah, onu bir sebeple takdir etmiştir. Elbette takdir ettiği şerrin defi için de bir sebep takdir etmiştir. Bu bakımdan basiret gözü açık bir kimsenin nezdinde bu emirler arasında herhangi bir tenâkuz yoktur. Bütün bu hakikatlerden sonra bilinmeli ki, Zikir bölümünde söylediğimiz fayda duada da vardır. Çünkü dua, kalbin Allah ile hazır bulunmasını ister. Kalbin bu şekilde huzura kavuşması ise ibadetlerin en yüce kısmıdır. İşte bunun için Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur: 'Dua ibâdetin iliğidir'.179
Halk için ekseri âdet şudur ki, kalpleri Allah'ın zikrine, ancak şiddetli ihtiyaçları olduğu ve felâketlere mâruz kaldıkları anda yönelir. Çünkü insanoğlu, herhangi bir şerre mâruz kaldığı zaman, geniş geniş dualar yapar durur. Bu nedenle şiddetli ihtiyaç insanoğlunu duaya muhtaç eder. Dua ise, kalbi yalvarma ve yakarma ile Allah'a döndürmektedir ve böylece dua ile ibadetlerin en şereflisi olan zikir meydana gelir. İşte bu sırra binaendir ki, belâ, önce peygamberlere (a.s), sonra Allah'ın velî kullarına, sonra mertebece daha düşük olanlara ve onlardan sonra gelenlere isabet etmektedir, Çünkü belâ, yalvarış ve yakarış ile kalbi Allah'a yöneltir. Ferdi Allah'ı unutmaktan alıkoyar. Zenginlik ise, birçok işlerde haddi aşmaya sebep olmaktadır. 'Çünkü insanoğlu kendisini müstağni görmekle azgınlık eder!'
İşte zikir ve dualar hususunda anlatacaklarımız bu kadar.... Hayra iletici ve muvaffak kılıcı ancak Allah'tır!
Yemek, sefer, hastaları ziyaret etmek ve sair işler hakkındaki diğer dualar ise inşaallah yeri geldikçe izah edilecektir.
Tevekkül ancak Allah'adır. Kitab'uz-Zikr ve Da'avât (Zikirler ve Dualar) bölümü burada sona erdi. Bunun ardından Allah'ın izniyle Evrad (Virdler) bahsi gelecektir.
Hamd, âlemlerin rabbi olan Allah'a mahsustur. Salât ve selâm Hz. Muhammed'in, âlinin ve ashâbının üzerine olsun!
Duanın Âdâbı
dua duada dikkat edilmesi gerekenler nasıl dua etmeli ne zaman dua edilir Duanın on âdâbı vardır: 1. Şerefli Vakitleri Gözetmek Senenin Arefe gününü, aylardan Ramazan ayını, haftanın cum'a gününü ve saatlerin de seher vaktini gözetmek gibi.,..
Nitekim Allah Teâlâ (c.c) 'Sabahın erken vakitlerinde de istiğfâr ederlerdi' (Zâriyat/18) buyurmaktadır.
Hz. Peygamber (s.a) de şöyle buyurmuştur: Allah Teâlâ her gece dünya semasına iner, bu iniş zamanı gecenin en son üçte birisi kaldığı zamandır. (Zât-ı ulûhiyyetine yakışır ve mahiyeti bizce malûm olmayan) inişi yaptığı zaman şöyle buyurur: 'Benden isteyen var mı ki duasını kabul edeyim? Benden dileyen var mı ki, kendisine dilediğini vereyim? Benden günâhının bağışlanmasını isteyen var mı ki, günâhını affedeyim?'. 66
Hz. Yâkub'un (a.s), kendisinden (Yusuf u kuyuya attıkları için) özür dileyen ve günahlarının affı için Allah'a yalvarmasını rica eden çocuklarına 'Sizin için yakında rabbimden mağfiret dileyeceğim. Çünkü o gafûrdur, rahimdir. (Yusuf/98) deyip tehir etmesinin sebebinin' seher vaktinde dua etmek için olduğu söylenmiştir.
Hz. Yâkub (a.s), seher vaktinde kalkıp dua eder ve bu duayı dinleyen çocukları da arkasında âmin derler. Bunun üzerine Allah Teâlâ kendisine vahiy gönderir ve 'Çocuklarını affettim ve hepsini peygamberlikle vazifelendirdim' buyurur.
2. Şerefli Halleri Fırsat Bilmek Şerefli halleri fırsat bilerek, o hallerde dua etmelidir.
Nitekim Ebu Hüreyre şöyle der: 'Gök kapıları Allah yolunda, Allah'ın düşmanlarıyla çarpışanların safları düşman saflarına yaklaştığı zaman açılır ve yine o kapılar, yağmur yağdığı zaman, farz namazlar için kamet edildiği zaman açılırlar. Bu bakımdan bu vakitlerde dua etmeyi bir ganimet bilin'. Mücâhid de şöyle der: 'Namaz, saatlerin en hayırlısında kılınmış ve kılınmaktadır. Bu nedenle namazların arkasından dua etmeyi ihmal etmeyin'.
Hz. Peygamber de şöyle buyurmuştur: Ezan ve kamet arasında yapılan dua reddolunmaz. (Muhakkak kabul olunur).67
Oruçlu bir kimsenin duası geri çevrilmez.68
Hakîkat açısından vakitlerin şerefi, hâllerin şerefine bağlıdır. Çünkü seher vakti kalbin tasfiyesi, ihlâsı ve teşviş edici engellerden boşalma vaktidir. Arefe ve cuma günleri himmetlerin birleşme, kalplerin ilahî rahmetleri oluk hâlinde elde etmeye yardımlaşma vaktidir. İşte vakitlerin şerefinin sebeplerinden birisi hâllerdir. Bu sebeplerde insanın aklına gelmeyen ve bilgisi bulunmayan daha nice sırlar vardır. Secde hâli de duanın kabul olunmasına uygun hâllerdendir.
Nitekim Ebu Hüreyre, Hz. Peygamber'den (s.a) bu hususta şu hadîsi rivayet etmiştir: Kulun, rabbine en yakın olduğu hâl secde ettiği hâldir. Bu nedenle secdenizde çok dua ediniz!69
İbn Abbas (r.a) Hz. Peygamber'den şu hadîsi rivayet eder: Ben rükû veya secde ederken Kur'an okumaktan menedildim. Rükûda rabbinizi tâzim edin. Secdede ise çok dua edin. Çünkü bu hallerde duanın kabul olunması sair zamanlara nazaran daha kuvvetlidir.70
3. Kıbleye Yönelerek Dua Etmek Kişi, ellerini koltuk altlarının beyazlığı görünecek derecede kaldırmalıdır.
Çünkü Câbir b. Abdullah, Hz. Peygamber'in kıbleye yöneldiğini rivayet ederek şöyle buyurmaktadır: Hz. Peygamber (s.a) Arefe günü vakfe yerine geldi. Kıbleye yönelip güneş batıncaya kadar dua etti.71
Selmân-ı Fârisî de, Rasûlullah'ın şöyle buyurduğunu rivayet ediyor: Muhakkak rabbimiz hicabedici ve kerîmdir. Kulları ellerini dergâh-i izzetine kaldırdıkları zaman o elleri boş çevirmekten hayâ eder.72
Enes de şöyle rivayet eder: Rasûllullah (s.a) duada koltuk altının beyazı görününceye kadar ellerini kaldırır, parmağıyla işaret etmezdi.73
Ebu Hüreyre'nin (r.a) rivayet ettiğine göre, Hz. Peygamber (s.a) dua edip şehâdet parmaklarıyla işaret eden bir insanın yanından geçtiğinde şöyle buyurmuştur: Bir, bir... (iki parmağını birden kaldırma Allah'ın birliğine işaret olan tek parmağını kaldır).74
Ebu Derda (r.a) şöyle demiştir: 'Şu eller zincirlerle bağlanmadan önce kaldırıp onlarla dua edin'. Duadan sonra elleriyle yüzü meshetmek gerekir. Nitekim Hz. Ömer (r.a) şöyle anlatmaktadır:
Hz. Peygamber ellerini duada (göklere) uzattığı zaman onlarla yüzünü meshetmeyince ellerini indirmezdi.75
İbn Abbas (r.a) Hz. Peygamber'in şu şekilde dua ettiğini rivayet etmektedir: Rasûlullah (s.a) dua ettiği zaman, ellerini birleştirir, iç kısımlarını yüzüne doğru tutardı.76
İşte ellerin duada tutulma keyfiyeti bu şekildedir. Dua ederken gözlerini semâya dikilemelidir. Çünkü Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur: Duada gözlerini semâya diken kavimler, ya bu durumdan vazgeçecekler veya (mânen) gözlerinin nûrları sökülecektir.77
4. Sessizce Dua Etmek Dua ederken sesini ne fazla yükseltmeli, ne de iyice kısmalı, ikisi arasında bir tonla dua etmelidir.
Nitekim Ebû Musa el-Eş'arî (r.a) şöyle rivayet eder: Biz Hz. Peygamberle beraber seferden dönüyorduk. Medine'ye yaklaştığımızda Hz. Peygamber tekbir getirdi, ashab da onunla beraber tekbir getirerek seslerini oldukça yükselttiler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurdu:
Ey insanlar! Çağırdığınız Allah, ne sağırdır, ne de gaib. İyi bilin ki, çağırdığınız zat, sizinle bineklerinizin boynu arasındadır; (size herşeyden daha yakındır).78 . Hz. Âişe 'Namazında sesini pek yükseltme, çok da kısma. Bu ikisinin arası bir yol tut' (İsrâ/110) ayetinin tefsirinde 'namazdan gaye duadır' demiştir.
Allah Teâlâ (c.c), peygamberi Zekeriyya'yı (a.s) överek şöyle buyurmuştur: 'O, rabbine gizlice yalvardığı zaman.. (Meryem/3) Başka bir ayet de şöyledir: 'Rabbinize yalvararak ve gizlice dua edin'. (A'raf/55)
5. Duayı Kafiyeli Okumaya Çalışmak Dua edenin hâli, Allah'a yalvaranın hâli gibi olmalıdır. Kafiyeli okumak için kişinin kendisini zorlaması, bu duruma ters düşer.
Nitekim Hz. Peygamber (s.a) bir hadîs-i şerifinde şöyle buyurmuştur: Duada ifrâta kaçan bir kavim gelecektir. Allah Teâlâ da (c.c) şöyle buyurmuştur: Rabbinize yalvararak ve gizlice dua edin. Muhakkak ki Allah, bağırıp çağırarak haddi aşanları sevmez. (A'raf/55)
Bu ayetin tefsirinde "Haddi aşanların duayı kafiyeli okumak hususunda kendilerini zorlayanlar oldukları söylenmiştir. Dua eden kimse için en evlâ ve en iyi şekil, Rasûlullah'tan vârid olan duaları okuyup, onlarla yetinmesidir. Zira onlardan ayrılan bir kimse, çoğu zaman, dua okumada ileri gidip ifrata kaçar.
Bu bakımdan maslahata uygun olmayan şeyleri istemeye kalkışır. O halde herkes güzelce dua etmeyi beceremez. İşte bu sırra binaen Hz. Muaz'dan rivayet edildiğine göre, cennette dahi âlimlere ihtiyaç vardır. Çünkü Allah tarafından cennetliklere 'istediğinizi isteyiniz' diye emir gelir. Bu emri alan cennet ehli, Allah'tan neyi temenni edeceklerini bilemezler. Öyle ki sonunda âlimler kendilerine bu hususu öğretirler...
Hz. Peygamber (s.a) duayı kafiyeli söylemek suretiyle ifrata kaçmayı şu hadîsiyle yasaklamaktadır: Duada seci' yapmaktan (kafiyeli okumaktan) kaçının. 'Ey Allahım! Ben senden cenneti isterim ve cennete yaklaştırıcı söz ve amelleri isterim. Cehennemden sana sığınırım. Ona yaklaştırıcı söz ve amellerden de sana sığınırım' demeniz kâfidir.
Şöyle bir rivayet de nakledilmiştir: 'Benden sonra bir kavim gelecektir: Hem duada, hem de abdest ve gusül hususunda çok ifrata kaçacaklardır'.
Seleften biri, kafiyeli (ve yapmacık bir şekilde) dua eden bir kıssacının yanından geçtiğinde ona şöyle bağırır: Sen, Allah Teâlâ'ya karşı mübalâğa mı yapıyorsun? Ben Allah rızâsı için şehâdet ederim ki, Habib el-Acemî'yi gördüm, dua ederken şu ke-
İlmelerden fazlasını söylemezdi: 'Ey Allahım! Bizi iyiler zümresinden eyle. Ey Allahım! Bizi kıyâmet gününde rezil etme. Ey Allahım! Bizi hayırlı işlere muvaffak kıl..' Halk da her taraftan Habib el-Acemî'nin arkasında dua ederdi ve bu zâtın duasının bereketli olduğu da herkesçe bilinmekteydi.
Seleften biri dua okuyuculara şu tavsiyede bulunmuştur: 'Zillet ve fakirlik diliyle dua et. Fesâhat ve belâgat diliyle dua etme'.
'Âlimler ve abdallar, dualarında yedi kelimeden ne fazla, ne eksik yapmazlar. Bakara suresinin son âyeti de buna şehâdet eder. Çünkü Allah Teâlâ, duanın hiçbir yerinde kullarının yedi kelimeden fazla olan dualarından haber vermemiştir'.
Seci'den maksat tekellüfle konuşmak demektir. Tekellüfle konuşmak ise yalvarış ve yakarışa uygun düşmez. Mutlak seci', kötülenmiş değildir. Çünkü Hz. Peygamber'den vârid olan bir takım dualarda tekellüf olmaksızın kendiliğinden kafiyeli düşen kelimeler mevcuttur.
Hz. Peygamber'in şu duası buna örnek olarak verilebilir: Vaîd gününde senden emniyet, hulûd gününde mukarriblerle cemâlini müşâhede eden, ahdini yerine getiren, secde ve rükû edenlerle beraber senden cennet isterim. Çünkü sen rahim ve vedûdsun. Sen dilediğini yaparsın.79
Buna benzer daha nice dualar ve hadîsler vardır. O halde dua eden bir kimseye gereken şey, Rasûlullah'tan vârid olan dualarla yetinmektir veya tekellüf ve seci' yapmaksızın yalvarış ve yakarış diliyle istediğini Allah'tan talep etmektir. Zira Allah nezdinde en güzel dua yalvarışlı ve yakarışlı duadır.
6. Yalvarış, Korku, İstek ve Sığınma Onlar, hayırlara koşarlar. Umarak ve korkarak bize dua ederler. (Enbiyâ/90)
Rabbinize yalvararak ve gizlice dua edin! (A'raf/55) Hz,
Peygamber (s.a) de şöyle buyurmuştur: Allah Teâlâ bir kulunu sevdiği zaman, onun yalvarış ve yakarışlarını duymak için onu belâlara mübtelâ kılar.80
7. Duanın Kabul Olunacağına Kesinlikle İnanmak Dua hakkındaki ümidine son derece bağlı olmak gerekir.
Nitekim Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur: Sizden herhangi biriniz dua ettiği zaman 'Ey Allahım! Eğer dilersen beni affet, eğer dilersen bana rahmet eyle' demesin. Ancak isteğini kesin bir dille Allah Teâlâ'dan istesin. Çünkü Allah Teâlâ'yı zorlayacak herhangi bir kuvvet ve kudret mevcut değildir.81
Sizden herhangi biriniz dua ettiği zaman, isteğini büyütsün. Çünkü hiçbir şey Allah Teâlâ'nın kuvvet ve kudretine nisbetle büyük değildir. (Yani ne kadar büyük birşey istersen o, kudreti ilâhiyesine nisbeten küçüktür ve verilmesinde herhangi bir zorluk da sözkonusu değildir).82
Kabul edileceğine yüzde yüz inanarak Allah Teâlâ'ya dua ediniz ve biliniz ki, muhakkak Allah Teâlâ, gâfil bir kalpten gelen duayı kabul etmez.83
Süfyan b. Uyeyne şöyle demiştir: Herhangi birinizin daha önce yaptığı kötü hareketleri kendisini dua etmekten alıkoymasın. Çünkü Allah Teâlâ, bütün mahlûkatın şerlisi İblis'in duasını bile kabul etmiştir. "İblis: 'Bana kıyâmete kadar ömür ve mühlet ver' dedi. Allah da: 'Sen mühlet verilenlerdensin' buyurdu". (A'raf/14-15)
8. Duada Israr Ederek, Duayı Üç Defa Tekrarlamak İbn Mes'ud (r.a) Hz. Peygamber'in, dua ettiği zaman duasını üç defa tekrarladığını, Allah'tan istediği zaman istediğini üç defa tekrarladığını söylemektedir.84
Duasının kabul olunmasının geciktiğini görmemesi, (kulun haline) uygun bir durumdur.
Çünkü Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur: Herhangi biriniz acele etmedikçe duası Allah tarafından kabul olunur. Acele etmek şu demektir: 'Ben dua ettim, duam kabul edilmedi'. Bu nedenle ey Allah'ın kulu! Dua ettiğin zaman Allah'tan çokça iste. Çünkü sen kerîm ve cömert bir zâttan istiyorsun. 85
Bir âlim 'Ben yirmi seneden beri Allah'tan bir ihtiyacımı diliyorum. Hâlâ da bana o ihtiyacımı verip de, duamı kabul etmiş değildir. Fakat ben buna rağmen duamın kabul olunmasından ümidimi kesmiş değilim. Ben Allah Teâlâ'dan, beni din ve dünyamda beni ilgilendirmeyen şeyleri terketmeye muvaffak kılmasını istiyorum' demiştir.
Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur: Herhangi biriniz Allah Teâlâ'dan birşey istediği ve o istediğinin kabul olunduğunu anladığı zaman şöyle desin: 'Hamd, salih amellerin ancak nimetiyle tamam olduğu Allah'a mahsustur'. Kimin (duası kabul olunmayıp gecikmiş) ve istediklerinden birşey kendisine verilmemişse şöyle desin: 'Her hâlükârda hamd Allah'a mahsustur'.86
9. Allah'ın Zikriyle Duaya Başlamak Bu bakımdan duanın başlangıcında hemen isteklerini sıralamaya girişmemelidir. Önce zikretmeli, zikirden sonra isteklerini sıralamalıdır. Seleme b. Ekvâ diyor ki: 'Hz. Peygamber (s.a) bütün dualarının başlangıcında mutlaka Sübhane Rabbiye'l Aliyyi'l-A'le'l-Vehhâb derdi'.87
Ebu Süleyman Dârânî şöyle demiştir: Bir kimse, Allah'tan herhangi bir ihtiyacını istemeden önce Hz. Peygamber'e salât ü selâm getirsin. Salât ü selâmdan sonra ihtiyacını arzetsin. İhtiyacını arzettikten sonra da duasını Rasûlullah'a getirilen salâvat-ı şerîfe ile sonuçlandırsın. Çünkü Allah Teâlâ (c.c) duanın başında ve sonunda getirilen salâvat-ı şerîfeleri kabul eder. Bu iki salâvat-ı şerîfeyi kabul edip de onların arasında dergâh-ı izzetine arzolunan ihtiyaçları bırakması, kabul etmemesi onun şânına yakışmaz.
Nitekim Hz. Peygamber'den şöyle rivayet edilmektedir: Siz Allah Teâlâ'dan bir ihtiyacınızı istediğiniz zaman, önce salâvat getirmekle başlayınız. Çünkü Allah Teâlâ'nın şânına yakışmaz ki, kendisinden iki türlü ihtiyaç istendiğinde birisini (salâvat-ı şerîfeyi) kabul edip diğerini reddetsin! 88
10 Duanın Kabul Olunmasının Temeli Bâtınî Edeptir Duanın kabul olunmasının temeli bâtınî edeptir ki o da, tevbe etmek, zulümle aldıklarını geri vermek, bütün varlığıyla Allah Teâlâ'nın ibâdetine yönelmektir. İşte duanın kabul olunmasının en yakın sebebi budur.
Nitekim Ka'b'ul-Ahbâr'dan şöyle rivayet edilir: "Hz. Musa (a.s) zamanında şiddetli bir kıtlık oldu. Musa (a.s) İsrâiloğulları'nı yanına alarak yağmur duasına çıktı. Fakat yağmur yağmadı. Böylece üç defa yağmur duasına çıktı. Yine yağmur yağmadı. Bunun üzerine (müteessir olan) Hz. Musa'ya Allah Teâlâ şöyle vahyetti: 'Sizin içinizde bir dedikoducu olduğu için, ne senin, ne de seninle bareber dua edenlerin dualarını kabul etmem'. Bunun üzerine Musa (a.s) sordu: 'Yârab! O dedikoducu kimdir? Bana göster ki, kendisini aramızdan çıkaralım?' Hz. Musa'nın bu isteği üzerine Allah Teâlâ ikinci defa şöyle vahyetti: 'Ey Musa! Ben sizi kovuculuktan menederken kendim mi kovucu olayım?' Bu müşkil durum karşısında kalan Hz. Musa, İsrailoğulları'na 'Hepiniz birden dedikodudan tevbe edip, Allah Teâlâ'ya sığının' buyurdu. İsrailoğulları da bu kötü fiilden tevbe ettiler. Ondan sonra Allah Teâlâ onlara yağmur ihsan etti".
Said b. Cübeyr şöyle anlatır: "İsrâiloğulları hükümdarlarından birinin zamanında büyük bir kıtlık oldu. Halk yağmur duasına çıktı. Bunun üzerine hükümdar, İsrâiloğulları'na dedi ki: 'Muhakkak ya Allah bize yağmur gönderecek veya biz O'na eziyet vereceğiz'. Kendisine soruldu: 'Nasıl olur da hükmü göklerde bulunan Allah'a eziyet vermeye muktedir olabiliriz?' Hükümdar 'Eğer yağmur vermezse, O'nun velîlerini ve tâat ehlini öldüreceğim. İşte bu, O'nun için eziyettir' dedi. Bunun üzerine dua eden halkın dualarına karşılık Allah Teâlâ bolca yağmur ihsân etti".
Süfyan es-Sevrî şöyle buyurmuştur: "İşittiğime göre İsrâiloğulları yedi sene, üst üste kıtlıkla karşı karşıya kaldılar. Öyle bir hâle geldiler ki, mezbeleliklerden ölü hayvanların leşlerini toplayıp yediler. Çocuklarını yediler. Bu hâl devam ettiği müddetçe dağlara çıkıp ağlarlar, yalvarıp yakarırlardı.
Bunun üzerine Allah Teâlâ onların peygamberlerine vahiy gönderdi: 'Eğer yürüyerek bitkin bir hâlde benim dergâhıma gelip, ayaklarınız yürümekten şerha şerha olup, dizlerinize kadar çıksa, dua için uzanan elleriniz göklere yetişse, dua eden diliniz dua ede ede yorulsa bile, yine de duanızı kabul etmeyeceğim ve yine de ağlayanınıza rahmet etmeyeceğim. Tâ ki, zulümle aldıklarınızı sahiplerine iade etmedikçe..'
Bunun üzerine zulümle alınan bütün mallar ve haklar, sahiplerine iade edildi ve aynı günde yağmur şakır şakır yağmaya başladı".
Mâlik b. Dinar şöyle demiştir: İsrâiloğulları'nda büyük bir kıtlık meydana geldi. Birkaç defa yağmur duasına çıkmalarına rağmen, yağmurun yüzünü göremediler. Bunun üzerine Allah Teâlâ (c.c), peygamberlerine şöyle vahiy gönderdi: 'Onlara söyle ki, sizler necis bedenlerinizle benim huzuruma geliyorsunuz. Kana boyanmış ellerinizi benim dergâhıma uzatıyorsunuz. Mideleriniz haramla dolu olduğu hâlde geliyorsunuz. Şimdi ise benim gazabım sizin üzerinize daha da artar. Bu durumda bana gelmeniz sizi gittikçe benden uzaklaştırır; (bu söylediklerimden tevbe eder gelirseniz, o zaman size rahmet ederim. Aksi takdirde rahmetin yüzünü göremezsiniz)'.
Ebu Sıddîk en-Nâci der ki: "Hz. Süleyman (a.s), bir ara yağmur duasına çıktı. Çöle giderken sırt üstü yatmış, ayaklarını göklere doğru uzatmış bir karınca gördü ve o karınca şöyle diyordu: 'Ey Allahım! Ben senin mahlûkatın içinde zayıf bir mahlûkum. Senin rızkın olmazsa helâk olurum. Çünkü hiçbir zaman senin rızkından müstağni değiliz. O hâlde bizi başkasının günâhından ötürü helâk etme'. Bu manzarayı müşâhede eden Süleyman (a.s) herşeyden habersiz bulunan cemâata 'Dönün! Dua etmenize artık ihtiyaç kalmadı. Başkasının duası bereketiyle Allah size de yağmur ihsân edecektir' dedi".
Evzâî şöyle anlatır: "Halk yağmur duasına çıktı. Yağmur duasına çıkan kitleye Bilâl b. Sa'd b. Ebî Vakkas kalkıp bir hutbe okudu: Hutbesinin başında Allah'a hamdü senâ ettikten sonra şöyle devam etti: 'Ey burada hazır bulunanlar! Siz günahkâr olduğunuzu ikrar etmez misiniz?' Hazır bulunanlar 'Evet, günahkâr olduğumuzu ikrâr ederiz' dediler.
Bunun üzerine şöyle devam etti: 'Ey Allahım! Biz senin şöyle buyurduğunu işittik: İyilik edenleri ayıplamaya bir yol yoktur' (Tevbe/91). İşte biz de günahkâr olduğumuzu ikrar ettik. Senin affın bizim gibilere olmazsa acaba kime olacaktır? Ey Allahım! Bizi affeyle! Bize rahmetini ihsân eyle! Bize yağmur gönder'. Bu duadan sonra ellerini cemaatla beraber kaldırdı ve derhal yağmur yağmaya başladı".
Mâlik b. Dinar'a 'Bizim için rabbine dua et!' denildiğinde, Mâlik şöyle demiştir: 'Siz yağmurun geciktiğini görüyorsunuz. Bense fiillerinizden ötürü taş yağmasının geciktiğini görüyorum'.
Rivayet edildiğine göre, Hz. İsâ (a.s) çıkıp yağmur duasında bu-lundu. Yağmurun yağmamasından rahatsız olan cemaate Hz. İsâ şöyle dedi: 'Sizin içinizde hayatında bir günah bile işleyen kimse varsa, o bizden ayrılıp gitsin'. Bunun üzerine bütün herkes dönüp gitti ve Hz. İsâ ile çölde bir tek kişi kaldı. Hz. İsâ o kalan kişiye 'Senin hiç günâhın yok mu?' dedi. Kişi 'Allah'a yemin ederim ki ben şundan başka bir günâhım olduğunu bilmiyorum: Bir gün namaz kılıyordum. Yanımdan bir kadın geçti. Şu gözümle ona baktım. Fakat o gittikten sonra ona bakan gözüme parmağımı soktum, gözümü çıkarıp attım' karşılığını verdi. Bunun üzerine İsâ (a.s), adama şöyle dedi: 'Sen dua edip Allah'tan iste. Ben de duana âmin diyeyim'.89 O kişi dua etti. (Hz. İsâ da âmin dedi). Bunun üzerine bulutlar toplanmaya başladı. Yağmur yağdı ve insanlar da böylece kıtlıktan kurtuldu.
Yahyâ el-Gassâni şöyle anlatır: "Hz. Dâvud'un zamanında halk kıtlığa yakalandı. Aralarında üç âlim seçtiler. Bu âlimleri yağmur duasına çıkardılar ki Allah onların yüzüsuyu hürmetine yağmur versin. Bu âlimlerden biri şöyle dua etti: 'Ey Allahım! Senin, Tevrat'ta verdiğin hükme göre bizim, bize zulmedenleri affetmemiz gerek. Ey Allahım! İşte biz kendi nefislerimize zulmettik. Affetmeyi emreden sen de bizi affeyle!' İkinci âlimin duası şöyleydi: 'Ey Allahım!Sen Tevrat'ta 'kölelerimizi âzâd etmemizi' bize emrediyorsun. Ey Allahım! Bizler de senin köleleriniz. Bu bakımdan bizleri âzâd eyle'. Üçüncü âlim de şöyle dua eder: 'Ey Allahım! Sen Tevrat'ta 'miskin ve fakirleri kapımıza geldikleri zaman onları boş çevirmememizi' emrediyorsun. Ey Allahım! İşte biz de senin miskinleriniz. Senin kapında durmuşuz. Bu bakımdan bizim dualarımızı geri çevirme. Bu dualardan sonra yağmur yağmaya başlar".
Atâ es-Sülemî şöyle anlatır: Bir ara yağmurdan mahrum kaldık. Yağmur duasına çıktık. Bir de ne göreyim, Sa'd el-Mecnun (Deli Sa'd) diye tanınan biri mezarlar arasında dolaşmaktadır. - Ey Atâ! Bugün mahşer günü mü? Yoksa bugün mezarlarda yatan ölüler mi dirildiler? - Hayır. Böyle birşey yok. Fakat biz yağmurdan mahrum kaldık. Yağmur duası için çıktık. - Ey Atâ! Siz toprağa bağlı kalplerle mi, yoksa göklere bağlı kalplerle mi buraya geldiniz? - Göklere bağlı kalplerle... - Heyhât! Ey Atâ! Çıkanlara de çıkmasınlar. Çünkü Nâkid (olan Allah) basiret sâhibidir; (herkesin ne olduğunu, olduğu gibi bilir). Bu sözü söyledikten sonra gözlerini semâya dikerek şöyle dedi: Ey İlâhım! Seyyidim ve Mevlâm! Kullarının günâhından ötürü memleketini helâke götürme. İsimlerinin gizli sırrı ile tecellî eyle. Perdelerin örttüğü nimetlerin hürmetine, memleketini Kana kana sulandıracak, kullarına yeniden hayat bahşedecek tatlı ve bol bir su ile bizi sevindir. Ey herşeye kâdir olan!
Atâ der ki: Sa'd'in duası bitmeden önce bulutlar gürlemeye başladı, sağa sola şimşekler çaktı. Bardaktan boşanırcasına yağmur geldi. Bu manzarayı müşahede eden Sa'd, sırtını bize çevirip yoluna devam ederken şunları söyledi: Abidler ve zâhidler felâh bulmuşlardır. Çünkü onlar içlerini mevlâlarnın hâtırı için aç bırakmaktadırlar. Çünkü onlar mevlâlarının sevgisinden hasta gözlerini uykusuz bırakırlar. Geceler biter, onlar hâlâ uykusuzdur. Allah'ın ibâdeti onları o derece meşgul etmiştir ki, halk onların deli olduğunu zanneder.
İbn Mübârek şöyle anlatır: "'Şiddetli kıtlık olan bir senede Medine-i Münevvere'ye geldim. Halk çıkmış yağmur istiyordu. Ben de kendilerine katıldım. Biz bu durumdayken ansızın simsiyah bir köle, sırtında âdi bir ketenden yapılmış iki elbise olduğu halde çıkageldi Elbiselerden birini izâr (göbekten aşağıyı örten elbise) yapmış, diğerini de omuzuna atmıştı. Geldi tam benim yanıma oturdu. Şöyle fısıldadığını duydum: 'Ey Rabbim! Günahların çokluğu, kötü amellerin bolluğu, senin nezdinde yüzleri eskitmiş midir? Sen kullarını te'dib için bize yağmur vermedin. Ey vekar sâhibi halîm Allah! Ey kullarının kendisinden iyilikten başka birşey görmedikleri rabbim! Senden yağmur istiyorum. Şu anda, şu anda senden yağmur vermeni istiyorum'. O 'şu anda, şu anda' sözünü tekrarlamakta iken, bir de ne göreyim, berrak gökler bulutlarla doldu, her taraftan sağanak hâlinde yağmurlar yağmaya başladı.
İbn Mübârek sözlerine şöyle devam eder: "Bu manzarayı müşahede ettikten sonra Fudayl b. İyâz'ın yanına geldim. Bana dedi ki: 'Neden seni böyle üzgün görüyorum?' Fudayl'a 'Yarışta bizi geçen, bizim değil de başkasının eliyle olan bir iş beni üzdü' dedim ve kendisine durumu anlattım. Bunu dinleyen Fudayl, heyecandan bağırıp bayıldı".
Rivayet edildiğine göre, Hz. Ömer (r.a) kıtlık senesinde Resulullah'ın amcası Hz. Abbas'ı şefâatçi yaparak Allah Teâlâ'dan yağmur dilemiştir. Hz. Ömer duasını bitirdikten sonra Abbas (r.a) şöyle demiştir: Ey Allahım! Göklerden gelen her belâ mutlaka bir günahtan ötürüdür ve o belânın giderilmesi mutlaka tevbeye bağlıdır. Senin Rasûl-i Zişân'ın ashâbı, ona yakınlığımdan ötürü benimle senin dergâhına gelmiş bulunuyorlar. İşte bunlar ellerimizdir. Günahlarla beraber senin dergâhına uzatılmışlardır. Şunlar da alınlarımızdır, tevbe ile beraber gelmişlerdir. Sen ise koruyucusun. Sürünün içinde kaybolanı elbette ki ihmâl etmezsin. Ayağı kırılmışı heder olacak bir yerde bırakmazsın. Küçükler yana yakıla seni çağırıyorlar. Yaşlılar rikkat ve heyecana gelmişlerdir. Çeşitli sesler sıkıntı hâllerini senin dergâh-ı izzetine şikayet etmektedirler. Sen ise sırdan daha gizlisini de bilensin. Ey Allahım! Onlar ümitsiz olup, bundan dolayı helâk olmazdan önce, merhametinle onlara yağmur gönder. Çünkü senin rahmetinden ancak kâfirler ümit keserler. (Râvi diyor ki:) Hz. Abbas, duasını daha bitirmeden dağlar kadar bulutlar göründü ve oluk gibi yağmur boşanmaya başladı).
66) Müslim ve Buhârî, (Ebu Hüreyre'den) 67) Ebu Dâvud, Nesâî, Tirmizî, (Enes'ten). İbn Adiy'e göre zayıftır. 68) Tirmizî, (hasen olarak) 69) Müslim 70) Müslim 71) Müslim ve Nesâî, (Usâme b. Zeyd'den) 72) Ebu Dâvud, Tirmizî, İbn Mâce VG Hâkim 73) Müslim 74) Nesâî, (hasen olarak); İbn Mâce ve Hâkim, (sahih senedle) 75) Tirmizî, {garib olarak); Hâkim, Müstedrek 76) Taberânî, el-Kebir, (zayıf bir senedle) 77) Müslim, (Ebu Hüreyre'den) 78) Müslim ve Buhârî 80) Deylemî, (Enes'ten) 81) Müslim ve Buhârî, (Ebu Hüreyre'den) 82) İbn Hibban, (Ebu Hüreyre'den) 83) Tirmizî (Ebu Hüreyre'den). Garib olduğunu belirtmiştir. 84) Müslim; hadisin sonu: Buharî ve Müslim 85) Müslim ve Buharî, (Ebu Hüreyre'den) 86) Beyhakî, (Ebu Hüreyre'den); Hâkim, (Hz. Âişe'den benzerini zayıf bir senedle) 87) İmam Ahmed ve Hâkim 88) İmam Irakî merfû olarak bu hadisi görmediğini ancak Ebu Derdâ'dan mevkûf olarak rivayet edildiğini söylüyor. (Ebu Tâlib el-Mekkî rivayet etmiştir) 89) Bu hüküm Kur'an'a göre değildir. Çünkü Kur'an'da haram bakışın kefâreti sadece tevbe etmektir. Buradaki hüküm, eski şeriatlara âit olmalıdır. (Mütercim)
=== Duânın Âdâbı, Fazileti ve Bazı Me'sur Duaların, İstiğfâr ve Salavât-ı Şerîfelerin Fazileti dua duanın fazileti === Duanın Fazileti Ayetler Ey Rasûlüm! Kullarım sana benden sorarlarsa, (onlara bil-dir ki) şüphesiz ben (kendilerine) çok yakınımdır. Bana dua edenin duasını kabul ederim. (Bakara/186)
Rabbinize, yalvararak ve gizlice dua edin. Muhakkak ki Allah (bağırıp çağırarak) haddi aşanları sevmez. (A'raf/55)
Rabbiniz 'Bana dua edin, size icabet edeyim. Bana ibâdet etmekten büyüklenip yüz çevirenler muhakkak ki aşağılanarak cehenneme gireceklerdir' buyurdu. (Mü'min/60)
De ki: 'İster Allah, ister Rahmân diye çağırın. Hangisini derseniz deyin, en güzel isimler O'nundur'. (İsrâ/110)
Hadîsler Nu'man b. Beşir, Hz. Peygamber'den şu hadîsi rivayet eder: Hz. Peygamber bir gün 'Dua, ibâdetin tâ kendisidir' buyurduktan sonra "Rabbiniz 'Bana dua edin, size icabet edeyim' buyurmuştur" (Mü'min/60) ayetini okudu. 61
Dua, ibâdetin beyni ve iliğidir.62
Ebu Hüreyre Hz. Peygamber'den şu hadîsi rivayet eder: Allah nezdinde duadan daha şerefli hiçbir ibadet yoktur. 63
Kul, dua ile şu üç şeyden muhakkak birisini elde eder: a) Ya kendisi için affedilen günâh, b) Kendisine dünyada iken verilen bir hayır, c) Kendisi için azık olarak ayrılmış ve âhirette alacağı bir hayır.64
Ebu Zer (r.a) şöyle buyurmuştur: 'Yemeğe ne kadar tuz gerekiyorsa, hayırlı işlerde de o kadar dua yeterlidir'.
Allah Teâlâ'dan fazlını isteyiniz. Çünkü Allah Teâlâ, kendisinden istenmesini sever. İbâdetin en faziletlisi ise, neticeden memnun olmayı beklemektir! 65
61) Sünen sahipleri ve Hâkim 62) Tirmizî, (Enes'ten garib olarak) 63) Tirmizî, (garib olarak); İbn Mâce, İbn Hibban ve Hâkim 64) Deylemî, (Enes'ten) 65) Tirmizî, (İbn Mes'ud'dan)
Hz. Peygamber'den Vârid Olan İstiâzeler
Ey Allahım! Cimrilikten, korkaklıktan sana sığınırım. İhtiyarlığın son sınırına varmaktan sana sığınırım. Dünyanın fitnesinden, kabrin azabından sana sığınırım.
Ey Allahım! Kötülüğe götüren tamahkârlıktan, normal ola-rak istenilmeyen tamahkârlıktan, olacağı ümit edilmeyen herhangi bir şeyi istemekten sana sığınırım.
Ey Allahım! Fayda vermeyen ilimden, korkmayan kalpten, kabul olunmayan duadan ve doymayan nefisten sana sığınırım. En kötü arkadaş olan açlıktan ve hıyânetten sana sığınırım. Çünkü hıyânet kişinin gizlediği en kötü şeydir. Tembellik, cimrilik, korku ve fazla ihtiyarlıktan sana sığınırım. Şuuru kaybedercesine ihtiyar olup hayatın en güç dönemine varmaktan, Deccal'in fitnesinden ve kabir azabından sana sığınırım. Hayat ve ölümün fitnesinden sana sığınırım.
Ey Allahım! Senden yalvaran kalpler, itaat edip tevâzu gösteren ve tevbe ile yoluna dönüş yapan fertler olmayı istiyoruz.
Ey Allahım! Bol rahmetinden, rahmetini gerektiren şeylerden, her günahtan uzak kalmayı, her iyilikten ganimet elde etmeyi, cennet ile muzaffer olmayı ve ateşten kurtulmayı senden istiyorum.
Ey Allahım! Helâk olmaktan sana sığınırım. Üzüntüden, boğulmaktan ve yıkıntılar altında kalıp ölmekten sana sığınırım. Dünya peşinde ölmekten sana sığınırım.
Ey Allahım! Bildiklerimin ve bilmediklerimin şerrinden sana sığınırım..
Ey Allahım! Beni ahlâkın kötülerinden, amelin münkerinden, devâ ve hevâların düşüklerinden koru.
Ey Allahım! Ben belânın yorgunluğundan, şekâvetin yetişmesinden, kazanın kötülüğünden ve düşmanların sevinmesinden sana sığınırım.
Ey Allahım! Küfürden, borç ve fakirlikten sana sığınırım. Cehennem azâbından ve Deccal fitnesinden sana sığınırım.
Ey Allahım! Kulağımın, gözümün, dilimin, kalbimin ve şehvetimin şerrinden sana sığınırım.
Ey Allahım! Devamlı komşum olan kötü komşunun şerrinden sana sığınırım.
Ey Allahım! Kalbin katılaşmasından, gafletten, ihtiyaçtan, zillet ve meskenetten sana sığınırım. Küfürden, fâsıklıktan, hakka muhalefet etmekten, münâfıklıktan, kötü ahlâktan, rızık darlığından, şöhretten, riyâdan sana sığınırım. Hakkı dinlememekten, dilsiz olmaktan, deli olmaktan, kör olmak-tan, cüzzamlı olmaktan, âzaların titremesinden, alalık ve benzeri kötü şeylerden sana sığınırım.
Ey Allahım! Nimetinin zevâlinden, âfiyetin gidip de yerini hastalıklara bırakmasından, ani olarak gelen azabından ve öfkenin bütün sebeplerinden sana sığınırım.
Ey Allahım! Ateşin azabından, onun fitnesinden, kabrin azap ve fitnesinden sana sığınırım. Zenginliğin ve fakirliğin fitnesinin şerrinden, yalancı deccalın fitnesinin şerrinden sana sığınırım. Borç yükünden, günahtan sana sığınırım.
Ey Allahım! Doymaz bir nefsin, korkmaz bir kalbin, faydası olmayan bir namazın, kabul edilmeyen bir duanın (şerrinden) sana sığınırım. Üzüntünün şerrinden, göğsün fitnesinden sana sığınırım.
Ey Allahım!Ağır borçtan,düşmanın galip olmasından ve sevinmesinden sana sığınırım. Allah, resulu Muhammed'in (s.a) üzerine ve âlemler arasından seçtiği her seçkin kulunun üzerine rahmet deryâlarını boşaltsın. Amin!
Hz. Âişe'nin Duası
dua Hz. Aişe Hz. Ebubekir'in duası Hz. Fâtıma'nın duası Hz.Peygamber (s.a),Aişe validemize hitaben şöyle buyurmuştur: Ey Âişe! bütün duaların mânâlarını içeren cümleler ile dua ederek şöyle de: Ey Allahım! Ben senden hayrın tamamını, hâzırını, geleceğini, bildiğimi ve bilmediğimi talep ederim. Şerrin bütününden, hâzırından ve geleceğinden, bildiğimden ve bilmediğimden sana sığınırım. Senden cennet ve cennete yaklaştırıcı, söz ve hareketleri isterim. Ateşten, ateşe yaklaştırıcı söz ve hareketlerden de sana sığınırım. Senin kulun ve rasûlün Muhammed'in senden istediği hayrı senden istiyorum. Kulun ve rasûlün Muhammed her neden sana sığınmışsa ben de aynı şeyin şerrinden sana sığınırım. Senden isteğim, bana herhangi bir işi takdir buyurduğun zaman onun neticesini doğrulukla sona erdirmendir.
Ey rahmet edenlerin en fazla rahmet edeni! Bütün bunları rahmetinden talep ederim!121
Hz. Fâtıma'nın Duası Hz. Peygamber (s.a) (kızı) Fâtıma'ya şöyle demiştir: - Ey Fâtıma! Sana yapacağım şu tavsiyeyi dinlemekten seni ne men edebilir ki?
Ey hayy ve kayyûm olan Allah! Senin rahmetine sığınarak seni çağırıyorum. Beni, göz açıp kapayıncaya kadar dahi nefsime havâle etme. Durumun tamamını benim için ıslâh et.122
Hz, Ebubekir'in Duası Rasûlullah (s.a) Hz. Ebubekir'e şöyle dua etmesini öğretmiştir: Ey Allahım! Peygamber'in Muhammed'in hürmetine, dostun İbrahim'in hürmetine, kurtardığın (veya seninle konuşan) kulun Musa hürmetine, kelime ve rûhundan olan İsâ hürmetine, Musa'nın Tevrat'ı, İsâ'nın İncil'i, Dâvud'un Zebûr'u ve Muhammed'in Furkan'ı hürmetine, kullarına gönderdiğin bütün vahiylerin hürmetine, yerine getirdiğin bütün kazâ ve kaderin hürmetine, senden isteyip dileğine erişen kullarının hürmetine, fakir yaptığın zenginin, zengin yaptığın fakirin hürmetine veyâ hidâyet ettiğin sapığın hürmetine ihtiyacımı senden istiyorum. (Beni mahrum eyleme). Musa'ya inzâl buyurduğun isminin hürmetine, kullarının rızıklarını dağıtmakta rolü olan büyük isminin hürmetine, yeryüzünün karar bulması için, üzerine koyup da onda muvazeneyi temin eden isminin hürmetine, göklerin üzerine konup onların istiklâle kavuşmasını temin eden isminin hürmetine, dağların üzerine koydurup onlarda istikrarı t-min ettiren isminin hürmetine, o ismin ki, arşın onunla ayakta durmaktadır, işte onun hürmetine, senin Tuhûr, Tâhir, Tahhâr, Samed ve Vitr isimlerinin hürmetine, o mübârek ismin ki, Kitabında senin nezdinde apaçık nûrdan inzâl buyurulmuştur, onun hürmetine. O ismin ki, gündüzün üzerine onu koymuş, gündüzün nûrlanmasına vesile olmuştur. Gecenin üzerine onu koymuş, gecenin kararmasına vesile olmuştur, onun hürmetine, senin azamet ve kibriyânın, kerîm zâtının hürmetine, senden bana Kur'an ile onun bilgisini ihsân buyurmanı ister ve o bilgiyi etimle, kanımla, kulağımla, gözümle ayrılmaz bir şekilde karıştırmanı senden dilerim ve bütün bunların hürmetine senden isterim ki, kuvvet ve kudretinle benim vücudumu kendi yolunda çalıştırasın. Çünkü günahtan dönüş ve ibâdete yöneliş, ancak senin kuvvetin ve kudretinledir. Ey rahmet edenlerin en rahmet edicisi olan Allah!123
Büreyde el-Eslemî'nin Duası124 Rivayet edildiğine göre, HZ. Peygamber Büreyde'ye şöyle buyurmuştur: 'Ben sana birkaç kelime öğreteyim ki, Allah Teâlâ kim için hayrı irade ederse bu kelimeleri ona öğretir ve o kelimeleri ebediyyen unutturmaz!' Büreyde 'Evet yâ Rasûlallah! O kelimeleri bana öğret!' dedi.
Bunun üzerine Rasûlullah (s.a) şöyle buyurdu: Ey Allahım! Ben zayıfım. Razı olduğun sahada beni kuvvetlendir, zafiyetimi gider. Benim alnımdan tutup beni hayra doğru götür. Rızamın en son noktasını İslâm dini olarak kıl. Ey Allahım! Ben zayıfım, beni kuvvetlendir. Ben zelilim, beni izzete kavuştur. Ben fakirim, beni zengin et, ey rahmet edenlerin en rahmet edeni Allah!125
Kubeyse b. Muharik'in126 Duası Hz. Peygamber (s.a) Kubeyse'nin birgün kendisine 'Ey Allah'ın Rasûlü! Benim yaşım hayli ilerlemiştir. Ben daha önce yaptığım birçok şeyleri şimdi yapmaktan âcizim. Bu bakımdan Allah nezdinde bana fayda verici birkaç kelime öğret ki, onunla kusurlarımı telâfi edeyim' demesi üzerine şöyle buyurmuştur: Dünyan için birşeyler öğrenmek istiyorsan, sabah namazını kıldıktan sonra üç defa şu duayı oku: Allah her eksiklikten münezzehtir. Onun hamdine bürünerek bunu ikrar ediyoruz. Yüce olan Allah, her türlü eksikliklerden münezzehtir. Günahtan dönüş ve itaat ancak azim ve yüce olan Allah'ın kuvvet ve kudretiyle olur.
Ey Kubeyse! Sen bu duayı okuduğun zaman üzüntüden, cüz-zamdan, cilt hastalığından ve felçten emin olursun. Âhiretin için ise şöyle söyle: 'Ey Allahım! Beni, nezdinden gelen hidâyete erdir. Faziletini üzerime oluk gibi yağdır. Rahmetinden benim üzerime saç! Bereketinden benim üzerime indir!'
İyi bil ki! Bir kul, bu söylediklerimi tam mânâsıyla yerine getirerek kıyamet gününde huzûra gelirse bunları hiç terk etmemek şartıyla cennetin dört kapısı onun için açılır. İstediği kapıdan içeri girebilir!127
Ebu Derdâ'nın Duası Ebu Derdâ'ya 'Evin yanıyor denildi. Gerçekten de Ebu Derdâ'nın mahallesi yanıyordu. Ebu Derdâ 'Allah Teâlâ benim evimi yakmaz!' dedi. Kendisine üç defa evinin yandığı söylendiği halde onun cevabı aynı oldu: 'Allah benim evimi yakmaz!' Sonra kendisine biri gelip dedi ki: 'Ey Ebu Derdâ! Ateş senin evine yaklaşırken söndü'. Ebu Derdâ 'Ben öyle olacağını biliyordum' diye karşılık verdi. Cemâatten biri 'Sen bunu nasıl biliyordun? Bu sözlerinin hangisinin daha acaip olduğunu anlayamıyoruz'. Bunun üzerine Ebu Derdâ şöyle dedi: "Hz. Peygamber şöyle demişti: 'Kim bu kelimeleri gece veya gündüz söylerse ona hiçbir şey zarar vermez'. Ben de o kelimeleri söylemiştim". O kelimeler şunlardır:
Ey Allahım! Benim rabbim ancak sensin. Senden başka ilah yoktur. Ancak sana tevekkül ediyorum. Büyük arşın sahibi sensin. Günahtan dönüş ve ibadete yöneliş ancak azim ve yüce olan Allah'ın kuvveti iledir. Allah neyi dilerse o olmuştur. Neyi dilememişse o olmamıştır. Muhakkak Allah herşeye kâdirdir. Muhakkak Allah, ilmiyle herşeyi ihâta etmiştir ve herşeyi adet olarak tesbit buyurmuştur.
Ey Allahım! Nefsimin şerrinden ve perçemi kudretinde bu-lunan her mahlûkun şerrinden sana sığınırım. Muhakkak rabbimin yolu dosdoğrudur!128
Hz. İbrahim'in Duası Allah'ın Halili Hz. İbrahim (a.s) sabahladığı zaman şöyle derdi: Ey Allahım! Bu yepyeni bir gündür. Bu bakımdan bugünü benim için ibadetle aç, mağfiret ve rızanla kapat! Bugün de bana nezdinde kabul olunacak haseneyi ihsân eyle. O haseneyi geliştir ve benim için onu kat kat çoğalt ve bugün de işleyeceğim günahları benim için affet. Çünkü çok affeden ve her çeşit nimetlerle kullarına ihsanda bulunan, kullarını çok fazla seven, daha istemezden önce onların isteklerini bilip takdir eden sensin!
Ravi diyor ki: 'Bir kimse Hz, İbrahim'in duasıyla sabahladığı takdirde o günün şükrünü edâ etmiş sayılır'.
Hz. İsâ'nın Duası Hz. İsâ (a.s) şöyle dua ederdi: Ey Allah'ım! Ben istemediğimi uzaklaştırmaya, umduğum faydayı elde etmeye muktedir olmadığım bir vaziyette sabahlamış bulunuyorum. Kuvvet ve kudret ise senin elindedir. Ben amelimin sorumlusu olarak sabahlamış bulunuyorum. Bu bakımdan benden daha fakir bir kimse yoktur.
Ey Allahım! Düşmanımı sevindirecek şekilde beni gülünç duruma düşürme. Dostumu benim felâketimle üzme. Musibetimi dinimde tahakkuk ettirme. Dünyayı bana en bü-yük hedef olarak kılma.
Ey Hayy ve Kayyûm olan Allah! Bana merhamet etmeyeni, bana musallat kılma!
Hızır'ın Duası Hızır ve İlyas (a.s) her mevsimde bir araya geldikleri zaman şu kelimeleri okuyarak ayrılırlar: Allah'ın ismiyle! Allah neyi dilerse o olur. Kuvvet ve kudret ancak Allah'ındır. Allah neyi dilerse o olur. Her nimet Allah'tandır. Allah neyi dilerse o olur. Hayrın tamamı Allah'ın kudretindedir. Allah neyi dilerse o olur. Kötülüğü insanlardan uzaklaştıran sadece Allah'tır.
Kim sabahladığı zaman bu duayı üç defa okursa yangından, boğulmaktan ve hırsızlıktan Allah'ın izniyle emîn olur.
Ma'ruf-u Kerhî'nin Duası Muhammed b. Hasan şöyle demiştir: Ma'rûf-u Kerhî bana dedi ki: 'Beşi dünya ve beşi de âhiret için olan on kelimeyi sana öğreteyim ki, o kelimelerle Allah'ı çağıran bir kimse, Allah'ın o kelimelerinin yanında olduğunu görecektir'. Bunun üzerine Ma'rûf-u Kerhî'ye dedim ki: 'O kelimeleri bana yaz!' Ma'ruf 'Hayır yazamam. Ancak Bekir b. Hanis'in bana defalarca tekrar ettiği gibi ben de sana defalarca tekrarlamak suretiyle okuyayım' dedi. O kelimeler şunlardır: Dinim için, dünyam için, beni ilgilendiren meselelerim için kerim olan Allah bana kâfidir. Bana zulmedenden daha kuvvetli bulunan âlim olan Allah bana yeter. Bana kötülükle yaklaşanın belini kırabilecek derecede şiddet ve kuvvete sahip olan Allah bana kâfidir. Rahîm olan Allah ölüm ânında bana kâfidir. Kabirde sorguya çekildiğim anda Allah bana kâfidir. Hesap zamanında kerîm olan Allah bana kâfidir. Mizanın yanında lâtif olan Allah bana kâfidir. Sırât'ın yanında, kadîr olan Allah bana kâfidir. Allah bana kâfidir. İlah ancak O'dur. O'na yaslanırım. O büyük arş'ın sâhibidir.
Ebu Derdâ şöyle demiştir: 'Kim günde yedi defa şu ayet-i celîleyi okursa Allah Teâlâ (c.c) ister o kul doğru olsun, isterse yalancı 129 onun âhireti ile ilgili bütün üzücü hâdiselerde ona kâfi gelir.
Ey Rasûlüm! Eğer senden yüz çevirirlerse de ki: 'Bana Allah yeter. O'ndan başka ilâh yoktur. Ben ancak O'na güvendim ve O büyük arş'ın sahibidir. (Tevbe/129)
Utbetu'l-Gulâm'ın Duası Bu zat öldükten sonra rüyada görülmüş ve 'Ben şu kelimelerin yüzü suyu hürmetine cennete girdim' demiştir. Ey Allahım! Ey sapıtanların hidayet edicisi Allah! Ey günahkârlara rahmet eden Allah! Ey sapanların sapışlarını affeden Allah! Büyük tehlikeye girmiş olan kulunu (kendi nefsini kastediyor) ve bütün müslümanları rahmetine kavuştur. Bizi iyilerle beraber kıl. Nimetine kavuşturduğun peygamberler, sıddîklar, şehid ve sâlihlerle beraber kıl. Ey âlemlerin rabbi! Bu duamı kabul eyle!
Hz. Adem'in Duası Hz. Âişe validemiz şöyle demiştir: Allah Teâlâ (c.c) Adem kulunun tevbesini kabul etmek istediği zaman, Hz. Adem Kâbe-i Muazzama' yı yedi tur ziyaret etti. Kâbe ise, o gün yapılmış bir binâ değil, kırmızı bir tümsek idi. Sonra Hz. Âdem (a.s) kalkarak iki rek'at namaz kıldı. Namazın akabinde şöyle dua etti: Ey Allahım! Sen benim gizli tarafımı ve açık yanımı biliyorsun. Benim mâzeretimi kabul eyle. Sen benim ihtiyacımı biliyorsun. O halde isteğimi bana ihsân eyle. Sen benim nefsimde ne varsa onu bilirsin! O halde benim günahlarımı da affeyle. Ey Allahım! Ben senden kalbime mübaşeret eden bir iman ve dosdoğru bir yakîn istiyorum ki, onun sayesinde bana isabet etmesi yazılanın bana isabet edeceğini bileyim. Ey ikrâm ve celâl sahibi olan Allah! O iman ve yakîn sayesinde bana nasip ettiğine râzı olayım.
Bunun üzerine Allah Teâlâ (c.c) Âdem kuluna şöyle vahyetti: Ben seni affettim. Senin zürriyetinden kim senin duanla beni çağırırsa onu da affederim. Onun gam, kasavet ve kederlerini kaldırırım. Fakirlik damgasını onun kaşlarının arasından söker atarım. Her ticaretin ardından ona kâr sağlarım, Dünya ister istemez ona gelir, hatta o dünyayı istemese bile...
Hz. Ali'nin Duası Hz. Ali, Rasûlullah'ın şöyle dediğini rivayet eder: Allah hergün nefsini medh ü senâ ederek şöyle buyurur: Muhakkak ben âlemlerin rabbi olan Allah'ım. Muhakkak Allah benim. Benden başka ilah yoktur. Hayy (diri) ve kayyûm benim. Muhakkak Allah benim, benden başka ilah yoktur. En büyük ve en yüce benim. Muhakkak Allah benim. Benden başka ilah yoktur. Ben doğurmadım ve doğrulmadım. Muhakkak Allah benim, benden başka ilah yoktur. Affedici ve bağışlayıcıyım. Muhakkak Allah benim, benden başka ilah yoktur. Herşeyin başlatıcısı benim ve herşey bana dönecektir. Aziz (galib), Hakîm (hikmet sahibi), Rahmân, Rahim ve ceza gününün sâhibi, hayır ve şerrin yaratıcısı, cennet ve cehennemi yoktan vâr eden, Vâhid, Ehad, Ferd ve Samed benim. Görünür ve görünmez durumları bilen benim. Melik (saltanatı devamlı olan), Kuddûs (her türlü noksanlıktan uzak olan), Selâm, Müheymin ve Mü'min (herşeyi gözetip koruyan), Aziz (her şeye galib gelen), Cebbâr (kullarının hâlini ve ihtiyaçlarını düzelten), Mütekebbir (azamet sâhibi), Hâlık (yaratıcı), Kebîr, Müteâlî (yüce), Muktedir (herşeye güç yetiren), Kahhâr (kahredici), Halîm ve Kerim benim. Senâ ve mecde (hamd ve şükre) lâyık olan benim. Sırrı ve sırdan daha gizli olanı bilirim. Kadîr ve Rezzak benim. Bütün yaratıkların üstünde bulunan benim.
Söylediğimiz şekilde 'ancak benim' meâlindeki cümlelerin öncesinde 'Benden başka ilah yoktur' cümlesi zikredilmiştir. Bu bakımdan kim bu isimlerle Allah'ı çağırırsa, o şöyle desin: 'Muhakkak sensin Allah! Senden başka ilâh yoktur, şöyle ve şöyle... (Yani duada Allah konuşuyor gibi tabirler kullanılmıştır. Ancak o duayı okuyan bir kimse aynı tabirleri değil de Allah Teâlâ'ya hitap eder bir şekilde duayı okumalıdır) Bu kelimelerle Allah'ı çağıran bir kimse ibâdet edip secdeye devam edenler defterine yazılır. Öyle ibadet edenler ki, yarın mahşerde Muhammed, İbrâhim, Mûsâ, İsâ ve diğer peygamberler (a.s) ile celâl evinde komşuluk yapacaktır. Onlara, yer ve göklerde Allah'a ibadet edenlerin sevabı kadar sevap yazılacaktır. Allah Hz. Muhammed'in ve seçkin her kulunun üzerine salât ve selâm eylesin!
Süleyman b. Mu'temer'in Duası ve Tesbihi Yunus b. Ubeyd, Rum diyarında şehid olan bir zâtı rüyâsında görür ve o zâta sorar: 'Sen öbür dünyada amellerden en üstününün hangisi olduğunu gördün?' Şehid 'İbn Mu'temer'in tesbihlerinin Allah nezdinde büyük bir mevki işgal ettiğini gördüm' der. O tesbihler şunlardır: Allah her türlü eksikliklerden münezzehtir. Hamd Allah'a mahsustur. Allah'tan başka ilah yoktur. Allah herşeyden yücedir. Günahtan dönüş ve ibâdete yöneliş ancak yüce ve büyük olan Allah'ın kuvveti iledir.
Bu kelimeleri Allah'ın yaratmış olduğu mahlûkların sayısınca ve bundan böyle yaratacaklarının sayısınca, yarattıklarının ağırlığınca ve bundan böyle yaratacaklarının ağırlığınca, yaratmış olduklarının dolusu ve bundan böyle yaratacaklarının dolusu kadarınca, göklerin ve yerin dolusu kadarınca ve bütün bunlar kadar ve bunun birkaç misli kadar, (bu tesbihleri tekrar eder söylerim. Bu tesbihleri) mahlukatın sayısınca, arşın ağırlığınca, rahmetin enginliği kadar kelimelerin sayısınca, rızasının varacağı kadar ve razı oluncaya kadar (söyler, tekrar ederim) Bu kelimeler, O benden râzı oluncaya kadar, dünya var olalıdan bugüne kadar, mahlûkatın onu andığı kadar ve bundan böyle kıyâmete kadar her sene, her ay, her cuma, her gün, her gece, saatlerin her birisinde, her kokuda her nefeste, ebediyyen, bir ebedden öbür ebede, dünya ebedinden âhiret ebedine ve bütün bunlardan daha fazla, öncesi eksilmez ve âhiri gelmez ve sonu alınmaz bir şekilde (bu kelimeleri söyler ve tekrar ederim).
İbrahim b. Edhem'in Duası İbrahim b. Edhem'in hizmetkârı olan İbrahim b. Beşşar, İbrahim b. Edhem hazretlerinin her cuma günü sabah ve akşam şu duayı okuduğunu rivayet eder: Mezid gününe ve yepyeni sabaha merhabalar! Kâtib ve şâhid gününe merhabalar! Bizim bu günümüz bayram günüdür.
(Ey rabbimiz!) Bugün de dediklerimizi bizim için yaz. Hamid, Mecîd, Refi', Vedûd ve kulları hakkında istediğini çekinmeden yerine getiren Allah'ın ismiyle başlarım. Allah'a iman ederek sabahladım. Allah'ın cemâl ve celâliyle karşılacağımı tasdik ederek sabahladım. Allah'ın susturucu delile sahip olduğunu itiraf ederek sabahladım. Günahımdan istiğfâr ederek sabahladım. Allah'ın rubûbiyetini ikrâr edip onun önünde eğilerek sabahladım. Allah'tan başka herkesten ilahlık vasfını inkâr ederek sabahladım. Allah'a muhtaç olarak sabahladım, Allah'a yaslanarak sabahladım. O'na dönüş yaparak sabahladım. Allah'ı meleklerini, peygamber ve rasûllerini, arşını yüklenen meleklerini, yarattıklarını ve bundan böyle yaratacaklarını, şâhid yaparım ki, kendisinden başka ilah olmayan Allah O'dur. Birdir, O'nun ortağı yoktur. Muhammed (a.s) O'nun kulu ve rasûlü'dür. Cennet haktır. Cehennem haktır. Ahirette kevser havuzu haktır. Muhammed'in (s.a) şefâatı haktır. Kabirde Nekir ve Münker'in suâli haktır.
Ey rabbim! Va'din ve vaîdin haktır, Seninle karşılaşmak haktır. Belli saat (kıyamet) gelecektir. Onda şek ve şüphe yoktur. Muhakkak Allah Teâlâ kabirlerde yatan ölüleri diriltip haşre gönderecektir. Bu inanç üzerinde yaşıyor ve bu inanç üzerinde öleceğim ve bu inanç üzere inşaallah haşrolunacağım.
Ey Allahım! Sen rabbimsin. Senden başka ilah yoktur. Beni yoktan var ettin. Ben kulunum. Sana vermiş olduğum ahid ve va'd üzerinde bulunuyorum. Buna gücüm yettiği kadar devam edeceğim.
Ey Allahım! Kendi yaptıklarımın ve her şer sâhibinin şerrinden sana sığınırım.
Ey Allahım! Ben nefsime zulmettim. Benim günahlarımı bana bağışla! Çünkü senden başka günahları bağışlayan yoktur. Beni ahlâkların en güzeline ilet. Çünkü ahlâkların en güzeline ileten ancak sensin. Benden ahlâkların kötülerini uzaklaştır. Çünkü ahlâkların kötülerini uzaklaştıran ancak sensin. Senin hizmetindeyim, senin hizmetindeyim. Hayrın tamamı senin kudret ellerindedir. Ben seninim ve sendenim. Günahımın affını senden talep eder, sana dönerim.
Ey Allahım! Senin gönderdiğin rasûle iman ettim. Ey Allah'ım! İndirdiğin kitaba inandım. Mekteb ve medrese görmeyen peygamberi zişânın Muhammed benim konuşmamın mührü ve anahtarıdır. Bütün nebî ve rasûllerinin üzerine de salât ve selâmını yağdır.
Ey âlemlerin rabbi! Duamı kabul eyle!
Ey Allahım! Bizi Muhammed'in havzuna ulaştır. Bizi Muhammed'in kadehiyle sulandır ki, o suyu içtikten sonra ebediyyen susamayalım. O öyle bir su ki kolayca yutulur, hoş gelir ve insanı suya kandırır. Biz mahrum olmaksızın, ahdini bozmaksızın, şübheye düşmeksizin, fitneye kapılmamış, sapıtmamış ve gazabına uğramamış bir hâlde Muhammed'in ashâbıyla haşret!
Ey Allahım! Dünyanın fitnelerinden beni koru. Sen neyi seviyor, neden razıysan beni onu yapmaya muvaffak kıl. Benim hâlimin tamamını ıslâh eyle. Dünya ve âhirette şaşmaz ve değişmez hükmünle beni sabit kıl. Her ne kadar zâlim isem de beni saptırma. Sen her eksiklikten uzaksın, ey Alîy, Azîm, Bârî, Rahim,, Azîz, Cebbâr olan Allah. Göklerin gölgeleriyle kendisini her türlü eksiklikten tenzih eden Allah, her türlü noksanlıktan münezzehtir. Denizlerin kabaran dalgalarıyla, dağların yansıtan sesleriyle, denizdeki kocaman balıkların kendilerine mahsus dilleriyle, göklerdeki yıldızların burçlarıyla, ağaçların kök ve meyveleriyle, yedi kat gök ile yedi kat yerin üzerinde ve içindeki varlıklarıyla kendisini tesbih eden Allah! (Biz de seni tesbih ve tenzih ederiz). Öyle bir Allah'ı tenzîh ederiz ki, ya-rattıklarının her ferdi (ya diliyle veya varlığıyla) onu tesbih etmektedir.
Ey Allah'ım! Sen yücesin, sen yücesin! Sen her eksiklikten münezzehsin, münezzehsin! Ey kayyûm, ey âlim, ey halîm Sen her türlü eksiklikten münezzehsin! Senden başka ilah yok. Sen teksin, senin ortağın yoktur. Diriltiyorsun, öldürüyorsun. Ölümsüz diri ancak sensin. Hayrın tamamı senin kudretindedir. Sen herşeye kâdirsin!
121) İbn Mâce ve Hâkim, (Hz. Âişe'den sahili olarak) 122) Nesâî ve Hâkim, (Enes'ten). Hâkim'e göre Müslim ve Buharî'nin şartı üzerine sahih 'tir. 123) İbn Hibban, (Abdülmelik b. Hârun b. Absere'den). Hadîs munkatı'dır. 124) Büreyde b. el Hâsib, Eslemî kabilesine mensuptur. Resûlullah ile beraber Hayber fethinde bulunmuştur. 125) Hâkim, (Büreyde'den sahih bir senedle) 126) el-Hilâlî kabilesine mensuptur. Resûlullah ile uzun zaman birlikte olmuştur. 127) İbn Sinnî, (İbn Abbas'tan); İmam Ahmed, (Kubeyse'den) 128) Taberânî, (Ebu Derdâ'dan zayıf bir senedle) 129) Günahın felâket olduğunu bilmek de tevbedir.
Hz. Ömer'in Hz. Peygamber'e Duası
Resulullahın fazileti Ömer b. Hattâb'ın (r.a) Hz. Peygamber'in ölümünden sonra ağlayarak şöyle dediği nakledilmiştir: Annem ve babam sana fedâ olsun ey Allah'ın Rasûlü! Sen, ilk başta bir kütüğün üzerine çıkıp hutbe okuyordun. Ashâb-ı kirâm çoğaldığı zaman bu vazifeyi daha güzel yaparak bütün cemaate duyurmak için minber yaptırdın. O zaman senden ayrılmaya tahammül edemeyen kütük inledi. Elini üzerine koyuncaya kadar inlemesi devam etti. Ancak elini üzerine koyunca sükûnete kavuştu. Senin ayrılığına bir ağaç parçası bile tahammül edemezken, bu ayrılığa müslümanlar nasıl dayanabilsin? Ey Allah'ın Rasûlü! Anam babam sana fedâ olsun. Sen Allah'ın nezdinde o kadar faziletlisin ki, Allah Teâlâ sana yapılan itâati kendisine yapılmış kabul ederek şöyle buyurmuştur: Kim peygambere itâat ederse muhakkak Allah'a itâat etmiş olur. (Nisâ/80)
Ey Allah'ın Rasûlü! Anam babam sana fedâ olsun! Senin faziletin Allah'ın nezdinde öyle yüksek derecelere ulaşmıştır ki, seni bütün peygamberlerden sonra göndermesine rağmen hepsinin başında zikredip yer vermektedir.
(Ey Rasûlüm!) Hatırla ki, bir vakit peygamberlerden söz almıştık. Senden de, Nûh'tan da, İbrahim'den de, Musa'dan da, Meryem oğlu İsâ'dan da... Onlardan sağlam bir söz aldık. (Ahzâb/7)
Ey Allah'ın Rasûlü! Anam babam sana fedâ olsun! Allah nezdinde senin faziletin öyle bir dereceye ulaşmıştır ki, cehennem ehli sana itâat etmiş olmayı temenni ederler. Oysa bu temenniyi yaptıkları zaman ateş içinde azap görmektedirler.
Nitekim Allah Teâlâ (c.c) onların bu durumunu şu şekilde belirtmektedir:O gün yüzleri ateş içinde kaynayıp çevirilirken: 'Vah bize! Keşke Allah'a itâat etseydik! Peygamber'e itâat etseydik!' diyeceklerdir. (Ahzâb/66)
Ey Allah'ın Rasûlü! Anam ve babam sana fedâ olsun! Eğer Allah Teâlâ, içinden pınarlar akan bir taşı İmran oğlu Musa'ya (a.s) vermiş ise, o, senin parmaklarının arasından fışkıran sudan daha mu'cizevî değildir ki Allah Teâlâ ondan ötürü sana salât getirdi.
Ey Allah'ın Rasûlü! Anam babam sana fedâ olsun! Eğer Allah Teâlâ Hz. Süleyman'a sabahtan öğleye kadar katettiği mesafesi bir aylık, öğleden akşama kadar katettiği mesafesi de bir aylık yol olan rüzgârı vermiş ise de, o, sana verilen ve üzerinde geceleyin tâ yedinci semaya kadar çıkıp sonra aynı gecenin sabahında dönerek sabah namazını Mekke'nin el Ebtah vadisinde kıldığın Burak'tan daha mu'cizevî değildir. Allah rahmet deryâlarını senin üzerine boşaltsın.
Ey Allah'ın Rasûlü! Anam babam sana fedâ olsun. Eğer Allah Teâlâ, Meryem oğlu İsâ'ya ölüleri diriltme mu'cizesi ihsân etmiş ise de, onun bu mûcizesi zehirlenmiş ve pişirilmiş koyunun seninle konuşup 'Ben zehirliyim, beni yeme' diyen mucizenden daha üstün değildir.
Ey Allah'ın Rasûlü! Anam babam sana fedâ olsun! Nûh (a.s) kavmine beddua ederek: 'Ey Rabbim! Kâfirlerden hiç kimseyi yeryüzünde bırakma!' (Nûh/26) demiştir. Eğer sen de o beddua gibi bizim için bir beddua etseydin muhakkak hepimiz helâk olurduk. Oysa secde halindeyken senin sırtına pislik dolu işkembeyi attılar. Senin yüzünü kanattılar ve dişlerini kırdılar. Bütün bunlara rağmen sen, hayırla dua etmekten başka birşey yapmadın ve hattâ şöyle dedin: 'Ey Allah'ım! Kavmimi bağışla. Çünkü onlar bilmiyorlar'.
Ey Allah'ın Rasûlü! Anam babam sana fedâ olsun! Senin kısa ömründe sana tâbi olanlar, Nûh'un (a.s) uzun ömründe tâbi olanlarından daha fazladır. Sana iman edenler çok kalabalıktır. Oysa Nûh'a pek az kimseler iman etti. Ey Allah'ın Rasûlü! Anam babam sana fedâ olsun! Eğer sen, ancak sana dönük olan kimselerle otursaydın, bizimle oturmaman gerekirdi. Eğer sen, ancak sana denk olan kimselerden kız alıp verseydin, bizden ne kız alman ne de vermen gerekirdi. Eğer sen, ancak sana denk olan kimseleri kendine vekil etseydin bizi hiçbir zaman vekil etmezdin. Fakat Allah'a yemin ederim, sen bizimle oturdun, bizden kız alıp verdin, bize vekil oldun, bizi vekil tâyin ettin. Sen yünlü elbise giydin, merkebe bindin. Terkine başkasını aldın. Yemeğini toprak üzerine koyup yedin. Yemek yerken, tevâzu olarak yağlanan parmaklarını yaladın. Allah'ın salât ve selâmı senin üzerine olsun! Âlimlerden biri şöyle demektedir: "Ben Hz. Peygamber'in hadîslerini yazarken Hz. Peygamber'e sadece salâvat-ı şerîfe getirir ve fakat selâm getirmezdim. Bunun üzerine Rasûlullah'ı rüyamda gördüm; bana şöyle dedi: 'Neden kitabında salâvat-ı şerîfeyi tam mânâsıyla yazmıyorsun?' İşte bundan sonra kitabın neresinde salâvat yazdıysam, beraberinde Rasûlullah'a selâmı da getirerek yazmışımdır",
Ebu'l-Hasan şöyle anlatır: 'Hz. Peygamber'i (s.a) rüyamda gördüm ve kendisine 'Ey Allah'ın Rasûlü! er-Risale adlı kitabında senin için 'Allah, Muhammed'e onu ananlar andıkça ve onun zikrinden gafiller gafil oldukça salât etsin' diyen kişi (İmam Şafiî), acaba tarafınızdan ne gibi bir mükâfat ile taltif edildi?' diye sordum. Hz. Peygamber şöyle cevap verdi: 'O hesap vermek için mahşerde durdurulmayacak..'99
99)Rüyalar dinde delil olmaz. Sadece terhib ve tergib için nakledilir.
Kısa ve Uzun Olmak Üzere Zikr'in Fazileti zikir zikir ile ilgili zikretmek Âyetler (İtaat ve ibâdet ederek) beni anın ki, ben de sizi (mağfiretimle) anayım. (Bakara/152)
Sâbit el-Bennâî bir keresinde 'Rabbimin beni andığı zamanı biliyorum!' dedi. Onun bu sözü üzerine orada bulunanlar ürktüler ve kendisine 'bunu nasıl bildiğini' sordular. Bunun üzerine 'O'nu andığım zaman O da beni anar' cevabını verdi. Ey iman edenleri Allah'ı çok zikredin! (Ahzâb/41)
Arafat'tan dönüşünüzde Meş'ar-i Haram'da Allah'ı zikredin! O size nasıl hidayet ettiyse, siz de O'nu öylece anın!(Bakara/198)
Hacla ilgili ibâdetlerinizi bitirince, (câhiliyye devrinde hacdan sonra toplanıp) atalarınızı anarak (övündüğünüz gibi), hatta daha kuvvetli bir şekilde Allah'ı anın! (Bakara/200)
Onlar ayaktayken, otururken ve yatarken (daima) Allah'ı anarlar. (Âlu İmran/191)
Namazı kılıp bitirdiğiniz zaman ayakta, otururken ve yanlarınız üzerinde yatarken hep Allah'ı anın! (Nisâ/103)
İbn Abbas (r.a) bu ayetin tefsirinde "Yani 'Gecegündüz, karada ve denizde, seferde ve hazarda, zenginlikte ve fakirlikte, hastalıkta ve sıhhatte, gizli ve açık Allah'ı anın!' demektir" buyurmuştur.
Allah Teâlâ münafıkları kötülemek üzere şöyle buyurmuştur: Münafıklar Allah'ı pek az anarlar. (Nisâ/142)
Yine Allah Teâlâ şöyle buyuruyor: Rabbini, içinden yalvararak ve korkarak, sabah akşam sessizce (hafif bir sesle) an! Sakın gâfillerden olma! (Â'raf/205)
Allah'ı anmak (bütün ibâdetlerden) daha büyüktür. (Ankebût/45)
İbn Abbas (r.a) şöyle buyurmuştur: 'Bu âyetin iki vechi (mânâsı) vardır: a) Allah'ın sizi anması, sizler için, sizin O'nu zikretmenizden daha büyüktür, b) Allah'ın zikri, içerisinde zikir bulunmayan diğer ibâdetlerin hepsinden daha büyüktür'.
Zikrin büyüklüğünü bildiren, bunlar gibi daha nice âyetler vardır.
Hadîsler Rasûlullah (s.a) şöyle buyurmuştur: Gafiller arasında Allah'ı zikreden kimse, tıpkı kuru otlar arasında biten yemyeşil ağaç gibidir.1
Gafiller arasında Allah'ı zikreden kimse, hezimete uğramış askerler arasında düşmanla (Allah için) amansızca muha-rebe eden kimse gibidir.
Hz. Peygamber'in naklettiği bir hadîs-i kudsîde Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır: Kulum beni andıkça ve dudakları beni anmak için kıpırdadıkça ben onunla beraberim,2
Hz. Peygamber bir keresinde 'Âdemoğlu kendisini Allah'ın azabından kurtaracak ameller içerisinde, O'nun zikrinden daha faydalı bir amel işlemiş değildir' buyurdu. Ashâb-ı kiramın 'Allah yolunda cihad da mı zikir kadar faydalı değildir?' diye sorması üzerine şöyle cevap verdi: 'Evet, Allah yolunda cihad da zikir kadar faydalı olamaz. Ancak kılıcın paramparça oluncaya ve sonra ikinci ve üçüncü kılıçlarında parçalanıncaya kadar düşmanla savaşman müstesna...'3
Cennet bahçelerinde otlamak (teferrüc etmek) isteyen kimse Allah'ı çok zikretsin.4
Hz. Peygamber'e 'Amellerin hangisi daha üstündür?" diye sorulduğunda şöyle cevap vermiştir: 'Dilin Allah'ın zikriyle taptaze olduğu halde ölmen (Yani ölünceye kadar Allah'ın zikrini terketmemen)'.5
Dilin Allah'ın zikriyle taptaze olduğu halde sabahla ve akşamla! Böyle yaptığın takdirde günahsız olarak sabahlamış ve akşamlamış olursun.6
Sabah-akşam Allah'ı zikretmek, Allah yolunda ve O'nun düşmanlarıyla savaşılırken kılıçların kırılmasından daha efdâl olduğu gibi. O'nun rızası için fakirlere bol bol infakta bulunmaktan da daha efdâldir'.7
Bir hadîs-i kudsîde Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır: Kulum beni kalbinde andığı zaman, ben de onu nefsimde anarım. Beni bir cemaatte andığı zaman, ben de kendisini onun beni andığı cemaatten daha hayırlı bir cemaat içerisinde anarım. Bana bir karış yaklaştığı zaman, ben ona bir zira' yaklaşırım. O bana yürüyerek geldiği zaman, ben ona koşar adımlarla varırım.8
Yedi sınıf insan vardır ki Allah Teâlâ onları, kendi gölgesinden başka hiçbir gölgenin bulunmadığı bir günde (kıyamet gününde) kendi gölgesinde gölgelendirir. Bunlardan biri de, tek başına kaldığı zamanlarda Allah'ı anan ve O'nun korkusundan gözleri yaşaran kimsedir.9
Hz. Peygamber birgün 'Ey ashâbım! Size amellerinizin en hayırlısını, padişahınız (Allah) nezdinde en verimlisini ve derecelerinizi en fazla yükseltecek olanı, Allah yolunda altın ve gümüş harcamanızdan ve düşmanlarınızla karşı karşıya gelip onların boynunu vurmanızdan ve onların da sizin boynunuzu vurmalarından daha hayırlısını haber vereyim mi?' diye sordu. Sahabîler 'Ey Allah'ın Rasûlü! Bu amel nedir?' diye sorduklarında da şöyle buyurdu: 'Devamlı olarak Allah'ı anmaktır'.10
Bir hadîs-i kudsîde Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: Beni zikretmekle meşgul olduğu için benden ihtiyacını istemeye vakit bulamayan kimseye, isteyenlere verdiğimden daha fazlasını veririm.11
Ashâb'ın ve Âlimlerin Sözleri Fudayl b. İyaz (r.a) şöyle demiştir: "Allah Teâlâ'nın şöyle buyurduğunu haber aldık: Ey kulum! Beni sabah ve ikindi namazlarından sonra birer saat zikreyle ki, bu iki namaz arasında maddî ve manevî ihtiyaçlarını vereyim ve sıkıntılarını gidereyim".
Âlimlerden biri şöyle der: "Allah Teâlâ şöyle buyurur: Hangi kulumun kalbinde zikrime yapışmayı ve beni anmayı galip görürsem, onun işlerini düzenler ve ona, kendisiyle oturup konuşan bir arkadaş olurum".
Hasan Basrî (r.a) şöyle buyurmuştur: "Zikir iki kısımdır: a) Allah Teâlâ'yı kendinle O'nun arasında (gizlice) zikretmendir. Böyle bir zikir ne kadar güzel ve ecir bakımından da ne kadar büyüktür! b) Bundan daha büyüğü ise Allah'ı, haram kıldıklarının yanında anarak bunları yapmamandır".
Rivayet ediliyor ki, Allah'ı zikredenin nefsi müstesnâ dünyasını değiştiren her nefis, dünyadan susuz olarak çıkar..
Muaz b. Cebel şöyle buyurmuştur: 'Cennet ehli Allah'ı zikretmeksizin geçirilen saatlerin dışında dünyanın hiçbir şeyine üzülmezler. Allah herşeyi herkesten daha iyi bilir'.
1) Ebu Nuaym ve Beyhakî, (İbn Ömer'den zayıf bir senedle) 2) İbn Mâce, İbn Hibban, (Ebu Hüreyre'den); Hâkim, (Ebu-Derdâ'dan sahih bir senedle) 3) İbn Ebî Şaybe ve Taberânî, (Muaz'dan hasen bir senedle) 4) İbn Ebî Şeybe ve Taberânî, (Muaz'dan zayıf bir senedle) 5) İbn Hibban, Taberânî ve Beyhakî, (Muaz'dan) 6) Ebu'l-Kasım el-İsfehânî, Tergib ve Terkib, (Enes'ten) 7) Irâkî, Enes'ten ve zayıf bir senedi e vârid olduğunu söylemektedir. 8) Buhârî ve Müslim, (Ebu Hüreyre'den) 9) Buhârî ve Müslim, (Ebu Hüreyre'den) 10) Tirmizî, İbn Mâce ve Hâkim, (Ebu Derdâ'dan) 11) Buhârî, Tarih; Bezzar, Müsned', Beyhakî, Şuab'ul-İman, (Hz. Ömer'den)
Lâ İlâhe İllallah'ın Fazileti
la ilahe illallah ne demek zikir Hadîsler Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: Ben de dahil bütün peygamberlerin söylemiş olduğu en faziletli söz 'Lâ ilâhe illallâhu vahdehû lâ şerike leh'tir. (Allah'tan başka ma'bud yoktur. Allah birdir; O'nun ortağı yoktur!).17
Kim 'Lâ ilâhe illallâhu vahdehu lâ şerike leh, leh'ül- mülkü ve leh'ül-hamdü ve hüve alâ külli şey'in kadîr' (Allah'tan başka ma'bud yoktur. Allah birdir; O'nun ortağı yoktur. Mülk O'nundur ve hamd O'na mahsustur. O, herşeye kâdirdir) sözünü hergün yüz defa söylerse, bu kendisi için on köle âzâd etmeye denktir. Aynı zamanda kendisine yüz iyilik yazılır ve defterinden de yüz kötülük silinir. O gün akşama kadar şeytanın şerrinden korunur. Bu sözleri kendisinden daha fazla söyleyenler müstesna, hiç kimse de onun yaptığından daha üstün bir amel yapmış olmaz.18
Abdestini güzelce aldıktan sonra gözlerini göklere çevirerek 'Ben Allah'tan başka ma'bud olmadığına, O'nun bir olup ortağı olmadığına ve Hz. Muhammed'in de O'nun kulu ve de Rasûlü olduğuna şâhidlik ederim' diyen kul için cennetin bütün kapıları açılır. Böylece bu kişi cennete istediği kapıdan girebilir.19
Lâ ilâhe illallah diyenler için, ne kabirlerinde ve ne de mahşer gününde herhangi bir yalnızlık ve üzüntü yoktur. Sûr'un üfürülmesi ânında bu kişilerin başlarından topraklar saçıldığı halde kalkarak 'Hamd, bizden üzüntüyü uzaklaştıran Allah'a mahsustur. Rabbimiz affedici ve şükredenlerin şükrünü kabul edicidir' dediklerini şimdiden görür gibi oluyorum.20
Hz. Peygamber birgün Ebu Hüreyre'ye şunları söyler: 'Ey Ebu Hüreyre! Kıyamet gününde, işlediğin her hasene tartılır. (Yani tartıya dahildir) Ancak Allah'tan başka ma'bud olmadığına şâhidlik etmen bu hükmün dışındadır; bu şehâdet, teraziye konulmaz. Çünkü ihlâsla getirilen şehâdet terazinin bir kefesine yedi kat gök ve yedi kat arz da diğer kefesine konsa yine de lâ ilâhe illallah ağır basar'.21
Huzuruna, yer dolusu günah ile de gelse, Allah Teâlâ sıdk ile lâ ilâhe illallah diyen kimsenin bütün günahlarını affeder.22
Hz. Peygamber, Ebu Hüreyre'ye şöyle der: 'Ey Ebu Hüreyre! Can çekişen kimseye lâ ilâhe illallah'ı telkin et; zira lâ ilâhe illallah, günahlar yığınını yıkıp târûmâr eder'. Ebu Hüreyre'nin 'Ey Allah'ın Rasûlü! Bu ölüler için böyle...
Peki diriler için durum nasıldır?' diye sorması üzerine de şöyle buyurur: 'Diriler için, günahları daha fazla ortadan kaldırıcıdır'.33
İhlâsla lâ ilâhe illallah diyen kimse cennete girer.24
Hz. Peygamber birgün, 'Cennete girmekten imtinâ edip Allah'tan, ürken develerin sahiplerinden kaçışı gibi kaçan kimseler müstesna hepiniz (mü'min olduğunuz için) cennete gireceksiniz' buyurdu. Bunun üzerine 'Ey Allah'ın Rasûlü! Cennete girmekten imtina ederek Allah'tan ürküp kaçanlar da kimlerdir?' diye soruldu. Rasûlullah buna şöyle cevap verdi: 'Kim lâ ilâhe illallah demezse işte o, cennete girmekten imtinâ etmiş ve Allah'tan ürkerek kaçmıştır.
Bu bakımdan onunla aranıza perdeler gerilmeden önce bu mübarek kelimeyi çokça söyleyin; çünkü tevhid ve ihlâs keli-mesi budur. Takvâ kelimesi ve kelime-i tayyibe budur. Bu kelime hakkın dâveti ve kopmaz kulpudur. Bu kelime aynı zamanda cennetin de bedelidir'.25
'İyiliğin karşılığı ancak iyiliktir' (Rahmân/60) ayetinin tefsirinde şöyle denilmiştir: 'Dünyadaki iyilik lâ ilâhe illallah 'tır'. Ahirette verilecek olan iyilik ise cennettir'.
Şu ayet de aynı şekilde tefsir edilmiştir: 'Güzel davrananlara (iman edip güzel amel işleyenlere) daha güzel bir karşılık (cennet) ve fazlası vardır'. (Yûnus/26)
Berâ b. Âzib, Hz. Peygamber'den şöyle rivayet eder: 'Kim on defa 'Lâ ilâhe illallâhu vahdehû lâ şerike leh, lehü'l-mülkü ve lehü'l-hamdü ve hüve alâ külli şeyin kadîr' (Allah'tan başka ilah yoktur. Allah tektir ve O'nun ortağı yoktur. Mülk ve hamd O'na aittir. O herşeye kâdirdir) derse, bir köle âzâd etmekten elde edilen ecre denk bir ecir elde etmiş olur.26
Bu hadîsin başka bir rivayetinde 'köle' tâbiri yerine 'nefis' mânasına gelen 'neseme' tâbiri yer almaktadır.
Amr b. Şuayb, babasından, o da kendi babasından Rasûlullah'ın (s.a) şu hadîsini rivayet etmektedir: Kim günde ikiyüz defa 'Lâ ilâhe illallâhu vahdehû lâ şerîke leh, lehü'l-mülkü ve lehü'l-hamdü ve hüve alâ külli şey'in kadîr' derse kendisinden önce gelen hiçbir kimse onun önüne geçemediği gibi, kendisinden sonra gelen hiçbir kimse de ona yetişemez. Ancak onun bu amelinden daha faziletli bir amelde bulunan kimse müstesnadır.27
Kim (çarşıda veya) pazarda 'Lâ ilâhe illallâhu vahdehû lâ şerîke leh, lehü'l-mülkü ve lehü'l-hamdü yuhyî ve yümît ve hüve alâ külli şey'in kadîr' (Allah'tan başka hak ma'bud yoktur. Allah birdir ortağı yoktur. Mülk ve hamd O'na aittir. Dirilten ve öldüren O'dur. O herşeye kâdirdir) derse, Allah Teâlâ ona bir milyon iyilik yazdığı gibi onun bir milyon kötülüğünü de defterinden siler ve kendisi için cennette bir köşk binâ eder.28
Bir rivayette; kul, lâ ilâhe illâllah dediği zaman, bu kelime o kulun defterine gelir, o defterdeki herhangi bir hatayı tedkik ânında görürse siler. Böylece kendisi gibi bir haseneyi görünceye kadar devam eder. Bu haseneyi gördükten sonra onun yanında karar kılar diye vârid olmuştur.
Sahih'de Ebu Eyyûb, Hz. Peygamber 'den şöyle rivayet eder: 'Allah'tan başka mâ'bud yoktur. Allah bir'dir. O'nun ortağı yoktur. Mülk ve hamd O'na aittir. O herşeye kâdirdir' meâlindeki kelimeleri on defa okuyan kimse, Hz. İsmail'in evlâtlarından esir düşen dört kişiyi azâd etmiş gibi olur.29
Yine Sahih'de Ubâde b. Sâmit tarafından Hz. Peygamber'den şöyle rivayet edilmiştir: Geceleyin uyanıp, 'Allah'tan başka ma'bud yoktur. Allah birdir. O'nun şeriki yok. Mülk ve hamd O'na mahsustur. O herşeye kâdirdir ve bütün noksanlıklardan münezzehtir. Hamd yalnızca O'na mahsustur. O'ndan başka ma'bud yoktur. O herşeyden daha yücedir. Günahtan dönüş ve ibâdete yöneliş ancak yüce Allah'ın kuvvet ve kudretiyle olur' mealindeki kelimeleri okuyan bir kimse bundan sonra 'Ey Allahım! Beni affeyle derse, günahları affolunur; dua ederse duası kabul edilir; abdest alarak namaz kılarsa na-mazı kabul olunur.30
17) Kitab'ul-Hac, İkinci Bölüm'de geçmişti. 18) Buhârî ve Müslim, (Ebu Hüreyre'den) 19) Ebu Dâvud, (Ukbe b. Âmir'den) 20) Ebu Ya'lâ, Taberânî ve Beyhakî, (İbn Ömer'den zayıf bir senedle) 21) Irâkî, hadîsin uydurma olduğunu kaydetmektedir. Ancak hadîsin son kısmı Müstağfirî tarafından rivayet edilmiştir. 22) Hadîsin bu ibaresinin garib olduğu belirtilmiştir. Tirmizî Enes'ten başka bir ibare ile nakletmektedir. 23) Deylemî, Müsned'ül-Firdevs, (Ebu Hüreyre'den) 24) Taberânî, (Zeyd b. Erkam'dan zayıf bir senedle) 25) Hâkim, Buhârî, İbn Adiy, Ebu Ya'lâ ve Taberânî, (değişik ibare ve ilâvelerle...) 26) Hâkim, Müstedrek; İmam Ahmed, Müsned, ('on defa' tabiri Müsned'de yoktur) 27) İmam Ahmed,(İkiyüz defa' yerine 'yüz defa' tâbiriyle); Hâkim, Müstedrek, (kuvvetli bir senedle) 28) Ebu Ya'lâ, (Enes'den zayıf bir senedle)

Rasûlullah'a Okunan Salâvat-ı Şerîfe'nin ve Rasûlullah'ın Fazileti[düzenle]

Resulullahın fazileti salavat salavatı şerife Allah Teâlâ (c.c) şöyle buyurmaktadır: Gerçekten Allah ve melekleri peygambere salât ederler. Ey iman edenler! Siz de ona salât ediniz ve gönülden teslim olunuz. (Ahzâb/56)
Rivayet ediliyor ki, Hz. Peygamber (s.a) günün birinde, yüzünde müjde alâmetleri olduğu hâlde çıkageldi ve şöyle buyurdu: Cebrâil (a.s) bana gelerek dedi ki: 'Ey Muhammed! Sen râzı değil misin ki, ümmetinden herhangi bir kişi bir defacık sana salâvat-ı şerife getirirse ben ona on defa salâvat edeyim? Sen râzı değil misin, ümmetinden herhangi bir kimse sana bir defa selâm ederse, ben ona on defa selâm edeyim?'90
Kim benim üzerime salâvat getirirse, o salât getirdiği müddetçe melekler de onun üzerine salâvat getirirler. O kimse bu keyfiyeti bildikten sonra üzerime ister az, ister çok salâvat getirsin.91
İnsanların (müslümanların) bana en yakını, bana en fazla salâvat-ı şerife getirenidir.92
Müslüman kişi ki ben onun yanında yâdedildiğim hâlde o bana salâvat-ı şerife getirmez. Bu cimrilik yönünden ona yeter de artar bile.93
Cuma gününde bana çok salâvat-ı şerife getirin.94
Ümmetimden bana salâvat-ı şerife getiren kimse için on sevap yazılır ve defterinden on günah da silinir.95
Ezan ve kameti işittiği zaman şöyle diyen kimseye benim şefâatim vâcib olur: 'Ey Allahım! Ey bu tam ve eksiksiz dâvein sâhibi! Ey kılınacak olan namazın mâliki! Kulun ve rasûlün Muhammed'in üzerine salât et. Ona vesile ve fazileti, en yüce derece ve şefâati kıyâmet gününde ihsan buyur!' 96
Kim herhangi bir kitapta benim üzerime bir salât getirirse (yazarsa) ismim o kitapta oldukça melekler o kimse için af talebinde bulunurlar.97
Yeryüzünde seyahat eden birtakım melekler vardır. Onların vazifeleri ümmetimin selâmını bana iletmektir.98
Hz. Peygamber'e 'Sana nasıl salât-ı şerife getirelim?' diye sorulunca şu cevabı verdi: Deyiniz ki; ey Allah'ım! Kulun Muhammed'e, âline, zevcelerine ve zürriyetine, İbrahim'e, onun âline salâvat ettiğin gibi, salâvat et. İbrahim ve âline bereket yağdırdığın gibi, Muhammed'e, pâk zevcelerine ve zürriyetine de bereket yağdır.
Çünkü sen hamid, herkes tarafından yapılan ve herkes tarafından övülen bir ilâhsın.
90) Nesâî ve İbn Hibban, (Ebu Talha'dan) 91) İbn Hâce, (Amr b. Rebî'den zayıf bir senedle); Taberânî, (hasen birsenedle) 92) Tirmizî, (İbn Mes'ud'dan) 93) Kasım b. Esbağ, (Hz. Hasandan) 94) Ebu Dâvud, Nesâî, İbn Mâce, İbn Hibban vc Hâkim 95) Nesâî, (Amr b. Dinar'dan) 96) Buharî, (Câbir'den) 97) Taberânî, Evsat; Ebu Şeyh, es-Sevab; el Müstağfirî, Daavât, (Ebu Hureyre'den zayıf bir senedle)
Rasûlullah'tan ve Ashâb-ı Kirâmdan, Senedleri Zikredilmeyen Me'sur Dualar
dua dualar zikir Bu duaları Ebu Tâlib el-Mekkî, İbn Huzeyme ve İbn Münzir'in derledikleri dualardan intihab etmiş bulunuyoruz. Mürid (Allah'ın rızasını kazanmak isteyen kimse) için, sabahladığı zaman müstahak olan hareket, kendisi için duanın diğer virdlerden daha sevimli olduğunu kabul etmesidir. (Nitekim bunun beyânı Evrad bölümünde gelecektir) Eğer sen, âhiretin mahsûlünü isteyen ve duasında Hz. Peygamber'e uyanlardan isen, dualarının başlangıcında salâvat-ı şerife'den sonra şöyle demelisin: Kullarına nimetleri çokça hibe eden en yüce ve yüksek bulu-nan rabbim her çeşit noksanlıklardan münezzehtir. Ondan başka ilah yoktur. O birdir, ortağı yoktur. Mülk O'nundur. Hamd O'nundur. O herşeye kâdirdir. Sonra şöyle söyle: Rab olarak Allah'tan, din olarak İslâm'dan, peygamber ola-rak Hz. Muhammed'den râzı oldum!130
Bunu üç kere tekrarladıktan sonra şöyle de: Ey Allah'ım! Yerleri ve gökleri yoktan var eden, gizli ve açığı bilen, her şeyin sahibi ve pâdişâhı bulunan Allahım! Senden başka ilah olmadığına şâhidlik ederim. Nefsimin ve şeytanın şerrinden ve şirkten sana sığınırım!131
Sonra şöyle de: Ey Allahım! Ben, malım, aile efradım, dünyam ve dinim için senden af ve âfiyet dilerim. Ey Allahım! Benim kötülük-lerimi ört. Korkularımdan beni emin kıl. Kötülüklerimi azalt. Önümden, arkamdan, sağımdan, solumdan, üstümden beni koru. Altımdan herhangi bir hileye uğramaktan sana sığınırım. Ey Allahım! Beni azabından pervasız kılma! Beni kendinden başkasına yaslatma. Örtünü benden alma. Zikrini bana unutturma ve beni gâfillerden kılma!132
Sonra şu duayı oku: Ey Allahım! Sen benim rabbimsin. Senden başka ilah yoktur. Beni yarattın, ben kulunum. Gücüm yettiği kadar senin ahdin ve va'dine devam ediyorum. Yaptıklarımın şerrinden sana sığınırım. Benim üzerimdeki nimetini ikrar ettiğim gibi, günâhımı da itîraf ediyorum. Beni bağışla. Çünkü günahları senden başka hiç kimse bağışlayamaz.133
Bu duayı üç kez tekrar et! Sonra şöyle de: Yârabbi! Bedenimde, kulağımda ve gözümde bana âfiyet ver. Senden başka ilah yoktur.
Bunu üç kez tekrarladıktan sonra şu duayı da oku: Ey Allahım! Ben hükümden sonra senin rızânı talep ediyorum. Ölümden sonra (manevî) hayatın serinliğini senden istiyorum. Senin keremli yüzünün cemâline bakmanın lezzetini talep ediyorum. Dalâlete götürücü fitne ve zarar verici herhangi bir fiil olmaksızın senin ile kavuşmaya iştiyak duymayı senden istiyorum. Zulme uğramaktan, zulmetmekten, başkasının hakkına tecavüz etmekten, veya hakkıma tecavüz edilmekten, herhangi bir yanlışlık ve günâhı elde etmekten ki o günâhı sen affetmiyorsun bütün bunlardan sana sığınırım.
Ey Allahım! İşlerde sabit olmayı, reşîdlikte azimeti senden istiyorum. Nimetinin şükrünü ve ibâdetinin güzelliğini senden diliyorum. Selim ve korkar bir kalbi, istikametli ahlâkı, dosdoğru dili, nezdinde kabul olunan ameli senden istiyorum. Senden bildiklerinin hayrından istiyorum. Bildiklerinin şerrinden sana sığnııyorum. Senin bildiklerin için affı senden talep ediyorum. Çünkü sen bilirsin, ben ise bilemem! Gaybları en ince teferruatına kadar bilensin.
Ey Allahım! Daha önce yaptıklarımı ve daha sonra yapacak-larımı, gizli yaptıklarımı ve açıkça yapacaklarımı benim için bağışla. Benden daha iyi bildiğin kötü hareketlerimi de bağışla. Çünkü ibâdete yönelten ve günâhtan alıkoyan ancak sensin. Sen her şeye kâdirsin, her gaybı bilensin.
Ey Allahım! Ben senden sarsılmaz bir iman, bitmez tükenmez bir nimet, ebediyyen gözümün aydınlığına sebep olan bir nûr, Hz. Muhammed (s.a) ile ebedî cennetin en yücesinde arkadaş olmayı isterim.
Ey Allah'ım! Senden güzellerin ve hayırların işlenmesini, kötülüklerin terkedilmesini ve fakirlerin sevilmesini talep ederim. Seni sevmeyi, seni sevenleri sevmeyi, senin sevgine yaklaştıran her amelin sevilmesini senden talep ederim. Bir de senden talebim, senin tevbemi kabul etmen, günâhımı affetmen ve beni rahmetine mazhar kılmandır.
Yâ rabbî! Bir kavmi fitneye düşürmeyi irade ettiğin zaman, beni fitneye düşürmeden manevî huzuruna almak suretiyle ruhumu kabzeyle!
Ey Allahım! Gayb bilginle ve halka yeten gücünle, hayat bana hayırlı olduğu müddetçe beni yaşat. Ölüm benim için hayırlı olduğu zaman da beni öldür. Gizlide ve açıkta korkumu, rızâ ve öfkede adâleti, zenginlikte ve fakirlikte orta yolu, yüzüne bakmanın lezzetini, sana kavuşmanın iştiyakını senden talep ediyorum. Zarar verici fakirlikten ve saptırıcı fitneden sana sığınırım. Bizi iman süsü ile süslendir. Bizi senin yoluna ileten kullarından eyle!
Ey Allah'ım! Bizimle günahlar arasında, gerilmiş perde olcak derecede korkundan bize taksim buyur. Bizi cennetine vardıracak derecede tâatini bize nasip eyle. Bizim için dünya ve âhiret musibetlerini kolay kılacak derecede yakîn mertebesini ihsân buyur!
Ey Allah'ım! Yüzlerimizi hazinenden gelen hayâ ile doldur. Kalplerimize korkunu yerleştir. Azametinden öyle bir miktan nefislerimize yerleştir ki onunla âzalarımız serkeşlikten vazgeçip hizmetine yönelsinler.
Ey Allahım! Zât-ı ulûhiyyetini her şeyden daha fazla bize sevdir!
Ey Allahım! Her şeyden daha fazla senden korkmayı bize nasip eyle!
Ey Allahım! Bugünümüzün öncesini salâh, ortasını felâh ve sonucunu kurtuluş eyle!
Ey Allahım! Günümüzün öncesini rahmet, ortasını nimet, sonunu da ikram ve mağfiret eyle. Hamd o Allah'a mahsustur ki, herşey O' nun azameti önünde eğilmek mecburiyetindedir ve herşey O'nun izzetine karşı zillet göstermekle vazifelidir. O Allah ki, herşey O'nun padişahlığına baş eğmektedir. Her şey O'nun kudretine teslim olmaktadır. Hamd büyüklüğü ve dehşeti önünde her şeyin dize geldiği Allah'a mahsustur... O Allah ki, hikmetiyle herşeyi apaçık göstermiş ve onun kibriyası önünde herşey küçüldükçe küçülmüştür.
Ey Allah'ım! Hz. Muhammed'e, âline, zevcelerine, zürriyetine salât ve selâm eyle. Yine Hz. Muhammed'e, âline, zevcelerine ve zürriyetine, Hz. İbrahim'e, âline, âlemler içerisinde bereket verdiğin gibi bereket ihsân eyle. Çünkü sevilen, hamd u senâsı yapılan ve cömertlerin cömerdi olan ancak sensin!
Ey Allah'ım! Emin olan rasûlün, ümmî peygamber-i zişânın ve kulun Muhammed'in üzerine rahmet deryâlarını boşalt. Ona va'dettiğin makam-ı mahmûd'a ceza gününde ihsan buyur!
Ey Allah'ım! Bizi muttakî dostlarından, zaferi elde eden hizbinden ve sâlih kullarından eyle. Bizden râzı olacağın derecede bizi çalıştır. Sevgine mazhar olacak fiillerde bizi kullan. Bize güzel ihtiyarınla yön ver. Senden hayrın tamamını; başını ve sonunu talep ediyoruz. Şerrin tamamından, başlangıcından ve sonucundan sana sığınıyoruz.
Ey Allah'ım! Kudretinle benim tevbemi kabul eyle. Çünkü kullarının tevbesini çokca kabul eden ve rahmet sahibi olan ancak sensin. Benim hakkımdaki hilminle beni affeyle. Çünkü kullarının günahlarını çokca bağışlayan halîm an-cak sensin. Benim hakkımdaki bilginin yüzü suyu hürme-tine bana şefkat göster. Çünkü merhametlilerin en merha-metlisi sensin. Bana sahipliğiniııin hürmetine benim nef-simi benim emrime ver. Bana musallat kılma. Çünkü her şeye güç yetiren padişah ancak sensin. Sen her çeşit eksik-liklerden münezzehsin!
Ey Allahım! Senin hamdine bürünerek (deriz ki) senden başka ilah yoktur. Ben kötülük işledim. Nefsime zulmettim. Bu bakımdan benim günahımı bana bağışla. Çünkü Rabbim sadece sensin. Çünkü senden başka günahları bağışlayıcı yoktur.
Ey Allahım! Bana iyiyi kötüden ayırma yeteneği ver. Beni nefsimin şerrinden koru!
Ey Allahım! Bana kendisinden ötürü cezalandırmayacağın helâl rızıklar ver. Rızık olarak verdiğinle beni kanâatkâr kıl. Onunla sâlih ameller yapmamı nasip et ve o amelleri benden kabul et. Af ve âfiyeti senden biliyorum. Yakînin güzelliğini, dünya ve âhiretin afiyetini istiyorum.
Ey günâhlar kendisine zarar vermeyen! Af da varlığında herhangi bir eksiklik meydana getirmeyen Allah! Sana zarar vermeyeni bana hibe et. Senin kuvvet ve kudretinden zerre kadar eksiltmeyeni bana ihsan buyur!
Ey rabbimiz! Üzerimize oluk gibi sabır akıt ve bizi müslim olarak öldür! (Araf/126)
Ey gökleri ve yeri yaratan! Sen dünya ve âhirette benim yardımcımsın. Müslüman olarak canımı al ve beni sâlihlere kat! (Yûsuf/101) Sen bizim velimizsin. Artık bizi bağışla. Bize merhamet et. Sen bağışlayanların en hayırlısısm. Bize hem bu dünyada bir iyilik, hem de âhirette bir iyilik ver. Gerçekten biz, tevbe edip sana döndük. (Araf/155-156)
Ey rabbimiz! Sadece sana tevekkül ettik. Sana ibâdete koyulduk ve dönüşümüz sanadır. (Mümtehine/4)
Biz ancak Allah'a tevekkül ettik. Ey rabbimiz! Bizi o zâlim kavmin fitnesine düşürme ve bizi rahmetinle o kâfir kavimden kurtar!(Yûnus/85-86)
Ey rabbimiz! Bizi, kâfirler için bir sınav yapma. Bizi bağışla. Ey rabbimiz! Muhakkak ki sen azizsin, hakimsin. (Mümtehine/5)
Ey rabbimiz! Bize günahlarımızı ve işlerimizde yaptığımız taşkınlıklarımızı bağışla. Savaşta, ayaklarımızı diret ve kâfirler topluluğuna karşı bize zafer ver! (Âlu İmran/147)
Ey rabbimiz! Bizi ve bizden önce inanan kardeşlerimizi bağışla. İman etmiş olanlar için kalplerimizde bir kin bırakma. Ey rabbimiz! Muhakkak ki sen çok şefkatlisin, çok merhametlisin. (Haşr/10)
Ey rabbimiz! Bize tarafından bir rahmet ihsan buyur ve işimizde bize bir kurtuluş hazırla. (Kehf/10)
Ey rabbimiz! Bize dünyada iyi hâl ver ve âhirette de merhamet ihsân et ve bizi cehennem azâbından koru! (Bakara/201)
Ey rabbimiz! Doğrusu biz bir davetçi işittik. 'Rabbinize iman edin' diye insanları iman etmeye davet ediyordu. Dinledik ve iman ettik. Ey rabbimiz! Günâhlarımızı bağışla. Kusurlarımızı ört ve canımızı iyi kimselerle beraber al. Ey rabbimiz! Peygamberlerinin lisanı ile bize va'dettiğini ver ve kıyâmet gününde bizi rüsvay etme. Şüphe yok ki sen va'dinden dönmezsin. (Âlu İmran/193-194)
Ey rabbimiz! Eğer unutur ya da yanılırsak bizi (ondan) he-saba çekme. Ey rabbimiz! Bize bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Ey rabbimiz! Güç yetiremeyeceğimiz şeyi bize yükleme. Bizi affet, bizi bağışla, bize merhamet buyur. Sen mevlâmızsın. Artık kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et! (Bakara/186)
Ey rabbim! Beni, annemi ve babamı bağışla. Onlar beni küçükken büyüttükleri gibi onlara rahmet eyle. Mü'min erkek ve kadınlara, müslüman erkek ve kadınlara, dirilerine ve ölülerine affını gönder. Ey rabbim! Affeyle, rahmet eyle, bildiğin hatalarımızdan dolayı bizi muâhaze etmekten vaz-geç. En aziz ve en kerim sensin. Rahmet edenlerin ve affedenlerin en hayırlısı sensin...
Biz ise Allah içiniz ve O'na döneceğiz. Günâhtan dönüş ve ibadete yöneliş ancak yüce ve büyük olan Allah'ın kudret ve kuvvetiyle mümkündür. Allah bize kâfidir ve O ne güzel vekildir. Allah Teâlâ (c.c) peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e, âline ve ashâbına rahmet deryâlarını boşaltsın ve onları her türlü kötülüklerden emin kılsın!134
130) Müslim ve Buharî, (Muğire b. Şu'be'den) 131) Daha önce geçmişti. 132) Ebu Dâvud, Nesâî, İbn Mâce ve Hâkim, (İbn Ömer'den) 133) Buharî, (Şeddad b. Evs'den) 134) Ebu Dâvud ve İbn Mâce, (hasen bir senedle); İmam Ahmed, (Ümmü Seleme'den bir kısmını)

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...