16 Ekim 2014

MUSA HİRAM'IN MASONLUK YAZILARI MEKTUPLAR, SORULAR VE CEVAPLAR - 40




MUSA HİRAM'IN MASONLUK YAZILARI
MEKTUPLAR, SORULAR VE CEVAPLAR - 40 

AŞAĞIDA BİR OKURUMUZDAN ALDIĞIMIZ MEKTUBUN İKİNCİSİNİ BULACAKSINIZ... YAHUDİ DÖNMELERİN TÜRK SİYÂSÎ VE İKTİSÂDÎ HAYATINDA NE KADAR ETKİLİ OLDUKLARINI, MEDYÂYI NASIL ELLERİNDE TUTTUKLARINI ANLATIYOR... TIPKIKARAKAŞZÂDE RÜŞTÜ BEY 'İN 1924 YILINDA YAPTIĞI GİBİ!..
YAHUDİLERİN DÜNYA SİYÂSÎ VE İKTİSÂDÎ HAYATINDAKİ ROLLERİ DÜŞÜNÜLÜRSE, MÜSLÜMAN BİR ÜLKE OLAN TÜRKİYE'NİN İÇİNDE BULUNDUĞU DURUMA DIŞARDAN VE İÇERDEN "ORTAKLAŞA" GETİRİLDİĞİNİ ANLAMAK ZOR OLMAZ.
DAHA ÖNCE DE BELİRTTİĞİMİZ GİBİ, ÜLKEMİZDE YAŞIYAN AZINLIKLARDAN KENDİSİNİ BU VATANA, BÂZI "türk" GEÇİNENLERDEN DAHA ÇOK ADAMIŞ KİMSELER ÇIKMIŞTIR. DÖNMELER ARASINDA DA HALİDE EDİP, HASAN TAHSİN GİBİLERİ DE VARDIR...
AMA NE YAZIK Kİ, BÜTÜN AZINLIKLAR VE DÖNMELER BİR BÜYÜK KUSUR İLE MÂLÛLDÜRLER... HEPSİ TÜRKİYE'NİN GELECEĞİNİ "BATI'NIN KUYRUĞUNA TAKILMAK"TA GÖRÜRLER!... BİR KISMI BUNU VATANINI SEVDİĞİ İÇİN İSTER, BİR KISMI DA VATANINA İHÂNET EDEREK İSTER.
BİZ HER İKİSİNİN DE KONTROLE ALINABİLECEĞİNİ DÜŞÜNÜYORUZ. AMA BİR ŞARTLA!.. YURDUMUZDA 70.000 KADAR OLAN BU İNSANLARIN (70 MİLYONLUK NÜFUSUMUZUN BİNDE BİRİ) SİYÂSETTE, İKTİSATTA, GAZETELERDE, RADYOLARDA, TELEVİZYONLARDA, SİNEMADA, VE AKLINIZA GELEN HER YERDE ETKİLERİNİN DE TÜRK NÜFUSUN ETKİSİNİN BİNDE BİRİNE İNDİRİLMESİ ŞARTIYLA!..
HELE HER TÜRLÜ DIŞ TAHRİK VE SALDIRININ ARTTIĞI ŞU GÜNLERDE ORDUNUN SUBAY KADEMESİNDE, MİLLİ İSTİHBARATTA VE DIŞİŞLERİ'NDE HİÇ BİR AZINLIK MENSUBU VE YAHUDİ DÖNMESİNİN BULUNMAMASI GEREKTİĞİNE SAMİMİYETLE İNANIYORUZ.
ÖNÜMÜZDE TERFİ VE TÂYİNLERİN YAPILACAĞI 30 AĞUSTOS ASKERÎ ŞÛRASI VAR... DİLEĞİMİZ ODUR Kİ, BU ŞÛRA TOPLANTISINDA BÜTÜN AZINLIK, DÖNME VE MASON SUBAYLAR, GENERALLER AYIKLANSIN, EMEKLİ EDİLSİN!... YENİ TERFİ VE TÂYİNLER SÂDECE ÖZ-BE-ÖZ TÜRKLER İÇİN YAPILSIN!..
BU BAKIMDAN BU MEKTUBU VE ARKASINDAN GELEN SAYFALARI DİKKAT VE İBRETLE OKUYALIM... MEVCUT DURUMA NASIL SON VEREBİLECEĞİMİZİ DÜŞÜNELİM.
-- 282. M.E.G. 17.5.2003
Özdemir Erdoğan, tepki çekmesinin nedenini, noter huzurunda masonluktan istifa etmesine bağladı. Zeki Müren ve Tarkan'la ilgili açıklamalarından sonra ağır eleştirilere maruz kalan Erdoğan, bu tepkilerin, mason kimliğinden rahatsız olarak gidip noter huzurunda verdiği istifadan kaynaklandığını belirtiyor. Erdoğan,
- "Eşimin ailesi Sabataist olduğu için evimize girip çıkan masonlarla tanıştım. Beni tarikatlarına davet ettiler. Kayınvalidem de 'çevre edinirsin' diye teşvik etti. Tepsi içinde sundukları şöhreti reddedince karalama kampanyası başlattılar,"
diyor. Masonları akbabalara benzeten Erdoğan,
- "Biri filizlenmeye başlayınca onu göz hapsine alır ve beklemeye koyulurlar. Sivrilen isimleri incelemeye alırlar. Kumar, kadın, şöhret, para... Ne istiyorsa tespit edilir ve ona göre irtibata geçilir. Kendilerine katılmaları için teklif yapılır ve eğer kabul edilirse önündeki yol açılır, kabul etmezse de bana yapıldığı gibi o isimle ilgili karalama kampanyasına başlanır"
şeklinde konuşuyor... Masonlarla birlikteyken görülmez kapıların yok olduğunu ifade eden Erdoğan,
- "O dönemde ne medya ile ne de müzik şirketleriyle hiçbir problemim olmadı. Ülkemizde dünden bugüne üç sanatçı, verecekleri mesajdan dolayı özellikle desteklenmiştir. Özel hayatları ve cinsel kimliklerinden dolayı kitleleri yönlendirmek adına Zeki Müren, Bülent Ersoy ve Tarkan'a yapılan yatırım, tanıtım ve promosyon hiçbir sanatçıya nasip olmamıştır. Yapılan parçalarla gençlerin cinsel duyguları tahrik ediliyor ve böylece toplum zıvanadan çıkarilmaya çalışılıyor."
Bazıları, "Yahudilikten Müslümanlığa geçmiş olmak bir suç mudur ki, Dönmelerle uğraşıyorlar?" diye gülünç bir demagoji yapıyorlar. Vaktiyle cedlerinden biri başka bir dinden İslâm dinine geçmiş olan bir kimsenin hakkında konuşan yoktur. Ortada tarihî, sosyal, kültürel, dinî, antropolojik bir hadise vardır. Adamlar dönmüş gibi görünmüşler, fakat dönmemişlerdir. Dıştan Müslüman görünüyorlar, asıl kimlikleri ise Yahudilik ve Museviliktir. Bu "Dönmeleri", diger dönmelerle bir tutmak ya akılsızlıktır, yahut da bu karıştırma kötü niyetten ileri gelmektedir.
Sabataycılık konusunda yapılmış ciddî tarihî, ilmî, sosyal, kültürel, antropolojik araştırmalar onların iki kimlikli, iki dinli, takiyye yapan bir cemaat olduklarını ortaya koyuyor. Gerçekten dönmüş olsaydılar, ölülerini uzun bir müddet sadece Bülbülderesi mezarlığına niçin gömmüşlerdir? Niçin kendilerine mahsus gizli ibadethâneleri vardır? Niçin kendi aralarında evlenmektedirler? Irkçılık yapılıyor, antisemitizm yapılıyor yaygaralarıyla gerçekler gizlenemez.
Adamlar ve kadınları Türkiye’nin siyasetine, yakın tarihine, idaresine, hukukuna, üniversitelerine, medyasına, fikir hayatına, iktisat ve finansına damgalarını basmışlar ve ben onları merak edip incelediğim zaman ırkçı ve antisemit olacağım. Bu kadar ucuz ve mesnetsiz iddialara kargalar bile güler. Sabataycılar "Biz Müslüman olduk" diyorlarmış, binaenaleyh artık bu konu tartışılamazmış.
Peki, Müslümandırlar da, niçin Yahudi yeni yıl töreninde Etiler’deki gizli Sabataycı sinagogunda toplanıp kendi dinlerine göre âyin ve ibadet yapıyorlar? Müslümanın sinagogta ne işi var? Peki Müslümandırlar da, niçin bazıları aşırı şekilde, militanca, insafsızca dindarlara saldırıyor? Tekin Alp takma adının ardına sığınarak Türkçülük kitapları yazan ve kitaplarının birinde "KAHROLSUN ŞERİAT!" diye bir bölüm koyan Yahudi Moiz Kohen’in aleyhinde bulunduğum için antisemit mi olacağım? Gizlemeyin, örtmeyin; bırakın millet gerçekleri öğrensin...
Sabetaycılar bugün genel olarak dinsel aktivitelerini kaybetmişlerse de, halen her üç topluluk içinde de varolan ve geleneksel yapıyı muhafaza eden aileler olduğu da bir gerçektir. Kimliklerini gizlemelerinin de en önemli nedeni sahip oldukları ekonomik üstünlükleri kaybetme korkusuna dayanmaktadır. Özellikle varlık vergisi sırasında devletin cemaat mensuplarına karşı takındığı olumsuz tavır ve ayrımcılık böyle bir endişenin nedeni olarak algılanabilir.
Başörtü sahibi müslümanlara küfredenlerin dedesinin Sabetaycı olup olmadığını araştırmakta fayda var. Eğer Sabetaycı ise başörtülü kadınlara küfretmesini "aydın", "Ateist", "modern" gibi paravan kimliklerle değil de "Sabetaycı" kimliğin tezahürü olduğunu iddia etmek te, müsade et, benim hakkım olsun. Bu ülkede herkes kimin ne olduğunu bilmeli, maskeler düşmeli...
Bülbülderesi Mezarlığındaki soyisimlerle Şişli Terakki ve Işık Lisesi mezunlarının soyisimlerinin örtüşüyor.
Sabetaycıların günümüzde dinlerini sürdürdüklerine dair deliller:
- Sadece birbirleriyle tokalaşırlar. Günümüzde de böyle. Birbirlerinden olmayanlarla kendilerinden önce tokalaşmak günahtır. Ben buna şahidim.
- Selanikliler Sokağından Bülbülderesi Mezarlığına girebilirseniz (ki bu bakıcılar tarafından derhal engelleniyor), orada bir kulübe görürsünüz. Bu kulübe bir "KAL"dir. Eğer mezara gömülme işlemini izlemişseniz farketmişsinizdir, bu kulübeye her kabileyi temsilen bir kişi girer ve duaya katılırlar. Ben buna da şahidim.
- Kendi aralarında toplanırken eğer bir Türk yanlarına gelmişse ona çaktırmadan birbirlerine İspanyol Yahudicesi bir takma isim söylerler ve o dakikadan sonra dikkatlice konuşulur. (soğankafa) Buna da şahidim.
Onların Sabetaycılık inancından uzaklaştıklarına inanıyorum. Bir Selaniklilik var belki, ama onda da seçkinci ve elitist bir yaklaşım var. 'Biz Selanikliyiz, biz daha Batılı, daha kozmopolitiz' gibi bir bakış açıları var. Bugün Sabetayistlerin bir kimlik problemi var bana göre. Ne olduklarını bilmiyorlar. Dinden uzaklaşmış bir kitle olarak görüyorum onları," diyor...
Bugün baktığımızda Ilgaz Zorlu dışında biri çıkıp da "ben Sabetayistim" demiyor ama dönmelerle ilgili olarak etrafta bir sürü söylenceler var. İslami basında Selanik kökenli olması nedeniyle Coşkun Kırca'nın Dönme olduğu iddia edilmektedir. Kırca'nın ateşli Atatürk milliyetçisi tavrından da yola çıkılarak Ahmet Emin Yalman dönemini andırır bir Sabetayist-İslam kutuplaşması ara sıra gündeme gelmektedir. Ama bu da bir yerde anlamsızdır, zira Coşkun Kırca hiçbir zaman kendisinin Sabetayist olduğunu deklare edip kendisine uygun görülen bu kimliği savunmadı ki. E, o zaman kiminle neyi tartışacaksınız?
Problem aslında başka. Sabetaycılar bir yerde Türk toplumunda taraf oldular. Aksamları foxtrota, çaylara, balolara gitmeyen, kısa etek giymeyen, başını açmayan, İslami değerlere bağlı muhafazakâr kadınlar ve toplumun çoğunluğunu teşkil eden bu tarz aile ve toplum yapısı, dönemin basını ve kamuoyunun önde gelen ve bir çoğu Selanikli olan yazarları tarafından "yobaz ve gerici" olarak nitelendirildiler. Bütün mesele buradan ortaya çıkmaktadır ve bugün de Türk toplumunda yaşanan gerilim ve gerginlik aynı nedenlere dayanmaktadır. Neye taraf oldular?.. Batıya... İslami görüşe göre Batının ahlak düşkünlüğüne ve onu muhafazakâr bir hayat tarzının üstüne dikte etmeye taraf oldular. Problem bu. Problem özünde dinsel değil ki. Problem gizli Yahudilik de değil bir yerde.
Bugün Dönmelik var mı? Ilgaz Zorlu o cemaatten olduğuna göre bir bildiği var ki 'var' diyor. Bana sorarsanız belki var, ancak artık Sabetayistler açısından da bir önemi olduğuna inanmıyorum. Çünkü onların Sabetaycilik inancından uzaklaştıklarına inanıyorum. Bir "Selaniklilik" var belki, ama onda da seçkinci ve elitist bir yaklaşım var.
Diyelim ki, İsrail'de Türkiye'de var olduğu iddia edilen Sabetaycıları Yahudiliğe kabul eden bir karar çıksa, zannediyor musunuz ki Türkiye'deki Sabetaycılar "Allah Allah" diyerek Yahudi olmak için Israil'e koşacaklar? Hayır, Ilgaz Zorlu'nun dışında gidecek bir kişi daha olacağını hiç sanmıyorum. Ilgaz Zorlu geçmek isteyenlerin olacağını söylüyor. Türkiye'de Dönmelerin ciddi dini temele dayanan cemaatsal bir yapısının bulunduğuna inanmıyorum. Yahudiler ve Sabetayistler arasından çok mason çıktığı doğrudur. Ama bu durumun da kendi kurgusu içinde bir takım anlaşılabilir mantıki nedenleri vardır. Masonluk bir yerde evrensel bir felsefeyi, eşitliği, kardesliği savunuyor ve yaymaya çalışıyor ama dini arka plana atıyor. O zaman zaten dinden uzaklaşmış olan Sabetaycılara masonluk çekici gelmektedir. Tarih boyunca ayrımcılığa uğramış bulunan Yahudiler de kardeşlik, eşitlik ilkeleri çerçevesinden dolayı masonluğa sempati ile yaklaşmaktadırlar.
Dönmeler ve Dönmeleşmişler:
(1) Sabataycıların on sekiz maddelik gizli protokollarının bir maddesinde "Benzeme, benzet" yazılıdır. Onlar bu maddeyi uzun zamandan beri hayata uygulamış ve hayli Müslümanı kendilerine benzetmiştir. Binaenaleyh, bugün Türkiye’de gerçek Dönmelerin yanında, Dönmeletirilmiş, Dönmelere benzetilmiş Müslümanların ve Türklerin sayısı az değildir.
(2) Dönmeler, Müslümanlardan çok önce medyanın, sinemanın, televizyonun, basının gücünü anlamış ve bu sahada bir imparatorluk kurmuşlardır. 1930’larda Dönme İpekçi ailesi Türkiye’de sinemayı kontrolu altına almıştı. O zaman televizyon yoktu ve sinema halk yığınlarının, gençliğinin birinci eglencesiydi. Günümüzde de büyük medyada Dönmelerin ve Dönmeleştirilmişlerin gücü, tesiri, ağırlığı büyüktür.
(3) Dönmelerin laiklik anlayışı kendilerine mahsus, nev’i şahsına münhasır (sui generis) bir laikliktir. Dönme laikliğini, Fransız laikliği ile bir tutmak büyük bir yanılgıdır. Fransa’da din ile devlet (Alsas Loren bölgesi dışında) birbirinden tamamen ayrılmıştır. Dönme laikliğinde ise din-devlet birliği vardır. Lakin bu birlik bir uyum birliği değildir.
(4) Dönmeler eğitime, üniversiteye çok önem verirler. Kendilerinin Dönme okulları ve üniversiteleri bulunduğu gibi, "Benzeme, benzet" prensibi uyarınca genel eğitim sistemine ve üniversitelere de damgalarını vurmuşlardır.
(5) Her değerin, her şeyin istismar ve istihdam edildiği Türkiye’de Atatürk’ü, Kemalizmi en fazla Dönmeler kullanmaktadır.
(6) Demokrasi, insan hakları, eşitlik, hukuk, adalet Dönmeler ve Dönmeleştirilmişler içindir.
(7) Dönmeler, çeşitli tarihî ârızalar ve kazalar yüzünden çok kolay bir şekilde elde etmiş oldukları bitakım büyük kazançları, imtiyazları, menfaatleri, tekelleri kolayca bırakmak temayülünde (eğiliminde) değildirler. Direniyorlar, direneceklerdir.
(8) Dönmeler homojen bir yapıya sahip değildir. Asırlardan beri aralarında rekabet, çekişme, ittifaksızlık mevcuttur. Bugün de bazı önemli, güçlü, ünlü Dönmeler birbiriyle kıyasıya bir mücadele içindedir. Müslümanlar bu çekişmeleri seyrediyorlar, fakat binde dokuz yüz doksan dokuzu ne olduğunu, ne gibi dolaplar döndüeünü anlamıyor.
(9) Dönmeler İslâmî hareketin içine sızmışlar, ajan provokatörlerini sokmuşlardır; birtakım islâmî cemaatleri manipüle etmektedirler. Büyük bir dinî cemaatin gerek Dönmeler, gerekse Yahudiler ve İsrail tarafından parasal destek aldığına dair ciddî rivayetler vardır. Ülkemizin çok zengin bir Dönmesi dinî bir cemaate ayda on bin dolar yardım yapıyor. Niçin yapıyor? Her halde İslâm’i sevdiği, Müslümanların kara gözlerine âşık olduğu için değil!
(10) Türkiye’de Dönmeler ve Dönmeleştirilmişler şehir kültürü ve zihniyetine sahiptir. İslâmî hareket ise genellikle kırsal kesim, gecekondu, varoş, taşra zihniyetine saplanıp kalmıştır. Bu eşitsizlik ile Müslümanların Dönme tahakkümünden kurtulup hürleşmeleri, izzet bulmaları mümkün değildir. <
(11) Dönmeler, kendileri için tehlike ve tehdit olarak gördükleri şahıslara, zümrelere karşı son derece insafsız ve merhametsizdir. Onlarda Müslümanlardaki toleransın binde biri yoktur.
(12) Gerçek demokrasi Dönmelerin ve Dönmeleştirilmişlerin menfaatlerine, ideallerine, ideolojilerine uymaz. Onlar demokrasiye, insan haklarına, hukuka sınırlar çizmişlerdir. Bu sınırları aşanlar ağır şekilde çarpılır, cezalandırılır.
(13) Dönmelerin ve Dönmeleştirilmişlerin hayalî bir gündemleri vardır. Onlar halk yığınlarını, gençliği, okur-yazarları bu hayalî ve bulutlar üstü gündem maddeleriyle oyalar, uyutur, sersemletir. Derviş ne yaptı, ne yapacak?.. İsmail Cem ne yapıyor, nereye koşuyor?.. gibi konu ve dedikodularla on milyonlarca vatandaşı meşgul edip dururlar. Arada Türkiye batmaya devam eder, soygunlar gece gündüz sürer, çöküntü ve dağılma korkunç boyutlara ulaşır. Umurlarında bile değildir.
(14) Ne kadar ehliyetli, uzman, yararlı, hizmet etmeye istidatlı olursa olsun Dönmelerin ve Dönmeleşmişlerin gözüne girmemiş, dümen suyundan gitmeyen, emel ve menfaatlerine âlet olmayan vatansever, güçlü, lüzumlu şahsiyetlerden bahsedilmez, onlar gündem konuları içine alınmaz.
(15) İslâmî kesimde bazı adamlar yularlarını Dönmelerin ve Dönmeleşmişlerin eline vermiş bulunmaktadır. Bu hususta fazla ve açık yazmıyorum, lütfen ne demek istediğimi iyi düşününüz.
(16) Dönmeler ve Dönmeleşmişler, samimî Müslümanları cahillikle terbiye etmektedir. Dindar, takvalı, zâhid Müslümanların okumalarını, yüksek ve parlak tahsil yapmalarını asla istemezler.
(17) İslâmî kesimdeki ahlâksız, şerefsiz, namussuz, alçak din sömürücüleri, bilerek veya bilmeyerek Dönmelerin ekmeğine yağ sürmektedir. Din sömürücüleri; İslâm dâvasını ve Müslümanları satmıştır. Din sömürücülerinin dini imanı para ve menfaat, putları nefs-i emmareleridir. Onlar riyaset, makam, mevki, servet, ün, alkış için yanıp tutuşmaktadır. Böyle haşarattan ne bu ülkeye, ne bu millete, ne bu devlete, ne de Din-i Mübin-i İslâm’a bir hayır gelir.
(18) Devlete ve Cumhuriyete en büyük zararı militan ve fanatik Dönmeler ve Dönmeleşmişler vermektedir. Demokrasinin, insan haklarının, hukukun, adaletin önündeki en büyük engel onlardır.
(19) Militan Dönmeler ve Dönmeleşmişler İslâm dininde reform yapılmasını istemektedir. Mensubu olmadıkları bir dinin iç işlerine ne hakla karışıyorlar? Dinle ilgili konular Müslümanları ilgilendirir. Namazın ve Ezanın Türkçe kılınıp okunması onların karışabileceği bir mesele değildir.
(20) Dönmeler ve Dönmeleşmişler, Türkiye’nin en güçlü ve tesirli lobisi olarak, eserlerini seyr etsinler. Siyaset, iktisat, kültür, medya, finans, ziraat, sanayi, eğitim, üniversite sahalarındaki büyük yozlaşma, büyük çöküntü, büyük yıkım onların eseridir. Türkiye’nin bugünkü manzarası karşısında iftihar edebilirler mi?
(21) Dönmeler halkın büyük kısmını eğitim ve propaganda ile kendilerine benzeterek Türkiye üzerindeki emperyalist, tekelci, sömürgeci tahakkümlerini sağlama bağlamak, ilelebed devam ettirmek istiyorlar. Onların son büyük planı ve stratejisi budur.
Mehmet Emre Göreli
Sabetaycıo Yapılanmaya Karşı Bilinç ve
Tercihli Alışveriş İnsiyatifi Başkanı



***

--283. YİNE SABETAYCI YAPILANMAYA KARŞI GRUPTAN GELEN BİR AÇIKLAMA MEKTUBU:B.T.A.I.(Sabetaycı Yapılanmaya Karşı Bilinç ve Tercihli Alışveriş İnsiyatifi)'nin birinci yılını geride bırakmış bulunuyoruz.
Her bir vatandaşımızı Türkiye'nin bu en büyük gerçeği konusunda bilinçlendirmek amacıyla yola çıktığımızdan beri bu proje hepimizin hayatının bir parçası oldu ve ilk toplantımızı yaptığımız Mart 2003'te tahmin edemediğimiz bir noktaya ulaştık. Internet, üç büyük şehir ve Anadolu'da düzenlediğimiz seminerler, üniversite öğrencileri için kurduğumuz Kampüs grubumuzun faaliyetleri, üyelerimizin birebir bilgilendirme çalışmaları ve çoğunluk muhafazakâr kesimde olmakla beraber ulusal basında hakkımızda çıkan yazılar yoluyla yüzbinlerce insanın sabetaycılık ve ülkemizdeki sabetaycı yapılanma hakkında bilinçlenmesini sağlamış olmaktan dolayı çok mutluyuz ve çalışmalarımızı artan bir tempoyla ilerletmek amacındayız.
"Ne Yapmalı?" yazımızda açıkladığımız gibi bağımsız medya kurumlarını bu konunun üzerine giderek üzerlerine düşen görevi yapmaya tekrar davet ediyoruz. Bu noktada Abdullah Muradoğlu'nun sabetaycı İpekçiler ve Leyla Neyzi'nin (ki kendisi de bir sabetaycıdır) sabetaycı Fatma Arığ hakkında yaptıkları "aile öyküsü" çalışmalarının benzerlerinin yapılması yönünde konuyla ilgili araştırmacıları ayrıca cesaretlendirmek isteriz.
Sabataycılık konusunun kamuoyunda iyiden iyiye tartışılmaya başlanması üzerine bazı köşe yazarlarının panik dolu yazılar yazdıklarını görmeye başladık. Ertuğrul Özkök gibi kimi yazarlar bir çok araştırmacının eser ve yazılarına ve başta Ilgaz Zorlu olmak üzere cemaat mensuplarının itiraflarına rağmen, sabataycılık ve sabataycı yapılanma konularını alaycı ifadelerle hayal ürünü bir komplo gibi göstermeye, sulandırmaya çalışırken, (özellikle kendisi sabataycı veya sabataycı bağlaşığı bazı yazarların sabataycılık sözünü ilk defa duyduklarını yazabilmeleri, evlere şenlik bir yalan!) Soner Yalçın gibi kimileri de bunu "benimsenmesi" zorunlu bir şey gibi göstermeye çalışmakta, sabataistlerin Sabah'ına geçtiğinden beri şiddetli bir sabataist savunucusu kesilen Ahmet Hakan gibi bazıları da bunun kurcalanmaması gereken, ve kimsenin araştırmaya hakkı olmadığı bir mesele olduğunu savunmaktadırlar. (bu anlamsız tezin çoktan verilmiş cevaplarını, sitemizin "Makale ve Röportajlar" bölümündeki Mehmet Şevket Eygi ve Ilgaz Zorlu yazılarında bulabilirsiniz,)
Fatih Altaylı gibi bazı yazarların da bu konu üzerinde çalışan insanların üzerinden konuyu yargılama kalktıklarını, Yalçın Küçük ve Ilgaz Zorlu'nun kişiliklerine saldırarak, sabataycılık ve sabataycı yapılanma konularını gündemden düşürmeye çalıştıklarını görüyoruz. Bu arada yapılan dezenformasyon (Bülent Arınç gibi bazı önemli islamcı liderlerin sabataycı olduğu) ve algı saptırmalarının (Soner Yalçın'ın aynı ölçüde bağlantılı ve etkili en az elli aile varken, müslüman Türk toplumuyla özdeşleşmiş kelimelerden oluşmuş "evliya"-zade" ailesini konu alması, kitabına müslüman Türk toplumla özdeşleşmiş "efendi" adını koyması) haddi hesabının olmadığını eklememiz de sanırız yersiz.
Tüm bu olumsuz çabalara karşın halkımızın günden güne sabataycı yapılanmayı öğrendiğini, bilinçlendiğini görüyor, SBTAI olarak bu konudaki çalışmalarımızla gurur duyuyoruz. Doğu Anadolu'da yada Ege'de herhangi bir dağ köyündeki fakir ve cahil bir yaşlı kadın dahi Türkiye'yi yöneten yahudi asıllı hegemonyayı isim isim ilişkileriyle beraber bilmeden çalışmalarımızın hızını kesmeyeceğimizi, bir kez daha ifade ederiz. Sabataycılık konusunda yazılanları alaya almaya çalışarak bir "komplo zırvalığı" olarak niteleyen Ertuğrul Özkök'e de 19 Ocak 2003 tarihli Hürriyet gazetesinde "Yahudi sevgili bulamayan cılız çocuk" yazısındaki "en çok istediğim şey bir yahudi sevgilim olmasıydı" ifadesini hatırlatıyoruz. Sabataycı yapılanmayla çok güçlü ilişkilere sahip bir bağlaşık olan Özkök'ün çocukluğunda yahudi sevgilisinin olmasını bu kadar çok istemiş olması ilginçtir.
16 Haziran 2004 tarihli köşe yazısında da Ray Charles'ın "Georgia on My Mind" şarkısını her dinleyişinde aklına Ayten Alpman'ın "Bir Başkadır Benim Memleketim" şarkısının geldiğini, bunun sebebinin de Ray Charles'ın Georgia'ya hiç bir zaman gitmemiş olması olduğunu yazmaktadır. Sabataist Ayten Alpman'ın "memleketim” parçasının orijinali geleneksel Yahudi müziğinin çok tanınmış şarkısı "Rebe Rumelekh"dir. Özkök'ün kurduğu benzerlik, ima ettiği şey nedir, Ayten Alpman'ın hiç İsrail'e gitmemiş olması mıdır?
Sabataist Leyla İpekçi'nin Radikal gazetesindeki 13.06.2004 tarihli yazısının bir kaç paragrafında sabetaycı yapılanmanın çalışmaları hakkında itiraf niteliğini taşıyan ifadelerini takdirle karşılıyoruz. Ayşe Arman'ın Yalçın Küçük röportajında sözü geçen Mehmet Ali Alabora'nın ailesinin sabatayist oluşunu kabul etmesi, ancak Bezmen'ler ve İpekçi'ler gibi eğitim vermediklerini söylemesi üzerine, cemaatin gizli kabbalistik okulları hakkında bilgi almak isteyenlerin sitemizdeki Orly Halpern'in Haaretz gazetesinde yayınlanan yazısını okumalarını öneririz.
Yalçın Küçük'ün kullandığı isimbilim yönteminin çok önemli bir araç olduğunu ancak tek başına kullanıldığı takdirde yanlış sonuçlara varılabileceğinin altını çizeriz. Soyadı listelerindeki soyadları da o soyadına sahip herkesin sabataycı olduğunu değil, sabataycıların bu soyadlarını kullandıklarını göstermektedir, bir kez daha bunu belirtmek ihtiyacını duyuyoruz.
Geçen yıl kamuoyuna açık yazılarımızda ortaya koyduğumuz Mehmet Emin Karamehmet'in bir sabetaycı bağlaşığı olduğu olduğu gerçeği, bu kişinin Ocak 2004 sonunda JINSA (Jewish Institute for National Security)'dan üstün liderlik ödülü almasıyla iyice açığa çıkmış oldu. Mehmet Emin Karamehmet'in yurtdışındaki yahudi lobileriyle ilişkisi görünenden çok daha derindir; borçlarının ödemesi için sunduğu planda adı geçen Northway Petrolium şirketi sadece bu plan için kurulmuş bir kreditör konsorsiyum şirketidir ve arkasında yahudi sermayesi bulunmaktadır.
Aynı ödülü daha önce almış olan sabataycı yapılanmanın çekirdek adamlarından Çevik Bir de İsrail, Amerika ve Türkiye'de katıldığı konferanslar ve verdiği beyanatlarla Büyük Ortadoğu Projesi'nin ateşli savunuculuğunu yapmaktadır.
Meclisteki mescidlerin kapatılmasını veya meclis içinde kilise ve sinagog açılmasını öneren CHP İzmir milletvekili Canan Arıtman da sabataycıdır.
Yaklaşan (2004) Amerikan başkanlık seçimlerinin Siyonist-Evangelic ortaklığın çalışmalarını etkileyeceğini sanmıyoruz, çünkü Demokratların başkan adayı John Kerry'nin ataları da tıpkı eski dışişleri bakanı Madelaine Allbright ve general Wesley Clark gibi sonradan protestan olmuş yahudilerdir. Kerry aynı zamanda CFR üyesidir ve Yale'de okurken George W. Bush gibi "Skull & Bones"un üyesi olmuştur.
Bush'un başkanlık seçimlerinde bir önceki rakibi ve eski başkan yardımcısı Al Gore'un (babası senatör Al Gore Sr. da, Amerika Komünist partisinin kurucusu yahudi Dr. Julius Heimer'ın oğlu, kızıl milyarder Armand Hammer'dan yardım görmüştü) kızının bir yahudiyle evli olduğunu (Rusya'daki 1917 devrimini finanse eden ünlü yahudi banker Jacob Schiff''in torunu Andrew Schiff) düşününce, insan siyonistlerin işi hep sağlama aldıklarını düşünmeden edemiyor.
Netameli bir konuda çalışıyor olmamız dolayısıyla, bir üyemizin referansının olmadığı durumlarda katılımı kabul edemiyor olmamızdan, ve bir çok medya mensubunun görüşme isteklerini aynı sebepten dolayı kabul edemediğimizden ötürü üzgünüz, ve bu konuda anlayış göreceğimizi umuyoruz.


***

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...