16 Ekim 2014

33. DERECE'DEN ÖTE MASONLUK SIRLARI MEKTUPLAR, SORULAR VE CEVAPLAR - 54 - 380.





33. DERECE'DEN ÖTE MASONLUK SIRLARI
 MEKTUPLAR, SORULAR VE CEVAPLAR - 54 - 380. 

BU ALINTI BİZİM... BİR MEKTUPTAKİ UYARI ÜZERİNE SABETAYİST VE ANTİ-SABETAYİST SİTELERİ, FORUMLARI ŞÖYLE BİR DOLAŞTIK. ORALARDAN SAYFALARIMIZDA GÖRECEĞİNİZ BÂZI ALINTILAR YAPTIK. KENDİ ADINI VERMEKTEN ÇEKİNMEYENLERİN ADLARINI KOYMAKTA BİR MAHZUR GÖRMEDİK.
BU SİTELERDE ZAMAN ZAMAN BİR TARTIŞMA, HATTA BİR DİDİŞME GÖRDÜK. GELİŞMELERDEN KUŞKU DUYAN BİR-İKİ YAZARIN DÜŞÜNCELERİNİ BURAYA TAŞIYORUZ. İMLÂ DÜZELTMELERİ BİZDEN...

Rahmetli Münevver Ayaşlı’nın “anı”ları da yine “dönmedir,… Selaniklidir” işaretleri ile doludur.
Rahmetli Necip Fazıl’ın „Büyuk Doğu“ dergisinde yaptığı ifşaatler ve kaleme aldığı makaleler de ilk akla gelenlerdir…
Yine Mahmut Çetin’in ki, bahsi geçen dergide onunla kısa bir mülâkat da yapılmış „intihal“ uzerine, yazdığı kitaplar, özellikle „Boğazdaki Aşiret“ kitabı, „soyağacı“ oluşturma işinde birinci kitapdır. Kitapda ismi gecen “Işık tarikati”nın lideri H. Hilmi Işık’ın kaleme aldığı “”Saadet-i Ebediyye” kitabına bakılsa, bunların nasıl “bilindikleri” ve ne kadar kaale alındıklarını göreceklerdir!
Bahriye Üçok’un bile Ilâhiyat Fakülte Dekanı olduğunu, şimdi parti kurmuş ve “kuvvacı” geçinen Yaşar Nuri Öztürk’ün fikirlerinin yayılması için kendisine İlâhiyat Fakültesi bile kurulup, üç sene sadece bir koltukdan ibaret bu “fakültede” dekanlık yaptığını, konuşma ve muaşeret adabından nasipsiz Zekeriya Beyaz’ın bile “İlâhiyat Fakültesi Dekanı” olduğunu, ve bütün bunların da DEVLET TARAFINDAN yapıldığını unutmamak lâzım!

Kaldı ki kendisi de, “bu işi” evvelâ Ilgaz Zorlu’dan öğrendiğini söylüyor, bahsi geçen dergide; bir de “Savaş Dost”dan bir şey (Musa Anter’i) öğrendiğini… Birbirlerinin bayağı bir reklâmını da yapmadan duramıyor tabii; “İstanbul Sevi ile aynı dönemde başladık. Arkadan Savaş Dost, Melih Arsun geldi. Kritik Kilim ismiyle yazan İslâmî hassasiyeti yuksek dostum da sonradan epey katkı koydu.” gibi...

Oysa bu işe yıllarını vermiş insanlar var; en basitinden Yesevizade!
Ben, Faruk Bey’e bu onurlu davranışından ve yaptığımız görüşmeleri internet ortamına taşımama izin vermesinden ötürü teşekkür ederim. Kendisi hakkında zaman zaman oldukça olumsuz düşüncelere kapılsam da, son dönemde göstermiş olduğu yapıcı tutumlar onun bu işlere gerçekten Allah rızası için girdiğinin bir göstergesi niteliğindedir. Hatasız kul olmaz. Onun izin vermesi sayesinde bende Inter-Türk Forum'da vermiş olduğum sözü yerine getirmiş oluyorum. Kendisinin bir an evvel sağlığına kavuşması en büyük temennimdir. Tekrardan geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.

Nisan 2006 tarihinde TR Forum'da başlayan “kayıkçı kavgamız” Faruk Bey ile son bulmuştur. Diğerleri ile olan kavga devam edecektir. Meseleye vâkıf olmayanlar için aşağıda TR Forum'da sorduğum soruları noktasına virgülüne dokunmadan tekrar yazıyorum. gerçi o günden bu yana köprünün altından çok sular akıp çok farklı gelişmeler oldu, hatta yeni yeni sorular da gündeme geldi ama hepsini buraya taşımanın anlamsız olduğunu düşünerek bu kadarla yetinmeyi uygun görüyorum. Önemli olan ve asıl üzerinden düşünülmesi gereken hadise Sabetay meselesinin Ülkemizi hangi mecralara çekme girişimin bir parçası olduğudur. Zaman içinde bende oluşan esas kanaat bunun bir siyonist osmanlı projesi oluşturmak, ya da Ülkemizi bölmek arasında halkımızın bazı tercihler yapmaya zorlanması yönündeki izlenimlerimdir.
Aşağıdaki 20 maddede sıralan sorular yaklaşık 8 ay önce TR Forum'da (sabatay forumda) sorulmuştur.

1- Bu forum ve buna bağlı site hangi amaçla kurulmustur? Maksadı nedir, neyi hedeflemektedir?
2- Forumda sürekli bir bilgisayar problemi olduğundan dem vurulan sayın Faruk bey’in parsimony için ödediği domain ücreti nedir? Kimlerden destek almaktadır? Arkasındaki oluşum neyi planlamaktadır? Yoksa vatana millete hizmet için ferdi mi takılmaktadır? Eğer öyleyse kendisini bu konuya ilgi duyduran sebebler nelerdir?
3- Faruk beyin hastalığı için geçmiş olsun dileklerimi ve Allah'tan âcil şifa temennilerimi kendisine iletirken, bu hasta haliyle kendisini forumun yeniden başına geçiren elzem sebebler ve aniden şifreli sisteme geçme nedenleri nedir?
Wap olayına da girmek güzel bir haraket olup bunun ekstradan maddi bir külfeti yok mudur?
4- Bu forumda daha önce bana yapılan muamelenin eşi ve benzeri başka birini yapılmış mıdır? Bana yapılan malayanicedir, bu eleştirilerinin ardında yatan gerçek sebeb nedir?
5- Döndüm deyip ama dönmediği söylemlerinden ve eylemlerinden belli olan IS (İstanbul Sevi) efendinin kabalistik dua ve ritüelleri (sefirah tifereti çağırmak gibi) forum ortamına aktarmasının gizemi nedir?
6- Faruk bey ile IS arasındaki ilişkinin boyutu nedir, Kendisiyle yüzyüze görüşmüş müdür, sesini duymuş mudur? Neredeyse 6 yıl boyunca gizemli kalan bu zata güveni nereden gelmektedir? Keza “Akşamcı”nın bir yazısına karşılık Is efendiyi arkasına aldığı açık ve net belli olan Faruk bey, OL@’nin yazdıkları için ne diyecektir? (Zannımca hüsn-i zan olayı çoktan aşılmış, sadakat bağları kurulmuştur.)
7- Bu forum ve bağlı sitede Sabetaylar'ı deşifre ediyoruz poşetlemesiyle Sabetaylar'ın yaşayışları, duaları, gelecekteki amaçları legal bir çerçeveye mi oturtulmaya çabalanmaktadır. Reklâmın iyisi kötüsü olmaz amacı mı güdülmektedir?
8- Benim Türkiye içinde AKBABALIK çalışması, Küresel mânâda AKRABALIK çalışması dediğim çalışmalar, Yahudilerin genlerle ve DNA çalışmaları ile ilgili bütünleşme çalışmalarının bir yan ürünü müdür? Neden bu çalışmalarda sadece soyisimler yer almaktadır? Saf müslümanlar okusun görsün, soyadları varsa bu listede kendi soylarından endişe etsin amacı mı güdülmektedir? Amac teorik bir düsünce KAOS’u yaratmakmidir.
9- Sistemli bir şekilde olur olmaz tüm yerli ve yabancı forumlarda sabatay kimdir, HAHAMBAŞILIK sitesinin reklâmının yapılması ve dünya yahudileri ile kaybolmaya ve asimile olmaya başlayan Sabetaylar'ın yeniden diriliş hamlesi midir? Bu forum buna mı öncülük yapmaktadır?
10- Lozan mubadilleri derneğinin kurulma amacı (99'da çalışmalar başlanmış 2000'de kurulmuştur) ile Sabetaylar'ın bütünleşme çalışmaları arasında bir bağ var mıdır? Bu forumda IS efendi tarafından daha önce bu sitenin kurucuları ve amaçları hakkında müspet veya menfi bir araştırma yapılmış mıdır? Yapılmadıysa neden yapılmamıştır? 1000 yıl önceki İbrani kökenliler araştırılırken Lozancıların amaçları rakı içmek gibi sudan, arpadan sebebler ile açıklanabilir mu? Fellik fellik Sabetaycı arayanlar bu vakfa neden pek bi hoşgörülüdür?
11- Lozan mubadil derneğinin 500. yıl vakfı ile bir bağlantısı olup olmadığı araştırılmış mıdır, yoksa bu da incelemeye değer bulunmamış mıdır?
12- Asıl amacı sabetay ekseninde dönen bu forumda neden bir Allah'ın kulu da çıkıp Yanık Koza ve HAHAMBAŞILIK sitesindeki kelebek benzerliğini sorgulamamıştır? Bu siteye taşımamıştır... Nasıl bir Sabetay forumudur burası? Ölü toprağı mı örtülüdür herkesin üzerinde?
13- Bu kelebekler ile Yalçın KüçüK'ün kelebekleri arasında bir bağ olup olmadığını sorgulamak neden kimsenin aklına gelmemektedir? Ki IS efendi tempo mulâkatında kendi çalışmalarının YK tarafından kullanıldığını söylemiştir. Bu çalışmaları kendisi mi ona vermiştir? Yoksa YK intihal mi yapmıştır? Yoksa NEEEE????
14- SY/YK/IS ve tayfası arasında organik bir bağ var mıdır? Neden hep aynı grubun dergileri ve yayınları bu konuya ilgi göstermektedir?
15- Sabetayist gerçekler neden son 7 yıldır Türkiye'nin gündemini ciddi ciddi işgâl etmiştir? Burada dikkat edilmesi gereken hususlardan biri de Avrupa Birliği'ne giriş arefesinde olmamız ve Lozan Antlaşması'na hâlâ ABD nin imza atmamış olmasıdır? Ne tesadüf ama ?????? Hemen bir kaç satır aşağıda yazılı olan "AB istedi, lozan delindi" yazısıda dikkate alınmamalı mıdır?
16- Acaba IS efendi ve tayfası kapsamlı bir şekilde Sabetayizm'i AB’ye giriş arefesinde legalleştirmeye mi çalışmaktadır? AB ile bütünleşme aşamasında Patrikhane gibi bir baskı unsuru mu olmak amaçlanmaktadır?
17- Ülkenin batısında havra açma projesi ile IS efendi neyi açıklamaktadır? mâlûm-u âliniz olduğu üzere tayfası tarafından da Orta Anadolu'nun İbrani kökenli müslümanlarına sürekli dem vurulmaktadır. Ha bir de Juda-Kürtler vardır. Ha bir de Hazar yahudileri ile Çerkezleri de işin içine katarsak, BATIDA SABETAYLAR, ORTADA IBRANÎ KÖKENLILER, hatta kalvinistler, DOGUDA JUDAİST-KURTLER... Zaten heterojen bir yapılanmaya sahip olan ÜLKEMIZDE homojen ODAKLANMALAR peşinde mi koşulmaktadır. Ya da hiç kimsenin aklına Vaadedilmis Topraklar gelmemekte midir?
18- Akademik olduğunu iddia eden ZÂT-I ŞAHANE IS efendi, daha saatlar önce bu foruma öylesine Lafet arkadaşımız tarafından asılan soykütüğü araştırmalarının yüzde kaçını bu araştırmalarda referans almıştır? (NOT: bu konuları araştıran birine bundan 2 yıl önce bilinmeyen biri tarafından telefonla YETER artık uyarısının geldiğini bilen biri olarak IS efendi bu haliyle nasıl gizli kalabilmiştir?)
19- IS efendi ne zaman Sabetayist olduğunu öğrenmiştir, çocukluğundan beri mi bilmektedir, madem babası Sabetayist değildir, annesi ile evlendirilme amacı nedir? Mason olmayı kabullenmeyen bir baba ile Sabetay kökenlerini ön plana çıkaran bir oğul arasındaki ilişki nasıldır? Evde hâkim olan görüs nedir? Annenin IS üzerinde Sabetaycılık konusunda bir etkisi olmuş mudur? Havralardan gizli mabedlere kadar hatta hahambaşılarına kadar bildiği TEMPO mulâkatından anlaşılan IS nereye koşmaktadır?
20- Kimse unutmasın ki Sabetay Zvi de döndüm deyip dönmeyenlerdendi, Ektiği tohumlar bugün bile başımıza belâ niteliğindedir. Kimse ZWI ile IS arasındaki amaç benzerliğine neden kafa yormamaktadır?

21/8/2006 tarihinden itibaren yukarda sorulan sorulara Faruk Bey tarafından aşağıda yer alan cevaplar verilmeye başlanmıştır.

Anladığım kadarıyla sizi oldukça üzdük. Ama hiç kusura bakmayın bunda sizin de katkınız oldukça büyük. Öncelikle açık ve net olarak şunu belirtmek isterim: 

Ben bir Müslüman ve Turk milliyetçisiyim. Hiç bir yerle ne bir bağım nede bağlantım var. Kurduğum blog’un da isminden anlaşılacağı üzere kendi halinde biriyim... (http://kendihalinde.wordpress.com)
Benim rahat hareket etmemi gönlümce yazabilmemi sağlayan da bu bağlantısızlık. Her ne kadar kimseyi inandıramasak ta bu böyle.

Hikâyeye en başından başlayalım, bunu daha önce size izah etmeme rağmen bu açıklamayı yeniden yapmakta da fayda görüyorum. Evet ben profesyonel bir Sabetayist avcısı değilim. Ciddi anlamda da kimsenin soyu sopu beni enterese etmiyor. 

Kendine Müslüman diyen birinin de insanların soyu sopu ile uğrasmasını abesle iştigâl etmek gibi görsem de, gerek Mehmet Şevket Eygi, gerekse kendisinden çok haz almadığım ama fikirlerine önem verdigim A. Dilipak ve benzeri Müslüman yazarların yazdıkları, söylediklerinin zihnimde oluşturduğu gerçeklik payına ve Sabetayist bir yapılanmanın olabileceğine inancım dolayısiyle ve tabii ki medya da 2004-2005 yıllarında estirilen Sabetayizm konusunun güundemi işgâl etmesi neticesiyle her meraklı insan gibi konuya ilgi duyduğumu soylemek istiyorum. 

Teknolojinin nimetlerinden faydalanan her insanın ilk başvuru kaynağı olan internet de sizin yapmış olduğunuz sitelere erişmemi bu bağlamda sağlamıştır. Sabetayizm konusunda “doğru” veya “yanlış” ne öğrendiysem de bunda sitelerinizin katkısı büyüktür 
(sizin sitelerinizdeki yazılardan sonra da konu ile alâkalı kitapları maddi imkânlarım ölçüsünde almaya başladığımı bilmenizi isterim. Elbette daha çok eksiğim var).

Sitelerinizi incelerken, ki değişik başlıklar altında ve dağınık bir şekilde Sabetay konusunu işleyen bir kaç sitenizden sadece birinde verdiğiniz link yardımıyla 2005 yılı içinde TR Forum'a ulaştım. Uzunca bir müddet forumda yazılanları hayranlıkla takip ederek arşivlerdeki yazıları okumaya başladım. Hatta ve hatta yine daha önce belirtmeme rağmen sizin nedense inanmak istemediğiniz bir konuda İstanbul Sevi’nin dönüyorum demesi ve forumda estirilen bayram havasından bile etkilenerek ona karşı bir sempati bile besledim. Bu hadise bir müddet devam etti ve ben gerek forumun havasından gerekse foruma yazanların Müslüman kimliğinden etkilenerek neden ufak çapta da olsa katkıda bulunmuyorum diyerek bazılarının copy-pasteci, bazıların aktarmacı demelerine dahi kulak asmadan ne bulabildiysem sizinde belirttiğiniz gibi gerçek araştırmacılara bir nebze katkı olur düşüncesiyle foruma taşıdım. Bunları yaparken ne bir küfre bulaştım, ne de kimseyle dalaştım. Sadece ve sadece bulduklarımı taşımaya gayret ettim. (Ha arada bir kaç din düşmanı ile bir kaç Türk düşmanına farklı nickler altında lâf yetiştirdim ama bu nickler asla kalıcı olmadı.)

Bu taşıma hadisesi ve aktarmacılık bir müddet devam etti, ta ki yazılanlarda söylenenlerde kendimce tutarsız noktalar olduğunu hissedene kadar. Ortada bir danışıklı dövüşün olabileceğini düşünmem ile birlikte sizin forumu bir vekile teslim ederek ortadan kaybolmanız ve forumun şeklinin değişmesi de bunda etkili oldu. Ama doğruyu söylemek gerekirse Telekom nickinin forumda ciddi mânâda agresif olarak boy göstermesi Yalçı Küçüğün haber 10 sitesinde yer alan bir mülâkatının hemen akabinde, İstanbul Sevi’nin kelebek logosunun, Yalçın KüçüK'ün Kelebek ekibi ile alâkalı olabileceğini düşünmem hareket noktası ile ve asıl amacı sabetayizm olan bir forumda Yanık Koza ile Sevi'nin Hahambaşılık sitesinde yer alan kelebek benzerliklerinin bahsinin bile geçmemesini garipsemem ve kuşkulanmam neticesindendir. Webmaster vekiliniz ve Doda tarafından malayinilikle suçlanmam ve sorgulanmam sorduğumuz masum soruların silinmesi de kılıçların çekilmesinin başlangıcıdır. Siz o dönemde vardınız ya da yoktunuz, bunu bilemem ama tanıklık ettiklerime benimle birlikte forumunuzu takip edenler de tanıklık etmişlerdir.

O dönemde de sordum yine soruyorum: Neden bir başkası değil de, Telekom sorgulandı? Tek bir küfür dahi etmediği halde neden Telekom şifresiz bırakıldı? Küfre ve porno resimlere, hatta din düşmanlarına, hatta konu ile alâkalı tek bir kelime yazmayan lâf cambazlarına, hatta Türklüğü küçük görenlere ses çıkarılmazken, onlara müsamahalı davranılırken, İstanbul Sevi’nin hezeyanlarına dayanarak Telekom nicki dışlandı? Burada asla şu mânâyı cıkarmayın, ha Telekom dışlanmış, ha başka biri, bu hiç onemli değil. Ben bunun peşinde değilim ama orada sorulan soruların sizin gözünüzde en ufak bir değeri bile yok muydu? Dışlanan bir nickname değil, sorulan sorulardı.

Diyeceğim o ki, masum sorulara cevap vermemek ile gerek İstanbul Sevi gerekse siz bu işi hiçte fisebilillah yapmadığınız kanaatini bende oluşturdunuz. Bilmem farkında mısınız ama başlarda benim problemim IS efendi iken siz onun sözde avukatlığına soyunarak yükü omuzladınız. Şimdi bu durumdan şikâyetçi olmanız için ben bir neden göremiyorum. Ayrıca forumu kapatarak belli şahısların yazmasına izin verdiğiniz dönem zarfında da hakkımda söylediklerinizi ben de unutmuş değilim.

Keza üzerine basa basa tekrar ettiğiniz İstanbul Sevi’nin kimliğini deşifre etme amacımız olduğunu soylemenizde benim tarafımdan hadiseyi başka mecralara kaydırmak niyeti taşıdığınızı düşündürdü. İstanbul Sevi’nin Gökyüzü denilen şahısla buluşmasının Yeni Harman’da Gökyüzü tarafından açıklanması da İstanbul Sevi’nin aslında bir kimlik problemi olmadığının farklı bir gostergesi değil midir? Gökyüzü ile hem de Gökyüzü'nun bu işlerden elini eteğini çektiği bir dönemde buluşmanın gerçekleşmesi ve Gökyüzü'nun ifadesine göre İstanbul Sevi’nin ona herhangi bir bilgi dahi vermemesi, sizce de garip değil midir? Madem bilgi belge vermeyecektin, neden buluştun, be adam diye sormamız, ya da hani bu kadar saklanıyordun, nesine guvendin de buluştun Gökyüzü ile, dememiz garip midir?

Keza kendisine kucak açan sizin forumunuz olmasına rağmen, eğer hafızam beni yanıltmıyorsa, siz de Sevi’yi sadece internetten tanıyorsunuz. Sizinle goruşmeyen birinin Gökyüzü ile görüşmesini nasıl değerlendirmemiz gerekiyordu acaba?

Elbette gariplikler bununla da sınırlı değil, İstanbul Sevi’nin Akşamcı'yı "yeni forum kurduk, oraya gel" diye çağırması da TR Forum'un sadece sizin marifetinizle açılmadığına tanıklık eder gibi görünmektedir. Elbette bunlar varsayımlar üzerine çıkarılan sonuçlardır. Size göre basitçe cevabı verilebilecek sorular da varsayımlar neticesindedir. Ama aradan aylar geçmesine rağmen sorulara cevap vermek yerine cevap vermemeyi tercih etmeniz nedeniyle sizin de güvenilirliğiniz şahsım nazarında sarsılmıştır.

Uzunca bir dönem Öylesine laf ve Aradabirci isimleri ile yazan ve aynı kişiler olduğunu düşündüğüm şahsın sizin hakkınız da olumlu söylemleri de üzerinize daha fazla gelmeme engel teşkil etmiştir. Ki son dönemde yazdığı yazıları ile ve sizin mailinizi ve kendi mailini internet ortamına taşıması, Öylesinelaf'ın da size olan güvenini yitirmeye başladığının bir gostergesi değil midir? Ayrıca en başından beri savunduğum çarsaf çarsaf asılan soyisim listelerinin gelecekte forumunuzu okuyacak insanların kendilerinden şüphelenmesine neden olabileceği, saf ve masum Müslümanların kandırılması ile işi çingenelerin sabetaylığına kadar vardıran bir anlayışın doğuracağı tehlikenin farkında olmamanızı da yadırgadığımı belirtmek isterim.

Akrabalık listesi adı altında yapılan bu çalışmaların genele değil, özele hitap etmesinden yana olduğum için ad-soyad olarak verilmeyen listelerin benim gözümde artniyetli olduğunu, AKBABALIK çalışmaları yapıldığını da defalarca dile getirdim. Bu söylediklerimi Yalçın Küçük'ün son mülâkatları ışığı altında da değerlendirecek olursak, ezici çoğunluğu Müslüman olan Türk Milletinin toptan Ibranî kökenli yapılmaya çalışıldığını görmemek için kör olmak gerekmektedir. Birbirlerinin kitaplarını önceden okuyup görenlerin, ey Müslümanlar inandığınız din sabetaistler tarafından yozlaştırılmış “Sabati bir dindir kitaplarına” ön hazırlıkların yapıldığı forumların ne kadar iyi niyetli olduğunu düşünmemizi bekleyebilirsiniz.

Keza aynı yazar çizer takımı söylemlerinde ve eylemlerinde sözde sabetayları ortaya çıkarırken "onlar olmasaydı bu ülke kurulamazdı" benzeri soylemlerle bir bakıma sabatayizm ve Yahudi propagandası yapmamakta mıdır?

Soner Yalçın'ın kitabına reddiye yapabilecek bir babayiğitin çıkması temennimdir elbette. Ama ne yazık ki bu noktada da mangalda kül bırakmayanlar sözde Müslüman olduğunu söyleyenler, kitabı eğlenceli bulanlar ile, yıllarca bu konuya kafa yoran sevimli köşe yazarlarımız sadece laga luga ile hadiseyi geçiştirmektedirler. Beni derinden üzen noktalardan biri de budur. Diğeri ise forumunuzda Müslüman kimliği ile yazan şahısların biz Inter-Turk’te bangır bangır bağırırken Soner Yalcın kitaplarına methiyeler düzmesi sevgili Sevi’nizin Yalçın efendiye teşekkürlerini sunmasıdır. Size daha önce de söylediğim gibi yaptığınız iş iki ucu keskin bir bıçaktır ve bıçağın sivri ucu müslümanların kalbini yavaş yavaş hançerlemeye başlamıştır bile. Yazdıklarınıza ise bire bir cevap vermeyi şu an için uygun görmüyorum. Hadiseyi nefs mücadelesine döndürmek istemiyorum. Ama cevap hakkım bâkidir bunu da unutmayın.

Bu başlangıcı görebilmek için O mail yayınlanmak zorundaydı. Bence bundan gocunmanız Allah rızası için çalışan biri için yersiz. Ben sizin yerinizde olsam daha detay açıklamaları forumunuzda yapardım. Ama sizin tercihiniz boyle ise şimdilik buna da sesim çıkmaz. (Sizin tavrınıza göre ben de beklemedeyim. Mecbur kalırsam mailinizi ve kendi yazdıklarımı da açıklayacağımı size şimdiden söylüyorum- Hayır yayınlama derseniz sadece kendimin cevabını foruma taşıyacağım. Huseyin konusuna gelince o benim için bir internet arkadaşıdır ve hakkında iyi niyet beslemekteyim, ama günler ne getirir ne götürür bilemem. Sizi nasıl tanımazsam onu da tanımam. 
Diğer herkesi tanımadığım gibi. Eğer kötü niyetli olsam isminiz-soyisminiz üzerinden sizi yıpratmaya çalışırdım, bunu da gözardı etmeyin. Agresif, inatçı ve hakaretâmiz yazsam da kalleşlik yapmadım, yapmam da. Bir diğer nokta da arşivlerinizde göreceğiniz üzre sizin hararetli dediğiniz tartışmaların ve hakaretlerin başlangıcını sevgili Sevi’niz yapmıştır, aynı diğer forumlarda yıldırmayla korkutmayla insanların telefon numaralarını açıkladığı gibi. Ayrıca Sabetayizm konusunun gündeme hep Sabetaylar tarafından getirildiğini ve bundan kimlerin neye hizmet ettiklerini, bu adamların taşıdıkları esas niyeti ve gerçeği öğrenmeye çalışmak sizce önemli değilmidir. Yoksa koyun gibi soyisimler üzerinden ülke insanının çoğunun Sabetay kökene sahip olduğu kuşkusunu yayanların peşine takılmanın hangi müslümana faydası olacaktır. Inter-Turk arşivini ve olmadığınız dönemde kendi forum arşivinizi okumanızı tavsiye ederim. Bu dediklerimi de göz önüne almanız dilegiyle)

Sevi yazdıklarından çok daha fazlasını biliyor, yazamıyor, bazan da bilmesi gerekenleri şeyleri bilmiyor, bize soruyor. Belki yazamadıklarını güçlü birisinin yazmasını istiyor. Kendi cemaatinin içinde hâlâ Türk ve İslâm düşmanlığı aşılandığına şahit oluyor. Bazı şeyleri yazarsa (sadece o bildiğinden) yazıyı onun yazdığı anlaşılacak ve rahat çalışamayacak. Ne yaptığını görüyorsunuz, birkaç soyadı yazıp bırakıyor, bunlar Sabataycıdır bile diyemiyor. Haddinden fazla çekingen. Bütün bildiklerini yazıncaya kadar bekleyeceğiz. Gökyüzü’yle bile bir defa görüşmüş ve birşey anlatmamış.

Ben bunların yani YK, SY, Gökyüzü ve Sevi bir olup organize bir şekilde, dediğiniz şekilde bir hedef güttüklerini zannetmiyorum. Ama yanılıyor da olabilirim. SonerYalçınKüçük için birşey diyemem. Neye ve kime hizmet ediyorlar, (cüzdanlarına ettikleri mâlûm) bayağı zor mesele. “Onlar nasıl olsa solcu-komünist, maksatları vatana millete, İslâm’a düşmanlık etmektir” demek kolaycılıktır. Ortaya elle tutulur deliller koyabilmek lâzım, yoksa iddialar kolayca çürütülür, inandırıcı olamazsınız (genel olarak). İşe ideolojik olarak baksaydım, solculuk kokusu aldığım kimseye selâm bile vermezdim, ne de olsa eski ülkücülerdeniz. Ama bu bize bir şey kazandırmıyor. Doğruyu kim söylüyorsa kabul etmek lâzım.

“Hikmet müslümanın yitik malıdır, nerede bulursa alır”. Bu şiara herhalde siz de katılırsınız. Ama gerçeği alıp başka emellere kulanacaklara ne siz ne ben fazla birşey yapamayız. Bakınız Soner kitabında forumdan isimler alıp biraz derinlemesine araştırmış, hükümler veriyor. 

Çaktırmadan kendine yontuyor. Dediğim gibi yazılanlar ilmen çürütümeli, cevaplar verilmeli. “Ey millet bu adam zaten gizli emellere hizmet ediyor, dine düşman, ona inanmayın” demek ancak acziyetin ifadesi olabilir.

Gökyüzü internetle alâkayı kesti, hiçbirşeyi okumuyor, YK ve SY'nın okudukları aşikâr, bir tek Sevi yazıyor. Bunun haricinde ne oluyor da “ekip çalışması” diye bir yafta yiyoruz? Teklif ve tenkit başka mesele.

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...