16 Ekim 2014

33. DERECE'DEN ÖTE MASONLUK BAŞKA SİTELERDEN SEÇMELER




33. DERECE'DEN ÖTE MASONLUK BAŞKA SİTELERDEN SEÇMELER


GÖKYÜZÜ SİTESİNDE YER ALAN BİR YAZIYI AŞAĞIDA AYNEN YAYINLIYORUZ. 
DİKKATİMİZİ ÇEKEN DOSTUMUZA TEŞEKKÜRLER... 
YORUMLARIMIZI ARALARA SIKIŞTIRACAĞIZ...



Ilgaz Zorlu'nun Zor Mücadelesi

Aşağıdaki röportajda yer alan Fatma Arığ, Terakki Vakfı Başkanı Haluk Arığ’ın eşi... Haluk Arığ ve Vakfı, Ilgaz Zorlu’yu "Şişli Terakki Yolsuzluğu" diye bilinen açıklamalarından dolayı mahkemeye veriyor; iki yıl öncesinin parasıyla 50 milyarlık tazminat davası açıyorlar ve ayrıca ceza davası da açılıyor... Haluk Arığ, Ilgaz Zorlu Şişli Terakki için "cemaat okuludur" demesine çok kızmış ve "Şişli Terakki’nin de, benim de Sabetaycılık'la hiç bir ilgim yoktur;" diyor... Önce röportajdan bir bölüm okuyalım ve sonra devam edeceğiz :
Fatma Arığ 1949 yılında İstanbul'da doğar. Annesi ve babası, Selanikli dönme cemaatinin Kapancılar grubundan... Annesi Güzin Hanım'ın ailesi, Balkan Savaşı'ndan (1912-13) sonra İzmir'e göç etmiştir. Güzin Hanım 1922 İzmir doğumludur... Fatma Arığ'ın babası İsmail Dural... İsmail Bey’in ailesi 1924 yılında İstanbul'a geldiğinde, İsmail Dural 12 yaşındadır.
- "Çocukluğumda âilem tamamen red havasındaydı. Bakıyorum, eniştem oruç tutuyor ama Ramazan ayı değil! Sorunca, 'üç ayları karşılıyor' diyorlar.... Sonra Ramazan geliyor, aynı adam oruç tutmuyor. Yıllar sonra, bu orucun Yahudilik'ten gelen bir 'kuzu yeme yasağı öncesi orucu' olduğunu anlıyorum."
- "Tam bir azınlık psikolojisi olarak, sosyal dayanışma bizim ailede de devam ediyordu. Kötü gün dediğinizde, bir bakıyorsunuz, o grup tamamen bir arada... O dayanışmayı bana nasıl açıklayacak? 'Onlar benim can arkadaşlarım.' Tamam, can arkadaşların ama, tesadüf değil bu..."
- "Bir de anlayamadığım espriler vardı. Küçükken annemin yatağına kaçtığımda, anneannem benim boş kalan yatağımın, 'Osman Baba'nın yatağı' olduğunu söylerdi. Ben de birşey anlamazdım. Sonradan, Sabetay Sevi'den sonra Osman Baba adında bir mesih beklendiği için, evlerde bir yatak boş tutulduğunu ve başında daima bir kandil yandığını öğrendim. Bizde böyle bir yatağın ancak esprisi kalmıştı."
- "Benim büyükannem ve büyükbabamın nesli, bu kimliğin bütün kurallarını ve vecibelerini yerine getirmişler. Şimdi ben bunu nasıl yok varsayabilirim?"
- "Anneannemin niye namaz kılmadığını sorguladığımda hep, 'biz Atatürkçüyüz' cevabını aldım. Yâni bu grup, Atatürk'ün arkasına sığınmış, lâiklik kavramı kendilerini de rahatlatan bir kavram olduğu için, topluma karşı kendilerini 'Selanikli/dönme' değil, 'Atatürkçü/lâik' diye tanıtarak bu külfetten kurtulmaya çalışmışlar.
- "Sorduğum zaman rahatsız edici olduğumun farkındaydım. 'Ne demek efendim, bazısı İstanbul'da doğar, bazısı Selanik'te... bizim başka hiçbir farklılığımız yoktur. Biz Müslümanız, ama modern ve Atatürkçüyüz' diyorlardı."
(Leyla Neyzi’nin "Gazete Pazar"da çıkan ve "Şişli Terakki Davaları" kitabında yer alan söyleşisinden bir bölüm)
Bu röportajı yapan Leyla Neyzi de Sabetaycı kökenden gelen ama Sabetaycılık hakkında yazılar yazan bir öğretim üyesi... Terakki Vakfı Sitesi’ne gidip baktığımız zaman Fatma Hanım’ın da 1968 Şişli Terakki mezunu olduğunu görüyoruz.
Okulun kurucusu Şemsi Efendi (gerçek adıyla Şimon Zvi) Ilgaz Zorlu’nun anne tarafından dedesi oluyor. Zorlu, aile büyüğünün kurduğu okulun cemaat okulu olduğunu ispata çalışıyor ve okulun mülklerinin Dinç Bilgin ve Bilgi Üniversitesi’yle Medyakronik’in sahibine birlikte ünlü emlâkçı Nevzat Ak vasıtasıyla peşkeş çekildiğini söylüyor. Nevzat Ak, orman arâzilerini Demirel’in kardeşlerine peşkeş çekiyor, sonra Özer Çiller’le birlikte arâzi yolsuzlukları yapıyor ve şu anda cezâevinde... Bu yolsuzluk ekibi, ayrıca Şişli Terakki Mezunları Derneği Başkanı Yetkin Gürsel’i de hedef almış durumda.
Vakıf Başkanı Haluk Arığ aynı zamanda, Sabah Gazetesi’nde çalışıyor. Yâni gazete elden gidene kadar Dinç Bilgin’in maaşlı elemanı, ve peşkeşi patronuna yapıyor... Terakki Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı olan kişi de tesadüf (!) Dinç Bilgin’in sağ kolu Zafer Mutlu’nun babası. Etibank Yolsuzluğu’nda kör, sağır ve dilsizi oynayan Medyakronik’in, yâni Ümit Kıvanç’ın babası Halit Kıvanç da, THK Yayını olarak çıkan 'Sabiha Gökçen' kitabını yazmış. Murat Belge’nin (Belge de Bilgi Üniversitesi’nde) ekibinden olan Ümit Kıvanç, İletişim’in sahibi Silah Tüccarı Osman Kavala’nın da çalışanıdır. Osman Kavala’nın babası da oğlu gibi Şişli Terakki mezûnu zaten.
Bilgi Ünivesitesi’nin ilk Rektörü ve hâlen de öğretim üyesi Asaf Savaş Akat (Emine Uşaklıgil’in 2. kocasıdır ve hâlen de Boğaziçi’nde sosyoloji profesörü olan Nilüfer Göle ile evli) aynı zamanda Terakki Vakfı Mütevelli Heyeti Üyesi... Yetmiyor, bir de Sabah Gazetesi’nde yazıyor... Asaf Savaş Akat’tan sonra Prof. Dr. İlter Turan Bilgi Üniversitesi Rektörü oluyor ve o da Terakki Vakfı Mütevelli Heyeti Üyesi... Bu üyelikler öyle üç-beş sene falan da sürmüyor, kaydıhayat şartıyla ömür boyu sürüyor!
Ayrıca kitaptaki yazılardan Ilgaz Zorlu’nun, Halil Bezmen’in Türkiye’ye döneceği ve bir Müslüman tarikatına gireceği bilgisini de alıyoruz ve bu da, bizim vurguladığımız tarikat bağlantılarını anlatıyor. (Şişli Terakki Davaları)
Ilgaz Zorlu, davalı olarak yazdığı savunmada şimdiye kadar hiç yazılmayan bilgi veriyor... Bu okula, Müslüman ve Hristiyan çocukların da alınması için ilk defa 1907’de izin verildiğini söylüyor... Bu çok önemli bir bilgidir, bu tarihten önce okula gidenlerinin tümünün Sabetaycı veya Yahudi olduğu anlaşılıyor. Böylece, bu okula, okulun ilk kurulduğu yer olan Selanik’te başlayan bazı tarihî şahsiyetlerin de, Sabetaycılığı belgelenmiş oluyor. Kuşkusuz Ilgaz Zorlu bunu söyle(ye)miyor ancak sonuç budur.
BURADA BİR "GİRDİ" YAPMAK ZORUNDAYIZ... YÂNİ, ILGAZ ZORLU, "ATATÜRK TE DÖNMEYDİ," DEMEK İSTİYOR!.. BİZCE DEĞİL!..
MUSTAFA KEMÂL ATATÜRK'ÜN "DÖNME"LİĞİ, ÜÇ "delil"E DAYANDIRILIR. BİRİNCİSİ SELÂNİKLİ OLMASIDIR Kİ, EĞER BUNU DELİL KABUL EDERSEK, "BÜTÜN SELÂNİKLİLER DÖNMEDİR" GİBİ BİR SONUÇ ÇIKAR, YANLIŞTIR!.. TÜRKİYE'DEKİ DÖNMELERİN ÇOĞU SELÂNİKLİDİR AMA, HER SELÂNİKLİ DÖNME DEĞİLDİR... YALÇIN KÜÇÜK VE ÇEŞİTLİ KAYNAKLAR 1880-1900 TÂRİHLERİNDE SELÂNİK'TEKİ MÜSLÜMAN, YAHUDİ, DÖNME VE RUM RAKAMLARINI VERMEKTEDİR. KALDI Kİ, MUSTAFA KEMÂL'İN ANNESİ SELÂNİK DIŞINDAN, BABASI DA SELÂNİK'TE GÖREVLİ BİR MEMUR İDİ.
İKİNCİ "delil" MUSTAFA KEMÂL'İN "ŞEMSİ EFENDİ OKULUNA GİTMESİ" OLARAK GÖSTERİLİR... GENE YALÇIN KÜÇÜK, BU KONUDA HİÇ BİR KAYIT OLMADIĞI, BU RİVÂYETİN ATATÜRK'ÜN ÖLÜMÜNDEN SONRA ÇIKARILDIĞINI DEFAATLE YAZMIŞTIR. VARSA OKUL KAYITLARI, NOTLARI, DİPLOMASI, OKUL RESMİ, SINIF ARKADAŞI, BİRİSİ ÇIKARIP GÖSTERSİN!..
ÜÇÜNCÜ "delil" MUSTAFA KEMÂL'İN "1911'DE TRABLUSGARB'A GİDERKEN, KUDÜS'TE BİR YAHUDİ'YE UĞRAYIP, 'BEN SİZDENİM,' DİYEREK BİR İBRÂNÎ DUA OKUDUĞU" İDDİASIDIR. BU DA YALANDIR!.. MUSTAFA KEMÂL TRABLUSGARB'A KUDÜS ÜZERİNDEN KARA YOLU İLE DEĞİL; İSTANBUL'DAN İSKENDERİYE'YE BİR RUS GEMİSİNDE GİTMİŞTİR!
HER ŞEYE RAĞMEN, MUSTAFA KEMÂL ATATÜRK "DÖNME" BİLE OLSAYDI, SON 100 YILDA TÜRKİYE'YE, TÜRKLER'E, İSLÂM'IN AYAKTA KALMASINA, VE BÖLGEMİZE YAPILAN HAÇLI SEFERLERİNİ DURDURMAYA ONUN KADAR HİZMET EDEN OLMADIĞI İÇİN, YİNE HAYIRLA YÂDEDERDİK!.. VARSA ŞİMDİ ÖYLE "DÖNME", BAŞIMIZIN ÜZERİNDE TAŞIMAYA HAZIRIZ!..
NEYSE... YAZIYA DEVAM EDELİM:
Ilgaz Zorlu, savunmasının sonlarında aynen şunları söylüyor:
- "Sabetaycılar bugün Türkiye’de, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin üst kademelerinde yer alan etkin kişilere
sahip gizli bir cemaattir."
İŞTE BUNA AYNEN KATILIYORUZ!.. ŞAN VE ŞEREF KAYNAĞIMIZ SİLÂHLI KUVVETLERİMİZİN ÜST KADEMESİ SÂDECE DÖNMELERLE DEĞİL; MASONLARLA, ÇİNGENELERLE, KÜRT-RUM-ERMENİ KÖKENLİ BÖLÜCÜLERLE, ÇALICI-ÇIRPICI-YİYİCİLERLE, KORKAK-PISIRIK-CÂHİLLERLE, HATTÂ TECÂVUZCÜ SAPIKLARLA DOLMUŞTUR... HER YIL 30 AĞUSTOS'TA GERÇEKTEN KAHRAMAN, GERÇEKTEN ASKERÎ DEHA, GERÇEKTEN VATANSEVER, MİLLİYETÇİ VE ATATÜRKÇÜ OLAN ALBAYLARIN ÇOĞU AYIKLANIR, SAHTE ATATÜRKÇÜ, SÂDECE LÂİK-DİNSİZ, VE MUTLAKA AMERİKANCI OLANLAR GENERAL YAPILIR. HÂLEN GENERAL OLANLARDAN ÇOĞU İYİLER DE AYIKLANIR, KÖTÜLER TERFİ EDER... O SEBEPLEDİR Kİ, TÂRİHİMİZİN EN KÖTÜ GENEL KURMAY BAŞKANI HİLMİ YOZKÖK, İKİNCİ BAŞKANI DA ÇEVİK BİR-İKİ OLMUŞTUR!.
HAA, BÖYLE DEDİK DİYE, KİMSELER BİZİ ORDUYA KARŞI FALAN SANMASIN!. TAM TERSİ!.. BİZ ORDUYU GÖZBEBEĞİMİZ GÖRDÜĞÜMÜZ İÇİN, İÇİNE BİR TEK ÇÖP BİLE GİRMESİNE RÂZI DEĞİLİZ!.. ONUN İÇİN ÇER-ÇÖP AYIKLIYORUZ. VE ELBETTE ORDU KADEMELERİNDE PEK ÇOK NÂMUSLU, DÜRÜST, BİLGİLİ, KAHRAMAN VE CANINI BU VATAN İÇİN VERMEKTEN BİR AN BİLE ÇEKİNMEYECEK OLAN PEK ÇOK SUBAY VE GENERAL OLDUĞUNU BİLİYORUZ... ARZUMUZ, HER ZAMAN ONLARIN TERFİ ETMESİ, VE ÜST KADEMELERE GEÇMESİ!
BU ARADA GEÇENLERDE (MART 2007) HABER TÜRK KANALINDAKİ BASIN KLUBÜ PROGRAMINA ESKİ GENEL KURMAY BAŞKANLARINDAN DOĞAN GÜREŞ KATILDI. BİZ KENDİSİNİ "SALON PAŞASI - TÖREN PAŞASI" OLARAK GÖRÜRÜZ. AMA AMERİKAN MAŞASI FOSGENERAL YOZKÖK'TEN BİN KAT DAHA İYİ İDİ... ŞÖYLE DEDİ:
- "HER YIL SİLAHLI KUVVETLERE 3000 SUBAY KATILIR, BUNLARDAN 300'Ü GENERAL OLUR, 30'U DA ORGENERAL OLUR."
KUSURA BAKMASIN, BİZ DE "ÇÜŞŞ!" DEDİK!.. TEPEMİZİN TASI ATTI... DÜŞÜNEBİLİYOR MUSUNUZ, BİR DEVLET DAİRESİNE GİREN MEMURLARDAN YÜZDE ONU DÂİRE BAŞKANI, YÜZDE BİRİ DE GENEL MÜDÜR OLSA, TÜRKİYE'NİN HÂLİ NE OLUR?.. DEMEK Kİ, SİLÂHLI KUVVETLER "PAŞA FABRİKASI"NA DÖNÜŞMÜŞ!.. TEVEKKELİ DEĞİL, KENDİSİ 400 KORKAK PAŞADAN GÜNEYDOĞU'YA GÖNDERECEK BİR TEK KİŞİ BİLE BULAMAMIŞTI DA, OSMAN PAMUKOĞLU'NU ALBAYKEN TUĞGENERALLİĞE TERFİ ETTİRİP GÖNDERMİŞTİ!.. BÖYLE SÜRÜSÜNE BEREKET PAŞADAN ELBETTE ZOR ADAM ÇIKAR.
BİZCE O 3000 TEĞMENDEN SADECE 30 TÂNESİ GENERAL, VE SÂDECE 3 TÂNESİ ORGENERAL OLABİLMELİ!.. GERÇEK KOMUTAN, ÖYLE KOLAY BULUNMAZ!.

****
AŞAĞIDAKİ YAZI DA GÖKYÜZÜ SİTESİNDEN...

Cin Şişeden Çıktı!
Sabetaycılık olgusunun tartışılamama nedenlerinden birincisi ve en etkilisi kuşkusuz bizzat egemen unsur olan Sabetaycılar'ın gücünden kaynaklanıyor.
Bu güç, kâh general, kâh gizli servis müsteşârı, kâh siyâsî parti başkanı, kâh da büyük sermâye olarak bu muazzam oyunun gündeme getirilmesine engel oluyor.
Geçmişten bugüne medyanın iplerini ellerinde tutanların da bizzat bu gizli dinin, en etkili ve egemen tarikatın mensupları olması önemli bir etken.
Ülkenin ideolojisi de bizâtihî bu tür konuları tartışmanın önünde engel zâten. Tek dil, tek din, tek millet olarak şekillendirilen ülkenin bu inkâr ve yalan rejiminin öne sürdüğü resmî ideolojinin dışında söz söyleyenin de başına gelenler mâlûm.
Bu konudan en çok rahatsız olanların başında Kemâlistler'in gelmesi kuşkusuz tesadüf değil. Çünkü, Kemâlizmin sorgulanmasının ötesinde kendine muhâlif bir tartışma, sorgulama bu.
Sabetaycılar'ın Yahudi kökenli olmaları, geçmişte yaşanan Yahudi Soykırımı nedeniyle bu konuyu bu açıdan duyarlı kılıyor. Oysa, Sabetaycılar, örneğin ateşe tapan gizli bir din-tarikat olsaydı, bu tartışma çok daha kolay yapılabilirdi.
Bu konunun gündeme gelmesi bizzat Karakaşzâde Rüştü tarafından 1924 yılına denk geliyor, ancak büyük bir panik içinde bu tartışmanın önü kesilmiş ve unutturulmuş... Rüştü Bey’in ifşaatlerini gazeteci olarak yayınlayan Necâti Bey (Tansu Çiller’in babası) de, gazeteden uzaklaştırılmış ve konu uzun yıllar uykuya yatırılmış. Sabetaycılar'ın yatılı kız okulunda müdürlük yapan A. Gövsa’nın elli yıl önce yazdıkları da Marx’ın güzel deyişiyle "susuş komplosuyla" geçiştirilmiş!..
Konu daha sonra 1977’de yayınlanan ve çok az bilinen Selâhattin Galip’in "Türkiye’de Dönmeler ve Dönmelik" (Kıraç Yayınları, 1977) kitabıyla tekrar işlenmiş ancak, yazarın konuya hâkim olamaması ve meseleye nesnel yaklaşamaması, kitabın daha çok bir derleme niteliğinde olması da eklenince, tekrar "susuş komplosu" devam etmiş.
Konunun sadece İslamcılar tarafından ele alınması da bir büyük dezavantaj olmuş ve bu kesimlerin söylediği her şeye baştan muhâlif olan ve böyle de şartlandırılan kitleler, meselenin önemini anlayamamış maalesef. Bu çevrelerin sabetaycılık'la, Yahudiliği aynı şey sanmaları ve kullandıkları dil ve daha da önemlisi üzüm yemek değil de bağcı dövmek niyetleri de, karanlığı örten perdenin aralanmasına engel olmuş durumda.
İlhami Soysal’ın masonlar üzerine yazdığı ve hâlâa aşılamamış eserine kadar masonluk konusu da aynı kaderi yaşadı.
Bu tür içrek (ezoterik, bâtınî) öğretiler hakkında içeriden birisi bir çıkış yapmadığı sürece, dışarıdan birilerinin konuya vakıf olması da son derece zordur. Ilgaz Zorlu bu açıdan "cin’i şişeden çıkaran kişi" oldu. Tüpten sıkılmış macun nasıl geri sokulamazsa, bu olgu da artık bu durumda. Bu düzeni anlamak, anlatmak derdi olan ve yürek sahibi olan pek çok kişi bundan sonra çok daha fazla sayıda bu konuda yazı yazacak ve araştırma yapacaktır. Örneğin tanınmış tarihçi İlber Ortaylı bu konuda makaleler yazmaya başladı. Kuşkusuz sayı daha çok yetersiz, ama bu muazzam muammayı, bu muazzam oyunu anlatacak insan sayısı çığ gibi artacaktır.
Hayatında Marx’ın bizzat kendisinden bir şey okumamış ama kendisini Marksist diye nitelendiren yarı câhillerin Marx’ın "Yahudi Sorunu Üzerine" yazdıklarından da bîhaber olmaları nedeniyle, farkında olmadan rejimin destekçisi olarak konuyu kapatmaya çalışmaları da işin tuzu biberi olmuş durumda... Bu çevrelerin sayısal gücünden çok sâhip oldukları yayın organları ve bizzat yaşadıkları göbek bağı, mideden bağlılıkları rejimin payandası olmalarını doğurmakta.
Bu mideden bağlıların içinde Marx’tan, sosyalizmden haberdar, bu rejimin esas gövdesini anlayan tanıyanlar var ama, onlara da "geçim" derdi engel. Solcu sıfatlı câhillerin en çok kullandıkları argüman ise ırkçılık oluyor.
O kadar câhiller ki ırkçılık nedir, birisi dahi bu kavramın anlamını bilmiyor!.. Irkçı, bir ırkın başka ırka üstün olduğunu söyleyen kişidir. Irkçılık bir öğretidir. Kimdir ırkçı, X ırkının Y,Z vs. ırklardan üstün olduğunu söyleyen kişi.
· Bizler, bir ırkın, tarikatın, gizli din mensuplarının egemenliğine karşı çıkan insanlarız sâdece. Irkçlığı ve bu rejimin temelinin ne olduğunu anlatmaya çalışan insanlarız.
BİR KAÇ CÜMLE DE BİZ EKLEYELİM...
EVET, BİZ ÜSTÜNLÜK TASLAYAN KİŞİLER DEĞİLİZ. AMA TÜRK MİLLETİ'NİN BATILILAR'DAN ÇOK DAHA MEDENÎ, ÇOK DAHA İNSÂNÎ OLDUĞUNA İNANANLARDANIZ!.
BİZİM YAHUDİLER, DÖNMELER, MASONLAR, BATILILAR, EMPERYALİSTLER, KAPİTALİSTLER, AMERİKA, İSRAİL FALAN HAKKINDA SÖYLEDİKLERİMİZİN BİR TEK ÇIKIŞ NOKTASI VAR:
BUNLAR TÜRKİYE'DE VE DÜNYÂDA, HAKETTİKLERİNDEN ÇOK DAHA FAZLASINI ALIYOR!.. ONLAR YÜZÜNDEN İNSANLARIN GERİ KALANI İNANILMAZ ŞEKİLDE IZDIRAP ÇEKİYOR, SÜRÜNÜYOR!.. MESELÂ TÜRKİYE'DE KENDİNİ "TÜRK" SAYMAYANLARIN, TÜRKİYE'YE DEĞİL DE BAŞKASINA ÇALIŞANLARIN ORANI %10 BİLE DEĞİLKEN, BUNLAR ÜLKENİN HEMEN TÜMÜNÜ İDÂRE EDİYOR, SERVETİN VE GELİRİN %75'İNE SÂHİP OLUYOR!.. AMERİKA VE DİĞER EMPERYALİST ÜLKELER,
6 MİLYARLIK DÜNYÂ NÜFUSUNUN ANCAK %10'UNU OLUŞTURKEN, 5,5 MİLYAR İNSANI SIKINTIYA SOKUYOR, BUNUN 3 MİLYARINI SÜRÜNDÜRÜYOR!.. SAVAŞLAR HEP BU ZÂLİMLERİN DOYMAK BİLMEZ HIRSI YÜZÜNDEN!..
İŞTE BİZ; HEM ÜLKEMİZDEKİ, HEM DE DÜNYÂDAKİ İNSANLARIN TEPESİNE BASARAK YÜKSELMİŞ OLANLARI ALAŞAĞI ETMEK, HAKETTİKLERİNDEN FAZLA MALI-MÜLKÜ, KUDRET VE HÂKİMİYETİ, İKTİDÂR VE İTİBÂRI ELLERİNDEN ALMAK İSTİYORUZ!.. BİZİM MİLLİYETÇİLİĞİMİZ DE, IRKÇILIĞIMIZ DA, MÜSLÜMANLIĞIMIZ DA BU AMACA YÖNELİKTİR!..
TANRI YARDIMCIMIZ OLSUN!

15.3.2007

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...