03 Eylül 2013

TAM İLMİHAL'DEN...80 — SADAKA-I FITR

80 — SADAKA-I FITR
Asagıdaki yazının hepsi, (Dürr-ül-muhtâr)dan ve bunun hâsiyesi olan Ibni
Âbidînin (Redd-ül-muhtâr)ından terceme edilmisdir:
Ihtiyâcı olan esyâdan ve borclarından fazla olarak, zekât nisâbı kadar malı, parası
bulunan her hür müslimânın, Ramezân bayramının birinci günü sabâhı, tan yeri
aydınlanırken, (Fıtra) vermesi vâcib olur. Dahâ evvel ve dahâ sonra vâcib olmaz.
Fıtra ve kurban nisâbı hesâbına katılacak malın ticâret için olması sart olmadıgı
gibi, elinde bir yıl kalmıs olması da lâzım degildir. Bayramın birinci günü sabâh nemâzı
girdigi ânda, nisâb mikdârı kadar mala mâlik olmak sartdır. O ândan sonra
nisâba kavusanın, dünyâya veyâ îmâna gelenin fıtra vermesi vâcib olmaz. Müsâfir
olanın da fıtra vermesi lâzımdır. Ramezân-ı serîfde veyâ Ramezândan önce ve
bayramdan sonra vermesi de câizdir. Hattâ bir kimse, fıtra veyâ zekât, keffâret veyâ
nezr etdigi [adadıgı] seyi vermeden ölürse ve verilmesini vasıyyet etmedi ise,
vârislerinden birinin, kendi malından [ölünün malından degil], bunları fakîrlere
vermesi câiz olur. Fekat vâris, bunları vermege mecbûr degildir. Eger, vasıyyet etmis
ise, bırakdıgı malın üçde birinden verilmesi lâzım olur. Mal bırakmadı ise, vasıyyeti
yapılmaz. Bayram nemâzından önce verilince, sevâbı dahâ çok olur. Sâfi’îde
Ramezândan önce, Mâlikîde ve Hanbelîde ise bayramdan önce verilemez. Bir kisinin
fıtrası, bir fakîre veyâ birkaç fakîre verilebildigi gibi, bir fakîre birkaç kimsenin
fıtrası da verilebilir. Küçük çocugun ve delinin malları varsa, bunların fıtraları
da, mallarından verilir. Velîleri vermezse, çocuk büyüdükde, deli iyi oldukda,
eski fıtralarını da kendileri verir. Bâlig olmıyan çocukların malı yoksa, bunların fıtrasını
babaları, kendi fıtrası ile birlikde verir. Ya’nî kendi zengin ise verir. Zevcesi
için ve büyük çocukları için vermez. Fekat verirse sevâb olur.
(Dürr-ül-muhtâr)da ve (Redd-ül-muhtâr)da diyor ki, (Bir kimse, kendi malından,
baskası için fıtra verince, o önceden emr etmis ise, câiz olur. Emri ile vermemis
ise, sonradan râzı olsa da, câiz olmaz. Onun malı ile vermis ise, râzı olunca câiz
olur. Bir adam, evinde besledigi kimselerin fıtralarını, onların emri olmadan verebilir.
Zevcesine [veyâ yabancı birine] kendinin de fıtrasını vermek için emr etse,
o da kendi bugdayını onun bugdayı ile, onun izni olmadan karısdırıp, bir fakîre
verse, yalnız kendi fıtrasını vermis olur. Çünki, Imâm-ı a’zama göre, iki bugdayı
iznsiz karısdırınca, istihlâk etmis, kullanmıs olur. Mülkü olur. Iki imâma göre,
mülkü olmaz. Onun izni ile karısdırmıs ise, Imâm-ı a’zama göre de, onun fıtrası da
verilmis olur “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în”. Bu is tersine olsaydı, zevcenin
fıtrası da verilmis olurdu. Çünki, zevcin, zevcesi için de, kendi mülkünden onun
izni olmadan fıtrasını vermesi istihsânen câizdir. Zevcesinin ve evinde olanların
fıtralarını, iznleri olmadan karısdırıp verebilecegi gibi, toplamı kadar bugdayı
veyâ degeri olan altını, bir def’ada ölçüp, bir veyâ birkaç fakîre verebilir. Fekat ayrı
ayrı hâzırlayıp, sonra karısdırması veyâ ayrı ayrı vermesi ihtiyâtlı olur).
Nisâba mâlik oldukdan sonra, ya’nî fıtra ve kurban vâcib oldukdan sonra ve hac
farz oldukdan sonra mal elinden çıkarsa, afv olmazlar. Hâlbuki, zekât ve usr,
malın elden çıkması ile afv olur. Fekat, elden çıkarılması ile bunlar da afv olmaz.
Fıtra ve kurban nisâbına mâlik olana zengin denir. Bunun fıtra vermesi vâcib
olur. Mükellef ise, ya’nî âkıl, bâlig ve mukîm ise, yalnız kendisi için kurban kesmek
de vâcib olur. Bunun zekât alması harâm olur ve fakîr olan kadın mahrem akrabâsına
ve çalısamıyan fakîr erkek akrabâsına yardım etmesi vâcib olur.
Ihtiyâc esyâsı demek, kıymetleri ne kadar çok olursa olsun, bir ev, bir aylık yiyecek,
her yıl üç kat elbise, çamasır, evde kullanılan esyâ ve âletler, hizmetciler,
binecek vâsıtası, meslek kitâbları ve ödeyecegi borçlarıdır. Bu esyânın mevcûd olması
sart degildir. Eger mevcûd iseler, zekât, fıtra ve kurban için nisâb hesâbına
katılmazlar. Ticâret için olmıyan, ihtiyâcından artan esyâ, kirâdaki evler, evinde-
– 322 –
ki süs esyâsı, yere serili olmıyan halılar, kullanılmayan fazla ev esyâsı, san’at ve ticâret
âletleri, burada ihtiyâc esyâsı sayılmaz. Bunlar fıtra ve kurban için, nisâb hesâbına
katılır. Oturdugu ev büyük ise, ihtiyâcından fazla, kullanılmayan odaların
nisâba katılmaması sahîhdir. (Kurban kesmek) maddesi basına bakınız!
Fıtra olarak, yarım sâ’ bugday veyâ bugday unu verilir. Yâhud bir sâ’ arpa veyâ
hurma veyâ kuru üzüm verilir. Hanefî mezhebinde, bugday, arpa ve un bol oldugu
zemânlarda bunların kıymetini altın veyâ gümüs olarak vermek dahâ iyidir.
Kıtlık zemânında bunların kendilerini vermek dahâ sevâbdır. (Sâ’), Hanefî mezhebinde,
sekiz rıtl ya’nî binkırk dirhem darı veyâ mercimek alacak bir kabdır. Sâ’ dört
müd, ya’nî dört menndir. Müd ve menn, müsâvî olup, iki rıtldırlar. Bir rıtl, yüzotuz
dirhem-i ser’î veyâ 91 miskal olup, bir sâ’, [728] miskal, yâhud, binkırk [1040]
dirhem mercimek olur. Bir dirhem-i ser’înin 3,36 gram oldugu yetmissekizinci maddede
bildirilmisdi. Bir sâ’ 3500 gram olur. Arpa, bugdaydan, bugday da, mercimekden
hafîf oldugundan, binkırk dirhem arpa ile dolan kap, bir sâ’dan büyük olur.
Bunu bir sâ’ yerine vermek, ihtiyâtlı olur. Yarım sâ’ ölçek yerine, 364 miskal veyâ
besyüzyirmi [520] dirhem, ya’nî binyediyüzelli [1750] gram bugday vermek, ihtiyâtlı
olur. Ya’nî biraz fazla verilmis olur. Çünki yarım sâ’ bugday, 364 miskal veyâ
besyüzyirmi dirhemden hafîf olmakdadır. Bu fakîr, terâzî ve dereceli cam silindir
ile tecribe yaparak, yüz gram mercimek, yüzyirmi santimetre küp [120 cm3] oldugunu
gördüm. O hâlde, bir sâ’, dört litre ve besde bir litre [4,2 litre] oluyor.
Sâfi’î, Mâlikî ve Hanbelî mezheblerinde, bir günlük yiyecegi olanın fıtra vermesi
farzdır ve bugdaydan ve arpadan da, hep bir sâ’ vermek lâzımdır. Sâfi’î mezhebinde
bir sâ’, üç mennden üçde bir menn noksandır. Bir menn, iki rıtl-ı Irâkî
olup, 260 dirhemdir. O hâlde, bir sâ’, altıyüzdoksandört [694] dirhem oldugu (El-
Envâr)da yazılıdır. Binaltıyüzseksen [1680] gramdır. Çünki, sâfi’îde bir dirhem, 2,42
gramdır. Bir müd, bir mennin üçde ikisi olup, 173 dirhem ve sülüs dirhemdir. Bir
sâ’, dört müd olur. Sâfi’îde, bugdayın ve arpanın kıymeti kadar altın, gümüs vermek
câiz degildir. Hanefîyi taklîd ederek, bugday yerine, degeri kadar gümüs vermenin
câiz oldugu, Semseddîn-i Remlînin fetvâsında yazılıdır. Mâlikî ve Hanbelî
mezheblerinde de, sâ’ Sâfi’î mezhebi gibi olup, bes rıtl ve üçde bir rıtl ya’nî [694]
dirhem-i ser’î veyâ [1680] gramdır. Bu mikdârlar, (Kimyâ-i se’âdet) ve (Menâhicül
ibâd ilel meâd) kitâblarında açıkca bildirilmekdedir. (Kâmûs ve Okyânus) arabî
lügat kitâbının tercemesinde, (Sâ’) kelimesinde diyor ki; (Sâ’, hacm ölçen bir ölçek
olup, dört müd mercimek alır. Bir müd, iki avuç dolusu mikdâr olup, Hanefî
mezhebinde iki rıtldır. Bir sâ’, sekiz rıtl olur. Bir müd, Sâfi’î mezhebinde, bir rıtl
ile üçde bir rıtl olup, bu mezhebde, bir sâ’, bes rıtl ile üçde bir rıtldır). Menn kelimesinde
diyor ki: (Menn, batman demek olup, her mezhebde iki rıtldır).
Özrü sebebi ile oruc tutmıyanın da, sadaka-i fıtr vermesi lâzımdır.
Sadaka-i fıtr az oldugu için, gümüs olarak verilir. (Cevhere) kitâbında diyor ki,
(Sadaka-i fıtr verirken, arpa, bugday yerine kıymetleri kadar altın, gümüs veyâ fülûs,
ya’nî bakır, bronz para [kâgıd para] ve her çesid mal verilebilir). (Dürr-ül-muhtâr)
da ise, (Kıymet olarak altın ve gümüs verilir) diyor. Ibni Âbidîn, bu satırı açıklarken
diyor ki, ((Cevhere) kitâbında, fülûs ve urûz, ya’nî mal da verilir, diyorsa da,
kıymet deyince ekseriyâ altın ve gümüse isâret olunmakdadır. Kıymet olarak, altın,
gümüs vermek dahâ iyi oldugunu Zeyla’î “rahmetullahi teâlâ aleyh” de bildirmekdedir).
O hâlde, fıtrayı, çogunlugun sözüne uyarak, altın veyâ gümüs vermelidir. Simdi
gümüs para kullanılmıyor. Kâgıd paraların degeri de, altın degerine baglanmısdır.
Bunun için, gümüsün piyasadaki kâgıd paraya göre degeri, ahkâm-ı islâmiyyedeki
kıymetinden düsükdür. Fakîre fâideli olmak için, piyasadaki degerinden verilir.
Bunları vermek güç olursa, baska maldan veyâ kâgıd para vermeyip, yarım sâ’,
ya’nî [1750 gram] bugday veyâ un vermelidir. Yetmissekizinci maddede bildirdigimiz
kolaylıga uyularak, altın yerine kâgıd para da verilebilir. Mâlikîde ve Hanbelîde hur-
– 323 –
ma vermek, Sâfi’îde bugday vermek, Hanefîde kıymeti çok olanı vermek efdaldir.
Bugday, un vermek de güç olursa, bunların kıymeti kadar, ekmek veyâ mısır verilebilir.
Ekmek ve mısır verirken, agırlıga degil, parasına, kıymetine bakılır.
Ezelde takdir olunan anda, geldim cihâna,
rûh çıkınca ten serâyım yıkılıp virân olur.
Su, toprak ve gazlardan, cismim geldi meydâna,
yer altında çürüyerek, hâk ile yeksân olur.
Bu beden parçalanarak, bir avuç toprak kalır,
her zerresi dagılarak, hudûdsuz meydân olur.
Anaerobik mikroblar, cismime hücûm eder,
benligimi onlar alup, varlıgım nihân olur.
Sonra duygu organlarım, toplanır bu meydânda,
kalkarlar hepsi mezârdan, bir behâristân olur.
Yevmi (Tüblâ)dır o zemân, her ma’nâ sûret alır,
kimi nebât, kimi hayvân, kimisi insân olur.

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...