02 Eylül 2013

TAM İLMİHAL'DEN.....TEYEMMÜM

55 — TEYEMMÜM
Teyemmüm, hanefîde, vakt girmeden önce de sahîhdir. Diger üç mezhebde, vakt
girmeden önce sahîh degildir.
Abdest ve gusl için su bulamamak, kullanamamak, yedi dürlü olur:
1 — Sudan bir mil uzak olan, niyyet etmek sartı ile, teyemmüm eder. Bir mil,
dörtbin zrâ’dır ki, 1920 metre eder. Sehrde her zemân su aramak farzdır.
2 — Hastanın, abdest veyâ gusl ile veyâ hareket etmek ile, hastalıgının artacagı
veyâ iyi olması uzayacagı, kendi tecribesi ile veyâ mütehassıs ve açıkça günâh
islemiyen müslimân bir doktorun söylemesi ile anlasılırsa, teyemmüm eder. Hastalıkdan
sonra, ellerde ve ayaklardaki hâlsizlik de özrdür. [Ihtiyârlardaki hâlsizlik
de böyledir. Bunlar, nemâzlarını oturarak kılar.]
3 — Abdest ve gusl yapamıyacak kadar bir hasta, para ile dahî, bir yardımcı bulamazsa,
teyemmüm eder. Yardımcı ile de teyemmüm edemiyen kılmaz. Iyi olunca
kazâ eder. Zevc ve zevcenin birbirlerine abdest aldırmaları vâcib degildir.
4 — Gusl abdesti alınca, sogukdan ölmek veyâ hasta olmak tehlükesi varsa, sehrde
dahî olsa, hamâm parası yoksa ve baska çâre bulamazsa, gusl abdesti için teyemmüm
eder ve su ile abdest alır.
5 — Su yakın ise de, su yanında düsman, yırtıcı, zehrli hayvan, ates veyâ nöbetci
varsa veyâ kendisi mahbûs ise veyâ abdest alırsan seni öldürürüz, malını alırız
diye korkuturlarsa, teyemmüm ederek kılar ise de, bu sebebler kul tarafından oldukları
için, gusl ve abdest alınca, bu nemâzları tekrâr kılması lâzımdır.
6 — Yolcunun fazla suyu varsa da, kendinin ve yol arkadaslarının içmesine ve
necâseti temizlemesine ve hayvanlarına lâzım olursa, teyemmüm eder. Bu su ile
gusl edip, necâset ile kılarsa, kabûl olur ise de, günâha girer. Önce teyemmüm edip,
sonra necâseti yıkarsa, tekrâr teyemmüm etmesi lâzım olur. Çünki su varken, teyemmüm
edilmez. Cünüb kimse, bedeninin bir kısmını yıkayacak kadar veyâ abdest
alacak kadar su bulursa, abdest ve gusl için, bir teyemmüm eder. Teyemmümden
sonra, abdesti bozulursa, o su ile, sonra abdest alır. Abdest ve guslde, bedene
dökülen su, bir yere düsünce [elbisesine degil], pis olur ve insan içemez. Hayvana
içirilebilir. Susuzlukdan ölecek kimse, fazla suyu olandan satın alır. Satmaz
ise, zor ile, kavga ve tehdîd ile alır. Abdest için su, zor ile alınamaz.
7 — Kuyudan su çıkarmak için, kova, ip veyâ para ile inecek kimse bulamıyan,
teyemmüm eder ve su bulunca, nemâzı iâde etmez.
(Halebî)de, mesh bahsi sonunda diyor ki, (Bir veyâ iki elinde çatlak, ekzama veyâ
baska yara olup, bunları ıslatmak zarar verirse, bu kimse abdest alamaz. Bu sebebden
abdest alamıyan kimseye, hâtır ile veyâ para ile baskasının abdest aldırması,
Imâm-ı a’zama göre müstehabdır. Baskasından yardım istemeden teyemmüm
edip kılarsa, nemâzı kabûl olur. Yardımcı veyâ para bulamazsa, teyemmüm etmesi,
imâmeyne göre de, câiz olur). Bundan anlasılıyor ki, yaralı eline eldiven takıp,
eldiven ile abdest alabilirse, böyle abdest alması lâzım olur.
Yukarıda yazılı sebeblerden birisi ile teyemmüm edildikde, bu sebeb bitince, teyemmüm
bozulur. Sebeb bitmeden, baska bir sebeb hâsıl olur ve sonra birinci sebeb
biterse, birinci teyemmüm yine bozulur. Yeniden teyemmüm etmek lâzım olur.
Abdestsiz veyâ guslsüz kimse, cenâze ve bayram nemâzlarını kaçırmamak için,
su var iken bile, teyemmüm edebilir. Cum’a nemâzını ve bes vakt nemâzdan herhangi
birinin vaktini kaçırmak korkusu olsa, su varken, teyemmüm edemez. Gusl
veyâ abdest lâzımdır. Nemâz vakti kaçarsa, kazâ eder. Meselâ, sabâh günes dogması
yakın iken uyanan kimse, cünüb ise ve hayz ve nifâsdan kesilmis ise, acele gusl
eder. Günes dogarsa, sabâh nemâzını, kerâhet vakti çıkınca, sünneti ile birlikde
kazâ eder. (Teyemmüm), lugatde kasd etmek, demekdir.
Teyemmümün farzı üçdür:
1— Cenâbetden temizlenmek için veyâ abdestsizlikden temizlenmek için niy-
– 149 –
yet etmekdir. Abdestsiz bir kimse, talebesine göstermek için teyemmüm ederse,
bununla nemâz kılamaz.
Teyemmüm ile nemâz kılabilmek için, yalnız teyemmüme niyyet etmek yetismez.
Ibâdet olan baska bir seyi, meselâ, cenâze nemâzı kılmak için, secde-i tilâvet
yapmak için veyâ abdest için veyâ gusl için teyemmüm etmege niyyet lâzımdır.
Teyemmüme niyyet ederken, abdest ile guslü ayırmaga lüzûm yokdur. Abdest
için niyyet etmekle, cenâbetden de temiz olur. Cenâbetden temizlenmege niyyet edilen
teyemmüm ile nemâz kılınabilir. Abdest için ikinci teyemmüme lüzûm yokdur.
2— (Menâhic) kitâbında diyorki, (Sâfi’î ve Hanbelî mezheblerinde, teyemmüm
yalnız toprakla yapılır. Hanefîde ve Mâlikîde iki kolu dirseklerinden yukarı
sıvalı olarak, iki elin parmakları açık olarak avuç içlerini temiz topraga, tasa, toprak
veyâ kireç sıvalı dıvara sürüp ve ileriye, geriye oynatıp, avuç içlerini en az üç
parmak mikdârı degmek üzere, iki avucun içleri ile yüzünü bir kerre mesh etmek,
ya’nî sıgamak.)
[Yüzü tam mesh edebilmek için, avuçlar açık ve dört parmak birbirlerine yapısık
ve iki elin ikiser uzun parmaklarının uçları birbirlerine degmis olarak, avuç içleri
saç kesimine konup, çeneye dogru yavasça indirilir. Parmaklar yatay vaz’iyyetde
alnı, göz kapaklarını, burnun iki yanını ve dudakların üzerlerini ve çenenin
yüz kısmını iyice sıgamalıdır. Bu esnâda avuç içleri de yanakları sıgar].
3— Iki avucu tekrâr topraga sürüp, birbirine çarparak, tozu topragı silkeledikden
sonra, önce sol elin dört parmagı içi ile, sag kolun alt yüzünü, parmak ucundan
dirsege dogru sıgayıp sonra, sag kolun iç yüzünü, sol avuç içi ile, dirsekden avuca
kadar sıgamakdır. Bu esnâda sol bas parmak içi sag bas parmak dısını sıgar. Bir
rivâyetde, yüzügü çıkarmak ve parmakların yanlarını diger elin parmaklarının içleri
ile mesh etmek lâzım degildir. Genis yüzük hareket etdirilir. Sonra, yine böyle
sag el ile, sol kol sıganır. El ayasını topraga sürmek lâzımdır. Topragın, tozun
elde kalması lâzım degildir. Avuç içleri yüzünün ve kollarının igne ucu kadar yerine
degmezse, teyemmüm sahîh olmaz.
Abdest ve gusl için teyemmüm aynıdır.
Teyemmümün sünnetleri onikidir:
1— Topraga avucun içini koymak.
2— Avuçları, toprak üzerinde ileri ve geri çekmek.
3— Avucda toprak varsa, toprak kalmayıncaya kadar, iki eli, bas parmakları
ile birbirine çarpmak.
4— Elleri topraga koyarken parmakları açmak.
5— Besmele ile baslamak.
6— Evvelâ yüzü, sonra kolları mesh etmek.
7— Abdest alır gibi, çabuk yapmak.
8— Müsâfir bir mil içinde su bulundugunu bilirse, araması farz, zan ederse sünnetdir.
9— Önce sag, sonra sol kolu mesh etmek.
10— Elleri, topraga vurarak, kuvvetle koymak.
11— Kolları, yukarıda anlatılan seklde mesh etmek.
12— Parmaklar arasını mesh etmek.
Suyu bulunmıyan kimsenin, cünüb olması câizdir.
Toprak cinsinden olan her temiz sey ile, üzerinde bunların tozu olmasa bile, teyemmüm
edilir. Yanıp kül olan veyâ sıcakda eriyebilen seyler, toprak cinsinden degildir.
O hâlde, agaç, ot, tahta, demir, pirinç, yaglı boya sıvalı dıvar, bakır, altın, cam ile teyemmüm
edilemez. Kum ile olur. Inci, mercân ile olmaz. Kireç ve alçı ile, yıkanmıs
mermer, çimento, sırsız fayans, sırsız porselen çanak çömlekle, çamur ile olur. Yal-
– 150 –
nız çamur varsa, suyu yarıdan az ise, bununla teyemmüm edilir. Suyu çoksa, bir bez
çamura sokulup, çıkarılıp rüzgârda kurutup, bu tozlu bezle teyemmüm edilir. Çamurlu
su ile teyemmüm olmaz. Bununla abdest almak lâzımdır. Kireçle badana edilmis
dıvardan teyemmüm edilir. Bugday, kumas, elbise, yasdık gibi, teyemmüm câiz olmıyan
esyâ üzerine el koyunca, el, teyemmüm câiz olan seylerin tozu ile veyâ kül ile
tozlanırsa veyâ silkildikleri zemân havâya böyle toz, kül çıkarsa, bunlarla teyemmüm
edilebilir. Ev esyâsı üzerinde bulunan organik tozlar böyle degildir. Bir toprakdan
birkaç kimse teyemmüm edebilir. Çünki, teyemmüm edilen toprak ve benzerleri, müsta’mel
olmaz. Teyemmümden sonra, elden, yüzden dökülen toz müsta’meldir.
Teyemmüm edilebilecek sey ile teyemmüm edilemiyecek sey karısık ise, yarıdan
çok olanın ismi verilir. Teyemmümü, nemâz vaktinden önce yapmak ve bir teyemmüm
ile çesidli nemâz kılmak hanefîde câizdir. Diger üç mezhebde, nemâz vakti çıkınca
teyemmüm bozulur. Müsâfir, bir milden [ya’nî 1920 metreden] az, mâlikîde
iki milden az uzakda su bulunacagını alâmetlerle veyâ akllı, bâlig ve âdil bir müslimânın
haber vermesi ile, çok zan etdigi zemân her tarafa dogru, dörtyüz zrâ’ [ikiyüz
metre] giderek veyâ birini göndererek veyâ mümkin ise, yalnız bakarak suyu araması
farz olur. Çok zan etmezse, suyu araması lâzım olmaz. Yanında âdil biri bulunan
bir kimse, suyu sormadan teyemmüm edip nemâza dursa, sonra su oldugunu haber
alsa, abdest alıp nemâzı iâde eder. Bir milden uzakda su varken teyemmüm ile
nemâz kılmak câizdir. Esyâsı arasında su bulundugunu unutan kimse, sehrde, köyde
[ma’mûrelikde] degilse, teyemmüm ile nemâz kılabilir. Suyunun bitdigini zan eden
kimse, nemâzdan sonra suyunu görse, teyemmüm ile kıldıgı nemâzı iâde eder. Abdestsiz
kılan da, abdestsiz oldugunu hâtırlayınca, nemâzı iâde eder.
Müsâfirin yanındakilerden su istemesi vâcibdir. Su vermezlerse, teyemmüm ile
kılar. Arkadası, suyu piyasadaki fiyâtına satarsa, fazla parası olan müsâfirin satın
alması lâzım olur. Sâhibi suyunu, gaben-i fâhis ile, ya’nî çok aldatmakla satarsa veyâ
piyasa fiyâtı ile alacak fazla parası yok ise, teyemmüm ile kılması câiz olur. Burada
(Gaben-i fâhis)den maksad, piyasadaki fiyâtın, iki mislinden fazlası demekdir.
Çıplak insanın, avretini örtecek bez alması da böyledir. Fekat, susuz kimsenin
içmek için yüksek fiyâtla su alması câiz olur. Çölde, arkadasından ip ve kova istemek
de lâzımdır. Yollarda, içmek için konulan su varken, teyemmüm edilebilir. Ibni
Âbidîn “rahmetullahi teâlâ aleyh”, besinci cildde buyuruyor ki, (Içmek için konulmus
sudan abdest almak câiz degildir. Teyemmüm edilir).
Serbest [Mubâh] olan su, az ise, cünüb olanın, hâid kadından, abdestsizden ve
meyyitden önce yıkanması lâzımdır. Suyun sâhibi, baskalarından önce yıkanır. Sâhibleri
ayrı sular bir araya getirilince, önce meyyit yıkanır.
Hâcının, yanındaki zemzem suyu ile abdest alıp bitirmemesi için çâre, içine seker,
gül gibi birsey koyup, saf su ismini degisdirmekdir. Veyâ emîn oldugu kimseye,
geriye dönemiyecek seklde hediyye etmelidir. Hediyye alan kimse, karsılık, az
birsey hediyye verirse, birinci kimse hediyyesini geri alamaz.
Cünüb bir kimse, teyemmüm etdikden sonra, abdesti bozulursa, hanefîde cünüb
olmaz. Mâlikîde olur. Az su varsa, yalnız abdest alır.
Içmek için, necâset yıkamak için, ekmek yapmak için lâzım olandan fazla su bulunca,
teyemmüm bozulur. Nemâz içinde iken bulursa, nemâzı da bozulur. Vâsıta
içinde uyurken, su yanından geçerse, teyemmüm ile olan abdesti, uyudugu için
bozulur. Uyanık iken, vâsıtadan, abdest almaga inemezse, teyemmüm bozulmaz.
Cünüb kimsenin vücûd yüzeyinin yarıdan fazlası yara veyâ çiçek, kızıl gibi ise,
teyemmüm eder. Derisinin çogu saglam ise ve yaralı kısmları ıslatmadan yıkanması
mümkin ise, su ile gusl edip, yaraların üzerini mesh eder. Mesh zarar verirse, üzerine
bir veyâ birkaç bez koyup, bunu mesh eder. Elleri yara olan, yüzünü ve ayaklarını
suya sokar. Sokamazsa, teyemmüm eder. Abdest aldıracak bir yardımcı bulunan
hasta, teyemmüm etmez. Hasta olan ve ihtiyâr olan, secde için egilemezse ve
– 151 –
basını secdeden kaldıramazsa, sandalyaya veyâ bir seye dayanarak secdeden basını
kaldırır veyâ egilir. Yâhud bunları yapmak için, bir kimse buna yardım eder. Yaralı
kısmları ıslatmadan yıkanamazsa, yine teyemmüm eder. Abdest uzvlarından
hepsinin yarıdan çogu veyâ dört abdest uzvundan ikisi saglam ise, abdest alıp, yaralı
kısmları veyâ uzvları mesh eder. Mesh zarar verirse, sargı üzerine mesh eder.
Abdest uzvlarından hepsinin yarıdan çogu veyâ abdest uzvlarının üçü veyâ dördü
de yaralı ise, teyemmüm eder. Teyemmüm zarar verirse, nemâzı kazâya bırakır. Müsâvî
mikdârda iseler, teyemmüm etmemelidir. Teyemmüm eden kimsenin, ba’zı yerleri
yıkaması câiz degildir. Bunun gibi, birlikde yapılamıyan seyler otuzdört dânedir.
Basında agrı olup mesh edemiyen, abdest için; yıkanamıyan da, gusl için teyemmüm
edebilir denildi ise de, her ikisinin de sâkıt olacagını bildiren fetvâ dahâ evvel
verilmis oldugundan, bu sözle amel olunmaz.
Âlemde dogru dost yokdur,
dedikleri gerçek imis.
Kulunu saklıyan Hakdır,
dedikleri gerçek imis.
Bulut âsümâna çıkar,
topraga rahmetler yagar,
gün dogmadan neler dogar,
dedikleri gerçek imis.
Eger insan, eger melek,
yalvarırım, geçer dilek.
Vefâsızdır çarh-ı felek,
dedikleri gerçek imis.
Bu dünyâya gelen geçer,
herkes kabre girer nâ-çar.
Insan, birgün olur, göçer,
dedikleri, gerçek imis.
Aglamakdır benim isim,
agla gözüm simdengerü!
Irmak ola kanlı yasın,
çagla gözüm simdengerü!
Hudâ bize verdi sevdâ,
sevmek oldu, artık gıda.
Ele geçmez bu dünyâda,
gülme gözüm simdengerü!
Düsün hâlin n’oldugunu,
ömür gülü soldugunu.
Gece gündüz oldugunu,
bilme gözüm simdengerü!
Aldanma nefsin tadına,
âgûdur sunma balına.
Düsüp onun hayâline,
dalma gözüm simdengerü!
Sözün olsun, öze uygun,
her ne dersen, Ona ma’lûm.
Bu meydâna düsdü yolun,
dönme gözüm simdengerü!
– 152 –
56 — NECÂSETDEN TAHÂRET
Ibni Âbidîn (Nemâzın sartları) basında diyor ki: (Bedende, elbisede ve nemâz
kılacak yerde necâset, pislik bulunmamakdır. Basörtüsü, baslık, sarık, mest ve na’lın
da elbiseden sayılır. Boyuna sarılı atkının sarkan kısmı, nemâz kılan ile birlikde
hareket etdigi için, elbise sayılır ve burası temiz olmazsa, nemâz kabûl olmaz. Yaygının,
basdıgı ve basını koydugu yeri temiz olunca, baska yerinde necâset bulunursa,
nemâz kabûl olur. Çünki yaygı, atkı gibi bedene bitisik degildir. Kucaga oturan
üstü necâsetli çocuk, kedi, kus, agzı akan köpek bozmaz. Çünki, bunların
kendileri durmakdadır. Fekat insan, bunları kucagında, omuzunda, baska yerinde
tutarsa, tasımıs olur ve nemâzı bozulur. Salyası akmıyan yırtıcı hayvanın ve kedi
gibi temiz hayvanların ve çocugun üstleri temizse, bunları tasımakla, üstünde
tutmakla nemâzı bozulmaz. Çünki, bunların içindeki necâsetleri, hâsıl oldukları
yerde kapalıdır. Nemâz kılan insanın kendi necâseti, kanı da hâsıl oldugu yerde kapalıdır.
Cebde kanlı yumurta tasımak da böyledir. Yumurtadaki kan, hâsıl oldugu
yerde kapalı oldugu için nemâzı bozmaz. Fekat, kapalı sise içinde idrâr tasıyanın
nemâzı câiz olmaz. Çünki sise, bevlin meydâna geldigi yer degildir. (Halebî-i
kebîr)de de böyle yazılıdır. [Bundan anlasılıyor ki, cebindeki sisede, dirhemden
fazla kan, ispirto veyâ kapalı kutuda kanlı mendil, necs bez varken nemâz kılmak
câiz degildir.] Iki ayagın basdıgı ve secde etdigi yerin temiz olması lâzımdır. Secde
etdigi bez küçük olsa bile, baska tarafları pis ise, nemâz câiz olur. Necâset üstüne
örtülü bez, cam, [naylon] üstünde nemâz kabûl olur. Secdede, etekleri kuru
necâsete degerse, zararı olmaz. Bir ayagı altında necâset olup, bunu kaldırıp, tek
ayak üstünde kılınca, basdıgı yer temiz ise, kabûl olur. Ellerin ve dizlerin kondugu
yerin temiz olması sart degil diyenler çokdur. Eli üstüne secde ederse, elini koydugu
yerin temiz olması lâzımdır.)
Katı, sekl almıs necâset, insan derisinde, elbisesinde ise veyâ bevl, kan gibi akıcı
necâset, mest üzerinde olsa da, ancak yıkamakla temizlenir. Kan, serâb, ispirto,
bevl gibi sıvı necâsetden biri bulasmıs toprak, katı necâset demekdir. Katı necâset,
kemer, çanta, mest, ayakkabı üzerinde olunca, ugmakla, silmekle temizlenir.
Emici olmıyan, düz parlak seyler, meselâ cam, ayna, kemik, tırnak, bıçak,
yaglı boyalı esyâ, vernikli esyâ üzerindeki katı veyâ akıcı her necâset, el ile, toprak
ile veyâ herhangi temiz sey ile silip, üç sıfatı, (renk, koku, tat) gidince temiz
olur. Kanlı bıçak, kelle atese tutup kanı gidince temiz olur. Necâset akan toprak,
rüzgârla kuruyup, üç sıfatı gidince, temiz olup burada nemâz kılınır. Fekat, teyemmüm
edilemez. Toprakdaki yaygı, hasır, elbise ve insanın derisi kuruyunca temiz
olmaz. Bunlara necâset sürülünce, nemâz için yıkamak lâzımdır. Yere dösenmis
olan tugla, fayans, topraga dikili otlar, agaçlar, kayalar, toprak gibi kuruyunca temiz
olur.
Kurumus menî, ogmakla, bulundugu yer ve deri temiz olur. Menî yas ise ve kan
kuru da, yas da olsa, elbiseyi ve deriyi yıkamak lâzımdır. Necâsetin sekline ve bulasdıgı
yerlere göre, temizleme çesidi otuzu asmakdadır.
Necâsetli yag, lesin ve necs hayvanın, domuzun yagı, sabun yapılınca temiz olur.
Bütün kimyevî degismeler böyledir. Necs su ile yapılmıs fırında ekmek pisirilebilir.
Necs toprakla yapılan küp gibi seyler, fırından çıkınca temiz olur.
Deride, elbisede, nemâz kılınan yerde, (Dirhem mikdârı) veyâ dahâ çok kaba
necâset yok ise, nemâz sahîh olur ise de, dirhem mikdârı bulunursa, tahrîmen mekrûh
olur ve yıkamak vâcib olur. Dirhemden çok ise, yıkamak farzdır. Az ise, sünnetdir.
Serâbın damlasını da yıkamak farzdır diyen de vardır. Diger üç mezhebde
kaba necâsetlerin hepsinin zerresini bile yıkamak farzdır. [Mâlikî mezhebinde, ikinci
kavle göre, necâset nemâza mâni’ degildir. Temizlemek sünnetdir. Sâfi’îde, is-
– 153 –
tincâdan sonra kalan necâsetin afv oldugu (Ma’füvât)da yazılıdır.] Necâset mikdârı,
bulasdıgı zemân degil, nemâza dururken olan mikdârıdır.
(Dirhem mikdârı), katı necâsetlerde bir miskal, ya’nî yirmi kırat, ya’nî dört gram
ve seksen santigram agırlıkdır. Akıcı necâsetlerde, açık el ayasındaki suyun yüzü
genisligi kadar yüzeydir. Bir miskalden az olan katı necâset, elbisenin, avuç içinden
dahâ genis yüzüne yayılınca nemâza mâni’ olmuyor.
NECÂSET IKI DÜRLÜDÜR:
1 — Kaba necâset: Insandan çıkınca abdeste veyâ gusle sebeb olan hersey, eti
yinmiyen hayvanların, [yarasa hâric] ve yavrularının yüzülmüs, dabaglanmamıs derisi,
eti, pisligi ve bevli ve süt çocugunun pisligi, bevli ve agız dolusu kusmugu, insanın
ve bütün hayvanların kanı ve serâb, les, domuz eti ve kümes ve yük hayvanlarının,
koyun ve keçinin necâsetleri, galîz, ya’nî kabadır. Kan dört mezhebde de
kaba necâsetdir. Menî, mezy ve idrârdan sonra çıkan vedî ismindeki beyâz, bulanık,
koyu sıvı, hanefî ve mâlikîde kaba necâsetdirler. Sâfi’îde yalnız menî, hanbelîde
ise, her üçü de temizdir.
Kedinin bevli yalnız elbisede ve sehîdin kanı, kendi üzerinde kaldıkça ve yinilen
et, karaciger, yürek ve dalakda bulunup akmıyan kanlar ve balık kanı ve bit,
pire, tahta biti pislikleri ve kanları hep temizdir. Ya’nî, bunlar fazla bulasınca da
nemâz kılınabilir denildi. Serhos eden bütün içkiler de, serâb gibi kaba necâsetdirler.
Hafîf diyenlerin sözleri za’îfdir. Rakının, [ispirtonun] kaba necs oldugu (Halebî-
i kebîr) ve (Merâkıl-felâh)da ve türkçe (Ni’met-i islâm)da yazılıdır.
2 — Hafîf necâset: Hafîf olan necâsetlerden, bir uzva ve elbisenin bir kısmına
bulasınca, bu kısmın veyâ uzvun dörtde biri kadarı nemâza zarar vermez. Eti yinen
dört ayaklı hayvanların bevli ve eti yinmiyen kusların pisligi hafîfdir. Güvercin,
serçe ve benzerleri gibi eti yinen kusların pisligi temizdir. Fâre pisligi ve bevli
afv edilmis ise de, suya, yaga az da düsse, temizlemek iyi olur. Az mikdârda bugdaya
karısıp un olursa afv edilmisdir. Temizlenmeleri ve sıvıya damlayınca necs
yapmaları bakımından kaba necâsetle hafîf necâset arasında fark yokdur.
Igne ucu kadar elbiseye sıçrayan bevl ve kan damlaları ve sokakda sıçrayan çamurlar
ve necâset buhârlarının, necâsete dokunarak gelen gazların, rüzgârın ve ahırda,
hamâmda meydâna gelen buhârlardan, dıvarlarda hâsıl olan damlalarının elbiseye,
yas deriye degmesi afv edilmisdir. Bunlardan korunmak güç oldugu için,
zarûret kabûl edilmisdir. Fekat, necâsetin imbiklenmesi ile elde edilen sıvı necsdir.
Çünki, bunu kullanmakda zarûret yokdur. Bunun için rakı ve ispirto kaba necs
olup içilmeleri serâb gibi harâmdır. [Rakının, ispirtonun necs ve harâm oldugu (Merâkıl-
felâh)da Tahtâvî hâsiyesinde yazılıdır. O hâlde, alkollü içkiler ve zarûretsiz
kullanılan kolonya, ispirto ve tentürdiyod gibi alkollü ilâclar, nemâz kılarken, elbiseden
ve deriden yıkanıp temizlenecekdir. Ikinci kısm, kırkikinci maddeye bakınız!]
Ispirto ocagında ısıtılan yemek necs olmaz.
[(Dürr-ül-muhtâr)da, istincâ faslı sonunda, (Toprak ve sudan biri temiz ise, karısımları
olan çamur temiz olur. Fetvâ da böyledir) diyor. (Esbâh)ın dördüncü
ka’idesinde de böyle yazılıdır. Ibni Âbidîn, (Dürr-ül-muhtâr)ı açıklarken diyor ki,
(Âlimlerin çogunun böyle söyledigi (Feth-ul-kadîr)de yazılıdır. Böyle fetvâ verildigi,
(Bezzâziyye)de yazılıdır. Imâm-ı Muhammed Seybânî böyle buyurdu. Bu çamur
necs olur diyenler de vardır. Fekat, bunlara göre de temiz toprak ile gübre karısımı
temiz kabûl edilir. Çünki bunda ihtiyâc vardır.) (Tergîb-üs-salât)da diyor ki,
[ba’zı âlimlere göre] gübre karısık sıva, temiz su ile yapılmıs ve gübresi çamurdan
az ise, temiz kabûl edilir. 245.ci sahîfede 6.cı maddeye bakınız!
Ihtiyâc oldugu için hâzırlanan karısımlardaki iki maddeden biri temiz ise ve necs
olanın yerine temizini kullanmakda harac varsa, birinci kavle göre karısımın da temiz
olacagı anlasılmakdadır. Ispirtolu ilâclar, kolonya, mürekkeb ve vernikler
– 154 –
ve boyalar böyledir. Sâfi’î mezhebinde, necs sıvıların, ilâc ve itriyât islâhı için kullanılan
mikdârlarının afv edildikleri, (El-fıkh-ü alel-mezâhib-il-erbe’a)da ve molla
Halîl Si’ridînin (El-ma’füvât) kitâbının Süleymân bin Abdüllah Si’ridî “rahmetullahi
teâlâ aleyhimâ” serhinin 1368 [m. 1949] Kamıslı baskısında yazılıdır. Harac
oldugu zemân, za’îf olan kavle uymak câiz oldugu, bu iki kitâbda ve kitâbımızın
ikinci kısm, 1. ci maddesinde yazılıdır. Bunun için, zor durumda kalınca, hanefî
ve sâfi’î mezhebinde olanın, böyle karısımların çok mikdârı ile birlikde nemâz
kılmaları câiz olmakdadır. Temiz kabûl edilen ilâcın, zarûret olmadan içilemiyecegi,
tevekkül bahsi sonunda yazılıdır.]
Necâsetden hâsıl olan amonyak gazının meydâna getirdigi nisadır temizdir.
Necâset üzerinden kalkıp uçan tozlar, sinekler, elbiseye, suya gelirse, pis yapmaz.
Köpegin basdıgı çamurun necs [pis] olmaması sahîhdir. [(Hadîka) sonunda diyor
ki, (Elbisenin bir yerine necâset bulassa, bulasan yeri unutsa, zan etdigi yerini
yıkasa, temizlendi kabûl edilir. Yas ayagı ile necs yerde yürüse, yer kuru ise, ayakları
necs olmaz. Yer yas olup ayakları kuru ise, ayakları ıslanırsa, necs olurlar. Köpegin
mescidde yatdıgı yer kuru ise, necs olmaz. Yas olup, necâsetin eseri görülmezse,
yine necs olmaz. Ayakkabı ile kılınan nemâzın sevâbı, çıplak ayakla kılınandan
katkat fazladır. Üzerinde necâset görülmedikçe, sokakda gezilen ayakkabı
da böyledir. Vesvese ve sübheye ehemmiyyet verilmez. Içki satandan alınan elbise,
halı ve sâire temiz kabûl edilir. Baskası yanında gusl abdestinden sonra,
pestemalı çıkarmadan ve sıkmadan üzerine üç kerre su dökünce temiz olur. Her
seyde asl olan, tahâretdir. Necâset bulasdıgı kesin bilinmedikce, zan etmekle
necs denilmez. Ehl-i kitâbın dâr-ül-harbde kesmis oldukları hayvan, aksi sâbit olmadıkca,
temiz kabûl edilir. Mecûsînin, kitâbsız kâfirlerin etli yemeklerini yimek,
hayvanı onların kesdigi kat’î bilinmedigi için, tenzîhen mekrûhdur. Simdi kasabdan
alınan etler de böyledir.)]
Necâset, her temiz su ile, abdest ve gusl alınmıs su ile, sirke ve gül suyu gibi akıcı
mâyı’larla ve tükürük ile temizlenir. Süt ve yagla temizlenmez.
Abdestde, guslde kullanılan suya (Müsta’mel su) denir. Bu su, Imâm-ı a’zama
göre kaba necâsetdir. Ebû Yûsüfe göre, hafîf necâsetdir. Imâm-ı Muhammede göre
temizdir “rahmetullahi teâlâ aleyhimâ”. Fetvâ da böyledir. Bununla necâset temizlenir.
Fekat, abdest alınmaz ve gusl edilmez. Sâfi’îde de böyledir. Içmek ve hamur
yapmak mekrûhdur. Pestemala, elbiseye, kurnaya sıçrarsa ve necâset temizlemekde
kullanılan her su, igne ucu kadar sıçrarsa, kabı ve elbiseyi pisletmez. Necâset
temizlemekde kullanılmıs sular, bir yerde birikirse, bu suya bulasan seyler,
pis olur. Abdestsiz veyâ cünüb olan kimse veyâ hâid kadın veyâ müsrik, kâfir, necâset
bulasmamıs olan avucunu bir yere sokup su alsa veyâ kolunu sokup, içindeki
tası alsa, o yerdeki su dört mezhebde de pis olmaz. Necâset üzerinden akan suyun
yarıdan fazlası necâsete temâs ederse, bu su pis olur. Azı degerse ve necâsetin
üç sıfatı suda bulunmazsa, pis olmaz. Necâset yanınca, külü temiz olur. Tezek
yakarak ısıtılan fırında, ekmek pisirilir. Merkeb, domuz ve les, tuz içine düsüp, tuz
olsalar, temiz olurlar. Kuyuya düsen gübre, zemânla çamur hâline gelse, temiz olur.
Müsta’mel su, mâlikîde hem temizdir. Hem de temizleyicidir. Ya’nî müsta’mel su
ile abdest alınır ve gusl edilir. [Menâhic-ül-ibâd]
Sıra, ya’nî üzüm suyu temizdir. Serâb hâline dönünce pis olur. Serâb, sirke
olunca temiz olur. Elbisenin veyâ vücûdun bir yerine necâset gelse, bu yeri bulamasa,
zan etdigi yeri yıkasa temiz olur. Nemâzdan sonra meydâna çıksa, nemâzı
iâde etmez. Dögen hayvanı bugdayın bir yerine bevl etse, herhangi bir parçası yıkansa
veyâ hediyye verilse, yinilse veyâ satılsa, geri kalanlar temiz olur.
Kurudukdan sonra da görülen pislikler, kan, yukarıda bildirildigi üzere, bulundugu
yerden çıkarılıp, kendisi ve eseri giderilince, o yer temiz olur. Yıkamakda belli
bir aded yokdur. Bir kerre yıkamakla da çıkarsa kâfîdir. Necâset giderilip de, ese-
– 155 –
ri, ya’nî renk ve koku kalırsa, zararı olmaz. Sıcak veyâ sabunlu su lâzım gelmez.
Necs boya ile boyanan kumas ve beden, üç kerre yıkanınca temiz olur. Su renksiz
akıncaya kadar yıkamak dahâ iyidir. Deri altına necâset, meselâ ispirtolu ilâc sırınga
edilse, igne yerini üç kerre yıkayınca temiz olur. Necâseti çıkarmak için deriyi
kaldırmak lâzım olmaz. Deriye, yaraya sürülen necs ilâcın ete karısan kısmı ve necs
sürme çekilen göz yıkanmaz. Dısarıda kalan kısm ve yara üstündeki kurumus kan,
zarar vermiyecek seklde yıkanıp giderilir. Zarar olursa yıkanmaz. Fekat üzerinde dirhem
mikdârı necâset bulunan kimse imâm olamaz. Görülmiyen necâsetler, meselâ
ispirto ve idrâr bulasan esyâ, legende, çamasır makinesinde, ayrı sular ile, temizlendigi
zan edilinceye kadar yıkanır. Bir kerre yıkamakla temizlenirse, kâfî olur. Yıkarken,
makinedeki su ve diger esyâ, necs olmazlar. Vesvese, sübhe edenlerin üç kerre
yıkaması ve hepsinde sıkması lâzımdır. Herkesin, kendi kuvveti kadar sıkması kâfîdir.
Çürük, ince veyâ büyük oldugu için sıkılmıyan esyâ, meselâ halı, beden, deri
gibi necâseti emen seyler, her üç yıkayısda, kurutulur. Ya’nî, su damlaması kesilinceye
kadar beklenir. Desti, çanak ve bakır gibi necâseti emmiyen seyleri ve denizde,
derede [muslukda] yıkanan herseyi sıkmak ve kurutmak lâzım degildir.
(Halebî)de diyor ki, (Mutlak su ile ve mukayyed su ile ve her temiz mâyi’ [sıvı]
ile necâset temizlenir. Çocuk, memedeki kusmugunu yalarsa ve eline kan, serâb
bulasan kimse, bunu yalayıp tükürse, eli de, agzı da temiz olur. Elbise, yalamakla
temiz olmaz. Yıkamak lâzımdır. Her hayvanın safrası, bevli gibidir. Hınzırdan
baska her hayvan ve insan ölünce, kılı, kemigi, siniri ve disi pis olmaz. Elini
kediye yalatmak mekrûhdur. Yas don giyen, yellense, don necs olmaz. Les derisi,
necs olmıyan madde ile dabaglanınca temiz olur. Necs madde ile, meselâ les yagı
ile dabaglanmıs ise, üç kerre yıkayıp sıkdıkdan sonra temiz olur. Eti yinmiyen
hayvan, ahkâm-ı islâmiyyeye uygun kesilince yalnız derisi temiz olur. Domuz derisi,
yılan derisi ve insan derisi hiç temiz olmaz. Çıplak kimse, dabaglanmamıs les
derisi ile örtünemez. Böyle deri satılamaz. Çünki, kendisi pisdir. Pislenmis kumas
böyle degildir. Katı yag içine fâre düserse, fâreye temâs eden yag atılır. Geri kalan
yag temiz olur. Sıvı yaga fâre düsse, hepsi pis olur. Necs yag ile ve domuz yagı
ile yaglanan kösele, yıkanınca temiz olur.
Deniz hayvanlarından, yimesi câiz olmıyanlar da, temizdir. Bugday içine deve pisligi
düsüp un yapılmıs ise veyâ sıvı yag veyâ süt içine düsmüs, sonra çıkarılmıs ise,
üç sıfatından biri görülmedikçe yiyip içmek câiz olur. Pis kumasın temiz tarafında
nemâz kılınır. Ayakkabısı, çorabı, mesti temiz olan kimse necs yerde nemâz kılarsa,
kabûl olmaz. Bunları çıkarıp, bunların üstüne basarsa kabûl olur. Bunların altı
pis olunca da böyledir). Tavuk kesilip, tüyleri dökülmek için, karnı yarılmadan, kaynar
suya konursa necs olur. [Ebüssü’ûd efendi fetvâsı, dördüncü sahîfesinde buyuruyor
ki, (Bir tavuk bogazlanıp içi ve gursagı çıkarılmadan, kaynar suda haslasalar,
yolsalar, yimesi halâl olmaz, harâmdır. Kesip içi ve gursagı çıkarılıp, içi yıkandıkdan
sonra haslanırsa, tüylerine necâset bulasmamıs ise, yimesi halâl olur). (Redd-ül-muhtâr)
da diyor ki, (Kaynamıyan sıcak suda bırakılan, içi bosaltılmamıs tavugun yalnız
derisi necs olur, yolunup, içi bosaldıkdan sonra, üç kerre, soguk su ile yıkanınca, heryeri
temiz olur. Iskembe de, böyle üç kerre yıkamakla temiz olur).]
Herhangi eti, serâb veyâ ispirto ile kaynatınca, et necs olur. Hiçbir sûretle temizlenemez.
Üç kerre temiz su ile kaynatıp, herbirinde sogutulunca, temiz olur da
denildi. Necâset karısmıs sütü, balı, pekmezi temizlemek için, biraz su ile karısdırıp,
su uçuncaya kadar kaynatılır. Sıvı yagı temizlemek için, su ile çalkalayıp, üste
ayrılan yag alınır. Katı yag su ile kaynatılır. Sonra alınır.
Sâfi’î mezhebinde, karada yasıyan hayvanların lesleri necs oldugu gibi, bunların
bütün parçaları, tüyleri, kılları, kemikleri, derileri ve bunlardan çıkan, yumurtadan
baska hersey necsdir. Insandan ve kara hayvanlarından çıkan akıcı kanlar
ve serhos eden her içki necsdir. Sâfi’îde hınzırın ve kelbin bütün bedeni de necâ-
– 156 –
set-i galîzadır. [Tüyleri yas iken] Temâs etdikleri her yer necs olur. Buraları temizlemek
için, yedi kerre yıkanır. Bunlardan birine toprak katıp, bu bulanık su ile yıkanır
veyâ necs sey suya konup üzerine toprak serpilir ve yıkanır. Yâhud üzerine
önce toprak, sonra su konur. Topraklı su ile yıkamadan önce necâseti izâle etmek
lâzımdır. Necâsetin yeri yas ise, önce toprak koymamalı, diger iki usûlden biri ile
yıkamalıdır. Necâsetin izâlesi birkaç yıkamakla olursa, bunların hepsi bir yıkamak
sayılıp, sonra altı kerre dahâ yıkamak ve bunlardan biri topraklı olmak lâzımdır.
Kokusunu, rengini, tadını çıkarmak için olan yıkamaların herbiri ayrı yıkamak sayılır.
Bu iki hayvandan baska necâsetlerin, bir kerre de olsa, yalnız mutlak su ile
yıkamakla temizlenmeleri kâfî olur. Sâfi’îde süt oglanının bevli hafîf necâsetdir.
Sıkarak veyâ kurutarak izâle etdikden sonra, üzerine su serpince, akmasa dahî, temiz
olur. Oglan sütden mâada birsey, bir kerre bile yirse veyâ iki yasını geçerse ve
süt emen kızın her zemân, bevllerini yalnız su ile yıkayarak temizlemek lâzım olur.
[Van ulemâsından Muhammed Mazher efendi, (Misbâh-un-necât)da diyor ki, (Görünen
necâset üç eseri kalmayıncaya kadar ve bundan sonra da bir kerre [mutlak su
ile] yıkanır. Bu eserler biraz kalırsa, zararı olmaz. Görünmiyen necâset üzerinden
suyu bir kerre akıtmak kâfîdir. Kelb ile hınzırın yaladıgı kap ve kılları yas iken elbiseye
veyâ baska seye degerlerse, o seyi altı kerre temiz su ile ve bir kerre topraklı
su ile yıkamak lâzımdır. Sâfi’îde nemâz vaktinden evvel teyemmüm câiz degildir.
Teyemmüm, hastalıkda ve seferde yapılır. Mest üzerinde hiç delik olmamak ve
abdest temâm oldukdan sonra, ikisini aynı zemânda giymek lâzımdır. Bütün kara hayvanlarının
ölüsü necsdir. Kelb ve hınzırdan baskasının derileri dabaglanınca, pâk olur
ise de, eti yinmiyenlerin pâk olmaz, postları üzerinde nemâz kılınmaz.)]
ISTINCÂ — Önden ve arkadan necâset çıkınca, bu yerleri temizlemege istincâ
denir. Gaz, tas çıkınca temizlemek, ya’nî tahâretlenmek lâzım degildir. Istincâ,
ya’nî tahâretlenmek sünnet-i mü’ekkededir. Ya’nî halâda abdest bozuldukdan
sonra erkek ve kadının, tas ile veyâ su ile, önünü ve arkasını temizliyerek, idrâr ve
pislik bırakılmaması sünnetdir. Kaç kerre yıkamak lâzım oldugu sünnet degildir. Tas
ile temizlendikden sonra, ayrıca su ile yıkamak sünnetdir. Fekat, baskasının yanında
avret yerini açmadan su ile istincâ yapamıyacaksa, pislik fazla olsa bile, su ile istincâdan
vazgeçer. Avret yerini açmaz. Nemâzı öyle kılar. Açarsa fâsık olur. Harâm
islemis olur. Tenhâ bir yer bulunca su ile istincâ yapar ve nemâzı iâde eder. Abdest
bozmak için ve gusl abdesti almak için, zarûret olunca erkek, erkekler arasında ve
kadın, kadınlar arasında avret yerini açabilir sözü za’îfdir. Gusl yerine teyemmüm
etmek lâzım olur. Çünki, Ibni Âbidîn, yüzdördüncü sahîfede buyuruyor ki, (Bir emri
yapmak, bir harâm islemesine sebeb olursa, harâmı islememek için, o emr [te’hîr
edilir veyâ] terk edilir, yapılmaz). [Harâm islememek için farz terk edilince, harâm
islememek için sünnet elbette terk edilir. (Ibni Âbidîn sahîfe: 105). Mekrûh islememek
için bile, sünneti terk etmek lâzım geldigi, (Uyûn-ül-besâir)de yazılıdır.]
Kemik, ta’âm, gübre, tugla, saksı ve cam parçaları, kömür, hayvan yemi ve
baskasının malı ile ve muhterem, ya’nî para eder seyler, meselâ ipek ile, câmi’den
atılan seylerle, zemzem suyu ile, yaprak ile, kâgıd ile istincâ tahrîmen mekrûhdur.
Bos kâgıda da saygı lâzımdır. Muhterem olmıyan ismler, dîne yaramıyan yazılar
bulunan kâgıd ve gazete ile istincâ câizdir. Fekat, islâm harfleri ile yazılmıs hiçbir
kâgıdla istincâ edilmez. Menî ve bevli, bez ile temizleyip sonra, bezi yıkamak câizdir.
Zevci ve zevcesi olmıyan agır hastanın istincâ yapması lâzım degildir. Fekat,
kendine abdest aldırması lâzımdır. Önü ve arkayı kıbleye dönerek ve ayakda ve
özrsüz çıplak abdest bozmak mekrûhdur. Idrâr toplanan yerde gusl câiz degildir.
Gusl edilen yere bevl yapmak câiz degildir. Fekat, bevl akar, gider, toplanmazsa,
bunlar câiz olur. Istincâda kullanılan su, necs olur. Elbiseye sıçratmamalıdır. Bunun
için, istincâ yaparken, avret yerini açmak, tenhâ yerde yapmak lâzımdır.
Musluk basında, elini donunun içine sokup, idrâr yerini, avucdaki suya sürerek yı-
– 157 –
kamakla, istincâ yapılmaz. Idrâr damlası bulasınca, avucdaki su, necs olur ve
damladıgı çamasır pis olur. Bu suyun damladıgı yerlerin toplamı avuc içinden fazla
olursa, nemâz sahîh olmaz. Imâm ise, arkasında nemâz kılınmaz. Iki eli çolak olanın,
istincâ yapdıracak mahremi yoksa, istincâ yapması sâkıt olur [Kâdîhân].
Erkeklerin yürüyerek, öksürerek veyâ sol tarafa yatarak (Istibrâ) etmesi, ya’nî
idrâr yolunda damlalar bırakmaması vâcibdir. Kadınlar istibrâ yapmaz. Idrâr
damlası kalmadıgına kanâ’at gelmeden abdest almamalıdır. Bir damla sızarsa, hem
abdest bozulur, hem de elbise kirlenir. Çamasıra avuç içinden az sızarsa, abdest
alıp kıldıgı nemâz mekrûh olur. Çok sızarsa, nemâz sahîh olmaz. Istibrâda güçlük
çekenler, arpa kadar nebâtî pamuk idrâr deligine koymalıdır. Sızan idrârı pamuk
emer. Hem abdest bozulmaz, hem de don kirlenmez. Yalnız pamuk uzun olup
ucunun dısarda kalmaması lâzımdır. Ucu dısarda kalır ve bevl ile ıslanırsa, abdest
bozulur. Sâfi’îler, Ramezân-ı serîfde, pamuk koymamalıdır. Çünki, Sâfi’î mezhebinde
orucu bozar. [Abdestde ve nemâzda sâfi’îyi taklîd eden hanefî pamuk koyunca,
orucu bozulmaz. Ihtiyârlarda ve hastalarda, zeker küçülüp, üzerine sarılı
bez çıkıyor. Böyle kimseler, küçük naylon torbaya, mendil kadar bez yerlesdirip,
zeker ve husyeleri torbaya koyar. Torbanın agzını baglar. Beze dirhemden fazla
idrâr sızar ise, abdest alırken, bez degisdirilir. Idrâr kaçıran, fekat özr sâhibi olmıyan
kimse, temiz olarak bagladıgı bezde yaslık görür, ne vakt damladıgını bilmezse,
yüzotuzsekizinci sahîfede yazılı, hayz kanında oldugu gibi, gördügü anda damladı
sayılır. Sübhe eden kimse, nemâza dururken beze bakar. Yaslık görür ise, yeniden
abdest alır. Nemâzda iken sübhelenirse, selâm verince hemen bakıp, damlamıs
görür ise, nemâzını iâde eder. Selâmdan birkaç dakîka sonra bakıp görürse,
nemâzını abdestli kılmıs sayılır.] Istibrâdan sonra istincâ yapılır. Su ile istincâdan
sonra bez ile kurulanır. Her kadın, her zemân, önüne (Kürsüf) denilen bez veyâ
pamuk koymalıdır. Ellidördüncü maddeye bakınız!
[Idrâr, kan kaçıranların ve necâset temizlemekde zahmet çekenlerin Mâlikî
mezhebini taklîd etmeleri, (Ma’füvât) serhinde yazılıdır. (El-fıkh-u alel-mezâhibil
erbe’a)da diyor ki, (Mâlikî mezhebinde, saglam insandan çıkan bevl, menî, mezî,
vedî, istihâza kanı, gâit ve yel abdesti bozar. Mak’atdan ve bedenden tas, solucan,
cerâhat, sarı su, kan çıkınca bozulmaz. Abdesti bozanlar, hastalık ile çıkarsa
ve çıkması men’ olunamazsa, iki kavl vardır. Birinci kavlde bevl, bir nemâz vaktinin
yarısından çok devâm eder ve çıkma zemânı belli olmazsa, abdesti bozmaz. Ikinci
kavle göre, bu üç sart olmasa da, hastanın abdestini bozmaz. Çıkmadıgı zemân
abdest alması müstehab olur. Hastaların, ihtiyârların, abdest almakda harac ve mesakkat
oldugu zemân, bu kavli taklîd etmeleri sahîh olur. Bevlin kesildigi zemânı
belli ise, bu zemânda abdest alması iyi olur. Istibrâ zemânı uzun süren veyâ sonraları
damlayan ve bir nemâz vakti devâmlı akmadıgı için özrlü olamıyan hanefî ve
sâfi’îler, mâlikî mezhebini taklîd eder. Ibni Âbidîn, Talâk-ı ric’îde buyuruyor ki,
(Âlimlerimiz, zarûret olunca, mâlikîye göre fetvâ verdi. Bir mes’ele hanefîde bildirilmemis
ise, mâlikî taklîd olunur.) Kulaklar üstündeki cild, bas demekdir. Mesh
edilmesi farzdır. Bu cildin, yüz sayılarak gasl edilmesi, hanefî kitâblarında yazılı degildir.
Lezzet kasd ederek, nikâhlamak câiz olan kadının cildine, saçına dokunmak
bozar. Guslde agzı ve burnu yıkamak farz degil, sünnetdir. Her nemâz vakti için ayrı
teyemmüm yapılır. Kelb [köpek] ve hınzır [domuz] necs degildir. Fekat, yinilmeleri
harâmdır. Balıgın dahî kanı necsdir. Necâsetden tahâret bir kavle göre farz, diger
kavle göre sünnetdir. Bâsûr, idrâr, gâita damlaları bedene, çamasıra bulasırsa
afv olur. Insanın ve hayvanın kanının, yara, çiban suyunun avuç içi kadarı afv
olur. Nemâzda her rek’atde Fâtiha okumak ve rükü’da, secdelerde tumânînet
[sâkin durmak] farzdır. Imâmın gizli okudugu rek’atlerde cemâ’atin Fâtiha okumaları
müstehab, âsikâre okudugu zemân cemâ’atin de okuması mekrûhdur. Kıyâmda,
sag el sol elin üstünde olarak, gögüs ile göbek arasına koymak veyâ iki eli
– 158 –
iki yana salıvermek müstehabdır. Farzlarda (E’ûzü...) okumak mekrûhdur. Fâtihayı
rükü’da temâmlamak nemâzı bozar.)
(Ez-Zehîre lil Kurâfî) Mâlikî fıkh kitâbının ikinci baskısı, 1402 [m. 1982] de Mısrda
yapılmısdır. Buyuruyor ki, (Imâm-ı Mâlik, avâmın müctehidleri taklîd etmeleri
vâcibdir buyurdu. Mezhebler, Cennete götüren yollardır. Bunlardan birinde ilerliyen
Cennete gider.)
Imâm-ı Mâlikden Ibnül-Kâsım “radıyallahü anhümâ” yolu ile gelen rivâyetleri
hâvî (El-müdevvene) kitâbının son baskısı Beyrutda yapılmısdır. Burada buyuruyor
ki, (Kadının el ayası, fercine dokununca abdesti bozulmaz. Sogukdan, hastalıkdan
devâmlı mezî sızarsa abdest bozulmaz. Sehvetle, düsündükçe sızarsa bozulur.
Istihâza kanı, idrar sızarsa, bir kavle göre bozulmaz ise de, her nemâz için
abdest alması müstehab olur. Abdestde sakal hilâllanmaz. Ehl-i bid’at arkasında
nemâz kılınmaz). Kas, kirpik ve seyrek sakalın altını ıslatmak, sık sakalın üstünü
yıkamak farzdır. Ayak parmakları arasını hilâllamak müstehabdır. Abdestden
sonra, bez ile kurulanmak câizdir. Abdestin farzları yedidir. Guslün farzları besdir.
Hayâtın, malın gitmesi, hasta olmak, hastalıgın artması, sifânın gecikmesi
korkusu varsa teyemmüm câiz olur. Müslimân tabîb bulamazsa, kâfir tabîbe ve tecribelere
i’timâd olunur.] El ile yıkanan birsey temiz olunca, el de temiz olur.
(Dürr-ül-muhtâr) besinci cildde, altın ve gümüs kullanmagı anlatırken diyor ki,
insanların birbirleri arasında olan islere (Mu’âmelât) denir. Mu’âmelâtda bir fâsıkın
veyâ kâfirin sözü de kabûl edilir. Akllı olan çocuk ve kadın da erkek gibidir.
Bunlardan biri, bu eti kitâblı kâfirden aldım derse, yimesi halâl olur. [Çünki, eskiden
eti, hayvanı kesen satardı.] Bir kisinin haber vermesi ile mülk yok olmaz. Bir
müslimân, et satın alsa, sâlih bir müslimân (bu eti, kitâbsız kâfir kesdi) dese, bu et,
satın alınan kimseye geri verilemez ve satın alanın, parasını ödemesi lâzım olur.
Çünki, etin les oldugunu bilmeden satın alınca, mülkü olmusdur. Bir mülkü giderecek
haberi iki erkegin veyâ bir erkekle iki kadının bildirmeleri lâzımdır. Mu’âmelât
üçe ayrılır: Birincisi, ikisinin de yapmaga mecbûr olmadıgı mu’âmeledir. Vekîl,
mudârib ve iznli olmak böyledir. Ikincisi, ikisinin de yapması lâzım olan islerdir.
Da’vâ konusu olan haklar böyledir. Üçüncüsü, birisinin yapması lâzım olur.
Digerinin lâzım olmaz. Vekîli azl etmek, izni geri almak böyledir. Burada, vekîl
ve me’zûn artık is yapamazlar. Azl eden ve izni geri alan ise, kendi hakkını kullanmakda
serbestdir. Ikincisinde, haber verende sâhidlik sartlarının bulunması lâzımdır.
Üçüncüsünde, haber verenlerin sayılarına ve adâlet sâhibi olmalarına bakılır.
Allah ile kul arasında olan islere (Diyânât) denir. Diyânâtda âdil ve bâlig bir
müslimânın sözüne inanılır. Bir kadın da, bir erkek gibidir. Suyun pis oldugunu söylerse,
bu su ile abdest alınmaz. Teyemmüm edilir. Fâsık [kötü kimse] veyâ hâli belli
olmıyan bir müslimân söylerse, kendi arasdırır. Gâlib zannına göre hareket eder.
Kâfir veyâ çocuk, suya pis derse ve inanırsa, dökmeli, sonra teyemmüm etmelidir.
Hediyyede ve izn vermekde, bir çocuk sözü de kabûl edilir. Içeri buyurun deyince
girilir. Çocugun satın almak için iznli olup olmadıgı satanın çok zan ile anlamasına
baglıdır.
Diyânâtda da, mülkü giderecek haberi, iki müslimân erkegin veyâ bir erkekle
iki kadının bildirmeleri lâzımdır. Meselâ, zevc ile zevcenin süt kardesi olduklarını
âdil bir müslimân söylerse, kabûl edilmez. Nikâhları bozulmaz.
Ibni Âbidîn, istincâ faslı sonunda diyor ki, âdil bir kimse, bir etin les oldugunu söylese,
meselâ mürted kesdi dese, bir baska âdil de, les degil dese, meselâ müslimân kesdi
dese, les kabûl edilir. Su ve her çesid serbet için ve ta’âm pis dese, öteki de pis degil
dese, temiz kabûl edilir. Haber verenler çok ise, sayısı fazla olanların dedikleri kabûl
edilir. Temiz ve pis kumaslar karısmıs ve temizleri az ise ve kaplar karısınca temizleri
çok ise, temizlerini arasdırıp, temiz zan etdiklerini kullanır. Kapların temizleri
esit veyâ az ise, hepsi pis kabûl edilir. Ikinci kısm, 41. ci maddeye bakınız!
– 159 –

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...