05 Nisan 2013

Anadolu'nun Türkleşmesi





Anadolu'nun Türkleşmesi


Anadolu’nun fethi sonuçları itibariyle, Türk tarihinin en önemli olaylarının başında gelir. Bu fetih ile,Batı Türklüğü yeni ve ebedî bir vatana kavuşmuş ve bu vatan toprakları üzerinde Anadolu
Selçukluları, Osmanlı Devleti ve Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştur. Türkler Anadolu’ya IV.yüzyıldan
başlayarak fasılalarla XI.yüzyıla kadar sürecek akınlarda bulunmuşlardı. Ancak, 1071 Malazgirt
Savaşı’na kadar aralıklarla devam edecek olan bu akınlar neticeleri itibariyle,fetih amacı ön plânda
tutulmayan akın ve keşif hareketleri olarak nitelenebilir. Büyük Selçuklu dönemindeki Oğuz-Türkmen
akınlarıyla birlikte Anadolu’nun Türkleşmesiyle neticelenecek fetihler başlamıştır. Anadolu’ya ilk Türk
akını Batı (Avrupa) Hunları döneminde gerçekleşmiştir. Roma İmparatorluğunun ikiye ayrılmasından
sonra, Bizans’ın hâkimiyetinde kalan Anadolu’ya, Kafkasları aşarak ulaşan Kursık ve Basık adlı Hun
başbuğları 398 yılında Erzurum, Malatya ve Çukurova hattını geçerek Kudüs’e kadar akınlarda
bulunup, aynı yoldan geri dönmüşlerdi. Hunlardan sonra, Sabar (Sabir, Sibir) Türkleri hükümdarları
Balak liderliğinde Doğu Anadolu’dan Ankara’ya kadar olan toprakları vurarak pek çok ganimet elde
etmişlerdir (515/16).
İlk Müslüman-Türk Komutanların Akınları: Emeviler ve Abbasilerin hizmetine giren ilk Müslüman
Türk komutanların Bizans’la mücadelesi, Anadolu’ya yapılan akınların diğer bir devresini oluşturur.
Özellikle Abbasiler zamanında Bizans üzerine yapılan gazalarda Türk komutanları önemli rol
oynamışlardır. Tarsus- Malatya- Erzurum hattı boyunca gerçekleşen mücadelede Sugur ve Avasım
adı verilen uc(sınır) bölgelerine yerleştirilen Türkler, Batı Anadolu‘ya kadar uzanan akınlara
katılmışlardır(8.-9.yüzyıllar). Bu akınların başında Afşin, Vasıf et- Türkî, Kayı oğlu Ahmed, Haris,
Buğa gibi Türk komutanlar bulunmaktaydı. Bu seferler neticesinde Anadolu’nun pek çok bölgesi
harap hâle gelmiş, bu durum ileride yapılacak fetihler için kolaylık sağlamıştır.Oğuz-Selçuklu
Akınları: Daha önce yapılan Anadolu seferleri yurt kurmak amacından uzak, sadece askerî
harekâtlar şeklinde gerçekleşmişti. Selçuklu devrinde başlayan akınlar ise plânlı ve yurt kurmaya
yönelikti. Bu sebeble Oğuz (Türkmen)-Selçuklu akınları büyük bir öneme sahiptir. Henüz bir devlete
sahip olmayan Selçuklular, güçlü Karahanlı ve Gazneli devletlerinin şiddetli baskısı ve takibi altında
kalmışlardı. Bu zor şartlar sebebiyle Selçuklular yeni bir yurt arama mecburiyeti duymuşlar ve bu
maksatla batıya keşif birlikleri göndermişlerdir. Böylece Anadolu’ya ilk Selçuklu akınları başlamış
oluyordu.
Çağrı Bey‘in ilk Anadolu Seferi: Maveraünnehir’deki zor durumdan kurtulmak için Çağrı Bey
komutasında Anadolu’ya bir keşif harekâtı düzenlendi. Çağrı Bey Emrindeki üç bin atlı ile önce
Azerbaycan ve ardından Van, Kars yörelerine girdi (1018). Ermeni kaynaklarının belirttiğine göre
Mızrak, ok ve yaydan oluşan silâhları çekili, beli kemerli uzun ve örülü saçlı, rüzgâr gibi uçan Türk
atlıları karşısında Bizans Komutanı Senekerim’in gönderdiği kuvvetler yenilgiye uğradılar. Daha
sonra Nahcivan ve Gürcü memleketleri üzerine yürüyen Çağrı Bey, karşılarında duracak bir kuvvet
olmadığını gördü . 1021’de geri döndü ve bu durumu Tuğrul Bey’e iletti. Anadolu’nun yerleşmek için
uygun olduğuna karar verdiler.Tuğrul Bey Zamanındaki Akınlar: Selçukluların lideri Aslan Yabgu’nun
hile ile yakalanıp Kalencer Kalesine hapsedilmişti. Bunun üzerine Arslan Yabgu’ya bağlı bazı
kitleler Azerbaycan ve Doğu Anadolu’ya göçtüler (1028-38). Daha önce Irak bölgesine gelen Kızıl
Boğa, Göktaş gibi kumandanların idaresindeki Türkmenlerlerle birlikte bu gruplar Diyarbakır, Mardin,
Van ve Erzurum civarlarında görünüyorlardı. Gürcü ve Ermeni kuvvetlerine karşı başarı kazanan
Oğuzlara engel olmak isteyen Bizans karşı harekâta geçti. Tuğrul Bey de buna karşılık İbrahim
Yınal, Kutalmış ve Musa Yabgu’nun oğlu Hasan’ı Anadolu‘ya akınlar için görevlendirdi.
Pasinler Savaşı: Bizans ve Gürcü kuvvetleri Pasinler çevresinde akınlarda bulunan Musa Yabgu’nun
oğlu Hasan Bey komutasındaki Selçuklu birliklerini pusuya düşürdüler. Zap Suyu yöresindeki
savaşta Hasan şehit oldu. (1047/8). Tuğrul Bey bu duruma çok üzüldü. Hasan’ın intikamını almak
için İbrahim Yınal ve Kutalmış’ı görevlendirdi. İki komutan Erzurum’a doğru ilerlediler. Bizans,
Gürcü ve Ermeniler’den oluşan düşmanı Pasinler Ovası’nda karşılayan Selçuklular büyük bir zafer
kazandılar (1048). Gürcü Kralı Liparit esir alındı.Pasinler Savaşı düzenli Selçuklu ordularının
Anadolu’da kazandığı ilk büyük savaş olması sebebiyle önemlidir. Daha önceki devrede mücadele
vurkaç taktiği güden Türkmenler tarafından gerçekleştirilirken, bu savaşta Selçuklu hanedanına
mensup kişilerin komutasındaki ordu kullanılmıştır. Nitekim Bizans yenilgiyi kabul ederek Selçuklu
devletiyle barış anlaşması yapar. Bu barışa göre Bizans imparatoru, IX. yüzyılda yapılan ancak
sonra yıkılan İstanbul’daki camiyi tamir etmeyi ve burada Tuğrul Bey adına hutbe okutmayı kabul
eder. Ancak vergi vermeyi reddeder.Tuğrul Bey’in Anadolu Seferi: Vergi ödemeyi reddeden
imparatorun Doğu Anadolu’ya ordu sevk etmesi üzerine Tuğrul Bey bizzat sefere çıkar (1054). Erciş,
Bayburt, Kemah ve Erzincan ele geçirilir.
Malazgirt’i kuşatan Tuğrul Bey, kışın yaklaşması üzerine ordusunu geri çekerek, Rey‘e döner. Bu
seferden sonra Anadolu’nun fethi için Çağrı Bey’in oğlu Yakutî görevlendirilir (1057). Yakutî Yakutî
Sivas’ı alır ve Kayseri’ye kadar ilerler. Öte yandan Kars ve Ani kuşatılır. Dinar Bey’e bağlı birlikler de
Malatya civarına inerler. Bu akınlar Alp Arslan zamanına kadar devam etmiştir.İlk Akınların Önemi:
Anadolu’ya yapılan bu ilk Türk akınları görünüşte kalabalık Türkmen kitleleri tarafından
gerçekleştirilen, düzensiz ve yağmayı amaçlayan hareketlerdir. Halbuki bu gerçek değildir. Türkmen
başbuğları komutasındaki Türkmen kuvvetleri, belirli bir plân çerçevesinde, disiplin içinde hareket
etmişlerdir. Anadolu’nun içlerine kadar yapılan akınlarda, Bizans ordularının ikmal yolları üzerindeki
şehirler hedef olarak seçilmiştir. Böylece bölgedeki Bizans savunma gücüne ağır darbeler
vurulmuştur. Bu akınlar, daha sonra gerçekleşecek olan fetih ve yerleşme hareketlerine uygun bir
zemin hazırlanması açısından oldukça önemlidir.Malazgirt Savaşı ve Sonrası;Alp Arslan’ın Büyük
Selçuklu tahtına geçmesiyle birlikte, Anadolu’ya yapılan akınlar tekrar hız kazanmıştır. Nitekim Alp
Arslan 1064 yılında büyük bir orduyla Azerbaycan’a gelir. Gürcistan‘ı tamamen fetheder. Doğu
Anadolu sınırlarındaki Bizans idaresini kabul etmiş bazı Gürcü ve Ermeni prensliklerini kendine
bağlar. Devrin en güçlü surlarına sahip olduğu için fethedilemez denilen Ani Şehrini ele geçirir
(Ağustos 1064).
Ayrıca Kars ve Van da Türkler tarafından alınır.1066 yılından itibaren Gümüştegin, Afşin, Emir
Sanduk gibi ünlü Türk komutanları Anadolu’ya akınlar düzenler. Bu akınlarda Türk kuvvetleri Orta ve
Güney Anadolu’yu baştan başa geçer ve birçok şehri ele geçirir.Bizans’ın Karşı Tedbirleri: Bu sırada
Bizans iç karışıklıklar ve taht mücadeleleri ile karşı karşıya idi. Türk akınları karşısında âciz kalan
Bizans, Anadolu’nun elden gitmekte olduğunu görüyordu . Bu kötü gidişe dur demek için dul
imparatoriçe, Kayserili bir general olan Romanos Diogenes ile evlenmek zorunda kaldı. Böylece
Romanos Diogenes (Roman Diyojen) Bizans’ın yeni imparatoru oldu (Ocak 1068). İmparator
Anadolu’ya geçerek, Selçuklulara karşı büyük bir ordu hazırlamaya başladı. Daha önce de
Anadolu’daki birçok Bizans kaleleri yenilenmiş ve ordunun ihtiyaçları için zahire ve mühimmat
toplanmıştı .Nihayet imparator Anadolu’ya birbiri ardına iki sefer düzenledi. Ancak Emir Afşin başta
olmak üzere diğer Selçuklu komutanları, bu kalabalık ordu seferdeyken, Ege kıyılarına kadar birçok
akınlar yapmakta , Konya, Afyon, Denizli gibi şehirleri tahrip etmekteydiler.(1068-69) İmparator
yaklaşan kış sebebiyle İstanbul’a geri dönmek zorunda kaldı.Malazgirt Savaşı: İmparator Diogenes,
Türklere son ve kesin bir darbe vurmak istiyordu. Bu sebeble 200 bin kişilik büyük bir ordu hazırladı.
Bu ordu da Ermeni, Gürcü ve ücretli Frank, Norman, Rus kıt’alarının yanı sıra, Türk soyundan Uz ve
Peçenek kuvvetleri de bulunmaktaydı.
Nihayet Bizans ordusu doğuya doğru sefere çıktı. Bu sırada Alp Arslan, Mısır seferine çıkmıştı.
Henüz Halep kuşatmasında bulunuyordu. Bizans ordusunun ilerleyişini duyunca süratle geri
dönmeye karar verdi. Yaşlı ve yorgun askerlerini bırakarak emrindeki dinç kuvvetlerle Ahlat’a geldi.
Birkaç kez barış teklif ettiyse de bunu Alparslan’ın korkusuna yorumlayan Romanos Diogenes,
barışı reddetti. Artık savaş kaçınılmazdı.Devrin kaynaklarına göre Bizans’ın 200 binlik ordusuna
karşı, Selçuklu kuvvetleri 50 bin kadardı. Bizans ordusundaki Peçenek ve Uz askerleri,
karşılarındakinin Türk olduğunu görünce Selçuklu tarafına geçmişlerdi . İki ordu Malazgirt Ovası’nda
mevzilendi. İslâm ülkelerinin her köşesinde, Alp Arslan’ın zafer kazanması için hutbe okunuyor, dua
ediliyordu. Nihayet Alp Arslan ordusu ile cuma namazını kıldıktan sonra askerini oldukça etkileyen,
coşkulu bir konuşma yaptı; şehit düşerse üstündeki beyaz elbisenin kefeni olduğunu, onunla
gömülmesini vasiyet etti. Sonra eski Türk geleneğine uyarak atının kuyruğunu bağladı ve ordusunun
başına geçti. (26 Ağustos 1071)Alp Arslan sayıca çok üstün olan Bizans kuvvetlerine karşı Türk
savaş taktiği olan “Turan taktiği”ni başarıyla uyguladı. Askerlerin bir kısmı savaş alanının iki
yanındaki tepelerde pusuya yattı. Diğer kuvvetler düşmana saldırdı ve kaçar gibi yaparak geri
çekildiler (sahte ric’at). Türklerin bozguna uğradığını zanneden Bizans kuvvetleri disiplinsiz bir
şekilde Selçuklu kuvvetlerini takibe başladı ve merkezden epey ayrıldılar.
Pusuya doğru çekilen Bizans ordusu, bu tuzağı geç fark etti. Geri çekilmeye çalıştıkları sırada
Ermeniler ve yedek kuvvetler savaş alanından kaçtılar. Tam anlamıyla çembere alınan Bizans
ordusu, akşama kadar süren Türk hücumlarıyla âdeta yok edildi. İmparator yaralı olarak ele geçirildi
(26 Ağustos 1071).Alp Arslan, imparatorun umduğunun aksine, ona çok iyi muamele etti; saygı
gösterdi. Aralarında yapılan anlaşmaya göre, imparator kurtuluş akçası (fidye) karşılığında serbest
bırakılacaktı. Ayrıca Bizans’ın elindeki bütün Müslüman esirler salıverilecek ve Selçuklulara yıllık
vergi ödenecekti. Ancak Türk askerlerinin eşliğinde memleketine gönderilen Romanos Diogenes
tahtından indirildi. Gözlerine mil çekilerek hapse atıldı. Yerine geçenler bu anlaşmayı tanımadılar.
Bunun üzerine Türk komutanlara Anado-lu’nun fethinin tamamlanması emri verildi.Malazgirt Zaferinin
Önemi ve Sonuçları: Malazgirt Zaferi sonuçları itibarıyla hem Türk tarihi, hem de dünya tarihi
bakımından çok büyük bir önem taşımaktadır. Malazgirt Zaferi sonucunda Anadolu’nun kapıları
kesin olarak Türklere açılmış oluyordu. Böylece Anadolu’nun, Türklerin ebedî vatanı olması için en
büyük adım atılmıştır. Zaferden sonra Anadolu’da irili ufaklı birçok Türk devleti kurulmuş, Türkiye
Cumhuriyetine kadar uzanan Türkiye tarihi başlamıştır. Bu zaferle, Türklerin İslâm dünyasındaki
prestiji ve liderliği daha da güçlenmiştir. Malazgirt Zaferi, Avrupa’da da derin izler bırakmıştır.
Bizans’ın yenilmesi üzerine kendilerini de tehlikede gören Hristiyan Avrupa, Türklere karşı ittifaklar
oluşturmuşlardır. Haçlı ittifakı aslında bu zafere bir tepki olarak doğmuştur. Haçlı Seferleriyle Türk
ilerleyişi durdurulmak istenmiştir . Malazgirt Zaferi ile Anadolu’nun kapıları ardına kadar açılmış idi.
Böylece Anadolu’nun Türkleşmesi safhası başlamış ve kısa süre zarfında Türkler Anadolu’da
çoğunluğu sağlamışlardır. Anadolu’nun çeşitli yerlerinde irili ufaklı Türk devletleri ortaya çıkmıştır.
Anadolu‘da dengelerin Türkler lehine bu denli hızla değişmesinin sebepleri nelerdi?
a-Bizans idaresindeki Anadolu’nun durumu: Bizans idaresinde yaşayan halk yönetimden memnun
değildi. Çünkü Bizans özellikle köylülere ağır vergiler yüklüyor ve Ortodoks mezhebinden
olmayanlara baskı uyguluyordu . Ayrıca aralıklarla süren İran, Arap ve Türk akınları halkın daha
batıya göç etmesine yol açmıştı. Kısacası savaşlar, yönetimin baskısı ve salgın hastalıklar
nedeniyle nüfus oldukça azalmıştı.
b-Türk göçleri: Seyhun ötesindeki kalabalık Türkmen (Oğuz) kitleleri, Selçuklular tarafından
Anadolu’ya sevk edilmekteydi. yerli nüfusun âdeta terk ettiği Anadolu toprakları, tarım ve
hayvancılığa elverişliydi . Bu sebeple Türkmenler, aileleri, hayvanları ile birlikte Anadolu yaylalarına
yerleştiler. XIII. yüzyıldaki Moğol baskısı sebebiyle ikinci bir göç dalgası yaşandı. Böylece
Anadolu’nun Türkleşmesi tamamlanmış oldu.



Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...