Sevgi ve Dostluk:
Yüz Müslüman birbirleriyle sevişip dost olsalar,
dikkat ediniz! Bu yüz kişiden hangisinin makam ve mevkii daha yüce, hangisi daha
üstündür? Aralarında farklı muamele olmasın diye, yüzünü de aynı makam ve mevkie
yükseltirler. "Onların amellerinden hiç bir şey eksiltmeyiz" (Tur 21) Hepsi de
aynı derecede olsun diye, derecesi yüksek olanı, aşağı derecede olanların
mertebesine indirmezler. Yüksek derecede olanların yüzü suyu hürmetine,
öbürlerini de lütuf ve bağışta bulunarak aynı dereceye
yükseltirler.
Nankörlük:
Yüce Allah (Ey Muhammedi...): "Tek (bir
kişi) olarak yaratıp, kendisine geniş servet, mal mülk ve gözü önünde duran
oğullar verdiğim, kendisi için nimetleri ayaklar altına serdiğim o (nankör)
kimseyi (cezalandırmayı) bana bırak" buyurmuştur.(Müddessir 11-14)
Hani
birisi bir adamı cezalandırmak istediğinde, kılıcını kınından çıkarıp hücum
etmek ister, arabulucu kimse ise iki eliyle onun eteğine sarılır. Adamcağız:
"Bırak beni! Öcümü, intikamımı alayım. Ben ona yardımlarda bulunarak kabilesinin
önder kişisi hâline getirdim, mal mülk verdim, her taraftan ona sayısız
ihsanlarda bulundum, yüzbinlerce iyilik ettim, bütün bunları benimle ve benim
dostlarımla savaşa girişsin, onlara karşı gelsin, böbürlendikçe böbürlensin,
diye mi yaptım" der.
Yüce Allah, sonsuz rahmet ve merhamet sahibi olduğu halde onu
cezalandırmayı murad etsin de, o kimse rahmet denizinin eteğine sarılmasın.
Artık bu ne rahmettir, bu kul ise ne biçim bir kuldur, hangi rahmet kapısından
kovulup sürülmüştür ki, O: "Bırak beni!" diyerek rahmet eteğini ondan
çeksin?