Kitaplarda yazılı olan fıkıh, vaaz, tefsir ve daha başka ilimler yok mu?
"İşte biz sana da (ey habibim) böylece tarafımızdan bir ruh (Kur'ân) vahyettik.
Hâlbuki (vahiyden önce) kitap nedir iman nedir bilmezdin..."(Şûra 52) ayetinde
olduğu gibi, hepsi de suretten başka bir şey değildir. Mesela duvara on tane at
resmi yaparsın, fakat hiç bir şeye yaramaz, çünkü canı yoktur. Sen canlı
olursan, sözün de canlı olur. Şu halde bunun çaresi herkeste mevcut olan ruhtan
başka ebedi ruhu elde etmek için, içini temiz tutman gerekir, çünkü o ruh, sende
olgunlaşmamıştır, olgunlaştı mı sende bir şeyler belirmeye başlar. O ruh aslında
olgundur ama sende olgunlaşmamıştır. Nitekim güneş ışınları, pencere ne kadar
ise, o kadar içeri vurur, testi ne kadar ise, denizden ancak o kadar su
alabilir, ama sen olgunlaştın mı, görürsün ki içine bir şeyler düşmeye başlar,
fakat bu pisliklerden hiç birisi sana zarar veremez ve sen de
eğleşemez.
Gözlerinin iyi görmesi, kulaklarının iyi duyması için kendini
Tabib olan İsa'ya teslim etmiyorsun da, anadan doğma kör olan (Tabib olmayan)
kimseye nasıl teslim ediyorsun, bundan ne fayda elde edebilirsin? Dünya ehlinin
lâyık olduğu da ancak böylesine adamların yaptığı işlerdir, bunlar âlemde
olmayacak, yapılmayacak işler yapar dururlar, etrafındakilere de: "Bana bütün
gücünüzle yardım ediniz!" (Kehif 95) diyerek yardım isterler.
Bir kimse
büyük bir kötülükte bulunmaz, derdine de derman arayıp bulursa, iyi bir iş
yapmış olur. Fakat büyük kötülüklerde bulunur, dermanını da arayıp bulmazsa, bu
davranış düşmanlığın en büyüğüdür. Mesela satranç oyunu çocuklar tarafından
oynanırsa; atı şah yerine koyarlar, şahı da vezirin yerine dikerler. Nitekim bir
şair: "Âşıklardan hiç bir kimse aşk yolunda; namını, şanını ve suret mülkünü yok
etmedikçe mana mülküne (maşukuna) kavuşamaz" demiştir.
Nefsin devleti bir
başka şeydir. Eğer istersen onun devleti ne şeydedir ve nerededir, sana
söyleyeyim. Peygamber Aleyhisselam, bütün günlerini ibadetle geçirmek isteyen
Osman İbni Maz'una hitaben: "Ey Osman! Allah'tan kork, hanımının sende hakkı vardır. Kendi nefsinin
sende hakkı vardır..." buyurmuştur. Birazcık nefsin de hakkını ver, fakat
fazlasına gelince ne işin var onunla? Ama ruh olmasaydı ne değerin olurdu.
Nefsin görevi ancak kulluk yapmaktır, bunun dışında bütün işler, gönül sırrı
olan ruha aittir. Kendi kendinle şöyle bir karara varman gerek:
"Bütün bu
organlar, el-kol, parmaklar, eklemler, duyular, mide, ciğer vesaire gibi büyük
küçük bütün parçalar, bana emanet olarak verilmiştir. Şüphesiz ki bunları bir
gün benden geri alacaklar, geçici hayatla ilgili bütün şeyler, iç ve dış bütün
duyular, bana iki günlüğüne verilmiş emanet şeylerdir" demelisin, senin neyin
varsa, manevî âlemle, iç âlemle ilgilidir.
Maarif Adlı Eserden
(Hz. Seyyid Burhaneddin Tırmizi)