04 Aralık 2012

Oruç - Tefekkür ve Zikir




Oruç: Oruç tutmaktan daha üstün bir ibadet yoktur. Çünkü yüce Allah: "Oruç benim içindir, onun mükâfatını ancak ben veririm" buyurmuştur. Bir kimse bütün ibâdetleri yerine getirse, fakat midesini doldurup uyuşa, hiç bir dereceye ulaşamaz. Fakat orucu gereğince tutarsa, başka ibâdetlerde kusuru olsa bile, yine de belli bir dereceye ulaşır. Ama oruca da yavaş yavaş alışmak gerektir ki, sağlığa zararlı olmasın, kişi işinden gücünden kalmasın. Çünkü bize bu bedeni iş-güç görmeğe âlet olarak vermişlerdir.

Tefekkür ve Zikir

Tefekkür ve zikir'e zarar vermemesi ve usanç gelmemesi için tenhâ bir yer bulmak ve yalnızlığı seçmek gerektir.Nitekim Kur'an-ı Kerim'de: "Onlar boş söz işittikleri zaman, ondan yüz çevirirler ve "Bizim amellerimiz bize, sizin amelleriniz size. Size selam olsun.Biz, kendini bilmezleri arkadaş edinmek istemeyiz, derler" buyrulmaktadır.
 (Kasas 55)


Kabuk durumunda olan boş söz duymak, dinlemek; ceviz kabuğu gibi sert maddeler yemek, nasıl ki mideyi zayıflatırsa, tıpkı onun gibi, boş söz de gönlü zayıf bir hale getirir. Özden ibaret olan güzel söz ise; gönlü kuvvetlendirir. Kul, yüksek dereceler kazanıp Allah katına ulaştı mı, ondan sonra melekler bile onun ulaştığı mertebeye ulaşamazlar. Nitekim Kur'an-ı Kerim'de: "Melekler şöyle derler: Bizim her birimiz için bilinen bir makam vardır. Şüphesiz ki biz o makamlarda sıra sıra dururuz ve Allah'ı zikr u tesbih ederiz" buyrulmuştur.(Saffât 164-166)
Hani şöyle derler: Yolun sonu yoktur, yol dedikleri menzildir, duraktır. Vuslat şehrine ulaştığın zaman, o şehirde yürü yürü, zira burada yürüyüşe son yoktur. O'nun tuzağına düşmeyen ceylanlar, hayvanlardan da kötüdür. Çünkü hayvanların etleri yenir veya yük taşırlar, zira bunlar ona da yaramazlar, hatta daha da kötüdürler. Nitekim yüce Allah: "Zira onların (insanlar ve cinlerin) gönülleri vardır, ama onunla gerçeği kavrayamazlar; gözleri vardır, fakat onlarla göremezler; kulakları vardır, ama onlarla işitemezler. İşte onlar hayvanlar gibidirler, hatta daha da sapıktırlar" buyurmaktadır. (A'raf 159)
Ama yüksek mertebelere ulaşan kimselere gelince, bunlar tamamıyla can, hem de işitip anlayan candır, belki bunlar büsbütün nur ve bir kavrayıştır. Nitekim baştan sona Allah kelamı olan Kur'an; falan ayda ve falan günlerde inmiştir, denilmesi yerine, müminlerin gönüllerine inmiştir, demek daha uygundur. Nitekim yüce Allah: "Onlar öyle insanlardır ki, Allah onların gönüllerine iman vermiş ve kendi katından bir ruh ile onları desteklemiştir" buyurmaktadır. (Mücâdele 22) 

Maarif Adlı Eserden (Hz. Seyyid Burhaneddin Tırmizi)

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...