03 Aralık 2012

Hz. Cüneyd-i Bağdadi Sözleri





Cüneyd-i Bağdadi'ye; "Hiç ibadet ve tâat yapmadan karşılıksız olarak Allahü Teâlâ’nın lütfuna kavuşmak mümkün müdür?" diye sordular. Cevabında; "Zaten gelen bütün nimetler, bütün iyilikler, hep Allahü Teâlâ’nın lütfudur. Bu kadar âciz ve zavallı olan insanların yaptıkları ibadet ve tâatlerin, O'nun lütfu olan nimetlere karşılık olması mümkün müdür?" buyurdu. Hazret-i Cüneyd, dükkânına girip kapıyı örter, içerde uzun süre namaz kılardı. Buyururdu ki: "Pazarda öyle kimse tanıyorum ki, her gün üç yüz rekât namaz kılmakta ve otuz bin tesbih okumaktadır." Âlim ve arifler bunun kendisi olduğunu bildirmişlerdir.

Cüneyd-i Bağdadi buyurdu ki: "İnsanları Allahü Teâlâ’nın sevgisine kavuşturacak yol, yalnız Muhammed aleyhisselâmın yoludur. Bundan başka olan dinler, inançlar, rüyalar çıkmaz sokaktır. İnsanı saadete kavuşturmazlar. Kur'ân-ı kerimin ahkâmını öğrenmeyen ve hadis-i şeriflere uymayan kimse cahil ve gâfildir. Buna uymamalıdır."

Cüneyd-i Bağdadi'ye; "Tevazu nedir?" diye sordular. Cevabında; "Şefkat ve merhamet kanatlarını (ana kuşun yavrularını koruyabilmek için üzerlerine germesi gibi) mahlûklar üzerine germen ve herkese karşı yumuşak davranmandır." buyurdu.

"Rabbim beni serbest bıraksa bir dilekte bulunmam. Kulun dilemesi olmaz. O'nun dilediğini yapardım."

"Her kim gördüğünden ibret almazsa, onun görmemezliği görmesinden üstündür."

"İbadet etmek bakımından dünyanın bir saati, kıyametin bin senesinden daha iyidir. Zira bu bir saatte, sâlih faydalı amel işlenebilir. Hâlbuki kıyametin o bin senesinde bir şey yapılamaz. O halde, ey mümin kardeşim! Vaktini boş şeylerle geçirme! Zamanının kıymetini bil ve en iyi şeyler için kullan! Namazlarını vaktinde kıl ki, kıyamet günü pişman olmayasın ve büyük sevaba kavuşasın!"

Kendisine gelip dua talep edenlere Cüneyd-i Bağdadi hazretleri şöyle duada bulunurdu: "Cenâb-ı Hak, kendisine kavuşturan şeyleri yapmayı nasip etsin! Cenâb-ı Hak zenginliğini kalbine koysun! Seni bütün kötülüklerden alıp, kendisiyle meşgul kılsın! Sana büyük edep ihsan etsin! Kalbinden razı olmayacağı şeyi çıkarıp rızasını koysun. Seni kendine varan en güzel ve doğru yola iletsin."

"İnsanı Allahü Teâlâ’ya kavuşturan yol, Peygamber efendimizin izinde bulunanların gittiği yoldur. Bu yola bütün kötü yollar kapalıdır."

"Bir kimse, Allahü Teâlâ’ya kavuşmak yolunda, milyonlarca sene sıdk ve ihlâs ile yürüse ve bir an geri dönse, kaybı kazancından fazladır."

"İnsanın, Allahü Teâlâ’ya kavuşturan yolda yürümesi, Peygamber efendimize ve O'nun hakiki vârisi olan büyük âlimlere tam tâbi ve teslim olmakla mümkündür. Şüphe çukuruna ve bid'at karanlığına düşmüş olanlar bu yolda yürüyemezler."

"Allahü Teâlâ’nın rızasına nasıl kavuşulur?" diye sorulunca; "Dünyaya düşkün olmayı terk et, kavuşursun. Nefsin hevâsına uyma ulaşırsın." buyurdu.

"Belâ ve musibet, ariflerin kandili, müritlerin uyanıklığı, gâfillerin de helâkıdır."

"Tasavvuf yollarından yalnız Resûlullah'ın izinde gidenlerin yolu, insanı kemâle ulaştırır. Başka yollar çıkmaz sokağa benzer."

"Kur'ân-ı kerimin çizdiği sınırları gözetmeyen ve hadis-i şerifleri bilmeyen kimse, mürşit, yol gösterici olamaz. Çünkü tasavvuf yolu, Allahü Teâlâ’nın kitabına ve Resûlullah'ın sünnetine bağlıdır. Tasavvuf büyükleri, dine uyan âlimlerdir. Resûlullah'ın vârisleridir. Sözlerinde, işlerinde ve huylarında hep Resûlullah'a uyarlar. Ya Rabbî! O büyüklerden feyz almamızı, bereketlenmemizi nasip eyle. Âmin! Her zaman söylüyorum ve bildiriyorum ki, Resûlullah'a uymakta gevşeklik eden, O'nun sünnet-i seniyyesini terk eden mutasavvıf olamaz. Onu Allah adamı sanmayınız! Onun dünyadan kaçınır görünmesine, harikalar göstermesine aldanmayınız! Onun zühd ve tevekkül ve marifetler anlatan sözlerini kendinden bilmeyiniz!"

"Ey tasavvuf yolunda bulunanlar! Eğer Allahü Teâlâ’yı tanıdığınızı ve O'na tazimde bulunduğunuzu söylüyorsanız, yalnız bulunduğunuz zaman Allahü Teâlâ’ya karşı tavrınıza bakınız. Yiyip içmenizde, yatıp kalkmanızda, konuşmanızda ve bütün işlerinizde vakitlerinizi Allahü Teâlâ’nın razı olduğu ve beğendiği işlere sarf edebilirsiniz. Bunları, niyetlerinizi düzelterek yapabilirsiniz. Çünkü ameller niyetlere göredir. Bu bakımdan yemek yerken, su içerken lezzet almak için değil de, ibadete kuvvet kazanmak, elde ettiği enerji ile daha iyi ibadet edebilme niyetiyle yiyip içmelidir. Uykuyu, üzerindeki yorgunluk ve bıkkınlığı giderip, ibadeti daha zinde ve rahat bir şekilde yapabilmek niyetiyle uyumalıdır. Diğer bütün işleri ve edindiği mesleği helâl kazanmak niyetiyle yapmalıdır. Bütün yapılan bu işler, niyeti düzeltmek suretiyle ibadet olur. Bir insan hâlis niyetle yaptığı işler sebebiyle sevaba kavuşur. Bu sebeple kalp nurlanır. Bu nur, nefse sirayet eder. O kimse manevi kirlerden temizlenir. Beşerî tabiatı, melek tabiatı gibi olur. Artık elinde olmadan tâatları, Allahü Teâlâ’nın beğendiği işleri yapar. Elinde olmadan ister istemez kötülüklerden sakınır."

Birisi yanına gelip; "Bana nasihat et." deyince; "Kim sana Allah yolunu gösterirse, onunla beraber ol ve kim sana dünya yolunu gösterirse ondan uzak dur." buyurdu.

"Tasavvuf nedir?" diye soran bir kimseye şöyle cevap verdi: "İnsanların rızasını bırakıp, Allahü Teâlâ’nın rızasını aramak, kötü huyları terk edip, nefsani olan işlerden uzaklaşmak, ruhu yükselten vasıflar kazanmaya gayret etmek, hakiki ilimlere sarılmak, hep en uygun şekilde hareket etmek, herkese nasihatte bulunmak, Allahü Teâlâ’ya verilen ahidde durmak, Muhammed aleyhisselâmın dinine uymaktır."

"Kimde şu dört haslet bulunursa, bu hasletler o kimseyi yüksek derecelere kavuşturur. Hem Allahü Teâlâ’nın katında, hem de insanlar yanında kıymeti çok olur. 1. Hilm (yumuşaklık ve sabır) sâhibi olmak, 2. İlim sâhibi olmak, 3. Cömert olmak, 4. Güzel ahlâk sâhibi olmak. Yine dört haslet vardır ki, bu hasletler de sâhibini en aşağı derecelere düşürür. Allahü Teâlâ katında ve insanların yanında sevilmeyen birisi olur. 1. Kibir (büyüklenme), 2. Ucb (amellerini beğenmek), 3. Cimrilik, 4. Kötü ahlâk."

Tasavvufun ne olduğu sorulduğunda, şöyle cevap verdi: "Tasavvuf on şeyi içerisine alan bir isimdir. Birincisi, dünyadan (lâzım olan) az bir miktarı edinmek. İkincisi, kalbin Allahü Teâlâ’ya güvenip dayanması. Üçüncüsü, tâat olan Allahü Teâlâ’nın beğendiği şeylere rağbet etmek. Dördüncüsü, yediği içtiği ve kullandığı şeylerin helâlden olmasında titiz davranmak. Beşincisi, kalbin Allahü Teâlâ ile meşgul olması. Altıncısı, gizli olarak Allahü Teâlâ’yı hatırlamak. Yedincisi gerçek ihlâsa sahip olmak. Sekizincisi, şek ve şüpheden uzak, kat'î bir imana sahip olmak. Dokuzuncusu, tam bir teslimiyetle Allahü Teâlâ’ya yönelmek. Onuncusu, ihtiyaçlarını başkasından istemeyip, şikâyette bulunmamak. Kimde bu on haslet bulunursa, tasavvuftan söz etmeye lâyıktır. Yoksa yalancıdır."

"Allahü Teâlâ’nın ihsan ettiği nimetlerin çokluğunu göreceksin. Bir de, O'na karşı yaptığın ibadet ve tâatlardaki kusurlarını göreceksin. Bu iki görüş arasında meydana gelen hâle hayâ denir."

"Kulluk, her an Allahü Teâlâ’ya muhtaç olduğunu bilmek ve O'nun Resûlüne tam tâbi olmaktır."

"Allahü Teâlâ her şeyi kıymetli yaratmıştır, ama bir şeyi en kıymetli yaratmıştır. O da vakittir. Vakit zayi olursa tekrar elde edilmesi mümkün değildir. Bunun için en kıymetli şey vakittir."

"Müslüman temiz toprağa benzer. Temiz toprağa her şey atılır. Ezilip, hakaret görür. Lâkin ondan hep güzel, temiz, faydalı şeyler çıkar."

"Rıza, belâyı nimet saymaktır."

"Tasavvuf, kalbi temizlemek ve her an Allahü Teâlâ ile olmaktır."

"İhlâs; ameli, Allahü Teâlâ için olmayan karışık düşünce ve niyetlerden arındırmaktır."

"Birbirlerine muhabbet ve dostlukları çok kuvvetli olan iki kardeşten birinin, diğerinden az da olsa çekinmesi, mutlaka birinin kusuru sebebiyledir."

"Fakirlik, kimseden bir şey istememek ve kimseye itiraz etmemektir."

"Bir kimsenin havada bağdaş kurup oturduğunu görseniz, İslamiyet’in emir ve yasaklarına uymaktaki hassasiyetine bakınız. Eğer bu tam ise ona uyabilirsiniz. Eğer emir ve yasaklara uymakta (çok az da olsa) bir gevşekliği varsa hemen ondan uzaklaşınız, çünkü zararı dokunur."

"Namazda kalbime dünya düşüncesi gelse, o namazı tekrar kılardım. İşin esası nefse uymamaktır."

"İlim, kendi haddini bilmek; tasavvuf, kalbi temizlemektir."

"Allahü Teâlâ’dan gâfil olmak, ateşte olmaktan beterdir."

"Şükretmek, kendini bu nimete ehil ve lâyık görmemektir."

"Sabır, yüzü ekşitmeden, acıyı yudum yudum içine sindirmektir."

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...