7.2 Başka Güneş
Sistemleri
Evrende sayılamayacak kadar galaksi
ve her galakside de sayılamayacak kadar gök cismi vardır. Galaksilerdeki belli
başlı gök cisimleri yıldızlar ve gezegenlerdir. Aradaki fark: Gezegenlerin
yıldızlara göre çok daha küçük, soğuk ve belirgin görsel ışınım yaymamış
olmalarıdır. Güneş sisteminin en büyük kütleli gezegeni Jüpiter'in kütlesi,
Güneş kütlesinin sadece binde biri kadardır. Dünya'nın kütlesi ise Jüpiter
kütlesinin üç yüzde biridir. Evrende sayılamayacak kadar gök cismi olduğu hâlde
Dünya'dan başka bir yerde yaşam belirtilerine henüz rastlanmamıştır. Bu bakımdan
yaşam hakkındaki bilgilerimiz sadece Dünya'daki gözlemlerimize dayalıdır.
Dünya'daki tüm canlı türlerinin yapı taşları kompleks moleküllerdir. Bu
moleküller varlıklarını evrende ancak yıldızlardan uzak, soğuk bölgelerde
koruyabilirler. Güneş sistemi içinde Dünya'dan başka ancak dev gezegenlerin
atmosferleri içindeki belli bölgelerde koşulların yaşam için uygun olabileceği
düşünülmektedir. Güneş sistemi dışında yaşam aranacaksa, önce Güneş benzeri
yıldızların etrafındaki gezegenlerin saptanması gerekmektedir. İlginçtir ki
birçok yıldızın etrafında gezegenin varlığından süphe edildiği hâlde henüz Güneş
sistemi dışında hiçbir gezegenin varlığı gözlemsel olarak kesinlik
kazanmamıştır. Bunun temel nedeni gözlemsel zorluktur. Daha önce, Güneş
sisteminde dış gezegenlerin bile ne kadar zor saptandığını gördük. Bu zorluk iki
temel nedenden kaynaklanmaktadır: (1) Gezegenler görsel ışınım yaymayan karanlık
cisimlerdir. Ancak merkezdeki yıldızdan aldıkları ışınımı yansıtırlar. Bu da dev
gezegenler için bile merkezdeki yıldızın toplam ışınımının milyonda birini
geçmez. (2) yıldızlar çok uzaktadır. (En yakın yıldız bile Ay'a göre 100 milyon
kat daha uzaktadır. Bu konuda ekteki çizelgeye bkz.) Başka yıldızların etrafında
gezegen varlığı dolaylı yollardan saptanır. Bu tekniklerin hemen hepsi, var
olması beklenen gezegenin merkez yıldıza uygulayacağı çekim kuvvetinin etkisinin
bir şekilde gözlemsel olarak saptanmasına dayanır. Bu tekniklerin uygulanması
sonucu birçok yıldızın etrafında gezegen varlığı iddia edilmiş fakat çoğu
kanıtlanamamıştır. 1937 den başlayarak Van de Kamp, Gatewood ve Harrington'un
uzun yıllar yürüttüğü gözlemler, Barnard yıldızı ve Epsilon Eridani yıldızı gibi
bazı yakın yıldızların etrafında gezegenler olabileceğini gösterdi. Yakın
geçmişte bize 85 ışık yılından daha yakın 123 Güneş benzeri yıldız tayfsal
olarak incelendi. Sonuç olarak %57 sinin görünmeyen yıldız bileşeni olduğu,
kalanın altıda (veya beşte) birinde gezegenlerin olabileceği anlaşıldı, fakat
hiçbiri için kesin kanıt henüz bulunamadı. Bir başka çalışmada en iyi gözlemsel
olanaklar kullanılarak 15'e yakın yıldızın yılda 6 kez dikine hızları ölçülmeye
başlandı. Campbell ve grubunun 1981 den bu yana yürüttüğü bu duyarlı
gözlemlerden Gamma Cephei yıldızının etrafında dolanan Jüpiter benzeri bir veya
iki gezegen bulunabileceği saptandı. Benzer yolla Latham ve arkadaşları da
HD114762 yıldızının etrafında büyük kütleli (10-20 Jüpiter kütlesine eşdeğer)
bir gezegen olabileceğini gösterdiler. Bu bulgu, Cochran ve arkadaşları
tarafından da kanıtlandı. Yakın yıldızlarda gezegen arama çalışmaları büyük
teleskoplarla, özellikle elektromonyetik ışınımın kırmızıöte bölgesinde yoğun
bir şekilde yürütülmektedir. Kırmızıöte Astronomi Uydusu (IRAS)'nun atmosfer
dışı gözlemleriyle; HL Tau, R Mon, Beta Pic gibi pek çok genç yıldızın etrafında
gaz-toz
diskleri olduğu saptanmıştır. Bu disklerde, zamanla gezegen sistemleri oluşacağı
sanılmaktadır.
Aslında diğer yıldızların etrafında
gezegen olmaması için hiçbir geçerli neden bulunmamaktadır. Galaksimizde yüz
milyar kadar yıldız varken, Güneş, ayrıcalıklı çok özel bir yıldız olamaz.
Galaksimizde Güneş benzeri çok sıcak ve çok soğuk olmayan yıldızların sayısı üç
milyar kadardır. Bunlardan iki milyarında gezegen sistemleri olduğunu ve onda
birinde yaşama uygun gezegenler bulunduğunu var saysak bile yine de yaşama
elverişli gezegenleri olabilecek 200 milyon kadar yıldız bulunması gerekir. Bu
sayı bile galaksimizde yalnız olmadığımız konusunda bir fikir verebilir. Bu sayı
tahmin edilebilecek minimum sayıdır. Çift ve çoklu yıldız sistemlerinin
etrafında da uygun yörüngelerde yaşam için elverişli gezegenlerin bulunmaması
için hiçbir neden yoktur. Bu basit istatistiğe göre bulunduğumuz yerden 20 ışık
yılı uzaklık içinde yaşam barındıran bir iki gezegenin bulunması gerekir.
Yıldızlar arası uzaklıklar o kadar fazladır ki bırakın o canlılarla iletişim
kurmayı, gezegenlerin varlığı bile bugüne kadar gözlemsel olarak
saptanamamıştır. Aslında iletişim kurabilmek için oralarda canlı bulunması
yetmez. Bizim gibi zeki canlıların bulunması gerekir. Çünkü insanoğlu henüz
deniz yosunları, bitkiler, böcekler gibi canlılarla iletişim kuramıyor.
İlletişim kurmak istediğimiz dünya dışı zeki canlıların da yıldızlar arası
iletişimde bulunabilecek teknolojiyi kurmuş olmaları gerekir. İyimser tahminlere
göre Güneş'ten birkaç yüz ışık yılı uzaklık içinde teknolojik olarak çok
ilerlemiş uygarlıkların var olması gerekmektedir.
Şekil 7.5: Farklı yönlerde Güneş
sistemini terkeden Pioneer 10, 11 ve Voyager 1, 2 uzay araçları (New Solar
System).
Belki bu uygarlıklardan birinin
eline geçer ümidiyle 1973 ve1974 yıllarında fırlatılan Pioneer 10 ve 11 uzay
araçlarına, Dünya'yı tanıtan metal plâketler yerleştirildi. 1977 yılında
fırlatılan Voyager 1 ve 2 uzay araçlarına ise aynı ümitle iki saat süren ses
kayıtları, kodlanmış fotograflar ve 116 ilginç slâyt yerleştirildi. Bu uzay
araçları şimdi, Güneş sisteminin dışında sonsuz boşlukta büyük bir hızla yol
almaktadır.
Şekil 7.6: Dünyanın en büyük sabit
radyo teleskopu: Arecibo. Puerto Rico'da dağlar arasında kurulmuştur.
İnsanlığın kurduğu teknoloji henüz
yıldızlara gidebilecek düzeyde değildir. Bugünkü teknoloji ile yakın yıldızlara
yolculuk nesiller boyu zaman alır. Bu bakımdan ancak iyi plânlanmış uzay
gemileriyle aileler, bu tür yolculukları yeni nesillerle devam ettirebilir.
Burada hatırlayalım ki Güneş'in ana kol yaşamı henüz yarısındadır ve Dünya'da
bugünkü teknolojinin kurulduğu süre kayıtlı tarihe göre çok kısadır. Buna göre
yıldızlararası yolculuğu gerçekleştirebilecek teknolojiyi geliştirmek için daha
çok zamanımız var. Bu konuda şimdiden önemli düşünceler geliştirilmiştir. (Uzay
araştırmaları tarihine bkz.) Aslında diğer dünyalara gitme çabası yerine önce
iletişim kurma çabası gösterilmelidir. Elektromanyetik tayfın radyo bölgesi
dünya dışı
uygarlıklarla iletişim kurmak için en uygun bölgedir. Eğer dünya dışı zeki
canlılar amaçlı olarak uzaya mesajler gönderiyorsa özel frekanslar seçmiş
olmalılar. En dikkati çeken uygun frekans bölgesinin Hidrojen atomunun ve
Hidroksil molekülünün mikrodalga salma çizgileri bölgesi olduğu anlaşılmaktadır.
Bu frekans bölgesi gürültüden uzak ve Dünya atmosferindeki su buharı
soğurmasından en az etkilenen bölgedir.
Şekil 7.7: Radyo teleskop anten
dizisi adı "çok büyük dizi" (Very Large Array, VLA).
Astronomlar, radyo bölgede en çok
21 cm dalgaboyunda (1420 MHz frekansında) gözlem yapmaktadır. Nötr hidrojenin bu
dalgaboyunda yaydığı ışınımla galaksideki hidrojen dağılımı incelenmektedir.
Hidrojen evrende en bol olan element olduğuna göre, dünya dışı uygarlıklar
iletişimde bu dalgaboyunu seçmiş olabilirler. Galaksimizde iletişim kurabilecek
sadece birkaç uygarlık olsa bile bugün insanlık radyo bölgede gönderilecek
sinyalleri yakalayabilecek düzeydedir. Bu yönde geliştirilen en ilginç proje
"Cyclops" projesidir. Bu projeye göre her biri 100 m çapında düşünülen uygun
şekilde dizilmiş 1000-2500 tane teleskop belli dalgaboylarında galaksiyi tarayacaktır.
Böyle bir anten dizisi galaksinin her yerinden sinyal alabilecek güçtedir. Ancak
parasal nedenle böyle bir projenin yakın gelecekte desteklenmesi mümkün
değildir. Bugün NASA, çok daha küçük boyuttaki SETI projesini desteklemektedir.
1992 yılında uygulamaya sokulan bu projeyle Dünya'dan 25 parsek (82 ışık yılı)
uzaklık içinde Güneş benzeri 800 yıldız, 1998 yılına kadar dönüşümlü olarak
1000-3000 MHz
frekans aralığında izlenecek ayrıca biraz daha düşük duyarlıkla 1000-10000 MHz frekans
aralığında tüm gök yüzü taranacaktır. Bu projede, hâli hazırda var olan büyük
radyo teleskoplar (Çapları 45-300 m arasında olanlar.) kullanılmaktadır. Dünya dışı
uygarlıklardan bir mesajin algılanması insanlık tarihinin en büyük olayı
olacaktır.
İnsanoğlunun var olduğuna inandığı
dünya dışı uygarlıklara ulaşma olasılığı hem bugün hem de gelecekte
yıldızlararası uzaklıkların çok fazla olması nedeniyle oldukça zayıftır. Aynı
nedenle dünya dışı uygarlıkların da gelip Dünya'yı ziyaret etme olasılığı
oldukça zayıftır. Böyle bir ziyaretin olasılığı Dünya üzerinde kuzey kutbunda
var sayılan bir incirçekirdeği üzerindeki özel bir bakterinin kalkıp güney
kutbunda var sayılan başka bir incir çekirdeği üzerindeki başka özel bir
bakteriyi ziyaret edebilmesi olasılığından daha fazla değildir.