28 Kasım 2012

Şeytan, Münafiğin Beyni Gibidir


Şeytan, Münafiğin Beyni Gibidir

  • Müslüman münafığa karşı niçin çok dikkatli olmak zorundadır?

  • Münafıklar niçin iman etmeyen insanlardan daha tehlikelidir?

  • Şeytanın etkisine giren münafıkların sergiledikleri belirgin davranış biçimleri nelerdir?

    Münafıklar, Kuran’da pek çok ayette anlatılan ve müminlerin dikkat etmeleri bildirilen insanlardır. Bu nedenledir ki, kendisine Kuran’ı ve Peygamberimiz (sav)’in sünnetini rehber edinen bir mümin onların özelliklerini iyi bilmek durumundadır. Çünkü Kuran ahlakını yaşayan her mümin topluluğu, mutlaka münafıklarla karşılaşacaktır. 

    Münafıklar Şeytanın Etkisiyle Hareket Ederler

    Müslümanın münafığa karşı çok dikkatli olması gerekir. Çünkü şeytan münafığın beynini ele geçirir, dolayısıyla gerçekte akılsız olmasına rağmen münafık şeytani bir zekaya sahip olur. Münafığın bütün uğraşısı fesat üzerinedir. Daima bozgunculuk çıkarmak ve müminlere sıkıntı vermek ister. Ayette şöyle buyrulur:

    “Bilin ki; gerçekten, asıl fesatçılar bunlardır, ama şuurunda değildirler.” (Bakara Suresi, 12)

    Rabbimiz, “Şuurunda değildirler” ifadesi ile münafıkların şuurlarının kapalı olduğuna dikkat çeker. Şuurun kapanması için beynin şeytanın eline geçmesi gerekir ki bu da enaniyetten olur. Benlik duygusu ve gururları nedeniyle münafıkların akılları tamamen örtülmüştür. İnsan görünümündedirler ama şeytanın kontrolünde hareket eder ve şeytanın etkisiyle konuşurlar. Asla Kuran'ı anlamak ve yaşamak için gerekli olan akla sahip olamazlar. Yüce Allah'ı ve müminleri de bu akıldan yoksun muhakemelerinin içinde değerlendirdikleri için gereği gibi takdir edemezler. Münafıkların bütün çabası kendilerince müminlere zarar vermektir. 

    Dindarlara Benzeyen Görünümleri ve Taklide Dayalı Davranışları ile İnsanları Kandırmaya Çalışırlar

    Münafıklar kalben din ahlakından tamamen uzaktırlar fakat mümin taklidi yaparlar. Din hakkında ve müminlerle ilgili konularda detaylı bilgilere sahiptirler, bu sayede insanları Allah’ın adını kullanarak aldatmaya çalışırlar. Dinle kalben hiçbir bağlantıları olmadığı halde aldatıcı dış görünümleri ve gerçekte gösteriş için yaptıkları ibadetleri ile dindar gibi görünmeye çalışırlar. Oysa Allah münafıkların bütün özelliklerini Kuran’da haber vermiştir. Münafıkların kendilerini ele veren bazı davranışlarını şöyle örneklendirmek mümkündür.

  • Kendilerini gizlemek için müminleri eleştirirler:

    Peygamber Efendimiz (s.a.v.) zamanında münafıklar hep Peygamberimiz (s.a.v.)’i ve sahabileri kendilerince eleştirerek, daha takva oldukları iddiasıyla ortaya çıkmışlardır. Onun için ayrı bir mescid kurarak insanları kendi mescidlerine davet etmişlerdir. Oysa ayetlerde de belirtildiği gibi, münafıkların kurduğu mescidin amacı, müminlere zarar vermek ve müminlere karşı çıkanlarla işbirliği yapmaktır. Münafıklar, müminleri karaladıkça kendilerini temize çıkaracaklarını sanmış, müminler hakkında attıkları iftiralarla, mümin topluluğundan ayrılmalarını ve onlara düşmanlık beslemelerini kendilerince meşru bir zemine oturtmaya çalışmışlardır.

    Dinden sapmalarına rağmen, açıkça dinsiz bir çatı altında birleşmemiş ve yine sözde Müslüman görünümünü korumaya devam etmişlerdir. Ancak bu çabaları da her zamanki gibi boşa gitmiştir. Ayetlerde münafıkların düştükleri bu durum şöyle haber verilir:

    “(Asıl) Allah onlarla alay eder ve taşkınlıkları içinde şaşkınca dolaşmalarına (belli bir) süre tanır. İşte bunlar, hidayete karşılık sapıklığı satın almışlardır; fakat bu alışverişleri bir yarar sağlamamış; hidayeti de bulmamışlardır.” (Bakara Suresi, 15-16)

  • Müminlere bir imtihan (baskı, iftira, hakaret) geldiğinde Allah’ın bu imtihanı güzellik için yarattığını düşünmezler: 

    Samimiyetle Allah'a teslim olan bir Müslüman, zorluk gibi görünen olaylarda da Allah'ın yarattığı görüntülerin sürekli değişmesini büyük bir ibretle, heyecanla, şükürle, tevekkülle izler. Buna karşın münafıklar için her zaman korku, tedirginlik, sabırsızlık, huzursuzluk vardır. Şeytanın yoğun olarak etkisinde olduklarından dolayı, münafıklar karşılaştıkları zorlukların kader dışında, Allah'ın rahmeti, bilgisi ve planı dışında geliştiğini zannederler. (Allah’ı tenzih ederiz) Halbuki Allah müminler için kusursuz bir kader var etmiştir. Her olay hikmet ve hayır üzerine yaratılmıştır.

  • Sevgiyi yaşamadıkları için müminlerin insanlara yönelik sevgilerini yanlış yorumlarlar: 

    Elçiler ve müminler insanları Allah’ın tecellisi olarak görür ve sevgi duyarlar. Münafıklar fitne çıkarmak için kendilerince bu sevgiyi yanlış yorumlarlar. Örneğin Peygamber Efendimiz (sav)’in evlenmesini, çocukları, torunları ve eşleriyle şakalaşmasını kendi düşük akıllarınca eleştirmişler, Peygamberimiz (sav)’in çarşılarda dolaşmasını herkesle selamlaşıp konuşmasını yadırgamışlardır. Onların sahip olduğu bu çarpık mantık ayette şöyle haber verilir. 

    “Dediler ki: “Bu elçiye ne oluyor ki, yemek yemekte ve pazarlarda dolaşmaktadır? Ona, kendisiyle birlikte uyarıcı olacak bir melek indirilmesi gerekmez miydi?”” (Furkan Suresi, 7)

    Müslümanları Kendilerince Islah Edip Doğru Yola Götüreceklerini İddia Ederler

    Münafıklar, her konuda olduğu gibi, fitne çıkarırken de ikiyüzlü davranırlar. İyi niyetli olduklarını iddia ederler. Gerçekte münafıkların ortaya bir haber yaymaktaki amaçlarında fitne çıkarmak, çevresindeki kişileri şüpheye düşürmek, onların şevklerini kırmak gibi pek çok kötü niyet söz konusudur. 

    Kuran’da, “Kendilerine: “Yeryüzünde fesat çıkarmayın” denildiğinde: “Biz sadece ıslah edicileriz” derler.” (Bakara Suresi, 11) ayetinde haber verildiği gibi münafıklar insanları doğru yola çağırma iddiası ile ortaya çıkarlar. “Ne zaman onlara: “Allah’ın indirdiklerine uyun” denilse, onlar: “Hayır, biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye (geleneğe) uyarız” derler. (Peki) Ya atalarının aklı bir şeye ermez ve doğru yolu da bulamamış idiyseler?” (Bakara Suresi, 170) ayetinde haber verildiği gibi kendi akıllarınca salih müminleri kandırmaya çalışırlar. 

    “Sen sapmışsın, çizgiyi aşmışsın. Bak atalarımız ne demiş; sen ne yapıyorsun. Doğru yola gel, ataların yoluna gel” gibi sözlerle müminleri kendi batıl yollarına çekmeye çalışır ve sözde ıslah ediciler olduklarını iddia ederler. Oysa gerçekte daima gurur peşinde oldukları için asıl amaçları kendilerince müminleri kötüleyerek içlerindeki ezikliği, aşağılık duygusunu yok etmektir. Bu şekilde din ahlakını en iyi yaşayan kişiler oldukları iddiasıyla ortaya çıkar ve kendilerini rahatlatmaya çalışırlar.

    Kuran’a ve Peygamberimiz (sav)’in sünnetlerine uygun olmayan çarpık düşünce yapıları ile hareket eden münafıklar her gittikleri topluluk için büyük bir tehlikedirler. 

    Kuran’ı Anlamaz ve Yanlış Yorumlarlar

    Münafık tıpkı şeytan gibi Kuran’dan uzak durur, sadece Kuran’dan nefsine uygun gelenleri alır ve kendine göre yorumlar. “Onlardan öyleleri vardır ki, dillerini kitaba doğru eğip bükerler, siz onu (bu okur göründüklerini) kitaptan sanasınız diye. Oysa o kitaptan değildir. “Bu Allah Katındandır” derler. Oysa o, Allah Katından değildir. Kendileri de bildikleri halde Allah’a karşı (böyle) yalan söylerler.” (Al-i İmran Suresi, 78) ayetinde Allah münafıkların Kuran’ın anlamını değiştirdiklerine ve Kuran’dan zıt anlamlar çıkardıklarına işaret eder. 

    Ayrıca münafıklar Kuran’ın yeterliliği ile ilgili ayetleri okumak ve uygulamak da hiç istemezler. 

    Müslümanlara Zarar Vermek İçin Çaba Harcarlar

    İman etmedikleri halde kendilerini mümin gibi göstermeye ve bu sayede müminlerin imkanlarından faydalanmaya çalışan münafıklar kendilerince zarar verecek her fırsatı değerlendirirler. Kuran’da Allah’ın,“Zarar vermek, inkarı (pekiştirmek), mü’minlerin arasını ayırmak ve daha önce Allah’a ve elçisine karşı savaşanı gözlemek için mescid edinenler ve: “Biz iyilikten başka bir şey istemedik” diye yemin edenler (var ya,) Allah onların şüphesiz yalancı olduklarına şahidlik etmektedir.” (Tevbe Suresi, 107) ayetinde haber verdiği gibi münafığın amacı Müslümanlara zarar vermektir. Bu maddi ve manevi her türlü zarar olabilir: 

  • Maddi zarar vererek Müslümanların dağılmalarını isterler:

    “Onlar ki: “Allah’ın Resulü yanında bulunanlara hiçbir infak (harcama)da bulunmayın, sonunda dağılıp gitsinler,” derler. Oysa göklerin ve yerin hazineleri Allah’ındır. Ancak münafıklar kavramıyorlar.” (Münafikun Suresi, 7) ayetinde haber verildiği gibi “Allah’ın Resulü yanında bulunanlara hiçbir infak (harcama)da bulunmayın,” diyerek “onların maddi gelir yollarını kesin, bir şekilde maddi imkanlarını durdurmaya çalışın, iftira atın, mahkeme açın, hakaret edin, ne yapıyorlarsa yapsınlar, başarısız olsunlar” fikriyle hareket ederek, Müslümanların dağılmasını, aralarındaki bağın kopmasını ve birbirlerinden uzaklaşmalarını isterler. 

  • İnkarı pekiştirmek için batıla dayanarak ibadetleri zorlaştırırlar: 

    Münafıklar, Müslümanların Kuran’a ve Peygamberimiz (sav)’in sünnetlerine olan bağlılıklarını, İttihad-ı İslam’ın oluşması için gösterdikleri çabayı doğrudan yok etmenin imkansız olduğunu bilirler. Bu nedenle tıpkı şeytanın sinsi planları gibi çok ince oyunlar hazırlarlar. Çünkü doğrudan “inkar edin” dediklerinde Müslümanların buna uymayacaklarını bilirler. Bu nedenle namaz, abdest gibi ibadetleri çok zorlaştırarak tarif ederler. Müslümanları Kuran’da yeri olmayan çok sayıda detaya ve hurafeye boğarak bu yöntemle insanlar arasında inkarı pekiştirmek isterler.

  • Kan bağı veya arkadaşlık gibi yakınlık derecelerini kullanarak Müslümanları birbirlerinden ayırmak isterler:

    “Gerçekten Allah, içinizden alıkoyanları (münafıkları) ve kardeşlerine: ‘Bize gelin’ diyenleri bilir. Bunlar, pek azı dışında zorlu-savaşlara gelmezler” (Ahzab Suresi, 18) ayetinde işaret edildiği gibi kan bağı olan yakınlarını bu yakınlığı bahane ederek kendi yanlarına çağırırlar. Çünkü Müslümanlar arasında çocuğu, anne babası, kardeşi, akrabaları, arkadaşları ya da tanıdıkları varsa bu onlara çok büyük bir ızdırap verir. Bu nedenle kan bağını ya da maddi imkanlarını bahane ederek, Müslümanlara karşı tehlikelerin varlığını, kendilerinin rahat içinde olduklarını Müslümanların ise zorluklarla imtihan olduklarını öne sürerek Müslümanlar arasındaki birliği bozmak isterler.

  • Müslümanlara zarar vermek için ayrı gruplar oluştururlar: 

    Münafıkların asıl hedefleri müminlerin arasını ayırmaktır. Dolayısıyla Müslümanlara karşı olan herhangi bir hareketi organize etmek, teşvik etmek veyahut desteklemekte hiçbir sakınca görmez, bu konuda yoğun çaba gösterirler.

  • Bütün insanların Müslümanlara karşı olduklarını iddia ederler:

    “Onlar, kendilerine insanlar: “Size karşı insanlar topla(n)dılar, artık onlardan korkun” dedikleri halde imanları artanlar ve: “Allah bize yeter, O ne güzel vekildir” diyenlerdir.” (Al-i İmran Suresi, 173) ayetinde haber verildiği gibi münafıklar Müslümanlara “Ben pek çok kişiyle konuştum, hepsi size karşı demek ki sizde bir anormallik var, bak bana kimse karşı değil” gibi sözler ile müminleri kendilerince korkutup, dağıtacaklarını zannederler. Oysaki münafık iman etmeyen ve Müslümanlara karşı olan kişilerle beraber olduğu için destek görmektedir. Hatta münafık olarak Müslümanlara karşı mücadele verdiği için inkar edenler tarafından himaye edilirler. 

    İnkar edenler bulundukları dönemin tüm koşullarını münafığın emrine sunarlar. Oysa ayetin devamında dikkat çekildiği gibi iman edenler sadece Allah’tan korkarlar ve kendilerine sadece Allah’ı veli edinirler. Dolayısıyla münafığın her türlü olumsuz gibi görünen girişimi Müslümanların şevkini ve heyecanını arttırır. 

    Münafığın Dili Şeytanın Dili, Zekası Şeytanın Zekasıdır

    “(Geldiklerinde de) Size karşı ‘cimri ve bencildirler.’ Şayet korku gelecek olsa, ölümden dolayı üstüne baygınlık çökmüş kimseler gibi gözleri dönerek sana bakmakta olduklarını görürsün. Korku gidince, hayra karşı oldukça düşkünlük göstererek sizi keskin dilleriyle (eleştirip inciterek) karşılarlar. İşte onlar iman etmemişlerdir; böylece Allah onların yaptıklarını boşa çıkarmıştır. Bu Allah’a göre pek kolaydır.” (Ahzab Suresi, 19) ayetinde bildirildiği üzere şeytanın etkisinde olduklarından münafıkların bakışlarında bir anormallik vardır. Bu anormal bakış derin iman sahipleri tarafından hemen anlaşılır. Unutulmamalıdır ki bozuk bakışlar münafığın en belirgin alametlerindendir. 

    Münafığın bir diğer özelliği ise müminlerin yanlarından uzaklaştıklarında kendilerini emniyette görüp müminleri keskin dilleriyle eleştirmeye çalışmalarıdır. Allah tıpkı Zatına karşı gelen ve Hz. Adem (as)’ı yarattığı için -Allah’ı tenzih ederiz- başkaldıran şeytan gibi münafıklara böyle bir “keskin dil” özelliği vermiştir. Bu keskin dil aslında şeytanın dilidir. 

    Münafık şeytani bir zekaya sahip olduğu için konuşması, yazması da çok keskindir. Ancak münafıkların bu tür şeytani çabaları müminleri asla etkilemez, hatta imanlarını ve şevklerini arttırır. Böylece Allah münafığın tüm yaptıklarını boşa çıkartır. Normal koşullarda planladıkları tuzaklar, kurdukları düzenler ve Müslümanlara karşı olanlarla yaptıkları işbirliği nedeniyle Müslümanlar üzerinde büyük tahribat meydana getirmeleri gerekirken Allah bütün yaptıklarını boşa çıkarır. Ayetlerde bu gerçek şöyle haber verilir ve Müslümanlar müjdelenir: 

    “Onlar ki inkâr ettiler ve Allah’ın yolundan alıkoydular, (işte Allah da) onların amellerini giderip-boşa çıkarmıştır. İman edip salih amellerde bulunan ve Muhammed’e indirilen (Kur’an)a -ki o Rablerinden bir haktır- iman edenlerin (Allah), kötülüklerini örtüp-bağışlamış, durumlarını düzeltip-ıslah etmiştir.”(Muhammed Suresi, 1-2)

    Sayın Adnan Oktar Anlatıyor: Şeytan Münafığın Beynini Ele Geçirir 

    ADNAN OKTAR: “Müslümanların dikkat edeceği iki şey var. Biri dinsizlik, biri münafık; iki cereyana karşı çok dikkatli olacaklar. Ama münafıkları Bediüzzaman doğrudan düşman olarak belirtiyor. Bak inkarcılar için öyle demiyor. Onlara irşad etmek, anlatmak gerekir ama “münafık doğrudan düşmandır” diyor. Çok alçak mahluklardır. Münafığa karşı çok dikkatli olmak lazım. Çünkü şeytani zekadadır, yani şeytan beynini ele geçirir münafığın. Kendi aklıyla konuşmaz münafık. İnsan görünümündedir ama şeytanın kontrolüne girmiştir. Şeytan da insanı aldatırken dinle aldatır, takva görünümünde aldatır. Buna çok dikkat etmek lazım. 

    Normal dindar görünümünde değil; çok takva, dine titiz görünümünde aldatır... Ama Allah diyor ki, bakın; “onlara süre verilmesini sakın onların lehinde zannetmeyin, Allah canlarının büyük ızdırap içinde çıkması için onlara süre veriyor” diyor. Münafıklara verilen süre özellikle uzatılır, münafığın azgınlığını o daha da artırır. Çünkü münafık bakıyor ki hiçbir şey olmuyor. Müslümanlara bela geliyor, felaket geliyor ama kendine hiçbir şey olmuyor. Halbuki cehenneminin derinliği artıyor. Cehennemin ta ortasındaki yeri ve duyacağı ızdırap, acının gücü artıyor. En sonunda ölümünün debelenmeler içerisinde, perişanlık içerisinde olması için Allah zemin hazırlıyor. Çünkü melekler kafasını gözünü yararak alıyorlar canını, perişan ederek alıyorlar. Münafığın taktiklerinden birisi de budur. Yani kendine bir şey olmamasını delil olarak gösterir. Müslümanlara zarar gelmesini de kendilerince onların aleyhine delil olarak gösterir. Halbuki Müslümanların belayla karşılaşması, zorlukla karşılaşması onların zaten takva olduklarının, doğru yolda olduklarının alametidir, cennet ehli olduklarının alametidir, inşaAllah
  • Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...