MUTE SAVAŞI
Mute, Kudüs'e yakin bir mahal'dir. Efendimiz (sav)'in Busra (simdiki Havran)
emirine gönderdigi elçinin katledilmesi üzerine bilmukabele hareket etmek
zarureti dogmustur.
Efendimiz (sav) 3000 kisilik bir kuvvet hazirlayip basina Zeyd b. Hârise
(ra)'yi geçirdi. Bu küçük orduyu ugurlarken, düsmanin önce Islam'a da'vet
edilmesini ve kabul etmedikleri takdirde harb edilmesini emredip sunlari
buyurdu:
«Sayet Zeyd b. Hârise sehid olursa yerine Ca'fer bin Ebu
Tâlib ve o da sehid olursa yerine Abdullah bin Revaha kumandan olsun, o da sehid
olursa ehl-i Islam içlerinden birini seçsin»
Islam askerinin karsisina, Bizans kuvvetlerinin de katilmasiyla 100.000
kisilik bir ordunun çiktigi yukarida geçen üç Sahabe-i Kiram Efendilerimizin
(ra) sirasiyla sehid oldugu bu harbte son olarak Hz. Halid bin velid (ra)
sancagi eline almis o gün aksama kadar harbe devam etmistir. Sabahleyin yeni bir
hücumla düsmani bozan ve bir hayli zayiat verdiren Islam askeri salimen
Medine'ye döndü. Bu harbten sonra Hz. Halid bin Velid (ra) demisdir ki: "Mute
gününde elimde dokuz kiliç parçalandi, yalnizca, agzi enli Yemâni bir kiliç
vardi. Elimde o mukavemet etti."
Kaynak: Zaman gazetesi namaz vakitleri takvimi, 12.01.1997
Islâm devletinin Medine'de kurulmasindan sonra Müslümanlarla Rumlar arasinda
yapilan ilk savas. Mûte, Sam bölgesine giren Belka yakinlarinda bir yerin
adidir. Hz. Peygamber, Ashabtan Hâris b. Umeyr (r.a)'i Busra (Havran) Emiri
Surahbil b. Amr el-Gassânî'ye Islâm'a davet mektubunu sunmak üzere yollamis, ama
bu sahabi Gassanile tarafindan sehid edilmisti. Halbuki; "elçiye zeval yoktur"
anlayisi geregince düsman ülkeler bile birbirlerinin elçilerine dokunmazlardi.
Hz. Peygamber, ashabina çok düskündü, onlardan birinin basina bir sikinti geldi
mi ondan çok rahatsiz olurdu. Bu sebeple ashabindan birinin küstahça
öldürülüsüne seyirci kalamazdi. Hemen 3000 kisilik bir ordu hazirladi. Ordunun
kumandani Zeyd b: Hârise idi. Sayet bu zât sehid düserse yerine Cafer b. Ebi
Talib, o da sehid düserse Abdullah b. Revâha geçecekti. Düsman önce Islâm'a
davet edilecekti, kabul etmez ve cizyeye de razi olmazsa Islâm elçisini öldüren
bu cânilerle savasilacakti. Peygamberimiz (s.a.s) orduyu Seniyyetü'l-Veda'ya
kadar yürüyüp ugurladi.
Halid b. Velid gibi yüksek askerî bir deha ve üstün strateji bilgisine sahip
bir kimse de bu savasa bir nefer olarak katilmistir. H.8/M.629 yilinda Islâm
ordusu Medine'den çikip Mûte'ye ulastiginda karsilarinda Bizans'in desteginde
Hristiyan Araplardan olusan 100.000 kisilik bir ordu bulmuslardi. Islâm
ordusunun kumandanlari meseleyi tartistilar; geri dönmek, Hz. Peygamber'e
haberci yollamak hususlarini görüstüler. Ancak savas görüsü agir basmis ve iki
ordu karsilasmisti. Zeyd. b. Hârise (r.a) sehit düsünce, sancagi, Cafer aldi
Ca'fer'in sag eli kesildi; bu sefer sancagi sol eliyle tuttu. Sol eli de
kesilince sancagi yine birakmadi; kesik iki elinin kalan kisimlariyla
sikistirarak gögsü arasinda tuttu. Nihayet o da sehid düstü. Bundan sonra
sevgili Peygamberimizin emrine uyularak sancagi, Sahabenin sâirlerinden Abdullah
b. Revâha aldi; o da siirler söyleyerek harbetti ve sehâdet serbetini içti. Iste
bu sirada askerde genel bir çöküntü dogmak üzereydi ki, askerin hemen hepsinin
istegi üzerine Hâlid b. Velid kumandayi ve sancagi eline aldi. O gün aksama
kadar savas yapildiktan sonra Halid, ertesi sabaha kadar sag kanatta bulunan
müslüman askerleri sol kanada, sol kanattakileri sag kanada, arkadakileri öne ve
öndekileri arkaya alarak yerlerinde degisiklik yapti. Böylece düsmana yeni
destek kuvvetleri geliyormus izlenimini vermek istiyordu. Bir yandan da Islâm
ordusunu kesin hezimete ugramaktan ve bütünüyle kiliçtan geçirilmekten korumak
için yavas yavas geriye çekiliyordu. Hatta ric'atten evvelki bir hücumunda
Hâlid, düsmana bir hayli kayip verdirmis ve bol ganimet de elde etmisti. Iste bu
sekilde Islâm ordusunu Medine'ye sag-saglim geri getirdi. Peygamber Efendimiz bu
savasi Medine'de, oldugu gibi görmüs ve her safhasini minberden müslümanlara
anlatmisti. Sira ile kumandanlarin sehadetini anlattiktan sonra sira Hâlid'e
gelince "En sonunda sancagi Allah'in kiliçlarindan bir kiliç aldi " buyurmus ve
bundan sonra Halid b. Velid'e "Seyfullah" lakabi verilmisti. Hâlid b. Velid
diyor ki: "Mûte Savasinda elimde dokuz kiliç parçalandi." Bu ifadeden Mûte
Savasinin ne kadar siddetli geçtigini anliyoruz.
Bu savasa katilmis bulunan Abdullah b. Ömer diyor ki: "Mute günü ben Ca'fer'i
sehid edilmis olarak gördüm. Onun vücudunda süngü ve kiliç darbesiyle elli yara
saydim. Bu elli yaradan hiç biri arkasinda degildi. "Bundan Ca'fer b. Ebu
Talib'in ne kadar korkusuzca ve sanki arkasina hiç dönmeden düsmanla savasmis
oldugu anlasilmaktadir. Ca'fer sehit olduktan sonra "Ca'fer-i Tayyar: Uçan
Ca'fer" diye anilmistir. Allah yolunda kesilen iki koluna karsilik Cenab-i hak
ona iki kanat ihsan etmistir ki, bu; onun mânen yüce mertebelere eristirildigine
isarettir denilmektedir. Hz. Peygamber (s.a.s), bütün ashabini ayirdetmeksizin
çok severdi. Bu üç sehid kumandani ve Habesistan muhacirlerinden amcasinin oglu
Ca'fer'i de çok severdi. Bir süre, sehitlerin ardindan agladi. Bu; sevgi,
sefkat, merhametin eseri olan aglamakti, yoksa feryat degildi. Nitekim feryat
tarzindaki aglama haberleri kendisine ulasinca böyle aglamaktan müslümanlari
yasakladi. Peygamber Efendimiz sehitlerin ve bu arada amcasinin oglu Ca'fer'in
ailesini de teselli etmisti.
Kaynak: Islam tarihi