EHLİ SÜNNET KİMDİR
Ehl-i Sünnet demek, Kur'an ve sünnetin öğrettiği şekilde inanan ve yaşayan
Müslümanlar demektir. Ebedi kurtuluşa vesile olacak iman ve Allahu Teala'yı
tanımak, ancak Ehl-i Sünnet itikadına sahip olmakla mümkündür. Sünnete uymak
için Peygamberimiz (sav)’in Kuran uygulamalarını ve Ashab-ı Kiram'ı tanımak ve
takip etmek gerekir. Çünkü bizimle sünnet arasında onlar köprü vazifesi
görmektedir. İman ve İslam konusunda Ashabın yerini ve gereğini Allah Resulü
(s.a.v) Efendimiz şöyle belirtmiştir:
"Ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacak; birisi hariç diğer hepsi Cehennem'de
olacak" Oradakiler, hayretle: "O kurtulacak grup hangisidir Ya Rasulallah" diye
sordular, Efendimiz (s.a.v): "Benim ve Ashabımın yolunda olanlar." buyurdu.
(Tirmizi, iman; 18.)
Bu kurtulan fırkaya "Fırka-i Naciye" denir. Bu fırkanın bir diğer ismi de
"Ehl-i Sünnet ve'l-Cemaat" fırkasıdır.
İtikad ve amelde bütün hak mezheplerin buluştuğu nokta Kur'an ve sünnetin
çizdiği noktadır. Bu mezheplerin bütün çabaları Allahu Teala'nın ve Resulünün
(s.a.v) muradını anlamak, anlatmak ve yaşamaktır.
Ehl-i Sünnet anlayışını anlatırken Selefiliği de anlatmak gerekir. Selefilik
adı, halef-seleften gelir ve selef, Hz. Peygamber (sav)'e en güzel şekilde uyan
ilk nesle ve onları güzelce takip edenlere verilen genel bir isimdir. Selef
akidesi itikadi mezheplerin ortaya çıkmasından önceki Müslümanların akidesidir.
Yani Ashab-ı Kiram'ın ve Tabiin (Ashabı görüp onlardan feyz alan) neslinin
akidesidir. Bu mezhebin temel anlayışı, ayet ve hadislerin verdiği haberleri
olduğu gibi kabul etmektir. Daha sonraları Müslümanların arasında itikat
alanında iki hak mezhep doğmuştur. Bunlar, Maturidiyye ile Eş'ariyye
mezhepleridir.
Maturidiyye mezhebinin kurucusu İmam Maturi'dir (rah). Tam adı Muhammed b.
Muhammed'dir. Künyesi Ebu Mansur olup, daha çok Ebu Mansur Maturidi diye anılır.
Hicri 238, miladi 852 tarihinde Semerkand'ın Maturid köyünde doğmuştur. Doğduğu
yere nisbet edilerek "Maturidi" diye anılmaktadır. Hicri 333, miladi 944
tarihinde yine Semerkant'ta vefat etmiştir. Genel usulü, vahiyle birlikte aklı
da kullanmak ve gerektiğinde ayet ve hadisleri akılla yorumlamaktır. Hanefiler
ve Türklerin çoğu itikatta Maturidi mezhebini benimsemişlerdir.
Eş'ariyye mezhebinin imamı Ebu'l-Hasen el-Eş'ari'dir. Asıl adı Ali b. İsmail
olup, hicri 260, miladi 873 tarihinde Basra'da doğmuştur. Nesebi Ashab-ı
Kiram'dan Hz. Ebu Musa el-Eş'ariyye'ye ulaştığı için ona nisbetle "Eş'ari" diye
anılmıştır. Hicri 324, miladi 936 tarihinde Bağdat'ta vefat etmiştir. Amelde
Şafii mezhebine bağlı olduğu için itikadi görüşleri daha çok Şafiiler arasında
benimsenip yayılmıştır. Malikiler de itikatta bu mezhebi benimsemişlerdir.
Matu-ridiler ile Eşariler, çok az konuda farklı görüşlere sahiptirler.
Maturidiyye ve Eş'ariyye mezhepleri Eh-i Sünnet inancını temsil etmektedir.
Bunlardan başka bir çok itikadi görüş ve mezhepler ortaya çıkmıştır. Bunların
başında Hariciyye, Mutezile, Mürcie, Cebriyye ve Müşebbihe grupları gelir.
Bunların da bir çok kolları mevcuttur. Bu gruplar Ehl-i Sünneti temsil
etmemektedir.
Eh-i Sünnetin içinde farklı mezheplerin hepsi hak dairededir ve doğru yol
üzerindedir. Aralarındaki farklılık fitne değil, rahmet olacak şekildedir. Onun
için bir mezhebe bağlı mü'min, diğer hak mezhebi de tasdik etmelidir.
Fıkıh ve İtikad alanında ortaya çıkan hak mezhepler Kur'an ve sünnet
çizgisinden ayrılmazlar. Mezhep, yeni bir din değil, dinimizin itikat, ahlak ve
terbiye alanında hizmet veren kuruluşlardır, dinin aslı nasılsa o şekilde bir
anlayışla ifade edilmesidir. Hepsi ciddi bir ihtiyaçtan ortaya çıkmıştır.
Hepsinin kaynağı Kur'an ve sünnettir.
Bir mü'min itikadını düşündüğü gibi, fıkhını ve ahlakını da düşünmek
zorundadır. Çünkü her birisi diğerinin parçası ve tamamlayıcısıdır. Fıkıh
insanın, hayatının her alanında lehindeki ve aleyhindekileri bilmesi demektir.
Din; iman, ibadet ve güzel ahlaktan oluşmaktadır.
Harun Yahya