Akan Yıldızlar
Güneş sistemi içinde çok değişik
yörüngelerde dolaşan her türlü kaya parçasına gök taşı denir. Örneğin; ölen bir
kuyruklu yıldızın katı küçük çekirdeği, yine kuyruklu yıldızdan parçalanma
süreci sırasında açığa çıkmış toz parçacıkları ve parçalanmış Apollo türü küçük
gezegen artıkları. Boyutları 10 km çaplı kaya parçalarından başlar, 1 mikron
büyüklüğündeki toz parçalarına kadar değişir. Gök taşlarının büyük olanlarının
kökeni küçük gezegenler, küçük olanların kökeni ise kuyruklu yıldızlardır. Eğer
uzayda bol miktarda bulunan bu gök taşlarının yörüngeleri Yer yörüngesi ile
kesişirse, gök taşı büyük bir hızla (12-72 km/sn) Yer atmosferine girer. Meydana
gelen sürtünme ile gök taşı ısınır ve ışık saçmaya başlar. Bu olaya, akan
(kayan) yıldız adı verilir. Özellikle açık yaz gecelerinde her insanın gördüğü
hatta niyet tuttuğu bu olayın aslında uzaydaki yıldızlarla bir ilişkisi yoktur,
bu olay bize çok yakın bir konumda, Yer atmosferinde meydana gelir.
Yer’den yaklaşık 120 km yukarıda
ışık saçmaya başlayan gök taşlarının çoğu 60 km yukarıda yanıp biter. Bunlar
boyutları çok küçük olanlardır. Eğer gök taşı yeteri kadar büyükse Yer yüzüne
kadar ulaşabilir. Böyle büyük olanlar gök yüzünde çok daha fazla ışık saçtığı
için bunlara ateş topu adı da verilir. Yer’e ulaşan gök taşlarının sayısı çok
azdır. Yılda 2-3 tane tuğla büyüklüğünde gök taşı bulunmaktadır. 1972 yılında
ağırlığı yaklaşık 1000 ton olan bir gök taşı Yer atmosferine hafifçe değerek
yoluna devam etti. Eğer bu gök taşı dünyamıza çarpsaydı, bir nükleer bombanın
patlamasına eş bir enerji açığa çıkardı ve birçok canlının ölümüne neden
olabilirdi. Yer tarihinde böyle büyük çarpışmalar olmuştur ve bu çarpışmalar
sonucu oluşan kraterlerden bazıları hâlâ şekillerini korumaktadır. Bunlardan bir
tanesi ABD’nin Arizona eyaletindedir ve çapı 1200 metredir. Bu krateri meydana
getiren çarpışmanın yaklaşık 2500 yıl önce olduğunu ve diğer birtakım bilimsel
bulgular altında, böyle büyük çarpışmaların çok seyrek olduğunu
söyleyebiliriz.
Şekil 3.47: Küçük bir parçacık Yer
atmosferine girdiğinde biz akan yıldız görürüz. Akan yıldızların fotoğrafını
çekebilmek için uzun poz süresi vermek gerekir. O zaman da dünya döndüğü için
yıldızlar kısa çizgiler halinde çıkar. Burada yıldız görüntülerini kesen uzun
düz çizgiler ise akan yıldızları göstermektedir.
Yer’e ulaşabilen gök taşları
yandığı için siyahtır ve atmosferde gazla sürtünmesinden dolayı da yüzeyi
cilalanmış gibi düzdür. Kimyasal bileşimleri ve yapıları birbirinden farklıdır.
Bu bakımdan onları üçe ayırabiliriz: 1) Demirli gök taşlarının yapılarında bol
miktarda demir ve demir birleşenleri vardır. Bunlar; %91 demir, %8’i nikel, ve
az miktarda da kobalt ve silikat içerirler. Parçalanıp incelendiklerinde
Yer’deki kayalara benzemediği ve kristalleşmiş olduğu görülür. 2) Taş ve demirli
göktaşlarında ise metal ve SiO hemen hemen aynı orandadır. Bazılarında olivin
adı verilen magnezyumlu birleşikler de vardır. 3) Taşımsı gök taşları ise yersel
kayalara çok benzerler. Kimyasal birleşimleri; %42 oksijen, %20 silisyum, %16
magnezyum ve %16’sı da demirdir. Bugüne kadar ele geçen gök taşlarının %93’nün
taşımsı, ancak %5’inin demirli olduğu görülmüştür. Demirli gök taşları daha
dayanıklı olduğu için doğada bulunan gök taşlarının çoğu bu türdendir.
Radyoaktif izotoplardan hareketle yapılan yaş tayinlerinden gök taşlarının 1-4
milyar yıllık oldukları yani güneş sistemimiz ile aynı yaşta oldukları,
bulunmuştur. Bu nedenle uzun yıllar yapılarını koruyan bu küçük cisimlerin
incelenmesi ile güneş sisteminin başlangıçtaki koşulları hakkında ve nasıl
oluştuğu konusunda bazı ip uçları elde edilebilir.
Şekil 3.48: Yeryüzüne kadar ulaşan
bir gök taşının açtığı krater. 2500 yıl önce oluşan Arizona krateri bunlara çok
güzel bir örnektir. Çapı 1.2 km ve derinliği 200 metredir.
Yılın belirli gecelerinde akan
yıldızların sayısı çoğalır. Bu olaya da akan yıldız yağmuru adı verilir. Eğer
her akan yıldızın ışığının gök yüzünde yıldızlara göre izlediği yol, bir gök
atlası üzerine çizilirse, tüm bu yolların bir noktada kesiştiği görülür. Yani o
gece, tüm gök taşlarının gök yüzünde bir noktadan geliyormuş izlenimini verir.
Bu noktaya saçılma noktası denir. Aslında hepsi birbirine paralel yörünge
izleyen gök taşları atmosfere girmektedir. O geceki akan yıldız yağmuru bu
saçılma noktasının bulunduğu takımyıldızın adı ile anılır. Örneğin; Perseid,
Leonid akan yıldız yağmuru gibi. Akan yıldızların yörüngeleri incelendiğinde,
onların kısa dönemli kuyruklu yıldızların yörüngeleri ile hemen hemen çakıştığı
anlaşılmıştır. Kuyruklu yıldızdan buharlaşma süreci ile ayrılan toz parçacıkları
kuyruklu yıldızın yörüngesinde dolanmaya devam ederler. Yer yörüngesi ile
kuyruklu yıldız yörüngesi kesiştiğinde de bu toz parçacıkları atmosferimize
girerek akan yıldız yağmurlarını oluştururlar. Bu nedenle bazı akan yıldız
yağmurları da o yörüngeyi paylaşan kuyruklu yıldızın adı ile anılır; örneğin,
Bielid akan yıldız yağmuru gibi. Bazı önemli akan yıldız yağmurları ve meydana
geldikleri yaklaşık tarihler, Çizelge 3.5’te verilmiştir.
Çizelge 3.6: Önemli akan yıldız
yağmurlarının tarihleri ve bir saatteki maksimum sayıları.
Akan yıldız yağmurunun
adı
|
Tarihi |
Saatte akan yıldız sayısı |
Quadrantids | 4 Ocak | 110 |
Lyrids | 22 Nisan | 12 |
Eta Aquarids | 5 Mayıs | 20 |
Delta Aquarids | 27-28 Haziran | 35 |
Perseides | 12 Ağustos | 68 |
Orionids | 21 Ekim | 30 |
Taurids | 8 Kasım | 12 |
Leonids | 17 Kasım | 10 |
Geminids | 14 Aralık | 58 |