Göz Islağında Yeşeren Umutlar
Çiy düşünce kınalı bir kızın saçlarına, sevda yelleri eser ılım ılım, yalım yalım kavurur yürekleri, savurur gül kokulu yaylalara. Çağlardan çağlara destanlar kuşanıp, türkü türkü izi kalır yollarda...
Akıp gider Munzur Suyu gürül gürül, göçer dost obalar ardında al ateşler yakarak ve bırakarak bir başka bahara umutlarını. Sevdanın kan kırmızısı rengine kar düşer, üşür dalında binlerce tomurcuk çiçek...
İşte o zaman ben, en görkemli bulutları çağırıp, en yürekli rüzgarlarla, uğul uğul uğuldarım. isyanlar doğurup fırtınalarda....
Sevdamız ki, Munzur'un doruklarından, tıpkı ipekten bir tül sarması gibi, seher yellerinden gelir ve eÄŸilir bütün sevgilerin önünde. Zulümlerin önünde dimdik durur, başı dumanlı daÄŸlar gibi başı eÄŸiklere nispet…
Bahar geldi mi cemreler düşer toprağa. Göz ıslağında yeşerir umutlar, tomurcuklanır sevdaya bilenmiş yürekler... İsyan gülleri açar kızıl kor, onurun ve direncin doruklarında. Yükseldikçe yücelir kara sevdalı başlar, başı eğiklere nispet, başı dumanlı dağlar gibi. Yıldızlara ulaşır hür düşünceler ay alacası şafaklarda...
Bilirim her filiz bir hayattır baÄŸrında, her hayat bir umut. Tıpkı, daÄŸlı çocukların sonsuz güzelliÄŸi gibi. Çocukları vurulan anaların sonsuz acıları gibi. Sevgiyle, sabırla yüreÄŸimizde mayalanan o karanfil tadı, yedeÄŸimizde sabır ve aÅŸkla taşıdığımız umuttur. Canımıza can katan kanımızdır; topraÄŸa saçtığımız tohum. Gözlerimizde sakladığımız yaÄŸmur ve sevgimize bandığımız ekmeÄŸimizdir, suyumuzdur…
Ne zaman içmeye eÄŸilsem bir pınarın soÄŸuk suyunu, köz köz olur tutuÅŸur su. Rüzgarın saçları ateÅŸ olup düşer daÄŸların doruklarına. Yanaklarım ateÅŸ keser, çatlar dudaklarım... Boyun büker Munzur’un tüm menekÅŸeleri, sümbülleri, sehergülleri, laleleri…
Boyun büker seher bakışlı gelinleri, tomurcuk göğüslü kızları, yüzü kederli anaları… Birikir gözyaÅŸları damla damla dünyanın gözlerinde ve damla damla akar yeryüzünün yanan yüreÄŸine… Bana da ezgilerden nakış dokumak kalır çile çiçeklerine. Boynumu bükmek kalır Munzur aÅŸkına...
Ne zaman gözlerim dalıp gitse uzaklara; bir süsen, yapraklarını serer önüme. Savrulur ipek saçları dalga dalga gökyüzüne. Uzanıp alnımdan öper bir anne, oturup hasretin avlusunda ağıtlar yakar. Rüzgar uÄŸultuları çarpar ÅŸakaklarıma. Bir sevda türküsü kulaklarıma süzülür uzak yayla yollarında, gittikçe mahzunlaşır yüreÄŸim. Susar o an bütün sular, kuÅŸ, rüzgar, börtü-böcek ne varsa. Ne zaman yanık bir türkü duysam tutuÅŸur yüreÄŸim, döner başım, savrulurum güz yaprakları gibi. Düşerim kaldırımlara, kimse aldırmaz, kimse kaldırmaz beni, gelip geçer üstümden ihanetler, gelip geçer üstümden hüzünler. Çöken karanlıklar umudumu, sönen hayaller hayatımı çekip götürür. Bil ki, yıldızlardan yol yapıyorum kendime her gece, köprüler kuruyorum sana kavuÅŸmak için, yüzüm sana dönük ey yurdum, kınalı yarim, sehergülüm… Azad eyle beni, ey yediler, kırklar adına ve aÅŸkına azad eyle. YüreÄŸi yüzünde gezen ve gözyaÅŸları ayazda üşüyen daÄŸlı bir çocuÄŸum ben. AteÅŸe tut ki, yüreÄŸimi, ısınsın. Beni severse sen seversin ancak, sen anlarsın Munzur bakışlı çiçeÄŸim