Zaman artık sensız yasıyor...
Artık aldanmak istemiyorum. Beni sevgilerinin ölümsüzlüğüne inandır korkulardan şüphelerden kurtar.
Hiç aldanmamışların o engin iç rahatlığına hasretim.
Ayıkla arıt beni... Bütün insanlar aldanıyormuş sürekli bir aldanmaymış yaşamak...
Ne çıkar? Ben artık aldanmak istemiyorum ya! Sen ona bak...
Onun için seni erişemeyeceğin bir yere çıkarmayacağım olduğun gibi seviyorum seni.
Olmanı istediğim gibi değil... Hiç olamayacağın gibi değil... Neredeysen orada dur... Nasılsan öyle kal...
Bütün mevsimleri bir günde bütün yılları bir mevsimde yaşamaya razıyım seninle.
Yanımda olduğun zamanlar nasıl apaydınlık oluyorum nasıl içim huzurla doluyor görmüyor musun?
Gözlerimin derinliğine bakma; başın dönmesin... Gelecek günleri düşünme korkma büyük hazlar yaşamaktan.
Erişemeyeceğin hiç bir mutluluk yok. "Yaşadım" diyemeyeceğin hiç bir günün olmayacak benimle...
Hiç aldatma beni hiç yalan söyleme... Bir gün aldatsan bile; aldandığımı senden öğrenmeliyim önce.
O zaman ölsem de mutlu ölürüm inan... Biraz da olsa inanmış ölürüm.
Aldanmak...
En büyük yıkıntısı iç dünyamızın...
Aldanmak...
Ses veren üç telimizden birinin kopması...
Aldanmak...
O en son fakat en kesin kabullendiğimiz gerçek...
Sen hiç aldatma ne olur!..
Yıkılışım da sevgim kadar büyüktür benim.
Bırak kalbimden ses veren bütün teller ben yaşadıkça sana inanmayı söylesin.
Sana kayıtsız şartsız inanmak olsun; bütün kazancım yaşamaktan.
O zaman her şeye katlanırım. Korkulardan endişelerden uzakta her saniye yaşadığımı bilirim.
Çaresizlikler beni korktumaz. Şu aşağılık dünyanın hiç bir acısı seni sevmeyi unutturamaz bana artık.
İnanmak; seni düşündükçe söylediğim bir şarkı olmalı dudaklarımda...
İnanmak; gökyüzünün en karanlık zamanında bile görebileceğim bir yıldız olmalı...
Dağlardan denizlerden esen serin rüzgarlar gibi senden gelen bir şey olmalı inanmak.
Kimi gün kalem olmalı parmaklarımda kimi gün kulağımda musuki gözlerimde ışık olmalı.
İçtiğim suda yediğim ekmekte sana tüm inanmanın tadını duymalıyım. Her sabah ilk ışık
sana inanarak yaşayacağım mutlu bir gün getirmeli bana. İşte o zaman yokluğuna bile dayanabilirim
özlemlerim daha derin bir anlam kazanır.
Seni beklerken şüphelerin o kahredici zehiri ile geciktiğin her saniye bir defa ölmem.
Artık aldanmak istemiyorum. Seni aldatmak zevkinden sonuna kadar mahrum edeceğim.
Beni aldatmanın acısını da sevincini de hiç tattırmayacağım sana. Çünkü aldattığın zaman; yemin ediyorum yeryüzünde olmayacağım.
İnanmışlığım ölüme kadar sürsün bırak...
Zarımı son defa senin için atıyorum!.
Artık aldanmak istemiyorum. Beni sevgilerinin ölümsüzlüğüne inandır korkulardan şüphelerden kurtar.
Hiç aldanmamışların o engin iç rahatlığına hasretim.
Ayıkla arıt beni... Bütün insanlar aldanıyormuş sürekli bir aldanmaymış yaşamak...
Ne çıkar? Ben artık aldanmak istemiyorum ya! Sen ona bak...
Onun için seni erişemeyeceğin bir yere çıkarmayacağım olduğun gibi seviyorum seni.
Olmanı istediğim gibi değil... Hiç olamayacağın gibi değil... Neredeysen orada dur... Nasılsan öyle kal...
Bütün mevsimleri bir günde bütün yılları bir mevsimde yaşamaya razıyım seninle.
Yanımda olduğun zamanlar nasıl apaydınlık oluyorum nasıl içim huzurla doluyor görmüyor musun?
Gözlerimin derinliğine bakma; başın dönmesin... Gelecek günleri düşünme korkma büyük hazlar yaşamaktan.
Erişemeyeceğin hiç bir mutluluk yok. "Yaşadım" diyemeyeceğin hiç bir günün olmayacak benimle...
Hiç aldatma beni hiç yalan söyleme... Bir gün aldatsan bile; aldandığımı senden öğrenmeliyim önce.
O zaman ölsem de mutlu ölürüm inan... Biraz da olsa inanmış ölürüm.
Aldanmak...
En büyük yıkıntısı iç dünyamızın...
Aldanmak...
Ses veren üç telimizden birinin kopması...
Aldanmak...
O en son fakat en kesin kabullendiğimiz gerçek...
Sen hiç aldatma ne olur!..
Yıkılışım da sevgim kadar büyüktür benim.
Bırak kalbimden ses veren bütün teller ben yaşadıkça sana inanmayı söylesin.
Sana kayıtsız şartsız inanmak olsun; bütün kazancım yaşamaktan.
O zaman her şeye katlanırım. Korkulardan endişelerden uzakta her saniye yaşadığımı bilirim.
Çaresizlikler beni korktumaz. Şu aşağılık dünyanın hiç bir acısı seni sevmeyi unutturamaz bana artık.
İnanmak; seni düşündükçe söylediğim bir şarkı olmalı dudaklarımda...
İnanmak; gökyüzünün en karanlık zamanında bile görebileceğim bir yıldız olmalı...
Dağlardan denizlerden esen serin rüzgarlar gibi senden gelen bir şey olmalı inanmak.
Kimi gün kalem olmalı parmaklarımda kimi gün kulağımda musuki gözlerimde ışık olmalı.
İçtiğim suda yediğim ekmekte sana tüm inanmanın tadını duymalıyım. Her sabah ilk ışık
sana inanarak yaşayacağım mutlu bir gün getirmeli bana. İşte o zaman yokluğuna bile dayanabilirim
özlemlerim daha derin bir anlam kazanır.
Seni beklerken şüphelerin o kahredici zehiri ile geciktiğin her saniye bir defa ölmem.
Artık aldanmak istemiyorum. Seni aldatmak zevkinden sonuna kadar mahrum edeceğim.
Beni aldatmanın acısını da sevincini de hiç tattırmayacağım sana. Çünkü aldattığın zaman; yemin ediyorum yeryüzünde olmayacağım.
İnanmışlığım ölüme kadar sürsün bırak...
Zarımı son defa senin için atıyorum!.