Görev Süresi 22 Mayıs 1950 – 27 Mayıs 1960 | |
Şemsettin Günaltay | |
Cemal Gürsel | |
Serbest Cumhuriyet Fırkası Cumhuriyet Halk Partisi Demokrat Parti | |
Fatma Berin Menderes (1929-1961) |
Ali Adnan Ertekin Menderes (1899; Çakırbeyli, Aydın – 17 Eylül 1961; İmralı, Bursa), 1950-1960 yılları arasında başbakanlık yapmış, İstiklal Madalyası sahibi Türk siyasetçi ve hukukçu.
Serbest Cumhuriyet Fırkası, Cumhuriyet Halk Partisi ve Demokrat Parti'de siyaset yapan Menderes, 27 Mayıs darbesi'nin ardından, 17 Eylül 1961 tarihinde asılarak idam edildi.[1] Türkiye Büyük Millet Meclisi 1990 yılında çıkardığı yasayla, Menderes ve onunla beraber idam edilenlere itibarlarını iade etti.
Çocukluk ve gençlik yılları [değiştir]
1899'da, Aydınlı toprak ağası varlıklı bir çiftçinin oğlu olarak doğdu. Doğduğu yere ait bilgi Aydın'da doğduğu ile ilgilidir; ancak nüfus cüzdanında İzmir geçer ve bir mitinginde İzmirliler için "değerli hemşehrilerim" diye hitap etmiştir; ancak bunun miting hitap şekli olabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır. Kırım Tatarı asıllı olan büyük babası Hacı Ali Paşa Konya'dan Tire taraflarına göç etmiştir[2] İbrahim Ethem Bey'le, Tevfika Hanım'ın oğludur. Kızkardeşi Melike küçük yaşta ölmüştür. I. Dünya Savaşı öncesinde önce Karşıyaka'da forvet, daha sonra Altay'da kalecilik olmak üzere futbol oynadı. İlkokuldan sonra, İzmir Amerikan Koleji'nden mezun oldu. I. Dünya Savaşı'nda yedeksubay eğitimi gördü, fakat zehirli sıtma hastalığına yakalandığı için cepheye gidemedi. Kurtuluş Savaşı'na katıldı ve İstiklal Madalyası aldı.[3] İzmir'in ünlü ailelerinden, Evliyazade Fatma Berin Hanım (1905 - 22 Nisan 1994)'la evlenmiş, ondan Yüksel, Mutlu, Aydın olmak üzere üç oğlu olmuştur.
Milletvekili seçildikten sonra Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne devam etti ve 1935 yılında mezun oldu.
Siyasi hayatı [değiştir] Cumhuriyet Halk Partisi dönemi [değiştir]
Aydın'da, 1930'da, kısa süreli Serbest Cumhuriyet Fırkası'nın bir kolunu organize etti. Partinin kendini feshetmesinden sonra Cumhuriyet Halk Partisi'ne geçti. Daha sonra 1931 seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisi'nden Aydın milletvekili seçildi.[4] Atatürk'ün ölümünden sonra İnönü CHP'nin başına geçince İnönü'nün bütün üretim araçlarını devletleştirme faaliyetlerine karşı çıktı. Menderes en sert çıkışını ise "çiftçiyi topraklandırma yasası" görüşülürken yaptı. Mevcut tasarı'nın 6. maddesi devlet elindeki topraklarla birlikte o bölgedeki toprak ağalarının elindeki toprakların tarıma elverişli yerlerde 5.000 dekardan elverişsiz yerlerde ise 2.000 dekardan fazlasının kamulaştırılıp köylüye dağıtılmasını öngörüyordu. Menderes (Menderes' in kendisi de bir toprak ağasıydı. Aydın'daki 30.000 dönümlük Çakırbeyli Çiftliği Menderes' e dedesinden kalmıştı.) ve diğer bazı milletvekilleri, özel mülkiyete tecavüz edilmek istendiğini belirterek bu tasarıya karşı çıktılar. Bu tasarı üzerine Menderes, Türkiye'de zaten tüm arazilerin %70'ten fazlasının Devletin mülkiyetinde olduğunu ve İsmet Paşa'nın geriye kalan özel mülkleri de devletleştirerek Sovyetler Birliğindeki gibi tarımı kolhozlaştırmak istediğini açıklayarak üç arkadaşıyla birlikte Dörtlü Takriri verdi.[kaynak belirtilmeli] Dörtlü takrir olayı ve parti içi muhalefetten dolayı 1945 yılında CHP'den ihraç edildi.
Demokrat Parti dönemi [değiştir]
7 Aralık 1945'te, CHP'den birlikte ihraç edildikleri arkadaşları Celâl Bayar, Fuad Köprülü ve Refik Koraltan ile Demokrat Parti'yi kurdu. 1947'de yapılması gereken seçimler CHP tarafından bir yıl öne alındı.[5] Bu seçimleri CHP %85 oy oranı ile kazandığını ilan etti ancak seçimlerde "açık oy - gizli tasnif" usulü uygulandığı için seçimlerin şaibeli olduğu iddia edildi.[6] 1946 seçimlerinden sonra muhalefet ve iktidarın arasında şiddetli kavgalar görülmeye başladı. DP ve CHP'nin arası günden güne açılıyordu. Ancak cumhurbaşkanı İsmet İnönü, 12 Temmuz 1947'de yayımladığı 12 Temmuz Beyannamesi ile CHP içindeki sertlik yanlılarını durdurdu. Muhalefete karşı sert bir tutum takınan başbakan Recep Peker istifa etti. Demokrat Parti genel başkanı Celal Bayar da, dönemin "Milli Şef"i İsmet İnönü'nün demokratik seçimlere izin vermesini sağlamak için "Devr-i Sabık yaratmayacağız" dedi (yani iktidara geldikten sonra yapılan yanlışların ve yolsuzlukların hesabını sormayacağız). Bunun üzerine bazı DPliler partilerinden istifa ederek, 19 Temmuz 1948'de Mareşal Fevzi Çakmak önderliğinde, Osman Bölükbaşı ile birlikte Millet Partisi'ni kurdular.
1950 yılında seçimlerden önce Seçim Yasası da değiştirilerek seçimlerde yargı güvencesi ve "gizli oy - açık tasnif" sistemi getirildi.[7] 14 Mayıs 1950'de yapılan Türkiye Cumhuriyeti tarihinin ilk demokratik seçimlerinde DP %52.7, CHP ise %39.4 oy aldı.[8] DP 13 puan farkla kazanmıştı ancak seçimde kullanılan çoğunluk sistemi nedeniyle DP 420, CHP ise sadece 63 milletvekili çıkardı. TBMM başkanlığına Refik Koraltan, cumhurbaşkanlığına DP genel başkanı Celâl Bayar seçildi. Yeni cumhurbaşkanı Celâl Bayar Menderes'i başbakan olarak görevlendi. Aslında pek çok kişi bu görev için Fuad Köprülü'nün getirilmesini bekliyordu[9]. Yeni hükümet 22 Mayıs'ta göreve başladı. Köprülü bu kabinede dışişleri bakanı oldu. Adnan Menderes'in 10 yıllık başbakanlık döneminde Türk iç ve dış politikasında büyük değişimler oldu. 1. Menderes Hükümetinin ilk icraatı fazla masraf olduğu gerekçesiyle devlete ait otomobilleri satmak oldu. Menderes döneminde, paralara mevcut cumhurbaşkanının resminin basılması uygulamasını kaldırılmış, tekrar ilk cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk'ün resimleri basılmaya başlanmıştır.[10]
Daha sonra, o döneme kadar Türkçe okunan ezanın Arapça okunması serbest bırakıldı. Yeni kurulan DP hükûmeti, 6 Haziran 1950'de, askeri darbe planladıkları[11] gerekçesiyle başta Genelkurmay Başkanı Nafiz Gürman olmak üzere bütün üst komuta kademesi dahil olmak üzere 15 general ve 150 albayı re'sen emekliye sevk etti.[12]
1951 yılında Menderes hükümeti Türkiye'nin Kore Savaşı'nda Birleşmiş Milletler kuvvetlerine Türk Tugayı ile katılmasına karar vererek CHPliler tarafından çok tartışılan bir karara imza attı. Bu, aslında Türkiye'nin Soğuk Savaş'ta Batı Bloğu tarafında yer aldığını göstermek için yaptığı bir siyasi manevraydı. [kaynak belirtilmeli] Bunun neticesinde, Türkiye 1952'de NATO'ya tam üye olarak kabul edildi. Aynı yıl NATO'nun isteği üzerine komünizme karşı gayri-nizamı harp yapacak Seferberlik Tetkik Kurulu, daha sonraki adıyla Özel Harp Dairesi kuruldu.
1953 yılında CHP'nin tek-parti iktidarı sırasında edindiği malları haczedildi ve hazineye aktarıldı. Halkevleri kapatıldı ve Köy Enstitüleri Öğretmen Okullarına dönüştürüldü.[13]
1950-1954 yıllarında Türkiye ekonomide kalkınma dönemine girdi. Bu dönemde serbest piyasa ekonomisine geçişe hız verildi. Yabancılara petrol arama ve çıkarma izni verildi. Yabancı sermayeyi teşvik yasası çıkarıldı. Gelen krediler özellikle tarım alanında kullanmaya başlandı. Tarımda makineleşme çalışmaları yoğunlaştırıldı. Marshall Planı'nın da katkısıyla ülkede yeni sanayi tesisleri kuruldu. 1954 yılında Türkiye Vakıflar Bankası kuruldu. Bu dönemde Türkiye'nin gayri safi milli hasılası yılda ortalama %9 oranında büyüdü.
2 Mayıs 1954 tarihinde yapılan seçimlerde DP büyük bir zafer kazandı. Oyların % 57'sini alarak iktidarını tek başına devam ettirdi. Bu oy oranı, 150 yıldan beri fasılalarla batılılaşmaya, modernleşmeye ve demokrasiyi uygulamaya çalışan Türkiye tarihinde demokratik bir seçimde bir siyasi parti tarafından ulaşılan en yüksek orandı ve bir daha da bu orana ulaşılamadı. DP 502, CHP %35,9 oy oranı ile 31, CMP %4 oy oranı ile 5, bağımsızlar 3 milletvekili çıkardı. 17 Mayıs'ta Menderes 3. kabinesini açıkladı. Bu kez kendisine daha yakın isimleri bakan olarak seçmişti çünkü önceki 4 yıl içinde İçişleri Bakanı 5, İşletmeler Bakanı 5, Çalışma Bakanı 5, Ulaştırma Bakanı 4, Gümrük ve Tekel Bakanı 4 kez değişmişti.
1955 yılında ekonomide tıkanmalar başlamıştı. Dış borçlar giderek artıyordu, ödeme dengesi bozulmuştu, döviz girişi yeterli değildi. Bu durum ülkede çeşitli sıkıntılara neden olmaya başladı. DP meclis grubunda ekonomik gelişmeler nedeniyle huzursuzluk giderek artıyordu. Yine bu dönemde Birleşik Krallık'ın, egemenliği altında bulunan Kıbrıs'tan yeni düzenlemeler yaparak çekilmek istemesi üzerine 29 Ağustos 1955'de Londra'da Yunanistan, Birleşik Krallık ve Türkiye arasında 3'lü görüşmeler başladı. Görüşmelerin 1. turunda hiçbir sonuç alınamadı. Yunanistan adanın kendi kaderini kendisinin belirlemesi gerektiğini, Birleşik Krallık 3'lü bir askeri yönetimi, Türkiye ise statüko bozulacaksa adanın kendisine verilmesini istiyordu.
Bu arada Kıbrıs'ta 1 Nisan 1955'te faaliyete geçen ve Kıbrıslı Türklere saldırmaya başlayan, Türk köylerini yakıp yıkan, EOKA'ya karşı, Türk halkının savunmasını yapacak bir örgütlenme ihtiyacı duyan Kıbrıs Türkleri, çeşitli küçük mukavemet grupları oluşturmuştu. 27 Temmuz 1957'de Adnan Menderes'in talimatı ile Hariciye Vekili (Dışişleri Bakanı) Fatin Rüştü Zorlu ve Korgeneral Daniş Karabelen'in önderliğinde Rıza Vuruşkan, Burhan Nalbantoğlu, Rauf Denktaş ve Kemal Tanrısevdi tarafından Lefkoşa’da Türk Mukavemet Teşkilatı kuruldu. Menderes tarafından örtülü ödenekten finanse edilen TMT,[kaynak belirtilmeli] küçük grupları birleştirerek, tüm Kıbrıs adasına yaygın, her Türk köyünde varlık gösteren, Rumların EOKA örgütüne karşı çarpışan güçlü bir mukavemet teşkilatı olmuştur.
6-7 Eylül Olayları [değiştir]
Kıbrıs konusunda Londra'da ikinci tur görüşmeler yapılırken 6 Eylül 1955 gecesi İstanbul'da bazı gazetelerin Selanik'te Atatürk'ün evine bomba atıldığını yazması üzerine azınlıklara karşı olaylar çıktı. Ağırlıklı olarak Rumlara karşı yönelen olaylarda 73 kilise, 8 ayazma, 1 havra, 2 manastır, 4.340 dükkân, 110 otel ve lokanta, 21 fabrika ve 3.600 ev saldırıya uğradı, 1 papaz olaylar sırasında öldürüldü[14]. Tarihe 6-7 Eylül Olayları olarak geçen bu olaylar sebebiyle TBMM olağanüstü toplandı. DP İstanbul milletvekili Aleksandros Hacopulos Olayların oluş şekli tertip olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. dedi ve kolluk kuvvetlerin olaylar sırasında gösterdiği kayıtsızlığa dikkat çekti. Bunun üzerine hükümet adına konuşan Başbakan yardımcısı Fuad Köprülü hükümetin olaylardan haberi olduğunu ancak gün ve saatinin muayyen olmadığını açıkladı. Bugün hâlâ 6-7 Eylül Olayları'nın DP hükümeti-Özel Harp emri ve bilgisi dahilinde bir tertip olduğu, çeşitli çevrelerce ve Özel Harp Dairesi eski başkanlarından Em. Org. Sabri Yirmibeşoğlu tarafından da doğrulanmaktadır.[15]
6-7 Eylül Olayları sonrasında bazı milletvekillerinin ceza yasasına ispat hakkı getirilmesini istemesi kargaşaya yol açtı. Hükümetin karşı çıktığı yasa tasarısının kabulü için çalışan 9 milletvekili DP'den ihraç edildi. Bunun üzerine 10 milletvekili de DP'den istifa etti. 15 Ekim 1955'te DP büyük kongresi yapıldı ve Menderes tekrar genel başkan seçildi. 22 Kasım 1955'te toplanan DP Meclis Grubu izlenen ekonomi politikaları ile ilgili gensoru açılmasını kabul etti. 29 Kasım'da grup tekrar topladı. Toplantıda meclis grubunun istifa baskılarına dayanamayan Ticaret ve Ekonomi Bakanı Sıtkı Yırcalı ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan istifa etti. Grup daha sonra kürsüye Fatin Rüştü Zorlu'yu çağırdı ve Döviz Komitesi üyesi de olan Dışişleri Bakanı'nın bütün görevlerinden istifa etmesi için tempo tutmaya başladı. Bunun üzerine Fatin Rüştü Zorlu bütün görevlerinden istifa etti. Daha sonra Menderes'i alkışlarla karşılayan grup 3 bakanı indirdikten sonra güvenoyu verdi. Aralarında Hüsamettin Cindoruk'un da bulunduğu, DP'den istifa edenler 20 Aralık 1955'te siyasal alanda liberal, iktisadi anlamda devletçi Hürriyet Partisi'ni (HP) kurdu. Mecliste siyaset sertleşmeye başlamıştı. 7 Eylül 1957'de Fuad Köprülü DP'den istifa etti. Hükümet seçimleri bir yıl erkene aldı, Seçim Yasası'nı değiştirerek seçimlerde partilerin ittifak yapmasını önleyecek maddeler ve partisinden istifa eden bir kişinin 6 ay geçmeden başka bir partiden milletvekili seçilmesini engelleyecek bir madde ekledi. Basın bu maddeye "Köprülü Maddesi" adını taktı. 27 Ekim 1957'de seçimler yapıldı. DP %48 oy alarak 424 milletvekili çıkardı. CHP % 41 oy oranı ile 186, HP ve CKMP ise 4'er milletvekili ile meclise girdi. Bu durumda muhalefet %52 oy oranı ile 178 sandalye, DP ise %48 oy oranı ile ile 424 sandalye almış oluyordu. Bu yüzden muhalefet azınlık iktidarı deyimini kullanmaya başladı.
Menderes 1957 seçimlerinden sonra İstanbul'da imar çalışmalarına ağırlık verdi ve Barbaros Bulvarı, Büyükdere Caddesi, Vatan Caddesi, Millet Caddesi ve Edirne Asfaltı (şimdiki E-5 otoyolu) yollarını açtı. Bu arada, en ileri teknolojilerin Türkiye'ye getirilmesi ve yeni nesillere öğretilmesi için Amerikan Ford Vakfı'nın yardımıyla Ankara'da Orta Doğu Teknik Üniversitesi'ni, Trabzon'da da Karadeniz Teknik Üniversitesini kurdu.[16] Böylece, 1776 yılında Padişah I. Abdülhamit tarafından "Mühendishane-i Bahr-i Hümayun" adıyla kurulan İstanbul Teknik Üniversitesinden 180 sene sonra Türkiye'de iki tane daha teknik üniversite kurulmuş oldu.
Uçak kazası [değiştir]
17 Şubat 1959'da Kıbrıs konusunda Yunanistan'la imzalanan ikili antlaşmanın ardından üçlü görüşmeler için Birleşik Krallık'a giden Menderes'in, uçağının Londra Gatwick Havalimanı yakınlarında alçalırken düşüp parçalanmasına karşın kazadan yara almadan kurtulması ise muhalefetle kısa süreli bir yumuşamaya yol açtı.[17][18][19]
Ekonomi politikaları [değiştir]
Menderes iktidarlarının önceki döneminde alınan borçların geri ödenememesi ve dış ticaret açığının çok artması yüzünden 1958 yılından itibaren Türkiye ekonomisi zorluklar yaşamaya başladı. Cumhuriyet tarihinin en yüksek oranlı devaülasyonu yapıldı, dolar 2 liradan 9 liraya çıkarıldı. Türkiye 600 milyon dolar dış borcunu ödeyemeyeceğini açıklayarak moratoryum (borçların ödenemeyeceği ve yeni bir ödeme planına bağlanması ilanı) ilan etti ve IMF ilk stand-by anlaşması imzalandı.[20][21]. Menderes, liberal ve dışa açık bir iktisat görüşüne sahipti, özel girişime geçmiş iktidarlara göre daha fazla serbesti tanıdı. Ekonomik girişimleri önceleri toplumun yoksul kesimini mutlu etti, ancak uzun vadede ekonominin dengesi bozuldu, aşırı dış alıma sebep oldu. Sanayileşme ve ekonomik gelişmeyle birlikte kırsal kesimden İstanbul gibi büyük şehirlere göç hızlandı. Bu yüzden büyük şehirlerde ilk gecekondu mahalleleri oluşmaya başladı. Menderes, en çok eleştiriyi, dışa bağımlılık politikaları yüzünden almıştır. Tek parti döneminde kurulan bazı traktör ve basma fabrikaları Menderes döneminde özelleştirildi veya ekonomik olmadıkları için kapatıldı. Nuri Demirağ tarafından kurulduktan sonra İsmet İnönü tarafından devletleştirme kapsamına alınan uçak ve uçak motoru fabrikaları, Eskişehir tank fabrikası ve Kırıkkale silah fabrikası Menderes döneminde NATO standartlarına uymadıkları gerekçisiyle kapatıldılar.[kaynak belirtilmeli] Nuri Demirağ, THK aleyhine açtığı davasını kaybettikten sonra, Türkiye'de adalet kavramının gelişmesi için tek-parti diktatörlüğünün devrilerek çok-partili demokratik düzenin getirilmesi gerektiğine inanmıştı. Bu düşünceyle siyasete atıldı. 1945 yılında Türkiye’nin ilk muhalafet partisi olan Milli Kalkınma Partisi’ni kurdu. Parti, 1946 ve 1950 seçimlerinde meclise giremedi. 1954 seçimlerinde Demokrat Parti’den adaylığını koydu, Sivas milletvekili oldu.
1930'ların sonlarında başlatılan Banknot Matbaası kurma işi İkinci Dünya Savaşı nedeniyle aksadı; ancak 1951 yılında kuruluş süreci yeniden başlatıldı ve 1958 yılında Ankara'da Banknot Matbaası kurularak, ilk banknotların Birleşik Krallık'ta basılmaya başlanmasından 120 sene sonra Türkiye Cumhuriyeti banknotlarının artık Türkiye'de basılması sağlandı.[22]
Menderes'in Başbakan olarak tek başına iktidarda bulunduğu 1950-1960 döneminde Türkiye ekonomisi ortalama yıllık %7.8 oranında büyüdü ve Türkiye'nin GSMH'si Dünya toplamının binde 6.43'ünden, binde 7.52'sine yükseldi.[23]
Din ve laiklik politikası [değiştir]
Menderes'in iktidarı döneminde, İnönü döneminden beri Türkçe okunan ezan, yeniden Arapça okunmaya başladı. İlk olarak CHP hükümetinin 1948'de kurduğu imam hatip kursları imam hatip liselerine dönüştürüldü, bunların sayıları arttı.[kaynak belirtilmeli]
Menderes'in 1957 seçimleri öncesinde bazı bakanlarıyla beraber Said Nursi'yi ziyarete gitmesi gibi olaylar, bazı çevreler tarafından irticayı hortlatmakla ve oy avcılığıyla suçlandı. Bazı çevreler ise Türkiye'nin dış politikada daima NATO ile birlikte hareket etmesini eleştirerek, Cezayir kurtuluş savaşı sırasında Fransa'yı desteklemesini yanlış bulmuşlardır.[kaynak belirtilmeli]