28 Mart 2012

EVRENDE BENLİĞİMİZ..2-HALİL CİBRAN


detaylar devleşir yakın gözlemde daha net farkedersin her farklılığı.yavaş yavaş titizlenir de nice beklenti yavaş-hızlı kırılır nice düşler, düşünceler.ve yakın, daha yakın paylaşımlarda ince ince dokursun ayrılığı.uzaklaşmak gerek anlamak adına belki de dosttan ayrılmamak adına.uzaklaş ki, bağımsız düşünebilesin,uzaklaş ki bütün göresin ve bütünü hissedebilesin.
“duygu bağlar yolları ayrılık ise duygunun en yoğunu.”nerede bir içsel çağrı varsa orada bir dost bulunur birden.buluşan ne gözler, ne sözlerdir aslında buluşan, gereksinimlerdir ruhsal planda.çokdan aza, azdan çoka üleşimlerde hesaplı veya hesapsız paylaşımlarda çok fazla, ya da çok az ise salınım delice ise, veya yetersizce ‘dur’ noktasına vurur denge sarkacı çoğunlukla habersizce.ayrışır yollar dünya katında yürekte ise duygunun ayak izleri saklı kalır bir sonsuz hayatta.
“her deneyim, kendi hiçliğine yolcudur.”hiçlik,varlığın yokluğa teğet olduğu nokta.bir an için kalkar perde kör eden bir ışıkta ve açılır gönül gözü kişi dönerken varlığa.bu bir farkındalık eşiği nice deneyimden sonra tek tek yaşananın farkettirdiği oyunda.
sonsuzu deneyimliyoruz sonlularda kah orada, kah burada ama hep aynı sularda.değişen, sonlunun izlenimi sadece değişmeyen ise değişmeyene duyulan özlem.
ruhun bir talebi yok ki taleplerde olan sadece beden.ruh ne mutlu olur, ne de mutsuz kıvranıp sızlayan sadece ben/sen.
imgelem ‘şimdi’nin gücüdür.düşünsel bir kalıptır o,tezahürü şekilleyen.niyetin ve isteğin gücüyle yüklü saf potansiyeldir devinmeyi bekleyen.
şiir silahsız bir eylemdir yıkmasa da, nice duvarları sarsan.ve zihni aşıp, yüreği yokluyorsa eğer en hassas noktaya ulaşmıştır menzili.sözün titreşiminde yakınlaşır insan canca, insanca duyguların özdekliğinde.
bir noktadan ayrışan ışınlar misali düşünce yol alır ıraksak alanlarda. oysa güç, sentezdedir
odak, tezahürün merkezidir
.
bildik obje-nesne bağlantısı duyular aleminin kaçınılmazı.gören görünenle duyan duyulanla seven sevilenle eşleşmiş. oysa akış bağımsız, alan-veren ötesi akış, kendi varlığının tek ifadesi.ve ‘ben’, burada olan gözleyen, duyan, dokunan gözlenen, duyulan, dokunulan hisseden ve hissedilen
‘ben’ denen kah etken, kah edilgen. “bir ben var, benden içkin” peki ama ‘ben’ diyen ‘ben’ kim...?
hızlı, daha hızlı döner de pervanenbıçak gibi keskin kanatları görünmez olur hareketin deviniminde.
işte üst bilinç alanlarında da böylesine gösterişsizdir uyum. işlevsel, keskinliğin dengesinde
ama abartısız, hizmetin içtenliğinde
.
bir birim anlaşmazlık yokluyor, yokluyor “hem de ne kolayca!” insan sonsuzunca derin sandığımız dostluğu.avuçta kum gibiyiz parmakların arasından kayan.ve bomboş ellerimiz yüreklerimizde.
ne hayal boş hayal ne de laf boş laf,evet var, bir hal var,bedeninle tüm evreni kucakladığın her duyuda yekdiğerine karıştığın ses gibi, nefes gibi, sevgi gibi uçucu ve ses kadar, nefes kadar, sevgi kadar gerçek.bir hal var, her halin özlediği ve bir gerçek, her gerçekliğin özde bildiği.
“geciken yanıt, yanlış yanıttır.”zihin, dünyasala vurur her fikri ‘kıyas’ın acımasız ve göreceli hakemliğinde.ve zaman yaratılır bu süreç içinde soru ve yanıt uzaklaşır birbirinden alelacele.
oysa anlık yanıt saf akıştır sonsuz düşünce okyanusundan çekilen sorunun özgün potansiyelinden doğan ve o an’ın koşullarına denk düşen
.
susuz suyu ararken su susuza akar ya,en sıkıntılı bir anda çözüm hep en yakınında.çözüm, salt bir çağrı-ötesi yüreğin sessiz çığlığında.
gün, nice koşturmanın yorgunluğunda insan insana çarpıp dururken bu oyunda etkileşim süptil alanlarda da sürer görünmez ama etkin yoğunluğuyla.herkes her yerde geliş-gidiştesızlanmalar yüklenmiş, bekleyişte.kimi gelir enerjini ödünç alır,kimi yükler seni kendiyle tüketir.yenilenmek için kaynağa bağlanmak gerek günün karmaşasından arınmak gerek dağınık, kirlenmiş enerjilerden uzak
bir başına saf akışla yıkanmak gerek.
bir arayış varsa bitmeyen buluş olmadığındandır inan.her buluş sanılan bir oyalanış her oyalanış iseoyunu daha iyi anlayış ve bir kere, bir kere daha endi yalnızlığına kaçış.
her sembol bir anahtardır yüklendiği anlam denli etkili.aslolansa kapının ardındaki sır anahtarlarla oyalanmak yerine yerinde kullanıp terketmeli.
kökü yukarıda bir ağaç gibi olmalı insan evrenden beslenmeli özsuyu ana kaynaktan,
ve dünyaya açmalı koku koku renk renk.dal dal deneyimlemeli yaşamı çiçek çiçek güzel ve saf
ve meyveler yükü verimli.ve her kabalıkta yitirdiği sadece bir tomurcuk olmalı küçücük bir ümit özleme dair bir ümit, her ölümde yenilenen ve gülümseyen yeniden gücünün bilincinde ve eşsizliğinde
.
her yakarış düşünce okyanusuna düşen bir çakıl taşı misali.ama öyle çok ve çeşitli ki taşlar karmaşık alanlarda kırılmada girişmede, karışmada,tesirler dalgalarca.ola ki niyet tekleşsin
ola ki niyet“bütün’ün hayrına” olsun işte o zaman gerçek mucizeye tanık olursun.
iyi, güzel, doğru öylesine bizde öylesine bizcedir ki ne gelenek bağlar onu ne de gelecek çözer atar.
tavırlar koşullansa da yaşamın göreceliğinde mana var kalır özgürce her yüreğin özleminde
.
ruh, ‘her şey’ ile ‘hiç bir şey’i bilendir.kişi, ‘her şey’ ile ‘hiç bir şey’ arasında gidip gelendir.ne istediğini bilmeyen ‘her şey’i deneyendir.ve her deneyim sonunda ‘hiç bir şey’i hissedendir.
beklenti,koşullama çabasıdır olacak olanı.ve nafiledir ve düş kırıklığıdır ve acıdır‘şimdi’yi kemiren.
iyi niyetini kat çabana ve belleksiz adım at yarına en büyük katkın bu olsun her an yeniden doğmakta olana
.
gerçek zeka‘uyum’dur;evrensel zekanın gizli işlerliğinde anlık potansiyeli ‘kabulleniş’tir bu sonsuz değişken olasılık denizinde.ve bilgelik,yaşam vektörünün yönünü farkedebilmek ve gücünü hissedebilmek ve bireysel vektörümüzü bu ‘kabulleniş’te ayarlayabilmek demek
zekanın abartısız işleyişinde
.
inanç bir tohumdur kendi gerçekliğini taşıyan.kişinin öznelliğinde büyür de kendi deneyimini çağırır
ve realiteye açar bilgisi.inanış bilişe dönüşür biliş ise oluş halini bekler yaşayan yaşananla özgürleşir.
bir referans olmalı her tartıda, her ölçüde, her ayarda her adımda, her yorumda, her seçimde
dengeyi bulmak adına kendi tutarlılığımızda.bir merkez olmalı her kaçışın dönüşünde
her kayboluşun buluşunda yuvaya yöneliş misali rastgele yolculuğumuzda.işte tüm arayış bu değişmeze değişirken koşullar değişirken panorama ve bizler.tüm bilgi, tüm özlem
öylesi bir farkındalık adına bizi yörüngelerde yaşatan merkezin çekim alanında.sizce...?
“karanlık en iyi ışıkta gizlenir.”karanlık yaklaşır da yanına ışığında görünmez olur farkedemezsin.
ışık acıdır karanlığa bir saklı güç oyununda.eğleşse de duvar diplerinde gölgelerde
bilir ki, ışık olduğu sürece varlığı tehlikede.hep bir zaaf anını kollar hep tetikte.
seninle örtse de kendini kat kat aman, ışığı söndürene dikkat!...
“karanlık en iyi ışıkta gizlenir.”her yer ışık dolu ama ne neonlar ne spot ışıkları ne lazer gösterileri
aydınlatamıyor insanı.ışık, karanlığı saklamada sankiışık, karanlığı eğlemede..
.
yolculuğun farklı evreleri farklı araçlar gerektirir.ve yenisine binerken işlevini tamamlayan terkedilir.
her amaç da bir araçtır içsel maceramızda.bizi bize taşır aslında yeterince ve gerektiğince
kullanıldığında ve duraklatmak yerine devinimi sağladığında.
güzellik, beş duyuyu esir alır da özgürce bir çırpınış kalır geriye farklı bir titreşim alanının çekiminde.
doymazlığın, yetmezliğin karmaşasında huzur çağırır seni kendine ve kendi rahminde kıvrılırsın
güvende, dengede ve gülümsemede.kendinle olduğunda ne azsın, ne çoksun farklısın ama aynısın
yaşıyorsun
.
acı, sınırları yaşatır insana bir döngüyü aşmak adına.ve sınıra her yolculuk bir keşiftir aslında
içsel boyutlarda.isteğin gücü sürer şifanın izini ve çözüm, bir çözülmeyle gelir azat ederken
bir dolanmışlığın gizini.
sayısız olgunun yüklediği potansiyelle olasılıkların odağıdır bu an, ‘sonra’ya dair.ve bir olasılığın realiteye katılması bu an’ın seçimiyle belirlenir.ve kader dediğin bu değişken alan içinde
senin tesirin denli değişkendir
.
sözler, imalar, alınganlıklar bakışlar, tavırlar, nice kırılganlıklar.beklentiler, yetmemeler ve alaşağı kıyaslar.yergiler, yargılar, kaygılar kuşkular, keşkeler ve korkular.yüklenmişiz insanla.acının ve tadın doyumsuzluğunda beş duyu kapılarını zorluyor yaşam.farklı bir nefes gerek gürültüsüz ve temiz,
kendi doğallığında ve hele de doğanın kucağında! farklı bir enerjiyi hissetmek
ve bir sığınak misali doğallığı benimsemek
.
tutabilir misin bir nefesi vazgeçmemek inadıyla...?biriktirmek, stoklamak veya alışkanlık adına...? her nefes ‘yeni’yi yükler sana tıpkı yaşamak gibi bir akışta ve bir sonraya akar her an
‘eski’ çıkıp giderken tek bir solukta.
buzun yolculuğu suya suyun ise buharadır güneşle yoldaşlığında.form çözünür değişimde
ve özdeki yeti sızar farklı bir deneyime.kaskatı dururken inatla erir de akmayı öğrenir sonra da uçmayı ve karışmayı bir diğerine bulutumsu titreşimlerde. saklı güzellik özgürdür artık
görülmeyen ama farkedilen bütünlüğünde
.
kim ama kim buluşturabilir sizi hep sizde,hep sizinle olanlakendinizden başka? ve kim geçebilir
sizin yerinize gizemin özü kara deliğinizden? bilginin en yücesi bile eşiğe dek ve sonrası o eşsiz yalnızlık bilincin öznel deneyiminde
.
mürşid ışığı bilse de ışığa dönük olsa da yüzü arkasında durursan gölgesi düşer sana.içsel dünyanda güneş tutulması misali saf ışık perdelenir,gün ortasında karanlığı yaşarsın sorgulamadan hem de.yapma! dön yüzünü güneşe ne yansıtıcı gerek sana ne de koruyucu perde.uyumlanmak istersen gereken her şey sende.
her öykü kendi sonuna akar.ya telaşla tükenir sayfalar,ya da, ve keşke,zamanı hiçleyen
içkin bir özümsemeyle yazılır yeni baştan yaşanan ve yaşatılan.son, tüm belirsizliğiyle
beklerken bir noktada süreç, sürenle yol alır aynı denize süzülen ırmaklar misali,panoramanın muzip değişkenliğine kendi güzelliğini çizerek öncesiz ve sonrasız bir akış içinde.
gerçek bu düşte gizli bu uykuda bir erek var.rüyayı farkettiğimiz anda çırpınmaya ne gerek var?
aslolan bu farkındalık oyunda olup, oyuna gelmemek.hatta kurallar zorlasa da,oyunu çok sevmek.
işte oyuna ölmek,bu olsa gerek.
mecaz soyuta giydirilen bir giysidir farkedilir kılmak adına.mecazla gökler yere iner de şiirle yükselir yine.evren tasarlanır kah zihinde, kah yürekte düşünce ve düş arası keyifli bir gidiş-gelişte.
ışık geri yansır yüzey geçirgen değilse.bilgi, sunana döner alıcı hazır değilse.farklılıkta fark yaratmak zor uygunluk önemli her etkileşimde.ancak özgün koşullarda tetiklenir tezahür tek ve benzersiz
bir zaman/mekan odağında.bekle bilincin duyarlığında.bekle bilgenin keyifli sabrında.anlarsın o an canlandığında.
engel sandığımız realitenin bizi sınamasıdır aslında ve bize de realiteyi sınama fırsatı sunar
olasılıkların sınırsızlığında.yoldaki bir kayayı parçalamak da mümkün üzerinden aşmak da,hatta etrafından dolanmak veya gölgesinde oturup tefekküre dalmak! tek bir seçenek yok ki
tek ve kaçınılmaz değil ki bir yol.“illa, illa!” deyip durduğunda kendi sınır çizgindir dolanan ayaklarına.
farkındalık eşiği bir deniz kıyısı denli seninle çizilen, sen denli değişken ve sabitlemeye çalıştığın denli zor yaşam sadece senin inadındır seninle çelişen.her akış panoramanın güzelliğince rastlaşır nice farklı nesne ile.herşey bir aynadır bilenin bilincine ve her sınırda kendini bulursun yine ve yine
her düzen, bir üst düzenin alt kümesi sınırlarının ötesini dışlayan ‘öte’yi düzensizlik olarak algılayan.
oysa düzen, sadece bir kurgu sınıflamak ve yönlendirmek adına sonlulara ayırmak sonsuzu.ve parsellere sıkıştırmak yaşamı evcilleşirmeye çalışırken kaosu
.
“istek sonuca odaklıdır, yaşam ise sürece.”damla damla birikir emek,sabır sabırsızlığa yazarken
tüm inadımıza inat sürecin zamana duyarsızlığında. biz tekmelesek de duvarları isteğimizin yangını denli yaralı,kendi eşiğini bilir olgu bize rağmen/bizden onaylı.dolu bir kabın taşması misali
bir sarsıntının dokunuşunda,bir düş daha realiteye katılır hatta en ummadığımız anda
.
neden ararsan mutlaka bulursun yeter ki zihin kendi oyununda kendini avutsun.ama her buldum sandığın realitence sınırlı ve sınırlayıcı çizgisel bir dizgeye yükler manayı. neden-sonuç zinciri beslenir de böylece her çıkarım bir sonraki sonuca gebe. oysa herşey ortak bir ‘neden’den tek bir oluş, nice olguyu tetikleyen
merkez görünürde hareketsizdir de tüm hareketi besler, dengeler.evreler geçişir hepsi bir noktada bağlı seyir sürerken, o tek nokta seyreyler.değişimin hızı konum ile değişken çeperden içe doğru sakinleşir devirler tekerlek döner, biz dolanır dururuz evreler aynı, farklı olansa yörüngeler.
son, başlangıca öylesine benzer ki tamamen kapanmışsa bir evre.yaşam denen süreç de böyle,sanki hiç yoktan düşer bedene bir can ve hep o boşluğu arar bedende.saf bir bütünlükle başlar yolculukama ayrışma başlar alelacele.kişilik yüklenirken dünya evinde‘ilk’ kırılır, hem de defalarca
süslü illüzyon perdelerinde.ve ‘son’, ‘ilk’i arar aslında işlevi biten yükü atmak misali dünya elbisesinden soyunmak ve rahimden önceye uzanıp bir bomboşluğa dokunmak
.
zihnimiz, yüreğimiz insanla dolu öyle kalabalığız ki yapayalnızken bile. ve öyle gürültülü ki iç alemimiz bir yankı vadisi denli gidip gelmede sesler.yorgun düşüyoruz içimizdeki savaşta barışı hem kovup, hem kovalarken gündelik uğraşlarda.dondurmalı zamanı nefes nefese koşusunda, durdurmalı dünyayı sıkca bir içsel huzur odağında.boşaltmalı ki düşüncenin debrisini yeni ve temiz olan yer bulsun zihnin doymayan açlığında.ve susturmalı duygunun çığlığını ki sevginin fısıltısı duyulsun varolmanın coşkusunda.
gece gündüzü örter,gün geceye sarılır.gece de bir, gündüz de,ayırırsa, yargı ayırır.uykuda da ayrılık yok,uyanıklıkta da, sevince.ola ki, uykuda koru gerçeği ki rüya sürsün uyandığında.
hakikat yolcusu marifetle oyalanmaz erk gösterisi değildir ereği.gölge oyunlarıyla göz boyamaz ışığa hedeflidir emeği.karmaşık değil, yalın telaşlı değil, sakin algıda net, deneyimde sade
denizde dalga misali bir ve bütün enginliğin güveninde
.
gerçek tektir doğrular ise varolan sayısınca çok ve çeşitli.doğrular çelişir, çatışır da gerçek hep gülümser hepsinden bağımsızca.her doğru kendi yerinde,yerli yerinde,bir sonsuz matriks içinde. aslolan bunun farkındalığı işte “ben kendi doğrumdayım,ama niye?”
savaşcı isen savaş eksik olmaz gününden dengen denenir, yenginin sarhoşluğunda.ve asla ‘en’ olmadığını öğretir yaşam hem de kendi silahının keskin namlusunda.oysa ne büyüktür huzurun gücü,karşıt aramaz çünkü yalnızlığında.ne savunma güdüsü, ne saldırı çabası
birlik bilinci ile korkular kaybolduğunda
.
“daha, daha, daha” yetmez“yine, yine, yine” hiç tükenmez.arayışlara yüklersen öykünü çözüm son sayfada bile gelmez.‘ilk’ denli sürmeli hayret her açılımın gizeminde.her an özel, her an bakir
keyif almalı evrenin düğününde.‘yepyeni’ denli sakınmalı insanı, olguyu, sevgiyi ve tek çaba
güzeli korumak adına olmalı
.
bilim balı anlatır sana fiziksel, kimyasal hali ve nicesi.ama ki balı anlamak parmağını daldırıp
tatmaktan ibaret tüm tanımlar ötesi.
akıl bir şablondur bilgiye şekil veren.bilgi ise, kuş misali akılda tutuklu ikenvdeneyimle özgürleşen.
ve sezgi,onun kanatlarındaki yel ve yaşam ile eğleşen
.
herşey gelip geçerken zaman/mekan penceresinden,ve dokunup kaçarken herkes kendi yaşamının arayışında,birinde kalma çabasıdır evlilik.bir garanti arayışı, sevgiye dair ve bir özlem, ikide birliği kutsayan.belgedeki soğuk damga değil de yüreğin mührüyse candaşlığı onaylayan,ve ruhun özgün akışını tutsaklamazsa bağlar,yola beraber düşmek...denemeye değer,ola ki ortak bir öykü yaratırken kendi öyküsünü yitirmesin bireyler.
ne kadar eklense de yıllar yaşıma ne kadar büyüsem de dünya gözünde evrenin küçük kızıyım ben
hep ve hala.işte bu yüzden sönmeyen coşkum tüm asık suratlara inat.bu yüzden hüznüm,
çocuk gözyaşlarınca çabucak gelip, aniden geçen.nice düşsem de insana takılıp,kanayan dizlerimle
oyuna dönüşüm bu yüzden.ve bu yüzden hala herkesi dost bilişim,herkesi aynı aileden kabul edişim.yıllar yükü bilgi yollarca deneyim...yine de şu an bilerek ve isteyerek büyüklerin mantığından uzak onların telaşından kaygısından azade olmak...çünkü evrenin çocuğuyum işte bu yüzden mutluluğum.
yaşlı ağaç yılları biriktirmiş kabuk kabuk.tutarlılık demiş,gurur, onur demiş inadı olmuş inancı. esnemeyen katılığında dimdik, ama daha da kırılgan.oysa gerçek saygı duruşu eğilebilmek demek
başöğretmen doğanın önünde ve güvenmek değişken rüzgarlara evrenin gizli bahçesinde.
yıllar yürür bedende ayak izleri kalır zihinde, yürekte, tende.izler ki, keskinliğimiz denli derin veya bilgeliğimiz denli mana yüklü ve sakin.gözyaşı aktığı yolu çizer gülücük açtığı yeri resimler yüze.
en çok da aynadan bize bakan şaşırır beraber değişirken göz göze.ve yaşanan bir dalga misali sönerkenuzaklara çarpıp dönen yankısı kalır bize.
durmak,durdurmak için nefessiz döngüyü susmak,susturmak için geveze gürültüyü.ve uzaklaşmak, kalabalığın gölgesinden kaçmak, hem de keyifle,sosyalliğin sorgulayan sesinden.kapatmak gözleri betona, demire, griye ve uzanmak suya, buluta ve tutuksuz maviye.kuş olmak, ağaç olmak, çimen olmak hissedebilmek için rüzgarın okşayışını.soyunmak toplumsal giysilerden
ve dolaysız özümsemek gün ışığını.dolmak, boşluğunda zamanın ve bulmak, kaybettiğini insanın.
dış güdülerin sürükleyişinde sessiz kalır içgüdü, çekinir sezgi.kişi ‘normal’in sorgusuna yenik düşmüş benliği onay kıskacında kilitli.kabul görmek adına şekillenir tavırları doğasının doğalından uzakta.sanki ya herkes gibi olmak vardır ya da, yokolup girmek, bu sosyal uzamda.
ve uyumsuzluk, ve mutsuzluk ve yığın yığın sorumluluk salt korumak adına yüklenilen rolleri.
çabalamak, parlak tutmak için seçilen maskeleri.oysa ne sen durursun, ne de kainat kendini biraz da kendine bırak.önce kendini anlamaya ada kendini sonra realiteni gönlünce yarat.
manzara bütündür de trende olan için penceresi kadardır gördüğü.gittiği hızda değişir dünya
kah duraksar, kah coşar bu raylar üstündeki dansta ve düzene dizilir akış bir önce-sonra bağlantısında.ama bu görece algılayış bir yere kadar kompartımanlarca bunaldığında sadece trenden inmek yeter ve kendi etrafında dönmek çemberini tamamlayıptümlüğü farketmek adına
.
sen merkez değilsin
ama merkez sende.
o hep aradığın
çekimine kapılıp yöneldiğin
ama tam yakınlaştığın anda
delice bir korkuyla sarsıldığın
o merkez hep sende.
o merkez yerleştiriyor seni
binbir yörüngeye
duyguda, düşüncede, eylemde.
tüm iniş çıkışların
sarsılıp kalışların
yürüyüp duruşların
tüm dalgalanışlar
o odağa göreli.
ve tüm şaşkınlığın
onu hissedip de
dokunamamanla ilgili
.
katkın kendince
en iyi bildiğince.
ama ötesi...
...ortak bir yaratının denetiminde.

kah olamaz dediğin olur
kah mutlaka dediğin ilk adımda tıkanır.
öngörülen plan değişir, değişir de
sana sadece farkı kabullenmek kalır.

ama ki sen
seçimlerinde bütünü öngörünce
görürsün, herşey seninle çalışır
sanki keyifli bir enerji imecesinde
.
bir ayağı daima merkezdedir pergelin
diğer ayak dolanırken yörüngelerde.
insan da böyle olmalı işte
önce bulmalı referans noktasını
ve her yaşadığını ona vurmalı.
ne kadar çeşitlense de yolculuk
nice manzara yitse de göz önünden
o farkındalık odağı hep canlı kalmalı.

kimi öykü gücü seçer, kimi parayı
kimi heyecan der, kimi ise başarı.
bu yolcu ise sevgi der
tek ölçüt hak sevgisi olmalı.

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...