MESAFELERİN DEĞERLENDİRMESİ..??
Gideceğimiz yerler sadece maddî, şeklî olanlar değildir.
Asıl manevî olanlardır.
Manen gideceği yere varamayanlar, maddeten hiç varamazlar.
Gideceği yeri, iç dünyasına kodlayamamış olan, hedefine asla ulaşamaz.
Hatta manen gideceği yeri olmayanların, maddeten de gidecekleri yeri olmaz; hiç olmaz.
En hızlı vasıtalar, en sağlam araçlar onları hiç bir yere götüremez.
Çünkü manevî hedeflerini kaybedenler, maddî hedeflerini de yitirirler.
Gidecekleri yer kalmaz. Onlar gitmezler, götürülürler.
Hatta sadece sürüklenirler.
Bu sebeple, en acınacak insanlar, araçsızlık yüzünden yolda kalanlar değil,
araçları olup da gidecekleri yeri olmayanlardır.
Gitmek, gövdeye değil, gönüledir.
Gittiğiniz yerde gönülsüz bir gövde bulacaksanız, varışınız da boşunadır.
O zaman, gittiğiniz yere ulaşamazsınız, sadece varmış olursunuz.
Varmış olmak, vuslata ermiş olmak değildir.
Gittiğiniz yerde gönülsüz bir gövde bulacaksanız, varışınız da boşunadır.
O zaman, gittiğiniz yere ulaşamazsınız, sadece varmış olursunuz.
Varmış olmak, vuslata ermiş olmak değildir.
Vuslat, gönüle varmaktır.
Sevgi dolu bir gönüle ulaşmaktır.
Vuslat gönül işi olduğu için, varmak da gövdeyle olmaz, gönülle başarılır.
Bu sebeple, gönül varışlarının vasıtaya ve maddeye ihtiyacı olmaz.
Biri kuzeyde, diğeri güneyde iken de, bir ve beraber olabilirler.
Mesafeler, birliğe, buluşmaya, kavuşmaya asla engel olamaz.
Bir olan gönüllerin arasına kilometreler giremez; en uzak gurbet bile ayıramaz onları, unutturamaz.
Asıl mesafe, asıl uzaklık, yanı başındakini unutturanıdır.
”Dizimin dibindeki, Yemen’de; Yemen’deki de dizimin dibindedir” der Mevlânâ…
Göremediğin gönülden ırak olursun.
Gönül görmek diye bir çaba var mı hayatımızda?
Giremediğin gönüle eremezsin.
Hiç olmazsa, yanı başınızdakilerin gönüllerinde misiniz?
Yanı başınızdakiler gönlünüzde mi?
Aynı dili konuşanlar değil, aynı gönlü paylaşanlar anlaşırlar.
Büyük bir üzüntüyle ifade edeyim ki, aynı evde yaşadığı halde, ayrı olanlar vardır.
Çünkü yakınlık manevî varlığımızla sağlanır.
Gövdelerin yakınlığı ile gerçek yakınlık yakalanamaz.
Kafa ve kalp uyuşması, insanı yakından daha yakın eder, hatta tekleştirir.
Böylesine bir ve beraber olmuşları, hiçbir şey ayıramaz.
Hiç bir mesafe aralarına giremez.
Gönül ne kahve ister, ne kahvehane
Gönül sohbet ister, kahve bahane…
Gönül sohbet ister, kahve bahane…
Can Yücel bir şiirinde, bizi birbirimizden ayıran mesafeyi şöyle açıklıyor:
En uzak mesafe ne Afrika’dır,Ne Çin,Ne Hindistan,Ne seyyareler,
Ne de yıldızlar geceleri Işıldayan
En uzak mesafe İki kafa arasındaki Mesafedir,
Ne de yıldızlar geceleri Işıldayan
En uzak mesafe İki kafa arasındaki Mesafedir,
Birbirini Anlamayan…
Gül, hep bir gönül alma aracıdır amma her şey bir kırmızı gül kadar ucuz ve kolay olmamalı.
Her şey, bin bir emekle, sevgisi bereketlendirilmiş bir gönülle halledilmelidir.
Yüreğin, sevginin renkleriyle bin bir çeşit yediveren güle döndüyse, varsın elinde bir gül bulunmasın.
Gül müsün kardeşim, elin gülsüz de olur.
Gönlün gülleşmişse, o yeter bana.
Geldiğin yer gülüyorsa
Seni gören gönül eğer
Gülistana dönüyorsa
Ne mutlu sana…
Sen gül olmuşsan, gülden sana ne?
Bırak o kalsın dalında
Üstelik gülleşmiş gönlün dikeni de yoktur.
Ne batar, ne kanatır,
Hep cana can katar
Hep mutluluk ve huzur sunar..
Gönlün gülleşmişse, o yeter bana.
Geldiğin yer gülüyorsa
Seni gören gönül eğer
Gülistana dönüyorsa
Ne mutlu sana…
Sen gül olmuşsan, gülden sana ne?
Bırak o kalsın dalında
Üstelik gülleşmiş gönlün dikeni de yoktur.
Ne batar, ne kanatır,
Hep cana can katar
Hep mutluluk ve huzur sunar..
Vehbi Vakkasoğlu