MARİFETNAME
lında yemek yemiyor, kendi hayatını yiyor kİ bunun sonu da ölümden başka bir şey değildir.Midesinden mahkum olan biçarelerin akıllan da, kalbleri deolmaz, kulaklan duymaz, gözleri görmez, bedenini besllyen insantenâsül organına köle olur. Hayatı aynen hayvanlarda olduğu gibişehevî arzular peşinde koşmakla geçer. Hayvani nefis açlık sayesinde zayıflatılsa o kalpdeki ruh kuvvetlenir. Şehevî isteklerininmahkûmiyetinden kurtulan ruh ilim ve adalet üzere olur. Huzuı?bulur, Rabbının ünsiyetine mazhar olur. Ağzı kapanınca kalbi açılır. Ona aşk şarabı (Rabbani aşk’ın şarabı) içirilir. Azık yerine kendisine nur ekmeği yedirilir.Bu ruhun gençleşmesine sebep olur ki ruh gençleşince de birlik âlemine gider. Aşk kanadıyla uçarak velüere kanşır ve peygamberlerin ruhlarıyla uçar. Pir olan daima genç kahr, yüzü nurlanırve gül misali açar. Nur damlalan ve âlemi yaratan Cenab-ı Hakkınsırları, kalbine gece ve gündüzün malum olur. Ağzı açılsa gönülbağlanır. Gönül beden çöplüğünde dertlenir. Çünkü temeli toprakolan maddenin gıdası yine topraktır.Şayet ruh istek ve heveslere esir, kalb de belâların zindanı olursa, bu durumda beyin gece gündüz vehim ve vesveseler içinde kıvranır durur. Hali bu olanın hareketleri kötü işleri de sahte olur.Ruhu hasta eden yemek hayvani nefse kuvvet verir. Çünkü tadıalman her lokma, ruha varılan zincirin bir halkasıdır.Bu durumda akıllı ne yapmalıdır?Akıllı arpa ekmeği ile yetinmeli, yemeği o derece azaltılmalıdır ki bir kaç lokmayı kâfi görmelidir. Bu hal onun nefsinin za yıflamasını, ruhunun kuvvetlenip kurtulmasını temin eder. Bukülfetlerden kurtulan ruh, aşk ve muhabbetle dolar ve kâmil insanlara ayrılan üstün mertebelere erer.KISIM: 6 TOKLUĞUN AFETLERİ, ORUCUN FAYDALARIEy Aziz Ehlullah diyorlar ki:Yemeği, onu seni taşıyacağı kadar ye, senin taşıyabileceğin kadar yeme. Yemeği sen ye, yemek seni yiyecek olmasın. Sen yersen yemek ruhuna nur olur. O seni yerse hepsi mahvu perişan olur. Tarikat ehlinden bir zat, bir kâmile gitti ve; — Bana Cenab-ı Hakkı marifeti bildir, dedi. Kâmil sat bu soruyu kendisine soranın çok yemek yediğini bildiği için,
353
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI HZ.
— Sen evvelâ yemek yemeyi öğren, sonra bize gel de marifethakkında o zaman konuşalım, dedi.Kazanılan mallar için nasıl zekât vermek gerekli ise bedeniçinde aynı şekilde zekât gereklidir kİ o da oruçtur ve geceleri ibadet etmektir.Gönüle giren bir mürşid-i kâmil âbid bir zatın her gününüoruçlu geçirdiğini ve akşamları bir batman yemekle iftar etmeyi yeterli görüp sabaha kadar namaz kıldığını duyunca: — Yann ekmek yese de uyuşa daha iyi yapardı, dedi.Çok yiyenin sıkıntısı çok, sıhhati az olur. Midesine ve şeheviarzularına düşkün olanın değeri barsaklardan çıkan (yani pislik)dır. Az yemek
iffet çok
yemek ise israf etmektir.Açlık her türlü meziyetin en üstünü olup beden ve ruh içinmenfaattir. Sıhhatin temini açlıkla mümkündür. Can az uyumakla, akıl az konuşmakla rahata erer.Rasulullah S.A.V. o derece aç kalırdı ki açlıktan adeta bükülebüküle yürürdü.Ebu Hureyre R.A. o derece aç kalırdı ki bir mecnun gibi kıvranır dururdu.Yüce pirimiz Fakirullah İsmail Tillavi bu Hakkı oğlunu (yanil.H.’nın kendisini) terbiye için bana hita pederek: — Molla İbrahim, ben gündüz ve gece bir defa olmak üzerehazırlanan yemeği yerim. Yemek çeşidi ne olursa olsun, bir haftalık yiyeceğin yalnızca bir pidedir. Et suyu nefsi terbiyeye engel olmaz. 6 gün zarfında iki bardak su içer, yatsı namazından sonrauyur, daha sonra kalkar ve sabaha kadar ibadet ederim. Pazartesive perşembe günlerini ise oruçla geçiririm.KISIM : 7 TOKLUĞUN 10 AFETİ, AZ YEMENİN FAZİLETLERİEy Aziz! Ehlullah diyorlar ki:Kim marifet yoluna girmek, hayvan ve bitki mertebelerindençıkıp kâmil insan derecesine çıkmak, nefsini yüceltip kalbini temizlemek ve ruhunu cilalamak isterse, ilk önce midesini haramlokmadan muhafaza etmesi gerekir. Marifet yoluna girmenin başlangıcım buradan yapmalıdır. Zira midenin korunması bütün uzuvlardan daha zordur. Hatta kişi midesini haramdan koruduğu gibi,helâlin fazlasından da korumalıdır. Midenin meşguliyet ve bedeneverdiği sıkıntı bütün organlardan daha çok, ruh ve bedene verdiği
354
MARİFETNAME
zarar da bütün azalardan daha fazladır.Mide, kendisi hem hafiflik, hem zayıflık ve hem de kuvvetinbulunduğu bir kaynaktır. Esasen çok yemenin oburluğun zararların ıanlatmakla bitmez. Fakat bunlar içinde 10 tanesi vardır ki,bunlar helâk edici vasıflara sahiptirler. Onlan şöylece sıralayabiliriz:1 — Midenin haddinden fazla doldurulması kalbi katılaştırır,karartır ve nurunu söndürür.
Peygamberimiz buyuruyor ki:«Kalplerinizi çok yemek ve
içmekle öldürmeyiniz. Su içinde
kalan ekinler nasıl ölüyorsa, kalpler
de çok yemekle ölür.»Çünkü mide kalbin alt kısmında bulunur ve adeta kaynayanbir kazanı andmr. Kaynayan kazanın buhan, kalbe çıkar. Buhareğer fazla olursa kalpde kararma, kirlenme ve değişme meydanagelir.2 — Çok yemek uzuvların gereğinden fazla çalışmasına, kısazamanda yıpranmasına ve gereksiz yere bozulmasına sebep olur)Çünkü insanın mides itıka basa dolunca boş şeylere bakar ve boşşeyleri dinlemek ister. Aynı şekilde dil boş konuşmak, ayak gereksiz yere gitmek, eli boş şeyleri tutmak ister. Ferci kabaran şeheviarzusunu dindirmek için cima* ister. Halbuki eğer, mide aç olsa,bütün organlar rahat ve huzur içinde olur. Boş şeyleri konuşmaz,dinlemez ve haramlara gitmez. Mide öyle bir organdır ki o aç olunca diğer organlar tok, o tok olunca diğer uzuvlar aç olur. İnsan yeme ve içmesine göre konuşur ve işler yapar. Meselâ mideye haram girerse beden haram işlere meyleder ve yapar. Yemek içmekbir nevi işlerin ve sözlerin tohumu olur denilebilir.Yukarıda ifadeye çalıştığımız işler hep onun sebebiyle olur.3 — fazla yemek ili mve idrâk azlığına yol açar.Ey insan! Dünya ve ahiret işlerinden birini yapmaya ihtiyaç,duyarsan bir şey yeme. Çünkü kaynayan kazan olan midedeki gıdanın buharı idraki ve zekâyı perdeler.4 — Çok yiyen kimsenin ibadeti azalır. Çünkü çok yemek bedene ağırhk ve uyku verir. Hisler ve kuvvetler durur. Uykuya dalarak Allah’a itaatten uzak kalır. Bu haldeki insanın atılan leşter^farkı mı olur? İbadet için kuvvet ve zindelik gerekir ki bu da aş yemekle ve nefisle cihad etmekle mümkün olur.5 — Çok yiyen kimse ibadetinden zevk alamaz.Hz. Ebubekir diyor ki:«Müslüman olduğum andan bu yana karnımı bir kez olsun tıka basa doyurmuş değilim. Bunu Allah’a ibadet zevkinden mahrum
355
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI HZ.
kalmamak İçin
yaptım. Yine müslüman olduğumdan bu yana ka
na kana
su İçmiş değiiim. Bunu da Allah’ı görme ve ona kavuşma
lezzetinden
mahrum kalmamak için yaptım.»
Kâmil
bir zat diyor ki:«İbadetin en lezzetlisini ve tatlısını açlıktan kamım birbirine yapıştığı zaman tattım.»6 — çok yemekte harama düşmek tehlikesi vardır. Zira helâlaz haram ise sana çokça gelir.Peygamberimiz buyuruyor ki:«Helâl aana damla damla gelir. Haram ise sel gibi gelir.»7 — Çok yemenin, yenilecek şeyin kazanılması, getirilmesi,hazırlanması, yenilmesi, sindirilmesi, gereksiz kısmının dışarı atılması gibi bir çok külfetleri vardır. Ayrıca çok yemenin doğurduğuhastalıklardan kurtulmak için çalışmak gibi hem bedeni hem deruhu yoran bir çok faaliyetler vardır.Peygamberimiz buyuruyor ki:«Bütün dertlerin esası çok yemek, ilâcı ise aç kalmaktır.»Bunun dışında yemek ve içmekle vakit harcamak ve dünyayafazla meyletmek de vardır.8 — Çok yemek, ölüm hastalığının şiddetli olmasına sebepolur.Peygamberimiz buyuruyor ki:«ölüm hastalığının şiddeti (kişinin) dünya lezzetlerinin azlıkve çokluğuna göredir. Yemek ve içmekte dünya lezzetlerinden sa yılır. Bunları çok yapan ölüm hastalığının şiddetini artırmış olur.»9 — Çok yemek kişinin ahirete olan bağlılığım azaltır.Cenab-ı Hak buyuruyor ki:«(Kâfirlere hitaben) Dünya hayatınızda bütün zevklerinizi yaşayıp bitirdiniz ve onlann zevkini sürdürdünüz.»(Ahkâf Sûresi, Ayet: 20)Ayet dünyada lezzetlere kavuşmanın ahirette acılarla karşılaşılacağına işarettir. Zira dünyadan ne kadar lezzet ahrsan ahiret-teki lezzetini o derece kaybedersin. Çok yemenin dünya nimetlerinden olduğu şüphesizdir.Halid b. Velid R.A. Hz. Ömer’i davet ederek çok güzel bir yemek hazırlamıştı. Hz. Ömer ona hitaben: — Hazırladığın bu nefis yemek bizim içindir. Fakat arpa ek
meği
yiyen ve karnı doymıyan fakirler için ahirette ne gibi bir lez
zet
vardır? diye sordu. HaUd b. Velid: — Ey müzminlerin emiri, onlar için Cennet vardır.Bunun üzerine Hz. Ömer R.A. şöyle dedi:
350
MARİFETNAME
— Onlar Cenneti hak ederek kurtuluşa ermişlerdir. Bu yiyecek bizim dünyadan aldığımız lezzet olduğundan onlar bizdenuzaklaşmış ve selâmet bulmuşlardır.10 — Çok yemekte arlanma ve kınanma vardır. Çok yemek,şehveti artıracağı gibi faziletleri de terkettirir. Dünyamn helâlin-den yenilenler de verilecek hesap haramlar da ise abaz vardır. Dün* ya lezzetleri bir serap ve hayâl, süsü ise zarardır ve yalandır.Çok yemenin 10 büyük âfeti bunlardan ibarettir.Marifet yoluna girmeyi arzu eden herkes kamım doyurmaktan sakımr ve âfetlerin kendine ulaşmasından korunur. Gönlünü,az yemeye alıştırmakla kerâmet ve iyiliklerle şâd eder. Az yemeninsağladığı bir çok faydalar vardır. Bunlar arasmda:Gönlün temizliği, kalbin cilalanması, ruhun nurlanması, bedenin sıhhat bulması, hafızamn kuvvetlenmesi, kıyamet günündeki şiddetli açlığı hatırlamak, Allah’a kolayca yönelmek, ibadetedevam etmek, abdestli olmak, başkalarına cömert davranmak, fakirlere yardımcı olmak, onlan razı etmek, yetimleri korumak gibişeyler vardır. Yemek miktarım azaltmak için önce fazla yemenin yukardaki âfetlerini akimdan çıkarma. Az yemenin faydalarım gözönüne alacaksın. Mevcut yemeklerin en iyisini yiyeceksin. Yağlıbir yemekle yetineceksin. , *1Bunlardan daha da kolayı gecede 1 kez yiyeceksin. Çok yiyenlerle beraber durma. Yediklerini tartı ile yap ve hergün bir miktarazalt. 50 dirheme (200 gr.) İninceye kadar bu çalışmaya devam et.KISIM: 8AÇLIĞIN ÇEŞİTLERİ İLE HAL VE MAKAMLARIEy Aziz! Ehlullah diyorlar ki:Açlık, aynen uzletin konuşmamayı ihtiva ettiği gibi uykusuzluğu ihtiva eder. Açlık ikiye ayrılır:1 — Kişinin kendi isteği ile aç kalmasıdır ki bu kendini ahiret yoluna veren ve dünyadan geçenlerin açlığıdır.2 — Hakikate erenlerin açlığıdır. Çünkü hakikate eren kimse nefsini koymayı arzulamaz. Üns zamanında arada bir yer. Heyben zamanında ise çok yerler. Ancak sâlikler (tarikat ehli) in haddinden fazla yemeleri Allah’tan uzaklaşmalarına ve huzuru İlâhiden kovulmalarına yol açar. Nefsin hayvani istekleri ruhlarım sarar. Az yemeleri halinde gönülleri muhabbetullah (Allah sevgisi)ile dolar. Sırları idrak ve müşahede kabiliyetini kazamr. Haddinden fazla aç kalmak iyi değildir, zira aklı kanştmr ve sıhhati bozar.
357
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI HZ.
Bu sebepledir ki tarikata yeni giren salik aç kalmak hususunda orta dereceyi bulmak zorundadır. Baştan oruç tutmalı ve yemeğini böylece azaltmaya başlamalıdır. Daha sonra 24 saatte birdefa yemeye kendini alıştırmalı ve daha sonra da haftada sadeceİki defa yemekle yetinmelidir. Eğer marifetullah derecesine erme yi dilrse bu yolunu devam ettirir. Tarikate yeni giren sâliklerde açlığın tesiri mütevazilik, sükûnet ve ihtiyaç halleri görülmekle belli olur. Hakikate erenlerde isegönül rahatlığı, kalp inceliği, beşeriyetten kopmakla İlâhî saltanatUe seyretmek hâlleri şeklinde kendisini gösterir. Açlığın makamıöyle yüce bir makamdır ki onun çok acayip halleri ve garib sırlarıvardır. Açlığın kemâl derecesine ulaşanlardaki faydası böyle açığaçıkar.Açlığın insanlara sağladığı fayda ise bedenin sıhhatine, huyların ve tabiatlerin ıslahına ve sâlim düşünmeye sebebiyet vermektir. İmam zayıf yoksullarda görülen açlık ise bir çok kötülüklere vehoş olmıyan hallere yol açar.RUBAİLERAçlık ki tok eyler ol kamu azayıAçlıkta bu nefs, terkeder dünyayı.Hem açlık açar rumuz her mânâyıAçlıkta bulur bu can ve dil mevlâyı.Namdan boş olan pür (dolu) hikmettirGönlü gözü utanık işi ibrettir.Açlık ki tamam hiffet ve iffettirHer derde şifadır ol tene sıhhattir.Hakkı az ye eyle batna (karına) hulku mizanAçlıkta yol ol ziyan ki toklukta ayânAçlıktan olan ziyana peştir (yeter) bir nan Toklukta hastalara gerek çok dermânHakkı, yemek az ye, az uyu, az söyleCan sağlığı, dil hoşluğu bul sen öyle.Her ne dilesen gönülde bul, zevk eyleKim iki cihan saadetidir böyle.Bende eyle deham (ağız) bu cihanı seyretKoy hab (uyku)ı gönülde her nihanı (gizliyi) seyret.Aşk aça yürekte çûn dilhanı seyretDeryalar içip safay-ı canı seyret.
HKk-v.
35
»
MARİFETNAME
Nefs ehline gerçi açlık olmuş zindanAmma ki gönül ehlinedir hoş seyran.
Açlıkta
gönül safa bulur
lezzeti
canpes cu (açlık) dur ehl-i hakka Hak’tan ihsan.Hakka ki taam (yemek) ı enbiyâdır açlıkHem hal ve makam-ı evliyadır açlık..Hem safvat-ı kalb-i asfiyâdır açlıkHer derde deva ve hoş neva (nağme) dir açlık.Hakka ki safayı asfiya cu olmuş Takvâ ve reşâd-ı etkiya cu olmuş.Hem fitnat-ı reyi ezkiya cu olmuşBel zirve-i cayı irtikâ (en yüksek mertebe) açlık olmuş.Çok uyumak oldu ilm û fadlı hâdimÇok uyuyan, çok yiyen olur hasta ve nadim.Hakla Hak için gündüz gece ol kâimÖlmezden ölüp sen ol gamdan kâim.Oldukça bu nefs hayy, gönüldür nâimNefs ölse, gönül bulur, hayat-ı daim.
»Ö0
KONU
:2
AZ UYUMANIN FAYDALARIDOKUZ KISIMDAN İBARETTİRKISIM : 1AZ UYUMANIN FAYDALARININ KUR’AN AYETLERİ VEHADİS-İ KUTSİ İLE BİLDİRİLMESİEy Aziz! Cenab-ı Hak lutfu ve inâyetiyle kullarını gaflettenkurtarıp huzuru İlâhisine davet etmiş ve geceleri yapılan ibadetinne derece faziletli ve kıymetli olduğunu Kur’an’ın âyetlerinde be yan buyurmuştur. Bu hususta bazı âyetler şöyledir:AYETLER:«Ve yine o takva sahipleri; Sabreden (söz ve iş sahiplerinde)doğru hareket eden. Allah’a itaat eden, Allah yolunda malını harcayan seherlerde Allah’tan mağfiret dileyen kimselerdir.»(Al-i İmran Sûresi, Ayet: 17)«Onlar ki şöyle derler, Rablan için secdeler ve kıyamlar yaparak geçirirler. (Namaz kılarlar.)». (Furkan Sûresi, Ayet: 64)«Ey elbiselerine bürünüp yatan, (Peygamber) (Namaz kılmakve ibadet etmek için) ancak bir azı müstesna olmak üzere gecekalk. Gecenin yansında, yahut bu yandan biraz eksilterek kalk.Yahut o yan nin üzerine ilâve et. Kur’an’ı da ağır ve açık olarakgüzel bir şekilde oku.» (Müzemmil Sûresi, Ayet: 1-4)«Gecenin bir kısmında uyamp, sırf sana mahsus fazla bir ibadet olmak üzere Kur’an ile gece namazı kıl. Umulur ki Rabbin, seni makam-ı Mahmuda (ahiretteki şefaat makamına) gönderecektir.» (İsra Sûresi, Ayet: 79)Zebur’da buyuruldu ki:«Kulum, beni gece karanlığında ara, çünkü beni o zaman kendine daha yakın bulursun.»
30ü
MARİFETNAME
Cenab-ı Hak (Hadis-i Kudside) buyurdu ki:«Ey İnsanoğlu! Çok uyuduğun halde nasıl olur da kalbininparlamasını istersin? Uyumayı kabrine sakla ve kalbinin nurunuuyumakta ara ve gecelerini ibadet etmekle geçir. Beni sevdiğinisöyüyen ve gece olduğu jaman da, benden yüz çeviren ve uyuyankimse yalancıdır.»KISIM: 2GECEYİ AZ UYKU İLE VE İBADETLE GEÇİRMENİNFAYDALARIEy Aziz! Rasulullah (S.A.V.) Ümmeti üzerine merhamet ve şefkatiyle geceleri kalkıp Cenab-ı Hakka ibadet ve taatte bulunmanınne derece değerli olduğunu hadislerinde beyân buyuruyor. Bu hadislerden bir kaçı şöyledir:HADİSLERPeygamberimiz buyuruyor ki:«Cenab-ı Hak, gecelerin ikinci yansında dünya semasına inerve şöyle buyurur: — Bana dua edenin duasını kabul ederim. İsteyene istediğiniveririm. İstiğfar edeni (mağfiret olmayı istiyeni) mağfiret ederim.»«Cenab-ı Hak gecenin üçüncü kısmında dünya semasına inerve: — Dua edenin duasım kabul buyurur, isteyene de istediğiniveririm.»«Benim gözlerim uyur, ancak kalbim uyumaz.»Sabah olduğu zaman uyumak, nzkı engeller ve üzüntüleri toplar.»Rasulullah S.A.V.’in müezzini Bilâl-i Habeşi Hz.’leri her geceseher vaktinde şu şiiri okurdu:Uyanınız, kalkınız ey uyuyanlarSabah, gece askerine galip geliyor.Ey uyuyan kalk, uykudan uyanYoksa gece sen’a galip geliyor.Ey uykuya dalan, sessiz uyuyanSen uyuyorsun, fakat Rabbin uyumaz.Rabbin seni huzuruna çağınyorİntikam değil, kalk sen de af dile.auı
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI HZ.
KISIM: 3AZ UYUMAK, GECE KALKMAK, KIYMETLİ UYKU,AVAMIN DÜŞTÜĞÜ GAFLET Ey Aziz! Ehlullah diyorlar kİ:Az uyku Allah-u Teâlâya teveccüh hususunda dikkatli davranmaktır. Çünkü halkın uykusu gaflet etmek ve kendinden geçmektir. Gaflet gönülün karanlıklar içinde kalmasıdır. Marifet isteyenkimseye gece uykusu yasaktır. Marifeti isteyen daima ayakta durur.Arif kulun uykusu, müşahede etmek ve murakabede bulunmak, ruhlar ile buluşmak, sevilenlerle birleşmek, özenenlere kavuşmaktır. Gece uyanıklık aşıklar için bir nimettir. Uyku elemlerdenuzak kalmak, gece uyanıklığı iki hayattan biridir. Midenin açlığı ü
e
uykusuzluk gönülün dirilik ve canlılığıdır. İbadetlerin esası geceibadeti, saadetin alâmeti de gece yansından sonraki uyanıklıktır.Geceyi Allah’ı zikir ve anmakla geçirmek iyi ve has kullannibadet, taat ve âdetidir. Şevh ehli ve aşıkların işlerinin esası geceAllah'ı zikretmek ve uyumamaktır. Velilerin yolu, asfıyanın işi gece uyanık olmak ve Allah'ı zikretmektir.Gece uyanıklığı, insanlar için ganimet, ebdaller için fırsat, haskullar için bahar çeşmesi, Allah’a yakın kullar için bahçe ve ârif-lerin hediyesi, kâmillerin hâzinesidir.MANZUMEÇün gelir şeb (gece) vakt-i halvetgâh olurKıble-i uşşak vech-i mâh olur.Hâbı koy mehtâb iken ey mehperestMâhdan âgah ona yoldaş olurUyku bahnnda kamu halk olsa LâUykusuzlar vakti İllallah olur.Aşık eder arzu gece halvetinKim ona gece vuslat-ı nagâh (âniden) olur.Dâne-i can cism ile çûn samandırCism uyursa da nesi bi kâh olur.Gece indirir çû sultan tahtınaCümle söz Hakkı ol dem külâh olur.
362
MARÎFETNAME
KISIM : 4GECE KALKMANIN FAYDA VE FAZİLETLERİEy Aziz! Ehlullah diyorlar ki:Saadet ve selâmetimizin sermayesi, insanlardan uzak kalmamız, dost ile birlikte olmamız hep gecelerdedir. Gece, âşıkların dertarkadaşı, âriflerin sırdaşıdır.Gece âşıkların derdine dert katar. Kâmillere parlak bir gündüz olur. Güneşi kalp semasına indirir ki o güneş her gece doğar,fakat ne yazık ki insanlar uyku denizine batar. Her muradın hasılolma saati seherdir. O mübarek saatte kör gibi uyumak çok bü yük kayıptır. Saadet ehli o saatte uyanık olur. Aşıklar seher vaktiuyumazlar. Arifler de geceleyin gönülün uzağına gitmezler. O saatte rahmet kapıları açılır. O saatte uyanık olanın ruhu büyük birzevk ve ferahlık duyar.MANZUMEAşk ehlinin gözü bidâr (uyanık) olur seher vaktiGönül ehlinin canı sırlarla dolar seher vaktiGönül şehri yabancı olmadan tenhadır geceBezm-i can bi zahmet-i agyâr olur seher vakti.Dû kalp uyku içre gafil devlet-i bidârdanArif-i âgâha devlet yâr olur seher vaktiHakkın ihsân kapısının fethini istersen sanaDil kapısını beklemek hoş kâr olur seher vaktiOl ki yemek içmek olur işi gece gündüz hemânUyku lazımdır ona hasta olur seher vakti.Hakkı bidâr ol, seher vaktinde tenbel olmaUyumak, insana ayb u ar olur seher vakti.Hz. Ebu Bekir R.A. her gece yatsı namazından sonra ev halkıyla 1-2 saat kadar sohbette bulunur, sonra ev halkım yatırır, kendiside kalkar yeniden abdest alır iki rek’at nafile namaz kılardı. Sonrahuşû ve huzur içerisinde seccadesinin üzerine oturur, murakabeyedalardı. Bu haline sabaha kadar bir saat kalana kadar devam ederdi. Nihayet başını yukarıya kaldırarak öyle bir ah çekerdi ki mübarek ağzından çıkan nur etrafı aydınlatır ve hatta duvardaki çamura karıştırılan samanlar bile görünürdü.Sonra kalkar teheccüd namazını kılar ve onun peşine de 3 rek’-atlık vitir namazını kılar, sonra da aile fertlerini kaldırırdı. Sabahau3
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKİ HZ.
olunca da
sünnetini evde kılar, farzını edâ etmek üzere de
camiye
giderdi.Adamın
biri bir câriye almış, yatsı namazını müteakip cariye
İle yalnız
kalınca ona hitap etmesiyle aralarında başlıyan konuşma
şöyle devam
etmiş:
Adam:
— Yatağı sar da yatalım.
Cariye:
— Ey Efendi senin bir Mevlân var mıdır?
Adam:
— Evet, vardır.
Cariye:
— Sen Mevlân geceleri uyur mu?
Adam:
— Hayır, o hayy ve kayyumdur, asla uyumaz.Cariye: — Sen hiç bir zaman uyumıyan Mevlânın huzurunda yatıpuyumaktan utanmıyor musun?Carlyenin bu sözleri efendisini çok etkiledi. Gece ibadetini adethaline
getirdi
ve bütün hayatı boyunca yatakta yatmadı. Bu ha
liyle veliler
derecesine ulaştı. Zira velilerin yoluna giren üç hasletikendisine adet etmelidir.1 — Çok acıkınca az yemek,2 — Çok uykusu geldiğinde az uyumak,3 — Lüzumu halinde konuşmak ve konuştuğu zaman da az,konuşmak.KISIM: 5
UYKUNUN YERİLMİŞ
VE FAZLASININ ZARARLI OLMASIEy Aziz! Ehlullah diyorlar ki:Gaflet uykusu mezmûm (yerilmiş) ve kötü olup bedene tembellik, uyuşukluk verir, uğursuzluk getirir. Çünkü uyku organlaratembellik verdiği gibi ömrü de kısaltır.Cenab-ı Hak buyuruyor ki:«Allahu zül celâl, geceleyin (sizin histerinizi bütünüyle alarak)sizi ölü
gibi
yapar.» (En’am Sûresi, Ayet: 60),Bu ayette uykunun ölümün kardeşi olduğu bildirilmektedir.Haktan uzak olan hasret ehlinden olur. Uyku onlar için bir musi
364
MARİFETNAME
bettir. Arif kul ise Hakkın huzurunda olduğundan
uyku onun için
bir lezzet, zevk ve Hakka dönüştür.Kişiyi huzurdan uzaklaştıran gaflet haktan usakiaşmak vesonsuz bir pişmanlık duymaktır. Arifin hayatı muhabbet, zevkiHakkın huzurunda olmaktır.Allah’ı sevmenin üç âlâmeti vardir:
1
— Gece uyanık durup ibadet ve taatte bulunmak,
2
— Güzel konuşmak,
3
— Allah’ı hamdetmek ve ona senada bulunmaktır.Bu gösteriyor ki bütün geceyi uyku ile geçirmek Allah’tan yüzçevirmek ve manen vebal altmda kalmaktır. Eğer uyku iyi bir şeyolsaydı Cennette de olurdu, halbuki Cennette uyku yoktur. Uykuiyice bastırmadan yatmak ya da uyumak doğru olmaz. Çünkü kemâl derecesine onunla ulaşılmaz.KISIM : 6AZ UYKU KALBE CİLADIR, BASİRET EHLİNİN GÖZÜNESÜRMEDİREy Aziz Ehlullah diyorlar ki:Gayüret ve mücahade olmadan müşâhade olmaz. Çünkü mü-câhade etmiyenin müşâhade (görme) si olmaz ve gönül gözü açılmaz. Kim müşahade ederse onun için müşahade .hazır olur. Mü-cahede eden müşahadeyi istese de istemese de bulur. Bundan mü-şahadeye erene kadar mücahedeye dvam etmnin gerekli olduğumeydana çıkıyor.Kim mücahedeyi isterse aç kalarak gece uykusuz kalmayadevam eder. Marifeti isteyen kimse az uyumakla ve aç kalmaklabedenindeki faydasız ve gereksiz maddeleri atar. Vücudu hafifler.Allah’ı zikrederek gönlü açılır. Uykuda rahata ermesi gibi uyanıkile uyku arasındaki halinde hem Melekût hem de perzâh âleminiseyreder. Bu hali onu hem saadete hem de huzura erdirir.Marifet ehli uykusunu ve rahatmı terkeder. Gecenin sessizliğiiçinde âlemin sırlarını seyreder. Orta derecede olan uyku bedenefayda verir. Fazlası zanrdır.MANZUMESulh ve salâh oldu bu kavgayı şebOldu çû sahra bize deryâyı şeb.
.365
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI HZ.
İstemez uykuyu kaçar gaflettenEylese bu göze temâşâyı şeb.Çok dil-i pur nur ve nice can-ı p&kOldu kamu bende-i meylâyı şeb.Gündüz oluı gerçibu sevdayı kârBaşka safâdır dile sevdâyı şeb.Bağladı şeb (gece) eli iş cevherindenHak eder subha elek ihyây-ı şeb.KISIM : 7UYKUNUN SIRLARI VE FAYDALARIEy Aziz! Ehlullah diyorlar ki:İnsan ruhu yüksek (ulvi) âlemden bayağı âleme gelirken yabancı gelmiştir. O hayvani nefsin işlerini görmekle ve onun menfaatlerini temin etmekle ve zararlarım savuşturmakla uğraşır. Beden uyuyunca ulvi ruh kendi âlemine döner ki bu gidişten iki faydatemin eder.1 — Bu dünyamn her türlü dert ve meşakkatinden tamamen,kurtulur. Bedene ait işleri görmek zorunda kalmaz. O ulvi âlemderuhlarla görüşür, tanışır, zevke ve huzura erer. Esas vatanındames’ud ve bahtiyâr olur.2 — Ruh kendi yüksek vatanına vannca akl-ı evvelden gizlisırlardan birçok şeyler öğrenir ki bu husus şahadet âleminde birçok misallerle açığa çıkmıştır. Rüya tabiri sim odur ki geçen hadise ve İşleri hatırlatan ve gelecekteki işlerin müjdelenmesi sadıkrüyalar sayesinde bilinmiştir. Uyuyan kimsenin ruhu Berzâh âlemini geçerek külli ruhla karşılaşırsa arada vasıta olmadan ilhamalır ve uyku Ue uyanıklığın arası halindeki gibi düşünme ve mü-kâşefe deryasına dalar. Beden uyuduğunda ruh ondan kurtulur.Bu âlemde ya da başka âlemlerde gezer ve kendisinin geldiği âlemigörerek oradan geldiğini bilir. Zaten öldükten sonra da oraya girmeyecek midir?Artık bir daha bu bayağı ve sufU dünyaya bağlanmaz. Kendisinin yüksek makam ve vatanını sever. Oraya dönmek ve orayavarmak için gayrete girer ve murakabeye başlar. Mücahedeye girerek müşahedeye erişir. Marifetullah (Allah'ı tanıma ve bilme)derecesine yükseUr. Bu hali onun Allah'ın sevgisine kavuşmasınısağlar. Uyuduğunda ya da öldüğünde Berzah âleminde kalmaz.Melekût âlemine yükselir.
300
MARİFETNAME
Kâmillerden bir zat kendisini ziyarete gelenlerin fazlalığı sebebiyle darlandığı zaman onlara: — Ey benim kıymetli dostlarım. Bana bir saat kadar müsaade edin de birliğe varayım, dedi. Sonra da hırkasmı başına çekeruyurdu. Çünkü kalp gözü açık olan kâmillerin sadece bedenleriuyur, ruhlan uyumaz, kendi âlemleri olan ruhlar âlemine döner.Cenab-ı Hakkın huzurunda huşû içinde bekler. Başlangıcı ve sonuolan kulll akla gider.MANZUMEDidesin yumdu bu cihanda o canAçkı hüsni nikâbmı cananEvet canan yüzüne, can gözünüAçamaz yummayan cihan gözünü.Yüce canında buldu canmıYine tahtında gördü sultanı.KISIM: 8UYKUNUN HAKİKATİ, HALKIN RUHLARININ BERZAHTAKALMASI, KAMİLLERİN RUHLARININ DAMELEKUTA ÇIKMASINasıl uyuruz? Gıdaların rutubeti kalp damarlarına gevşeklikvirdiği ve mideden çıkan gıda buharı kalp ile beyin arasına perdeolduğu ve kalbin beyin üzerindeki tasarrufunu engellediği, duyuorganlarının hareketsiz kaldığı, karaciğerin damarlan ile birliktebedenin bütün organlarını beslediği zaman uyuruz ki bu uykuhali bundan ibarettir. Her insanda mutlaka husule gelir. Gıdalarve rutubet uykuyu gerektirir. Çok su içtikten sonra ağır uyku basmasının sebebi budur.Eğer uyuyanın kalbi nefsine bağlı olursa kemâlini elde etme ye yönelmez ve Berzâh âleminde hapsolur. Rüya ve bozuk hayâllerden İbaret kalır.Eğer uyuyanın kalbi nefsine bağlı değil ise Berzâh âlemini geçerek huzura erer ve o kalp asla uyumaz. Beden uyuşa bile kalbinuyanık hali devam eder. Bu yöneliş ve yükselişten bir an bile uzak-
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI HZ.
laşmaz. Bu uykunun sükûnet yani hareketsizlik ve gaflet hali olduğunu, kalbin nefse bağlı olmaksızın uyunan ruhani uykununise hazreti mevlânın huzuru olduğunu bildiriyor. Cahil ve gafilinuykusu, yani dünyaya bağlanış, ârifin uykusu ise esas vatanınadönüştür.Halkın uykusu hakdan uzaklaşmak, kâmillerin uykusu ise Allah’a tam yöneliştir. Noksan olanların uykusu boşuna vakit geçirmek, kâmilin uykusu ise tam taat ve ibadettir.Kâmillerden bir zat tekkelerden birine on gün müddetle misâ-fir olmuş, bu müddet zarfında çok yemiş, çok uyumuş ve çok konuşmuş. Müritler onun kâmile yakıştıramadıktan bu halini şeyhlerine bildirmiş ve hakkında şikâyetçi olmuşlar. Şeyhleri ise o kâmilzatı yanına çağırarak: — Velilerin yolu az uyku, az yemek ve az konuşmaktır. Siz bu yasaklan çiğniyor ve tekkedekilere külfet oluyorsunuz, demiş. Kendisine söylenenlerden hayret ve dehşete düşen kâmil zat: — Eğr benden şikâyetçi olan müritler marifet ehlinden olmalardı, beni sana şikâyet etmez bilâkis bana teşekkür ederlerdi. Çünkü ben yerken yemek değil nur yiyorum. Uyurken kalben uyumu yor huzura gidiyorum. Konuştuklarım boş şeyler değil, hikmeti ihtiva eden şeylerdir, diye cevap verir. Onun bu sözlerinden son derece müteessir olan şeyh ondan özür diler ve kâmil zatın tekkedekalmasını sağlar sonra kendisi de onun müridi olur.Kâmil zatın verdiği işaretlerle günlerce aç kaldı, günlerce uyumadı. Günlerce konuşmadı. Bu hâl kendisinin de hikmet nurunuve mevlânın huzurunu bulmasına kadar devam etti.Kâmil olmıyanlar için durum hiç de öyle değildir. Çünkü onlar çok yer ve çok uyurlarsa hem dünyalarım hem de ahiretlerinikaybeder. Hem maddi hem de manevi büyük zararlara uğrarlar.MANZUMENim-i şeb (gece yansı) aşk eyledi dilden yana pek fazlaÇok itaat etti dedi, âşıksan eyle uykuyu az.Biz seninle geceler ta sabaha dek söz söylerizSen ayağım eylemişsin yatak içinde dırâz (uzun).Gündüzün gaflettesin, bizden dahi şeb hâbdaYâ ne vakit eylersin ey âşık bize tatlı niyâz.Sen bizi öyle unuttun ki sanki sen nâzBir daha dönmiyeceksin aslına, gel etme.Yan gecede kalk, ağla derdimle teveccüh et bana Tâ seni cezbeyleyen kısa ola râh-ı dırâz.
368
MARİFETNAME
Uyku gaflettir, ölüm kardeşi olma aşkla yaşarâzDinle her şeb sözlerin ma’lumun olsun cümle.Hazır ol her dem demimden bir hayât-ı tâze bulGece Hakkı, hâbı az et, uykuyu az et, hâbı az.KISIM: 9UYANIR HALİN KISIMLARI, HAL VE MAKAMLARIEy Aziz! Ehlullah diyorlar ki:Gece az uyumayı temin etmek ancak az yemekle mümkünolur. Çünkü midede gıda olmayınca insanın uykusu gelmez.Uyanık hâl ikiye ayrılır:1 — Gözle uyanıklık,2 — Kalple uyanıklık.Kalben uyamk olmak müşahedeyi tâlep için kişinin gaflettenuyanması kendine gelmesi, ahiretini düşünebilmesidir.Gözle uyanıklık ise müşahede talebinde bulunmak ve bu isteğin kalpteki devamlılığını sağlamaktır. Bu Allah’ın kişiyi muvaffak yılmasıyla olur. Çünkü genellikle gözün uykuya dalmasıyla kalbin çalışması da batıl olur. Göz uyuşa da gönül uyanık kalsa veamelini uyamk haldeki gibi devam ettirse bu müşahede hali evvelki uykusuzluk halinin sonucudur. Böyle bir uykusuzluk kalp amelinin devamlı olması gibi bir fayda sağlar. Bu, ruhun Allah katındaki gizli yüksek derecelere çıkmasıdır. Tarikate yeni girenlerdekiuykusuzluk hali zamanı boşa geçirmemek ve kıymetlendirmektir.Vaktiyle bir hükümdarın hizmetçisi vardı. Hizmetçi kendisine: — Ben seni seviyorum, sana aşıkım diye ilân-ı aşk eylermiş.Merhametli bir kalbe sahip olan hükümdar hizmetçisini bir odayakoydu ve:l» «pr Sen beni burada bekle ben gece yansından sonra senin yanına gelirim dedi. Sonra da odanın kapısını kapayıp gitti. Gece yansı olunca verdiği sözü tutarak hizmetçisinin bulunduğu odayagitti. Girdiğinde kendisine aşık olduğunu söyliyen ve ekmeğe kulolan hizmetçiyi uyur halde buldu. Sonra onun eteğinden bir par-,ça kesti ve cebine de ceviz ve kuru üzüm doldurdu. Sabahleyin hizmetçi kalkınca bakar ki bir de ne görsün? Kendisi miskin miskinuyurken hükümdar gelmiş eteğini kesmiş ve ceblerini de ceviz v.s.gibi şeyler doldurmuş, sonra da çıkıp gitmiş:
JSSSSİS^^'
S
——
---------------
-
--------
ımiıs ve ondan sonra bütün
Hizmetçi
üyud^una
Çok P^ ta
^^fonun üns ve hu
hayatı boyunca
te^îjttını
terketti. »u
370
KONU:3AZ KONUŞMANIN FAYDALARIALTI KISIMDAN İBARETTİRKISIM : 1KUR’AN’A VE HADİSLERE GÖRE AZ KONUŞMAKEy Aziz! Cenab-ı Hak kullarına inayet eylemiş ve az konuşmanın büyüklerin adeti, işlerin düzene konulması, huzur ve selâmetkazamlması olduğunu bildirmiştir. Bu hususla ilgili olarak bazıayet ve hadislerin yazılması lüzumu hasıl oldu.AYETLER :Cenab-ı Hak buyuruyor ki:«Mümin kullarına söyle ki, kâfirlere en güzel söz ne ise,onusöylesinler. Çünkü şeytan aralarına fesat sokar.»(İsra Sûresi, Ayet: 53)«Rahmanın o kullan ki, onlar yeryüzünde vakar ve tevazu ile yürürler, cahiller kendilerine (hoşa gitmeyecek) laflar attığı zaman «selâm» derler.» (Furkan Sûresi, Ayet: 63)«Onlar ki yalan yere şahitlik yapmazlar, faydasız birşey konuşana rastladıklaıı zaman bulaşmadan yüz çevirip iyi bir şekildegeçerler.» (Furkan Sûresi, Ayet: 72)«Onlar bo şlaf işittikleri vakit ondan yüz çevirirler; «Bizim işlediğimiz bize, sizin işledikleriniz sizedir. Size selâm olsun, bilgisizlerle ilgilenmesiz,» derler. (Kasas Sûresi, Ayet: 55)«Ey iman edenler! Bir kavim diğer bir kavimle alay etmesin.Olabilir ki alay edilenler (Allah ıkatında) kendilerinden daha ha yırlıdır. Kadınlarda başka kadınlarla alay etmesinler. Belki alayedilen kadınlar öbürlerinden (alay edenlerden, Allah katında) da*
371
ERZURUMLU İBRAHİM JIAKKI HZ.
ha hayırlıdır. Birbirinizi ayıplamayın, birbirinizi kötü lâkaplarlaçağırmayın. İmandan sonra yoldan çıkmış olmak ne kötü bir addır!Kim tövbe etmezse, işte onlar zalimlerdir.»(Hucıırat Sûresi, Ayet: IX)«Şimdi kendinizi temize çıkarmayın. Çünkü o, Allah'dan korkmanın kim olduğunu çok iyi bilendir.» (Necm Sûresi, Ayet: 32)
r
«Ey iman edenler! Çok zanda bulunmaktan sakının. Zira zan-nın bir kısmı suçtur. Birbirinizin nyıp ve kusurlarını araştırmayın.Kimse kimseyi (Arkasından) çekiştirmesin. Sizden biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? Ondan tiksinirsiniz. Allah’tankorkun, şüphesiz Allah tevbelerini kabul edendir, çok merhametlidir.» (Hucurat Sûresi, Ayet: 12)«O halde sakın öksüze kötü muamele etme.Ve sakın senden birşey isteyeni azarlama.Sadece Rabbınm (sana verdiği peygamberlik) nimetini (insanlara) anlat.» (Duha Sûresi, Ayet: 9, 10, 11)Cenab-ı Hak (Hadisi Kudside) buyuruyor ki:Ey İnsanoğlu! Eğer kalbine kesâvet çökmüş ise, bedeninde
hastalık
var ise, rızkında mahrumiyet var ise, o zaman bil ki senmâlâyani, boş sözler söylemişsindir.Ey İnsanoğlu! Çok konuşarak nasıl hikmeti istersin. Hikmetikalben ve lisanen (dil) susmak suretiyle ara.Ey İnsanoğlu! Başkalarını asla gıybet etme, çünkü kim gıybeti terkederse onun sır ve muhabbeti zahir olur (açığa çıkar) derecesi yükselir.Ey İnsanoğlu! Dilin doğru olmazsa dinin de doğru olmaz. Kalbin doğnı olmazsa dilin de doğru olmaz. Benden haya etmediğinmüddetçe de kalbin doğru olmaz.»Rasulullah SA.V. de az konuşmanın günahlardan korunmayı,gayeye vasıl olmayı, esrar ve muhabbeti temine sebep olduğunubüdirmiştir. Onun bu husustaki hadislerinden birkaçı şöyledir:HADİSLER:Peygamberimiz buyuruyor ki:«İmanın selâmete ermesi dilini tutmasındadır.»«Ya hayır söyle yahut sukut et.»«Dilin cirmi (yani cisim olarak büyüklüğü) diğer uzuvlardanküçük, fakat cürmü (işlediği ve gördüğü işler) hepsinden büyüktür.«Sükut eden kimse her belâdan kurtulur.»«Yalan söyleyen zarara uğrar.»
372
MARİFETNAME
«Yalan imandan uzaklaşmaktır. Yalanın en şiddetlisi de baş*kasına iftira etmektir.»«Gıybet; sözlerin en kötüsü olup, islâmda zinadan daha şiddetlidir.»«Mü’miıı ta’n etmez, la netlemez ve lıayâdan mahrum (hayasız) olmaz. İnsanları bir kusuruyla ayıplayan kimse kendisi de ohataya düşmedikçe ölmez.»«Güzel söz sadaka, gülümseme de husenedir.»«Yemek yedirmek, gcccyi ibâdet ederek geçirmek ve güzel konuşmak Allah’ın nzasmı kazanmaya vsile olur.»«Çok gülmek kişinin kalbini öldürür.»«Mü’min’i yüzüne karşı övmen onu kılıçla kesmendir.»«Kişi dilini muhafaza etmeden imanım koruyamaz. Allah içindünyada zindanda hapsedilmeye dilden daha layık birşey yoktur.»«Allah’ın zikrinden başka sözleri çok konuşma zira kalbin karanı*, kalp kararınca da Ilak’dan uzaklaşır ve ona isyan eder.»«Biz peygamberler, insanlarla akıllan kadar konuşmakla em-rolündük.»«İnsanlara akıllannm ermiyeceği birşey söylersen, bu söz çoğu için fitne olur. Öyle ise o sözü söyleme!»«Sırn açığa vurmak haramdır. Başkalanmn gizli tuttuklan
şeyleri
açığa vuran mel’ûn yani ayıplanmıştır.»«Birisi başkasına bir söz söylese o söz söylenende emânet olur.Onu kimseye söylemesin. Seçkinlerin kalpleri sırların mezandır.»Hz. Ebu Bekir R.A. ağzında bir taş bulundurur ve gereksiz yere konuşmaktan sakınırdı. Luzum edince taşı ağzından çıkanr vesonra konuşurdu. — Benim başıma türlü belâlar açan ve kötü cefalar salan budildir, der ve yakınlarının bu hususa dikkat etmelerini tavsiyeederdi.Hz. Ali R.A. diyor ki:«Size Ebû Kasım Hz.’lerinin (yani Rasulullah S.A.V.’in) mübarek ağzından duyduğum sırları söyliyecek olsam benim yanımdançıkar ve: — Ali gerçekten yalancıdır, böyle sözü kim işitmiştir? dersiniz.»Cenab-ı Hak Kur’an’ın da kişinin bilmediği şeye düşman olduğunu bildirerek bu hususa işaret ediyor.
373
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI HZ.
KISIM: 2AZ SÖZÜN GÜNAHTAN KORUNMASI, İZZETİ VE İHTİRAMIEy Aziz! Ehlullah diyorlar ki:Eımmnımıg susmaz zamanıdır. Eve kapanmak ve evde durmakzamanıdır. İnsanda önemi büyük iki organ vardır ki bunlar birikalp biri de dildir. Her ne kadar konuşmak bir kerâmet ise de hertürlü belâdan kurtulmak için de susmak şarttır. İnsanın terazisidildir. Dil, sakınması, sahibine büyük zararlar veren bir arslan gibidir. Az sukut ve kişi için kâr ve vakar elbisesini giymektir.Ey İnsani Konuşmadığın müddetçe sözüne hakim olursun. Ko-nıtsfrğun zaman ise ona mahkûm olursun. Az konuşan ayıplanmaz,kınanmaktan kurtulur. Sukutu çok olan kimsenin kusur ve ayıplan gizlenir ve susan kimse bütün insanlar tarafından sevilir. Gıybet eden ve insanlar arasmda laf taşıyarak koğuculuk yapan kimseye ise bütün insanlar kızar. Fazla söz ar, sukut izzet ve emniyettir. Dilin birçok tehlikeleri olduğu gibi kalbin sukutu da kişiyi marifet ehlinden yapar.Bir misal Ue benzetme yapacak olursak dişler taş, dil çakmak,söz ateş, konuşan ahmak, dinleyen de pamuk dükkânı ya da baruthanedir. Bu durumda ateşe ya da pamuğa çakmağı çakandandaha büyük divâne olabilir mi?Belâyı getiren üç şey vardır ki bunlar:1 — Ciddiyetten uzak konuşmak,2 — Şakalaşmak,3 — Boş ve saçma sözler söylemektir.Başkalarım gıybet eden, çekiştiren ve insanlar arasmda koğuculuk yapmanın cezası çok şiddetli olur. Bunları yapmak inşamhem insanlardan hem de haktan uzaklaştırır. Çok konuşmak dost-,luğu ve sevgiyi zedeler, sahibini alçak düşürür. Gereksiz yere ko-.nuşmak kişinin noksan ve ayıplarım ortaya dökmesine sebep olur.Çok konuşma her bakımdan kötü bir şey olup gönüllerdekidüşmanlıklan tahrik eder. Acı söz söyliyenden bütün sevdiği vedostlan kaçar ve ondan nefret ederler. Arkadaşını ve yakınlarımgıybet rezilliktir.Akıllı kimse hiç bir zaman tartışmaya ve münakaşaya girmez.Kem (kötü) sözde sahibine iyi sözde sahibine aittir. Sözde belagat,sukutta da selâmet vardır.Şaka heybeti gideren bir âfet, başa kakmak, yani minnet et-
374
MARİFETNAME
inek de cömertliği yok eden felâkettir.Ey İnsanoğlu! Konuşursan doğru konuş, söz verirsen de dur. Tatlı konuşmak, yumuşak davranmak insanlara bir ikram, çokselâm da insanların sevgisini kazanmaya vesiledir. Güzel. konuşmayı nefsi için adet haline getirmeni kişinin maksada ermesinevesiledir. Dil doğru söylerse kurtulan sahibi olur. Fazla söz kulağıbıktırır. Çokça sukut sahibini vakarlı ve ağır başlı yapar. Fazlagülmek ise sahibini hafif meşreb kılar. Fazla şaka cahilliğin alâmeti olup töhmeti celbeder. Çok gülmek kalbi öldürür.Boşuna çok konuşmak kişinin cahilliğine alâmettir. Fazla sözde mânâ noksan olur. Sukut akim süsü bilgisizliğin perdesidir.Ey İnsan! Konuştuğunda güzel konuş, insanlara karşı müte-
bessim
ol, asla yalan konuşma, kendini küçük düşürme. Dili güzelolanın kalbi de güzel olur. Çok gülenin ve çok şaka yapanın akimdaillet olur.Sözü tatlı olanı sev, çok gülme, gülersen kalbin ölür. Çok yalan söyliyenin doğru konuşması az olur. Doğru söyliyenin cemâliartacağı gib iaz konuşanın da günahı az olur. Gıybet eden uğursuz, söz taşıyan yerilmiş olur. Boş sözler söyliyen faydalı olanlarından uzak olur. Ciddi konuşmayan kıymet ve değerini kaybeder.İnsanlardan şikâyetçi olan Hak’tan da şikâyetçi olmuş olur ki,şükredici bir kul olamaz. Gizli ayıpları ve kusurları araştıran kimsekalpler de kendisine sevgi bulamaz. Kendini öven kimse kendinikesmiştir. Kendini hakir gören selâmet bulur. Sükût etmek suretiyle kurtulan, söyliyerek nimete nail olana benzer. Kişinin doğrusözlü yumuşak huylu ve güzel hâli onun ikbâline ve sonunun ha yırlı olacağma alâmettir.Esasta dil insanın düşmanı olmasına rağmen insan dili sayesinde insandır. Cevabı kötü sözlerle olan sonunda pişman olur.Akıllı kimse cahile karşı iyi muamele etmelidir. Doktor hastasınanasıl davranırsa akıllı da cahile öyle davranmalıdır.Boş konuşmaları, dedikoduyu, laf taşımayı bırakan gönül hoşluğunun ne demek olduğunun idrakine vanr. Sukut, zinet, yalanise çirkinliktir. Saymakla bitmeyecek kadar çok faydası olan susmanın en küçük faydası sermayenin selâmetle olmasıdır. Ruhunmahvı dildedir. Sırrını kendin sakla, zira eğer sır saklanacak birşeyse başkasına nasıl emânet edilir? Sırrını başkasına söyliyen rahat bulmaz, sırrını başkasına söyliyen ise rahat yüzü görmez.Sırrı ifşamn sonu pişmanlık duymaktır. Dosttan bir şey kıskanılmaz fakat sır da söylenilmez.
375
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI HZ.
MANZUMEAçma sim ki zûr olmıyasın senSıkıntı ve derde y&r olmayasın sen.
Sırrım sakla
ki başın selâmet bula
Sim
söyliyen ise melâmet bula.Nice sular var ki gelir dile geleNice canlar vardır ağıza gele.Devlet yolunda kim ki gence irerSaklamazsa hebar sence irer.Hak olan halkı âşikârAvlayam der iken şikâr olmaz.KISIM: 3DİLİ, VAKİTLERİ, AMEL VE HALLERİ, HAYATI KORUMAKSIRLARI GİZLEMEK, AFETLERDEN KORUMAKAmel ve
ilimlerin
üstünü, Allah’ın hikmeti sükût etmektir. Dilkonuşsa gönül sükût eder. Dil susarsa gönül söyler. Söz gümüşolursa sükût altın olur. Çok konuşan pişman olur. Sükût eder kurtulur. Sükût konuşmaktan vaz geçmektir. Kalbin sükûtu tartışma yı ve itirazı terketmektir.Sükût mü’min için öyle bir güzel vasıftır ki onunla ahiretinikorur. Dil susunca basiret gözü açılır, akıl artar ve serbestler.Ey İnsan! Dillini tut, çünkü onun isyanı diğer organların is yanından daha şiddetlidir. Diğer organların selâmetini istiyorsandilini tut.Haberde geldi ki: «İnsanoğlu sabahladığı zaman bütün uzuvlardile hitap ederek: — Allah için doğru ol. Çünkü eğer sen doğru olursan bizler dedoğru oluruz. Eğer sen eğri olursan bizler de eğri oluruz,» derler.Bu demektir ki dil insan bedenindeki organlara iyi ya da kötü yönde tesiri vardır.Cenab-ı Hak (Hadis-i Kudside) buyuruyor ki:«Ey İnsanoğlu! Kalbinde sertlik, vücudunda zayıflık, rızkında
noksanlık
hissedersen, bil ki sen faydasız şeyler konuştun. Düştü
ğün bu belâlar da
o sözlerin sebebiyledir.»DUİ korumak demek aynı zamanda vaktinde korunmasıdır.Çünkü insan çoğu zaman ciddi olarak değil de sırf vakit öldürmekiçin konuşur.
370
MARİFETNAME
Dili muhafaza aynı zamanda
amelleri muhafaza da vardır,
çünkü gafilin çok konuşması onu mutlaka gıybet
etmeye sürük
ler. O zaman da iyi amelleri düşmanlarının
olur.
Ariflerden bir zat diyor ki:«Eğer gıybet etseydim annemi gıybet eder iyi amellerimin
ona
gitmesini isterdim.»Dili muhafaza aynı zamanda halleri korumaktır. Çünkü dü*marifet hâzinesini açan anahtardır. Çok konuşunca kişinin gön
-j
lünden hikmet cevherleri gider.Dili muhafazada aym zamanda dünyamn belâ ve musibetlerinden selâmet bulmak vardır.Denilir ki:«İnşam darıltıp kıracak sözleri söyleme. Çünkü dil açılıncaonun bozgunculuğu çevreye dağılır. Dil avım bekliyen aslana benzer, sukut ondan emin olmaktır.»Dili muhafaza aym zamanda ahiret afetlerinden korunmadır.
Peygamberimiz buyuruyor ki:
«İnşam Cehennem ateşine yüzü koyun şey ancak
onun dilidir.»
Dili muhafaza iki dünyada kurtuluşa ermektir. Dili muhafaza marifet ehlinin sermayesi ruh ve gönülün sarsılmayan kalesidir.Lokman Hekim Hz. Davud’un yanına geldi ve sert demir veçeliklerin o nur elinde yumuşak mum haline geldiğini ve Hz. Davud’un ondan halkalar yaptığım görünce hayretler içinde kalmışve bu yapılan halkaların ne işe yarıyacağım sormayı istemiş, fakat kalbinin hikmet ionu sormasını engellemiştir.Cenab-ı Hakkın halifesi, mucizesini tamamladıktan sonra yaptığı zırhı giydi ve: — Bu insana savaşta kale vazifesi gören bir zırhtır, deyinceHz. Lokman: — Bu benim sana sormayışıma ne dersin? diye sormuş, bununüzerine Hz. Davud şu cevabı vermiş: — Sükut herkesin bilemediği ve yapanının az olduğu bir hikmettir.Bütün bu misaller gösteriyor ki, sükût etmek hem kalp hemde ruh için çok güzel bir meziyettir.Denildi ki:Sırrın esirindir, söylersen sen onun esiri olursun.»RUBAİLERSöz var ki, o halk içinde olmuş destftnSöz var ki ağız içinde olmuş pinhân
377
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI HZ.
Gizli sözü dilde sakla hiç etme ıyân Ta kalmayasın nedâmet içre nâlânSofra üzerinde kanun etme şeb’anHıfz eyle dilini, çûn görürsün yarânBeş vakti kıl, kalb huzuru ile ey cânYolda yoluna bak, boşuna eyleme seyrân.
KISIM: 4
AZ KONUŞMANIN İZZET, İKBAL, MAL VE HALLERİKORUMAYA SEBEP OLUŞUEy Aziz! Ehlullah diyorlar ki:Dilini altını
saklar gibi sakla ki kalbin üzüntüye maruz kal-
mg.^n Dilini sen
dudakların arasında hapset ki seni zindana atan
o olmasın.
Konuşmam kısar, susmanı çoğaltırsan, tabii ki selâme
te erersin.
İnsan dilinin altmda saklıdır. Dile gelen her şey konu
şulur. Bunun için
de kişi ne bulursa dilinden bulur.
Boş konuşmak konuşan
için bir noksanlık alâmetidir. Nice dil
ler vardır ki sahibine
düşmanlıktan başka bir fayda temin etmez.
Meclis emânet olup
orada konuşulanlan dışarda konuşmak meclise
ihanettir,
insanın kurtuluşu dilüni hapsetmesine bağlıdır. Evvelâ
iyice düşünmek,
ondan sonra konuşmak gereklidir. Gafilin kalbi
dilinde, akilimin
dili de kalbinde olur. Doğru konuşta selâmet^
eresin. Ganimeti
bulasın. Batılı konuşma, sus ki zararından koru:
nasın.
Bütün insanlar tülleri sebebiyle hesaba çekilirler. Sırn tutmakher murada erişmeye sebeptir.Gecenin birinde bir bülbül gönül haliyle gül bahçesinde ah ve
feryâd ile
bir şahine haykırarak: — İkimiz de kuşuz. Fakat sen sultanın elinde, ben ise dikenlibir bahçesinde bulunuyorum. Sen kekliklerin kalbim ve böbreklerim yer, her türlü kuşu avlar ve dilediğim alırsın. Sultan katındabüyük bir kıymet ve değerin var. Aynı zamanda kuşların da sultanısın. Fakat ben her gece ahu figan ile sabahlara kadar feryâdeder gül tomurcuklarının açümasım beklerim. Ben uyumadan gülaçılmaz. Uyuyup uyandığım zaman gülün açıldığını görürüm. Onunaçıldığını görmek bana kısmet olmaz. Böylece muradımı alamam.Beni blzâr eden eleme garkeden dikenli güller içinde ağlar dururum. Kanlar yutar, yüreğini dağlarım der. Bunun üzerine şahin
37ü
MARİFETNAME
bülbüle bir cevap verir ki akıllan durdurur. Şahin şöyle der: — Evet ben günde bin tane murad alıyorum. Fakat onlardanhiç birini söyliyemiyorum. Ama sen bir murad almadığın haldebin söylüyorsun. Senin ah etmen ve muradına erememen bundandır.Hayırlı söz, kelimeleri az mânâları çok olandır. Sukut konuşmaktan daha baliğdir. Nice sözler var ki ok gibidir. Bir çok kimselerin helâkine sebep olan uzuv dildir. Nimetlerin fazlasını gideren sözler olup dilin kaynamasından doğan zarar, ayağın kaymasından doğacak zarardan çok daha fazladır. Dil yarası kılıç yarasından daha şiddetlidir.Senin selâmetini sağlayan sukut, sem pişman eden sözden elbette ki daha hayırlıdır. îmanın esası dilin muhafazası ndadır. Çokkonuşmak kalpteki Allah’ın nurunu giderir. Kalp kafânr ve katılaşır. Dilini tutabilen, kalbim Allah'ın zikrine adayan, Allah’a şükreden kullara müjdeler olsun.Hakkı bahs etme o zât-ı paktanHayrete dal, vazgeç şu konuşmaktan.Dillini koruyan nefsine ikram ettiği gibi sımm saklamayı bilen de ruhuna hürmet etmiş olur. Ariflerin göğsü sırların hâzinesi?dir. Cahilin sukutu cahilliğim gizlemek için bir örtüdür.Karısına ya da hizmetçisine sırrım söyleyen onlara kul köleolur. Sırrını başkalarına söyleyen kimse kendini azaba maruz bırakır. Fakirliğini insanlara söyliyen kimse kıymet ve haysiyetinikaybeder. Sırrını sakla fakat malmı kısma, malınla insanlara cömert davran. Sırrına cimri olan çelil, malına cimri olan zelü olur.Sırrını saklamayan ve başkalarına söyliyen gafil ve ahmaktır. Kendini bilmeyenler için de kişinin kendim zelil etmesi ve küçük düşürmesi kadar acaip bir şey olur mu?BEYT:Hem an sır sakla olsun başm selâmetKi kalbi temiz, sırlarla dolu olandır.Sırn bilmeyen ve önemim kavramıyana sır perdesini açma.Soranların bütün sorularım cevaplandırma. Kimseyi ayıplayarakve azarlıyarak hitabetme, aksi halde sen de ondan karşılığım du yarsın. Cahile aklının ermiyeceği şeyi sakır söyleme, zira sem yalanlar. Sonra unutma ki hikmetin senin üzerinde hakkı vardır.Ehli olmıyandan hakkı koru. Zayi olmasma ancak böyle mani ola*bilirsin.
379
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI HZ.
Haberde geldi ki:İnciyi
köpeklerin ağzına vermeyin, cevherleri domuzların boy
nuna asmayın.
Çünkü hikmetin değeri inciden de cevherden de
fazladır.
Hikmet inkâr eden ise domuz ve köpekten daha aşağıdır.
Sözün
gümüş İse sükûtun altındır.KISIM : 5SUKUT ETMENİN KALP VE AIIVAL-İ RUHU KORUMASI,MARİFET EHLİNİN DÜNYAYI TERK EDİŞİEy Aziz! Ehlullah diyorlar ki:Arifin gönlünde gaybın sırları keşfolunur, mânâ güzelliklerigörünecek olursa, sakın o esrarı başkalarına söylemesin. O temizmânâları mahremi olmıyan dost ve yabancılara bildirmesin. Buhâl velilerin hikmetidir. Onu ehil olmıyan düşmanlarına söylemesin. Hikmet velinin dostudur. Ona zulmetmesin. Hikmeti ehlinesaklamaktan kaçınsın, eğer hikmeti ehlinden saklıyacak olursa onlara zulmetmiş ve vebâl altına girmiş olur.Meselâ, bir sultan kendi maiyetindeki ağalardan birine kendi,cariyelerinden güzel bir kız verse verdiği ağaya da: — Sakın onu başkaları görmesin ve senin olduğunu da bilmesinler. Onu odanda muhafaza altma al, gece gündüz onunla hoşsohbetler yap ve böylece hoşça vakit geçir, dese sultanın bu sıkıtenbihinden sonra o âşık kendisi için büyük bir nimet olan güzelikoluna takıp pazara getirse, yüzünü açsa ve onu mahrem olmıyankimselere gösterip namus ve şerefi ile oynasa, kendisine emânetedilen mahrem sözleri onlara söylese bu onun şahsiyetine uygundüşer mi?Eğer o adam böyle kalabalık yapar da sırlarını başkalarınasöylerse, o zaman kendisiyle beraber olan güzel bir daha onunevine gelir, ona bağlanır ve ona iltifat eder mi? Çarşı pazarda gördüğü kimselere de meyletmez. Gider sultana olanları anlatır ve oadamdan şikâyet eder. Sultan da kendisine verilen amenete ihaneteden, aşağılık eden adamı yanından kovar ve dilberi de onun şerrinden kurtarır.Allah-u Zül Celâl de aynı şekilde seçilmiş kullarına verdiği bazı nimetleri avamından olan kullarına yasaklamıştır. Çünkü onlar da hikmeti kaldıracak basiret ve liyakat olmadığını biliyor. Budemektir ki kim hikmet hâzinesini bulursa onun kıymetini bilsin,
MARİFETNAME
onu korusun ve kendi canından daha aziz bilsin.Allah tarafından seçilen kullar ile avam bu hususta ayn tutulmuştur. Çünkü, avamın değişmelerinden meydana gelen düş-manlıktan, mü’minlerin seçilmişlerinin dikkatli olmalan ve sakın-malan emrolunmuştur.Cen&b-ı Hak buyuruyor ki:«Ey iman edenler; şüphesiz hanımlanmzdan, evlâtlanmzdanbir kısmı, (sizi ibâdetten alıkoymak, emirlerinize karşı gelmekle)size bir nevi düşmandır. Onlardan sakının.»(Tegabun Sûresi, Ayet: 14)
Bu ayette avamın havassa olan düşmanlığına
işaret vardır.
Bu demektir ki hakim-i ilahi seçilmişlerin söz
ve kelimelerinden
birini halktan, kendinden, çocuklarından, malından, mülk
ve şe
refinden birine vermiş olsa o kul bu hikmete
aykın iş yapar ve
kendi ölümünü hazırlamış olur. Çünkü hikmete layık
seçilmişlerin
hikmeti dinin özünü teşkil eder. Avamın aklı ise dünyamn
kabuğu
durumundadır. Bu durumda dünyamn özünü teşkil eden
havassın
hikmetlerinden, dünyamn kabuğu durumundaki
avama anlatmak,
ziyandan ve gafletten başka bir şey değildir.
Çünkü dünya dine
zıttır.
İslâm büyüklerinden Hz. Ebu Hüreyre diyor ki:.
«Ben Rasulullah S.A.V.’den aldığım iki ilim var. O ilimin birini insanlara söyledim. Eğer öbürünü de söyleyecek olsam beninıboynumu vururlar.»Bu sebepledir ki Cüneyd-i Bağdadi müridlerden birine
sitem
ile şöyle dedi: — Biz tevhid ilmim, sandıklara gizlemiştik.
Fakat sen onu
âleme açıkladın. Ağızda saklanan sözü halka haber
verdin. Fitne
yi uyardın.Hakimlerden birine mektupla gönülün hallerinden soruldu. Oda cevaben:«Soranı bilsem cevabım ona göre olur,» dedi.Havvas (seçilmiş) m irşâd yoluna girenlere
olan nasihatleri
vardır ki o da şöyledir:Alçak gönüllülük ederek size bir kimse gelir
ve her emrinize
muhalefet etmeden yerine getirir, size her şyi ile
tslim olursa, si
zin kelime-i tevhidi telkin etmenizi sizden alırsa, sizin için
her şe
yinden geçer ve her şeyini size bırakırsa, sizin için
çoluk çocuğu
381
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI HZ.
nun sözünü
bile etmekten kaçınırsa, kısaca marifet için gerekli bü
tün şartlan
yerine getirir ve hiçbir işinde kusur etmezse o kimse
nin bütün
işlerini görünüz. Size bir kanş gelene siz: — «Kim bizden olursa biz de ondanız, diyerek bir kanş gicy.niz. Böyle yapmazsanız emanete ihanet edeceğinizden Hakkın huzurundan kovulursunuz.Seçilmiş kulların hikmetlerinden bir kelime ya da sırrı, dün
yayı
seven, velileri inkâr eden ahlâksız ve hayasız casuslar olanmünafıklara söylemek onlara verilen kuvvet demektir. Çünkü velilerin hikmetinin açığa vurulması yasaktır. Havassın sırrının avama söylenmesi doğru olmaz ve onu söyliyenin sözüne de güvenilmez.MANZUMEElâ ey cân-ı pür sevdâ ki, aşk olmuş sana me’vaHitâb-ı müstebabm bil, hazer kıl, etme hiç ifşa.Eğer bir cevher aldınsa muhit-i aşktan, zinhârAnı cân içre hıfz et söyleme bir kimseye.Sözün sünnetle şer olsun, bulunsa âkıl-ı âgâhHadis-i aşkı sermed sur bulursun mest-i nâpervâde.O kim doymuş ve sâkindir bu cism-i tenk-i muzlimO dil mülkünde seyr etsin ki dildir gülşen-i zibâ,Bu tenden Adem û Havvâ begayet ruşen olVeli mânâda akl ve nefs-i küldür Adem ve Havva.O kim nefsiyle kalmıştır, enânlyetle dolmuşturO ehl-i resm-i âdettir, ona söz kalmamış asla.Hadisi aşk emanettir, ânı ifşa ihanettirNe bilsin gâfil-i hodbin kelâm-ı âşık-ı mevlâ.Gönülden hikmeti nâ ehle izhâr eyleyen zâlimKalır mahrum o hikmetten dik muzlim olur a’ma,Rumûz-ı aşkı tasrih eyleyen neftundur Ey HakkıDenilmiş hoş kelâm; el âşıkın yetvî vel: yervâ(Aşıklar açtır asla doymazlar)KISIM: 6SUSMANIN KISIMLARI NELERDİR? HAL VE MAKAM NEDİR?MARİFET EHLİNİN HALLERİ RUMUZ İLE NASIL BİLİNİR?Ey Aziz Ehlullah diyorlar ki:
Sukut
geceyi uyamk geçirmenin sonucudur. Çünkü geceyi iba
MARİFETNAME
det ve taatle geçiren kimsenin konuşma isteği olmaz.Sukut ikiye ayrılır:
1
— Dil ile susmak,2 — Kap ile susmak,Dil ile sukut masivayı konuşmaktan tamamen uzak durmaktır. Kalp ile susmak ise kalbten Allah’ın dışındaki her şeyi çıkarmaktır. Dili susan fakat kalbi konuşan kimsenin günahı az olurve kendisi de rahatta olur. Hem dil ve hem de kalbi susan kimse
ise
sırrını temizlemiş halde Allah'ına kavuşur. Kalbi sukut edenfakat dili konuşan kimse söylediklerinde hikmeti söyler.Hem dili hem de kalbi konuşan kimsenin bedeni şeytan ülkesi kendisi de onun maskarası olur. Dilin sukut etmesi tarikate gidenlerin kaynakları olup onun mensuplan iyi kullardandır. Kalbinsusması müşahede ehline mahsus bir sıfattır ki onlar Allah’a yakın olan mukarreblerdir. Susmanın din yoluna yeni girenlere etkisi âfetlerden korunmasıdır. Muharreblerde ki hâli ise RabbınınÜns hitabına muhatab olmaktır. Demek oluyor ki hallerden birinenail olanın susması onun Allah’tan başka kimseyle konuşmamasıdemektir.Kalbten Allah’ın dışındaki şeyleri (masivayı) giderdikten sonra Mevlâ ile konuşmaya geçilir ki bu mukarreb makamıdır.' Eğer insanın kalbinde masivâ olursa susamaz. Mukarreb derecesine ulaşan kendisi sağlam, söyledikleri de doğru olur. O Hakkı
1
'söyler, doğrudur.Masiva konuşmak hatta doğru konşmak ise susmanın sonucudur. Masivayı konuşmak her bakımdan zarardır.Susmanın makamı vahyin türleriyle olanıdır. Susmanın diğerbir vasfı da Marefe fullah’a götürmesidir. Marifet ehli, kalp hallerini asla sözlerle söylemez, işaretlerle söyler ve yazarlar. Böyle yapmaları halkın o yazı ve İşaretlerin ne mânâya geldiğini anlamamaları içindir. Çünkü eğer halkm anlıyacağı şekilde söyleselerhalk onlar hakkında kötü düşünür ve «bu adam sapıttı,» derler.BEYT Bilenin sözü orda, gönle hatâ değildirGönül ehlini duysan, deme hata etmiştir.Marifet ehlinden olanlar kitaplarının bu işe ehil olmıyan vekendini bilmeyen gafil ve cahillerin o işaret ve ibarelerle marifetehlinden olacakları iddiasında bulunacaklarım tahmin etmiş veferasetleriyle bunu sezmişlerdir.* Marifet ehli, bu yolun kapanma-
Sttt
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI HZ.
ması,
daima açık kalması ve kendilerinden sonra da bu yola gir.
inek
isteyenlerin bulunması ve bunların irşâd edilmesi ve dünyada kendilerinden sonra da vekillerin bulunması niyeti ve gayesiile bu hususta bir çok kitaplar yazmış, istilahlannı inciler gibi dizmişlerdir. Ona aşina olanlar dizilen incilerden nasiplerini alır, dün ya meydanında kalmaz, gönüle girer ve ruh deryasına dalarlarÇünkü, hiçbir ilmin esas ve istilahlan o ilimlerle meşgul olan alimlerden duyulup öğrenilmeden bilinemez. Fakat marifet ilmi böyledeğildir. Marifet yolunun yolcuları bu marifet yolunun özel işaret ve deyimlerini gönül ehlinden öğrenmeden onun hasıl ettiğizevki ve lezzeti tamamen duymuşlardır, öyle ki sanki o kitaplarıkendileri yazmış ve istilahlan kendileri vazetmişlerdir.Mürşid-i kâmil olunca nâyâb (bulunmaz)Sana mürşid yeter şimdi kitap.Gönül hallerini işaretlerle yazmıyan marifet sahiplerinin söyledikleri sözlerin bir çoğunu halk anlamaz. Bunun için de onlara kâfir ve zındık gibi sözleri yakıştmr, ondan el çeker ve onlarınmuhabbetlerinden yoksun kalır ve kitaplarından da istifade yoluna gitmemişlerdir.Halk bilmiyor ki onlar imân nurunu bulan, hak ile batılı birbirinden ayıran, kendilerini bildikleri gibi mevlâlarını da bilen,Hak aşkının şarabıyla dolan ve onun hararetinden yanan Hakaşıklandır.Cahiller marifet ehlinden olanları bazen inkâr etmişler bazende kabul etmişlerdir. Gerek inkârda ve gerekse kabulde kimbilirne büyük hikmetler ve surlar vardır? Gönül ehli bu sır ve hikmetlerden haberdardır.Arifin muhabbet ve hikmetin sırlanndan cahillere söz açmasıve söylemesi asla doğru olmaz. O hikmeti muhibbine söyleyebilir.Bu muhibbi o derece samimi olmalı ki ârif kendi kolunu bozduğunda onun kolundan da kan çıksın. Bu derece bir muhabbet ancakkendi ilmi, irfanı, ruh ve gönül halleri ile zevk ve cezbesinden meydana gelir. Kalp ilmi hâl ilmidir, kalbe dolması Allah’ı zikretmekleolur.Akli ilimlerin olluşu ise öğrenmekle ve Allah’ı tekerrürle meydana gelir.
384
KONU:4İNSANLARDAN UZLET ETMENİN FAYDALARIDOKUZ KISIMDAN İBARETTİRKISIM : 1VE HADİSLERLE HADİS-İ KUTSİ İLE UZLET(İNSANLARDAN UZAK YAŞAMAK)Ey Aziz! Cenab-ı Hak kullarına inayet etmiş, insanlardan uzlet etmenin kişiye daimi bir huzur kemin edeceğini bildirmiştir.Bu hususta bazı ayetleri yazmak lüzumu hasıl oldu.AYETLER :Cenab-ı Hak buyuruyor ki:«Ey iman edenler, siz kendinizi doğru yola getirmeye bakın.Kendiniz düzeltip doğru yolu bulduktan sonra sapanlar size zararvermez.» (Maide Sûresi, Ayet: 105)«Onun için yüzlerine vurmaktan vazgeç ve Allah’a güvenipdayan. Allah vekil olarak yeter.» (Nisa Sûresi, Ayet: 81)«Habibim sen «o kitabı Allah indindi.» de. Sonra onlan bırak,batakta oynaya dursunlar.» (En’am Sûresi, Ayet: 91)«Bir de zalimlere meyletmeyin, sonra size ateş dokunur. (Cehenneme atılırsınız.) Allah’tan başka yardımcınız da yoktur. Sonra O’ndan da yardım göremezsiniz.» (Hud Sûresi, Ayet: 113) >«(Birbirlerine şöyle demişlerdi): Madem ki siz onlarla ve Al*lahtan başka tapmakta olduklan putlardan aynldınız, o halde
ma
ğaraya çekilin ki, Rabbınız size rahmetinden genişlik versin, işinizde de size bir kolaylık hazırlasın.» (El-Kefh Sûresi, Ayet: 16)«Sabah, akşam Allah’ın nzasını dileyerek, Rablanna dua edenlerle beraber candan sabret. Dünya hayatının süsünü arzu edip degözlerini onlardan (Rablanna dua edenlerden) ayırma. Bizi
an-
3ttS
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI HZ.
mayı
kendisine unutturduğumuz ve işinde haddini aşıp hevesleri,
ne
uymuş kimseye uyma.» (El-Kahf Sûresi, Ayet: 28)«Onun için Rabbına kavuşmayı uman kimse yararlı işler yap.
sın ve
Rabbma, ibadette hiç bir kimseyi ortak tutmasın.»(El-Kehf Sûresi, Ayet: 110)«Sizi ve Allah’tan başka taptıklarınızı bırakıp çekiliyorum.
Rabbıma
dua ederim.» (Meryem Sûresi, Ayet: 48)«Yoksa onlann çoğuna, hakikaten söz dinlerler, yahut akılla,nırlar mı
Kanıyorsun?
Onlar ancak dört ayaklı hayvanlar gibidir.Belki daha da sapık yolludurlar.» (Furkan Sûresi, Ayet: 44)«Bu yüzden Ey Habibim, Sen bizi, zikretmekten yüz çevirenle*re ve dünya hayatından başka bir şey istemeyenlere bakma.»(Necm Sûresi, Ayet: 29)«Ey iman edenler! Haberiniz olsun ki, hanımlarınızdan, evlât-lannızdnn bir kısmı, (sizi ibadetten abkoymak, emirlerinize uy.ma maki») size bir nevi düşmandır. O halde onlardan sakının.»(Tegâbun Sûresi, Ayet: 14)Cenab-ı Hak (Hadis-i Kudside buyuruyor ki:«Ey İnsanoğlu, kabre konulacağı zaman yaklaştığı halde hâlâinsanlarla ülfet etmenin yollarını arayan insana şaşarım.»Ey İnsanoğlu! İnsanlara ışık vermek için kendini yakan mumgibi olma.Ey İnsanoğlu! İnsanlar günahın kokusunu alabilselerdi seninletısla oturmazlardı. Ben (ayıplan) örten Settâr ve Halimim.Ey İnsanoğlu! İnsanlar, senin günahlanndan benim haberimolduğu 1 tadar haberleri olsaydı seninle asla konuşmazlardı. Ben isegünahlan affedici Gâfûr ve Rahîm’im.HADİSLERRasulullah S.A.V. insanlara afetin yine insanlardan geldiğinihadislerinde haber vermiştir.Peygamberimiz buyuruyor ki:«İm anlara kötülük yine insanlardan gelir.»«Koyun, mü’mlnin hayırlı malıdır. Çünkü onu dağlarda veovalarda otlatır ve böylece dinindeki fitnelerden (insanların kötülüklerinden) emin olur.»«Devlet adamlanyla oturan fitneye düşer.»«Alimler devlet adamlarına kanşmaz ve dünyaya girmezlerse,
onlan kutlar
için gönderilen emin elçiler olurlar. Devlet adamla-
386
MARİFETNAME
nyia oturup kalkarlarsa onlardan uzak durun. Çünkü onlar hain
elçiler olmuşlardır.»«Zalime zulmüne yardımcı olacak bir söz söyleyen kimseye Al-lah o zâlimi musallat eder.»«Benden sonra birtakım hakimler gelecektir. Onlann kapısına
gider de yalanlarını doğrular ve zulümlerine yardımcı olursa o
kimse benden değildir.»«Başkanlığı seven kimse felâha eremez. Hükümet olmak istl
yen rahat bulamaz.»«Cahil kendisinin düşmanıdır. Böyle olunca başkasına nasıl
arkadaş olabilir?»«Akıllı düşman ahmak dosttan daha iyidir.»«Kadınlar, şeytanın hayalleridir. Erkekler için can belâsıdır.
Kadın eğri kaburga kemiğinden yaratılmış cahildir.»«Kadınlar ekseriyetle cahil ve gafildir. Kadınlann akıl ve din-leri (erkeklere nisbetle) noksandır.
KISIM : 2UZLET ALLAH’A YAKINLIK OLUP TAM HUZURAKAVUŞMAYA GÖTÜRÜREy Aziz! Ehlullah diyorlar ki:İnsanlardan uzak duran Allah’a akınlaşmış olur. İnsanlara yabancı olan Allah’a dost olur. Melekût âlemi ile muttali olmakancak insanlardan uzaklaşmakla mümkün olur. İnsanlardan uzak yaşamak (uzlet) akıllıların adetidir. İnsanlardan ümidini kesmekonlara yalvarmaktan daha hayırlıdır.Rahat etmek, gezmekte, selâmet yalmz kalmaktadır. İnsanlardan ayrı yaşamanın meyvesi Allah ile Ünsiyet peydah etmektir.Dünyayı tanıyan ondan uzaklaşır yaklaşmaz. İnsanları bilen deonlara karışmaz yalnız yaşar. İnsanlardan uzak yaşayan huzuruve saadeti bulur. İnsanlara karışan onların Rabbına ulaşamaz.İnsanlardan uzaklaşanlara ne mutlu! Kendi kalbi İle meşgulolana ne mutlu! İnsanlarla birlikte olmak afet fazlaca görüşmekise sıkıntı ve mihnettir.Ahmaktan uzak dur. Onunla sohbet seni üzer, onun muvafakati delâlet, muhalefet etmesiise rezalet olur. Ahmak’ın insanlığından sakın, zira onun sana hayrı dokunmaz. Fayda yerine zarar
ve
rir. Zıddıyla ülfet edenin ayıbı meydana çıkar. Cahille
sohbet, sı-
387
ERZURUMLU İBRAHİM
HAKKI HZ.
kıntı ve azabdan başka
birşey değildir. Akılsıza
arkadaş olmaktan
sakın, yalancıya ve haine güvenme.Akıllı, alim,
Allah’tan korkan
(muttaki) ve zekilere arkadaş
ol. Allah
katında günah sayılan şeylerde kullara
itaat sahih olmaz.
Kadınlarla
çok
beraber
ve
yalnız kalanın
gönlünde muhabbet kal-
maz. Kadın sokması zarar
vermiyen yılana
benzer. Kadın şerli
dir. Ona olan ihtiyacınız ise
daha şerlidir. Kadın daima hileye hiz-
met edeceğinden ondan
korunmak lâzımdır. Mahremi olmayan ka-
dına bakmaktan kendini
koruyan kimse kalbinde imanın tad ve
lezzetini duyar.
MANZUME
Eğer vasl-ı
dildan
istersen ey dil
Hemen gayn terk eyle ol
aşka mâil.
Sana aşıktır
şehper-i
arş
pervâz
Anı etme
şehvetle âlûde
kil Senin zirve-i evc-i izzet
yerindir
Niçin eyledin merkez-i haki menzil
Kemâlİt vehmi vû
haJât
hissi.O vuslattan
olmuş sana
cümle hâil.O
bir posttur kim
oldu hılt
u hundur
Anı canmı sandın
ki
verdin anâ dil.
Bulursun derununda sen
aşkı dâim
Ki olmuş cemâli
kamu
hüsne
şâmil.
Bilirsin
ki aşk
aynası
olmuş âdem
Oiizeller cemâline
durmuş mukâbil.
Her âyineden lutf ve
kahrın görürsün
Tanırsın cihanda O’dur sâh-ı âdil.KISIM: 3UZLET BÜYÜKLERİN ADETİDİR, DAİMİ LEZZET
VE
TAM HUZUR HALİDİREy
Aziz!
Ehlullah diyorlar ki:Uzlet hem ibadet hem de selâmettir. İnsanlara bakmak afetbakmamak rahatlıktır. Bakmıyan rahatı bulur. İnsanlar ile otur-mıyan Hakkın dostu olur. Dünya ehli ateş gibidir. Azından istifade edilir, fakat fazlası zarardır. Cahillerle sohbet etmek ruha azab
388
MARİFETNAME
İçinde bırakır. Ahmak arkadaş yılan gibidir. Kişinin insanlarla tin-siyet peydah etmek kişinin iflas etmesinin alâmetidir. Çünkü onlarla münasebet kurmak vesveseyi arttırır. Hileleri çoğaltır. İnsanlardan uzak duran onların kötülüklerinden emin olur. İnsanları bilen onlara güvenmez. Bildiklerini başkalarına söylemez.İhtiyacım insanlara bildiren mahrum ve rezil olmuştur. İnsanlara muhtaç olmıyanın ise hem nzkı bol hem de kadri kıymetlidir. İnsanlardan yüz çeviren Hakkın varlığı ile bir şeye ihtiyaçduymaz. İnsanlardan uzaklaşan hak ile ünsiyet eder. Dünya ehline karşı rezil olan takva elbisesini atar. Kendisinden, insanlardanutanan kimse Allah’tan da haya etmiş olur.Ey İnsanoğlu! Dünyaya bağlananlarla görüşme, münasebetinikes, işlerine karışma. Dostuna düşman olana sen de gitme. Ona kıymet verme, dostunu gücendirme. Devlet adamlarının kapısına gitme. Gidersen dalkavukluk yapma. İnsanlara yaklaşırken kendiniateşe yaklaştırıyorsun kabul et. Onlardan haddinden fazla uzaklaşma. Kıymetini bilen, insanların arasına girmez. Hakkın ünsiye-tini bulanın insanlara işi düşer mi?Gönül ehli olanlar her ne kadar beden ve dilleriyle insanlara yakın olsalar da kalp ve ahlâkları itibariyle herkesten uzaktır.İbrahim İbni Edhem’e: — Neden insanlarla ünsiyet peydah etmiyorsun? diye sormuşlar. O bu soruya şu cevabı vermiş: — Benden büyük olanların büyüklenmesinden, küçüklerlaakılsızlığından, yaşıtlarımın kıskançlığından kaçtım. O zamandanbu zamana kadar da kalbim rahattır. Artık başım ağrımıyor.Hileci iıısn, insan şekline giren şeytan, genç te ise bir çeşithayvandır. Çok karısı olanın ayıplan da çok olur.KISIM : 5UZLETİN ALLAH’A İTAATE GÖTÜRMESİ, HUZURVERMESİ, S1DK VE İHLASA, SEÇİLMİŞLERİNMERTEBESİNE GÖTÜRMESİ y Aziz! Ehlullah diyorlar ki:Allah’ı bilmek ve tanımak isteyen kimsenin dünya ehlinden yani insanlardan uzak yaşaması gerekir. Böyle yaparsa insanlaronun yükselmesini engelliyemezler. O da her geçen gün biraz dahaAllah’a yaklaşmış olur. Onlarla vakit geçirmesin ve halini, namu
380
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI HZ.
sunu onlara bildirmesin. Kapılarına giderek onlardan birşey istemesin. Onlara dalkavukluk, yağcılık yapmasın. Tartışma ve münakaşalı konuşmalara girmesin.Eğer bu saydıklarımızı yaparsa insanların kendisini görmesini istemelerini istemez ki bu da onun hak nazarından düşmemesini temin eder. Artık o ne marifetten ne de muhabbetten mahrumolmaz. Çünkü o bilir ki, heKan için bedeninin bütün zerrelerinimurakabeeden ve kendisine şah damarından daha yakın olan Allah’ın kendisini görmesini düşünmeyip de, kendisinden çok uzakolan aciz bir kulun kendisini görmesini istemek cehalet ve gafletin ta kendisidir. Bu hal ancak zarar verenlere yakışır.Bu demektir ki kendisine insanlar içinde bir mevki isteyen kimse Allah katında bir mertebeye eremez.Denildi ki:«Halkın rızasına sevinen kimse, hakkın rızasından uzak kalır.»Çünkü insanların övgüsü tıpkı bir hava dalgasına benzer.Ağızlarından çıktığı andan itibaren kısa zamanda havaya karışarak kaybolur. Demek ki insanların medih (övme) ve zemmi (yermesi) ni mühimseyen insan onların itikadına ve inkârına itimadeder ki bu da onun Haktan gafil olması ve hakka yüz çevirmesi demektir. Artık o cehalet ve gaflet karanlıklarında ne yapacağını şaşırır ve helak olur gider.BEYT Bu acizlikten yüz dön, bul o yüce dostuSana senden yakın olan bir ve kahredici Allah yetmezmiş.Eğer insanların avamım da seçilmişlerini de aciz bilerek cihanın yaratıcısı olan Allah’a sadık bir kul olarak yönelen bir marifettalibi kendini insanların nazarından korumak için halini gizlemeli,üstünlüğünü açığa vurmadığı gibi, insanların kendisine kıymetvermesini de beklememelidir. Hiç bir hata ve kusur etmemeye çalışır, böylece insanların inkâr ve ayıplamasına maruz kalmaz. İnsanlara karışmaz, onlarla boşuna vakit öldürmez. Onlardan uzak yaşar. Kendisine tenhâ bir yer bulur orada hakkı tefekkür ve tezekkür ile sadece cumaları ve vahit namazlarına gider. Allah’ı tanıyana ve bilene kadar bu duruma devam eder. Gayesine ulaştığızaman ise artık onun için yalnızlığın, kalabalık içinde olmanın, uzletin ve ülfetin farkı kalmaz, hepsi bir olur.
300
MARİFETNAME
Çünkü ârif kulun uzleti nefsinden çıkıp gönlüne girmesidir.Gönlünden de ruhuna, ruhundan sırrına, sırrından mevlâsına kavuşmasıdır. Böyle bir kimsenin nefsi islâmın konandır. Kalbi imanın, ruhu da irfanın yeridir. O kimse Allah’ın birliğinin sırrına konak olmuştur.
Denildi ki :
«Uzlet esasen kişinin insani sıfatlardan uzaklaşmasıdır. İnsanisıfatları bırakan kâmil gönül sahibi olur ki artık insanlarla konuşsa bile bu kendisine zarar vermez. Çünkü o görünüş itibariyle herne kadar insanlarla birlikte ise de kalben Allah’ın dışında her şeyden uzaklaşmıştır. Kâmil kul insanlar gibi giyinir, onlarla beraber yer, akılları kadar konuşur. Şeriâte muhalif olmıyan diğerâdetlerinde onlara uyarak onlarla güzel geçinir. Fakat kalbiyle herşeyden uzaklaşır ve Rabbının rızasına erer.MANZUMEEtme yılandan firâr görmiyesin ejderhaKarar eyle yerinde, hâline sabreyle hâ.Bunca ki kıldın tavâf yeryüzünü gürafHalk-ı Cihan oldu lâf, hiç bulunur mu vefâ.Kalbi mukallible bil, verme sivâya sebilGafil söyler kâlû kil, hazır ol eyle sefaHalk ile kaldın geri, ölüyü senden diriDiriden oldun beri, Hayy’dan utan kıl hayâBağlarsa eğer halk saf, ev gibidir her taraf Cümlesi olmuş kedef nâzır-ı tîr-ı kaza.Nefsini bilmiş habir bulmuş o, dostu naşirHalk-ı cihandır fakir, verir olandır Hüdâ.Bahr çû mevvâcdır, küllü şey emvâcıdırHep ona muhtaçtır Hakkı, sen ol aşina.KISIM: 5UZLET BÜYÜKLERİN ADETİDİR, TAM HUZUR VERİRMAKSADA ULAŞTIRIREy Aziz! Ehlullah diyorlar ki:Devrimiz insanları daima insanın kusurunu arar,
maharet ve
kabiliyetleri kıskanır, ayıp ce kusurları soruştururlar.
3Ü1
I
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI HZ.
Şeyh Câdi diyor ki:
«Allahtı zül celâl kulların ayıbını bildiği halde örter. Komşuve arkadaşları ise görmedikleri halde söylerler.»
BEYT:
Mevlâ korusun insan gaybı hileydiKimse başkalarından raha eremezdi
İbrahim b.
Edhem diyor ki:«Lübnan dağında kendilerini Allah’a adayan insanlarla sohbet ettim. Onlann hepsi bana şu vasiyette bulundular:«Dünya ehline döndüğün zaman onlara şu dört hikmet ve
nasihati
ver!
1
— Çok uyuyan kimse hayatımn bereketini bulamaz.2 — Çok konuşan kimsenin kalbi ölür.3 — İnsanlann nzasım isteyen Hakkın rızasını bulamaz.4 — Çok yemek yiyen ibadetin zevkini alamaz.»Bir kâmile sordular ki: — Neden bizimle oturmuyor ve hoş sohbette bulunmuyorsun?O şöyle cevap verdi: — Sizden bana hayat zevki gelmiyeceği gibi, benden de sizezevk ve sefâ gelmez. Ben sizinle nasıl ülfet edebilirim? Eğer sizinlebirlikte olsam bana çeşit çeşit yemekler ikram eder ve «ye!» drsi-niz. Halbuki ben bir türlü yemekten sadece beş lokma yiyin derim,siz konuş dersiniz. Halbuki ben konuşmam, sukut ederim. Siz, çalış, meşgul ol, dersiniz, ben ise her şeyi terkederim. Siz: — Gece uykusu bedenin sıhhati için gereklidir dersiniz, ben
ise:
— Uyku boşuna vakti öldürmektir, derim. Siz: — BU, dersiniz, ben ise: — Unutun, derim. Artık sizin hâliniz sizin benimki de benim
olsun.
Çünkü Cenab-ı Hak sizin kalabalık olmanızı benim de yal:mz kalmamı dilemiştir. Birliğe, yalnızlığa alışanın kalabalıkla ülfet etmesi görülmüş müdür? Bana mani olmayın da Rabbımla bir
saat olsun
beraber olayım. Ona secde edeyim ve taatte bulunayım.
Çünkü
mevlâsma bütün kalbiyle ibâdet etmiyen kimse onun kul
larına
istemeyerek de olsa kul olur. Kötülüğün hepsi kapı dışında
dır, dışan
çıkamn fitneye düşmesi de tabüdir. İnsanlarla beraber
olan birçok
rezaletleri görür. Meselâ çok güzel ve çok lezzetli olan
ekmek ve su
bir gece insan midesinde kalınca ne hale geliyor?
302
MARİFETNAME
Kur’an ehlinden olan ve namaz kılan bir erkek kadınlara biran yaklaşsa kirleneceğinden ve cenâbet olacağından yıkanması gerekir. Cima hali ise kalkan hayâ hissiyle iki edeb yerinin birleşmesidir. İnsanın soyunun özünün zayi edilmesi gönülden sevgininalınmasıdır. Eğer bu helalinden olursa bir çocuk dünyaya gelir kibu da kişi için fitneye sebep olur. Haram yoldan olursa insan içinkısa bir leke olduğu gibi hem dünyada ve hem de ahirette zarara;ziyana ve azaba uğramaktır.KISIM: 6UZLET TEFEKKÜR VE TEZEKKÜRE YARDIMCI TAMMÜTEVECCİH KILICI, ÜNS VE HUZURAKAVUŞTURUCUDUREy Aziz! Ehlullah diyorlar ki:Marifet yoluna giren kimsenin insanlardan, uzlet etmesi, uzak yaşaması iki yönden gereklidir.1 — İnsanlarla beraber olursa, onlar kendisinin zikir ve fikrine mani olurlar ve Allah’a yönelmesini zorlaştırırlar.Ariflerden bir zat diyor ki:«Bir meydanda ok atan bir gurup gördüm. Fakat bir adamonlardan ayrı oturmuştu. Onunla konuşmayı arzu ettiğimde bana: — Allah’ı zikretmenin, seninle konuşmuş olmamdan benimiçin daha hayırlı ve daha lezzetlidir, dedi. Ben: — Sen burada yalnız başına kalmışsın dediğimde: — Allah benimle beraberdir karşılığını verdi. Ben: — Bu ok atan topluluktan hangisi daha fazla atmıştır, dedim. O : — İnsanları bırakan ve Rabbi yla huzur bulan karşılığım verdi ve kalktı gitti.Bu konuşma Allah'ı tehekkür ve tezekkür eden marifet yolcusunu insanlar yolundan alıkoyar ve hatta helâke götürebilirler.Rasulullah S.A.V. uzlete çekileceği zaman ne zaman olacağımbildirmiştir. Hem o insanlara bizden daha çok öğüt veriyor ve onların dertlerini bizden daha iyi biliyordu. Onun uzlete çekilmeningerekli olduğunu beyan buyurduğu zaman gelmiş çatmıştır. O birhadislerinde şöyle buyuruyor ki:«öyle bir zaman gelir ki o zamanda insanlar sözlerinde
durmaz,
emanetlere ihanet eder, birbirlerinin düşmanı kesilirler.
İşte o za
man fitne zamanıdır.»
303
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKİ H2.
Ashâb-ı
Kirâm sordular ki: — Ya Rasulullah o zamana yetişen mümin ne yapmalıdır?ResuIullah buyurdu ki:«O mnıanft yetişen mü’minler, insanların işine karışmasın,diline dikkat ederek konuşsun. Evinde otursun, iyiliği alsın, kö
tülüğü
terketsin, yalnız kendi işleri için evinden dışan çıksın.»Selef-i Salihin bunun üzerine kendi devirlerinde dostlarımkorkuttular. Herkes kendi aile ve çocuklarına uzlette kalmayı emretti. Onların bizden daha hayırlı ve daha basiretli insanlar olduklarında şüphe yoktur. Zaman onlardan sonra düzelmemiş, bilâkis daha da kötüleşmiştir. (İbrahim Hakkı merhum kendi zamanı için böyle diyor, ya bizim yaşadığımız 20. asrı görseydi nedersi?)Hz. Ömer R.A. şöyle buyurdu:«Uzlette kötü arkadaşlardan kurtulmak vardır. Öyle ise mümkün olduğu kadar insanlarla daha az görüşmelidir. Çünkü onlardan kurtulmak çok zordur.»Kâmillerden bir zat diyor ki:«Bu zaman kişinin dilini tutacağı ve yerini insanlardan gizleyeceği zamandır. Bu zaman insanlardan aslandan kaçar gibi kaçmak gerekli olan zamandır. Bu zaman kişinin evine çekilmesi veHakkın rızasını kaçırmamaya çalışması gerektiği zamandır.»Kâmillerden bir zat diyor ki:«Allah için bu zamanda uzlet helâl olmuştur.»Bu sözleri 200 sene sonra başka kâmil bir zat duymuş ve:«Uzlet o zaman helâl olduğuna göre şimdi vacib derecesineçıkmıştır.»2 — İnsanlar marifet yolcusunun hizasına bozarlar. Çünküinsanlarla beraber olan marifet ehline gösteriş ve kibir halleri arızolabüir ki bu da onun huzurunu ve huşuunu bozar.Denildi ki:«İnsanları görmek arzusu gösterişin yaygınlaşmasıdır.»Bazı kimseler ariflerden bir zatın kapısına gitti ve ona: — Ziyaret ve bizimle görüşmekle bize ikramda bulun, dediler.Arif, gelenlere içerde cevap vererek: — Sizin arkamzdan size dua etmek, ziyaret ve görüşmekten
304
MARİFETNAME
sizin için daha hayırlıdır, size böylece ikramda bulunuruz, dedi.Çünkü o arif biliyor ki kendisini ziyarete gelenler kabul etseistemiyerek de olsa kalpde bir gösteriş ve süslenme hissi uyanır.Arkalarından dua etmek ise ihlâsa daha yakındır. Selef-i Sâlihin-den çoğu kimseler tezyin ve riya korkusuyla ziyareti ve insanlarlagörüşmeyi azaltmış ve selâmeti uzlete çekilmekte bulmuşlar veölmeyecek kadar yemekle yetinmişlerdir.Gönüle girmek ve bunun lezzeti onları huzura kavuşturmaya yetmiştir. Huzur ve Üns derecesine ulaşmakla seçkin kullardan olmuş ve sonsuza dek Hak ile birlikte kalmışlardır.MANZUMEKadr-ı fakrı bil fena ol, yar-ı sultan olma hiçCemiyyet-i hatır fakr imiş, perişan olma hiç.Halkı avlamak içindir bu güler yüz, güzel sözMadem avcı değilsin, güler söyler olma hiç. Terk-i zevk ve lezzet-i cismâni asândır veliMerd isen lezzât-ı nefsâniyyende cüyan olma hiç.Hırka vû seccade ve imame ve teşbihi koyEvham oyuncağı, şeytan aldatması olma hiç.Hıfzı zahir, mucib-i ihmâl-i batındır hemânHıfz-ı hüsn-i hulk edip cismi nigehbân olma hiç.îzzet ve rağbette olsan, çok olur hasid sanaYusuf gibi mübtelâı mekr-i ihvân olma hiç.Ger saadet mend isen, tenhaya gel halkı unutHakkı uns-i Hakkı bul, setr et, pişman olma hiç.
KISIM: 7UZLET EDEN ARİFLER İKİ SINIFTIREy Aziz! Ehlullar diyor ki:
Uzlet hususunda marifet ehli ikiye ayrılır:1 — Hikmeti söylemek ve ilmi yaymak
hususunda insanların
kendisine ihtiyaç duymadıkları ariftir. Onun haii
çok iyidir. Çün
kü onun insanlardan uzlet etmesi kendisi için
çok iyidir. Allah’ı
fikredip zikretmesi onun işlerinin en güzelidir.
Mevlânın kula ünsü
en tatlı ve lezzetli şeydir.Bu arif kendi evine çekilir. Kimse onu bilmediği
gibi o da kim-
305
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI HZ.
seyi bilmez. Fakat cumaya, cemaate ve faydalı ilmi toplantılarakatılması icap eder.2 — Bu da ilimde insanlara önder olan ve insanların kendilerine ihtiyaç duydukları kimsedir. Bu durumdaki arif insanlardanayrılmakla ve uzlete çekilmekle rahat ve afiyeti bulamaz. O insanların içinde kalır ve dini ilimlerin yayılmasına çalışır. Fakat onuninsanlarla konuşması anında kendisine önemle gerekli olan iki şey,vardır:1 — Uzun sabır ve güzel ahlâk,2 — Kendisi insanlarla birlikte iken kalben onlardan uzakolmaktır. Bu vasıfları kendinde toplayan arifle konuşan insanlarkendilerine yetecek kadar cevabı ondan alırlar. Ziyaret ederlerseherkesin durumuna göre ikram eder. Ona dil ile sataşma olursa,arif buna sükut ederek karşılık verir kendisi de mahzun olur. İnsanlar ondan uzaklaşsalar o bunu nimet bilir ve çok memnun kalır.İnsanlar hayır üzere olduklan müddetçe onlara iştirak eder.Kötülüğe saparlarsa onlardan elini çeker. Terbiye ve nasihatini tutarlarsa yumuşak ve anlayışlı olur. Kabul etmezlerse onları terke-der. Elinden gelince ziyaretlere, hastalan görmeye, davetlere icabet etmeye çalışır. Bu gibi hak ve hukuka riayet eder. Sürten onlarla, güzelce geçinir, verecekleri zahmetlere tahammül eder. Muhtaç olduğu şeyleri onlardan gizler. Yalnız kaldığı zaman ihtiyacımgidermenin yollarını arar. Onlara yapacağı yardımlardan karşılıkbeklemez, işlerini görürken asla minnet etmez, başa kakmaz. Herkese her konuda müslümana ve arife yakışacak müsamaha ve hoşgörü ile davranır. Bunu hem halk için hem de Halik için yapar.İnsanların kendisini tanımayan arife onlardan uzaklaşmasımtemin eden tedbirler şunlardır:1 — İbadet ederken bunu gece ve gündüze paylaştırır. Bütünvakitlerini ibadetle geçirmeye çalışır. Çünkü daima ibadetle meşgul olursa afetlerden kendini korumuş olur. Bu onun marifete ermek hususunda izzet, zevk ve lezzet alacağının alâmetidir. İnsanlarla beraber duran ve onlarla dostluk kuran kimse iflâs etmiş vebüyük zarara uğramıştır.Hz. Musa A.S. Cenab-ı Hak ile Tür-i Sinada buluşup ülfet ettikten sonra geriye dönünce insanlardan daima kaçar ve asla onlann içine karışmazdı. Öyle ki insanların konuşmalarını duymamak için kulaklarını parmaklarıyla kapatır. Onlardan köşe bucakkaçar, tenhalarda durur, yalnızlığı seçerdi. İnsanlardan uzak kalıp yalnız durduğunda insanların sesini merkep sesi duyuyormuşgibi bulurdu.
MARİFETNAME
2 — Tedbirlerin biri de insanlardan ümidi kesmek ve hiç birihtiyacında onlardan birşey istememektir. Bu, gösteriyor ki arifinnazarında bütün insanların azaç ve taşlardan farklı tarafı yoktur.Hattâ insanlar onun nazarında yoktur. Çünkü faydası ve zaranolamayan bir şeyin varlığı ile yokluğu arasında ne fark olabilir?BEYT :Hakkı, cem’i halktan müstağniyim billahi benAlemi yaratan varken, halk-ı zamanı neylerim.
3
— Üçüncü tedbirde insanların ahlâk ve huylanm düşünmeli ve aklına getirmelidir.Eğer arif sözünü ettiğimiz bu hususlara dikkat ve devam ederse, insanlarla konuşmayı terkeder, Hakkın dergâh-ı olan gönlünegirer. Hakkın ünsünü bulur, rahata erer ve huzura kavuşarak sevinci ve lezzeti devamlı ve kesintisiz olur. Ancak bu da muvaffaki yet ve inayet yalnız Allah’tandır. O ne güzel bir dost, o ne güzelbir arkadaştır. Çünkü Sıddîk insanlardan ne derece uzaklaşırsaHak’ka o yakınlaşır.Allah-u zül celâl bir kulunu huzuruna davet ettiği zamanonun tekrar insanlara meyletmemesi için onu insanlann eziyetlerine maruz bırakır. Artık o kul herşeyi terkeder, kalbinden Allah’tan başka herşeyi atar.MANZUMEHak Teâlâ am ki ede güzinDostluk meclisinde, eder nişin (oturur).Bendedir ona bâb-ı esbâbıBaşkasına bağlanmaz olmaz ahbâbı.O halde insanların arife verdikleri eziyet ve cefâ onun içinbir nimet, devlet ve sevinçtir. Çünkü onun insanlann eziyetinemaruz kalışı insanlardan uzaklaşıp yaratanına dönmesine sebepolur.Cenab-ı Hak kendisine seçtiği kullarına adet olarak başlangıçta velilerine insanları musallat eder. Veliler bu cefadan sonra seçilmiş (safi) kullar sınıfına yükselirler. Çünkü düşmanın sözühakkın sopasıdır. Hakkın başkasına bağlanan gönüllere o sopa ilevurur ve kendisine yüz çeviren kullarım yine kendisine çevirir vehuzuruna getirir.
307
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKİ HZ.
KISIM: 8UZLETİN KISIM VE HALLERİEy Aziz! Ehlullah diyor ki:İnsanlardan uzak kalmak (uzlet) konuşmayı azaltır. Çünküinsanlardan uzak kalan kimle konuşacak? Yalnız kaldığı için konuşmamaya mecbur olur.Uzlet iki kısımdır:1 — Müriden uzleti2 — Muhakkikin uzleti.Müridin uzleti dostların haricindekilerle konuşmamak ve görüşmemektir.Muhakkiklerin, Allah'ın dışında herkesle münasebeti kesmektir. Bu demektir ki muhakkiklerin kalbinde Allah’tan başkasına yer yoktur. Uzlet eden kimsede mutlaka 3 niyetten biri bulunur:1 — İnsanlann vereceği fitne ve zararlardan kurtulmak ni yetiyle yapılan uzlet,2 — însanlan kendinin onlara vereceği zarar ve fitneden korumak için yapılan uzlet. Bu ilkine göre daha makbul ve terciheşayandır. Çünkü ilkinde insanlar hakkında kötü zanda bulunulurken, diğerinde kişinin kendi hakkında sü-i zannı vardır. Zaten nef
:
se sü-i zanda bulunmakta elzem olan bir şeydir. Bu iyilerin (ebrâ-re) âdetlerindendir.3 — Mele’i A’lâ’dan Mevlâ ile sohbet etmeyi nefis üzerine tercih etmek ve nefsinden geçmek niyetiyle yapılan uzlet. O haldeuzletin en üstün derecesi kişinin kendi nefsinden uzlet etmesidir.Çünkü arif bu halinde Rabbi ile olan ünsiyeti nefsi üzerineolan ünsiyete tercih etmiştir. Nefsinden gönlüne giren kimse Mev-lâsım her şey üzerine tercih etmiş olur. Cenab-ı Hak. ona öyle sırlar bildirir ki bunları ancak kendisi bilir. H er ne kadar uzlet tabiîolarak susmayı gerektirirse de kalbin sukutunu gerektirmez. Çünkü uzlette olan kimsenin İllâki masivadan geçmesi şart değildir.Onun için sukut altı esastan hasıl olan bir esas üzerine bina edilmiştir.Uzlete eden kimse insanlardan yalnız kaldığı gibi kendi nefsinden de geçerek gönüle girer ve yalnız kalırsa Vahdaniyyet-i İlâ-hi’nin birliğine erer. Uzlet halleri için de en yüksek derecede olanıhalvet derecesidir. Halvet halinin sonucu arifin marifete ve birliksırlanna (e3râr-ı ehâdiyyet) vakıf olmasıdır.Uzletin hallerinden bir diğeri de kulun dünyayı tammasmı
3tm
MARİFETNAME
temin eder. Eğer insan cismâni gıdaları terketse, bütün insanlann.uyuduğu bir zamanda uyumasa da kalksa uyanık halde Allah’aibadet etse, Allah’ı zikretse, suk»t edip hem insanlardan hem dekendi nefsinden geçerse ve bu hasletler onda birlikte meydanagelse onun insanlık hali melekiyyet haline döner. Böylece kulluktan efendiliğe, gayb hali, şahâdet haline, bâtm hali zâhir hale veaklı hisse dönüşür.Artık o kul ebdâUer zümresinden mukarreler (Allah’a yakınolanlar) makamına erer. Devleti ve marifeti bulur, Allah’ın sevgisive muhabbetine ulaşır.KISIM: 9UZLETİN SONU OLAN HALVETE GİRMENİN ŞART,ESAS VE USULLERLİEy Aziz! Ehlullah diyorlar ki:Marifet yoluna giren ve bu yolda yoluna devam eden ve nihayet Mevlâlannın huzuruna gidecek olan yakîn ehli insanlardanve kendi nefsinden yaklaşmak ve halvet içinde küçük ve karanlıkbir odada oturmalıdır. Gerek bedeni ve gerekse kalbi ile insanlardan uzaklaştığı derecede Rabbma yakınlaşır.Halvete girmenin bazı rükün, usul ve şartlan vardır. Arif eğerbunlan bilirse yolunda kendisine yardımcı ve mürşidi bulmuş olur.HALVETİN ŞARTLARI: Önceden izahı yapılan iman ve itikattaki tereddüdlerini gidermek ve sağlam bir imana sahip olmaktır. Abdest ve namaza devam etmek, dünyamn zevkinden geçmektir. Gönüle dönmek, gönülün ve ruhun hakikatine ermektir. Buşartlar yerine gelmeden halvete girmek sahibi için tehlikelidir.HALVETİN RÜKÜNLERİ: Az yemek, az uyumak, az konuşmak »insanlardan uzak yaşamak suretiyle uzlete çekilmek. Allah’ınzikir ve tefekkürüne devam etmek.HALVETİN USULÜ.: İzahı sonradan yapılacak olan, tevekkül,tefviz, sabır ve nzayı kazanmaktır. Bunlar olmadan halvete girmekharam ve tehlikelidir.Halvete girmek için mutlaka bir mürşid-i kâmilin bulunmasıgerekir. Aksi halde halvet zararlı olup sahibini helâk eder. Halvetin şart rükün ve usullerini yerine getiren kimse her türlü tehlikelerden emin olur.Halvet ehli hallerin varidâtı, esrâr makamlar ve kerametlerleimtihana tabi tutulur. Halvet ehli çile çekmeyi arzuladığı zaamn
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI HZ.
kendisinin ihtiyacı olacağı insanlarla arasmda evinin kapısını kapatmalı ve onlardan uzak durarak uzlet etmelidir. Önce dışan ilealâkasını keser sonra da odasının kapısını kapatarak kendi ailefertleri ile olan alâkasını keser ve yalnız kalır. Artık yanına kimsegirmeyeceği için marifet talibi, odasında kıbleye döner, bağdaş kurar kalbinden gizlice kelime-i tevhide (La İlahe İllallah Muham-medün ResuIullah) ve «Allah» (ism-i celâl) adını zikretmeye gecegündüz ara vermeden devam eder.Dışarıya ancak cuma namazı ve cemaate katılmak için dışançıkar. Bunun haricindeki zamanlarında halvet üzere bulunmaktadır. Bozuk fikirleri atmaya çalışmalı ve böylece kendisini Allah’ınzikrinden alıkoyacak iç ve dış tesirler kesilmiş olur.Bu durumda olan kimse yemesine dikkat etsin, midenin yansını doldursun. Yani aç kalmadığı gibi tok da olmasın. Mizacımkorusun ve boş hayallere kapılmasın. Eğer kalbine varidat sebebiyle mizacında bir değişiklik olursa bunu Rabbının bir nimeti olarakbilsin. Bu sayede melekel varidattan da kendi payını alsın. Bu halin sahibi kendi kalbinde meydana gelen değişiklik ile önceki cis-mani hali arasındaki farkı bilsin ve ulaştığı manevi lezzetin değerini idrak etsin. Çünkü gelen varidat eğer meliki olursa ondan sonra kalbde ilim ve hikmet kalır. Kalb masivadan temizlenir. Beden-'de dert, elem ve hayret kalmaz.Ancak eğer gelen varidat şeytani olursa bunun arkasında bedendeki organlarda tahriş, acı ve hayret meydana gelir. Kalbdefesâd, nifak ve tembellik kalır. Bundan son derece sakınmalı vekişi Allah’ı tezekkür ve tefekküre dalmalıdır. Böyle yaparsa kalbini bu belâdan kurtanr ve rahata ulaşır. Kendisini rahata erdirenvaridata karşı çıkmamalı ve ona teslim olmalıdır. Halvete girecekolan kimsenin İnanması gereken İki şey vardır:1 — Allah’ın şeriki ve benzeri yoktur.Cenab-ı Hak buyuruyor ki:«Onun benzeri gibi birşey yoktur.»(Şûra Sûresi, Ayet: 11)Allah-u zül celâl bununla suretten munezzel olduğunu bildiriyor. Halvette olana nasıl bir suret görünür de, «Ben Allahım»derse ona «Sen Allahsın» demek ve o sureti korumaya çalışıp zikrine ve fikrine devam etmelidir.2 ■— Halveti halinde Hakkı isterken yalmzca Hakkı istemelive mâsivaya meyletmemelidlr. Eğer bütün kâinat ona hibe edilseedebini bozmadan kabul etmeli halikına dönerek zikir ve fikrini
MARİFETNAME
devam ettirsin. Çünkü Allah-u zül celâl onu melekülün acaip halleri ile imtihana tabi tutar. Kul eğer onlardan birine meylederseelindekini de kaybeder, fakat mutlu buna kavuşmaya gayret ederse her türlü istediğine nail olur. Artık o kimsenin birinin sırrınıbaşkasına söylemesi helâl olmaz. O kimse artık filanca gıybetçi,filanca içkici v.s. gibi sözlerle kendisini ya da başkalarını açığavurmaz. Ayıpları örten (settâr) adı ile vasıflansın.Eğer o adam kendine gelerek nasihat etmesini isterse ona yalnız olarak nasihat etsin. Mümkün mertebe bu hissi keşifi bırakıpRabbine olan fikir ve zikrine devam etsin! Sonra o zat hayali keşfe gider. Artık aklî mânaları hissi suretler şeklinde gprülür. Fakatkul bununla da yetinmemeli taat ve zikrine devam etmelidir. Kendisine içmesi için su ve bal verilirse içsin, hayâli keşifte kalmayıpondan da kaçsın ve Rabbi da ona bu sayede mücessedler âleminiaçsın ve kul da onunla üns peydah etsin. Zikreden zikrolunanlanifna ederse, buna müşahede ya da nevme adı verilir. Bu ikisi arasındaki fark müşahedeye şahid olamn yerinde kalarak nihayetindezevk ve lezzet olmasıdır.Nevme, sahibinde bir şey bırakmamak üzere herşeyi aıır. Bunun sonunda da uyanma, pişman olma ve mağfiret dileme vardır.Cenab-ı Hak bu kulunu imtihan için ona mülk âlemlerini verir.Eğer kul kendini bozmaz ve aym ilerlemeye devam ederse .Cenab-ıHak ona evvelâ madenlere ait esran gösterir. Eğer kul bu keşfekendini kaptırırsa onu da kaybeder, hakkın huzurundan Kovulur;ve büyük zarara uğrar. Eğer zikir ve fikrine devam ederse kendisine bitkilere ait sırlar gösterilir. Bütün çiçek, ve bitkiler kendilerini-has halleri ona anlatırlar.Madenlere ait esrar gösterildiğinde nemi ve harareti çok olan yiyecekler, bitkilere ait sırlar gösterildiği zaman isç hem ve sıcaklığı normal olan yiyecekler yemelidir. Kul eğer bu noktada da bağlanıp kalmazsa Cenab-ı Hak ona hayvanlara ait sırları da bildirir.Bütün hayvanlar ona fayda ve zararlarını lisan-ı hâl ile anlatırlarve onu selâmlarlar. Alemlerin her biri Allah’a hamd ye teşbihininasıl yaptığını ona beyan eder.. Kul bu noktada da sabit kalmazsa Cenab-ı Hak ona dirilerinhayatlarındaki sırrı bildirir. O noktada da kalmazsa Cenab-ı Haksuretlerin nasıl değiştiğini göreceği şekilde bir dolap kurulur. Bu.dolapla letafetin nasıl kesafete (yoğunluğa) kesafetin nasü letafete dönüştüğünü görür.Kul bu noktada da kalmazsa ona kıvılcımlar saçan öyle nur
401
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI HZ.
keşfolur ki o nurla örtünür ve gizlenir. Eğer zikrine devam ederseonu hiç bir şey engelliyemez.Hazretin huzuruna girme, huzurunda durma ve huzurundançıkma gibi hâllerin edebleri çeşitli yollarla bilinir. Devamlı müşahede halinde İlâhî ilimlerin gelişi ile bütün yollar ona malum olur.Kul bu noktada kalmazsa ona ince ilimler ile sadık fikirlerkeşfolur. Ruhlar alemi ile bedenler aleminde meydana gelen hadislerin oluşunun alâmet ve sebepleri ile inayet alemine seyredenİlâhi sırn bilir.Kul bu noktada kalmazsa, ona tasvir, tahsin ve tezyin alemibildirilir. Böylece akılların suretini öğrenir, sonra da kendisine ku-tubluk makamı açılır. Bundan önce keşfettiği şeylerin hepsi sala-lem olup yeri de kalp idi. Bu alem kula kcşfolunduğunda mevcu-dalin rızasını ve bedenin onların hepsine birçok kâinat sırlarımbilir. Bu durumdaki kimsenin hafızası kuvvet ehline gördüklerinibelirli rumuz ve işaretlerle bildirebilir.Daha sonra yoluna devam ederse kendisine gadab ve hamiy- yet alemi bildirilir. Onunla alemdeki gadab, hiddet, hamiyyet vedüşmanlığın kaynaklarını ve şekillerini bilir. Sonra ona gayret,hakkı açığa vurma, mezheplerin doğruları ile kullar üzerine indirilen şeriatler alemi bildirilir. Böylece kâinattaki mevcudatın sırasıile birçok sırları bilir. Her yeni keşif onu vakar sahibi yapar vedaha da yüceltir.Kul yoluna devam ederse kendisine Hayret âlemi keşfolunur.Alem-i İUiyyun olan bu mertebede kendi acizliği ile kusurlu venoksan oluşunu en iyi şekilde idrak eder. Daha sonra kendisineCennetin dereceleri keşfolunur. Bununla çeşitli nimetlerin üstünlüklerini anlar. Sonra Cehennemin derecelerini, birbiri içinde oluşlarını ve azablarm çeşitlerini görür.Kul bu keşif üzere de kalmazsa, ona müstehlike ruhları bildirilir ki, onlan hayretler içinde görür. Çünkü onlara vecd sultanıgalip gelmiştir. Onların hali kendisini davet eder. Fakat o bunarazı olmaz da yoluna devam ederse, ona kendisinden başka bir şeyigöremiyeceği bir nur keşfolunur. Bu nurun lezzeti ona öyle birvecd hali verir ki, önceleri bundan habersizdi. Bunu görünce artıkönce gördüklerini küçümser. Kendisi bu nurun aydınlığı ile lambagibi panldar.Kul, yine yoluna devam ederse ona yüzleri örtülü ve teşbihleri başka türlü olan insan suretleri görülür. Kul kendi suretinionlann içinde görür ve bulunduğu hâli takdir eder. Daha sonrahaline devam ederse kendisine Rahmanın sırları keşfolunur. Ora*
MARİFETNAME
da keşfolunan herşeyin suretini bulur. Her işaret ve alâmet ondaaçığa çıkar. Kendi mertebesinin sonunu idrak eder. Marifet veVeliliği
11
hangi derecelerini katettiğini bilir.Kul bununla da kalmaz ve haline devam ederse ona herşeyinöğreticisi ve üstadı keşfolunur. Onun eserini görür. Bununla dakalmazsa ona önce Muharrik-ı tecelli sonra da Allah-u zül celâl yüce ismi ve sıfatlarıyla tecelli eder. Arif artık bu nurun satvetiylekendinden geçer, hatta bazan bekâ alemine gider. O halden çıkınca tekrara dünyaya bağlı duyular âlemine geleceği gibi çıktığı la-hut-i âlemde de kalabilir. Bu ruhani hal ancak halvete girmekleolur. Bunun müddeti kısa olacağı gibi uzun da olabilir. Masivayıterketmesi çok önemlidir. Masivadan kurtulursa huzura erer. Halvete giren kimse eğer Allah’a tam bir sıdk ve yakîn ile yönelirsefitne ve belâlarla yolundan kalmaz. Allah’ın yardımı, inayeti vemuhabbeti ile hızla ve güvenle onun isim ve sıfatlarının tecellisimertebesine erer.Şu halde gerçek mürid olamn huzur ve ünsü bulması çabukolur. Gafiller ve huzur-ı İlâhiden kovulanlar ise insanlarla ünsi* yette kalıp nurani dereceleri elde edemezler.
RUBAİLER
Hak vâr-ı evvelidir, bu nas, sen vehmedilensinÖlülere alâka gösteren yerilensinHacetin dilesen kimseden mahrum olansınBağlarsan eğer Hak’a gönlünü o zaman mahdum olansın.Hakkı Hak ile halk arasında dahilsinHor oldun, eğer halâika nailsinMüflissin eğer bu nasdan sâil (dilenci) sinİnsanların Rabbine dil verdinse nâilsin.Ma’suk-ı mekâni olamaz hendem-i vasiDerdiyle kalır aşık bir merhemi vasi«O seninledir» der, «nerede olsan» HakKendiyle bulan onu olur mahrem-i vasi.Halkın nesi var ki, meyledersin ey gönülKendin gibi bir acizi nidersin ey gönülKes bi haber peşinden gidersin ey gönülGel Hakka ki, halkı sen nidersin ey gönülHakkın mahlûkuna şefkât et rahmet bulEblehlere hilm ve hürcet et rahat bul.Sen herkese rifk ve rağmet et rif’at bulGer edemedinse uzlet et izzet bul.
403