lanıadım. Bcıı dc ticnıcti bırakarak ibadete döndüm.IIz. Ömer R. A. diyor ki:«İbadetle ticareti benden başka biri için bir araya toplamakmümkün olsaydı, onlar önce benim için toplanırlardı. Cenabı Hakbana hem yumuşak huylu olmayı hem de kuvvet ihsan etmiştir.»Peygamberimiz buyuruyor ki :«Dünyasını seven ahiretinc ,ahirctini seven de dünyasına zarar verir. O lıalde siz baki (kalıcı) olanı fani (geçici) olana tercihediniz.»Ey İnsan!Artık düşün ve idrak et ki, bedenin dünyalık için çalışırkenkalbin onun arzusuyla dolu ptaşarken sende ibadetin ve huzuruneseri kalır mı?Bilki zühd dünyadan yüz çevirmek demektir. Bunun tersi dün yaya bağlanmaktır. Zühd insanın iradesinde olan ve olmayan di ye kısımlara ayrılır. İradeye dayanan zühd irade dışı olan zühdebir başlangıçtır. İrade dışı olan zühd insanın kalbinden dünyasevgisinin çıkması ve dünya arzusunun sönmesidir.Eğer kul kendini dünyadan uzaklaştırmayı gaye edinir de buhususta iradesiyle yapabileceğini yapar .elinde olmayan dünyalığa koşmaz ve onu kalbden istemezse iradesinin dışında olan zühde de ulaşır. Bunlar içinde en zoru da şüphesiz kalbden dünya sevgisini söküp atmaktır. Çünkü nice zâhidler vardır ki, bedenen zaili, görünüşte dünyaya soğu kve ondan kaçmakta oldukları halde kalben dünyalıkları istemekte ve dünyayı sevmektedir. Demekoluyor ki zühd nefisle yapılan büyük bir savaştır ki bu gerçek savaştan daha büyüktür.Dünyadan soğumaya sebep olan en müessir çare, dünyanıninsanı helak eden bir belâ olduğunu bilmekle olur.Ariflerden bir zat diyor ki:«Dünyanın cefâsı çok, zenginliği az, faniliği de çabuktur.Onun ortaklarının hasis olduklarını gördüğümden dünyadan
vaz
geçtim.»Bu sözleri duyan bir kâmil şöyle diyor:«Bu sözlerde dünyaya bağlılık kokusu var. Çünkü
bir kimse-
nin ayrılmasından şikâyetçi olan kimse onun yeniden
gelişini isti
yor demektir. Ortaklan kötü olduğu için bir şeyden vazgeçen
kim-
303
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKİ HZ
5e demek onu yalnız bulduğunda istiyecektir. Dünya Allah’ın düşmanıdır. Allah’ı seven onun düşmanına düşman olur.»FARSÇA MAZUMEBu şarabdan vazgeçersen bir kaç günCennet-iH uld’un şarabını bulursun.Bir iki gün çoktur, dünya yalnız bir saatDünyayı ter kedersen sen, rahata erersin.Kâmillerden bir zat dünyamn pis bir leş olduğunu ve onunsonunda bozulmaya ve yok olmaya mahkûm olduğunu söylüyor.Evet dünyamn dışı çeşitli süslerle, kokularla ve altın ve gümüşgibi kıymetli madenlerle süslü olduğundan insanlar onun dış görünüşüne aldanıyorlar. Zâhidle rdünyayı terkederek onun şerrinden emin olurlar.Esasen dünyanın haramından yüz çevirmek bütün mü’minle-rin ifa etmeleri gereken bir farzdan, helallerden vazgeçmek fazilettir. Dünyamn helâli ölü, haram da ateş gibidir. Heâlâ ancakmecburi hallerde yenir. Bunu bir misâl ile şöyle ifade edebiliriz:Bir kimse tatlı yapsa ve yaptığı tatlının bazı yerlerine öldürücü zehir koysa ve orada bulunan iki kişiden biri onun tatlıya zehir koyduğunu görse diğeri görmese sonra tatlıyı yapan kimse ikisüslü tabağa buta tlıdan koysa da onlara takdim etse, tatlıya zehir koyulduğunu gören adam bu tatlıyı yer mi? Elbette yemez.Diğeri ise tabağın güzelliğinden de hoşlanarak lezzetle tatlıyı yer.Diğeri ise onun bu hâline hayret eder. Çünkü onda öldürücü ezilirin olduğunu bilmektedir. Sonra zehir sebebiyle tatlıyı yiyen ölürgider. Gerçi dünyanın belâsı bu derece öldürücü değildir. Ancakonda da tükürük ,balgam v.s. tiksinilecek şeyler vardır. Ondakibu pislikleri gören kimse tabü ki ondan uzak durur. Yalnızca ihtiyaç duyduğu zaman ihtiyaç kadar alır.Onun bu pisliklerini göremiyenler elbette ona bağlanır veonun süslü görünüşüne aldanır. Bu misâl gaflet ehli ile basiretehli arasındaki farkı ortaya çıkarması bakımından mühimdir. İnsanlar yaradılış itibariyle her ne kadar aynı iseler de ilim, gaflet,basiret, tabiat ve ahlâk yönünden değişik hallerdedirler. Gâfil olaneğer zâhid gibi tatlının zehirinden haberdâr olsaydı ondan uzaklaşır ve yemezdi. Bu farklar ıanlanıak ancak basiretle olur yoksatabiatle olmaz.
304
MARİFETNÂME
KISIM: 7DÜNYANIN VE DÜNYA EHLİNİN MÜ’MİNE DÜŞMANHUZUR VE TAATE ENGEL OLMALARIEy Aziz!Bir mü’min’in kendisini Allah’a, ibadet ve taatten alıkoyanşeylerden sakınması en önemli bir işdir. Bununla ligili olarak şuüç husus gözden uzak tutulmamalıdır.1 — Sen ya basiret ehlinden ya da fetânet ehlindensin. Buhalde dünya, sana ve Rabbine düşmandır.2 — Sen gayret, ibadet ve himmet ehlindensin .Bu halde dün yanın kötülüğü sana yeter. Çünkü dünyayı düşünmen ve istemensenin ibâdet etmene mani olur.3 — Sen yahutta câhi ve gâfil ehlindensin; bu halde ibadetin olmadığı gibi gayretin de yok. Bu durumda bilmen gereken husus dünyanın geçici olduğudur. Çünkü sen ondan aynlmasan dao senden ayrılacaktır. Böyle sonu olan, fâni bir varlığı elde etmeni nsana kazandıracağı ne gibi faydalar olabilir ki?Ey İnsan!İnsanlardan uzak dur, uzlete çekil, eğer insanlara karışır daonlarm âdetlerine ayak uydurmaya kalkarsan, onla rsenin kalbini bozar ,hâlini kötüleştirir ve ahiretlerini mahvederler. Eğeronlara karşı çıkar ve dediklerini yapmaz .isteklerini yerine getirmez ve hakkı söylersen onların bir çok eza ve cefalanna maruz kalırsın. Dünya işlerin aksar, düşmanlıklarından emin olaamdığıniçin sana nasıl bir düşmanlık beslediklerini merak eder ve bunudüşünürsün.Eğer seni övseler ,sana saygı gösterseler ve hürme tetseler ozaman da kibirlenir, benliğe kapılır ve gösterişe dalarsın ki bu dasenin için bir fitne olur. Senin aleyhinde konuşsa .kötülese ve yerseler o zaman da çok üzülür, elem ve kederiçindekalırdın. Şu haldeövmekte yermekte insanı helâk eden iki sebepdir ki bunlardansakınmak gerekir.Ey însan!Kabre girdikten üç gün sonra insanların sana karşı olan tutumlarını, senden nasıl yüz çevireceklerini ,seni kısa zamanda nasıl unutacaklarını bir düşünebiliyor musun? Onlar artık seni ha yırla anmaz ve ruhunu şad etmezler. Onlar sanki seni hiç tanıma-
mı
§» görmemiş ve bilmemiş olurlar. Artık anlarsın ki orada senin-
305
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI HZ
le Allah arasında başka kimse yoktur. Zira Cenabı Hak (Siz nerdeolursanız olun, Allah sizinledir» buyuruyor. Artık insanlarla vakitgeçirmenin ve Allah’a ibadetten uzak kalmanın size neler kaybettirdiğini ve seni ne biçim zararlara düçar ettiğini anlıyor musun?Her neyse akibetin Allah’a dönmektir. Zira yaratan da yok edende odur.Ey İnsan!Artık nefsinden ne derece sakınman gerektiğini onun ne derece adi, rezil, bozuk nlyyetli olduğunu anlamalısın. Çünkü nefsin, şehevi arzuların galeyanı halinde azgın bir deli, hiddetinin galeyanı halinde de azgın bir canavara benzer. Belâ ve musibet anında mazlum bir çocuk, nimetlere garkolduğu zaman da bir firavunolur.Salim bir akıl ve mütefekkirâne düşünecek olursan dünyamnne derece adi ve alçak birşey olduğunu görür ve anlarsın. Onu bü yük bir arzu ve hasretle koruyan ve korumak isteyenler aynı hasret ile dünyayı terkederler. Eğer sen dünyanın faniliğini düşünür,kalbi meşgul ettiğini ve böylece İnsanı büük bir üzüntü ve sıkıntıiçindeb ıraktığım anlarsan kendini onun tuzaklarından kurtarma ya çalışırsın. Artık dünyadan seni Allah’a kavuşturacak ibâdetlerin için yeteri kadarın ıalır, süslerini ve nimetlerini bırakırsın. Onabağlanmaktan vaz geçer, Allah’ın huzuruna gitmeyi istersin. İnsanların vefasız olduğunu ve sözlerinde durmadıklarını, zararlarının faydalarından çok olduğunu bilirsen onlara olan sevginden vazgeçer ve onlardan uzak yaşamak İstersin. İnsanlarla olan münasebetlere ateşten sakındığın gibi sakınır kendini Allah’a ibadet vetaate adarsın. Kendini Allah'a verir, onun manevi zevkini tadarsan insanlar neyine gerek?Ona ibadet eder, kitabını okur, onun zikri ve fikri ile meşgulolursun. O zaman da senin için en büyük yardımcının Allah olduğunu bilirsin. İnsanlardan ne kadar uzaklaşırsan o kadar Allah’a yakın olur, hem dünyada hem de ahirette mes’ud ve bahti yar olursun. Bu derece kemâl kazanınca şendeki nefsi emmâreninçeşitli kötülükle İnsanı aldatan bir aldatıcı olduğunu görür, az yer,az uyur ,az konuşur, insanlardan uzak yaşar ve böylece nefsini hakimiyetin altına alır ve onun sana yapacağı düşmanlık ve zarar-ardan emi nolursun.Kâmillerden bir zat diyor ki:«Bizim saadet sermayemiz açlıktır.»Bu demektir ki tevekkül, marifet, muhabbet, şevk, hikmet,
306
MARİFETNÂME
ilim, selâmet, rıza, hidâyet, inâyet, sünsiyet, kerâmet, becd, sabır,huzur v.s. gibi güzel vasıfların hepsi açlık sayesinde elde edilir.Bu husus ilerde derinlemesine izah edilecektir.MANZUMEOlan ve yok olan âlemin şanıdır fena (yokluk)Bu şeş cihette gayr-ı taalluk nedir ona.Çaresizdir o dilki, eder çarha ittikaSerkeştedir o kim ola bâlini âsiyâ.Yoktur vefa insanlarda hi çetine itaatSanû gönülden eyle hemen hakka ittika.Kalbin mukayyed eyleme sinek avına kimAnka hem aşiyanedir o’la şikar ona.Hakkın nuru olur, çû gıda ruha dem bedeniEkmekle suyu ona yükleme ,olmaz ona gıdâ.Dil (gönül) verme bu hayata sakın etme itibârKi sende âriyettir, am hem alır Hûda.Ver Hakka bu emâneti, sen zinde ol (yaşa) ebedÂb-ı bekail doludur, kâse-i fenâ.İrade ile öldür amel ve arzularıKim tabii yaşamayı Eflâtun eder edü.Birdir iki cihan ve bir ayinedir hemânSırtı bu âlem oldu, yüzü âlem?i lika.Bu santi firkat, olmuş, o semti cihân-ı vasiBu yanı zulmet (karanlık) olmuş o yüzü kamer ziya.Bu yüzde sıkıntı keder ,öbür yüzde zevk-i cânBu yüz kamu kuduret ve ol yüz kamu safâ.Dâreyni Hak bir anda niçin vermez âdemeGer vehm olunsa bu hâl ona bu düşüncedir hatâ.Gece gündüz birleşmez ,bir zaman içinde kimZuhmet ve nurun cem’i değil mümkün ve revâ.Hakkı fani cihana gönül verme, fâni ol Ta âlem-i bekada bula can ve dil beka.KISIM: 8DÜNYADAN, EHLİNDEN VE NEFSİNDEN GEÇEREKALLAH’A DÖNMEKEy Aziz!Cenabı Hak, dünyadan, dünya ehlinden ve kendi nefsindengeçerek Allah’a yönelen kuluna marifet ve muhabbet ihsan ederek
307
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKİ HZ
onu hürriyetin huzuru ile hür ve şâd eder. Ondan razı olup kendisine Cennet bahçelerinden bir bahçeyi ihsan eder.Yine Cenabı Hak, Allah’ını unutan ,zikri ve fikri terkeden,dünyaya ve onun heline gönül veren nefsine büyük bir itaat vesevgi ile bağlanan kimse üzerindeki yardım vc ihsanını çeker veonu kendi hâline bırakarak kahıu perişan eyler. Onu dünyada lakap ahirette de hadab (Cehennem odunu) yapar.Rivayet olunur kİ:Hz. Mûsa devrinde, vilayetimiz olan Erzurum’un güneyindeBüyük Ejder (İreli Sufûh) tepesinde yalnız yaşıyarak inzivaya çekilen bir veli vardı ki o öyle bir kemâl derecesine ermişti ki, baktığı zaman Arşı görürdü. Ancak bir kusuru vardı ki Cenabı Hako kusuru yüzünden ondaki marifetini kaldırdı ve onu huzurundankopararak köpeğe benzetti. Beram’ı Ba’uı* adındaki bu adamınkusuru dünyaya ve dünya ehline bağlanmış ve bu hâliyle Hz. Mû-sa’ya karşı çıkmıştı.Kur’an da o şahıs hakkında «Onun gibileri (aynen onun gibi) köpeğe benzer.» buyuruyor. Cenabı Hak onu öyle delâlete düşürdü ki baştan onun meclisinde 12.000 tane talebe onu vazlarmıdivit kalemlerle yazıyorlardı. Ancak sonunda Allah’ın inayetiniüzerinden çekmesiyle helâk olmuş ve ilk defa «âlemin yaratıcısı yoktur» diye kita pyazan adam olmuştur.Allah cümlemizi delâlete düşmekten muhafaza eylesin.Ey İnsan!Bu misâli düşün ve dünyanın ne derece pis ve bayağı birşeyolduğunu ve kendisine bağlananları ne büyük belâ ve musibetleredüşürdüğünü idrak et. Bu tehlikesi büyük bir iş olup dünya riyave kusur mahallidir. Alla hise herşeyi görücü ve herşeyden haberdardır. Ona ibâdet ve kulluk et ki senin yardımcın olsun. Dünyayıonu sevenlere bırak. Zira onun belâsı aklın almıyacağı kadar çoktur. Kendini Allah’a ver .dünyaya bağlanma.Sen öyle bir yaradana kul ol ve rızasını kazan ki amelini kabul etsin ve azim ve gayretinin karşılığım versin. Senden razı olsun, seni severek hiç kimseye muhtaç etmiyecek şekilde sana yardımcı olsun. Seni sevdiği kullardan sayarak muhafaza eylesin.Sen eğer işlediğin amelleri Allah nzası için değil de insanlarınnzasını kazanmak ve övünmek için yaparsan, dilediği zaman bütün kalpleri değiştirecek kudrette olan Cenabı Hak senin razı etmeye çalıştığın insanları senden nefret ettirir. Böylece Allah’ın gazabına ve insanların da düşmanlığına mahkûm olursun.
308
marîfetn
A
mk
Ey İnsan!Sana ihanet eden insanları bırak ta seni yoktan var eden vebütün mahluklar içerisinde seni tercih eden Allah’a dön, onu ibâdet et. Onun sayısız nimetleri seni mes’ud ve bahtiyar etmeye yetmez mi? Elbette yeter. Çünkü dünyaya ve insanlara yüz çeviren,nefsinin arzu ve isteklerine gem vuran kimse dünyadan uzaklaştığı kadar kalben Allah’a yaklaşmış olur. Allah ile arasındaki perde ve engelleri kaldıran kimse her türlü müşkülâtını onun yardımıyla hâlleder.aotf
KONU: 3İNSAN KALBİNİN MA’RİFET YERİ OLUŞU, KALBİN TARİF
VE MAHİYETİ KALBİN HAL VE HUSUSİYETLERİALTI KISIMDAN İBARETTİR
KISIM: 1İNSAN KALBİNİN MARİFET YERİ OLUŞUEy Aziz!Ehlulla hdiyorlar
ki: İnsan kalbi marifet yani Allah’ı bilme-
ve tanıma yeridir.
Kim kalbini Allah’a çevirir ve ona bağlanırsa
Cenabı Hak
sevgi ve bilgisini ihsan buyurur.
Bu hususta
Kur’an’dan bazı ayetleri yazma lüzumu hasıl ol
du :AYETLER«(Ey habibim), hani bir vakitler Rabbin Meleklere «Ben yer-yüzünde bir halife yaratacağım» buyurmuştu.»(Bakara Suresi ,Ayet: 30)«(Habibim) kullarım senden beni sorarlarsa muhakkak ben
onlara yakınım. Bana dua edenin duasını kabul ederim. Onlar da
benim çağırmama koşsunlar, bana iman etsinler ki doğru yola
ulaşsınlar.»(Bakara Suresi, Ayet, 186)«Allah’ın, kişi ile kalbi arasına girdiğini ve sonunda O’nun ka-tında toplanacağınızı bilin.»(Enfal Suresi, Ayet: 24)«O zamanı an ki, Rabbin meleklere : «Ben kuru bir çamur-dan şekillenmiş bir balçıktan bir insan yaratacağım.»(Hicr Suresi, Ayet: 28)aGerçekten biz, Adem oğullarım (diğer hayvanlar üzerine)
üstün kıldık. Onlara karada, denizde taşıyacak vasıtalar verdik,
310
MARİFETNÂME
güzel rızıklarla rızıklandırdık ve yarattıklarımızın bir çoğundan
üstün kıldık.»
(İsra Suresi, Ayet: 10)«Allah sizi (babavıız adem’i) bir topraktan, sonra bir nutfe*den yarattı. Sonra siz içil't çift yaptı.»(Fatır Suresi, Ayet: 11)«Siz hiçbir şey bilmezken Allah sizi analarınızın karnındançıkardı ve şükredesiniz diye kulaklar, gözler vc gönüller verdi.»(Nahl Suresi, Ayet: 78)«Muhakkak onlar benim düşmanımdır. Dostum ancak alemlerin Rabbidir. «Beni yaratan da, doğru yola eriştiren de odur.»Beni yedireli de, içiren de odur. Hasta olduğumda bana o şifa veriyor.» Beni öldürecek, sonra da diriltecek odur.»(Şuara Suresi, Ayet: 78)«Allah’ın göklerde olan ve yerde olanları menfaatımz için birer sebepkıl dığını, açık ve gizli bir çok nimetlerini sizin üzerinizde bol bol tamamladığını görmediniz mi?»(Lokman Suresi, Ayet: 20)«Yarattığı her şeyi güzel yapan, yaratmaya da çamurdan başlayan odur. Sonra o, insanın neslini, bir nutfeden (sperm ve yumurtadan), hakir bir sudan yaptı. Sonra onu düzeltip tamamladı. Bizzat kendi kudretinden ona ruh koydu. Sizin için kulaklar,gözler ,kalpler yarattı. (Bu, nimetlere karşı) şükrünüz pek az.»(Secde Suresi, Ayet: 7, 8, 9)«Halbuki sizi de, yaptıklarınızı da Allah yaratmıştır, dedi.»(Saffet Suresi, Ayet: 96)«Habibim düşmanının gözüne bir avuç toprak attığın zamanda sen atmadın, ancak Allah attı.»(Enfal Suresi, Ayet: 17)«And olsun ki insanı biz yarattık. Vc nefsinin ona ne vesveseler verdiğini dc biliriz. Çünkü bi zona şah damarından daha yakınız.»(Kaf Suresi, Ayet: 16)«Hazreti Muhammed (nıcleklik suretinde
Cebrail'i)
gözleriylegördüğü zaman, kalbiyle de tanıdı.»(Necin Suresi, Ayet: 11)«Nerede olursanız olun, o sizinle birliktedir. Allah bütün yaptıklarınızı görendir.»(Hadid Suresi, Ayet: 4)“Ey
habibim!
De
ki :
«Size
işitmeniz için bir
kulak, görmeniz
•Çin
göz
veren,
duyup
anlayabilmeniz için bir
kaip vererek sisi ya
311
ERZURUMLU İBRAHİM IIAKKI HZ
ratan Allah'tır. (Böyle olduğu halde) Ona çok az şükrediyorsunuz.»(Mülk Suresi, Ayet: 23)
İNSAN KALBİNİN İRFAN MAIIALİ OLUŞU
Cenabı Hak (Hadis-i Kudside) buyuruyor ki:«Ben göklere ve yerlere sığmam i'akat mü’mın kullarımın kalbine sığarım.Ey İnsanoğlu;Kendinden sefer eyle ,ilk adımında beni bulursun, gizli seferinden yoksu ukalan zalıiı seferine tutulur vc onun benden uzak-aşmasmdan başka birşeyi artmaz.Ey İnsanoğlu!
İnsan
bedeninde bir et parçası vardır ki adı kalbdir. Onunözünde ruh, onu niçirçdc sır vardır. Sırdan sonra nur ondan sonrada ben vardır.Kâinatı ve onda bulunanları ben yarattım. Benim insan sır-nndan başka mekânım yoktur.Ey İnsanoğlu!Dünyadan yüz çeviren kimse ahirete, ahiretten de yüz çevirenise bana döner. Baııa dönen kimse ise bedenden ruha ruhtan sırra geçer, ondan sonra da bana kavuşur.Ey İnsanoğlu!Benim huzuruma ermek istiyen ne mülke ne melekuta ne deceberuta bakar. Kim onlardan birine razı olursa gayesine vasıl olmaz. Çünkü miraç, dünya ile ilgili olan şeyleri ortadan kaldırmakve benim likâm ile ünsiyet peydah etmektir.Benim cennet cchcnncnı, sevap ve ceza için olmıyan kullarımvardır ki ben onları muhabbetim için yarattım.Ey Kulum!Ben senin içinim, ya sen kimin içinsin? Ben seninleyim, yasen kiminlesin? Eğer ncfsiııi bana getirirsen rızam, kalbini verirsen cemâlim seniıı için olur.Ey İnsanoğlu!Ben sizin şekil, süret vc güzelliğinize bakmam .Ancak kalble-rinize vc niyyetlerinize bakarım. Eğer dünya sevgisi olmasaydımü’min kulumun kalbi benimle beraber olur ve o kulum semânınmelekûtunu (bilinmiyen âlemini) görebilirdi.Ey İnsanoğlu!Bana bir kanş yaklaşan kimseye ben bir adım yaklaşırım. Ba
312
MARİFETNÂME
na bir adım yaklaşan kimseye beıı bir kulaç yaklaşırım. Kulumbana nâfile ibadetlerle yaklaşır ben de onu sever ve sevdiğimin işiten kulağı, gören gözü ,konuşan dili ,tutan eli, yürüyen ayağı olurum. Yani kulum benimle görür, benimle duyar, benimle konuşur,benimle tutar, benimle yürür. Kulum bana farz ibadetlerle yaklaş-tığıka dar hiç bir şeyle yaklaşamaz.Ey İnsanoğlu!Ben sana senin ayıplarını örterek yaklaşırım. Fakat sen benden gâfil olur kaçarsın. Eğer kardeşlerin sende bir günah kokusunun bulunduğunu farketseler senin yanında oturmazlar. Ben günahları örten vc hâlim olan Allah'ım.Ey İnsanoğlu!Sabahladığın zaıııan iki büyük ııimet arasında olursun. Bunimetlerden hangisi dahi büyüktür? Bunu sen bilemezsin. Eğerbenim senin hakkında bildiklerimi kullarım bilselerdi hiçbiri seninle konuşmazdı. Fakat ben galûr ve Rahîm’im.Ey İnsanoğlu!(Yaptığın lıcr işte) eleminde, kederinde, sevinç ve izzetindeben seninle birlikte idiııı. Her şeyinden haberdar idim. Sana bakı yorum. Senin dışında ve içinde olan her zerreyi murakabe etmekteyim. Seni her yandan kuşattım. Senin hem koruyucumun, hemde bütün işlerinde tasarruf sahibiyim. O halde bana (ve nimetlerine) şükret, ibadet eden bir kul ol, bana gel ve bana mütevekkilol. Sen benden razı ol ki, ben de senden razı olayım Seni seveyimve sana yeteyim. Her nerede olursan ol orada beni bulursun.»KISIM : 2YÜCE ALLAH I BİLMENİN YERİ İNSAN KALBİDİRPeygamberimiz buyuruyor ki:«Rabbimi mutlak nur buldum. Şüphesiz ki ben onu gördüm.»Peygamberimiz buyuruyor ki:«Benim gözlerim uyur, kalbim uyumaz. O (yani kalbim) daima Allah ile huzurda bulunur.»«Benim Allah ile öyle bir vaktim olur ki o anda mukarreb bir.meleğe itibâr etmiyeceğinı gibi, peygamber olarak gönderilen Nebiye de iltifât etmem. (O anda) yalnız Allah ile meşgul olurum.»«Ben geceyi Rabbinıin katında geçiririm. O bana hem yedirir,hem de içirir.»«Hak; Ömer’in dili ile söyler.»«Mü’min’in kalbi Allah’ın evi (Beytullah) dir.»
313
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI HZ.
«Mü’min'in kalbi Allah’ın Arşıdır.»«Mü’min, mü’min’in aynasıdır.»«Mü’min’in kalbi yerlerden ve göklerden daha geniştir.»«Cenabı Hak mü'minlerin kalbine hayri ilham eder.»«Ey Ümmetim, Rabbiniz hepinizle orada tercüman olmaksızınkonuşur.»«Bir işi yapacağın zaman öncc kendi kalbine danış, eğer kalbin sana o iş hususunda fetva veriyorsa yapın, çünkü onda hayırvardır. Kalbin yapman hususunda tereddüd ettiği şey kötüdür,insanlar fetva verseler de sen onu gene de yapma.»Peygamberimiz buyuruyor ki:«Allah’u zül celâl her işte yumuşaklığı sever. Rahim olan Allah, kalbe sohbetiyle (ve muhabbetiyle) bakar.»«Yeryüzünde kullarının kalbi, Allaİııı zül celâlin kabıdır. Onuniçin en sevgili olan kalb en yumuşak vc merhametli olanıdır.»«Allah sizin suret vc güzelliğinize bakmaz, fakat kalblerinizevc niyyetlerinize bakaı.,«Şefkatli bir ana çocuğunun terbiyesine nasıl ihtimam gösterirse, Allahü zül cdâl dc kullarına, (annenin çocuğuna merhameti gibi) merhametlidir.»«Allah-u Teâlâ bir kulunun hayrını murad ettiği zaman onunkalbinde bir pencere açar ve şaşılacak nimetleri ile yücelik vebüyüklüğünün garibliklerini ona gösterir.»«Her mü’minin dört gözü vardır. Bunlardan ikisi başındadırki onlarla dış işleri görür. Diğer iki gözü de kalbindedir ki onlarlada gaybe ait şeyleri müşahede eder. Allah, bir kulunun hayrını murad ettiği zaman, onun kalb gözünü açar.»«Kulların kalbi Rahman olan Allah’ın iki parmağı arasındadır. Onu istediği tarafa çevirir.»MANZUMEÇû kalbe iner olur habib’in cemâlinin pertevi olurGörüne can gözüne bedr-i bâ kemâl habib.Ne iltifâtı kalır kâinat zevklerineAmn ki canda olur lezzet-i visâl-i habib.Ne itibar eder, eşkâl çûn hayâle o kimHemşine dilde bulur, zevk-ı vecdû hâl-i habib.Ne iktiza eder âb-ı hayat o âşıka kimMûdam kalbine dolmuş mey-i zülâl-i habib.
MARİFETNAME
Bu tuzak ve dâneye meyletmedi can bülbülüKi oldu dilde giriftâr-ı zülf-ü hâl-i habib.İki cihanı getirmez hayâline aslaO dil ki onda olur dembedem hayâl-i habib.
Bulunmaz iki cihanda habibe mislû bedel
Eğer ki her dü cihandır bize zilâl-i habib.Nevâl-i sureti neyler o mest i ruhaniKi oldu can muhabbetle pür-nevâl-i habib.Doğunca kalbin doğusundan ey HakkıNûcûmu mahv eder ol şems-i bi zevâl-i habib.KISIM : 3KALBİN ESASI VE MAHİYETİEy Aziz; Ehlullah diyorlar ki:Kulların kalbi Hak Teâlânın nazargâh-ı olunca kalbi Allah’agideceği yoldaki engellerinden (masiva) temizlemek, bütün taat-lerden daha iyidir. Kalbine danışan insan nedamet ve pişmanlıktan uzak olur. Buna uymayan ve kalbine danışmayanın işi ise tehlikelidir. Kalb; Rahman olan Allah’ın kapısıdır ve kul için Rabbihuzurunda duracağı bir yerdir.Beden ülkesinin hükümdarı ve kudret levhi kalbdir. Kalb ilâ-fiî marifetlerin kaleme alınarak yazıldığı yerdir.Kalb, insan ruhunun kaynağı, Allah’ın nazargâhı ve ruhundiğer bir adıdır.Kalb öyle şaşılacak bir şeydir ki insan aklı onu anlamaktanaciz kalır. Bedendeki kalb eğer doğru olursa bütün beden doğruolur. Zira bir ülke halkının rahatı ve refahı onlann hükümdarınınrahat ve refahına bağlıdır. Onun şanı ve sevgi ve muhabbet olupmuamelenin kalbe geçmesiyle organlar rahata erer.Ebdâllerin üstünlüklerinin sadece söz ve amelle olduğunuzannetme. Onların üstünlükleri ahvâlleri ve kalbleri iledir.Kalb; iman mabedi ve irfan menbaıdır.Nefs kumanda isteyen bir binek, kalb de tamir isteyen bir câ-nıiye benzer. Kabul sermâyesi olan kalb ne yazık ki zanlarla meşgul oluyor. Birlik ehlinin kalbleri muhabbet ve marifet taşıdır. Gözgörür, kalbler müşâhade eder.Kalb rahat olsa duyular da rahat ve sıhhatte olur. Dünyadakonakları geçmek nasıl binekle mümkün oluyorsa mâ'nâ konak-
aıs
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI HZ.
lannın aşılması da ancak kalb İle mümkün olur. Selim kalbin kıblesi Allah, adet-i ilâhiyesi razı olmaktır.Üç çeşit kalb vardır:1 — İnsanı gözeten kalb2 — Rızayı gözeten kalb3 — Allah’a kavuşmayı gözeten kalb.4 — Gönül bağında marifet çiçek ve güllerini koklamak, birlik bahçesini seyr etmek, İlâhi aşkın tatlı nağmelerini dinlemekkadar zevkli bir şey olur mu?Hakkın nazargâhıdır kalb, onu sen benliğinden silÇû oldu safi kalbin bil gerek mestânelik etmek.Dünyaya bağlanan kalb zarara uğrar. Mevlâya bağlanan kalbise hem temiz hem de güzeldir. Gâfilin kalbi dünyaya, zâhidin kalbi ahirete, arifin kalbi de Allah’a bağlıdır’. Çok şefkatli bir arkadaş olan kalbi korku ve tehlikede koymak zor bir şeydir. Çünküufak bir iz onda büyük olur. Kalbin Hak ile bedenin hak ile cusun.Hakkın kalbini istila ettiği kimseler halkın gözünden düşerler.İnsan kalbi Allah’ın sıfatlarını üzerinde taşır. Rahmet, adâ-let, ihsan bu sıfatlardandır. Kalbin öyle acaip halleri vardır ki onunhallerini duyu organlan anlıyamaz. Çünkü mü’minin kalbi, Allah’ın sıfat, isim ve nazarını taşır ki bu lezzet dünyanın hiç birzevk ve nimetinde yoktur.MANZUMEGönül bu nağme-i pestinledir yüksek vücudYa nefh-i sur onu sen, ya kıyamet-i mev’ud.Duymuşum ki nice halkın aldı canlarınıO zevk-i lezzet-i âvâz-ı nağme-i Dâvud.Senin demin eseri aksidir onun nefesiOnunla ölür, hayy demenle her mevcud.İner cihana demâdem, deminle bûy-i hayâtBu demle ıtr i cihansın abirsin ya Ud.Değil nevâlann ey dil bu halk ve tendenNevâlarmda döner mihrü mah, çerh-i kebûd.Cihanı tuttu çû efâs-ı tayyîbin ey dilBu bahr-i zevke dalıp, Hakkı oldu hoş nâbud.KISIM : 4KALBİN HAL VE VASIFLARIGönül, kendisine hatıralar ve haller gelen bir kubbeye benzer.
310
MARİFETNAME
Gönül (kalb) . Dikilen bir hedef olur, her taraftan isabet edenoklar onu delik deşik etmiştir.Gönül karşısında şekil ve suretlerinin bulunduğu bir aynayabenzer.Gönül iç ve dış his ırmaklarının döküldüğü bir denizdir.Gönül bütün hikmetlerin kaynağı, san’atkârın üstadi oluponun ayıklığı gerçek ayıklıktır. Göz o uyanmadan uyanırsa iyi olmaz. Gönülün, beden gib iyorulması, zindeliği, sıhhati ve hastalığıvardır.Gönül, gaybm sırlarına muttali olacak bir surette yaratılmıştır.Midenin orucu, yemek içmekten uzak olmak, dilin orucu, boşsözlerden sakınmak, kalbin orucu fikirlerden ve vehimlerden uzakkalmaktır. Kalb boş ve dünyevî şeylerden boşalınca mevlânın huzurunda bulunmanın lezzetini tadar. Göz, canlı varlıkları ve âlemigörür, kalb ise müşahede yeridir. Bu sebepledir ki körlük basiretsizlikten çok daha hafiftir. Hakka vasıl olan kalb ondan başkasınamuhtaç olmaz.Bedenin nasıl görülen âlemi idrak eden duyulan var ise kalbinde gizli âlemleri idrak eden duyuları vardır. Çünkü kalbin gaybeait şeyleri gayb kokularını alan burnu, iman lezzeti ile cennet nimetlerini tadabilen dili vardır.Akıl cevher, kalbin dokunma hissi yerinde olup, kalb onunlamş’külattan faydalanır. Gizli duyuların ruhlar âlemine açılması,bedenin dış duyularının durumuna bağlıdır. Kendisinde manevideğişiklikler olan kimsenin kalbindeki hikmet pınarlarından birkısmı diline akar. Kalb her ne kadar bilinmeyen âlemin kaynağıise de pınarları kanalında kapanmış, dış his nehirleri türlü bulanık hâllerle dışarı gelerek ona dolmuş ve orada toplanarak kokmuştur.İşte dışardan kalbe dolan dış duyu nehirlerinin yolları kesilsebu kimsenin kalbinde oluşacak hikmet pınarları diline- dökülür.Artık bu kalb nurlann kaynağı ve sırların mahzeni olur.
MANZUME
Gönül bu Allah evidir
Gönüle gelmeyen
Haktan uzaktır.
Gönül mevlâ dergâhı oluncaOna yönelmek gerekli ve evlâdır.îlâhi mânâlar sarayı kalbdedir Tecelli hane vallahi kalbdedir.
317
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKİ [IZ.
Ne istiyorsun? Koş ondan iste.Hakkın ulu dergâhı kalbdedir.BEYİTLERMertlerin kâbesi değil taş ve toprakGönlü araki Allah evi odur ancak.Ey gönül her ne dilersen sensin olSen sana gel sende iste, sende bul.Hızır gibi âb-ı hayâtı zulmet-i tende araVar seni yaratan mevlâyı sen sende ara.Gafilin gönlü (kalbi) karanlıktan daha dar, ârifin kalbi de arşve kursiden daha geniştir. Bunda şüphe yoktur. Çünkü selim kalbinsanın ruhudur. Emr-i Rabbanidir. Kalbi Allah sevgisi ve muhabbeti dışındaki şeylerden temizleyen ârif insandır. Hem de cihanasultan olan bir insan.KISIM: 5İNSAN KALBİNE CEVHER OLAN AKL-I MEADINSINIRI VE HAKİKATİEy Aziz!Peygamberimiz buyuruyor ki:«Allah’ın kullannı süslediği şeylerin en güzeli akıldır.»Hz. Davud A.S. diyor ki:«Akıl; insana herşeyi unutturan ve Hakkın marifetine ulaştırandır. Hevâ ise insana kendini unutturup, fânilere bağlıyandır.»Aklın sımn; fâniden uzaklaşmak, bâkiye kavuşmak, kendinive Rabbini tanımak, kazaya razı olmaktır.Akıl, çok sadık bir dosttur. Her şeyden kendine bir ibret çıkarır. Kâmil insan çok akıllı, fakat az konuşandır.Akıllı İnsan akılsızın sevdiğine tenezzül etmiyen, dine ve âdete karşı gelmeyendir. Cenab-ı Hak sevdiği kuluna selim bir kalb,güzel ahlâk ve kuvvetli akıl verir.Akıllının dili gönlüne bağlanmış olup, aklın gayesi kişinin bilgisizliğini itiraf etmesidir.Akıl sayesinde çok alçaklar saygı değer, çok çirkinler güzel ahlâklı olmuştur. Biedeb (edebsiz) in aklı akılsızın dâ dini olmaz.Akıl, iki cihan sermâyesi ve fitrât nurudur.Akıl, nefsi arzularından keser, kalbi şüpheli şeylerden uzaklaş*tınr. Ruhu insanlardan ayırır.
MARİFETNAME
Ey İnsan! Akıl, sana bütün işlerin sonunu gösterir ve kâinatın defterini okur. O kalbin tamamına şâmil olan bir nurdur. Akil,insanın ruhu ve insan bedenine binen hayvanî ruhun süvarisi (binicisi) dir.Akıl ve kalb ruhanî ve semâvî, nefis ve beden ise topraktan vemülkîdir. Yani bunların bir kısmı nurani, bir kısmı da zulmanidir.Kâinatın çevresinde dolaşan akıl, onu yaratanın huzurunda şaşkındır.Akıl, Allah’ın kulu ve güzel huyların sultanıdır. Onun dünyaile bir meşguliyeti olmaz. Akılın dışı susmak, içi sırlan gizlemektir.Akıl, kalbde nurlu ve ışık saçan bir gözdür. Akıla karşı çıkmanın sonu nedâmettir, pişmanlıktır.Akıllı; az konuşandır, hakkı söyliyendir, hakikati bilendir. İnsanlara hayırla ve güzellikle muamele edendir.Akıllı, kalbinden Allah’ın sevgi ve muhabbetinden başka herşeyi atan, nefsini terkederek Allah’a giden ve onun sevgilisi olandır. Alâmeti Allah’ı zikir ve güzel ahlâklı olmaktır.Akıl, Cenab-ı Haktan gelmiş olup her türlü işlerin düzeni onabağlıdır. Doğuşu ezeli nurdan olup batışı da yine eski nuruna dönüşüdür.Akıl, Allah’ın dünyadaki gölgesi olup kudretli bir hükümdardır. Allah’ın gölgesi olan akılın gölgesinden ayrılması nasıl düşünülebilir? O sahibine tabi, insan ruhunun gizli tarafı, gönülde ışıldayan bir nur ve lâtif bir cevherdir.Akıl; mevlânın gizli bir sırrı olup histen ve kıyastan daha yücedir.Akıl, mevlânın veziri ve iki cihanın işlerini düzenleyen bir nazımdır. Akıllı kederlenmez, çünkü meydana gelen kazada bir kusur olduğuna ihtimâl vermez.Akıl, Allah’ın bir rahmeti, hakkın hücceti, beden şehirinin valisi, iyilik ve kötülüğü ayırdeden bir sultandır.Akıl, insan kalbinin hayatı, gayb âlemindeki sırlara tercümandır.Güneş nasıl topraktan havaya çekiyorsa, akıl da aynı şekildeinsan aklını bayağılıktan ve benlikten Allah’a doğru çeker.Dört unsur murid akıl ise onların piri yani yöneticisi, duyuorganları asker, akıl ise onların kumandanıdır. Duyulardan hangisi akla muhalefet eder ve karşı çıkarsa akibeti perişanlık olur.Beden uyuşa bile akıl uyanık olur ve kendi âleminde seyahat eder.Akıl uzağı gören gözdür. Nuru dinin usulü olup şehvet ve öfkesine mağlûp olan kimsenin aklı görmiyen gözlere benzer.
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI HZ.
Akıl, hem dünyada hem de âhlrette azizdir. Yüzü güzel fakataklı az olanın hali kötü ahlâklı olduğuna delildir. Yüzü güzel aklıaz olanın kalbi sıkıntı, düşmanlık ve kin ile dolu olur.Akıl, surete bakmaz ve sahibini ateşe atmaz. Kalbde gezenakıl güzelliğine hayran olup marifet devletine erer. Sevgi ve muhabbet şarabıyla sarhoş olur ve Allah’ın huzurundan muradını alır.MANZUMEAkl-ı din ihtiyar edendir pirEsedullah oldu, cümleye pir.Akıl mal ve makama asla meyletmezAyıp ve ârm yoluna girmezAkl-ı eş’ar dinde âr eylerKizbu San’attan ol firar eyler.Kimseyi akl medhû zem kılmazAkıl bir kimseye sitem kılmazHulk-i bed (kötü huy) den çû akıl âridirPi’l-i bed (kötü iş) pes onun ne kârıdır.Akıl, din ve meada meyi eylerBu umur-ı meaşı ol neyler.Akıl bir hace-i muhakkiktirHakkı irfanda hem müdekkikdir.KISIM: 6AKLIN KAYNAĞI VE RUHUN BAŞLANGICI OLAN KÜLLİAKLIN ŞANI, ALLAH’IN LUTFU VE İHSANIEy Aziz!Peygamberimiz buyuruyor ki:«Allah, âlemi yaratmadan evvel aklı yarattı. Ona «otur» bu yurdu, o da oturdu. Sonra ona «kalk» emrini verdi o da kalktı.Sonra ona «gel» diye emretti o da geldi. Sonra «dön» emrini verdio döndü. Sonra «konuş» buyurdu, o da konuştu. Sonra «dinle» bu yurdu, akıl da dinledi. Sonra «bak» buyurdu, akıl da C. Hakka baktı. Sonra «idrak et» buyurdu, akıl da idrak etti. Sonra «bırak»buyurdu. Sonra akıla şöyle hitap etti: — İzzet ve celâlim, yücelik ve büyüklüğüm, saltanat ve kudretim hakkı için kendime senden daha sevgili, daha kerim dahamuhterem bir kimse yaratmadım ve yaratmam da. Ben ancak seninle bilinir ve İbadet edilirim. Kullarımı seninle süsler, onlan se
320
MARİFETNAME
ninle beğenirim. Dostlarımı seninle sever ve onlara seninle yardımederim. Onlara seninle hidayet verir ve onlan seninle terbiye ederim. Onlan seninle sever ve seninle hidayt ederim. Alemleri seniniçin yaratınm.»Hadiste de görüldüğü üzere akıl herşeyden daha üstün ve Allah’a herşeyden daha sevgili ve yakmdır. Alemlerin dayanağı, insanruhunun başlangıcı, marifet ehlinin kalb hayatı odur. İnsanın Allah’ı tanıması onun sayesinde mümkün olmuş, kâinatın insanınhizmetine verilmesi, onun sayesinde olmuştur. İnsan onunla şerefbulmuştur. Zira akıl «sen olmasaydın ben âlemleri yaratmazdım»hitabının muhatabı olan Hz. Muhammede S.A.V.’in nuru ve aşk-ıİlâhidir. Bütün âlem ve kâinat onun yüzü suyu hürmetine yaratıldı. İki cihanın gayesi yer ve göklerin neticesi zaman hülasası vebütün mevcudâlin toplamı olan insan, izafi ruh vasıtasıyla kalbihayat bulunca Cenabı Hakkın sevgilisi ve Cihanın cam olur. Buizâfî ruh öyle büyük bir cevherdir ki âlemin cüzlerini sarmıştır.Âlemin cüzleri gerek felekler ve gerekse melekler olsun hepsibu büyük ruhun vasıta ve organları imiş gibi ona hizmet ederler.Akl-i kûl nefisler ile afaka ait şeylerin idarecisi hâkimi, mutlakAllahu zül celâl’in takdiri ile bütün yağmur ve rızıklann taksimedicisidir.Ruh-i izafi kalbi saf iolanların bâtınlarında yani içlerinde zâ-hir olur. Ortaya çıkar, sevgi ve muhabbet şarabıyla mest ederek onahayat verir. Bütün alemin cüzleri ve bütün insanlar kabiliyetlerine göre, akl-ı evvel olan büyük ruhdan nasiplerini alırlar. Artıkbundan sonra insanın hayvani ruhu ölünce bu Rabbani ruh ilebak ive hayatta kalır. Ebedi olarak o ruhla yaşar. Her şeyin hakikatini görüp, hallerin başlangıç ve esasını bilmiştir. Beden devresini tamamlamış ve kâmil bir insan hâline gelmiştir.İnsan ruhu başlangıç itibariyle bu ruhların en büyüğündenkopmuş ve sonra dünyaya inmiş bir çok mertebelerden geçmiş venihayet ölümden sonra geldiği yere geri dönmüştür. Tefsir ehlinin insan bedeni ile ilgili tabirleri şöyledir:İnsan bedenindeki tabii ruh, kandil kabına, nebâti ruh fitile,hayvanî ruh yağa, İnsanî ruh şişeye, izafi ruh muma benzer.Eğer insan yetecek kadar yer, az uyur, az ve güzel konuşur,devamlı Allah’ı zikrederse kalbine İlâhî nur dolar, kendini tanırve mevlâsına vasıl olur. Bu büyük ruh devamlı ayni hâl üzere olannurlu bir ruh olup herşey onunla kâim olur.Eğer dünyaya milyonlarca insan gelse ve hepsi de kimli birerinşan olarak izâfî ruh ile hayat bulacak kabiliyette olsalar bu izâ-
341
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKİ HZ.
f! ruh
onlann hepsine hayat verir.Eğer, milyonlarca kâmil insan dünyadan göçecek olsalar, izâ-fi ruh yine kendi hâli üzere ebedi olarak bâki kalır. O asla artmadığı gibi eksilmez de. Bu aynen şuna benzer: Milyonlarca evi
ay
dınlatan
güneşin ışığına o evlerin yıkılması bir noksanlık verebilir mi? Elbette veremez. Aynı şekilde kâmil insanın ruhu da ölmezve sonsuz bir saadete erer.İki cihanı aydınlatan katın güneşi de Cenabı Hakkm nurunun cemâli olup onun nuru ve ışığı her iki cihanı devamlı olarakaydınlatmaktadır. O ne eksilir ne de zevâl bulur. Feleklerin, yıldız-lann tabiat ve erkanın aynası bu nurlu güneşin ışığıdır. Bu ruhsayesinde yaşayan kâmil bir mü’min «mü’minler ölmez» sınıfınagirer ve sonsuz bir yaşama saadetine erer.MANZUMEEy aşk-ı pâk,
cümleye sen oldun
iptida
Alem seninle buldu vücud
ey yed-i Hûda.Hubbu ezelsin oldu, senin çün felek, melekSırr-ı ebedsin, oldu sana her şey fedâSenden gelir cihana fuyuzât-ı Hak (Hakkın feyizleri) müdamAnca sana ukülü eyler iktida.Sen akl-ı kul ve asl-ı cihân iken ey pederGiydin libâs-ı şahı, dahi kisvet-i gedâ.Ân ile cihanın camsın sen cümleden ıyânMebde (başlangıç) oldu cemâlin, zuhur eden her vücuda.Şensin cihanda cilve eden cümle zerredenSenden gelir kalblere nidâ kulağa sedâZevkinle dolsa can û gönül âb-ı râm kor.Hanırın (şarab) dır ehl-i zevke nihân dembedem gıda.Hakkı, reh-i Hudâ-ı hedâ aşk-ı pâktırGel aşka vesselâm alâ tâbi’il hüdâ.aza
KONU:4KALB, HAKİKATİ, HALLERİ :YEDİ TAVRI RUH VE İNCELİKLERİONDÖRT KISIMDAN İBARETTİRKISIM : 1İNSAN KALBİ VE KALBDE MEYDANA GELENDEĞİŞİKLİKLER
Ey Aziz!Cenabı Hak Kur’anda kullarına onların
kalblerini çeşitli ayet
lerle beyân buyurmaktadır. Bu hususta bazı
ayetlerle bir hadisin
yazılması uygun görüldü.
AYETLER«Rabbimiz, bizi doğru yola çıkardıktan sonra kalplerimizi saptırma, katından bize rahmet ihsan eyle. Şüphesiz ki çok bağışla yansın.» (Al-i İmran Sûresi, Ayet: 8)«Allah bu yardımı sadece bir müjde olsun ve kalpleriniz bununla yatışsın diye yapmıştı. Yoksa yardım ancak Allah katindadır.» (Enfal sûresi, Ayet: 10)«Allah bunu kalplerinizde olanı denemek ve antmak için başınıza getirdi. Allah kalplerde olanı çok iyi bilir.»(Al-i İmran Sûresi, Ayet: 154)«Onlar evvelce indirilen ayetlere iman etmedikleri gibi (bundan sonra da iman etmeyecekler.) Biz onlann gönüllerini ters çevirmiş, kendilerini azgınlıkları, taşkınlıkları içinde şaşırmış oldukları halde terketmiş bulunuyoruz.» (En’am Sûresi, Ayet: 110)«Kalplerini perdeledik, kulaklarını ağırlaştırdık.»(En'am Sûresi, Ayet: 25)«Kalplerinizi sağlamlaştırmak ve ayaklarınızı pekleştirmekiçin de gökten yağmur indirmiştir.» (Enfal Sûresi, Ayet: 11)«Bununla beraber (daha önce cahil olduğunuzdan dolayı ha*aaa
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKİ HZ.
ta ettiklerinizde size bir günah yoktur. Fakat kalplerinizin kasdıolanda günah vardır.» (Ahzap Sûresi, Ayet: 5)«O zamandan sonra (ölünün dirilişinden bile ibret almayarak) kalpleriniz yine katılaştı. Taş gibi, hatta ondan da katı oldu.»(Bakara Sûresi, Ayet: 74)«Onlara de ki: Allah kulaklarınızı sağır, gözlerinizi kör ederve kalplerinizi mühürlerse Allah’tan başka onlan size getirecek»ah kimdir? Bak ayetlerimizi teker teker nasıl açıklıyoruz da onlar yine bu ayetlerimize yüz çeviriyorlar.» (En’am Sûresi, Ayet: 46)«Senden ancak Allah’a vc ahiret gününe inanmayan, yüreklerine şüphe düşüp şüpheleri içinde tereddütle bocalayan kimselerizin isterler.» (Tevbe Sûresi, Ayet: 45)«Yahudiler yüreklerimiz zırh içindedir (örtülüdür) dediler,öyle değil, bilakis Allah onlaıı küfürleri dolayısıyla rahmetindenuzaklaştırmıştır. Onlardan ancak az bir kısmı iman ederler.»(Bakara Sûresi, Ayet: 88)«Allah onlann gönüllerini vc kulaklarım mühüıiemiştir. Gözlerinin üzerinde de bir perde vardır. Onlar büyük azaba uğrayacaktır. Yüreklerinde kıskançlık vc bozgunculuk hastalığı vardır.»(Bakara Sûresi, Ayet: 10)■Sonra sözlerini bozdukları için onlara lanet ettik, kalplerinikatılaştırdık.» (Maide Sûresi, Ayet: 13)«Biz kalplerinin üzerini mühürleriz de, onlar gerçeği işitmezler.» (Araf Sûresi, Ayet: 100)«Kalplerine mühür vurulmuştur. Bundan dolayı, cihıaddakisaadeti ve ger ikalmaktaki kötülüğü anlayamazlar.»(Tevbe Sûresi, Ayet: 87)«Kalplerini perdeledik, kulaklarını ağırlaştırdık.»(En’am Sûresi, Ayet: 25)«Ama o sureler gönüllerinde mam (küfür ve nifak) bulunan-lann, küfürlerine küfür kattı ve kâfir olarak ölüp gittiler.»(Tevbe Sûresi, Ayet: 125)«Allah kalplcıini temizlemek istememiştir. Onlar için (hiç şüphesiz ki) dünyada görülmemiş bir rezillik, ahirette de çok büyükbir azap vardır.» (Maide Sûresi, Ayet: 41)HADİSPeygamberimiz buyuruyor ki:«İnsan bedeninde öyle bir et parçası vardır ki eğer o sâlih olursa bütün beden sâlih, o bozuk olursa bütün beden bozuk olur ki oet parçası da kalbdir.»
324
MARİFETNAME
Bu hadisten anlaşılıyor ki kalbin ıslahı ve düzeltilmesi çokönemlidir. Çünkü kalb bedene dilediği şekilde hükmeden bir sultandır. Diğer uzuvlar ise onun hizmetinde ve ona tabidirler.Kalbin ıslahı demek onun her türlü kötü huy ve vasıflardanuzaklaştırılıp güzel huylarla süslemektir. Bu Rasulullah’m sünnetine tabi olmanın gerekli olduğuna işarettir.Ey însan! Rasulün Hz. Muhammed’e tabi ol. Zira o güzel ahlâkı tamamlamak için gönderilmiş en yüce bir insandır. Zaten oda kendisine tabi olan ve sünnetine sarılarak dinin yolunda gidenin hem dünyada ve hem de ahirette saadete ereceğini beyan bu yurur. Onun haber verdiği saadete ermeyi istemez misin?MANZUMEGönül derdi niçin kararsız ve muzdaribimNe yüzden erdim olur kalb ve o nice münkalibim.Çeken yularımı her yöne her zaman kimdir?Kimin elindeyim ki âyâ böyle müncezibim.Bazen dağ gibi olur bazen denize benzerimBazan cennete benzer, bazan ateş gibi mültehibim.Çûn erdi Hakka bu her ne sıfatla bulsa anıSücûd edip ona istekle der kİ mukteribim.Ziyâ-ı mihrin ama intisâbı her nicedirGönül der ancılaym bende Hakka müntesibim.O mihre sâye vû hem sâye (komşu) düştüm ey HakkıBu kim anı göremem, varlığımla muhtecibim.KISIM : 2KALBİN HAKİKATİ VE SIRLARIEy Aziz!Ehlullah diyorlar ki:Marifet ehlinden olmayı isteyen bir kimsenin kalbin hakikatini ve ruhla alâkasının nasıl olduğunu bilmek gerekir. Kalbin bulunduğu yer yürektir. Ortasında suveyda adı verilen siyah bir nokta vardır ki burası iç âlem güneşinin doğuş yeridir. O cihanın ruhuve insan kalbinin arşı olup adı lenan (kalb) dır. Burası en büyüknoktanın yan iinsan ruhunun başlangıcıdır.Adı geçen siyah noktaya taalluk eden can, beden ülkesinin sultanı olan nefs-i natıkadır. Bu külli aklın halifesidir ki o en büyüknoktanın gizliliğidir. Siyah nokta görünüşü itibarıyla şanı büyük
325
ERZURUMLU
İBRAHİM
HAKKI IIZ.
olmayıp akılların ermediği sırımdadır. Kim bu sırra ererse insanlıktan çıkar ve meleklerin derecesine erer. Artık gözlerin göremi- yeceği şeyleri görmüş ve ilahi meclise katılabilmenin ve Allah ileünsiyet peydah etmenin zevk ve şerefine ermiştir. Zira bu siyahnoktanın sırn, şekil, renk ve maddeden uzak, yani mücerret oluşudur.Bu nokta ilk akıl ve kemâl ruh olan büyük noktanın karşısındaki kâmil insanın aynasıdır. Bazı kalblere dolan akl-ı meâd o noktanın eseri olmuştur. Rasulullah S.A.V. in:«Akıl kalbde nurdur» buyurması bu iç âlem güneşinin müminlerin kalbine dolduğunu gösterir.İnsanm hakikat noktası, bir an olsun gcce ya da gündüz hatıraların açığa çıkmasından kesilmez. Çünkü hayvani ruh uyuyup,vücudun organları sakinleştiğinde uyanık halde olan ve rüya gören nokta odur. O hiç bir zaman çalışma ve fiilinden uzak kalmaz.Şu halde insan hakikati o sırdır. O rüyanın, duyuların ve kuvvetlerin cevheridir. Bu nokta aynı zamanda mânânın da cevheri (özü)dir.Nasıl güneşin ışınları yeryüzüne iniyor, oradan havaya doğru yansıyor ve dünyayı aydınlatarak bütün mahlûkata hayat ve kuvvet veriyorsa, ayni şekilde iç âlemin güneşi de karanlık bir haldekisemâdan, insanın hakikatına ışık verir. Sonra onun ışığı siyah noktaya dolar ve oradan beyine yansır. İnsanın duyu ve kuvvetleriniböylece aydınlatır ve onganlaıa hayat ve kuvvet verir. Kendineait kısmı olan organlara fonksiyonlarını icra etmeye başlar. Yani,göz görür, kulak duyar. Bunların hepsi o manevi etki ile hareketegeçmişlerdir ki bütün beden uzuvları için aynı tesir söz konusudur.Netice olarak deriz ki siyah nokta kalb üzerinde bulunur. Birmeyvenin çekirdeğinde nasıl o meyvenin büyük ağacı gizli ise aynı şekilde bütün kâinatta topluca vücud bulmuştur. Zira kalp Allah adının nüshasıdır ve sonsuz sırları taşıyan bir hâmildir. Bu demektir ki kendi gönlüne giren kimse su ve toprak zorluğundankendini kurtarmıştır. Ruhun ve gönülün sohbetine ermiş, muradve maksudunu bulmuştur. Sosuz saadete ermiştir ki bu saadetinsonu yoktur.MANZUMEDildir bulan envâr-ı celâli ve cemâliHakdan dile her anda nazardır mütevâli
326
MARIFETNAME
Dil âleminin şemsi değil, şarkî ve garbi yoktur o cihan içre bu eyyâm üleyâli.Dil mülkünü fethedemez, akl-ı müvesuisOl mülke bu aşk oldu hemân hâkim û vâli.Alem ki hattı yâriyledir, nüshâ-i hikmetBu nüshâyı sahib-i dildir kâri vetâli (okuyan).Ey Hakkı halk-ı cihân nebilsin dil ve cânıKim âlem-i dildir bu cihandan müteâli.KISIM : 3
KALBİN BÜYÜKLÜK VE GENİŞLİĞİ İLE
ALLAH'A YAKIN OLUŞUEy Aziz! Ehlullah diyorlar İd:
Kalbde bulunan siyah noktanın akıl almaz sırrı insanın hakikatidir ki o da ruhudur.
Cenabı Hak buyuruyor ki:«De ki, ruh Rabbinıin emrindendir.»
Bu ayet insandaki ruhun, Rabbâni bir emir olduğunu gösteriyor. İnsana hayat veren ve idrak edici olan ruhun yeri süvey-da noktasıdır. Bunun cilalanmış iki yüzü vardır. Yani bu hem gaybâlemine (görülmiyen) lıem de görülen âleme bakacak şekilde
M
yüzlü bir ayna gibi yaratılmıştır.İşte gayb nurlarının görülebilmesi için bu aynanın paslanan yüzünün silinmesi ve cilâlanması icabeder. Bu aynaya hiddet, şehvet, gaflet, dünya sevgisi v.s. gibi şeyler aksederse ayna cilâh veparlak hâlini kaybeder ve artık bu aynada gayb nurlan görülmez.
Cilâ ve parlaklık
Ancak şeriatın yolundan gitmekle, kâinata ibret nazarıylabakmakla, lıilm, iffet, zühd, takvâ, itaat, zikir ve fikirle mümkünolur. Vücud aynası Allah’tan gelen feyizleri alır ve emre merkezolur. Emr sahibi emri ile beraberdir ki «Nerde olursanız olsun. (Allah) sizinle beraberdir.» şeklindeki emir buna işarettir.Ehlüllah yani kalbi kâmil olan kimse nefsini alçak tutmaklave nefsini kırmakla kalbini topraktan ve Allah’tan başka her şeyden temizlemiştir. Onun kalbi Allah’ın evi olmuş ve kendisi de «Bizona şah damarından daha yakınız» ayetinden haberdar olmuştur.Onun kalbi o kadar büyümüş ve o kadar genişlemiş ki yerlere vegöklere sığamıyan Cenab-ı Hakk’a mekân olmuş ve görülen büyükalem onu âleminde bir evde ki küçük bir tane kadar kalmıştır. Ra-
327
ERZURUMLU İBRAHİM IIAKKI HZ.
sulullah S.A.V.’in «Mü’minin kalbi, yerler ve gökler ile Arş ve Kür-si’den daha geniştir» hadisi bunu doğrulamıyor mu?Evet mü’minin kalbi Beytullah yani Allah’ın evidir. Bunu Ra-sulullah S.A.V. bildiriyor. Hâl böyle olunca eğer o kalb Allah’a mekân olmuş ve ondan başka her şeyden temizlenmişse elbette ki ondan söyliyen de, dinliyen de, bakan da o evin sahibi olmaz mı?«Kim Allah ile olursa Allah da onunla olur» esası bu saadetiişâret ediyor.Artık bu kalbin sahibi kendisinin Cenâb-ı Hakk’ın Kahr veLutf parmakları arasmda olduğunu, Allah’ın dilediği zaman onudilediği tarafa çevireceğini bilmiştir. Artık o kendi benliğindengeçmiş, beşerî sıfatları atmış, kalbini melekî sıfatlar ile doldurmuştur.Bu saadet ve huzur onda ebedidir. Asla sona ermez.KISIM : 4KALBİN GENİŞLİK VE KEMALİEy Aziz! Ehlullah diyorlar ki:Kalb, âlem-i lahuttan, âlemi ceberuta iner ve ondan sonraçeşitli merhâleleri geçtikten sonra nihayet, mülk, şehadete ve fe-sâd âlemi de denlien maddî âleme iner. Bu Allah’tan kula gelenbir yoldur demektir. Allah’ın feyzi mahlukatına hangi yolu takipederek geliyorsa aynı şekilde âlemlerin Rabbına döner.«Allah’a giden yollar yaratıkların nefeslerinin sayısı kadardır»sözünün sim işte buradadır.Kalbde, bilinmeyen melekût âleminin akıllara durgunluk veren acâip halleri meydana gelir, ancak akıl bunları idrakten acizdir. Kalbin yeri söylenildiği gibi yürektir. Fakat o kendi yerindeher türlü ayıp, noksan ve kusurdan uzaktır. Kalbin hayatı izafüruhtur. Kalp içi ilahı olan ve Allah’ı sevme ve bilme makamı olanet parçasıdır.Cenab-ı Hak (Hadisi Kudside) buyuruyor ki:«Benim öyle bir hâzinem vardır ki o Arştan daha büyük, Kur-siden daha geniş, Melekuttan daha süslü, Cennetten daha güzeldir. Onun yeryüzü, imân, semâsı, ma'rifet, güneşi zevk, ayı, sevgi, yıldızlan, düşünceler, bulutu, akıl, yağmuru merhamet, nehirlerihizmet, ağaçlan hakka itaat, meyveleri güzel huylar, saraylan dahimmettir. Bu hâzinenin dört direği vardır ki onlar, tevekkül, tefviz, sabır ve nzadır. Onun dört tane de kapısı vardır ki onlar da
32tt
MARİFET N AME
ilim, hillim, zikir ve ünstür. Biliniz ki o (hazine) âril olan kulununkalbidir.Demek oluyor ki mahlukatm en büyüğü marifet ehlinin kalbidir. Orası Allah’ın feyizlerinin yeşerdiği can âleminin bahçesidir.Kalb ilmin hâzinesi ve ihsan denizidir. Hazreti Allah’ın evidir.İnsan kalbini tanımak hususunda bu kadar bilgi verilmekle yetinildi. Çünkü büyük okyanusun bir kaba sığması nasıl mümkündeğilse kalblerin hallerini anlatmak da öylece mümkün değildir.Gönül aynası ancak devamlı zikir ile parlak olur. Böylece kul içâleminin güneşinin kendisinde aksettiğini ve bu aksin kemâl derecesinde olanlarda bulunacağım bilir. Ancak bu bir sır olup açığavurulması yasaktır.Ey İnsan!Sen marifet ehlinin alâmet ve işaretlerini anladın, yine asumanı, seyr, ruhani miraç, rahvani cezb, can, canan, fakr, yokluk,kavuşmak ve beka ne demekmiş onlan da öğrendin ki bu da ikicihanın insanın kalb ve ruhundan bir nişan olduğudur.MANZUMEGönül âleminde Hakkın cennet ve bağı vardırCan-ı uşşakm o gülşende tuzağı vardır.Ehlidil dilde bulur ol gül ve gülzân mudamMert olur hoş kokudan ol ki dimağı vardır.Var iken dilde bu devlet feleğe yok minnetArifin taşrada yok meyli, ayrılığı vardır.Kalb ayağıyla bir an içre cihanı devr etBaşka seyyahtır ol başka ayağı vardır.Gönül hânesi çû olur halvet, o dem vuslattırBöyle canım ki gam-ı aşkla dağı vardır. Taşradan korku ve ümit eyleme Hakkı, ziraŞah-ıaş kın harem-i dilde otağı vardır.KISIM: 5İNSAN KALBİNİN YEDİ HALİEy Aziz! Ehlullah diyorlar ki:İnsan, gönül âlemine girip meleklerin derecesine ulaşabilmesive kalbin hallerini görebilmesi için önce nefsini hayvan! arzu veistekler ile kötü huy ve alışkanlıklardan temizlemesi gerekir. İnsani kâmil derecesine eren kalb ebedi hayata nâil.olur.
32»
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI HZ.
Hz. İsa buyurdu ki:«İki defa doğmıyan kimse melekût ve semâvât âlemi ile meleklerin derecesine ulaşamaz.»Ey İnsaniSen, kamlı sulardan temizlenmiş ve belirli bir kişi olarak du yular ve kuvvetlerle süslendin. Bu senin birinci doğumundur.İkinci doğumun ise nefsâni ve hayvani arzu ve isteklerden, şehevî arzulardan ve bulanık hallerden çıkman, temizlenmen ve meleğe benziyen huy ve ahlâka sahip olmandır. Eğer böyle yaparsangönül âlemine girer ve meleklerin derecesine yükselirsin. Mânaâleminde kalbin hallerini görürsün ki onlar şunlardır:1. Hâl: Akıllı insan, hayrı ve şerri hak ile batılı birbirindenayıracak kadar kuvvetli bir imana sahip mü’min demektir:2. Hâl: Allah’ın kuvvet ve kudretini tefekkür ederek, göğsünaçılması ve sevinçle dolmasıdır.3. Hâl: Kalbin neşeyi ve üzüntüyü bir tarafa bırakıp, görün-miyen âlemde uçması ve hava ile yol almasıdır.4. Hâl: İlâhi ilhamın kalbe akışım sağlamak ve bunun içinde nefsin arzu ve isteklerini ortadan kaldırmak ve nefsi mahkumetmektir.5. Hâl: İlâhî cezbeye kendini kaptırmak, dünya sevgisindenbütünüyle geçmektir.6. Hâl: Kalbin İlâhi ilhamlarla dolması ve Allah’a kavuşmasıdır. İvad denilen bu hâlde cemâle mazhar olunur.7. Hâl: Kalb Allah’ın nurunu gördüğü zaman Allah’ın nurununverdiği sevinç ve aşkla dolar. Artık zaman ve mekânların dışınaçıkar, hakiki makama yükselir. Peygamberlerin melcisine dahilolur ve böylece sonsuz saadete, devlete ve huzura erer.Ey İnsanoğlu!Sen de kalbin bu hâllerini görebilir ve bu hâlleri kendinde yaşamayı istersen sen nefsinden geç ve ebedî huzur ve saadete sende er. Kalbin hakkın nuru, sevinci ve hazzıyla dolsun.MANZUMEVasf-ı lisan seninledirVasfedemem gönül seniNutk-u beyân seninledirVasfedemem gönül seni.
330
MARİFETNAME
Her hünerin kemâlisin
Her güzelin cemâlisin
Hüsn ile ân seninledir
Vasfedemem gönül seni.Şeşki taleb ki şendedir
Zevku tarab ki şendedir
Aşk ile can seninledir
Vasfedemem gönül seni.Fikrin olursa bir Hûda
Kalmıya sen de masiva
Emnü emân seninledir
Vasf edemem gönül seni.Olmasa kibr ile riya
Şensin o beyti kibıiyâ
Gene i nihan seninledir
Vasfedemem gönül seni.Olsa gılâfı ten cüdâ
Ayinesin cihan nümâ
Aynı isyan seninledir
Vasfedemem gönül seni.Bilmedi kimse cevherin
Aleme doldu kevserin
Zevkı cenan seninledir
Vasfedemem gönül seni.Aslı cihansın ey gönül
Vas la mekânsın ey gönül
Kevnû mekân seninledir
Vasfedemem gönül seni.Çekme ki Hakkı bendedir
Canı seninle zindedir
Cümle cihan seninledir
Vasfedemem gönül seni.
KISIM : 6KALBİN İRFANI İLERLEDİĞİNDEKİ HİMMET VEKUDRETİ, TESLİM VE RIZASIEy Aziz! Ehlullah diyorlar ki:
Kalbin meleklerin kudreti gibi kudreti vardır.
Diğer canlılar
da bu kudret yoktur. Madde âlemi Allah'ın izni
ile meleklerin em-
331
ERZURUMLU İBRAHİM IIAKKI HZ.
rindedir. Allah’u zül celâl murad ettiği zaman melekler yağmur yağdırır. Rüzgâr estirir ve buna benzer diğer tabiat olaylarını meydana getirirler.İnsan kaltai de meleklere benzer. Bunun için de Allah’ın dilediğine uygun olarak birçok işleri yapabilir. Ancak kalbin de kendibedeni içinde yaptığı bir çok işler vardır. Meselâ yazarken parmaklar kalbin isteğine göre hareket eder. Yemek yerken dil kalbin isteğine göre hareket eder, çiğneme ve yutma onun sayesinde kolaylaşır. Bedende zina arzusu uyanmca kalbin arzusuna uygun olarak damarlarda şehvet peydâh olur. Sonra bu şehvet dalgası sonra erkeklik aletine gelerek onu harekete geçirir ve zina işi tamamlanıncaya kadar bu hal devam eder. Bütün kalbler kendilerine aitbedende tasarruf sahibidirler. Uzuvların hepsinin kalbin emrindeolduğu açıktır. Eğer gönül tabiat karanlığından kurtulsa, hayvanîsıfatlardan temizlense meleklerin ahlâki ile dolar ve adeta meleğe benzer ve meleğe benziyen başka bir cisimle de tasarruf imkânına kavuşur. Meselâ; böyle kemal derecesine eren bir gönüle sahipolan kimse aslana ya da kaplana baktığında başkaları gibi onlanheybetli ve vahşi görmez, adeta kendi gibi zayıf görür. Bu vahşihayvanlar onun emrine girer. Hastaya sevgi ve şefkatle baksa hasta sıhhat bulur. Sağlama öfke ile baksa derhal hasta olur.Bazı bayağı nefisler ise hayvanî sıfatlarla bezenmiş olduklarından yukarda verdiğimiz misal gibi bazı şeyler üzerinde tasarruf imkânı bulabilirler. Meselâ büyük zararlara yol açabilen gözdeğmesi (nazar), büyü v.s. gibi şeylerin zuhuru mümkündür ki buruhun başkasına ait şeylerde tasarrufta bulunması demektir.Meselâ bir insan, kötü olan bir başka kimseye zarar vermekisteyerek ne okursa okusun, onun gönül kudreti o kötü kimseyezarar verir. Bu sebeple kendisinde gevşeklik, ağırlık görülebileceğigibi sevgisi kesilebilir, tembelleşebilir, aklına noksanlık gelebilirve hattâ ölebilir.Eğer hased eden bir zat çok güzel bir kimseye veya başka güzel birşeye onun güzelliğinin gitmesini isteyerek baksa kalbi baktığı şahsa ya da eşyaya tesir eder. Böylece onun güzellliği değişir ya da helâk olur gider. Kalbin bütün tesirleri bu ve benzeri misallerde olduğu gibidir. Ancak hemen belirtelim ki bu ancak Allah’ınmuradıyla olur.Şu halde kalbinin etkisi başkalarında görülen kimse, eğer melek huylu ve insanları hak yola davetle görevlendirilmişse bunaNebi diğer isimle Peygamber denir. Eğer mahlukatın kötülüklerden uzaklaşmasını ve insanlan hak yolu ile meşgul olmalarım is*
332
MARİFETNAME
tiyor ve bunun için çalışıyorsa bu kimseye de Veli denir.Eğer tesiri başkalarında görülen gönül sahibi hayvan huyluve sapıtmış ise ona da hasetçi ya da büyücü denir.Bütün bunlar bize gösteriyor ki mucize, keramet, büyü, nazar,muhabbet v.s. gibi şeylerin hepsi Allah-u zül celâlin dilemesiyleolur.Kalbin tasarrufları üçtür1 — Rüya: Bütün insanların uykuda gördükleri hayallerdir.Bu hayalleri peygamber ile veliler bunları uyanık halde ya da uyku ile uyanıklık arasında görebilirler.2 — İlimler: Bu öğrenmekle elde edilir. Ancak bunu peygamber ve veli kullar ilimleri Allah’tan ilham ve vahy yoluyla alabilirler. Buna ilm-i (edun veya ilham-ı rabbani denilir.3 — Kalbin etkisi: Bu umumi olup her kalp kendi bedeninde tasarruf sahibidir. Fakat peygamber ve velilerin kalpleri başkalarının bedenlerinde de etkili olabilirler.Ancak hakiki kul olarak kemâl derecesine ulaşan ve gönülegirenler, mevlâsmın huzurunda edeple duranlar tevekkül tesllimolur, dua ve gayrete yer bulmaz ve başka bedenlere etki etmektende uzak kalırlar. Zira onlar hakkın isteğine razıdırlar.Sözünü ettiğimiz hususiyetler hangi velide bulunursa o kimseseçkin velilerdendir. Ondaki tasarruflar kendinden olmayıp tasarrufun sahibi olan Allah’tandır. Zira kemâl derecesine ulaşan insanın kalbi her türlü kibir, enâniyet, hareket, kuvvet, kudret, murad,himmet, talep ve duadan uzak Allah’a itaat ile ve onun rızasıylahuzur bulmuştur.KISIM: 7KALB UYKU YA DA ÖLÜMLE TEMİZLENİR,
İLHAM İLE
NASİB (PAY) ALIREy Aziz! Gönülden berzâh âlemine açılan pencereler vardır.Bunlann varlığını ispat için de şu iki kesin delili zikretmekte fayda var ki bunlar da rüya ile ilhamdır.1 — Rüya: İnsan uyuduğu zaman gönül pencereleri açılır veilerde olacak ve başına gelecek bazı hadiseleri öğrenebilir. Bunlanbazen açıktan açığa, bazen de işaret ya da rumuzla görebilir. Bunun bilinmesi tabirle olur.Eğer duyu organları dış âleme kapalı olur ve gönül aynası da
333
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI HZ.
her türlü kötülüklerden temizlenmiş olursa Levh-i Mahfuz’un karşısında dıırur ve orada yazılı olan şeylerin bir kısmı gönül aynasına akseder. Böylece gönül sahibi birçok manevi şekiller ile acaiphalleri görür.însan eğer duygularla meşgul olur ve uykudan uyanırsa vekendi iç âlemine dönmezse sözü edilen şeylerin hiç birini göremez,însan uyuduğu zaman organ ve hisleri hareketsiz kalır, fakat hâ- yâl kuvveti hareketsiz kalmaz. Gönül aynasından akseden suretlerimuhafaza eder. Bu suretler hayâlle korunduğundan hakiki olarakbelli olmaz ve yalnızca rüya hayalleri olarak görülür.însan öldüğü zaman bedeni hisleri hepten kesildiği için madde perdesi aradan kalkar ve kalb melekût âlemini parlak şimşekmisâli görür ve gaybuı sırları tamamen ona ayan olur.îlham: Kalbi hatıraları ve fikri tasarruflar ıolmayan insan düşünülemez. Demektir ki her insan görmediği duymadığı şeyleri ilham yoluyla idrak edebilir. Ancak kalb melekût âleminden yüz çevirmiş ve dünyevi şeylerle meşgul olur ve berzâh âlemine açılanpencereler isli olur ve hayvani sıfatlarla bulanırsa ilhâm hâtıralarının kaynağını, nereden geldiğini göremez ve şaşınr kalır. Anlaması ve idrâk etmesi ancak beyanı yapılan pencereler vasıtasıylaolur.MANZUMEArifin kalb aynası musaffa görünürVech-i dildan ayna da şeydâ görünür.Kendini görse ol aynada kudret bulunurAnı seyretse ol ayna asfâ görünür.Ayine ardında gizlice nigâh eyler onaCan verir zevk ile çûn ol ruh-ı ziba görünür.Sevdây-ı aşka düş, dil kapışım bekle geceKim dilberin temâşâ yeri bu Süveyda görünür.Can ismi pervesini zevk ile tekrar edeninDil ve canında lyan nur-ı musemıma görünür.Nazar-ı himmet-i uşşaka görünmez du cihanMaşuk güzelliği İle hayrette o şeydâ görünür.Dolsa dil sağan ey Hakkı mey-i aşk ile hâvzAnda hüsn-ı sâki ne hüveydâ görünür.
334
MARİFETNAME
KISIM : 8KALBİN KENDİ ALEMİNİ UNUTMASI YA DAHATIRLAMASIEy Aziz! Elılullah diyorlar ki:İnsan ruhu ruhlar âleminde bulunduğu sırada kendini yaratanı perdesiz olarak görmüş ve yaratılışının sebebini yani Allah’ahizmet için yaratıldığını bilmiş, kâlü belâ (yani bütün ruhlan«Evet sen bizim sahibimizsin» diyerek Allah’ı yaratıcı olarak tasdik ettikleri an) da Rabbınm ««Ben sizin Rabbınız değil miyim»(Elestü bi Rabbikum) hitabıyla mest olmuştu. Bu kalû belâ meclisinde Hz. Adem soyundan gelen bütün peygamberler ve insanlarmurad olunmuştur.Gönül daha sonra o vuslat âleminden bu hasret ve firak dün yasına geldi, muhabbet meclisinden beden hapishanesine girmiş,ruhanî hâlden cismâni hale intikal etmiş, duyu perdelerinin arkasına geçmiş ve beden ağı tarafından sıkıca bağlanmıştır. Dahasonra cismâni şehvetler onu yenmiş ve böylece gönül hayvanî sıfatlarla dolmuştur.İşte gaflet perdesi ile örtülen kalp, Rabbi ile bulunduğu ünsmeclisini unutmuş, bu geçici dünyayı baki zannetmiş ve bu âlemiahiret âlemine tercih eder olmuştur. Fakat Cenab-ı Hakk’ın yardımı kendisine ulaşan kimselerden bu gaflet perdesi atılmıştır. Bukimseler her ne kadar cismanî âlemde iseler de ruhlar âlemindentamamen kopmuş değildirler. Bazıları ile ruhlar âlemi arasmdaperde olsa da az bir gayret ve teveccühle bu perde aradan kaldırılmıştır. Bu keşfe eren kimse eğer insanları hakka davet için gönderilmişse onlar peygamberlerdir. Onun yolu şeriat yoludur. Eğerbu görevi yoksa da peygamberin âmeli ile âmel etti ise bunlar davelilerdir. Peygamberlerin gösterdiği olağanüstü haller mucize, ve-lilerinki ise kerâmettir.Şu hâlde keşf ehlinden olmanın hakikati ve marifetullah’a ermek, az yemekle, az uyumakla, az konuşmakla, insanlardan uzakkalmak (uzlet) la, daima hakka dönüp onu zikretmekle mümkünolur. Bu esaslara riayet eden, amelini yapan, Hz. Muhammed’ln şeriatından ayrılmayan, dünyasından geçip kendi gönül âlemine giren kimse bu keşfe erer ve her türlü belâ ve musibetten selâmetbulur ve her isteğine kavuşur.
aas
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI HZ.
MANZUMEBu gönül bende iken arz ve semaya düştümKendimi bilmedim evhâm-ı sivâyâ düştüm.Hayli etrafa koşup aradım dildarımıAyn-ı vuslatta iken gayrı belâya düştüm.Gerçi dost oldu ba.na hemrâh verdik veliAh kim gaflet ve cehlimle cüdâya düştümBenliğimden ki gönül beste ve can hasta idiBen beni aşka verip, safa denizine düştümNefsi düşman billip Allah’ı sıddık buldumNefsi düşünmeyi unutup Hakkın zikrine düştüm Tâ ki dil halvet olup, dost ile tenha kaldımHep dua gitti hemân medh ve senaya düştümAsl-ı her nağme çû Hakkın rahmetidirHakkı bu nağmeden ol zevk-ı nevâya düştüm.KISIM: 9
kend
İ A
lemine
dönen
kalbîn
akl
-
i
kül
’
de
FAYDALANMASI, İLİM VE HİKMETLE SÜSLENMESİEy Aziz! Ehlullah diyorlar ki:Marifetullah’a ermek isteyen bir kimse, bir yerde uzun müddet kalsa ve bedenini hislerinden temizlese ismi celâle bütün kalbiyle gizlice devam etse, rahatça nefes alıp verse ve zevkleri ile mücâdelesinde muvaffak olursa, kalbindeki kötülüklerin tamamımtemizlese, güzel huylarla süslese, sözleri, işleri ve hareketleri bakımından Rasulullah S.A.V. sünnetine uysa, 24 saatte yüz dirhem yiyecek ve 4 saat uyku ile yetinse, bu halini tamama erdirse, böylebir kimsenin kalbi bir dereceye kadar melekût âlemi ile temas kurar. Böyle olunca da artık o kimsenin cism âleminden haberi olmaz, kendinden geçer. Semâvatm bilinmeyen melekutunu seyreder ve talep ettiği marifete erer ki artık o bir ârif olur. Diğer insanların uyurken gördükleri acaip halleri ârif uyanık halinde görür.Meselâ büyük meleklerin, peygamberlerin ruhları ve velilerona zâhir olur ve hatta Ruh-i Muhammed’den faydalandığı da olur.Bazan görülmeden anlatılması imkânsız acaip haller görür. Kur’-an’ın bazı âyetlerinde bu hususa işaret edilmiştir.Cenab-ı Hak buyuruyor ki:«Bic İbrfthlm’e bu gerçekler i nasıl gösterdiysek, kesin ilme sa
336
MARİFETNAMEhip olması için göklerin ve yerin acaip güzelliklerini de öylece
gös
teriyorduk.» (En’am Sûresi, Ayet: 75)Hz. İbrahim’in: «Bana arz (yeryüzü) gösterildi, onun doğu ve
batısını gördüm.» buyurması bu keşfin kendisinde zuhur ettiğini
gösterir.Cenabı Hak buyuruyor ki:«Rabbınm adını an ve her şeyden kesilerek ona ihlasla ibadet
el.» (Müzeminil Sûresi, Ayet: 8)KISIM : 9KENDİ ÂLEMİNE DÖNEN KALBİN AKLI KÜL’DE
FAYDALANMASI, İLİM VE HİKMETLE SÜSLENMESİEy Aziz! Ehlullah diyorlar ki:
Marifetullah’a ermek isteyen bir kimse, bir
yerde uzun müd-
det kalsa ve bedenini hislerinden temizlese
ismi celâle bütün kal-
biyle gizlice devam etse, rahatça nefes ahp
verse ve zevkleri üe
mücâdelesinde muvaffak olursa, kalbindeki
kötülüklerin tamamı-
nı temizlese, güzel huylarla süslese, sözleri, işleri
ve hareketleri ba-
kımından Rasulullah S.A.V. sünnetine uysa, 24
saatte yüz dirhem
yiyecek ve 4 saat uyku ile yetinse, bu halini
tamama erdirse, böyle
, bir kimsenin kalbi bir dereceye kadar melekût
âlemi Ue temas ku-
rar. Böyle olunca da artık o kimsenin cism
âleminden haberi olmaz,
kendinden geçer. Semâvatm bilinmiyen melekutunu
seyreder ve
talep ettiği marifete erer ki artık
o
bir
ârif olur. Diğer insanların
uyurken gördükleri acaip halleri ârif uyanık
halinde görür.
Meselâ büyük meleklerin, peygamberlerin
ruhlan ve veliler
ona zâhir olur ve hatta Ruhi Muhammed’den
faydalandığı da
olur. Bazan görülmeden anlatılması imkânsız acaip
haller görür.
Kur’an’ın bazı âyetlerinde bu hususa işaret
edilmiştir.Cenabı Hak buyuruyor ki:«Biz İbrâhiın’e bu gerçekleri nasıl gösterdiysek, kesin
ilme sa
hip olması için göklerin ve yerin acaip güzelliklerini
de öylece gös
teriyorduk.» (En’am
Sûresi, Ayet: 75)
Hz. İbrâhim’in:«Bana arz (yeryüzü» gösterildi, onun doğu ve
batısını gördüm»
buyurması bu keşfin kendisinde zuhur ettiğini gösterir.
337
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI IIZ.
Cenab-ı Hak buyuruyor ki:«Rabbınm adım an ve her şeyden kesilerek ona ihlasla ibâdetet.» (Müzemmil Sûresi, Ayet: 8)«O, «doğunun ve batının Rabbıdır (ondan başka) tapılacak hiçbir ilah yoktur. Öyle ise onu kendinize vekil tutun.«Putperest (müşriklerin) iftira, yalaıı ve eziyetlerine sabret.Yanlarından güzel bir şekilde ayrıl.»
(Müzemmil Sûresi, Ayet: 910)
Bu ayetlerde aynı hususa işaret ecliyor.Ey İnsanoğlu! Sen de Rabbini zikir ve fikirle meşgul ol. Tevekkülü bul ve insanlardan uzak dur. Böyle yapman senin onlarmzararlarından emin olmanı sağlar. Çünkü senin kalbin kendisinehaliçten beş nehir akan bir havuza benzer. Bu nehirler bazenbulanık, bazen temiz akacağından havuzun dibi çok çamur tutar.Hatta bu çamurun koktuğu da olur. Havuzu bu çabmurlardan temizlemek İsteyen kimse önce nehirlerin havuza giriş yollarım kapamalıdır.' Sonra bir âletle kalpteki o çamuru temizlemeye çalışmalıdır ki havuzun suyu berrak hâle gelsin.Yine o beş nehir (duyu) den kalbe giren ve kalbi istila edençeşitli ilim, nakış, fikir ve zanlar vardır. Bunların içinden kötüolanları kalb de kötü huy ve ahlâkm oluşmasına sebep olur. Şuhalde kalbini temizlemek isteyen kimse bu beş duyunun yollannıkapatıp onlardan bir şeyin kalbe girmemesini temin etmelidir.Böyle olan kalp artık kokmuş çamurdan temizlenir ve kendisindehikmet pınarları parlamaya başlar. Artık o kalb de zan, hayâl vedüşünce namına bir şey kalmaz ve masivadan temizlenmiş olur.MANZUMEKalb aynasına cevr-i seferdir veren cilâGer seyr-i Kâbedir seferin, ger reh-i gazâ Tenden Hakka seferdir dilde cihad ı nefsKat-ı târik-i kabe-i can, tayy-ı mâsivâ.
Arif kİ dilde seyrü sefer eyler ol mudâm
Kalb aynasıdır ona cam-ı cihan numa.Kalbinde kü seyahat ve ehli saadet olEhl-i sakardır ehl-i sefer, kıl sen inziva.Dermâmn istesen de ey derd mend-i aşkDilden ırağa gitme ki dildir sana şifa.
- 33U
MARİFETNAME
Rabbin dilersen iste, derununda bul yakın
Dil hânei Hudâdır, anı sanma sen cüdâ.Çûn piri aşk imiş seni irşâd eden mudamHakkı gönülde bul anı, sen gaflet etme hâ.
KISIM : 10KALBİN HAKKI BİLMEKLE LEZZET
VE
İZZET BULMASI,ALLAH I SEVMEKLE CİHANDA MUTLU OLMASI
Ey Aziz! Ehlullah diyorlar ki:Kalbin izzet ve lezzet bulması Allah’ı tanıması, devlet ve sa-adeti de Allah’ı sevmesidir. Çünkü her uzvun lezzeti kendi tabia-tına göredir.Meselâ, kulak güzel sesleri duymaktan, göz güzel şeyleri gör-mekten, dil güzel şeyleri tatmaktan, şehvet, yemek içmek ve ci
ma’dan nasıl zevk alıyorsa akıl da eşyanm hakikati ile ince mânâ-lar ıidrak etmekten zevk alır. Mevlâmn cemâlini görmekten hoş-lanan gönülün lezzeti de Allah’a kavuşmaktadır.İnsanın lezzet ve saadetinin Allah’ı bilmek ve onu sevmekte
olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü bu hislerden mahrum olan gönül
ancak duyuların ve şehvetin isteğine uyar ve bunu lezzet zanne-der. Bu kalb tıpkı bedene faydası olan yiyecekleri bir yana bırakıp
bedene zararı olan toprağı yemek isteyen hastaya benzer. Eğer bu
hastanın tedavisi kısa zamanda yapılmaz ve çaresine bakılmazsa
hastalığı her geçen gün daha da fazlalaşır. Nihayet ölür ve dün-yevî saadetini yitirir.Kalben hasta olan kimse de o hasta da olduğu gibi kalbini Al-lah’ın zikri, fikri, sevgisi ile tedavi olmaz, bozuk fikirlerle kalır ve
kendini tamamen dünyaya verirse kendisine daha da kötü hasta-lıklar gelir ki Allah korusun kalb gaflette kalarak mahvolur gider.
Çünkü bedene deniz dalgası gibi gelen geçici lezzetlerin tamamı
ancak tabii ölümle biter. Fakat Allah’ı bilme ve tanıma lezzeti ka-lır. Kalbin nuru ve ışığı galip gelince Allah’ın cemâlini görme is-tek ve arzusu fazlalaşır.
KISIM : 11KALBİN KENDİ ALEMİNE DÖNÜŞÜNÜN LÜZUMUEy Aziz! Ehlullah diyorlar ki:
Ruhlar âleminde insan nev’ine tecelli eden
Cenâbı Hak, sıfat
33ü
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI HZ.
lannı ve zatım insanların kabiliyetlerine göre bildirmiştir. İnsan,
uzun yıllar onun sevgi şarabıyla sarhoş olmuş, şevk mertebesinde
zevk için de kalmışlardı. Daha sonra ruhlar Rabbani hikmetin ge-reği olarak yüksek âlemden süfli (alçak) âleme inmiş, vuslattan
aynlığa, mücerred âlemden müşahhas yani cismâni âleme dolmuş-lardır. Gerçek vatanlarından uzaklaştı ve garib kaldılar ve ülfet
ve vuslat zevkini unutmuşlardır.O eski âlem kendilerine yasaklanmış, Cenabı Hak insanların
bazılarından mestur olduğundan ezelî vuslat ve sevgi ortadan kalk-mıştır. Bu durumda insan ruhu nerde bir güzellik görse ve kemâli
seyretse ona bağlanır. Ancak eskiden olan dostluğunu kaybetmiş
ve şehevî arzularına mağlûb olduğu için, bu bağlanma ve muhab-beti dünyanın lezzetlerinden zanneder.Rabbani güzelliğe nefsin gereği baktığından anlamaz ve eski
aşinalığım hatırlamaz. Bazı insanların ruhları bedene girdikleri
zaman onlara hakkın hidayeti ulaşır ve bu ruh kendi âleminden
örtülü olmaz ve ünsiyet halini unutmaz. Dünya hayatında da sı-fatların tecellisi ona kapalı olmaz ve onun gönlünde hakkın ce-mâlini görme zevk ve arzusu her geçen gün daha fazla artar.Ey insan! Eğer senin rehberinde Hakkın hidayeti olursa sen
de o üns meclisini unutmaz ve istersin. Bunun için de nefsin ru-hundan ve dünya dünyevi bağlardan kurtlur, sen de gönüle girer
hakka gidersin.Bu demektir ki gönüle giren kimse oradan sonu olmıyan be
kâya, cefâsı olmıyan sefâya, isfana, noksansız cemâle ve ebedi dev-lete erer.Eğer insan gönül âlemine girmez de şehevî arzularına bağla-nırsa yeryüzünde ondan daha aciz, fakir, noksan ve zelil kimse
olmaz. Çünkü her gün başka bir dert ile dertlenir. Bazen hastalık,
bazen elem ve keder, bazen açlık ve tokluk, bazen de şehevî arzu-larının zebunu olur ki bu yüzden hiç rahat yüzü göremez. Bir lez-zeti elde etse diğerinin sıkıntısı kendisine yeter.Meselâ yemek isteği olan kimse önce onun malzemesini temin
etmek ve sonra da pişirmeye çalışmak için sıkıntıya girer. Yiyince
sindirimi için ve sonra da ondan gelecek hastalıklara maruz kalır.
Dünyanın tadılan her türlü lezzeti beraberinde yeni bir sıkıntıyı
getirir.İnsan nefsini bu ve buna benzer lezzetler ile karıştırmaz ve
bir isteğine nâil olacağım diye türlü rezaletlere ve hakarete ma-ruz kalmadıysa, kendini dünyada bir yolcu olarak gördü ve bil
diyse, kendi gönlünün iç âlemine girdiyse, kötü huylardan temiz-
340
MARİl'ETNAME
lenirse, tabiat karanlığından kurtulup hürriyetine kavuştuysa, gö-nül ülkesinin ruh tahtında oturduysa artık o kendi âleminin sul-tanı olur. Masivadan geçer, mevlâsına kavuşur.Ey însan! Sen sende ol, uzak olma, görünen âlemde kendini
yorma! Beden âlemini geç ki gönül âlemine girebilesin. Nefsin is-teklerini terket ki sükûnet bulasın. Hakka dön, Allah’tan gaygısı
nı bırak. Bu senin kendini bilmene vesile olacaktır.MANZUMEKim ki canından ırak oldu, işi âh olmuş
Nefsini ârif olan (bilen) ârifi billah olmuş.Sakarı firkate düşmüş, seferi zahir eden
Seferi bâtın eden, vasılı dergâh olmuş.Keder i akılla dildardan olmuş dil olur
Saf olan aşk ile ol mihr ile çün mâlı olmuş.Dili dilber sen uzak olma hem an sen senden
Olmasın kimsede şuğlün ki, gönül şah olmuş.Kalbine eyle nazar, kendini bil sen kimsin?Kendini dilde gören ehli dil agâh olmuş.Nakd iken aşkla can dilde o didâr elân
İntizar oduna yanmış, o ki gümrâh olmuş.Hayreti aşk ile kendini bilen ehli zevalin
Lezzeti canı, münacâtı sehergâh olmuş.Ger Süleyman isen, incitme eğer mür olsa
Ki kamu zerreden ol şemse, minanrâh olmuş.Çekmedi keşmekeşi red ve habali halkı
Hakkı kim, kıblei canı, hemân Allah olmuş.KISIM : 12RUH UN, BİR ÇOK ALEMLERİ SEYRETMESİ VE
BEDENDE KEMALE ERMESİEy Aziz! Ehlullah diyorlar ki:Ruh, beden âlemine gelmezden evvel ruhlar âleminde
bulunu
yordu. Ruhlar âlemine gelmeden evvel ise, mânâ âleminde
bulu
nuyordu. Ruhlar, Allah’ın ilmi ezelisinde suretler halinde idi.
Çün
kü Cenabı Hakkın ilminde var olan her şeyin suretleri vardır. Bu
bizim hayâl ve tasavvurlarımıza benzer.Allah’ın sıfatlarıyla ruhlar arasındaki mevcut
alâka insanlar
için bir saadet, ârifler için büyük bir nimete ve
hidayete vesiledir.
341
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI IIZ.
Kemal derecesinde olanlar için sonsuz zevk ve lezzet menbaıdır.Ruhlar, bulundukları mânâ âleminden melekût âlemine inmişlerdir ki, burada Arş, Kürsi vc yedi kat gök vardır. Ruhlar daha sonra melekût âleminden mülk âlemi (görülen âlem) ne inerki buna süfli âlem (bayağı) de denir. Bu iki âlem arasmda ruhlar âlemi ile misal âlemi vardır. Misal âlemi mutlak hayat demektir. Erenler bu âlemi ve oradaki ruhları görebilirler. Hâyâl âlem-iise insanın mütehayyile kuvvetidir.Bedene inmezden evvel insan ruhu bu âli, yüksek ve mânââleminde Allah’ı görmüş, ilminin lezzetine varmış, Arş, Kürsi ve yedi kat gökte yaşamıştı. Sonradan o âlemden nur âleminden bedene yani görülen âleme indirilmiştir. İşte yüksek ruhlar bu alçak âlemde beden bineklerine biner, kemâl dereceleri elde edereka'lâ mertebesine ererler. Ruhların âlemi ulvi âlem, bedenlerin âlemi ise süfli âlemdir.. Peygamberin yolundan giden ve nefsi heveslerine tabi olmıyanlarm dönüşleri yine ulv-i âleme olur. Aşağılıkları seçen, nefsine mahkûm olan, kemâl dereceleri kazanmıyanlar,güzel ahlâklı olmıyan ve hayvanî sıfatları benimseyenler, nefsi terbiyeden yoksun kalanlar, kalbi kötülükler içinde bırakan ve duyunehirlerini kesmeyip temizleyenler ulv-i âleme yükselemez, süfliâlemde kalırlar.Kalbini temizleyen, gönüle giren aslına döner. Allah’tan
gay-
risini
terkeden ve nefsini temizleyen insan kâmil insandır.KISIM : 13RUH BEDEN ALEMİNDE NASIL NOKSANLAŞIR? NASILKEMAL KAZANIR?Ey Aziz! Ehlullah diyorlar ki:Ruhların ulvi alemden, süfli âleme gelip bedenlere girmelerinden sonra insanlar üçe ayrılmıştır.Birinci Kısım: Bunlar âleme neden geldiğini yaratılışının ga yesinin ne olduğunu, kemâl derecesine ermenin gerektiğini bilmezve şuuruna ermezler. Bunun yemek, içmek, uyumak ve şehevî arzulan tatmin olan limayı adeta put hâline getirmişlerdir. Bunlarulvi âleme dönemezler. Bunlar hayvan sıfatlarıyla dolan melekî sıfatları bırakan aldanmışlardır.İkinci Kısım: Aleme gelmenin gayesinin kemâle ermek olduğunu bilebilenlerdir. Ancak bunların da şiddetle bağlandıkları dört
şey
vardır ki bunlar:1 — Kendini sevmek,
34ü
MARİFETNAME
2 — Çocuklarını sevmek,3 — Malını sevmek,
4
— Makamım sevmektir.Bunlar her ne kadar asıllarına dönerlerse de yine de zarardadırlar. Çünkü nefsi kemâle erdirecek makamlarından yükseğe çıkmamışlardır. Aleme gelişin gayesi yükselmektir: Fakat onlar bundan mahrum kalmış ve yüksel ememişlerdir.Üçüncü Sınıf: Bunlar süfli aleme kemâle ermek için geldiklerini bilenlerdir. Onlar hidayete ermiş olduklarından süfli alemdekendilerini yolcu saymışlardır. Bunlar nefis putlarını tamamenkırmış ve kemâle ermişlerdir.Melekler, yeme ve içmeleri olmıyan ruhani varlıklardır. Onların makamı göklerin en yüksek yeri olup alemleri ne artar nede eksilir.Hayvanların ruhları zuhmani yani sırf şehvetle yaratılmışolup makamları süfli âlemdir. Onların ulvi alemle bir alâkalanolmadığı gibi nasibleri de yoktur. Bu durum hayvanlar için bir,insanlar için de iki âlemin varlığını gösteriyor.Bu âlemler:1 — Beden ve hayvanî ruh bakımından süfli âlem2 — Akıl ve İnsanî ruh bakımından ulvî âlemdir.Şu halde melekler sırf akıldan, hayvanlar sırf şehvetten, insanlar ise hem akıl ve hem şehvetten yaratılmıştır. Eğer akıl şehvete galip gelir yedi putu kırar ve Allah’a taparsa bu insan meleklerden daha üstün olur. Çünkü meleklerin makamlan bellidir.Daima orada kalır ve daha yukarıya yükselemezler. Eğer insankendi nefsini kemâle erdirirse daha yükseklere çıkabilir. Eğer insan şehveti aklına galip gelirse ve yedi puta taparsa kalbi katılaşır ve Allah’ı unutur. Bunlar her ne kadar görünüşte insan iselerde esasta hayvan hattâ hayvandan daha da aşağıdırlar.Ever ruhun kemâli lezzetlerden geçmek, putları kırmak, başlangıç ve sonunu bilmektir,ı Peygamberimiz buyuruyor ki:«Ya Ali! Kendini bil ki, hayatını boşa geçirmiş olmayasın vekalbine yabancı olmıyasm.nKISIM : 14RUHUN ALÇALIŞ VE YÜKSELİŞ HALLERİEy Aziz, Ehlullah diyorlar ki:Babbanî bir emir olan insan ruhu a’lâyı ilhiyyinden bedene inala
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI HZ.
meden önce nurdan karanlığa, latif halden yoğun hale döndürülmüş olup önceleri Rahman’ın muhatabı iken, sonradan nefs, şeytan ve hayvana yakın olmuş, Rahman ile aralarındaki mesafe çokaçılmış ve doğu ile batı arasındaki mesafe gibi olmuştur. Hayvanile ilahi aşkın arasındaki mesafeyi lisan ile ifade mümkün olurmu hiç Şu halde insanın insanlık yani kemâl derecesine ulaşabilmesi için, hayvan, şeytan ve nefsani sıfatlardan geçmesi gerekir.Kendinden geçmeden izafi ruh ile baki kalamaz. Hayvan derecesinde kalan ve güzel ahlâk ile ahlâklanmıyan kimse insan derecesineulaşamıyacağı gibi ârif bir kul da olamaz.İnsanın hayvanlar âlemi ile ortak olduğu üç ruhu vardır:1 — Tabu ruh, yeri bedenin tamamıdır.2 — Nebâti ruh, yeri ciğerdir.3 — Hayvani ruh yeri kalbdir.Öfke ve şehvet ile bunlardan meydana gelen kötü huy ve sıfatların hepsi, hayvani ruhu sıfatlanndandır.Ruhların dördüncüsü nefsi natıka olup insanın kendisine aittir, yeri de kalb üzerindeki siyah noktadır. Buna hayvanî ruh dadenilir ki insan onunla beraberdir. Eğer bu hayvanî ruh insaniruhu mağlûp eder, öfke ve şiddet ve şehevi arzulaıayla onu esirederse hüküm galip olana göre verildiğine ve gali polan da hayvanî ruh olduğuna göre böyle insana hayvan denilir. Bu hâl devam ettiği müddetçe sahibinin kalbi ölü nefsi diridir.Eğer o kimseye Allah’ın yardımı ulaşır da, insani ruhu mahkumu olduğu hayvani ruha galip gelir, öfke ve şehevi arzularınıkontrol altına alırsa, artık o kimse nefsi ölü kalbi diri bir insandurumuna gelir ki artık o ruhani yani kâmil bir insandır. Bulunduğu yerden yukarılara çıkmış olup bu çıkışı onun durumuna göre bir yıl bir ay, bir gün ya da bir saatte gerçekleşmiştir. Cenab-ıHak Kur’an-ı Keriminde:Ona Ruhumdan üfledim» buyuruyor. Artık o kimse kendi asli ruhisine kavuşmuş ve muradına ermiştir. îzafi ruhun bir çokisimleri vardır. Bunlardan en çok bilinenleri, ruh-i ekmel, akl ı evvel, cevher-i evvel, kalem-i a’la, ruh-ı Muhammedi, Nur-ı Muham-med-i, cevher-i rabbani, ruh-i kuds ve ruh i nâtık, sırrı a’zam, sırr-ıilahi v.s. dir.Ey İnsanoğlu! Sen kendinin hangi mertebede olduğunu bilme yi arzu edersen kendi haline bak.Eğer yalnızca yiyen, içen ve şehevî arzulan tatmin eden biriysen bil ki hayvansın. Eğer yiyor, içiyor, şehevî arzularını tatminediyor, bunun yanında kavga, döğüş, küfretme, münâkaşa, ha
344
MARİFETNAME
sımlık, düşmanlık, hiddet ve şiddet gibi yollara baş vuruyor veinsanlara eziyet veriyorsan bil ki hayvansın. Eğer, yiyor, içiyor, şehevî arzularını tatmin ediyor, yalan söylüyor, insanları kandırıyorve onları birbirine düşürüyorsan bil ki şeytansın.Eğer a zyiyor, az içiyor, az uyuyor, şehevî arzularına gem vurabiliyor, kimseye eziyet etmiyor, kandırmıyor ve danltmıyor, yalansöylemiyor, yumuşak huylu oluyor ve herkes hakkında iyilik düşünüyor ve kendine düşen vazifeleri yapıyorsan bil ki sen melekler derecesindesin.Eğer yeme ve içmeni noımal yapıyor, şehvet ve hiddetine ha-»kim oluyor, Allah’ı bilme ve tanıma yoluna gidiyor ve o yola gönülden kendini veriyor ve kendi nefsinden geçiyorsan bü ki senarifsin. Allah’ın ahlâkıyla ahlâklanan ve onun ilim denizinden birhâzinesin. Hakikatleri bilen bir inşam kâmilsin. En yüce makamları elde etmiş ve huzur meclisine girmeyi hak etmişsin. Ebedî olarak kendini hakka veren her muradına eren ve işlerinde itidâldenayrılmayan yüce bir kulsun ne mutlu sana!MANZUMEEy ruh-ı pâk cismle dünyada hoş musunVey nur-ı mahz dide-i binada hoş musun?Ey Arş kuşu nice tutuldun bu dâme sen?Safra ve kan ve balgam ve sevdada hoş musun?Ger bu yürek dinlerse mekânın gönül nedir?Çün bu yürektesin bu süveyda da hoş musun?Ol gülşen-i koyup, nasıl düştüm bu külhanaKülhancılarla hüsn-i mudarâ da hoş musun?Ol üns bezminden o vatandan ırak mısın?Kalbinle, yâ o meclis i mâ’nada hoş musun?Meşgul-i resm ve âdet olup şeker misin gam?Ya Hazreti huzur ve Hazreti Mevlâ da hoş musun?Olmuş seninle mestû muhabbet hezâr dilAşıklarınla rıfk ve muvâsa da hoş musun?Alem seninledir nice alemdesin acebSen sende hüsn-i aşkı temâşâ da hoş musunHakkı sorar seni, sana ey nefs-i nâtıkaDil haclesinde aşk ile tenhâda hoş musun?
345
BÖLÜM: 2
AZ YEMEK, AZ UYUMAK, AZ KONUŞMAK, UZLET, ZİKİR VE
FtKRİN FAYDALARIALTI KONUDAN İBARETTİR
KONU: 1
SEKİZ KISIMDAN İBARETTİR
KISIM: 1
AÇLIĞIN FAZİLETLERİAYET:Cenabı Hak buyuruyor ki:«Yiyiniz, içiniz, fakat israf etmeyiniz, şüphesiz Allah israf eden-leri sevmez. (A’raf Sûresi, Ayet: 31)KUDSİ HADİSCenabı Hak buyuruyor ki:«Ben izzeti ibâdet ve taatte koydum. İnsanlar ise izzeti sultan-ların kapılarında arıyorlar. Orada izzeti nasıl bulacaklar? Ben il-mi açlıkta koydum halbuki insanlar onu çok yemekte arıyorlar.
(Böyle olunca) ilmi nasıl bulacaklar? Ben kalbin cilalanıp parla-masını uykusuzlukta bıraktım. Halbuki insanlar kalbin cilasını
çok uyumakta anyorlar. Onu bu halde nasıl bulabilirler?Ey İnsanoğlu! İlmi ve ameli toklukta nasıl ararsın? Çok uyu
yorken kalbinin cilalanmasın! nasıl beklersin? Çok konuşuyorken
hikmeti nasıl bulabilirsin? İnsanlara karışıp onlarla meşgul olur-ken ünsiyeti nasıl istersin? Dünyayı sevip ona bağlanıyorken nasıl
olur da benim muhabbetimi istersin?Ey İnsanoğlu! İlmi ve ameli açlıkta, kalb cilasını gece uyanık
MARİFETNAMEkalmakta, hikmeti sükût etmekte, üns ve konuşmayı uzlet etmek*
te, muhabbet ve nzayı dünyadan geçmekte (vc dünyayı terkte) ara.Ey İnsanoğlu! Oruç benim içindir, onun mükâfatım ben vere*
ceğim. Oruçlunun iki sevinci vardır. Biri iftar cdcceği andaki se-vinci, diğeri de bana kavuştuğu zamanki sevincidir.»
Rasulullah S.A.V. ümmetine yemenin derecesini
fayda ve za
rarlarım, tokluğun âfetlerim, açlığın faydalarını bildirdi.
Rasulul
lah S.A.V.’m bu husustaki bazı hadisleri şöyledir:
HADİSLER
Peygamberimiz buyuruyor ki:
«İnsanoğlu midesinden daha kötü bir kap doldurmuş değildir.
Ona 35 lokma yeter. Bu onun ruhuna kuvvet, bedenine metinlik
verir. Yemek yemek isteyen kimse midesinin üçte birini yemek, üç-te birini su ile doldursun, birini de boş bıraksın.»«Tok kamına yemek haramdır ve hastalıktır.»«Çok yemek fenâ (kötü) dür. Çok yiyen ve çok uyuyan yeril-miş (mermum) tir.»«Tıka basa yiyenin kalbi katı, hikmetten yoksun ve hakkı unu
tucudur.»«Allah, bir kulunu sevdiği zaman onu yiyeceği ucuz olan yer-de aç koyar.»«Ccnâbı Hakkın yaratıkları içinde
sevdikleri
aç ve susuz ka-lanlardır. Onlan darıltanlar şakidir, yerleri Cehennemdir. Onlan
her gören, aşağı derecede tutan ya da bir şeyle incitip sözle sata-şanları Cenabı Hak hastalıklara düçâr eder. İnsanlara karşı rezil
eder, geçimini daraltır.»«Karnı aç, kalbi kanaatkar olan ve hakkı zikreden kimse Al-lah’a yakındır.»«Şeytan insanın damarlarında kanın dolaşması gibi dolaşır.
Onun yollarım açlık ve susuzlukla kapamak Allah’a yakın kulla
nn işidir.»«Allah katında en faziletliniz en çok aç kalanınız, en çok üzü-lendir. Cenabı Hak mahlûkatım doyurur. Fakat veli kullarım aç
bırakır.»«Midenizi aç bırakın ki bu sayede kalbinizde marifet nurlan
parlasın. Hikmet nurlarıyla dolsun, yerde ve gökte olanları sizin
(bu halinizle) sevinirler.»Hz. Ömer R.A. günde bir kez yemek yer ve onda da onbir lok
’naa almakla İktifa ederdi.a47
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI HZ.
MANZUMEHabibullah mübarek kamına taş bağladı yaniİsterse yemek kamın ona taş ver verme sen nân (ekmek) 1.Şikan perver ki pür hak eylemiş divâr-ı azasınO kalmış hâne-i muzlimde görmez şems-i tâbânı.Şikâyet eyllyen üç gC.nlük açlıktan değil ârif O cahil kâr ve kesbetsin ki yok Hakka tekelânı.Desen açlıkta var za’f ol kereldir, mâ’n-i itaatDeriz açlıktadır üns-i Hak odur kül-i ruhâni.Hak yemeğidir açlık onu mahsus-ı haves etmişBulur açlar vecdü hâli ve zevk ve cezb-i hakâni.Bulan açlıkta bulmuştur, fenâdan devlet i fakriDuyan açlıkta duymuştur, rumuz-ı sun sübhâni.Gören açUkta görmüştür, eğer aşk-ı eğer ruhuAlan açlıktan almıştır, künüz (hazineler)-ı nefs-i inşânı.Eren açlıkta ermiştir, huzur-ı hazret-i HakkaBilen açlıkta bilmiştir, ulum-ı bahr-ı ir fâni.Cümle açlıktadır devlet, saadet izzet ve devletOlur aç olan ruhânî, dahi s imâsı nurânî.Zaif et nefsi tâ kim, kuvvet-i kudsi bula ruhunHayât-ı candır açlık, hem memât-ı nefsi-i şeytânı.Gel ey Hakkı bu yeme ve uykuyu koy, faksu fenâ isteKi viran olsa ten köşkü, bulursun genc-i pin kâni.KISIM:
2
ÇOK YEMENİN AFETLERİ, AÇ KALMANIN KERAMETLERİEy Aziz! Ehlullah diyorlar ki:Yemeden içmeden başka nimet bilmeyenin yani nimettenmaksadın yemek ve içmek olduğunu zannedenlerin ilimleri az,azablan çok olur. Tokluk hastalıkların kaynağı olup, hikmeti giderir. En müessir ve en faydalı ilaç açlıktır. Az yemek hastalıkları azaltmak olduğu gibi çok yemek de bir çok hastalıklara yol açar ve hastalıkların sebebi olur. Kalbe katılık ve ağırlık verir.Cenab-ı Hak bir kulunun hayrıuı murad etse ve ona inâyeteylese onun midesini yemekten, şehvetini de cinsî münasebettenkeser. Allah, ikram ettiği kuluna az yiyip az konuşmasını ve azuyumasını ilham eder. Tok saf ve akıllı bir fikre sahip olamaz. Çok
MARİFETNAME
yemek bedene zarar verdiği gibi fazla uyumak da bedene zararverir. Az yiyenin derdi az sıhhati yerinde ve uzun olur. Tokluk ilesıhhat bir yerde duramıyacağı gibi, açlık ile hastalık da bir yerdeduramaz.Nefsini çeşitli yemeklere bağlıyan ve onlan düşünen kimsesıhhatini kaybeder ve türlü hastalıklan kendisine davet eder.Peygamberlerin yemekleri velilerin makamıdır. Açlık hikmetbulutu ve akılları açan bir deniz, ruhlan tahrik eden bir rüzgâr,bedenin hususiyetlerini açığa vuran bir anatomidir. Açlık, faziletlere bulaşan hastalıklara ilaç, akılları parlatan cila, ruh gıdasınıniştihası yaralanan kalbe melhemi, kuvvet ağacının meyvesi, iffetsıfatının süsü, gönüle girmenin yolu ve büyük bir hediyedir.Açlık; hastalığa şifa, dertlere devâ, velilere süs, düşmanlaraazab, ruhun sıkıntılannın gidericisi ve fetihlerin kaynağıdır. Açlık,nefsin isteklerini keser ve öldürür, kalbe hayat verir, bilgiyi öğrenmeyi kolaylaştırır. Ariflerin açlığı arınma (safvet) zâhidlerin açlığı hikmet, aşıkların açlığı Allah’a yakın olmaktır.Açlık, nefsi köreltir ve öldürür. Kalbe incelik
ve merhamet
verir. Arif kulıarm hikmet nurları açlık alevini günlerce söndürür.Böylece ârif bir kaç lokma yemekle yetinir. Açlığı Allah için olanın kalbinde hikmet kapısından başka bir kapı daha açılır. Entatlı yemek açlık olup, mevlânın bir ziyafetidir. Tokluk
akıl ve ze
kâ giderici, cahillik ve zulmetin sebebidir. Nefsinin esiri olanlarferyât ediyorlar. Nefsini açlık ile boğazlıyan kimsenin kalbine
ma
rifet nuru dolar ve kalbi canlanarak hayat bulur. Şeytan
tohumu
olan vesvesenin tarlası toklann midesidir.Doyana kadar yemeye eki denir ki bu hayvanlardan
farklı
ol-mıyan bir durumdur. Allah’ın arzdaki yemeği açlıktır. Veliler onunla doyar. İnsanın düşmanı tokluktur ki cehâlet ve günaha sebeptir. Dünyanın sultanları açlığın tat ve lezzetinden mahrumdurlar.ZiTa Allah’ın aç kullarına ziyafeti açlık iledir.MANZUMEGeldi Ramazan ayı, ey yâr-ı kamer simâOruç tut ve az uyu, takalbin ola binâ (gören).
Oruçla ten ve cam pâk eyle yeme nân (ekmek) ıDolsun mey’i ruhani, ta mest ola her ecza.
Bu demleri gûş eyle, meydir bunu nuş eyleSeller gibi cûş eyle, tâ kalbin ola deryâ;
Açlıktır taamullah, kut-i dil-i âgâhVermiş okuluna şâh, kim aşk iledir şeydâ
340
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI HZ.
Hakkı, dûnu gün dâim ol kâ'mû hem sâlmDol aşk ile ol hâim koy sureti, koy sureti bil mana.KISIM : 3 TOKLUĞUN ZARARLARI, AÇLIĞIN FAZİLETİEy Aziz! Ehlullah diyorlar ki:Üç şey vardır ki bunlar kalbe sıkıntı verir. Bunlar:1 — Çok yemek,2 — Çok uyumak,3 — Çok konuşmak.Mide dolunca ruh ölür ve beden ruh olur. Karın acıkınca isebeden ruha dönüşür. Bedenin sıhhatinin temini aç kalmakla ve az yemekle mümkündür. Ruhun sıhhati, az uyumaya bağlıdır. Ruh az.uyumakla sıhhate erer. Akıl tok olan da durmaz. Gider ve bu haldevam ettikçe geri gelmez. Açlık, Allah-u zül celâlin ismi ve meleklerin ikramıdır. Açlık, az uyumaya yardımcı olur. Az uyumakta az konuşmaya yardımcı olur. Tokluk hastalığı, hastalıkta derdi davet eder. Hastalıkların temeli tokluk, devâların temeli de açlıktır.Vehim, vesvese ve insan nefsindeki ateşler açlık sayesinde söner. Midesi aç olanın vesvese ve vehmi olmaz. Meselâ, delinin deliliği acıktığında söner ve akıllı hale dönüşür. Açlık, bir ibret levhası, hikmet kaynağı, sevgi ve muhabbetin anahtarıdır. Açlık, nefsintelâş, kararsızlık ve sabırsızlığına ilâçtır. Açlık; kalpleri temiz vesaf olanların sevinç ve huzuru, kendini Allah’a verenlerin hidâyetrehberidir. Tokluk, kalpteki hikmeti siler, açlık ise ilmi var eder.Midenin acıkması hâlinde uzuvlar doyar, mide doyduğu zaman iseuzuvlar acıkır.Açlık nefis için zindan, kalb için de gül ve gülistandır. Toklukbir çok vesvese ve vehimlere sebep olur. Açlıkta olan vesvese vevehimlerin bir etkisi olmaz. Karnı aç olanlar iki âlemi geçerekmevlâsına kavuşurlar. Açlık kalbi hikmetle doldururken, toklukkalbi sağır ve dilsiz kılar.Açlık; bedende hafiflik, gönülde hikmet, gözde ibrettir. Açkalmak ve uykusuz kalmak kalbin parlamasını ve cilalanmasın!sağlar. Yemek, ekmek nasıl midenin gıdası ise açlık ta gönülünve ruhun gıdasıdır.Şeyhinin tavsiyesine uyarak bir gün aç duran mürid
şeyhine:
— Acıktım, deyince şeyh:
350
MARİFETNAME
— Allah’ı zikret, dedi, açlığın ikinci gününde: — Kuvvet istiyorum, dedi, şeyh de: — Kuvveti Allah’tan iste diye cevap verdi.Üçüncü gününde mürid: — Azık nedir diye sordu. Şeyh de: — Şeyhi hiç ölmiyen dirinin zikridir diye cevap verdi.Açlığın dördüncü gününde mürid Allah’u zül celâlin muhabbeti ve cezbesiyle iftar edince ruhu kuvvetle, bedeninin bütün zerreleri İlâhî aşkla dolmuş.KISIM : 4YEMEK NASIL AZALTILIR? MİKTARI, FAYDASIVE SIRLARI NELERDİR?Ey Aziz! Ehlullah diyorlar ki:Az yemekten kasıt, şehevî ve hayvanî nefsi zayıf düşürmek veaklın emri altına almaktır. Maksad kalbi her türlü pislik ve kötühuydan temizlemektir ki bu da ancak açlıkla mümkün olur. Ziraaçlık, kalbin yağını eritir, kan miktarını azaltır. Kalbi her türlüistek ve arzulardan uzaklaştırır ve Allah’ı zikretmenin yani lrade-iilahiyi kabule yetkili kılar. Bu aynadan nefse nurların aksi halinde kalb Allah’ın nuru ile cilalanır ve nefsin mevcut karanlığı or-,tadan kalkarak aydınlanır. Şehevi karanlıklar gider, sevgi ve muhabbet incisi o zulmetleri yorar. İnsandan istenen de zaten sevgive muhabbettir. însan o haliyle Allah katında meleklerden dahasevgili olur. Tarikate yeni girenler yemek hususunda nasıl davranmalıdır?Marifet yoluna yeni girenler yemekte orta yolu tutmalıdırlar.Yani ne çok yemeli, ne de çok kısmalıdırlar. Orta derece yemektenkasıt günde 50 ilâ 100 dirhem arasında bir şeyler yemektir. (250ilâ 400 gr.) Bu kalbin parlaması, temizliği ve ruhun cilalanmasıiçin gereklidir.Peygamberimiz buyuruyor ki:«Karnımızı acıktırın ki kalbinizle Rabbinizi göıebilesiniz.»«İnsanın karnından daha kötü bir kab dolmamıştır.»Çünkü gıdanın bedene yardımı dokunur. Halbuki gıda için bedene yerleşen tabii kuvvetler vardır. Bunlar şeytanın askerleridir.Bu askerler gıdadan fazla miktar da pay alırlarsa nefsin arzu veistekleri hem artar hem de kuvvetlenir. Nefsin karanlığı bedeni sarar. Gıdalardan oluşan nem ve yaşlılık beyin damarlarım tembelleştirir. Bu da duyuların hareketini kaybettirir. Uyku geUr. Hatırlama düşer.
351
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI HZ.
Yemek az yenirse nefsin bu istekleri yemeğin azlığına göreazalır. Tabii kuvvetlerin karanlığı gider. Şeytanın askerleri zayıfdüşer. Kalp parıldar. Kalp temizlenince de parlak ruhunda aklınçahşması daha mükemmel olur. Ruh bedenin hakimi olur ve kişiinsanlık derecesine erer. Bundan şöyle bir sonuç çıkarılabilir: Kendini yemeğe veren ve onun emrine giren kimse bitki derecesinde,şehevi arzulannın esiri olan insan, hayvan derecesinde, kendisiniilme ve irfana veren kimse de insanlık derecesinde olur.Cenab-ı Hak buyuruyor ki:«Onlar, hayvan gibi hatta hayvandan daha da aşağı (sapık)tırlar.» (A’raf Sûresi, Ayet: 179)Akıllılar bu sözü edilen süfli yani akak mertebede kalmaz. Çalışması ve ibadeti için kendisine kuvvet verecek kadar yer ondanfazlasını terkeder. Tatlı ve lezzetli yemeklere itibar etmez ve onları elde etmek düşüncesinden kendisini kurtarır. İnsanlık derecesini elde ederek Üns derecesine erer. Her muradına kavuşur. Çünkü bitki ve hayvan derecesinden kurtulup insanlık derecesine ulaşmanın en mühim şartı yemek yemeyi azaltmaktır.Kâmil insan olana açlık zarar vermez. Zira açlık sabrın en güzel numunesidir. Onun uzun süre aç kalmasını huzurlu olmasınında uzun süre devam etmesi demektir.KISIM: 5 TOKLUK ALAMETLİRİ, AÇLIĞIN KERAMETLERİEy Aziz! Ehlullah diyorlar ki:Her türlü kalp hastalıklarının kaynağı yemek isteğidir. Çünkü iyi ahlâkı kötü yapan odur. Cennetliği Cehennemlik yapanodur. Cihan ülkesini ruha zindan eden odur. Alim aklı cahil nefseesir eden odur.Açlığın tadını alan doyduğuna üzülür. Çünkü o bilir ki çok yiyen kimse yenilmeye mahkum olur. Akıllı yemek arzusunu terkeden ve nefsini beslemiyen kimsedir. Akıllı insan bedenini besliye-rek kabir toprağına yem etmez. Şehvani nefs her ne kadar aklamuhalefet eder Ve hakka asi olursa da bu isyankârlığını açlık karşısında sıirdüremiyerek teslim dlur. Zira açlık onu emrine alır.Açlık beden ve ruhun menfaatine olduğu gibi, tokluk da her ikisinin zararınadır. Hayatım yalttzca yemeye ve içmeye harcıyangafil gerçeği bırakmış hayalin ardına düşmüştür. Fazla yiyen as-
352