27 Eylül 2019

AYETİ HIRZ

Hırz ne demek: Hırz, cin ve şeytan gibi varlıkların şerrinden korunmak, hastalık ve musibet gibi rahatsızlıklardan kurtulmak demektir. 
Bu maksatla okunan ayetlere de “Hırz Ayetleri” denilir. 
 Söz konusu ayetler cin ve şeytan şerrinden kurtulmak için ve sara hastalığına ve sihre, büyüye karşı korunmak için yedi gün okunur ve bu ayetleri kişi aynı zamanda üzerinde de taşıyabilir. 
 Ayat-i hırz, şu sure ve ayetlerdir: Fatiha suresi Arapça: Fatiha Süresi Arapça

 بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ ﴿١اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْـعَالَم۪ينَۙ ﴿٢﴾ اَلرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِۙ ﴿٣مَالِكِ يَوْمِ الدّ۪ينِۜ ﴿٤اِيَّاكَ نَعْبُدُ وَاِيَّاكَ نَسْتَع۪ينُۜ ﴿٥ اِهْدِنَا الصِّرَاطَ الْمُسْتَق۪يمَۙ٦﴾ صِرَاطَ الَّذ۪ينَ اَنْعَمْتَ عَلَيْهِمْۙ غَيْرِ الْمَغْضُوبِ عَلَيْهِمْ وَلَا الضَّٓالّ٧ 

Okunuşu: 
Bismi’llâhi’r-ahmâni’r-Rahîm. Elhamdü lillâhi rabbil’alemin, Errahmânir’rahim, Mâliki yevmiddin. İyyâke na’budü ve iyyâke neste’în, İhdinessırâtel müstakîm, Sırâtellezine en’amte aleyhim, ğayrilmağdûbi aleyhim ve leddâllîn Anlamı: Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla. Hamd o âlemlerin Rabbi, O Rahmân ve Rahim, O, din gününün maliki Allah’ın. Ancak sana ederiz kulluğu, ibadeti ve ancak senden dileriz yardımı, inayeti. Hidayet eyle bizi doğru yola, O kendilerine nimet verdiğin mutlu kimselerin yoluna; o gazaba uğramışların ve o sapmışların yoluna değil. 

Bakara suresi 
1. ayet Arapça: الم Okunuşu: Elif lam mim Anlamı: Elif. Lâm. Mim. 
Bakara suresi 2. ayet Arapça: ذَلِكَ الْكِتَابُ لاَ رَيْبَ فِيهِ هُدًى لِّلْمُتَّقِينَ Okunuşu: Zalikel kitabü la raybe fıh* hüdel lil müttekıyn 

Anlamı: O kitap (Kur’an); onda asla şüphe yoktur. O, müttakîler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir. 

Bakara suresi 3. ayet Arapça: 
الَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ وَيُقِيمُونَ الصَّلاةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنفِقُونَ 

Okunuşu: Ellezıne yü’minune bil ğaybi ve yükıymunas salate ve mimma razaknahüm yünfikun Anlamı: Onlar gayba inanırlar, namaz kılarlar, kendilerine verdiğimiz mallardan Allah yolunda harcarlar. 
Bakara suresi 4. ayet Arapça: 
والَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِمَا أُنزِلَ إِلَيْكَ وَمَا أُنزِلَ مِن قَبْلِكَ وَبِالآخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَ 
Okunuşu: Vellezine yü’minune bi ma ünzile ileyke ve ma ünzile min kablik* ve bil ahırati hüm yukınun Anlamı: Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesinkes inanırlar. 
Bakara suresi 5. ayet Arapça: 
أُوْلَئِكَ عَلَى هُدًى مِّن رَّبِّهِمْ وَأُوْلَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ 
Okunuşu: Ülaike ala hüdem mir rabbihim ve ülaike hümül müflihun Anlamı: İşte onlar, Rablerinden gelen bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler de ancak onlardır. 

Bakara suresi 163. ayet Arapça:
 وَإِلَهُكُمْ إِلَهٌ وَاحِدٌ لاَّ إِلَهَ إِلاَّ هُوَ الرَّحْمَنُ الرَّحِيمُ 
Okunuşu: Ve ilahüküm ilahüv vahıd* la ilahe illa hüver rahmanür rahıym Anlamı: İlâhınız bir tek Allah’tır. O’ndan başka ilâh yoktur. O, rahmândır, rahîmdir. 

Bakara suresi 164. ayet Arapça: 
إِنَّ فِي خَلْقِ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ وَاخْتِلاَفِ اللَّيْلِ وَالنَّهَارِ وَالْفُلْكِ الَّتِي تَجْرِي فِي الْبَحْرِ بِمَا يَنفَعُ النَّاسَ وَمَا أَنزَلَ اللّهُ مِنَ السَّمَاء مِن مَّاء فَأَحْيَا بِهِ الأرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا وَبَثَّ فِيهَا مِن كُلِّ دَآبَّةٍ وَتَصْرِيفِ الرِّيَاحِ وَالسَّحَابِ الْمُسَخِّرِ بَيْنَ السَّمَاء وَالأَرْضِ لآيَاتٍ لِّقَوْمٍ يَعْقِلُونَ 

Okunuşu: İnne fı halkıs semavati vel erdı vahtilafil leyli ven nehari vel fülkilletı tecrı fil bahri bima yenfeun nase ve ma enzelellahü mines semai mim main fe ahya bihil erda ba’de mevtiha ve besse fıha min külli dabbetiv ve tasrıfir riyahı ves sehabil müsahhari beynes semai vel erdı le ayatil li kavmiy ya’kılun 

Anlamı: Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün birbiri peşinden gelmesinde, insanlara fayda veren şeylerle yüklü olarak denizde yüzüp giden gemilerde, Allah’ın gökten indirip de ölü haldeki toprağı canlandırdığı suda, yeryüzünde her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgârları ve yer ile gök arasında emre hazır bekleyen bulutları yönlendirmesinde düşünen bir toplum için (Allah’ın varlığını ve birliğini ispatlayan) birçok deliller vardır. 

Bakara suresi 255. ayet Arapça:
 اللّهُ لاَ إِلَهَ إِلاَّ هُوَ الْحَيُّ الْقَيُّومُ لاَ تَأْخُذُهُ سِنَةٌ وَلاَ نَوْمٌ لَّهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الأَرْضِ مَن ذَا الَّذِي يَشْفَعُ عِنْدَهُ إِلاَّ بِإِذْنِهِ يَعْلَمُ مَا بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَلاَ يُحِيطُونَ بِشَيْءٍ مِّنْ عِلْمِهِ إِلاَّ بِمَا شَاء وَسِعَ كُرْسِيُّهُ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ وَلاَ يَؤُودُهُ حِفْظُهُمَا وَهُوَ الْعَلِيُّ الْعَظِيمُ 

Okunuşu: Allahü la ilahe illa hüvel hayyül kayyum* la te’huzühu sinetüv vela nevm* lehu ma fis semavati ve ma fil ard* men zellezı yeşfeu ındehu illa bi iznih* ya’lemü ma beyne eydıhim ve ma halfehüm* ve la yühıytune bi şey’im min ılmihı illa bi ma şa’* vesia kürsiyyühüs semavati vel ard* ve la yeudühu hıfzuhüma* ve hüvel alıyyül azıym 

Anlamı: Allah, O’ndan başka tanrı yoktur; O, hayydir, kayyûmdur. Kendisine ne uyku gelir ne de uyuklama. Göklerde ve yerdekilerin hepsi O’nundur. İzni olmadan O’nun katında kim şefaat edebilir? O, kullarının yaptıklarını ve yapacaklarını bilir. (O’na hiçbir şey gizli kalmaz.) O’nun bildirdiklerinin dışında insanlar O’nun ilminden hiçbir şeyi tam olarak bilemezler. O’nun kürsüsü gökleri ve yeri içine alır, onları koruyup gözetmek kendisine zor gelmez. O, yücedir, büyüktür. 

Bakara suresi 256. ayet Arapça: 
لاَ إِكْرَاهَ فِي الدِّينِ قَد تَّبَيَّنَ الرُّشْدُ مِنَ الْغَيِّ فَمَنْ يَكْفُرْ بِالطَّاغُوتِ وَيُؤْمِن بِاللّهِ فَقَدِ اسْتَمْسَكَ بِالْعُرْوَةِ الْوُثْقَىَ لاَ انفِصَامَ لَهَا وَاللّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ 
Okunuşu: La ikrahe fid dıni kad tebeyyener ruşdü minel ğayy* fe mey yekfür bit tağuti ve yü’mim billahi fe kadistemseke bil urvetil vüska lenfisame leha* vallahü semıun alım 
Anlamı: Dinde zorlama yoktur. Artık doğrulukla eğrilik birbirinden ayrılmıştır. O halde kim tâğutu reddedip Allah’a inanırsa, kopmayan sağlam kulpa yapışmıştır. Allah işitir ve bilir. 

Bakara suresi 257. ayet Arapça: اللّهُ وَلِيُّ الَّذِينَ آمَنُواْ يُخْرِجُهُم مِّنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّوُرِ وَالَّذِينَ كَفَرُواْ أَوْلِيَآؤُهُمُ الطَّاغُوتُ يُخْرِجُونَهُم مِّنَ النُّورِ إِلَى الظُّلُمَاتِ أُوْلَئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ 

Okunuşu: Allahü veliyyüllezıne amenu yuhricühüm minez zulümati ilen nur* vellezıne keferu evliyaühümüt tağutü yuhricunehüm minen nuri ilez zulümat* ülaike ashabün nar* hüm fıha halidun 

Anlamı: Allah, inananların dostudur, onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. İnkâr edenlere gelince, onların dostları da tâğuttur, onları aydınlıktan alıp karanlığa götürür. İşte bunlar cehennemliklerdir. Onlar orada devamlı kalırlar. 

Bakara suresi 285. ayet Arapça: آمَنَ الرَّسُولُ بِمَا أُنزِلَ إِلَيْهِ مِن رَّبِّهِ وَالْمُؤْمِنُونَ كُلٌّ آمَنَ بِاللّهِ وَمَلآئِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ لاَ نُفَرِّقُ بَيْنَ أَحَدٍ مِّن رُّسُلِهِ وَقَالُواْ سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا غُفْرَانَكَ رَبَّنَا وَإِلَيْكَ الْمَصِيرُ 

Okunuşu: Amener rasulü bi ma ünzile ileyhi mir rabbihı vel mü’minun* küllün amene billahi ve melaiketihı ve kütübihı ve rusülih* la nüferriku beyne ehadim mir rusülih* ve kalu semı’na ve eta’na ğufraneke rabbena ve ileykel masıyr Anlamı: Peygamber, Rabbi tarafından kendisine indirilene iman etti, müminler de (iman ettiler). Her biri Allah a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine iman ettiler. “Allah’ın peygamberlerinden hiçbiri arasında ayırım yapmayız. İşittik, itaat ettik. Ey Rabbimiz, affına sığındık! Dönüş sanadır” dediler. 

Bakara suresi 286. ayet Arapça:
 لاَ يُكَلِّفُ اللّهُ نَفْسًا إِلاَّ وُسْعَهَا لَهَا مَا كَسَبَتْ وَعَلَيْهَا مَا اكْتَسَبَتْ رَبَّنَا لاَ تُؤَاخِذْنَا إِن نَّسِينَا أَوْ أَخْطَأْنَا رَبَّنَا وَلاَ تَحْمِلْ عَلَيْنَا إِصْرًا كَمَا حَمَلْتَهُ عَلَى الَّذِينَ مِن قَبْلِنَا رَبَّنَا وَلاَ تُحَمِّلْنَا مَا لاَ طَاقَةَ لَنَا بِهِ وَاعْفُ عَنَّا وَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَآ أَنتَ مَوْلاَنَا فَانصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ 
Okunuşu: La yükellifüllahü nefsen illa vüs’aha* leha ma kesebet ve aleyha mektesebet* rabbena la tüahızna in nesına ev ahta’na* rabbena ve la tahmil aleyna ısran kema hameltehu alellezıne min kablina* rabbena ve la tühammilna ma la takate lena bih* va’fü anna* vağfir lena* verhamna ente mevlane fensurna alel kavmil kafirın 

Anlamı: Allah her şahsı, ancak gücünün yettiği ölçüde mükellef kılar. Herkesin kazandığı (hayır) kendine, yapacağı (şer) de kendinedir. Rabbimiz! Unutursak veya hataya düşersek bizi sorumlu tutma. Ey Rabbimiz! Bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır bir yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği işler de yükleme! Bizi affet! Bizi bağışla! Bize acı! Sen bizim mevlamızsın. Kafirler topluluğuna karşı bize yardım et! 

 Hud suresi 56. ayet Arapça: 
اِﻧّٖﻰ ﺗَﻮَﻛَّﻠْﺖُ ﻋَﻠَﻰ اﻟﻠّٰﻪِ رَﺑّٖﻰ وَرَﺑِّﻜُﻢْ ﻣَﺎﻣِﻦْ دَٓاﺑَّﺔٍ اِﻟَّﺎ ﻫُﻮَ اٰﺧِﺬٌ ﺑِﻨَﺎﺻِﻴَﺘِﻬَﺎ اِنَّ رَﺑّٖﻰ ﻋَﻠٰﻰ ﺻِﺮَاطٍ ﻣُﺴْﺘَﻘٖﻴﻢٍ 

Okunuşu: İnnı tevekkeltü alellahi rabbı ve rabbiküm ma min dabbetin illa hüve ahızüm binasıyetiha inne rabbı ala sıratım müstekıym 

Anlamı: “İşte ben, hem benim, hem sizin Rabbiniz olan Allah’a dayandım. Yer-yüzünde bulunan hiçbir canlı yoktur ki, Allah, onun perçeminden tutmuş olmasın. Şüphesiz Rabbim dosdoğru bir yol üzerindedir.” 

 Al-i İmran suresi 18. ayet Arapça:

 شَهِدَ اللّهُ أَنَّهُ لاَ إِلَهَ إِلاَّ هُوَ وَالْمَلاَئِكَةُ وَأُوْلُواْ الْعِلْمِ قَآئِمَاً بِالْقِسْطِ لاَ إِلَهَ إِلاَّ هُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ 

Okunuşu: Şehıdellahü ennehu la ilahe illa hüve vel melaiketü ve ülül ılmi kaimem bil kıst* la ilahe illa hüvel azızül hakım

 Anlamı: Allah, melekler ve ilim sahipleri, ondan başka ilah olmadığına adaletle şâhitlik ettiler. Ondan başka ilah yoktur. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. 

Al-i İmran suresi 19. ayetten sadece: “İnneddine indellah-il-islâm” kısmı. 

Arapça: إِنَّ الدِّينَ عِندَ اللّهِ الإِسْلاَمُ Okunuşu: İnned dıne indellahil islam 

Anlamı: Şüphesiz Allah katında din İslam’dır. 
Al-i İmran suresi 26. ayet Arapça: 

قُلِ اللَّهُمَّ مَالِكَ الْمُلْكِ تُؤْتِي الْمُلْكَ مَن تَشَاء وَتَنزِعُ الْمُلْكَ مِمَّن تَشَاء وَتُعِزُّ مَن تَشَاء وَتُذِلُّ مَن تَشَاء بِيَدِكَ الْخَيْرُ إِنَّكَ عَلَىَ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ 

Okunuşu: Kulillahümme malikel mülki tü’til mülke men teşaü ve tenziul mülke mimmen teşa’* ve tüızzü men teşaü ve tüzillü men teşa’* bi yedikel hayr* inneke ala külli şey’in kadır 

Anlamı: De ki: “Ey mülkün sahibi olan Allah’ım! Sen mülkü dilediğine verirsin. Dilediğinden de mülkü çeker alırsın. Dilediğini aziz edersin, dilediğini zelil edersin. Hayır senin elindedir. Şüphesiz sen her şeye hakkıyla gücü yetensin.” 

Al-i İmran suresi 27. ayet Arapça: 
تُولِجُ اللَّيْلَ فِي الْنَّهَارِ وَتُولِجُ النَّهَارَ فِي اللَّيْلِ وَتُخْرِجُ الْحَيَّ مِنَ الْمَيِّتِ وَتُخْرِجُ الَمَيَّتَ مِنَ الْحَيِّ وَتَرْزُقُ مَن تَشَاء بِغَيْرِ حِسَابٍ 

Okunuşu: Tulicül leyle fin nehari ve tulicün nehara fil leyl* ve tuhricül hayye minel meyyiti ve tuhricül meyyite minel hayy* ve terzüku men teşaü bi ğayri hısab Anlamı: “Geceyi gündüze sokarsın, gündüzü geceye sokarsın. Ölüden diriyi çıkarırsın, diriden ölüyü çıkarırsın. Dilediğine de hesapsız rızık verirsin.” 

Al-i İmran suresi 154. ayet Arapça: 
ثُمَّ أَنزَلَ عَلَيْكُم مِّن بَعْدِ الْغَمِّ أَمَنَةً نُّعَاسًا يَغْشَى طَآئِفَةً مِّنكُمْ وَطَآئِفَةٌ قَدْ أَهَمَّتْهُمْ أَنفُسُهُمْ يَظُنُّونَ بِاللّهِ غَيْرَ الْحَقِّ ظَنَّ الْجَاهِلِيَّةِ يَقُولُونَ هَل لَّنَا مِنَ الأَمْرِ مِن شَيْءٍ قُلْ إِنَّ الأَمْرَ كُلَّهُ لِلَّهِ يُخْفُونَ فِي أَنفُسِهِم مَّا لاَ يُبْدُونَ لَكَ يَقُولُونَ لَوْ كَانَ لَنَا مِنَ الأَمْرِ شَيْءٌ مَّا قُتِلْنَا هَاهُنَا قُل لَّوْ كُنتُمْ فِي بُيُوتِكُمْ لَبَرَزَ الَّذِينَ كُتِبَ عَلَيْهِمُ الْقَتْلُ إِلَى مَضَاجِعِهِمْ وَلِيَبْتَلِيَ اللّهُ مَا فِي صُدُورِكُمْ وَلِيُمَحَّصَ مَا فِي قُلُوبِكُمْ وَاللّهُ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ 

Okunuşu: Sümme enzele aleyküm mim ba’dil ğammi emeneten nüasey yağşa taifetem minküm ve taifetün kad ehemmethüm enfüsühüm yezunnune billahi ğayral hakkı zannel cahiliyyeh* yekulune hel lena minel emri min şey’* kul innel emra küllehu lillah* yuhfune fı enfüsihim ma la yübdune lek* yekulune lev kane lena minel emri şey’üm ma kutilna hahüna* kul lev küntüm fı büyutiküm le berazellezıne kütibe aleyhimül katlü ila medaciıhim* ve li yebteliyellahü ma fı suduriküm ve li yümehhısa ma fı kulubiküm* vallahü alımüm bi zatis sudur 

Anlamı: Sonra o kederin ardından (Allah) üzerinize içinizden bir kısmını örtüp bürüyen bir güven, bir uyku indirdi. Bir kısmınız da kendi canlarının kaygısına düşmüştü. Allah’a karşı cahiliye zannı gibi gerçek dışı zanda bulunuyorlar; “Bu işte bizim hiçbir dahlimiz yok” diyorlardı. De ki: “Bütün iş, Allah’ındır.” Onlar sana açıklayamadıklarını içlerinde saklıyorlar ve diyorlar ki: “Bu konuda bizim elimizde bir şey olsaydı burada öldürülmezdik.” De ki: “Evlerinizde dahi olsaydınız, üzerlerine öldürülmesi yazılmış bulunanlar mutlaka yatacakları (öldürülecekleri) yerlere çıkıp gideceklerdi. Allah bunu göğüslerinizdekini denemek, kalplerinizdekini arındırmak için yaptı. Allah göğüslerin özünü (kalplerde olanı) bilir.” 

 Enam suresi 17. ayet Arapça: 
وَإِن يَمْسَسْكَ اللّهُ بِضُرٍّ فَلاَ كَاشِفَ لَهُ إِلاَّ هُوَ وَإِن يَمْسَسْكَ بِخَيْرٍ فَهُوَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدُيرٌ 

Okunuşu: Ve iy yemseskellahü bi durrin fe la kaşife lehu illa hu ve iy yemseske bi hayrin fe hüve ala külli şey’in kadır 

Anlamı: Eğer Allah seni bir zarara uğratırsa, onu kendisinden başka giderecek yoktur. Ve eğer sana bir hayır verirse, (bunu da geri alacak yoktur). Şüphesiz O herşeye kadirdir. 

 Araf suresi 54. ayet Arapça: 
اِنَّ رَبَّكُمُ اللّٰهُ الَّذٖى خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ فٖى سِتَّةِ اَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوٰى عَلَى الْعَرْشِ يُغْشِى الَّيْلَ النَّهَارَ يَطْلُبُهُ حَثٖيثًا وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَ وَالنُّجُومَ مُسَخَّرَاتٍ بِاَمْرِهٖ اَلَا لَهُ الْخَلْقُ وَالْاَمْرُ تَبَارَكَ اللّٰهُ رَبُّ الْعَالَمٖينَ 

Okunuşu: İnne rabbekümüllahüllezı halekas semavati vel erda fı sitteti eyyamin sümmesteva alel arşi yuğşil leylen nehara yatlübühu hasısev veş şemse vel kamera ven nücume müsehharatim bi emrih ela lehül halku vel emr tebarakellahü rabbül alemın 

Anlamı: Şüphesiz sizin Rabbiniz, gökleri ve yeri altı gün içinde (altı evrede) yaratan ve Arş’a1 kurulan, geceyi, kendisini durmadan takip eden gündüze katan, güneşi, ayı ve bütün yıldızları da buyruğuna tabi olarak yaratan Allah’tır. Dikkat edin, yaratmak da, emretmek de yalnız O’na mahsustur. Âlemlerin Rabbi olan Allah’ın şanı yücedir. 

Araf suresi 55. ayet Arapça: 
اُدْعُوا رَبَّكُمْ تَضَرُّعًا وَخُفْيَةً اِنَّهُ لَا يُحِبُّ الْمُعْتَدٖينَ 

Okunuşu: Üd’u rabbeküm tedarruav ve hufyeh innehu la yühıbbül mu’tedın 

Anlamı: Rabbinize alçak gönüllüce ve için için dua edin. Çünkü O, haddi aşanları sevmez 

Araf suresi 56. ayet Arapça:
 وَلَا تُفْسِدُوا فِى الْاَرْضِ بَعْدَ اِصْلَاحِهَا وَادْعُوهُ خَوْفًا وَطَمَعًا اِنَّ رَحْمَتَ اللّٰهِ قَرٖيبٌ مِنَ الْمُحْسِنٖينَ 

Okunuşu: Ve la tüfsidu fil erdı ba’de ıslahıha ved’uhü havfev ve tamea inne rahmetellahi karıbüm minel muhsinın Anlamı: Düzene sokulduktan sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın. Allah’a (azabından) korkarak ve (rahmetini) umarak dua edin. Şüphesiz, Allah’ın rahmeti iyilik edenlere çok yakındır. 

 Yunus suresi 107. ayet Arapça: 
وَاِنْ ﻳَﻤْﺴَﺴْﻚَ اﻟﻠّٰﻪُ ﺑِﻀُﺮٍّ ﻓَﻠَﺎ ﻛَﺎﺷِﻒَ ﻟَﻪُٓ اِﻟَّﺎ ﻫُﻮَ وَاِنْ ﻳُﺮِدْكَ ﺑِﺨَﻴْﺮٍ ﻓَﻠَﺎ رَٓادَّ ﻟِﻔَﻀْﻠِﻪٖ ﻳُﺼٖﻴﺐُ ﺑِﻪٖ ﻣَﻦْ ﻳَﺸَٓﺎءُ ﻣِﻦْ ﻋِﺒَﺎدِهٖ وَﻫُﻮَ اﻟْﻐَﻔُﻮرُ اﻟﺮَّﺣٖﻴﻢُ 

Okunuşu: Ve iy yemseskellahü bi durrin fe la kaşife lehu illa hu ve iy yüridke bi hayrin fe la radde li fadlih yüsıybü bihı mey yeşaü min ıbadih ve hüvel ğafurur rahıym 

Anlamı: Eğer Allah sana herhangi bir zarar verecek olursa, bil ki onu, O’ndan başka giderebilecek yoktur. Eğer sana bir hayır dilerse, O’nun lütfunu engelleyebilecek de yoktur. O bunu kullarından dilediğine eriştirir. O, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir. 

 Tevbe suresi 51. ayet Arapça: 
قُل لَّن يُصِيبَنَا إِلاَّ مَا كَتَبَ اللّهُ لَنَا هُوَ مَوْلاَنَا وَعَلَى اللّهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ 

Okunuşu: Kul ley yüsıybena illa ma ketebellahü lena hüve mevlana ve alellahi fel yetevekkelil mü’minun 

Anlamı: De ki: “Bizim başımıza ancak, Allah’ın bizim için yazdığı şeyler gelir. O bizim yardımcımızdır. Öyleyse mü’minler, yalnız Allah’a güvensinler.” 

Tevbe suresi 128. ayet Arapça: 
لَقَدْ جَاءكُمْ رَسُولٌ مِّنْ أَنفُسِكُمْ عَزِيزٌ عَلَيْهِ مَا عَنِتُّمْ حَرِيصٌ عَلَيْكُم بِالْمُؤْمِنِينَ رَؤُوفٌ رَّحِيمٌ 

Okunuşu: Le kad caeküm rasulüm min enfüsiküm azızün aleyhi ma anittüm harısun aleyküm bil mü’minıne raufür rahıym 

Anlamı: Andolsun, size kendi içinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya düşmeniz ona çok ağır gelir. O size çok düşkün, mü’minlere karşı da çok şefkatli ve merhametlidir. 

Tevbe suresi 129. ayet Arapça: 
فَإِن تَوَلَّوْاْ فَقُلْ حَسْبِيَ اللّهُ لا إِلَهَ إِلاَّ هُوَ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَهُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ 

Okunuşu: Fe in tevellev fe kul hasbiyallahü la ilahe illa hu aleyhi tevekkeltü ve hüve rabbül arşil azıym 

Anlamı: Eğer yüz çevirirlerse de ki: “Bana Allah yeter. O’ndan başka hiçbir ilah yoktur. Ben ancak O’na tevekkül ettim. O, yüce Arşın sahibidir.” 

 İbrahim suresi 12. ayet Arapça:
 وَمَا لَنَا أَلَّا نَتَوَكَّلَ عَلَى اللَّهِ وَقَدْ هَدَانَا سُبُلَنَا وَلَنَصْبِرَنَّ عَلَى مَا آذَيْتُمُونَا وَعَلَى اللَّهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُتَوَكِّلُونَ 

Okunuşu: Ve ma lena ella netevekkele alellahi ve kad hedana sübülena ve lenasbiranne ala ma azeytümuna ve alellahi fel yetevekkelil müteveklkilun 

Anlamı: “Allah bize yollarımızı dosdoğru göstermişken, biz ne diye ona tevekkül etmeyelim? Bize yaptığınız eziyete elbette katlanacağız. Tevekkül edenler yalnız Allah’a tevekkül etsinler.” 

 İsra suresi 43. ayet Arapça: 
سُبْحَانَهُ وَتَعَالَى عَمَّا يَقُولُونَ عُلُوًّا كَبِيرًا 

Okunuşu: Sübhanehu ve teala amma yekulune ulüvven kebıra 
Anlamı: Allah, her türlü eksiklikten uzaktır, onların söylediklerinin ötesindedir, yücedir. 

İsra suresi 110. ayet Arapça: 
قُلِ ادْعُواْ اللّهَ أَوِ ادْعُواْ الرَّحْمَنَ أَيًّا مَّا تَدْعُواْ فَلَهُ الأَسْمَاء الْحُسْنَى وَلاَ تَجْهَرْ بِصَلاَتِكَ وَلاَ تُخَافِتْ بِهَا وَابْتَغِ بَيْنَ ذَلِكَ سَبِيلاً 
Okunuşu: Kulid’ullahe evid’ur rahman eyyem ma ted’u fe lehül esmaül husna ve la techer bi salatike ve la tühafit biha vebteğı beyne zalike sebıla 

Anlamı: De ki: “(Rabbinizi) ister Allah diye çağırın, ister Rahman diye çağırın. Hangisiyle çağırırsanız çağırın, nihayet en güzel isimler O’nundur.” Namazında sesini pek yükseltme, çok da kısma. İkisi ortası bir yol tut. 

İsra suresi 111. ayet Arapça: 
وَقُلِ الْحَمْدُ لِلّهِ الَّذِي لَمْ يَتَّخِذْ وَلَدًا وَلَم يَكُن لَّهُ شَرِيكٌ فِي الْمُلْكِ وَلَمْ يَكُن لَّهُ وَلِيٌّ مِّنَ الذُّلَّ وَكَبِّرْهُ تَكْبِيرًا 

Okunuşu: Ve kulil hamdü lillahillezı lem yettehız veledev ve lem yekül lehu şerıkün fil mülki ve lem yekül lehu veliyyüm minez zülli ve kebbirhü tekbıra 

Anlamı: “Hamd, çocuk edinmeyen, mülkte ortağı olmayan, zillet ve acizliğin gerektirdiği bir yardımcıya ihtiyacı bulunmayan Allah’a mahsustur” de ve O’nu tekbir ile yücelt. 

 Müminun suresi 116. ayet Arapça:
 فَتَعَالَى اللَّهُ الْمَلِكُ الْحَقُّ لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْكَرِيمِ 

Okunuşu: Fe teallellahül melikül hakk la ilahe illa hu rabbül arşil kerım 

Anlamı: Gerçek hükümdar olan Allah yücedir. Ondan başka hiç ilah yoktur. O şerefli ve yüce arşın Rabbidir. 

Müminun suresi 117. ayet Arapça: 
وَمَن يَدْعُ مَعَ اللَّهِ إِلَهًا آخَرَ لَا بُرْهَانَ لَهُ بِهِ فَإِنَّمَا حِسَابُهُ عِندَ رَبِّهِ إِنَّهُ لَا يُفْلِحُ الْكَافِرُونَ 

Okunuşu: Ve men yed’u meallahi ilahen ahara la bürhane lehu bihı fe innema hısabühu ınde rabbih innehu la yüflihul kafirun 

Anlamı: Kim, hakkında hiçbir delili olmadığı halde Allah ile birlikte başka bir ilaha taparsa, onun hesabı ancak Rabbi katındadır. Şüphesiz kâfirler asla kurtuluşa eremezler. 

Müminun suresi 118. ayet Arapça: 
وَقُل رَّبِّ اغْفِرْ وَارْحَمْ وَأَنتَ خَيْرُ الرَّاحِمِينَ 

Okunuşu: Ve kur rabbığfir verham ve ente hayrur rahımın 

Anlamı: De ki: “Rabbim! Bağışla, merhamet et. Çünkü sen merhamet edenlerin en hayırlısısın!” 

 Ankebut suresi 60. ayet Arapça: 
وَكَأَيِّن مِن دَابَّةٍ لَا تَحْمِلُ رِزْقَهَا اللَّهُ يَرْزُقُهَا وَإِيَّاكُمْ وَهُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ 

Okunuşu: Ve keeyyim min dabbetil la tahmilü rizkahellahü yerzükuha ve iyyaküm ve hüves semıul alım 

Anlamı: Nice canlı var ki, rızkını (yanında) taşımıyor. Onlara da size de rızık veren Allah’tır. O, her şeyi işitir ve bilir. 

 Rum suresi 17. ayet Arapça: 
فَسُبْحَانَ اللَّهِ حِينَ تُمْسُونَ وَحِينَ تُصْبِحُونَ 

Okunuşu: Fe sübhanellahi hıyne tübsune ve hıyne tusbihun 

Anlamı: Öyle ise akşama girdiğinizde, sabaha kavuştuğunuzda, Allah’ı tespih edin. 

Rum suresi 18. ayet Arapça: 
وَلَهُ الْحَمْدُ فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَعَشِيًّا وَحِينَ تُظْهِرُونَ 

Okunuşu: Ve lehül hamdü fis semavati vel erdı ve aşiyyev ve hıyne tuzhirun 

Anlamı: Göklerde ve yerde hamd O’na mahsustur. Gündüzün sonunda ve öğle vaktine girdiğinizde Allah’ı tespih edin. 

 Saffat suresi 1. ayet Arapça: 
وَالصَّافَّاتِ صَفًّا 
Okunuşu: Vessaffati saffa 

Anlamı: Andolsun o saf bağlayıp duranlara. 

Saffat suresi 2. ayet Arapça: 
فَالزَّاجِرَاتِ زَجْرًا 
Okunuşu: Fezzacirati zecra 

Anlamı: O haykırıp da sürenlere. 

Saffat suresi 3. ayet Arapça: 
فَالتَّالِيَاتِ ذِكْرًا 

Okunuşu: Fettaliyati zikra 

Anlamı: Ve o yolda zikir okuyanlara. 

Saffat suresi 4. ayet Arapça:
 إِنَّ إِلَهَكُمْ لَوَاحِدٌ 

Okunuşu: İnne ilaheküm le vahıd 

Anlamı: Ki sizin ilâhınız birdir. 

Saffat suresi 5. ayet Arapça:
 رَبُّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا وَرَبُّ الْمَشَارِقِ 

Okunuşu: Rabbüs semavati vel erdı ve ma beynehüma ve rabbül meşarık 

Anlamı: O, göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbidir. Doğuların da (Batıların da) Rabbidir. 

Saffat suresi 6. ayet Arapça: 
إِنَّا زَيَّنَّا السَّمَاء الدُّنْيَا بِزِينَةٍ الْكَوَاكِبِ 
Okunuşu: İnna zeyyennes semaed dünya bi zınetinil kevakib 

Anlamı: Biz en yakın göğü zinetlerle, yıldızlarla donattık. 

Saffat suresi 7. ayet Arapça: 
وَحِفْظًا مِّن كُلِّ شَيْطَانٍ مَّارِدٍ 

Okunuşu: Ve hıfzam min külli şeytanim marid 
Anlamı: Onu itaatten çıkan her şeytandan koruduk. 

Saffat suresi 8. ayet Arapça:
 لَا يَسَّمَّعُونَ إِلَى الْمَلَإِ الْأَعْلَى وَيُقْذَفُونَ مِن كُلِّ جَانِبٍ 
Okunuşu: La yessemmeune ilel meleil a’la ve yukzefune min külli canib 
Anlamı: Onlar yüksek (melekler) topluluğunu dinleyemezler. Her taraftan kovulup atılırlar.

 Saffat suresi 9. ayet Arapça: 
دُحُورًا وَلَهُمْ عَذَابٌ وَاصِبٌ 
Okunuşu: Dühurav ve lehüm azabüv vasıb 
Anlamı: Uzaklaştırılırlar. Onlara ardı arkası kesilmez bir azab vardır. 

Saffat suresi 10. ayet Arapça:
 إِلَّا مَنْ خَطِفَ الْخَطْفَةَ فَأَتْبَعَهُ شِهَابٌ ثَاقِبٌ 

Okunuşu: İlla men hatfel hatfete fe etbeahu şihabün sakıb 
Anlamı: Ancak onlardan söz kapan olur. Onu da delip geçen bir alev izler (ve yok eder). 
Saffat suresi 11. ayet Arapça:
 فَاسْتَفْتِهِمْ أَهُمْ أَشَدُّ خَلْقًا أَم مَّنْ خَلَقْنَا إِنَّا خَلَقْنَاهُم مِّن طِينٍ لَّازِبٍ 

Okunuşu: Festeftihim ehüm eşddü halkan em men halakna inna halaknahüm min tıynil lazib 
Anlamı: (Ey Muhammed!) Şimdi sen onlara sor: “Kendilerini yaratmak mı daha zor, yoksa yarattığımız diğer şeyleri yaratmak mı? Şüphesiz biz onları yapışkan bir çamurdan yarattık. 

Saffat suresi 180. ayet Arapça: 
سُبْحَانَ رَبِّكَ رَبِّ الْعِزَّةِ عَمَّا يَصِفُونَ 

Okunuşu: Sübhane rabbike rabbil ızzeti amma yesfun 
Anlamı: Senin Rabbin; kudret ve şeref sahibi olan Rab, onların nitelendirdiği şeylerden uzaktır, yücedir. 

Saffat suresi 181. ayet Arapça: 
وَسَلَامٌ عَلَى الْمُرْسَلِينَ 

Okunuşu: Ve selamün alel murselın 
Anlamı: Peygamberlere selam olsun. 

Saffat suresi 182. ayet Arapça: 
وَالْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ 
Okunuşu: Vel hamdü lillahi rabbil alemın 
Anlamı: Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur. 

 Fatır suresi 2. ayet Arapça:
 مَا يَفْتَحِ اللَّهُ لِلنَّاسِ مِن رَّحْمَةٍ فَلَا مُمْسِكَ لَهَا وَمَا يُمْسِكْ فَلَا مُرْسِلَ لَهُ مِن بَعْدِهِ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ 

Okunuşu: Ma yeftehıllahü lin nasi mir rahmetin fe la mümsike leha ve ma yümsik fe la mürsile lehu mim ba’dih ve hüvel azızül hakım 

Anlamı: Allah insanlar için ne rahmet açarsa, artık onu tutacak (engelleyecek) yoktur. Neyi de tutarsa, bundan sonra onu gönderecek yoktur. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. 

 Fetih suresi 27. ayet Arapça:
 لَقَدْ صَدَقَ اللَّهُ رَسُولَهُ الرُّؤْيَا بِالْحَقِّ لَتَدْخُلُنَّ الْمَسْجِدَ الْحَرَامَ إِن شَاء اللَّهُ آمِنِينَ مُحَلِّقِينَ رُؤُوسَكُمْ وَمُقَصِّرِينَ لَا تَخَافُونَ فَعَلِمَ مَا لَمْ تَعْلَمُوا فَجَعَلَ مِن دُونِ ذَلِكَ فَتْحًا قَرِيبًا 

Okunuşu: Le kad sadekallahü rasulehür ru’ya bil hakk le tedhulünnel mescidel harame in şaellahü aminıne muhallikıyne ruuseküm ve mükassıriyne la tehafun fe alime ma lem ta’lemu fe ceale min duni zalike fethan karıba 

Anlamı: Andolsun, Allah, Peygamberinin rüyasını doğru çıkardı. Allah dilerse, siz güven içinde başlarınızı kazıtmış veya saçlarınızı kısaltmış olarak, korkmadan Mescid-i Haram’a gireceksiniz. Allah, sizin bilmediğinizi bildi ve size bundan başka yakın bir fetih daha verdi. 

Fetih suresi 28. ayet Arapça:
 هُوَ الَّذِي أَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدَى وَدِينِ الْحَقِّ لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدِّينِ كُلِّهِ وَكَفَى بِاللَّهِ شَهِيدًا 

Okunuşu: Hüvellezı ersele rasulehu bil hüda ve dınil hakkı li yuzhirahu aled dıni küllih Ve kefa billahi şehıda 

Anlamı: O, Peygamberini hidayet ve hak din ile gönderendir. (Allah) o hak dini bütün dinlere üstün kılmak için (böyle yaptı). Şahit olarak Allah yeter. 

Fetih suresi 29. ayet Arapça:
 مُّحَمَّدٌ رَّسُولُ اللَّهِ وَالَّذِينَ مَعَهُ أَشِدَّاء عَلَى الْكُفَّارِ رُحَمَاء بَيْنَهُمْ تَرَاهُمْ رُكَّعًا سُجَّدًا يَبْتَغُونَ فَضْلًا مِّنَ اللَّهِ وَرِضْوَانًا سِيمَاهُمْ فِي وُجُوهِهِم مِّنْ أَثَرِ السُّجُودِ ذَلِكَ مَثَلُهُمْ فِي التَّوْرَاةِ وَمَثَلُهُمْ فِي الْإِنجِيلِ كَزَرْعٍ أَخْرَجَ شَطْأَهُ فَآزَرَهُ فَاسْتَغْلَظَ فَاسْتَوَى عَلَى سُوقِهِ يُعْجِبُ الزُّرَّاعَ لِيَغِيظَ بِهِمُ الْكُفَّارَ وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ مِنْهُم مَّغْفِرَةً وَأَجْرًا عَظِيمًا 

Okunuşu: Muhammedür rasulüllah vellezıne meahu eşiddaü alel küffari ruhamaü beynehüm terahüm rukkean süccedey yebteğune fadlem minellahi ve rıdvana sımahüm fı vücuhihim min eseris sücud zalike meselühüm fit tevrati ve meselühüm fil incıl ke zer’ın ahrace şat’ehu fe azerahu festağleza festeva ala sukıhı yu’cibüz zürraa li yeğıyza bihimül küffar veadellahüllezıne amenu ve amilus salihati minhüm mağfiratev ve ecran azıyma 

Anlamı: Muhammed, Allah’ın Resülüdür. Onunla beraber olanlar, inkârcılara karşı çetin, birbirlerine karşı da merhametlidirler. Onların, rükû ve secde halinde, Allah’tan lütuf ve hoşnutluk istediklerini görürsün. Onların secde eseri olan alametleri yüzlerindedir. İşte bu, onların Tevrat’ta ve İncil’de anlatılan durumlarıdır: Onlar filizini çıkarmış, onu kuvvetlendirmiş, kalınlaşmış, gövdesi üzerine dikilmiş, ziraatçıların hoşuna giden bir ekin gibidirler. Allah kendileri sebebiyle inkarcıları öfkelendirmek için onları böyle sağlam ve dirençli kılar. Allah, içlerinden salih amel işleyenlere bir bağışlama ve büyük bir mükafat vadetmiştir. 

 Yasin suresi 83. ayet Arapça:
 فَسُبْحَانَ الَّذِي بِيَدِهِ مَلَكُوتُ كُلِّ شَيْءٍ وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ 

Okunuşu: Fe sübhanellezı bi yedihı melekutü külli şey’iv ve ileyhi türceun 

Anlamı: Her şeyin mülkü kendi elinde olan Allah’ın şanı ne kadar yücedir! Siz de O’na döneceksiniz. 

 Rahman suresi 33. ayet Arapça:
 يَا مَعْشَرَ الْجِنِّ وَالْإِنسِ إِنِ اسْتَطَعْتُمْ أَن تَنفُذُوا مِنْ أَقْطَارِ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ فَانفُذُوا لَا تَنفُذُونَ إِلَّا بِسُلْطَانٍ 

Okunuşu: Ya ma’şerelcinni vel’insi inisteta’tum en tenfusu min aktarissemavati vel’ardı fenfuzu la tenfizune illa bisultanin. 

Anlamı: Ey cin ve insan toplulukları! Göklerin ve yerin uçlarından bucaklarından geçip gitmeye gücünüz yeterse geçip gidin. Büyük bir güç olmadıkça geçip gidemezsiniz. 

Rahman suresi 34. ayet Arapça:
 فَبِأَيِّ آلَاء رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ 

Okunuşu: Febieyyi alai rabbikuma tukezzibani. 
Anlamı: O halde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? 

Rahman suresi 35. ayet Arapça: 
يُرْسَلُ عَلَيْكُمَا شُوَاظٌ مِّن نَّارٍ وَنُحَاسٌ فَلَا تَنتَصِرَانِ 

Okunuşu: Yurselu ‘aleykuma şuvazun min narin ve nuhasun fela tentesırani. 
Anlamı: Üstünüze ateşten yalın bir alevle kıpkızıl bir duman gönderilir de kendinizi koruyamazsınız. 

Rahman suresi 36. ayet Arapça: 
فَبِأَيِّ آلَاء رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ 

Okunuşu: Febieyyi alai rabbikuma tukezzibani. 
Anlamı: O halde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? 

 İhlas suresi Arapça:
 قُلْ هُوَ اللَّهُ أَحَدٌ ﴿-1 اللَّهُ الصَّمَدُ ﴿-2ل َمْ يَلِدْ وَلَمْ يُولَدْ ﴿-3 وَلَمْ يَكُن لَّهُ كُفُوًا أَحَدٌ ﴿-

Okunuşu: Kul hüvellâhü ehad Allâhüssamed Lem yelid ve lem yûled Ve lem yekün lehû küfüven ehad 
Anlamı: De ki; O Allah bir tektir.Allah eksiksiz, sameddir (Bütün varlıklar O’na muhtaç, fakat O, hiç bir şeye muhtaç değildir). Doğurmadı ve doğurulmadı O ‘na bir denk de olmadı. 

 Hadid suresi 1. ayet Arapça:
 سَبَّحَ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ 
Okunuşu: Sebbeha lillahi ma fiyssemavati velardı ve huvel’aziyzulhakiymu. 
Anlamı: Göklerdeki ve yerdeki her şey Allah’ı tespih etmektedir. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. 

Hadid suresi 2. ayet Arapça:
 لَهُ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ يُحْيِي وَيُمِيتُ وَهُوَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ 

Okunuşu: Lehu mulkussemavati vel’ardı yuhyiy ve yumiytu ve huve ‘ala kulli şey’in kadiyrun.
 Anlamı: Göklerin ve yerin hükümranlığı yalnızca O’nundur. Diriltir, öldürür. O her şeye hakkıyla gücü yetendir. 

Hadid suresi 3. ayet Arapça:
 هُوَ الْأَوَّلُ وَالْآخِرُ وَالظَّاهِرُ وَالْبَاطِنُ وَهُوَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ 
Okunuşu: Huvel’evvelu vel’ahıru vezzahiru velbatınu ve huve bikulli şey’in ‘aliymun. Anlamı: O, ilk ve sondur. Zâhir ve Bâtın’dır. O, her şeyi hakkıyla bilendir. 

Hadid suresi 4. ayet Arapça: 
هُوَ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوَى عَلَى الْعَرْشِ يَعْلَمُ مَا يَلِجُ فِي الْأَرْضِ وَمَا يَخْرُجُ مِنْهَا وَمَا يَنزِلُ مِنَ السَّمَاء وَمَا يَعْرُجُ فِيهَا وَهُوَ مَعَكُمْ أَيْنَ مَا كُنتُمْ وَاللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ 

Okunuşu: Huvelleziy halekassemavati vel’arda fiy sitteti eyyamin summesteva ‘alel’arşi ya’lemu ma yelicu fiylardı ve ma yahrucu minha ve ma yenzilu minessemai ve ma ya’rucu fiyha ve huve me’akum eyne ma kuntum vallahu bima ta’melune besıyrun. 

Anlamı: O, gökleri ve yeri altı günde (altı evrede) yaratan, sonra Arş’a kurulandır. Yere gireni, ondan çıkanı, gökten ineni, oraya yükseleni bilir. Nerede olsanız, O sizinle beraberdir. Allah bütün yaptıklarınızı hakkıyla görendir. 

Hadid suresi 5. ayet Arapça: 
لَهُ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَإِلَى اللَّهِ تُرْجَعُ الأمُورُ 

Okunuşu: Lehu mulkussemavati vel’ardı ve ilellahi turce’ul’umuru. 
Anlamı: Göklerin ve yerin hükümranlığı O’nundur. Bütün işler ancak ona döndürülür.  
Felak suresi Arapça: 
قُلْ أَعُوذُ بِرَبِّ الْفَلَقِ ﴿-1 مِن شَرِّ مَا خَلَقَ ﴿-2 وَمِن شَرِّ غَاسِقٍ إِذَا وَقَبَ ﴿-3 وَمِن شَرِّ النَّفَّاثَاتِ فِي الْعُقَدِ ﴿-4 

Okunuşu: Kul e’ûzü birabbil felak Min şerri mâ halak Ve min şerri ğasikın izâ vekabVe min şerrinneffâsâti fil’ukad Ve min şerri hâsidin izâ hased

 Anlamı: De ki: “Sığınırım o sabahın Rabbine, Yarattığı şeylerin şerrinden, Karanlığı çöküp bastırdığında bir gecenin şerrinden, o düğümlere üfleyen üfürükçülerin şerrinden ve kıskançlık gösterdiğinde bir kıskancın şerrinden!” 

 Haşr suresi 21. ayet Arapça: 
لَوْ أَنزَلْنَا هَذَا الْقُرْآنَ عَلَى جَبَلٍ لَّرَأَيْتَهُ خَاشِعًا مُّتَصَدِّعًا مِّنْ خَشْيَةِ اللَّهِ وَتِلْكَ الْأَمْثَالُ نَضْرِبُهَا لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَتَفَكَّرُونَ 

Okunuşu: Lev enzelna hazelkur’ane ‘ala cebelin lereeytehu haşi’an mutesaddi ‘an min haşyetillahi ve tilkel’emsalu nadribuha linnasi le’allehum yetefekkerune. 

Anlamı: Eğer biz, bu Kur’an’ı bir dağa indirseydik, elbette sen onu Allah korkusundan başını eğerek parça parça olmuş görürdün. İşte misaller! Biz onları insanlara düşünsünler diye veriyoruz. 

Haşr suresi 22. ayet Arapça:
 هُوَ اللَّهُ الَّذِي لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ عَالِمُ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ هُوَ الرَّحْمَنُ الرَّحِيمُ 
Okunuşu: Huvallahulleziy la ilahe illa huve ‘alimulğaybi veşşehadeti huverrahmanurrahıymu. 
Anlamı: O, kendisinden başka hiçbir ilah olmayan Allah’tır. Gaybı da, görünen âlemi de bilendir. O, Rahmân’dır, Rahîm’dir. 

Haşr suresi 23. ayet Arapça: 
هُوَ اللَّهُ الَّذِي لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ الْمَلِكُ الْقُدُّوسُ السَّلَامُ الْمُؤْمِنُ الْمُهَيْمِنُ الْعَزِيزُ الْجَبَّارُ الْمُتَكَبِّرُ سُبْحَانَ اللَّهِ عَمَّا يُشْرِكُونَ 

Okunuşu: Huvallahulleziy la ilahe illa huve elmelikulkuddususselamul mu’minul muheyminul ‘aziyzul cebbarul mutekebbiru subhanallahi ‘amma yuşrikune.

 Anlamı: O, kendisinden başka hiçbir ilah bulunmayan Allah’tır. O, mülkün gerçek sahibi, kutsal (her türlü eksiklikten uzak), barış ve esenliğin kaynağı, güvenlik veren, gözetip koruyan, mutlak güç sahibi, düzeltip ıslah eden ve dilediğini yaptıran ve büyüklükte eşsiz olan Allah’tır. Allah, onların ortak koştuklarından uzaktır. 

Haşr suresi 24. ayet Arapça:
 هُوَ اللَّهُ الْخَالِقُ الْبَارِئُ الْمُصَوِّرُ لَهُ الْأَسْمَاء الْحُسْنَى يُسَبِّحُ لَهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ 

Okunuşu: Huvallahul halikul – bariy-ulmusavviru lehum’esma ulhusna yusebbihu lehu ma fiyssemavati vel’ardı. Ve huvel’aziyzulhakiymu. 

Anlamı: O, yaratan, yoktan var eden, şekil veren Allah’tır. Güzel isimler O’nundur. Göklerdeki ve yerdeki her şey O’nu tesbih eder. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. 

 Nas suresi Arapça:
 قُلْ أَعُوذُ بِرَبِّ النَّاسِ ﴿-1 مَلِكِ النَّاسِ ﴿-2 إِلَهِ النَّاسِ ﴿-3 مِن شَرِّ الْوَسْوَاسِ الْخَنَّاسِ ﴿-4 الَّذِي يُوَسْوِسُ فِي صُدُورِ النَّاسِ ﴿-5 مِنَ الْجِنَّةِ وَ النَّاسِ ﴿-6 

Okunuşu: Kul e’ûzü birabbinnâs Melikinnâs İlâhinnâs Min şerrilvesvâsilhannâs Ellezî yüvesvisü fî sudûrinnâsi Minelcinneti vennâs 

Anlamı: De ki: Sığınırım ben insanların Rabbine, İnsanların hükümdârına, İnsanların ilâhına, O sinsi vesvesecinin şerrinden. O ki, insanların göğüslerine vesveseler fısıldar. Gerek cinlerden, gerek insanlardan. 

 Cin suresi 1. ayet Arapça:
 قُلْ أُوحِيَ إِلَيَّ أَنَّهُ اسْتَمَعَ نَفَرٌ مِّنَ الْجِنِّ فَقَالُوا إِنَّا سَمِعْنَا قُرْآنًا عَجَبًا 

Okunuşu: Kul ûhıye ileyye ennehustemea neferun minel cinni fe kâlû innâ semi’nâ kur’ânen acebâ(aceben). 

Anlamı: De ki: “Cinlerden bir topluluğun (Kur’ân) dinlediği, sonra: “Biz gerçekten harika, güzel bir Kur’ân işittik.” dedikleri bana vahyedildi.” 

Cin suresi 2. ayet Arapça: 
يَهْدِي إِلَى الرُّشْدِ فَآمَنَّا بِهِ وَلَن نُّشْرِكَ بِرَبِّنَا أَحَدًا 

Okunuşu: Yehdî iler ruşdi fe âmennâ bih(bihî), ve len nuşrike bi rabbinâ ehadâ(ehaden). 

Anlamı: “O (Kur’ân), irşada ulaştırır, artık biz, O’na îmân ettik ve artık kimseyi Rabbimize asla ortak koşmayız.” 

Cin suresi 3. ayet Arapça:
 وَأَنَّهُ تَعَالَى جَدُّ رَبِّنَا مَا اتَّخَذَ صَاحِبَةً وَلَا وَلَدًا 

Okunuşu: Ve ennehu teâlâ ceddu rabbinâ mettehaze sâhıbeten ve lâ veledâ(veleden). Anlamı: Ve bizim Rabbimizin şanı çok yücedir. O’nun, bir sahibe (eş) ve oğul edinmediğine (îmân ettik). 

Cin suresi 4. ayet Arapça: 
وَأَنَّهُ كَانَ يَقُولُ سَفِيهُنَا عَلَى اللَّهِ شَطَطًا 

Okunuşu: Ve ennehu kâne yekûlu sefîhunâ alâllâhi şetatâ(şetatan). 

Anlamı: Ve o bizim sefih (ahmak) olanımızın (iblisin), Allah’a karşı asılsız (saçma sapan şeyler) söylemiş olduğuna (inanıyoruz). 

Cin suresi 5. ayet Arapça: 
وَأَنَّا ظَنَنَّا أَن لَّن تَقُولَ الْإِنسُ وَالْجِنُّ عَلَى اللَّهِ كَذِبًا 

Okunuşu: Ve ennâ zanennâ en len tekûlel insu vel cinnu alâllâhi kezibâ(keziben). 

Anlamı: Ve gerçekten biz, insanların ve cinlerin Allah’a karşı asla yalan söylemediğini zannettik. 

Cin suresi 6. ayet Arapça:
 وَأَنَّهُ كَانَ رِجَالٌ مِّنَ الْإِنسِ يَعُوذُونَ بِرِجَالٍ مِّنَ الْجِنِّ فَزَادُوهُمْ رَهَقًا 

Okunuşu: Ve ennehu kâne ricâlun minel insi yeûzûne bi ricâlin minel cinni fe zâdûhum rehekâ(rehekan). 

Anlamı: Ve insanlardan bazı adamlar, cinlerden bazı adamlara sığınıyorlardı. Böylece onların (cinlerin) azgınlıklarını artırdılar. 

 Buruc suresi 20. ayet Arapça:
 وَاللَّهُ مِن وَرَائِهِم مُّحِيطٌ 

Okunuşu: Vallahü min veraihim muhıytun.
 Anlamı: Oysa Allah onları arkalarından kuşatmıştır. 

Buruc suresi 21. ayet Arapça:
 بَلْ هُوَ قُرْآنٌ مَّجِيدٌ 
Okunuşu: Bel hüve kur’anün meciydün. 
Anlamı: Hayır o şerefli bir Kur’ân’dır. 

Buruc suresi 22. ayet Arapça: 
فِي لَوْحٍ مَّحْفُوظٍ 
Okunuşu: Fiy levhın mahfuzın.
 Anlamı: Levh-i Mahfuz’dadır.

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...