22 Mart 2019

Müslüman Kardeşler'in Hitler yüzü

Müslüman Kardeşler'in Hitler yüzü ile ilgili görsel sonucu
Ä°lgili resim
Müslüman Kardeşler'in Hitler yüzü 
Katar krizi ile gündeme gelen ve ABD, Körfez Arap Ülkeleri Bloğu tarafından terör örgütü olarak nitelendirilen 'Müslüman Kardeşler', Türkiye'de de son günlerde Rabia sembolü üzerinden Tayyip Erdoğan ve Kemal Kılıçdaroğlu arasındaki tartışmanın göbeğine yerleşti. Kuruluşu ve gelişiminde rol alan 1936-1939 yılları arasında Filistin’deki Yahudi göçü ile bağlantılı Kudüs Müftüsü Hacı Emin Hüseyni ise Müslüman Kardeşlerin önemli karakterlerinden biri olarak tarih sahnesinde yer aldı. Peki kimdi bu Hacı Emin el Hüseyni?
Kudüs müftüsünden, Nazi müftüsüne dönüşen ve Hitler'e olan yakınlığı ile bilinen Emin el-Hüseyni, bugün Ortadoğu’nun temel sorunu olan Müslüman Kardeşlerin de kurucularından biri. 
İlginç bir yaşam öyküsü olan Kudüs Müftüsü Hacı Emin el – Hüseyni, Osmanlı beyefendisi olarak da biliniyor. 1893 yılında Kudüs’te dünyaya gelen Hüseyni, gençlik yıllarında Sultan Abdulhamit’in hayranı. Teşkilatı Mahsusa’da (Osmanlı istihbarat örgütü) çalışan Hüseyni, Çanakkale Savaşında da rol alıyor. 
Kudüs ve Mısır'da eğitimini tamamlayarak İstanbul’a gelen Hüseyni, iki dünya savaşının da tanığı ve aktivisti. Birinci Dünya Savaşı'nda Osmanlı ordusunda  İzmir’de Türk Topçu Birliğinde görevlendiriliyor. Teşkilâtı Mahsûsa’nın Kudüs sorumlusu. 1922 yılında Kudüs müftüsü seçiliyor. 
İsrail’in kurulduğu 1948 yılına kadar el-Hüseyni Filistinliler'in liderliğini yapıyor. Filistinli Müslümanların Yahudi göçüne karşı çıkışlarında etkili bir aktör oluyor. İsrail’in kurulmasından sonra Arap devletleri tarafından uzaklaştırılan el-Hüseyni, 1974'te Lübnan'da vefat ediyor.

TEŞKİLATI MAHSUSA’DAN HİTLERİN SS ORDUSUNA TERFİ
El Hüseyni, bir süre İzmir'de de yaşadı. Teşkilat-ı Mahsusa'daki etkin rolü sonraki yıllarda da etkisini gösterecekti. Osmanlı sonrası Filistin’de Yahudi düşmanlığı ve antisemit gösterilerin öncüsü oldu. Emin el Hüseyni’nin en ilginç yanı 1933'den itibaren Nazilere olan yakınlığı ve Hitler’e olan hayranlığı oldu. 

1941'de Berlin'e giderek bizzat Adolf Hitler ile görüştü. Yahudileri Filistin’den çıkarması için Hitler’den destek isterken, karşılığında da Balkanlar'daki Müslümanların Hitler’i desteklemesini sağlamak üzere işbirliği yaptı. 
Hitler sözle, Filistin ideallerini Almanya'nın paylaştığını beyan etti. Kafkasları tamamen ele geçirince Yahudileri Filistin’den atacağını da ekledi. Hüseyni, Hitlerin etkin subayı Himmler'le yaptığı görüşmede de Balkan Müslümanları ile arasının iyi olduğunu, Almanya için silahlı bir kuvvet oluşturabileceğine dair söz verdi. Ardından Müslüman Boşnak ve Hırvat askerlerinden oluşan 13. SS Waffen Dağ Tümeni "Handschar" (Hançer) adlı bir tümen kurdu. 
Hitler faşizminin sapkın uğraşlarını onaylayarak, buna Balkan Müslümanlarını dahil eden el Hüseyni, bugün terör örgütü kapsamında değerlendirilen ‘Müslüman Kardeşler’in de kurucularından oldu.
Hitler, Hüseyni’yi ‘Araplar’ın önderi’ olarak tanıdığını bildirirken, Arap devletlerinin bağımsızlığı talebine yönelik “Alman ordusu güney Kafkasya’ya (yani Bakü petrollerine) ulaşana dek, Arapların bağımsızlığı sözünü açıkça söyleyemeyiz” dedi. Aslında bu yaklaşım ile Hitler, kendi topraklarında hiç petrol bulunmayan Almanya’nın, Kafkas / Hazar petrollerine ulaşmak için Balkan Müslümanlarını kullanmasını öngörüyordu. 
YAHUDİ DÜŞMANLIĞINDA BİRLEŞEN YOL
Naziler, 18 Aralık 1942’de Berlin’de bir “İslami Merkez Enstitüsü” kurarak başına Hüseyni’yi getirir. Enstitünün açılış konuşmasını yapan Nazi Propaganda Bakanı Goebbels: “Yalnızca Nazi’lerle Araplar ortak düşmana sahip değil, aynı zamanda Nazizm ile İslam da, idealler, disiplin, toplum düzeni, itaat ve yönetim ruhunda ortak zemine sahiptir” demişti.
Hüseyni, Almanya’nın Arap bağımsızlığını desteklediğini açıkça duyurması için Himmler’e de başvurmuştu. Himmler’in Hüseyni’ye yanıtı 2 Kasım 1943’te telgraf olarak geldi ve ‘Pan-Arabizm’i değil fakat Arapların Filistin’de Yahudilere karşı verdikleri mücadeleyi desteklediklerini belirtti:

‘Büyük Müftüye: Büyük Almanya’nın Nazi Hareketi bayrağının üzerinde en başından beri Dünya Yahudiliğiyle savaşmayı yazmıştır. Özgürlük sever Arapların özellikle Filistin’de Yahudilere karşı mücadelesine özel bir yakınlık duyarız. Büyük Nazi Almanyası ile Özgürlük sever Araplar arasında -bu konuda- dünya çapında bir doğal uzlaşı vardır. Sizi sonuna dek destekliyoruz. Reichsfuehrer S.S. Heinrich Himmler.”
Müslümanlar arasında bir utancın imzasını atan Hüseyni, yüzyılın katliamcısı Hitler’i desteklemek üzere Balkan Müslümanlarına her gün Alman radyosundan konuşarak yayın yaptı. Müslümanları Hitler liderliğinde İslam cihadına çağırıyordu. Çağrılarını Kudüs müftüsü olarak yapan Hüseyni, Balkanlar’daki Müslümanlar üzerinde etkili olmaya başladı.
Çağrısına yanıt veren Müslüman gençlere ‘İslam ve Yahudilik’ isimli kitabı dağıtarak, onlar üzerinde etkili oluyor, Yahudi düşmanlığını besliyordu. Hitler’in ordusunda savaşan Müslümanların üniforması ve fes başlıkları gamalı haç ve kurukafa sembollerini taşıyordu. Hançer adıyla anılan Müslüman SS birliklerinin bayrağı ise gamalı haç ve kılıç sallayan bir el ile sembolize ediliyordu. 

‘NE MONŞER NE MİSTER! GÖKTE ALLAH YERDE HİTLER’
Nazilerden aylık 50 bin mark ücret aldığı açığa çıkan el Hüseyni’nin propaganda çalışmaları sonunda Bosna, Makedonya, Bulgaristan, Romanya ve Batı Trakya Müslümanlarından oluşan yüz bin kişilik bir Müslüman ordusu kuruldu. Onlara göre Müslümanların kurtarıcısı Hitler aslında ‘Haydar’ adında gizli bir Müslümandı(!) Hatta onu yücelten peygamber seviyesine çıkartan marşlar bile yazıldı: ‘Ne Monşer, Ne Mister! Gökte Allah, yerde Hitler’
Hitlerin yenilgisi ve ölümünün ardından Rusya’ya karşı Amerikan hizmetine geçen El Hüseyni ‘Müslüman Kardeşler’ örgütünün temellerini de o dönemde attı. Osmanlı’da Teşkilatı Mahsusa da başlayan 'istihbaratçılık' görevi uzun yıllar boyunca sansasyonel yaşamı ile devam etti. Nazilerin yargılandığı ünlü Nüngberg Mahkemesinde de soykırım ortağı olarak adı geçti.
Tarihin ilginç ironileri arasında yer alan Hüseyni’nin hayat hikayesi II. Wilhelm ve Enver Paşa ilişkisinde olduğu gibi Almanya’nın başarısına koşullu ilerlemiş, Müslümanları Almanya’nın safında savaşa çağırmıştı. Almanlar Müslümanları kendi ordularında savaştırmak için Müslüman Kardeşlerin önder kadrolarından Hüseyni’ye verdikleri değeri her yerde belirtiyorlardı.

Nazi Almanyası'nın 1945'te yenilmesinden sonra İsviçre'ye kaçan el Hüseyni, tutuklandı ve Fransa'da ev hapsine alındı ancak kaçmayı başararak Kahire'ye gitti. 1948'de Gazze Şeridinde Filistin hükümetini kurduğunu ve hükümet başkanı olduğunu ilan etti. Bu hükümet, Mısır, Suriye, Lübnan, Irak ve Suudi Arabistan dışında hiçbir İslam ülkesince tanınmadı. Emin el Hüseyni 1974 yılında Beyrut'ta öldü. Kudüs'e gömülme vasiyeti, İsrail tarafından  reddedildi.
Sadece Müslüman askerlerden oluşan Nazi SS Tümeni Handschar (Hançer) ise Müslümanların tarihine kara bir leke olarak düştü.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’la CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu arasındaki “Rabia işareti” tartışması başladı. 

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu grup toplantısında, AKP’nin tüzüğüne aldığı “Rabia işareti” ile ilgili “Katar İhvan'a desteğini kesmeli yani Müslüman Kardeşler'e. Bu konuda İhvan'ı destekleyecek siyasetten Adalet ve Kalkınma Partisi uzak durmalı. Aynı şekilde rabia simgesinden de vazgeçmeli. Çünkü Mısır Suudi Arabistan ve BAE Müslüman Kardeşler'i teör örgütü olarak görüyor. Ne yerli ne milli. Bir terör örgütünün 4 parmağını getirdiniz kendi simgeniz yaptınız” açıklamasında bulunmuştu.
CHP Lideri Kılıçdaroğlu’na yanıt veren Cumhurbaşkanı Erdoğan ise “Türkiye'de muhalefet partisinin başındaki zat, benim bu işaretimi (Rabia işareti yaparak) çok kıskanmış, herhalde çok da hoşuna gitmiş. 'Bir terör örgütünün işaretini kullanan' diyor. İçini söyle içini. Bu işaretin içeriğinde ne var. Bu işaretin içinde tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet var. Acaba beyefendi, sen bu ülkede tek millet değil de, çok millet mi istiyorsun, ondan mı rahatsız oldun?” ifadelerini kullanmıştı. 
NEDİR BU RABİA İŞARETİ
Peki, Erdoğan’la Kılıçdaroğlu arasında tartışma yaratan “Rabia işareti” nasıl ortaya çıktı?
Anadolu Ajansı, daha önce söz konusu işaretin İhvancılar tarafından kullanıldığını hatırlatmış ve tarihini yazmıştı.
Habere göre bu işaretin sahiplerinin, 3 Temmuz 2013 tarihinde Mısır'da yapılan askeri darbe tarafından Rabiatü'l Adeviyye Meydanı'nda öldürüldüğü iddia ediliyor. 28 Haziran 2013 tarihinde Rabiatü'l Adeviyye Meydanı'nda toplanan kişilerin dört parmaklarıyla işareti ilk defa o meydanda yaptıkları söyleniyor. El işaretinin ilk kim tarafından yapıldığı, fikrin kime ait olduğu ise bilinmiyor. 
Arapçada Rabia 'dördüncü, dört' demek. 
Bu meydanın adı, İslam'ın ilk asırlarında Kudüs'te vefat eden Rabiatü'l Adeviyye’den geliyor. Çünkü Rabia, ailesinin dördüncü evladı olduğu için bu ismi almıştı. İşareti bulan kişilerin buna vurgu yapmak istediğine dikkat çekiliyor. 
İkinci olarak da  Muhammed Mursi’nin, Cemal Abdunnasır, Enver Sedat ve Hüsnü Mübarek'ten sonra Mısır'ın dördüncü cumhurbaşkanı olduğu vurgulanıyor. İşaret için çizilen ve sarı-siyah renklerden oluşan logo da yapılmıştı. Kısacası Rabia işaretinin kaynağı Mısır'da bugün terörist ilan edilen İhvan hareketi.

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...