24 Aralık 2018

Hz. Hüseyin a.s’a mektup yazıp davet edenler müslüman (şia) mıydı?


Hz. Hüseyin a.s’a mektup yazıp davet edenler müslüman (şia) 

BİSMİLLAHİR RAHMANİR RAHİM
HAMD OLSUN ALEMLERİN RABBİNE
VE SELAM OLSUN MEVLAMIZ MUHAMMEDE VE TERTEMİZ EHLİ BEYTİNE
son zamanlarda nasibilerin Kerbela olayı ile ilgili olarak ortaya attıkları şüphelerden birisi de imam Hüseyin a.s’a mektup yazan ve sonra onu a.s yardımsız bırakan, hatta Emevi ordusuna katılarak onunla savaşmaya giden Kufelilerin müslüman (şia) olduğu iddasıdır. Kerbela olayı, bu olayın nasıl gerçekleştiği, imam Hüseyin a.s’ı şehid edenlerin kimler olduğu kesin olarak bilinen tarihi bir gerçektir. Fakat nasibiler hayasızlıkta sınır tanımayan bir kavim olduklarından böylesi bir idda onlardan sadır ola bilmektedir.
Ortaya atılan bu iddaya cevap olarak bir çalışma hazırlamak istiyordum ama alhak.org sitesinde Kitab Bila Ünvan nicki ile yazan kardeşimizin bu konuda doyurucu ve geniş kapsamlı bir çalışma yaptığını gördüğüm için kendi elde ettiğim bilgilerle onun paylaştığı bilgileri çevirip bir makale olarak paylaşmayı karara aldım. dolayısı ile, burada paylaştığım çalışma alhak.org sitesinde yazan Kitab Bila Ünvan nicki ile yazan kardeş ile benim araştırmalarımın toplusudur. Kitab Bila Ünvan nicki ile yazan kardeşin çalışmasının orjinali şu linkte: http://www.alhak.org/vb/showthread.php?t=33186
inşaAllah çalışmayı 3 bölüm şeklinde paylaşacağım. ilk bölümde Kufe halkının kimliği; ikinci bölümde imam Hüseyin a.s’a mektup yazmalarının sebebi; üçüncü bölümde ise müslümanların (şiilerin) nerede olduğunu ve neden imam a.s’a yardım edemedikleri hakkında bilgi vereceğiz.
1. Kufe halkı müslüman (şia) mıydı? Ortaya atılan şüphenin aslını Kufe halkının müslüman (Şia) olduğu iddası teşkil etmektedir. bu yüzden de kaynaklarda “Irak halkı mektup yazdı”, “Kufeliler mektup yazdı” diye geçen her rivayet müslümanların (Şiilerin) mektup yazdığına delil olarak gösterilmektedir. Oysa gerçekte Kufe halkı yaygın olarak bilinenin aksine müslüman (şia) değildi. Kufe’de hem nasibiler, hem hariciler ve hem de az sayıda müslüman (şia) yaşamaktaydı. Fakat müslümanlar (şiiler) azınlıkta idiler. Çünkü Irak, Suriye, İran ve bu gibi araziler ikinci Kureyş kralı Ömer b. Hattab döneminde ele geçitilmişti ve doğal olarak Kureyş hükumetin ele geçirdiği bölgelerde yaydığı, tebliğ ettiği din İslam (Şia) değil nasibilikti. ve Kureyş hükumeti tarafından tebliğ edilen bu din yine doğal olarak vasilik başta olmak üzere İslam (Şia) inançlarını yansıtmıyordu. işte bundan dolayı Kufe de dahil olmak üzere pek çok yerin halkı nasibi dinine bağlı oluyorlardı. Yani onların İslam diye bildikleri şey aslında İslam (Şia) değil nasibilikti. gerek Kufe ve gerekse de diğer bölgelerde durum böyle idi yani halkın çoğunluğu müslüman (şii) değil nasibi idi. Nitekim bu husus hem İslami (Şii) kaynaklarda ve hem de diğer fırkaların kaynaklarında sabittir.
kufeliler-kuleynikufeliler-kuleyni1kufeliler-kuleyni2
resimde gördüğünüz Şii ve Sünnilerin güvenilirliği hususunda ittifak ettikleri Sikatul İslam (İslam’ın güvenci) Kuleyni r.a’ın “el-Kafi” kitabıdır, işaretlediğim yerde şu ifadeler var:
علي بن إبراهيم، عن أبيه، عن حماد بن عيسى، عن إبراهيم بن عثمان، عن سليم بن قيس الهلالي قال: خطب أمير المؤمنين (ع) فحمد الله وأثنى عليه ثم صلى على النبي (صلى الله عليه وآله)، ثم قال:
قد عملت الولاة قبلي أعمالا خالفوا فيها رسول الله (صلى الله عليه وآله) متعمدين لخلافه، ناقضين لعهده مغيرين لسنته ولو حملت الناس على تركها وحولتها إلى مواضعها وإلى ما كانت في عهد رسول الله (صلى الله عليه وآله) لتفرق عني جندي حتى أبقى وحدي أو قليل من شيعتي الذين عرفوا فضلي وفرض إمامتي من كتاب الله عزوجل وسنة رسول الله (صلى الله عليه وآله)
والله لقد أمرت الناس أن لا يجتمعوا في شهر رمضان إلا في فريضة وأعلمتهم أن اجتماعهم في النوافل بدعة فتنادى بعض أهل عسكري ممن يقاتل معي: يا أهل الاسلام غيرت سنة عمر ينهانا عن الصلاة في شهر رمضان تطوعا ولقد خفت أن يثوروا في ناحية جانب عسكري (1) ما لقيت من هذه الامة من الفرقة وطاعة أئمة الضلالة والدعاة إلى النار
Ali b. İbrahim bana babasından, o Hammad b. İsa’dan, o İbrahim b. Osman’dan, o da Süleym b. Kays el-Hilali’den anlattı, dedi ki: Müminlerin Emiri (imam Ali a.s) hutbe irad etti, Allah’a hamd ve sena etti, sonra Nebi s.a.a’e salat getirdi, daha sonra ise dedi ki: «Benden önceki yöneticiler kasıtlı olarak ve bilerek Rasulullah s.a.a’e ters düşen işler yaptılar, ahdini bozdular, sünnetini değiştirdiler. Öyle ki bugün insanları onları terk etmeye davet edip durumu Rasulullah’ın dönemine döndürmek istesem ordum etrafımdan dağılır, beni yalnız başıma veya Allah’ın Kitabından ve Rasulullah’ın sünnetinden benim fazilet ve üstünlüğümü ve imametimin kendilerine farz olduğunu bilen Şiilerimden az bir grupla yalnız bırakırlar…. Çünkü Allah’a andolsun ki, ben halka Ramazan ayında farz namazı eda etmek dışında cemaat oluşturmamalarını emrettim ve sünnet namazını cemaatle kılmanın bidat olduğunu söyledim. Fakat benimle birlikte savaşan ordumdan bazıları, “ey Müslümanlar! Eyvah! Ömer’in sünneti değiştirildi. Ramazan ayında bizi cemaatle sünnet namazı kılmaktan alıkoyuyorlar.” diye haykırdılar. Ordumun bir köşesinde fitne ve isyan çıkmasından endişelendim! Ben, bu ümmetin benimle uyumsuzluğundan ve diğerlerine itaatlerinden neler gördüm, neler.»
bu hadisin senedindeki tüm raviler sika (güvenilir) ve hadisin isnadı da muttasıl (kesintisiz)’dir. nitekim Şeyh Hadi en-Necefi bu hadis hakkında diyor ki:
الرواية صحيحة الإسناد
rivayetin senedi sahihtir.
Hz. Ali a.s’ın Teravih namazını yasaklaması ve halkın tıpkı günümüzdeki nasibiler gibi bu bidate bağlı olduğunu gösteren bir başka hadisi Şeyh Tusi şöyle rivayet etmiştir:
kufeliler-tehzibkufeliler-tehzib1
resimde gördüğünüz Şeyh Tusi r.a’ın “Tehzibul Ahkam” adlı kitabıdır, işaretlediğim yerde şu ifadeler var:
علي بن الحسن بن فضال عن احمد بن الحسن عن عمر وبن سعيد المدائني عن مصدق بن صدقة عن عمار عن ابي عبدالله عليه السلام قال: سألته عن الصلاة في رمضان في المساجد قال: لما قدم أمير المؤمنين عليه السلام الكوفة أمر الحسن بن علي عليه السلام أن ينادي في الناس لاصلاة في شهر رمضان في المساجد جماعة، فنادى في الناس الحسن بن علي عليه السلام بما أمره به أمير المؤمنين عليه السلام فلما سمع الناس مقالة الحسن بن علي صاحوا: واعمراه واعمراه فلما رجع الحسن إلى أمير المؤمنين عليه السلام قال له: ما هذا الصوت؟ فقال: يا أمير المؤمنين الناس يصيحون: واعمراه واعمراه، فقال أمير المؤمنين عليه السلام: قل لهم صلوا.فكان أمير المؤمنين عليه السلام ايضا لما أنكر أنكر الاجتماع ولم ينكر نفس الصلاة، فلما رأى ان الامر يفسد عليه ويفتتن الناس أجاز وأمرهم بالصلاة على عادتهم فكل هذا واضح بحمد الله
Ali b. Hasan b. Faddal, o Ahmed b. Hasan’dan, o Amr b. Said el-Medaini’den, o Musaddık b. Sadaka’dan, o da Ammar’dan anlattı, dedi ki: Ebu Abdullah (imam Cafer es-Sadık a.s)‘a Ramazan ayında mescidde namaz kılmak hakkında sordum, imam a.s dedi ki: «Müminlerin Emiri (imam Ali a.s) Kufe’ye dahil olduğu zaman Hasan b. Ali’ye emir verdi ki, insanlara Ramazan ayında mescidde (müstehap) namazı cemaat ile kılmamalarını haber versin. Hasan b. Ali a.s Müminlerin Emiri (imam Ali a.s)‘ın kendisine emir verdiği gibi insanlara duyuru yaptı. insanlar Hasan b. Ali’nin dediklerini duyunca “vah Ömer! vah Ömer!” diye bağırdılar. Hasan b. Ali geri döndüğü zaman Müminlerin Emiri (imam Ali a.s) dedi ki: “bu bağırmalar da nedir?” Hasan a.s dedi ki: “ey Müminlerin Emiri! insanlar “vah Ömer! vah Ömer” diye bağırıyorlar.” Müminlerin Emiri (imam Ali a.s)dedi ki: “onlara namazlarını kılmalarını söyleyin.”»
bu hadisin de tüm ravileri sika (güvenilir) ve isnadı muttasıldır. Şeyh Hadi en-Necefi kendi kitabında bu hadise yer verdikten sonra diyor ki:
الرواية معتبرة الإسناد
rivayetin senedi muteberdir.
“el-Kafi” ve “Tehzib” kitaplarından aktardığımız bu 2 hadisin metninden gördüğümüz gibi, imam Ali a.s kendisi halife olduğu halde bile Kureyş krallarının bidatlerini değiştiremediğini, çünkü halkın ve hatta imam a.s’ın ordusunda savaşanlardan bazılarının Kureyş krallarına bağlı olduklarını, onları sevdiklerini, onların sünnetini değiştirilemez olarak gördüklerini bildirmektedir. Yani bu halk imam Ali a.s’ı Rasulullah s.a.a’in vasisi olarak bildikleri için değil tıpkı sünniler gibi Ebu Bekir, Ömer ve diğerleri gibi sadece bir kral (halife) olarak gördükleri için ona itaat ediyorlardı. işte bundan dolayı da Ömer b. Hattab l.a’ın çıkardığı bir bidat olan Teravih namazının yasaklanmasına “vah! Gitti Ömer’in sünneti.” diyerek itiraz ediyorlardı. Hz. Ali a.s’ın Rasulullah s.a.a’in vasisi olduğunu bilen müslümanlar (şiiler) ise azınlıkta idiler.
İslami (Şii) kaynaklardan aktardığımız bu 2 hadis bize Kufe halkının müslüman (Şia) olmadığını aksine halkın çoğunluğunun nasibi olduğunu göstermektedir. Ama bu husus sadece İslami (Şii) kaynaklarla sınırlı değildir. nasibi kaynaklarında mevcut olan bilgiler de o dönemde Kufe halkının çoğunluğunun sünni olduğunu göstermektedir.
kufeliler-taberikufeliler-taberi1
resimde gördüğünüz ehli sünnetin büyük tefsir, hadis ve tarih imamı Taberi’nin “Tarihi Taberi” adı ile meşhur olan kitabıdır, işaretlediğim yerde şu ifadeler var:
قال هشام: قال عوانة:
وكتب إليه معه: أما بعد، فإنه كتب إلي شيعتي من أهل الكوفة يخبرونني أن ابن عقيل بالكوفة يجمع الجموع لشق عصا المسلمين؛ فسر حين تقرأ كتابي هذا حتى تأتي أهل الكوفة فتطلب ابن عقيل كطلب الخرزة حتى تثقفه فتوثقه أو تقتله أو تنفيه؛ والسلام
Yezid de ibni Ziyad’a bir mektup göndererek şöyle yazdı: “benim Küfe ehlinden olan şiilerim (taraftarlarım) bana; Müslim b. Akil’in, Küfe’de cemaatlar topladığını, Müslümanların tek saltanat asasını ikiye yardığını, ayırdığını haber verdiler. Bu yazımı okur okumaz, Küfe’ye git. Müslim b. Akil’i ele geçirinceye kadar, define arar gibi, acele ara, bul. Öldür, yahut sürgün et! Vesselam.”
Taberi’nin aktardığı bu rivayetten de gördüğümüz gibi Kufe’de Emevilerin de taraftarları vardı ve bunlar Müslim b. Akil a.s’ın Kufe’deki işleri ile ilgili olarak Yezid’e mektup yazmışları.
O dönemde Kufe halkının çoğunluğunun nasibi olduğunu hadis imamlarından olan Ebu İshak es-Sebii de doğrulamıştır ve bunu Ebu ishak’tan ibni Batte rivayet etmiştir.
kufeliler-ibni teymiyyekufeliler-ibni teymiyye1kufeliler-ibni teymiyye2
resimde gördüğünüz nasibilerin Şeyhul İslam dedikleri ahmak ibni Teymiyye’nin “Minhac es-Sünne” adlı kitabıdır, işaretlediğim yerde şu ifadeler var:
وروى ابن بطة عن شيخه المعروف بابي العباس بن مسروق حدثنا محمد بن حميد حدثنا جرير عن سفيان عن عبد الله بن زياد بن جدير قال : قدم ابو اسحاق السبيعي الكوفة قال لنا شمر بن عطية : قوموا اليه فجلسنا اليه فتحدثوا فقال ابو اسحاق : خرجت من الكوفة وليس احد يشك في فضل ابي بكر وعمر وتقديمهما وقدمت الان وهم يقولون ويقولون ولا والله ما ادري ما يقولون ”
ibni Batte, Ebul Abbas b. Mesruk diye bilinen hocasının şöyle söylediğini naklediyor: bana Muhammed b. Hümeyd anlattı, dedi ki: Cerir bana Sufyan’dan, o da Abdullah b. Ziyad b. Hudeyr’den şöyle anlattı: Ebu İshak es-Sebii Kufe’ye geldi. Şemr b. Atiyye, birlikte yanına gitmemizi istedi. Yanına gittik ve sohbet ettik. Ebu İshak şöyle dedi: “Ben Kufe’de iken istisnasız olarak bütün Kufe ehli Ebu Bekir ve Ömer’in faziletlerine inanıyor ve onları sair ashaba tercih ediyorlardı. Şimdi ise konuşabildikleri kadar konuşuyorlar. Vallahi ne dediklerine akıl erdiremiyorum.”
Ebu İshak es-Sebii nasibilerin meşhur hadis imamlarındandır ve tabiindendir. Hz. Ali a.s ve diğer bazı sahabeleri görmüştür (bkz: Ebu İshak es-Sebii kimdir?).
Yani Ebu İshak es-Sebii Hz. Ali, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin a.s dönemlerini görmüş, o dönemlere şahit olmuş birisidir. işte bu şahıs o dönemde Kufe halkının Ebu Bekir ve Ömer’in faziletine inandıklarını ve bu ikisini her kesten üstün bildiklerini yani Kufelilerin sünni olduğunu bildirmektedir.
Yukarıda “el-Kafi”den aktardığımız hadiste Hz. Ali a.s, kendi ordusunda olanlardan bazılarının bile “vah! Ömer’in sünneti değiştirildi” diye feryad ettiklerini söylemekteydi. Aynı şeyi nasibilerden ibni Teymiyye de itiraf etmektedir.
kufeliler-minhackufeliler-minhac1
resimde gördüğünüz nasibilerin Şeyhul İslam dedikleri ahmak ibni Teymiyye’nin “Minhac es-Sünne” adlı kitabıdır, işaretlediğim yerde şu ifadeler var:
وليس كل من قاتل مع على كان يفضله على عثمان بل كان كثير منهم يفضل عثمان عليه كما هو قول سائر أهل السنة
Ali ile birlikte savaşanların hepsi Ali’yi Osman’dan üstün bilmiyorlardı. Aksine onların çoğunluğu ehli sünnet gibi Osman’ı Ali’den üstün biliyorlardı.
Kufe’de azınlığı teşkil eden ve “el-Kafi”den aktardığım hadiste Hz. Ali a.s’ın “Allah’ın Kitabından ve Rasulullah’ın sünnetinden benim fazilet ve üstünlüğümü ve imametimin kendilerine farz olduğunu bilen Şiilerimden az bir grup” dediği müslümanlar (şiiler) ise Muaviye döneminde ya öldürülmüş, ya zindana atılmış yahutta Iraktan diğer bölgere kaçmıştırlar. Mutezile alimlerinden ibni Ebil Hadid bu konu hakkında diyor ki:
روى أبو الحسن علي بن محمد بن أبي سيف المدائني في كتاب الأحداث، قال: كتب معاوية نسخة واحدة إلى عُمَّاله بعد عام الجماعة: (أن برئت الذمّة ممن روى شيئاً من فضل أبي تراب وأهل بيته). فقامت الخطباء في كل كُورة وعلى كل منبر يلعنون عليًّا ويبرؤون منه، ويقعون فيه وفي أهل بيته، وكان أشد الناس بلاءاً حينئذ أهل الكوفة لكثرة ما بها من شيعة علي عليه السلام، فاستعمل عليهم زياد بن سُميّة، وضم إليه البصرة، فكان يتتبّع الشيعة وهو بهم عارف، لأنه كان منهم أيام علي عليه السلام، فقتلهم تحت كل حجر ومدر وأخافهم، وقطع الأيدي والأرجل، وسَمَل العيون وصلبهم على جذوع النخل، وطردهم وشرّدهم عن العراق، فلم يبق بها معروف منهم
Ebul Hasan Ali b. Muhammed b. Ebu Seyf el-Medaini “Hadiseler” kitabında şöyle rivayet etmiştir: «Muaviye cemaat yılından sonra memurlarına şöyle bir mektup yazdı: “ben, Ebu Turab (imam Ali a.s) ve ailesinin faziletlerinden her hangi bir şey rivayet edenlerden beriyim.” Bu nedenle hatipler buldukları her minberde Ali’ye lanet etmeye, O’ndan teberri ederek O’na ve Ehli Beyt’ine küfretmeye başladılar. Ve o zaman en zor durumda olan insanlar Kufe halkı idi, zira aralarında Ali a.s’ın şiilerinden çok kişi vardı. Muaviye, Ziyad b. Sümeyye’yi Kufe valisi kıldı ve aynı zamanda Basra şehrini de onun emrine bıraktı. O da Şiilerin ardına düştü, Ali a.s’ın hilafeti döneminde O’nun taraftarlarından olduğundan hepsini tanıyordu idi. Bu nedenle onları deliklere bile girseler bulup katlediyor ya da ölümle tehdit ediyor, el ve ayaklarını kesiyor, gözlerini kör ediyor ve hurma dallarında asıyordu. Veya onları Irak’tan sürüyordu, bütün bunların sonunda Irak’ta Şii olarak bilinen kimse kalmadı.»
eğer nasibiler “ibni Ebil Hadid sünni değil” diye itiraz edecek olurlarsa cevabımız şöyle olur ki, bu olayı sadece ibni Ebil Hadid rivayet etmiş değildir. nasibilerin hadis alimlerinden Taberani de bunu rivayet etmiştir.
kufeliler-taberanikufeliler-taberani1
resimde gördüğünüz nasibi hadis alimlerinden Taberani’nin “Mucem el-Kebir” adlı kitabıdır, işaretlediğim yerde şu ifadeler var:
حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ عَبْدِ الْعَزِيزِ، ثنا أَبُو نُعَيْمٍ، ثنا سُفْيَانُ، عَنْ يُونُسَ بْنِ عُبَيْدٍ، عَنِ الْحَسَنِ، قَالَ: كَانَ زِيَادٌ يَتَتَبَّعُ شِيعَةَ عَلِيٍّ رَضِيَ اللهُ عَنْهُ فَيَقْتَلُهُمْ، فَبَلَغَ ذَلِكَ الْحَسَنَ بْنَ عَلِيٍّ رَضِيَ اللهُ عَنْهُ، فَقَالَ: «اللهُمَّ تَفَرَّدْ بِمَوْتِهِ؛ فَإِنَّ الْقَتْلَ كَفَّارَةٌ»
Yunus b. Ubeyd’den, o da Hasan’dan anlattı, dedi ki: «Ziyad, Ali r.a’ın şiilerini takip ediyor, onları yakalaması durumunda kılıçtan geçiriyordu. Bu haber Hasan b. Ali r.a’a ulaştığında dedi ki: “Allah’ım, onun ölümünü sadece kendine has kıl ve bu öldürülüş kefareti olsun.”»
hadisin sıhhat durumu hakkında nasibi hadis alimlerinden Heysemi diyor ki:
رواه الطبراني ورجاله رجال الصحيح‏
Taberani rivayet etmiştir ve ricalleri “Sahih”in ricalleridir.
2. Kufe halkı neden imam Hüseyin a.s’a mektup yazdı? konu hakkında ortaya atıaln şüphelerden birisi de Kufelilerin Hz. Hüseyin a.s’a mektup yazmaları konusudur. Nasibiler “madem Kufeliler şia değildi o zaman neden Hz. Hüseyin a.s’a mektup yazdı?” diye itiraz etmektedirler. Bizim yukarıda hem İslami (Şii) ve hem de nasibi kaynaklarından aktardığımız belgeler ışığında Kufe’de azınlığı müslümanların (şiilerin) buna karşılık çoğunluğu ise sünnilerin oluşturduğunu gördük. işte Hz. Hüseyin a.s’a mektup yazan Kufe halkı bu azınlık olan müslümanlar (şiiler); çoğunluğu teşkil eden sünniler ve hariciler idi. yani imam Hüseyin a.s’a mektup yazan Kufe halkı 3 guruptan oluşuyordu:
a) Süleyman b. Surad el-Huzai (sahabe), Habib b. Mezahir ve bu gibi azınlıkta olan müslümanlar (şiiler).
b) Şabas b. Rebi, Şimr b. Zilcevşen ve bu gibi hariciler.
c) Haccar b. Ebcer (sahabe) gibi çoğunluğu oluşturan sünniler.
Bu dediklerimiz hem İslami (Şii) ve hem de nasibi kaynaklarında sabit olan hususlardır. Şimdi öncelikle bu söylediklerimize dair delilleri aktaracağız.
kufeliler-taberimektup-taberi1mektup-taberi2
resimde gördüğünüz ehli sünnetin büyük tefsir, hadis ve tarih imamı Taberi’nin “Tarihi Taberi” adı ile meşhur olan kitabıdır, işaretlediğim yerde şu ifadeler var:
قال أبو مخنف: فحدثني الحجاج بن علي، عن محمد بن بشر الهمداني، قال: اجتمعت الشيعة في منزل سليمان بن صرد، فذكرنا هلاك معاوية، فحمدنا الله عليه، فقال لنا سليمان بن صرد: إن معاوية قد هلك، وإن حسيناً قد تقبض على القوم ببيعته، وقد خرج إلى مكة، وأنتم شيعته وشيعة أبيه، فإن كنتم تعلمون أنكم ناصروه ومجاهدو عدوه فاكتبوا إليه، وإن خفتم الوهل والفشل فلا تغروا الرجل من نفسه، قالوا: لا، بل نقاتل عدوه ونقتل أنفسنا دونه؛ قال: فاكتبوا إليه، فكتبوا إليه: بسم الله الرحمن الرحيم. لحسين بن علي من سليمان بن صرد والمسيب ابن نجبة ورفاعة بن شداد وحبيب بن مظاهر وشيعته من المؤمنين والمسلمين من أهل الكوفة. سلامٌ عليك، فإنا نحمد إليك الله الذي لا إله إلا هو، أما بعد، فالحمد لله الذي قصم عدوك الجبار العنيد الذي انتزى على هذه الأمة فابتزها أمرها، وغصبها فيئها، وتأمر عليها بغير رضاً منها، ثم قتل خيارها، واستبقى شرارها، وجعل مال الله دولةً بين جبابرتها وأغنيائها، فبعداً له كما بعدت ثمود! إنه ليس علينا إمام، فأقبل لعل الله أن يجمعنا بك على الحق. والنعمان ابن بشير في قصر الإمارة لسنا نجتمع معه في جمعة، ولا نخرج معه إلى عيد، ولو قد بلغنا أنك قد أقبلت إلينا أخرجناه حتى نلحقه بالشأم إن شاء الله؛ والسلام ورحمة الله عليك.
Şiiler Kufe’de Süleyman b.Surad’ın evinde toplandılar ve Muaviye’nin ölümünü konuştular, Allah’a hamd ettiler. Daha sonra Süleyman b. Surad dedi ki: “Muaviye ölmüştür ve Hüseyin biat etmekten kaçınarak Mekke’ye gitmiştir. Sizler de onun ve babası (imam Ali a.s)‘ın şiilerisiniz. Eğer siz onun destekçileri, düşmanına karşı şavaşçıları olduğunuzdan, onun için canınızı ortaya koyacağınızdan eminseniz ona yazın. Yok eğer bozguna uğramaktan ve gevşeklik göstermenizden korkuyorsanız adamı kandırmayın.” Dediler ki: “biz onun düşmanı ile savaşacak ve kendisi için ölüme gideceğiz.” Süleyman b. Surad dedi ki: “öyleyse yazın.” Bundan sonar şöyle bir mektup yazdılar: “Bismillahir Rahmanir rahim. Süleyman b. Surad, Müseyyib b. Necebe, Rufae b. Şaddad, Habib b. Mezahir ve Kufe halkından olan mümin ve müslüman şiilerden Hüseyin b. Ali a.s’a. sana selam olsun, biz kendisinden başka ilah olmayan Allah’a hamd ediyoruz. Bundan sonra. Bu ümmete musallat olup yönetimini ele geçiren, fey olan mallarını gasp eden, ümmetin iyilerini öldürüp kötülerini bırakan zorba ve inatçı düşmanı yoke den Allah’a hamd olsun. Allah Semud kavmine yaptığı gibi onu da rezil rüsvay etsin! Bizim başımızda bir imamımız yoktur, sen bizim imamımız ol. Belki Allah seninle bizi hak üzere bir araya getirir. Numan b. Beşir hükumet konağında duruyor, ne cumada onunla bir araya geliyoruz ne de bayramda onunla namaza çıkıyoruz. inşaAllah senin bize oğru geldiğini haber alır almaz onu Kufe’den çıkarır, Şam’a göndeririz. Allah’ın rahmet ve selamı üzerine olsun.”
وكتب شبث بن ربعي وحجار بن أبجر ويزيد بن الحارث بن يزيد بن رويم وعزرة بن قيس وعمرو بن الحجاج الزبيدي ومحمد بن عمير التميمي: أما بعد، فقد اخضر الجناب، وأينعت الثمار، وطمت الجمام، فإذا شئت فاقدم على جندٍ لك مجند؛ والسلام عليك
ve Şabas b. Ribi, Haccar b. Ebcar, Yezid b. Haris b. Ruveym, Amr b. Haccac ez-Zubeydi ve Muhammed b. Amr b. Yahya et-Temimi de Hz. Hüseyin’e şöyle bir mektup yazdılar: “Şimdi bahçeler yeşermiş, meyveler olgunlaşmış ve ölçekler ağızlarına kadar dolmuştur. İstersen senin için hazırlanmış olan ordunun başına geçmeye gel. Sana selam olsun.”
bu olayı Şeyh Müfid r.a “el-İrşad”, 2/36-38‘de Taberi’den ve Seyyid ibni Tavus r.a “el-Luhuf”, sayfa 102-107‘de Şeyh Müfid’den rivayet etmiştir. görüldüğü gibi mektup yazanlar Kufe’den olan ayrı ayrı guruplardı. Şiiler Süleyman b. Surad önderliğinde toplanmış ve mektup yazmıştırlar. Nitekim hem onlar kendi yazdıkları mektupta  kendilerinin şii olduğunu bildirmektedirler, hem de şii-sünni tüm rical kitapları onların biografisini verirken şii olduklarını bildirmektedir. Fakat mektup yazan diğer gurupların ne kendileri mektuplarında şii olduklarını söylemiyorlar ve ne de onların biografisini veren rical kitapları onların şii olduklarını söylememektedir. işte imam Hüseyin a.s’a mektup yazmalarına rağmen onu yardımsız bırakan ve Emevi ordusuna katılarak imam a.s’a karşı savaşan kimseler bu harici ve sünnilerdir (bkz: Hz. Hüseyin a.s’ı şehid eden nasibi imamları).
Farklı gurupların mektup yazmaktaki sebeplerine gelince, müslümanlar (şiiler) kendi mektuplarında da bildirdikleri gibi Hz. Hüseyin a.s’ın imam olduğuna ve yönetimin Ehli Beyt’e ait olduğuna inandıkları için ona mektup yazmışlardı. Hariciler ise Emevilere düşman idiler ve Emevilerin hem kendilerinin ve hem de Hz. Hüseyin a.s’ın ortak düşmanı olduğunu bildiklerinden dolayı ona mektup yazmışları. Tıpkı Hz. Hasan a.s döneminde haricilerin Muaviye’yi ortak düşman olarak bildiklerinden dolayı Hz. Hasan a.s’ın odurusuna katılmaları gibi. Fakat ibni Ziyad’ın Kufe’ye gelip katliamlara başlamasından ve Emevi askerlerinin Kufe’de kontrolü ele geçirmesinden sonra hariciler Emevilerin tarafına geçtiler ve Kerbela’da Emevi ordusuna katılarak Hz. Hüseyin a.s’a karşı savaştılar. Halkın çoğunluğunu oluşturan sünnilere gelince, onların mektup yazma sebebi hakkında kendi alimlerinden olan ibni Kesir şöyle diyor:
ولما أخذت البيعة ليزيد في حياة معاوية كان الحسين ممن امتنع من مبايعته، هو وابن الزبير، وعبد الرحمن بن أبي بكر، وابن عمر، وابن عباس، ثم مات ابن أبي بكر وهو مصمم على ذلك‏.‏ فلما مات معاوية سنة ستين وبويع ليزيد، بايع ابن عمر وابن عباس، وصمم على المخالفة الحسين وابن الزبير، وخرجا من المدينة فارين إلى مكة فأقاما بها، فعكف الناس على الحسين يفدون إليه ويقدمون عليه ويجلسون حواليه، ويستمعون كلامه، حين سمعوا بموت معاوية وخلافة يزيد‏. وأما ابن الزبير فإنه لزم مصلاه عند الكعبة، وجعل يتردد في غبون ذلك إلى الحسين في جملة الناس، ولا يمكنه أن يتحرك بشيء مما في نفسه مع وجود الحسين، لما يعلم من تعظيم الناس له وتقديمهم إياه عليه‏. …. بل الناس إنما ميلهم إلى الحسين لأنه السيد الكبير، وابن بنت رسول الله صلى الله عليه وسلم، فليس على وجه الأرض يومئذٍ أحد يساميه ولا يساويه، ولكن الدولة اليزيدية كانت كلها تناوئه‏.‏ وقد كثر ورود الكتب عليه من بلاد العراق يدعونه إليهم – وذلك حين بلغهم موت معاوية وولاية يزيد
Muaviye’nin sağlığında Yezid’in veliahtlığı için biat alındığında Hüseyin ona biata yanaşmayanlardandı. Bu hususta Abdullah b. Zübeyr, Abdurrahman b. Ebu Bekir, Abdullah b. Ömer ve Abdullah b. Abbas’la birlikte hareket etti. Sonra Abdurrahman b. Ebu Bekir, bu görüşte iken vefat etti. Hicretin altmışıncı senesinde Muaviye vefat edip Yezid’e halifelik için biat edildiğinde Abdullah b. Ömer ile Abdullah b. Abbas biat ettiler, ancak Hüseyin ile Abdullah b. Zübeyr muhalefete devam ettiler. Medine’den kaçıp Mekke’ye gittiler ve orada ikamet ettiler. İnsanlar gelip Hüseyin’in etrafında toplandılar. Onun meclisine devam ettiler. Sözlerini dinlediler…. Bütün bunlara rağmen insanlar nezdinde (ibni Zübeyr’in) itibarı Hüseyin’in ki kadar olamadı. Şanı çok fazla bir şekilde yükselmedi, aksine insanlar Hüseyin’e meylediyorlardı. Çünkü o büyük seyyid idi, Rasalullah s.a.a’ in kızı Fatıma’nın oğluydu. Yeryüzünde ona denk ve ona müsavi olacak kimse yoktu, ama Yezidi devleti, olanca gücüyle ona düşmanlık ediyordu. Muaviye´nin öldüğünü, yerine Yezid’in geçtiğini ve Hüseyin’in Yezid’e biat etmekten kaçarak Mekke’ye gittiğini duydukları zaman Iraklılardan Hz. Hüseyin’e çok sayıda mektup geldi.
yani Kufe halkının çoğunluğunu oluşturanların mektup yazmaktaki tek sebepleri ibni Kesir’in de dediği gibi Hz. Hüseyin’in Rasulullah s.a.a’in evladı olması idi, onun imam olduğuna inanmaları değil. Bunların mektup yazmaktaki bir başka sebebi ise Hz. Ali a.s döneminde olduğu gibi Kufe’nin hilafetin merkezi olması idi. Fakat Kufe’de ibni Ziyad kontrolü ele geçirdikten sonra hariciler gibi bunlar da yazdıkları mektuplara ihanet ettiler ve Emevilerin tarafına geçtiler.
3. imam Hüseyin a.s’a mektup yazan şiiler nerede idi? önceki bölümde mektup yazanların 3 gurup olduğunu ve her birisinin farklı sebeplerle mektup yazdıklarını gösterdik. peki Kufe’de azınlıkta olan ve Hz. Hüseyin a.s’a mektup yazan şiilere ne oldu? bunlar neredeydiler ki, Hz. Hüseyin a.s’a yardım etmediler? inşaAllah şimdi de kaynaklar ışığında bu soruya cevap vereceğiz.
Hz.Hüseyin a.s’a mektup yazmış olan Kufe şiileri ibni Ziyad ve Emevi güçlerinin Kufe’yi ele geçirmesinden sonra ya öldürüldüler (mesela Şeyh Hani b. Ürve gibi), yahutta zindana atıldılar (Meysem Temmar ve Muhtar es-Sakafi gibi). Seyyid ibni Tavus r.a bu konuda şöyle rivayet ediyor:
وكتب عبيدالله بن زياد بخبر مسلم وهاني إلى يزيد بن معاوية. فأعاد عليه الجواب يشكره فيه على فعاله وسطوته ، ويعرفه أن قد بلغه توجه الحسين عليه السلام إلى جهته ، ويأمره عند ذلك بالمؤاخذة والإنتقام والحبس على الظنون والأوهام
Ubeydullah b. Ziyad, Müslim ve Hani’nin öldürülmesi haberini Yezid b. Muaviye’ye mektup yazarak bildirdi. Bir müddet sonra Yezid’in cevap mektubu geldi. Yezid mektubunda Ubeydullah’a teşekkür ederek şöyle yazıyordu: “bana ulaştığına göre Hüseyin sana doğru gelmektedir. Şimdi senin şüphelendiğin her kese karşı muhakeme, intikam ve hapislere başlaman gerekmektedir.
Kufe’de zaten azınlıkta olan şiilerin liderlerinin ve ireli gelenlerinin öldürülmesi veya hapse atılması sonucunda öndersiz kalan avam cemaat ise bir şey yapamadı. Bunlar ancak daha sonra Muhtar r.a intikam için kıyam ettiğinde onun kıyamına katıldılar. fakat bazı şiiler Kufe’den kaçmayı başamış, Kerbela’ya giderek imam a.s’a ulaşmıştılar. bunlar Kerbela’da imam a.s ile birlikte şehid oldular (örneğin Müslim b. Avsece ve Habib b. Mezahir gibi). Bunun dışında bazı şiiler ise Kerbela’ya vaktinde ulaşamdılar ve onlar geldiklerinde artık geç idi. Seyyid ibni Tavus r.a bu konuda şöyle rivayet ediyor:
فلما قرأ الحسين عليه السلام الكتاب قال: «آمنك (112) الله يوم الخوف وأعزك وأرواك يوم العطش الأكبر».  فلما تجهز المشار إليه للخروج إلى الحسين عليه السلام بلغه قتله قبل أن يسير، فجزع من انقطاعه عنه
Hüseyin a.s, Yezid b. Mesud’un mektubunu okuduktan sonra dedi ki: “Allah seni korku gününde korusun ve aziz kılsın.” Yezid b. Mesud, Hüseyin a.s’a yardım etmek için yola koyuldu fakat yolda imam a.s’ın artık şehid edildiğini haber aldığında çok üzüldü ve ağladı.

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...