13 Ağustos 2018

Sabetayistler kimdir?




Sabetayistler kimdir?
Sabetaycılık nedir? Sabetaycılar kimdir?
Osmanlı'yı içinden sinsice yıkan topluluk; Sabetaycılar
Osmanlı cemiyetinde enteresan bir topluluk; Sabetaycılık ve Dönmeler
Sabetayizm (Yahudi Dönmeliği) Nedir?
Osmanlılar Müslüman olan herkese muhtedi (hidayete eren) dediği halde, bir gruptan bu isim esirgenmiş; bunlar avdetî (dönme) diye anılmıştır. Dönmeler, sayıca az olmakla beraber, pozisyonları itibariyle Osmanlı sosyal ve politik hayatında çok mühim bir yer işgal etmiş; uzun yıllar iktidarı ellerinde tutmaya muvaffak olmuştur.
Öteden beri Osmanlı ülkesinde hatırı sayılır bir Yahudi cemaati yaşamaktaydı. Osmanlı hükûmeti bunları bir millet olarak tanırdı. Haylisi 1492’de İspanyol zulmünden kaçan Yahudilerdi. Ladino denilen İbranice-İspanyolca karışımı bir lisan konuşurdu. Selânik, İzmir ve İstanbul bunların en çok yaşadıkları şehirler idi.
İslamiyet görünüşe itibar eder
1648 senesinde İzmir’de yaşayan Sabetay Sevi adında bir haham, mesihliğini iddia etti. Gerçi Yahudiler, kıyamete yakın insanlığı kurtarmak; zamanın hükümdarını tahttan indirip Yahudileri Kudüs’e toplayarak “Tanrı’nın Krallığı”nı kurmak üzere bir mesih beklerdi. Ancak Sabetay Sevi’ye inanan az oldu. Sevi çeşitli şehirlerde gezdi. Nihayet kıyametin başlangıcı saydığı 1666 yılında mesihliğini herkese ilan etti. Yahudi dualarında değişiklikler yaptı. İbadetlerde padişahın ismini kaldırıp kendi ismini koydu.
Bazıları onu Yahudilerin beklenen kurtarıcı kralı olduğuna inanmaya başladı. Dünyayı 38 krallığa ayırıp her birine sadık adamlarını tayin etti. Bunun üzerine İstanbul’daki hahambaşı kendisini hükümete şikayet etti. Sevi, Çanakkale’ye sürgün olundu. Faaliyetlerine devam edince Edirne’de padişah Sultan IV. Mehmed‘in huzuruna çıkarıldı. Öldürüleceğinden korkarak Müslüman olmuş göründü ve Mehmed ismini aldı.
Orada bulunan şeyhülislâm Vânî Mehmed Efendi “Adım gibi eminim ki bu adam Müslüman olmadı. Ama ne çare dinimiz görünüşe itibar eder” demekten kendisini alamadı. Müritleri de topluca Müslüman olduklarını ifşâ ettiler. İslâm dini, görünüşe itibar eder. Hazret-i Peygamber de münafık olduğunu bildiği kimselere bile bu sebeple ilişmemiştir. Kaldı ki içlerinden samimî Müslümanlar da olabilir.
Ancak Sevi, faaliyetten geri durmadı. Sabetayistlik denilen tarikatin 18 prensibini neşretti: “Allah birdir. Sabetay Sevi mesihtir. Yalan yere yemin edilmeyecektir. Allah’ın ve mesihin adı anıldığında hürmet edilecektir. Mesih’in sırrını anlamak için toplantılar yapılacak. Adam öldürülmeyecek. Zina edilmeyecek. Yahudi takviminin 9. ayı Kislev’in 16. günü bayram yapılacak. Yalan şâhidlik edilmeyecek. Birbirlerine mürüvvet ve merhametli davranılacak. Her gün gizlice mezamir okunacak. Müslümanların âdetlerine ve zahiren ibâdetlerine uyulacak. Oruç tutulacak. Kurban kesilecek. Müslümanlarla evlenilmeyecek. Müslüman bayramlarına hürmet gösterilecektir...” Taraftarlarıyla gizlice âyin yaparken yakalanan Sevi, Sadrazam Fazıl Ahmed Paşa tarafından sorgulanıp adamlarıyla beraber Arnavutluk’a sürüldü. 1675’te burada öldü. Mesele sürgünle çözüldüğü için hükûmet öldürme yoluna gitmemiştir. Çünkü Osmanlılar, düzeni tehdit etmedikçe kimsenin inancına karışmazdı.
Kilit noktalar
Sabetayistler, kendilerine ma’amînim (mü’minler), haberim (ortaklar), ba’ale milhamah (mücâhidler) gibi isimler verir. Tevrat’ın bâtınî tefsirini yapıp, Yahudilikteki birçok emir ve yasağı farklı yorumlayarak, İslâm dünyasındaki Bâtınîlere benzer bir yol tutmuşlardır. Sevi’nin Zohar (Işık) adlı Tevrat yorumunu okurlar. Sevi’nin ölümünden yüz sene sonra üç gruba ayrıldı. Yakub Qerido’yu sonraki mesih sayan Yakubîler, Osman Baruhya Ruso’nun, Sabetay Sevi’nin ruhunu taşıdığına inanan Karakaşlar; Sevi geleneğini sürdüren Kapanîler. Bunlar mesafeli yaşar. Birbirlerinden ve yabancılardan kız almaz. Mezarlıkları bile ayrıdır. Üsküdar Bülbülderesi ve Karacaahmed (8. ada) Karakaş ve Kapancıların; Feriköy ise Yakubîlerindir. İttihatçıların maliye nazırı(bakanı) olup cumhuriyet devrinde asılan meşhur Cavid Bey Karakaşların reisi idi.

Yahudi cemaatinin de sapkın kabul edip dışladığı Sabetayistler, uzun yıllar Müslüman görünüp; evlerinde kendi inanç ve ibadetlerini yaşadılar. İçlerinden Bektaşî, Mevlevî, Melâmî şeyhleri, hatta şeyhülislâm (Hayatîzâde Emin Efendi-1748) çıktı. Selanik’in ekseriyeti Yahudi, bunların bir kısmı da Sabetayist idi. İzmir ve İstanbul’da da sayıları çoktu. Arnavutluk’a gidenler, zamanla Selânik’e yerleşti. Avrupa ile teması olan, birkaç ecnebi lisan bilen, entelektüel bir cemaat idi. Bu sıfatları ile Osmanlının modernleşmesinde mühim rol oynayıp kilit noktalara geldiler. Başka kilit noktalara da ister istemez bizzat tanıdıkları kendilerinden kimseleri getirdiler. Böylece 20. asır başlarında Osmanlı ülkesinde fiilî Sabetayist iktidarı kurulmuş oldu. Sultan Hamid‘i tahttan indirenlerin çoğu bu gruptandı. Gazeteciler, filmciler, edebiyatçılar, politikacılar arasında çok Sabetayist vardı. Hüseyin Cahit Yalçın, Hasan Tahsin, Halide Edip Adıvar, Ahmed Emin Yalman, Namık Zeki Aral (Rahşan Ecevit’in babası), Halil Lütfi, Ahmed Salih Korur, Sıddık Sami Onar, Emre Gönensay, Abdi İpekçi, İsmail Cem, Dinç Bilgin, Halil Bezmen, Sabiha Sertel gibi. Sabetayist çocuklarının hem entelelektüel yetişmesi, hem de benliklerini unutmaması için Feyziyye Mektepleri, Şişli Terakki Lisesi gibi müesseseler kurdular. Burada çok sayıda Sabetayist genç yanında bazı Müslüman çocukları da tahsil gördü. Selanik Feyzi Sibyan mektebi müdürü ve din dersi muallimi Şemsi Efendi (Simon Sevi-Atatürk'ün hocasıdır ve Sabetaycı Hahamıdır), muvaffak bir maarifçi idi. İzmir eski belediye başkanı Osman Kibar, “Dönme misiniz?” diye soranlara, “Evet, ama ben 360 derece döndüm” derdi.
Statüko ve Dönmeler
Sabetayistler giderek aralarındaki katı ayrılıkları kaldırdılar. İçlerinden samimî Müslüman olanlar yanında, ateistliğe kayanlar da oldu; klasik Sabetayist geleneğini sürdürenler de.. 1924 mübadelesi ile Yunanistan’dan Türkiye’ye göçüp yeni devirde de mühim bir mevki elde ettiler. Mebus, bakan, vali, müsteşar, profesörler çıktı. Yaşantıları laiklik anlayışına örnek teşkil etti. Sinema ve matbuat dünyasına hâkim oldular. Türkiye’nin ilk sinema şirketlerinden İpek Film, İpekçi ailesine aitti. Yahudilerle devamlı bir çekişme içinde yaşadılar. 1920’li yıllarda Karakaş Rüştü adında birinin cemaat hakkındaki ifşaatı hükümetçe men edildi. 1942’de çıkarılan Varlık Vergisi, D Grubu denilen Sabetayistlerden Müslümanların iki misli olarak tahsil edildi.

Zamanla statükoya sıkıca sarılıp, liberal ve demokrat hareketlere tavır alanların çoğunun Sabetayistlerden çıkması bazılarını şaşırttı. Sabetayistlerin, Türkiye’deki iktidarlarından, liberalizm, demokrasi ve insan hakları pahasına da olsa vazgeçmeyecekleri düşüncesine itti. Son zamanlarda Sabetayistler hakkında gayri ciddî bir neşriyat vardır. Türkiye’deki sayısının birkaç bin olduğu zannedilen Sabetayistlerin, azınlık psikolojisi altında bir nevi gizli faaliyet yürüttüğü doğru olsa bile, artık çoğunun bu işlerle alâkası kalmamıştır.
Dünden Bugüne
Prof. Dr. Ekrem Buğra EKİNCİ
***
Sabetaycılık (Dönmeler)
Sabetaycılık, 17. yüzyılda İzmir ve çevresinde ortaya çıkan Sabatay Sevi'nin kurucusu olduğu, onu mesih kabul eden mistisizme ve Kabbala'ya dayanan inanç.
Sabatay kolları ( Mezhepleri) 3'e Ayrılır
Karakaşlar,
Yakubiler,
Kapancılar ya da Kapaniler veya İzmirliler
Sevi’nin ölmesi/kayboluşu sonrasında Selanik’te yerleşen dini cemaat, çeşitli olaylar sonucunda farklı dini pratikleri benimseyen üç ana gruba/mezhebe/fraksiyona ayrıldı. Bu üç ayrı grup, mezhep taassubuyla, farklı yerlerde ibadet ediyor, kolay kolay kız alıp vermiyor ve hatta ölülerini bile aynı mezarlığa gömmüyorlar. Aralarındaki gizli rekabet ve husumet hala sürmektedir. Değişik adlar alan bu grupların nesl-i şerîf denilen en yüksek asil ailelere mensup birer reisi var. Bunlar, cemaat ihtiyarlarının reyleriyle seçilirler, ölünceye kadar bu mevkide kalırlar.
Sevi’nin kayınbiraderi olan Yakov Qerido’yu onun halifesi kabul eden Yakubiler, daha sonraları ortaya çıkan ve Mesihi ruha sahip olduğunu iddia eden Baruhya Ruso‘nun (Osman Baba, Osman Ağa, Osman Bevvap) hilafetine inanan karakaşlar ve sadece Sevi’ye inanan Kapancılardır.
Osman Baba Bektaşi tarikatında Dede'lik derecesine kadar yükselmiş olup, mezarı Bulgaristan'ın Khaskovo köyününün güney batısında (Google Earth: 41.8500 25.4667) bulunmaktadır.
Kapan'ın İbranicede İzmir’im anlamına geldiği söylenmektedir.
Kapancılar sakallarını, Yakubiler başlarını traş ederler. Fanatik Karakaşlar ise, sakallarını da saçlarını da traş etmezler.
Jacob Frank’ın 1726-1791 (Jacob Leibowicz) kurduğu Frankistler de sabetaycı harekete olan benzerliklerinden dolayı not edilmelidir. Jakob Frank adındaki haham, 1759'da Polonya'lı Yahudilerin kitlesel vaftizini yaptırarak Hristiyanlığa döndürmüş. Bunların dış görünümü Hristiyan, gerçekte Yahudidirler. Frankistler, “günahın kurtarıcı gücü” olduğuna inanır. Bir vaazında, “Sizi gelmiş geçmiş tüm yasalardan, tüm töre, anane ve inançlardan kurtarmaya geldim,” diyor.
Sabetaycı Olduğu Söylenen Kişiler
Sabetaycı olduğu söylenen kişiler bu bilgileri hiç bir zaman doğrulamamıştır. Türkiye'de Sabetaycı olduğunu söyleyerek resmi makamlara Musevi olmak üzere başvuran Ilgaz Zorlu 1969 adında tek bir kişi bulunmaktadır. Resmi rakam bu nedenle bir kişidir. Yayınlanan listerin güvenirliği her zaman sorgulanmıştır. Bu listeler soyadı benzerliği, kişinin memleketi veya ecdadının memleketi, gömülen mezarlıklar, kişinin çevresi ve arkadaşlıkları, gittiği okullar, evlilikleri, ortaya atılan isim kuralları onomastik gibi doğruluğu kolayca sorgulanabilecek ölçütlere göre hazırlanmaktadır.
* İsim kuralları teorisine göre Türkiye’de Sabetaycılar isimlerini belli kurallara göre seçmişlerdir:
* İbranice ile Türkçe arasındaki ses benzeşmelerini dikkate alarak
* Tevrat'ta geçen ismin Arapça ve Türkçe karşılığını alarak
* İbranice ve Türkçedeki aynı sessiz harflerden oluşan isimleri yakınsatarak
* Soyisimler, bir sonraki jenerasyonda isim olarak seçilerek
* Ladino ve Yiddish dilindeki Musevi isim ve soyisimlerin Türkçesi kullanılarak
* Tevrat’ta varolan isimlerin sonuna -zade, -gil, -han, -oğlu vb. ek getirerek
Sabetaycı Mezarlıkları
Sabetaycılar gerek ilk dönemde yoğun olarak yaşadıkları Selanik’te, gerek daha sonraları Türkiye’nin basta İstanbul olmak üzere İzmir ve Bursa gibi şehirlerine yerleştikten sonra ölülerini ayrı mezarlıklara defnetmeyi tercih etmişlerdir. Selanik’te mahalle olarak da diğer dinlere mensup insanlardan ayrı bir yerleşim düzeni kurmuşlardır. 1924 ahali mübadelesi gereği geldikleri Türkiye’de de belli merkezlere yoğun olarak ilgi göstermiş ve içe kapanık bütünlüklerini böylece korumaya çalışmışlardır. Ancak zamanla farklı mahalle ve şehirlere yerleşerek bir nevi fiziki asimilasyona uğramakla birlikte, cemaat yapılarını korudukları görülmektedir.
İstanbul’da, Karakaşlar cemaatinin mezarlığı, Üsküdar Bülbül Deresi’nde yer alıyor. Sabetaycılığı sürdürme konusunda diğer cemaatlerden daha aktif olduğu belirtilen bu cemaatin mezarlık konusunda da hassas davrandığı görülmektedir. Bülbül Deresi Mezarlığı'nda az sayıda da olsa bazı Kapancıların yer aldığı belirtiliyor. Yakubiler ise Maçka’daki mezarlığa ölülerini defnetmektedirler. Yakubiler'in yoğun olarak İzmir’de yaşadıkları belirtiliyor. Kapancılar cemaatinin ise Feriköy Mezarlığı'nda satın almış oldukları ayrı bir bölüme ölülerini defnettikleri biliniyor. Sabataycıların mezar şekli ve taşlarının işlemesi tamamen farklı. Genellikle seramik üzerine çıkartma resim, bu mezar taşlarında yer alır. Yazıların üslubu da farklılık arz ediyor. Dikkat çeken nokta ise "Ey zair..." diye başlaması. Araştırmacı Salim Meriç'e göre bu mezarlar şekil olarak da dönem dönem farklılık arz etse de, kendilerine özgü Yahudi sembolleri, Jakin & Boaz sembolleri, Kabalistik semboller, akasya çiçek işlemeleri ve Müslüman mezarlarından farklı geometrik şekil vermeler dikkat çekmektedir.

'Sakladım söylemedim derdimi, gizli tuttum, uyuttum...' İstanbul'un Üsküdar, Bülbül Deresi'nde dik bir yokuşun başında yer alan, büyükçe bir mezarlığın içindeki mezar taşlarından birinin üzerinde yazılı bu sözler... Üzerleri fotoğraflı, kıbleye göre yerleştirilmemiş, ziyaretçilerinden dua veya fatiha istemediklerini yazı ile belirten mezarlardan sadece biri. Belki de Tevrat'daki "Mesih, bülbüllerin en çok öttüğü yere gelecek." ibaresinden seçtiler burayı kendilerine kabristan olarak.  (1)
Kabbala Nedir?

Kabbala Tevrat inmeden çok daha önceleri Yahudi ruhban sınıfının geliştirdiği bir öğretidir.Büyü ve şeytani güçlerle bağlantı sanatıdır.
Gelenek veya Ağızdan kulağa anlamına gelen Kabbala sır esasına dayalıdır.Masonik öğretinin temelini oluşturur.











Şemsi Efendi (Şimon Zwi Kimdir?)
Şemsi Efendi, (d.1852) - (ö.1917, Eyüp, İstanbul)
Yahudi asıllı eğitimci. Asıl adı Şimon Zwi'dir.
Kabri Sabetayların Mezarı Üsküdar Bülbül Deresi Mezarlığı'ndadır. (2)
Bülbülderesi Mezarlığı
Bülbülderesi İstanbul’da, Karakaşlar cemaatinin defnedildiği mezarlıktır. Selaniklilerin çoğunlukta olduğu bilinmektedir. Üsküdar’da Selmanı Pak Caddesi ile Selanikliler sokağı arasında yer almaktadır. Sabetaistlerin mezarlığı olarak da zikredilmektedir. Bülbül deresi mezarlığında az sayıda da olsa bazı Kapancıların yer aldığı belirtiliyor. Mezarlıkta yatanlar arasında Atatürk'ün ilk öğretmeni Şemsi Efendi de bulunmaktadır. Çok eski mezar taşlarının bulunduğu mezarlıkta, her mezar taşının üzerinde bir kıta bulunmakta, medfunların çerçevelenmiş fotoğrafları da mezar başında yer almaktadır. Bazı mezar taşlarında "Sakladım söylemedim; derdimi gizli tuttum, uyuttum" ibaresi bulunur. (3)

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...