Şimr bin Zi'l-Cevşen

Şimr bin Zi'l-Cevşen (Arapça: شِمر بن ذی الجَوْشَن), tabiinden ve Havazin kabilesinin reislerindendir. Kerbela vakasında aldığı rolden dolayı Şialar nezdinde en nefret edilen kişilerden biri olmuştur. Şimr ilk zamanlarda İmam Ali’nin (a.s) yârenlerinden biri idi, ancak sonrasında İmam (a.s) ve ailesine kin güden düşmanlardan birine dönüşmüştür.
Şimr bin Zi’l-Cevşen, Kerbela vakasında çok önemli bir rol üstlenmiştir. Müslim bin Akil’in şehadet ortamını hazırlamış, Aşura günü savaş ateşinin çıkmasına neden olmuş, Ömer bin Saad ordusunun sol kanat komutanlığını yapmış, İmam Hüseyin’i (a.s) şehit etmiş, çadırlara saldırmış, İmam Zeynel Abidin’in (a.s) şehit edilmesi için çok uğraşmıştır… 
Şimr, Aşura ziyaretinde lanet ve beddua ile anılmaktadır. Muhtar Sakafi karşısında bozguna uğramış ve öldürülmüştür.

Şimr’in Soyu

Künyesi Ebu Sabıga olan Şimr bin Zi’l-Cevşen, tabiinden ve Havazin kabilesinin Beni Amir bin Sa’sa’a kolundan ve Zıbab bin Kilab hanedanındandır.[1] Bundan dolayı, kendisini Amıri, Zıbabi ve Kilabi soylarından saymışlardır.[2] Lügat kitaplarında, adı “Şemir” olarak geçmiştir,[3] ancak halk arasında Şimr diye meşhurdur. Öyle anlaşılıyor ki Şimr kelimesi İbranice olup ve aslı Samir anlamına gelen (efsaneci, geceleyen kişi ile birlikte oturan) Şamir’dir.[4] Şimr’in ne zaman dünyaya geldiği konusunda tarihî kayıtlarda net bir bilgi yoktur.
Şimr’in babasının adı (Z’il-Cevşen) Şurehbil bin A’ver bin Amr’dır.[5] Adının neden Zi’l-Cevşen konulduğu konusunda ise denildiğine göre -İran padişahının kendisine verdiği- zırh kuşanan ilk Arap olduğundandır. Bazıları göğsünün yukarı doğru kalkık olduğundan böyle dediklerini ileri sürmüşlerdir.[6] Başka bir görüşe göre ise adı Cevşen bin Rabiye idi.[7] Zi’l-Cevşen, Hz. Resulü Ekrem’in (s.a.a) İslam davetini ciddiye almamış, ancak Mekke’nin fethinden sonra, Müslümanların müşriklere karşı zafer elde etmesinden sonra Müslüman olmuştur.[8]
İmam Hüseyin (a.s) de Kerbela vakıasında Şimr’e keçi güden kadının oğlu diye hitap etmiştir.[9]

Şimr’in Dinî Yönden Değişmesi

Şimr bin Zi’l-Cevşen ilk önceleri Müminlerin Emiri Hz. Ali’nin (a.s) yârenlerinden biri idi. Sıffin savaşında İmam Ali’nin (a.s) saflarında savaşmış ve savaşta Adhem bin Muhriz Bahili (Şam ordusunda birisi) ile göğüs göğse mübareze etmiş ve yüzünden şiddetli bir şekilde yaralanmıştır.[10] Ama sonradan Hz. Ali’den (a.s) yüz çevirmiş ve o ve ailesine kin güden azılı düşmanlardan birine dönüşmüştür.
Şimr, Hucr bin Adi'yi (Hz. Resulullah’ın sahabesi ve Hz. Ali’nin yâreni) tutukladığında Ziyad bin Ebih’in yanında ona karşı yalancı şahitlikte bulunmuş ve Hucr’un mürtet olduğunu ve şehirde ayaklandığına dair yalancı şahitlik yapmıştır.[11] Kerbela hadisesinde de İmam Hüseyin’in (a.s) katillerinden ve hadiseye neden olanlardan biri olarak tanınmıştır.

Kerbela Vakasındaki Rolü

Müslim bin Akil, hicretin 60. yılında İmam Hüseyin (a.s) tarafından Kufe’ye gittiğinde, Ubeydullah İbn Ziyad tarafından halkı Müslim bin Akil’in etrafından dağıtmakla görevlendirilen kişilerden biri de Şimr olmuştur. Kendisi Müslim bin Akil’i fitneci olarak adlandırmış ve Kufe halkını Şam ordusuyla korkutmuştur.[12]
İmam Hüseyin (a.s) Kerbela’ya vardığında, Kufe Ordu Komutanı Ömer bin Sa'd, savaştan uzak durmaya çalışmış ve kan dökülmesini istememiştir[13], ancak Şimr anlaşıldığı kadarıyla Ömer bin Sa’d ile savaş konusunda aynı görüşte olan Ubeydullah bin Ziyad’ı savaşması konusunda ikna etmiş ve teşvik etmiştir.[14]
Hicretin 61. yılında Muharrem ayının dokuzunda ikindi vakti, Şimr 4 bin kişilik bir ordu ile ve İbn Ziyad’ın Ömer bin Sa’d’a yazdığı tehdit içerikli bir mektupla Kerbela’ya vardı. İbn Sa’d, mektubu okuyunca Şimr’e hitaben içinde fayda olan bir işi bozdun demiştir. Buna rağmen Ömer bin Sa’d, İbn Ziyad’ın ya Hüseyin’den biat alacaksın ya da onunla savaşacaksın[15]isteğini yerine getirmiş ve Şimr bin Zi’l-Cevşen ordu komutanı olmuştur. Şimr, kabile gelenekleri ve cahiliyet bağları gereği, Hz. Abbas bin Ali’nin (a.s) annesi Ümmü’l-Benin ile aynı kabileden oldukları için Tasua günüHz. Ebu’l-Fazlı’l-Abbas ve kardeşine bacı oğlum diye seslenmiş ve onlara İbn Ziyad’dan amanname (af fermanı) almak istediğini söylemiştir, ancak onlar onun bu isteğini kabul etmemişlerdir.[16]

Aşura Günü

Aşura günü sabah vakti, Şimr Ömer bin Sa’d’ın sağ kanat ordu komutanlık görevini üstlenmiştir.[17] İmam Hüseyin’in (a.s) çadırlarının etrafına hendekler kazarak yanan odunlar yerleştirdiğinde İmam ve yârenleri ile karşılaşmış ve İmam'a (a.s) küstahça laflar etmiştir.[18] Bunun üzerine İmam Hüseyin (a.s) Kufe ordusuna hatırlatmak için ailesinin parlak geçmişini ve Peygamberin Ehlibeyt sevgisi hakkındaki sözlerini açıklamıştır, ancak Şimr İmam Hüseyin’in (a.s) sözünü kesmiş ama Habib bin Mezahir ona can alıcı bir cevap vermiştir.[19]
Yine İmam'ın yârenlerinden Zuheyr bin Kayn, Kufe ordusuna nasihatlerde bulunmuş ve onları İmam Hüseyin’e yardımcı olmaları için davet etmiştir, Şimr ona bir ok fırlatmış ve kötü sözler sarf etmiştir.[20]
Abdullah bin Umeyr Kelbi, şehit olduğunda Şimr, kölesi Rüstem’e şehit kocasının başucunda oturan eşini mızrakla şehit etmesi için emirde bulunmuştur.[21] Şimr, İmam Hüseyin’in cesur yâreni olan Nafi bin Hilal Cemeli’yi zorlu bir savaştan sonra, Nafi’nin iki kolu kırılmış bir şekilde esir düşmesinden sonra şehit etmiştir.[22]
İmam Hüseyin’in (a.s) ashabının çoğu şehit olduktan sonra düşmanlar çadırlara saldırmışlardır. Şimr, mızrağını İmam Hüseyin’in (a.s) çadırına saplamış ve çadırdakiler ile birlikte çadırı yakmak için ateş getirmelerini istemiştir. İmam (a.s) ona beddua etmiştir. Hatta dostu Şebes bin Rabi bile onu bu hareketinden dolayı kınamıştır.[23] Yine Aşura ikindi vakti İmam Hüseyin’in (a.s) şehadetinden önce İmam Hüseyin’in çadırlarına saldırmaya kalkmış, ancak İmam (a.s) ona engel olmuş ve Şimr geriye dönmüştür.[24]

İmam Hüseyin’i Şehit Etmesi

Şimr bin Zi’l-Cevşen, okçulara İmam Hüseyin’i (a.s) hedef almaları için emretti.[25] Sonra onun emriyle hepsi birden İmam'a (a.s) saldırmaya başladılar. Sinan bin Enes ve Zur’a bin Şerik gibiler imam Hüseyin’e (a.s) son hamleyi vurarak şehit etmişlerdir.[26]
İmam Hüseyin’i (a.s) kimin şehit ettiği ve mübarek başını kimin bedeninden ayırdığı konusunda farklı rivayetler göze çarpmaktadır. Bu rivayetlerden bazıları Şimr’i işaret etmektedir. Vakıdi’nin naklettiğine göre Şimr, İmam Hüseyin’i (a.s) şehit etmiş ve atıyla İmamın bedeninin üzerinden koşturarak çiğnemiştir.[27] Bazı rivayetlerde İmam Hüseyin’in (a.s) göğsüne oturarak imamın başını kestiği geçmiştir.[28]
İmam Hüseyin (a.s) şehit olduktan ve çadırlar ateşe verilip yağmalandıktan sonra, Şimr hasta yatağında yatan İmam Seccad’ı (a.s) öldürmeye niyetlenmiş, ancak başkaları buna mani olmuştur.[29]
Şimr bin Zi’l-Cevşen gibi insanlar maceraperest insanlardır, olaylarda kendi çıkarlarını elde etmek için koşturur ve ona ulaşmak için hiçbir şeyden kaçınmazlar. Kendisi vitiligo hastalığına yakalanmış ve çirkin bir insandı.[30] İmam Hüseyin (a.s) Aşura günü Şimr’e şöyle demiştir: “’Ehlibeyt'imin kanını emen siyah ve beyaz bir köpek görüyorum’ diyen Resulullah doğru söyledi.” Aşura ziyaretinde Şimr lanet ve nefretle anılmaktadır.[31]

Aşura Sonrası Yaşananlar

Hicretin 61. yılında Muharrem ayının on birinde, İbn Sa’d, şehit düşmüş 72 Kerbela şehidinin başlarını kesmelerini ve aralarında Şimr’in de olduğu bir grup komutanla birlikte İbn Ziyad’ın yanına götürmelerini emretti.[32] Kerbela savaşına katılmış kabileler, İbn Ziyad’ın gözüne girmek için şehitlerin başlarını kendi aralarında bölüştürmüşlerdir. Hevazin kabilesi Şimr’in önderliğinde 20 baş[33] ve İbn Tavus’un nakline göre[34] 12 kesik başı İbn Ziyad’ın yanına götürmüştür. Denildiğine göre Şimr, Ömer bin Sa’d’ın önünden kesik başları götürmekteydi.[35]
Ubeydullah bin Ziyad, Yezid bin Muaviye’nin emri ile Kerbela esirlerini ve şehitlerin kesik başlarını Şimr’le birlikte Şam’a gönderdi.[36] Şimr bin Zi’l-Cevşen, Yezid’in yanında İmam ve şehitler hakkında çirkin sözler sarf etmiştir.[37]
Ehlibeyt (a.s) Medine’ye döndükten sonra, görevi sona eren Şimr de Kufe’ye geri dönmüştür. Denildiğine göre namaz kılmakta ve namazda Allah’tan bağışlanma dilemekteydi. Kerbela katliamına katılmasını ise emir sahiplerinin emirlerine itaat etmek olarak açıklamaktaydı.[38]

Şimr’in Akıbeti

Muhtar Sakafi’nin hicretin 66. yılında başlattığı kıyamda Şimr ona karşı savaşmış, ancak Muhtar onu ve diğer Emevi emirlerini Cebbanetu’s-Sebi’ (Kufe topraklarında) savaşında bozguna uğratmış[39] ve Şimr Kufe’den kaçmıştır. Muhtar, bir grubu kölesini (Zerbi vb.) onun peşine taktı. Şimr, Muhtar’ın kölesini öldürdü[40] ve Satiydama denen bir köye firar etti ve oradan da Keltaniye (İran’ın Şuş kentinde) bölgesine kaçtı.[41] Muhtar bin Sakafi ile savaş hazırlığı yapan Mus’ab bin Zübeyr’e bir mektup gönderdi, ancak Muhtar’ın bazı adamlarınca kuşatılarak öldürüldü. Başını kesenler Muhtar’a gönderdiler, bedenini de köpeklere attılar.[42] Muhtar da Şimr’in başını Muhammed bin Hanefiye’ye göndermiştir.[43]

Ehlisünnet Nezdinde Şimr

Şimr, babasından ve Ebu İshak Sebii de Şimr’den rivayet etmiştir. Hâlbuki Ehlisünnet kaynakları Şimr’i eleştirmiş ve onun İmam Hüseyin’in katillerinden olduğu ve hadis rivayet etmeye layık olmadığını söylemişlerdir.[44]

Kaynakça

  1. Yukarı git El-Akdu’l-Ferid, İbn Abdurrabe, c. 3, s. 318, 320.
  2. Yukarı git Tarihi Medine Dımeşk, İbn Asakir, c. 23, s. 186.
  3. Yukarı git Ensabu’l-Eşraf, Belazuri, c. 2, s. 482.
  4. Yukarı git Ebu Mihnef, s. 124, 3. Dipnot.
  5. Yukarı git İbn Sa’d, c. 6, s. 46.
  6. Yukarı git Firuzabadi, ceşn maddesi.
  7. Yukarı git Takabat İbn Sa’d, c. 6, s. 24.
  8. Yukarı git Tabakat İbn Sa’d, c. 6, s. 47, 48; Tarih-i Medine Dımeşk, c. 23, s. 187, 188.
  9. Yukarı git Ensabu’l-Eşraf, Belazuri, c. 2, s. 487; Şeyh Müfid, el-İrşad, c. 2, s. 96.
  10. Yukarı git Vakatu's- Sıffin, Nasır bin Mezahim, s. 267, 268; Tarih-i Taberi, c. 5, s. 28.
  11. Yukarı git Tarih-i Taberi, c. 5, s. 269, 270.
  12. Yukarı git Vak’etu’t-Tef, Ebu Mihnef, s. 123, 124.
  13. Yukarı git Şeyh Müfid, el-İrşad, c. 2, s. 87, 88.
  14. Yukarı git Vak’etu’t-Taf, Ebu Mihnef, s. 187, 188; Ensabu’l-Eşraf, Belazuri, c. 2, s. 482.
  15. Yukarı git Ensabu’l-Eşraf, Belazuri, c. 2, s. 482. Tarih Taberi, c. 5, s. 414, 415.
  16. Yukarı git Ensabu’l-Eşraf, Belazuri, c. 2, s. 483, 484; Şeyh Müfid, el-İrşad, c. 2, s. 89.
  17. Yukarı git Ensabu’l-Eşraf, Belazuri, c. 2, s. 487.
  18. Yukarı git Vak’etu’t-Tef, Ebu Mihnef, s. 205; Ensabu’l-Eşraf, Belazuri, c. 2, s. 487; Şeyh Müfid, el-İrşad, c. 2, s. 96.
  19. Yukarı git Tarih-i Taberi, c. 5, s. 425.
  20. Yukarı git Ensabu’l-Eşraf, Belazuri, c. 2, s. 488, 489; Tarih-i Taberi, c. 5, s. 426.
  21. Yukarı git Ensabu’l-Eşraf, Belazuri, c. 2, s. 493.
  22. Yukarı git Tarih-i Taberi, c. 5, s. 441, 442.
  23. Yukarı git Ensabu’l-Eşraf, Belazuri, c. 2, s. 488, 493; Tarih-i Taberi, c. 5, s. 438.
  24. Yukarı git Ensabu’l-Eşraf, Belazuri, c. 2, s. 499; Tarih Taberi, c. 5, s. 450; Makatilu’t-Talibin, Ebu’l-Ferec İsfahani, s. 118.
  25. Yukarı git Şeyh Müfid, el-İrşad, c. 2, s. 111, 112.
  26. Yukarı git Ensabu’l-Eşraf, Belazuri, c. 2, s. 500; Tarih Taberi, c. 5, s. 453; Şeyh Müfid, el-İrşad, c. 2, s. 112.
  27. Yukarı git Ensabu’l-Eşraf, Belazuri, c. 2, s. 512; Makatilu’t-Talibin, Ebu’l-Ferec İsfahani, s. 119.
  28. Yukarı git Makatilu’l-Hüseyin Harezmi, c. 2, s. 41, 42; Şeyh Müfid, el-İrşad, c. 2, s. 112; Ensabu’l-Eşraf, Belazuri, c. 2, s. 500, 501; Tarih-i Taberi, c. 5, s. 453.
  29. Yukarı git Takabat İbn Sa’d, c. 5, s. 212; Tarih-i Taberi, c. 5, s. 454; Şeyh Müfid, el-İrşad, c. 2, s. 112, 113.
  30. Yukarı git Tarih-i Taberi, c. 6, s. 53; Tarih-i Medine Dımeşk, İbn Asakir, c. 23, s. 190.
  31. Yukarı git Kamilu’z-Ziyarat, İbn Kavlaveyh, s. 329.
  32. Yukarı git Ensabu’l-Eşraf, Belazuri, c. 2, s. 503; Tarih-i Taberi, c. 5, s. 456.
  33. Yukarı git Ensabu’l-Eşraf, Belazuri, c. 2, s. 504; Tarih-i Taberi, c. 5, s. 468.
  34. Yukarı git Tarih-i Taberi, c. 5, s. 62, 63.
  35. Yukarı git Ahbaru’t-Tival, Deyneveri, s. 260.
  36. Yukarı git Tarih-i Taberi, c. 5, s. 460.
  37. Yukarı git Ahbaru’t-Tival, Deyneveri, s. 260; Tarih-i Taberi, c. 5, s. 459; İrşadu Şeyh Müfid, c. 2, s. 118, bu sözleri Zuhr bin Kays’a nispet vermişlerdir.
  38. Yukarı git Tarih-i Medine Dımeşk, İbn Asakir, c. 23, s. 189; Zehebi, Mizanu’l-İ’tidal, c. 2, s. 280.
  39. Yukarı git Ensabu’l-Eşraf, Belazuri, c. 6, s. 58, 59; Tarih-i Taberi, c. 6, s. 18, 29.
  40. Yukarı git Ensabu’l-Eşraf, Belazuri, c. 6, s. 65; Tarih Taberi, c. 6, s. 52.
  41. Yukarı git Tarih Taberi, c. 6, s. 52.
  42. Yukarı git Ensabu’l-Eşraf, Belazuri, c. 6, s. 65, 66.
  43. Yukarı git Ahbaru’t-Tival, Deyneveri, s. 305.
  44. Yukarı git Zehebi, Mizanu’l-İ’tidal, c. 2, s. 280.

Bibliyografi

  • İbn Esir, Ali bin Ebu’l-Kerem, el-Kamil fi’t-Tarih, Beyrut, Daru sadır, Beyrut, m. 1965.
  • Belazuri, Ahmed bin Yahya Cabir, Ensabu’l-Eşraf, araştırma: Suheyl Zekar ve Riyad Zerkuli, Beyrut, daru’l-Fikr, k. 1417.
  • Zehebi, Şemsettin Muhammed bin Ahmed, Tarih İslam ve Vefayat el-Meşahir ve’l-İ’lam, araştırma: Ömer Abdusselam Tedmiri, Beyrut, daru’l-kitab el-Arabi, ikinci baskı, 1993.
  • Deyneveri, Ebu Hanife Ahmed bin Davud, Ahbaru’t-Tavil, takik: Abdulmunim Amir Müracaat Cemalettin Şeyyal, Kum, menşurat Razi, ş. 1368.
  • Taberi, Muhammed bin Cerir, Tarihu’l-Umem ve’l Muluk, Beyrut, daru’t-turas, ikinci baskı, k. 1387.
  • İbn Abdurrabe, Ahmed, Abdulferid, Ahmed Emin ve başkalarının katkılarıyla, Beyrut, m. 1982.
  • Harezmî, Muvaffak, Maktelu’l-Hüseyin, Muhammed Semavi baskısı, Kum, m. 1957.
  • Mufid, Muhammed, İrşad, Muhammed Bakır Behbudi baskısı, Tahran, ş. 1351.
  • Ebu’l-Ferec İsfahani, Mekatilu’t-Talibin, Kum, müessese daru’l-Kitab, k. 1385.
  • İbn Asakir, Tarih Medine Dımeşk, araştırma: Ali Şiri, Beyrut, daru’l-fikr, k. 1415.
  • İbn Abdurrabbe, el-Akdu’l-Ferid, el-Cennet matbaası, k. 1365.
  • İbn Abdurrabbe, Ahmed bin Muhammed, el-Akdu’l-Ferid, araştırma: Ali Şiri, birinci baskı, Beyrut, daru-ihya et-turas el-arabi, k. 1409.
  • İbn A’sam, Kitabu’l-Futuh, araştırma: Ali Şiri, Beyrut, daru’l-azva, k. 1411.
  • İbn Kesir Dimeşki, Ebu’l Feda İsmail, el-Bidayet ve’n-Nihaye, araştırma: Ali Şiri, Beyrut, daru’l-ihya et-Turas el-Arabi, k. 1408.
  • Seyyid bin Tavus, el-Melhuf ale Katli et-Tufuf, tahkik: Fars Hassun, dördüncü baskı, Tahran, daru’l-Usvet, 1383.
  • İbn Saad, “Tercümetu’l Hüseyin ve Makteluhu”, araştırma: Seyyid Abdulaziz Tabatabai, Faslname Turesana, üçüncü yıl, 10. Sayı, k. 1408.
  • İbn Hazm Endulisi, Cemhuretu Ensabu’l-Arab, Abdusselam Muhammed Harun baskısı, Beyrut, m. 1983.
  • İbn Sa’d, Tabakat, Beyrut.
  • Ebu Ebi Mihnef Lut bin Yahya, Vak’etu’t-Tef, Muhammed Hadi Yusufi Garavi baskısı, Kum, ş. 1367.
  • Cahiz, Kitabu’l-Berasat ve’l-Arcan, Beyrut, m. 1990.
  • Cafer bin Muhammed bin Kovlaveyh, Kamilu’z-Ziyarat, Cevad Kayyumi baskısı, Kum, 1417.
  • Halife bin Hayyat, Tarihi Halife bin Hayyat, Mustafa Necib Fevvaz ve Hikmet Keşli Fevvaz baskısı, Beyrut, m. 1995.
  • Sıbteyn Cevzi, Tezkiretu’l-Havas, Beyrut, 1981.
  • Abdulmecid, Nu’ani, Tarihu’d-Devletu’l-Emeviyye fi Endulis, Beyrut, 1986.
  • Firuzabadi, el-Kamusu’l-Muhit.
  • Nasır bin Mezahim Munkiri, Vaketu Sıffin, Abdusselam Muhammed Harun baskısı, Kahire, 1382.
  • Hişam bin Muhammed Ebi Kelbi, Mesalibu’l-Arab, Neccah Tai baskısı, Londra, 1998.
  • Yakut Hamuvi.

Dış Bağlantılar


Bu sayfayı geliştirmeye yardımcı olun

Aradığınızı bulabildiniz mi?