Kazım Mirşan Kitapları : TÜRK METRİĞİ
Bu kitapta belirlenen "Türk dilinin vurgu kaideleri" günümüz Türkiyesinde bilinmesi zaruri olan güncel bir konu halinde gelmiş bulunuyor.
Mesela, "kamu" sözünü hemen hemen bütün spikerler bir Arapça söz imiş gibi algılamakta ve onu birinci hecesini vurgulayarak (uzatarak) söylemekteler.
Halbuki bu söz, tıpkı "kara" sözü gibi, ikinci hecesi vurgulanarak söylenmelidir.
Diğer bir örnek : Ali Kırca ki, Ali Kırca şeklinde söylenmelidir.
PROTO-TÜRKÇE YAZITLAR
Türkler en iptidai çağlardan beri yazı-yazagelmiş olan bir milletdir. bu hususiyet onların dini inançlarından doğmuş bulunuyor. Bu kitap Prototürkçe yazıtların okunması bakımından atılan ilk adımı teşkil edecek ve onların daha doğru okunuş şekilleri bundan sonraki mesailere bağlı kalacaktır.
PROTOTÜRKÇE'den BUGUNKÜ KÜRTÇEYE
Bir dilin bir dil ailesine mensup olup olmadığı,dilleri birbirleri ile mukayese etmek suretile neticeye ulaşan dil ilmi metodu ve bu alanda elde olunan tecrübe ile belirlenebilmektedir.
Kürtçenin Prototürkçe ailesine mensup olup olmadığı ve Kürtçeye "bir Türk dili" nazarı ile bakılıp bakılamayacağını belirlemek isteyen bu eserimizde: 70 adet Kürtçe sözün Prototürkçe kökenli olduğunu, 10 adet Kürtçe sözün, Türkçenin söz yapma kaidelerine göre teşkil edilen sözler olduğunu, 40 adet Kürtçe sözün bilhassa Tatarcada var olan sözler olduğunu ve 40 adet Kürtçe sözün Türkiye Türkçesinde bulunan sözler olduğunu tesbit etmiş bulunmaktayız.
Diğer taraftan birçok Prototürkçe sözlerin Kürtler vasıtası ile Arapçaya geçmiş olam ihtimali de belirmektedir ve buna göre, pek çok Prototürkçe sözlerin Kürtler vasıtası ile Farsçaya geçmiş olması da mümkündür.
Kürtlerin Önasyadaki yerleşim alanlarının hususiyeti onların bu alan d.ö. birinci binyılın birinci yarısında yerleştiklerini gösterebilcek mahiyettedir.
URGUN-SELENE YAZITLARI İÇİN KABUL OLUNAN TARİH TESBİTLERİNİN YENİDEN GÖZDEN GEÇİRİLMESİ
Türklerin kendilerine mahsus tesbit sistemleri bulunduğunu ve bu sisteme göre yapılan tesbitlerin Heredotus, Prokopius, Rufus, Quintus Curtius ve Çinliler tarafından yapılan tarih tesbitleri ile intibak ettiklerinin gösteriyor ve bu alanda yapılan hataları düzeltiyor.
Türk Kültürü Mecmuası.Nisan-Mayıs 1983. 28 sf.
ANADOLU PROTOTÜRKLERİ
Doğu Anadoluda ISUB-ÖG, ve Batı Anadoluda UW-ON yazıtları olmak üzere, Anadoludaki en eski Prototürk yazıtları, ve bunların Sibir ve Orta Asya yazıtları ile mukayesesi.
Türklerin ÖNRE BINA BAŞI tarafından yazılan "en eski" tarihleri, Qarluqlar ve Kürtler, Türklerde astronomik tarih tespitleri; Proto-Prototürkçenin grameri; Hunlarda devlet, askeri teşkilat, hükümdar, şehir, ve halk adları sözlüğü.
PROTOTÜRK BİLGİNLERE GÖRE ASTROFİZİK
Bugün tabiat bilimlerinin bilginlerinden bahsedildiği zaman, d.ö. 370 yıllarında ölen Hippokrtes`den başlanılarak, zamanımızın en büyük simalarından Albert Einstein`a kadar gelinecek ve -eğer bu liste 20 isim verilmek suretile kısıtlı tutulmuş ise- onların içinde hiçbir Türk bulunmaacaktır.
Halbuki BIRATYA ŞIRI, ATAN, ASIG TUTUN, ÇISUAAA TUTUN, UPASANÇ SILIĞ TİGİN; QALIM KEYŞİ, QAYA QAL, QAMALA, ANANTA ŞIRI gibi Türk bilginleri modern bilimimizin (BİLGE-BİLİG`imizin) en değerli eserlerini en eski çağlarda yazmış bulunuyorlar.
Daha da ilginci, bu Türk bilginlerine bilgilerini öğreten, ancak eserlerini isimlerini bildirmeksizin yazmış olan UĞANLAR`ın adeta "üstün insanlar" olduklarının söylenebilmesi, ve bu isimsiz bilginlerin sayısının, yukarıda söz konusu edilen, Avrupalı bilginlerden çokçok fazla olmasıdır.
BOLBOLLAR D.Ö. 750-500 yılları arasında Grekler Akdenizde kolonizasion hareketine girişerek günbatsığa doğru yayılırken, Dağla Irmak arasındaki Türkler de, gündoğusuğa doğru yayılmak suretile, kolonizasyon hareketine girişirler. D.Ö. 800 yıllarında başlıyan bu hareket D.Ö. 565`de TÜRÜK BİL`in kurulması ile anavatandan kopar, daha doğrusu, anavatanı kontrolü altına alır.
ALFABETİK YAZI BAŞLANGIÇI ve GLOZEL YAZITLARI
Piktogramm (d.ö. 20.000) ve petroglyph`lerden (d.ö. 15.000) hareketle, alfabetik harflerin yazılış şekilleri hakkınd pek çok örnek bırakan (d.ö. 10.000) Prototürkler Latince, Yunanca, Fenike ve Kril alfabeleri harflerinin esasını geliştirmiş bulunuyorlar.
ALFABETİK YAZI BAŞLANGICI
Prototürkçe yazıtları şimdiye kadar ancak okumakla yetindim ve onların bazılarının yazılış tarihlerinin ne kadar eski olabileceklerini belirtmek suretile, bu okunuş şekillernini gerekçelendirilmiye çalıştım. Fakat asıl tarihlerime ve kronoloji konusuna girişmem olanaksızdı; çünki, ilk önce, şu kabullerin geçersiz olacağını gösterebilmem gerekiyordu: Bütün alfabeler Fenike alfabesinden doğmuştur.
Avrupanın en eski kültürü Yunan kültürüdür. İskit kültürü Yunan kültüründen daha eski olamaz.
Etrüsklerin anavatanı Ege Denizi havzasındadır, veya Etruria `ya yazı Ege Denizi havzasından gelmiştir ve Marsiliana tahtası (d.ö. 700) en eski Etrüsk yazıtıdır.
Türkler Runik alfabelerini Süryanilerden öğrenmişlerdir.
Uygur yazısı runik Türk yazısının bir devamı değildir.
Prototürkler Avrupalı değillerdir.
Kanatımca bu kitabımda vereceğim metinler, harf analizleri ve Avrasya yazıtlarının genel kronolojisi bütün bu iddialara yep-yeni bir görüş açsısı getirecektir ve ,yalnız alfabetik yazı başlangıcına değil, insanlık tarihine de ışık tutacaktır.
Etrüskler, Tarihleri, Yazıları ve Dilleri Bu kitap Etrüsk yazıtlarını okuyor.
Okumasına Avusturyadan başlıyor, "Po Ovasına" iniyor, Etruriayı dolandıktan sonra doğuda Lemnos Adasına kadar uzanıyor.
Etrüsk yazıtlarını ben 1965`lerde deşifre etmiş ve 1970 yıllarında yayınlamış bulunuyorum. Ancak, bu yayınım esas itibariyle yazıtların okunmasına ilişikindi, ve bilim dünyasında bunların şimdiye kadar ne şekilde ele alındıkları üzerinde durmuyordu.
Ayrıca, bu kitabımda ben, yalnız Etrüsk yazıtları üzerinde değil, Talas, Ulu-Kem, Baygal-lena, Protobulgar ve İskit yazıtları gibi, diğer Erken-Türkçe yazıtlar üzerinde de durmuş idim.
İndi,şimdiye kadar yalnz "ouma" amacı güttüğüm bu yazıtları yeniden ele alma zamanı gelmiş bulunyor ve, o zamanlarda okuduğum yazıtlardan, evvelemirde,
Etrüsk yazıtları üzerine etraflı ol 7- 2003,
Erken Türklerin Skandinavya Yazıtları (hazırlanıyor) 8- 2003,
Erken Türklerin Anadolu Yazıtları (hazırlanıyor)
Almanca: 9- 1968, Hiperstatik Sistemlerin Eşdeğer
Yükler ile Hesabı (65); US-$ 5,25 10- 1973,
Proto-Grekçe Yazıtların Deşifre Edilmesi(74); US-$ 5,50 11- 1993,
Alfabetik Yazı Başlangıcı ve Glozel Yazıtları(24); 12- 1993,
Prototürkçe Gramer (50); 13- 1996,
Pro-Portekiz Yazıtları(21); 14- 1996,
Türlü Dillerde Proto-Türkçe İzleri(24); 15- 1997,
Etrüsk Yazıtları(27); 11+12+13+14+15= US-$ 8,00 Türkçe 16- 1966,
Türk Metriği(94); US-$ 6.20 17- 1970,
Proto-türkçe Yazıtlar(108); US-$ 6,70 18- 1978,
ALTI YARIQ TİGİN(182); US-$ 9.20 19- 1983,
Prototürkçeden Bugünkü Kürtçeye(50); US-$ 4.70 20- 1983,
Urgun-Selene Yazıtları için Kabul Olunan Tarih Tespitlerinin Yeniden Gözden Geçirilmesi(28);US-$ 4,00 21- 1985,
Anadolu Prototürkleri(198); US-$ 9.70 22- 1990,
Prototürk Bilginlerine Göre Astrofizik(336); US-$ 14,40 23- 1991,
BOLBOLLAR(115); US-$ 6,90 24- 1993,
Prototürkçe Yazıtlar Hakkında Konferans(92); US-$ 6,20 25- 1993,
Yazı İşretleri(60); US-$ 5,05 26- 1993,
Alfabetik Yazı Başlangıcı ve Glozel Yazıtları(31); US-$ 4.10 27- 1994,
Alfabetik Yazı Başlangıcı(203); US-$ 10,00 28- 1992,
Tatarcanın Türk Alfabesi İle Yazılması (12) 29- 1995,
Side Bitigtaşları(7); 30- 1995, Öztürkçe "-sal" eki(4); 31- 1996, Preportekiz Bitigtaşları(22); 32- 1996, Barış Yolunda Eğitim(8); 33- 1997,
Bugünkü Avrupa Dillerinde Prototürkçe İzleri
(14); 28+29+30+31+32+33= US-$ 5,30 34- 1996,
Fiillerin İsim Ve Mastar Halleri İle Sıfat-Fiil ve Zarf-Fiil Alanlarında
BUGÜNKÜ AVRUPA DİLLERİNDE ETRÜSKÇE İZLERİ
(61); US-$ 5,00 35- 1998,
DİNLERİN GELİŞİMİ,
Erken Trk Dininden Doğan Dinler, Side, Pre-portegiz, Glozel, Pre-Mısır, Etrüsk, Protpgrek ve Hinduizm,
Tevrat, İncil, İslam(140); US-$ 7,75 36- 1998,
Etrüskler, Tarihleri, Yazıları ve Dilleri (101); US-$ 6,45 37- 1999,
Türk Takvimi (60); US-$ 5,00 38- 1999,
Erken Türk Devletleri ve TÜRÜK BİL(82); US-$ 10,00 39- 2000,
Sölgentaş Mağarası (35,A4); US-$ 30.00 40- 2000,
BİLGE ATUN UQUQ: Türük Bilge Qağan Nine Bitig (8); 41- 2000,
Moğulstandaki Kısa Yazıtlar(10) 40+41=US-$ 30.00 42- 2000,
Hieroglifler(107); US-$ 10.00 43- 2000,
Avrupa,Sibir ve Orta Asyadaki En Eski Yazıtlara Dayanılarak Deşifre Edilen PRA-MISIR HİEROGLİFLERİ(7); US-$13.00 44- 2001,
Makaleler(66); US-$ 13.18 45- 2003, Erken Türklerin Skandinavya Yazıtları (68); (hazırlanıyor) Enver Paşa: Tarcan, Türklerin Anadolu'ya bin değil 15 bin yıl önce geldiğini belgeleriyle ortaya koydu.
Türkler 15 bin yıldır Anadolu'da Anadolu'dan ve Anayasa'dan silinmeye çalışılan Türk kimliği ve Türk kavramının tartışıldığı Ceviz Kabuğu'nda Haluk Tarcan ve İzmir Barosu Başkanı Nevzat Erdemir önemli açıklamalar yaptılar Usta gazeteci Hulki Cevizoğlu'nun Kanaltürk'te canlı olarak yayınlanan Ceviz Kabuğu programında tarihe ışık tutan bilgiler açıklandı.
Araştırmacı-yazar Halk Bilimci Haluk Tarcan'ın Kazım Mirşan'ın belgelerine dayanarak yaptığı açıklamaya göre;
* Türkler 15 bin yıldır Anadolu'da * Pontus'lulardan bin 300 yıl önce Karadeniz'de Türkler vardı
* 1071 tarihi, Türklerin Anadolu'ya ilk değil, son geliş tarihidir
* İlk tarihçi Heredot değil, Türk komutandır
* Yazıyı Türkler buldu, ilk alfabe Latin alfabesi değil
* İstanbul Bizans'la başlamadı, binlerce yıl önce Türkler kurdu
* Roma ve Pekin'i biz kurduk
""""""* Okulu ve üniversiteyi ilk Türkler kurdu.
* Türkler, Batıya demokrasiyi, seçimi götürdüler.
Araştırmacı yazar Tarcan,
Türklerin Anadolu'daki varlığının aslında 15 bin yıla dayandığını ve Türklerin Anadolu'ya giriş tarihi olarak bilinen "1071" yılının Avrupalıların dayatması olduğunu söyledi.
Programda İzmir Barosu Başkanı Avukat Nevzat Erdemir de önemli açıklamalar yaptı. Haluk Tarcan'ın yaptığı açıklamalar ve gösterdiği belgelere göre Dünya tarihi Türklerle başlıyor ve Türk kültürü tüm dünya kültürlerinin temelini oluşturuyor.
Buna göre; yazıyı Sümerlerden, hukuku Romalılardan binlerce yıl önce kullanıyorduk.
'Kürt' Öztürkçedir Haluk Tarcan Amerikalıların Van'ın Muratlı Kasabası'nda yaptıkları gen araştırmasını gündeme getirdi.
"Amerikalılar Van'da insanlardan DNA örneği alıp bir araştırma yaptı.
Amaçları Etrüsklerin Türk olmadığını dolayısıyla da Kürtlerin de Türk olmadığını ispatlamaktı.
Sonuçta yüzde 97 uyum bulundu ve bu şekilde Kürtlerin de Türk kökeninden geldiği ortaya çıktı.
Ayrıca, Kürt 'yönetim müsaadesi' anlamına gelen Öztürkçe bir sözcüktür" dedi.
"Batı bile Türklerin büyük bir tarihi geçmişe sahip olduğunu biliyor" diye konuşan Tarcan, Orta Asya insanı M.Ö. 80 binlerde insanüstü bir varlığın olduğunu kabul etmiştir.
Nereden geldik? Nereye gidiyoruz? Varlık yokluk meseleleri üzerine düşünmeye başlamışlar. """"
Bu şekilde felsefenin temellerini atmışlardır.
Bizim süper entelektüellerimiz buna nasıl karşı çıkacak? diye sordu.
İlk tarihçi Bilge Atung Tarcan'ın açıklamalarına göre, dünyanın ilk tarihçisi Bilge Atung Ukuk adlı bir Öntürk kumandanıdır.
Tarcan, "Heredot'tan 87 yıl önceki M.Ö. 572-535 yılları arasında yaşamış olan ordu kumandanı ilk tarihçidir. Bizim ön atamızdır" dedi.
Programda Alevilerin Öntürk kültürünü günümüze taşıyıp taşımadığı sorusu da soruldu.
Tarcan, Alevi mezarlarında bulunan Öntürkçe damgaların bu tezi güçlendirdiğini ifade etti.
Mısır hiyerogliflerinin doğru okunduğunu düşünmüyorum diyen
Tarcan hiyerogliflerin okunan kısmında Öntürklerin varlığının görüldüğünü belirtti.
Tarcan, arkeolojik eserlerin değerlendirilmesinde gördüğü yanlış uygulamayı da örnekleriyle anlattı.
1071 tarihi Batı'nın icadı Haluk Tarcan, Anadolu'ya M.Ö. 13 bin yılında geldiğimizin bölgede bulunan mağara yazılarıyla ortaya çıktığını söyledi.
Tarcan "atalarımız 13 bin yılında geldiğine göre demek ki buzullar nedeniyle göç ettiler. 1071 tarihi Batı tarafından Anadolu'daki Türk varlığını yok etmek için icat edilmiştir. En son geliş tarihimizi ilk geliş gibi göstermişlerdir" dedi. "Anadolu'ya göçebe değil göçmen olarak geldik.
Geldiğimizde yazıya ve bir kültüre zaten sahiptik" diyen
Araştırmacı-Yazar Tarcan, Türklerin Anadolu'ya ve oradan da Avrupa'ya yaydığı kültürünü şu şekilde anlattı: "Sümerler yazıyı 5 bin yılında buldu biz 12 binlerde yazı elemanı içeren figürlere sahiptik.
İlk okul ve üniversite bu nedenle Öntürklerde görüldü.
Anadolu'ya ışık getirdik.
Türkler, Batıya demokrasiyi, seçimi götürdüler.
Pontus çarpıtması
Tarcan, Pontus Rumlarının Trabzon'a M.Ö 700-800 yıllarında yerleştiğini ancak
Türklerin M.Ö. 2000 de orada olduğunu söyledi.
Araştırmacı Tarcan, bu bölgede yapılan araştırmalarda bu gerçek bilinmeden değerlendirme yapıldığı için bulunan eserlerin Türk kültürüne göre değil Hıristiyan kültürüne göre yorumlandığını ifade etti.
Haluk Tarcan,
"İstanbul, Konstantin'in değil Türklerin şehridir; Pekin ve Moskova'yı da Türkler kurdu" dedi. Yeni silah uyum yasası Avukat Nevzat Erdemir de, Anadolu'dan ve Anasaya'dan silinmeye çalışılan Türk adı ve değerleri ile ilgili olarak şunları söyledi: "Türkiye bir rejim değişikliğine doğru gidiyor. Batı Türklere karşı önyargılı.
Atatürk, 'tarihi yazmak yapmak kadar önemlidir. Yazan yapana sadık kalmalıdır'der. Topla tüfekle Türkleri geçemeyen Avrupa, silah değiştirdi. Şimdi silah AB uyum yasaları. Bu süreci 3. tanzminat olarak değerlendirebiliriz. Egemenlik dış güce devredildi".
Enver Paşa:
ÜYÜK ARAŞTIRMACI KÂZIM MİRŞAN'IN TESBİTLERİ PROTO-TÜRK TARİHİ’NİN ANTİK KAYNAKLARI Sitemizdeki yazıları okuyanlardan bazıları anlatılanları, "hayalî, şovenist" hatta "uydurma" bulmaktadır.
Halbuki hepsi sağlam kaynaklara dayanmaktadır...
İtirazın sebebi bu kaynakların TÜRKİYE’de hemen hiç bilinmemesi, daha kötüsü, bunlar üzerinde araştırma, çalışma yapan ancak 1-2 TÜRK bilim adamı olmasıdır.
İlk defa bir PROTO-TÜRK yazıtını deşifre eden kişi,
Danimarkalı profesör V. Thomssen’dir.
KÜL TİGİN ve BİLGE KAGAN kitabelerini okumuştur...
(1894) Ancak bu kitabelerin tarihlendikleri 732 ve 733 yılları doğru değildir.
Kitabeler 200 yıl daha eskidir.
W. RADLOF, 1985 yılında ULUKEM yazıtlarını inceledi ve bunların çok daha eski yazı karakterleri içerdiğini söyledi.
Bunları yazanların KIRGIZ diye bilinen ABAKAN TATARLARI ve SO-YANLAR’dan oluşan HAKAS TÜRKLERİ olduğunu açıkladı.
Yazıtların en iskesi olan TALAS yazıtları hakkında çalışmaları olan S.E. MALOV, 1959 yılında bunların M.Ö.500 yılına ait olduğunu öne sürdü.
F. ALTHEIM bunu kabul etmez.
"Eğer, TÜRK yazısı, esas vatanı olan GÜRCİSTAN yöresinden ve ARAMEA alfabesinden doğmuş ise, M.Ö. 600’den kısa bir süre önce TALAS bölgesine gelmiş olması gerekir
ki, bu imkansızdır," der.
TÜRK YAZISI’nın başlı başına, kendine has bir yazı olduğu fikri ecnebi bilim adamlarının aklına gelmemektedir!..
Onlar hep bu yazının hep "daha önce mevcut BAŞKA bir yazıdan" doğmuş olduğu inancına göre hareket etmektedirler.
Onlara göre "TÜRKLER, M.Ö. 400’lere medeniyetten nasibini almamış, çöl göçebeleridir." Bu dar görüşlü bilim adamları, aslında GÖÇEBE ile GÖÇMEN kelimelerinin arasındaki farkı dahi bilmemektedirler.
Halbuki PROTO-TÜRK MEDENİYETİ’nin MANŞ DENİZİ’nden BÜYÜK OKYANUS’a kadar olan geniş sahada bulunmuş ANTİK kaynakları vardır.
Bunlar zaman içinde birer bir ortaya çıkmakta ve yayınlanmaktadır.
TÜRK tarihçilerin maalesef pek çoğunun bihaber oldukları bu kaynaklardan bazıları şunlardır:
HOYTİ TAMİR GÜNLÜĞÜ (M.Ö. 800-500 yılları)
HOYTİ TAMİR, URKUN (ORHUN) nehri vadisinde bulunan kayalık bölgedir.
Cereyan eden önemli olaylar KAYALAR’a nakşedilmiştir...
Bölge âdetâ bir açık hava arşividir. - YOLUĞ TİGİNLER’in
(TÜRÜK BİL KONFEDERASYONU HANLAR HANI olan kişiler, tarih yazarları)
diktirdiği BOL BOLLAR (dikili taşlar) (M.Ö.562-M.S.580) Bu tarih BUUMİN KAĞAN’la başlatılırsa, M.Ö.879-M.S.580 olur ki, 1459 yıllık bir dönemi kapsar!..
- BİLGE ATUN URUK (TÜRÜK BİL KONFEDERASYONU mareşali) tarafından yazdırılmış TÜRÜK BİLGE KAĞAN İLİNE BİTİG ( TÜRK DEVLETİ HALKINA MEKTUP, TÜRK HALKI HAKKINDA BELGE)
- ÖNRE-BİNBAŞI (TÜRÜK BİL KONFEDERASYONU generali) tarafından yazdırılmış ÖTÜMİN KÜNLİĞ 2 BİTİG TAŞ (TARİAT YAZITI)…(M.ö.530-493)
Bu yazıt, MOĞOLİSTAN’da ARHANGAYTARİAT bölgesinin TERHİNGOL ırmağı vadiside 1969 yılında bulunmuştur.
3 adet taş yazıttır.
Kaplumbağa şeklindedirler.
TENRİDE BOLMİŞ İLİTMİŞ BİL (KAİNAT’ın yaratılmasından beri varolan halkı kalkındıran egemenlik)
- BÖKE TÜRÜK BİL Tarihi... MOĞOLİSTAN’da ŞİNE-USU gölü bölgesinde 1909’da Finliler tarafından bulunmuş, ve RAMSTEDT tarafından 1918’de yayınlanmıştır.
- İTİ ÜRÖG’Ü.... (İTİZ anıtı) ÖNRE BİNBAŞI tarafından M.Ö.522-519 tarihleri arasında yaptırılmıştır. M.Ö. 1517’de AT-OY BİL KONFEDERASYONU’nun kuruluşunu anlatır.
- KARABALGASUN BİTİK TAŞI (M.Ö.538)
- ISUB-URA BİLGE, ÖKÜLİ ÇUR
(ISUB-URA BİL KONFEDERASYONU, KAFKAS ORDULARI başkomutanı)
tarafından yazdırtılan ÖKÜLİ ÇUR EB-EDİZİ
(ÖKÜLİ ÇUR’UN BAŞARILARI) yazıtı…
(M.Ö.596-516) ÇUR TİGİN tarafından başlatılan bu yazıt ondan sonra gelen
4 TİGİN’le devam etmiştir.
Bu yazıtlar MOĞOLİSTAN’da İKE-HUŞOT’unda KOTWICZ tarafından bulunmuş, 1928’de yayınlanmıştır.
- ALPERİN’in BOL BOL UKUS (olayları tavsifi, anlatması) yazıtı…
(M.Ö. 323) MOĞOLİSTAN’da MANİTU DAĞI’nda
(dağın adına dikkat çekeriz, AMERİKA YERLİSİ KIZILDERİLİLER’in TANRI’sının adını taşıyor)
ONGİN ırmağı, TARAMEL kolu kenarında YADRINTSEF tarafından bulunmuştur. (1891)
- ALTI YARIK TİGİN
(ALTIN ÇİÇEK DOKTRİNİ, 6 EMİR) BUDİZM’in kökenini teşkil eden bu eser, ÇİN’de, IÇKI TÜRKİSTAN’da eski MİRAN, şimdiki TAN-HUANG kentinde bulunmuştur.
Üç yapraktır. Tahmin edildiğine göre BUĞUN TUR (Rahipler Meclisi) tarafından M.Ö. 1517 yılından M.S.512’ye kadar 1000 yıl süre içinde kaydedilmiş olan BOLTİ’leri (dinî kaideler) kapsar.
Önce TAŞ üzerine yazılmış, M.Ö.516’da mabetlerin baskı altına alınmasıyla, kâğıda çekilip IB-IS BOLIK’a götürülmüştür.
Bu üç yapraktan biri M.Ö. 18 Mayıs 519’da tekrar taş üzerine kaydedilmiştir.
ALTI YARIK TİGİN belgesini ESKİ TÜRKLER’DE İLİM bahsi altında teferruatıyla ve ayrı sayfalar halinde inceliyeceğiz.
- ATA-OĞ yazıtı.... TURPAN’da (TURFAN) bulunmuştur. ATEŞ KÜLTÜ ifadeleri taşıyan içeriğinden, bu kentin aslında bir IB-IS BOLIK olduğu anlaşılmaktadır.
- UÇUN IR yazıtı... KUÇO-SAYDAM’da IHE-AŞETE’de bulunmuştur.
- BÜ-AT İYİSİN yazıtı... ESİLUG BEĞ’in yakılması ile ilgilidir.
- OZ-AT yazıtı... UZLAR’in beyi OĞ-OK’un ateşe vurulduğunu (yakıldığını) anlatır.
Son üç yazıt için detaylı bilgi H.N.ORKUN’un 1938 yılında yazdığı eserde bulunabilir.
Bütün bunlardan ayrı olarak ÇİNLİLER tarafından bulunmuş ve ÇİNCE’ye tercüme edilmiş bazı yazıtlar vardır ki, bazılarının nerede olduğu bilinmemektedir.
Bu tercüme edilen yazıtların listesi de şöyledir:
- TU-MEN hakkındaki yazıt (M.S.546)
- KÜL TİGİN’İN YUĞU hakkındaki BİTİG TAŞ yazıtı
- SÜY-OY BUDUN hakkındaki yazıt
- TÜRÜK BİL’e gönderilen elçi hakkındaki yazıt
- TU-MEN hakkındaki yazıt (M.S.552)
- KÜL TİGİN hakkındaki yazıt KÜL TİGİN hakkında başka bir yazıt KÜL TİGİN hakkında bir diğer yazıt (M.S. 554) Hemen burada ekliyelim ki, KÜL TİGİN hakkındaki 4 yazıt hemen hemen aynı tarihlere aittir.
Bunlardan birinin taşıdığı M.S. 554 tarihi bize KÜL TİGİN ANITI ve ORHUN KİTABELERİ’nin tarihinin söylendiği gibi M.S.732 ve 733 değil, 200 yıl kadar daha eski olduğunu göstermektedir. Baştan beri verdiğimiz bu yazıtların çoğu tarihi "gün,ay, sene" olarak belirtirler.
Meselâ, ÖNREBİNBAŞI’nın
"KANİM KÜL BİLGE KAĞAN’la PERS KRALI SİRUS (KYROS) arasındaki savaşta, PERSLER’in savaşı kaybettiği, ve SİRÜS’ün öldüğü"ne dair yazdırmış olduğu TAŞ’ın tarihi M.Ö. 14 Temmuz, 529’dur!.. (Kâzım Mirşan, PROTO-TÜRKÇE YAZITLAR, Halûk Tarcan, ÖN-TÜRK TARİHİ) TÜRK TAKVİMİ ve MİLÂDÎ TAKVİM karşılaştırılarak ve hesaplanarak bulunmuştur!..
Enver Paşa: ORTA ASYADAKİ TÜRK PİRAMİTLERİ
Bugün Çin Halk Cumhuriyeti’nin sınırları içerisinde yer alan, Xian şehrine 100 km uzaklıkta Qin Ling Shan dağlarında Ön-Türk uygarlıklarından birisi tarafından inşa edilmiş, etrafında irili ufaklı 100 adet piramitle beraber, 300 metre yüksekliğinde bir piramit bulunmaktadır;
BEYAZ PİRAMİT Beyaz Piramit’in ikinci dünya savaşı sırasında Çin’e yardım malzemesi götüren bir C-54 uçağından çekilen fotoğrafı 1957 yılında ilk kez Life dergisinde yayınlanmıştır. Bu piramitleri araştırmak üzere1994 yılında Şensi bölgesinde bir araştırma gezisi yapan Alman bilim adamı Hartwig Hausdof kendi koleksiyonundan birkaç resmin halka açılmasına izin vermiştir. Hausdorf’a göre piramitlerin yapım tarihi en az M.Ö. 2500’ler civarındadır.
Bölge Çin Halk Cumhuriyeti tarafından yasak bölge ilan edilmiş olduğundan dolayı Piramitler içerisinde bulunan Mısır medeniyetinden çok ileri bir teknikle mumyalanmış olan cesetler ve Ön-Türkçe yazıtlar üzerinde araştırma yapılamamaktadır.
Türk Bilim adamı Kazım MİRŞAN yaptığı araştırmalarda Ön-Türk uygarlıkları tarafından OT-OĞ olarak isimlendirilen Ön-Mısır’a M.Ö 3000 Yıllarında Doğu Anadolu’dan Isub-Ög yazısının gittiğini tespit etmiştir.
Kazım MİRŞAN’ın bugüne kadar anlamı çözülemeyen 184 adet mısır hiyeroglifini Ön-Türkçe olarak okumuş olduğu ve mumyalama tekniklerinin yine M.Ö. 3000’li yıllarda Altaylarda geliştirildiği düşünülürse Piramit inşa teknolojisinin Eski Mısır’a Ön-Türk Uygarlıkları tarafından öğretildiği sonucuna ulaşılmaktadır.
Tüm İnsanlık tarihini değiştirerek;
MEDENİYETİN ASIL YARATICISININ TÜRKLER OLDUĞU SONUCUNU DOĞURAN bu olağanüstü keşif batılı bilim adamları(!) tarafından ısrarla görmezlikten gelinmekte ve insanlığın bilgisinden daha uzun süre saklanması mümkün olmayan bu piramitleri başka bir uygarlığa mal etmeyi amaçlayan maksatlı çalışmalar yapılmaktadır.
Ayrıntılı bilgi için Ön-Türk Uygarlığı Araştırmaları Merkezi ve Töre Yayın Grubu tarafından basımı yapılan Haluk TARCAN’ın “Ön-Türk Uygarlığı – Resmi Tarihin Çöküşü” (2. Baskı) adlı eserine bakabilirsiniz.
Enver Paşa: BÜYÜK ARAŞTIRMACI KÂZIM MİRŞAN'IN TESBİTLERİ ORTA ASYA ANAU KÜLTÜRÜ ve BİR OY BİL FEDERASYONU Doğu Anadolu’da M.Ö. 15.000’den itibaren kaya resimleri, M.Ö.7000’den itibaren de yazıtlar görülür.
Antalya-Beldibi yazıtları M.Ö.7000, İstanbul-Fikirtepe’de bulunan M.Ö.6000’e ait kaplardan ikisinin üzerinde OK ve OZ tamgaları vardır.
R. PUMPELLY, “Exploration in Turkestan” adlı makalesinde (1908, Washington), “AŞKABAT’ta M.Ö.9000’lere ait yerleşik bir kültür olduğu”ndan bahsetmektedir.
Bu kültüre ANAU adı verilmiştir. Bu kültür, A. BELENITSKY’e (1965) göre M.Ö.5000, D. SCHMANDT-BESSERAT’a (1978) göre M.Ö.6000 yıllarına aittir.
Ancak VADIM A. RANOV,
"7 yerleşim bölgesinin incelendiğini, ve ilk merkezin M.Ö. 850.000 yıllarında kurulan AMUDERYA’nın kaynak kollarından birindeki KULDURA olduğunu" bildirmiştir.
(Kendisi TACİKİSTAN Tarih, Arkeoloji ve Etnoloji Kurumu müdürüdür… Makalesi, “Her Şey Eski Taş Dönemi’nde Başlar” adıyla “Les Dossiers d’Archeologie” dergisinin 185. Sayısında, Eylül 1993 tarihinde yayınlanmıştır.)
Bir diğer merkez SEL UNGUR’dur, M.Ö. 250.000’lere dayanır.
Hatta İSLAMOV’a göre geçmişi M.Ö.500.000’e kadar gider.
SEL UNGUR, KIRGIZİSTAN’daki FERGANA vadisinde, OK (şimdiki OŞ ) kentinin batısındadır.
İkisi de KARA TAU (Karadağ ) adını taşıyan iki merkez daha vardır ki, bunlardan biri KULDURA gibi AMUDERYA üzerindedir.
Diğeri ise, yine KIRGIZİSTAN’da TALAS vadisinin batısını oluşturan dağın adıdır. M.Ö. 100.000-M.Ö.35.000 arasını ilgilendiren 14 yer incelenmiştir.
Bunlar arasında KUTURBULAK, KULBULAK, KAYRAKUM gibileri vardır. BULAK “göz, pınar” demek olduğuna göre, yüksek vadilerdeki su kaynaklarının başına yerleştikleri anlaşılır.
Daha sonra OM-OĞ KÖL’ün kıyılarına inmişler, sahil yerleşim birimleri kurmuşlardır.
KAPİK-KAĞAN (KAPAĞAN, SEMERKANT) da ilk yerleşim bölgeleri arasındadır.
HİMAYALAR’dan ALATAU(Aladağ ) ve ALTAYLAR’la BÜKLİ ÇÖL’e (Gobi) kadar uzanan bölgede 100 kadar yerleşim merkezi bulunmaktadır.
En önemli yerlerden biri TEŞİK TAŞ MAĞARASI’dır.
Mağara, SEMERKANT’ın güneyinde BAYSUN DAĞI’ndadır.
Burada ilk defa taşın yapı malzemesi olarak kullanıldığı görülmüş, “üstün bir kudret”in varlığına inanıldığını gösteren deliller bulunmuştur.
Bu hususu, başka bir yazıda derinlemesine ele alacağız.
Bir değer yerleşim bölgesi TAMGALI SAYI’ndaki KAYA ÜSTÜ RESİMLER’i M.Ö. 30.000’lere aittir....
PİKTOGRAMLAR (sembolik resimler) M.Ö. 20.000’e, PETROGLİFLER (yazı elemanları içeren resimler) ise M.Ö. 15.000 tarihini taşır.
ULU KEM ırmağı vadi ve steplerinde bulunan OT-OZ sintaşları yine aynı tarihlere aittir. (M.Ö. 15000) ORTA ASYA’da M.Ö. 9000’lerde ortaya çıkan BİR OY BİL konfederasyonu derin bir felsefeye sahip, büyük bir medeniyettir. İnsanın TANRI BELDESİ’nden (göklerden, manevî âlemden) OZ’laşıp (öz, mükemmel) şekil değiştirerek, OT (od, ateş, ışık , enerji) halinde yeryüzüne “döne döne indiği”ne inanırlardı.
OT-OZ denilen bu insan TANRI’dan geldiği için “kutsal”dı. Herkes eşitti, ayırım yoktu. Bu yüzden kendilerini yönetecek olan BUĞ’u SEÇİM’le (kurultay) belirlerlerdi. TÖRELER ile yönetilen bu insanlar kısa zamanda AŞİRET-KLAN düzeyinden MİLLET seviyesine ulaşmışlar, DEVLET kurmuşlardır.
TÖRE’yi ÜYÜŞ-YIŞ seviyesine yükseltmişler, ANAYASA haline getirmişlerdir. Çok sağlam bir HUKUK anlayışları vardı. Bu insanlar IB-IS BOLIK’larda yaşamışlar, yeryüzü-gökyüzü ilişkilerini incelemişler, ASTRO-FİZİK bilimine ilk adımları atmışlardır. Soyutlama yetenekleri ve yaratıcılıkları ile konuştukları dili TAMGA denen SEMBOL-ŞEKİLLER’e dökmüşler, “taşa urmuşlar”, yani DUVARLAR’a, KAYALAR’a, TAŞLAR’a kazımışlardır.
RESİM ve HEYKEL sanatının ilk örneklerini bu OT-OZ insanları vermişlerdir. Bir kısmı BİR OY BİL konfederasyonuna bağlı UÇ DEVLETLER’de yaşamışlardır... Bu âdet, tâ SELÇUKLULAR’a kadar gelmiştir. ANADOLU’da pek çok UÇ BEYLİĞİ vardı. OSMANOĞULLARI BEYLİĞİ de bunlardan biri idi. Bu UÇ DEVLETLER’den biri de ON OYUL’dur. TAŞKENT-BUHARA, KUÇA-YARKENT arasında idi. AYIRIS (Çur) nehri ON OYUL ile BİR OY BİL arasında sınır idi…
Bu AYIRIS(ayırma) kelimesi sonradan bozularak Grekçe’deki İRİOS şekline girdi. Bazı Batılı yazarlar İRİOS’u ARYAN-ÂRİ kelimesinin kaynağı sayar. (Igor H. Klopin, Les Dossiers d’Archeologie, No. 185, 1993) Bir diğer UÇ DEVLET, OK-ONIM OĞ idi. KUÇA-URUMÇİ’den ÇİN’in ortalarına kadar uzanıyordu. ISUB-URA BİL’in başkenti KAFKASYA’daki ÇUR şehri idi.
KAFKASLAR ve DOĞU ANADOLU’da egemendi. MEZOPOTAMYA’yı da kültürel etkisi altına almıştır.
ISUB-URA “yazıya geçmiş, kaydolmuş” demektir. Bu devletin BİR OY BİL federasyonuna kayıtlı, vasal devletlerden biri olduğunu gösterir.
Bu üç UÇ-DEVLET’i yöneten kişinin ünvanı USUB URUŞ TURUK idi. Yani “yazıya vurulmuş, kayıtlı, bağlı, BUĞ’a tâbi” yönetici…
Bu kişinin URUUA TURU yani “askere alma” yetkisi vardı. Bir devlet için çok önemli olan bu yetki, ASURLAR tarafından URUATRİ olarak telâffuz edilmiş, bundan da URARTU kelimesi doğmuş, bir devlet adı olarak kabul edilmiştir.
Öte yandan ISUB-URA kelimesinin SUBAR-SABİR şekline dönüştüğü sanılmaktadır. R. GHIRSHMAN, SÜMER öncesinde (M.Ö. 4000) MEZOPOTAMYA’da SUBARLAR’ın yaşadığını kaydediyor. SÜMERLER’in şimdiki TÜRKLER’in atası, akrabası olduğunu biliyoruz… Ancak SÜMER yazasında 18 adet PROTO-TÜRKÇE tamga bulunması, onların çok daha eski TÜRKLER’den geldiğini göstermektedir. ASUR devletinde dahi (M.Ö.2000) SUBARCA konuşuluyordu. ASUR başkentinin adı PROTOTÜRKÇE’de ANT-UB UÇUĞ’dur, yani “yüce antlaşma liderliği”…
Hatta İSLAMOV’a göre geçmişi M.Ö.500.000’e kadar gider.
SEL UNGUR, KIRGIZİSTAN’daki FERGANA vadisinde, OK (şimdiki OŞ ) kentinin batısındadır.
İkisi de KARA TAU (Karadağ ) adını taşıyan iki merkez daha vardır ki, bunlardan biri KULDURA gibi AMUDERYA üzerindedir.
Diğeri ise, yine KIRGIZİSTAN’da TALAS vadisinin batısını oluşturan dağın adıdır. M.Ö. 100.000-M.Ö.35.000 arasını ilgilendiren 14 yer incelenmiştir.
Bunlar arasında KUTURBULAK, KULBULAK, KAYRAKUM gibileri vardır. BULAK “göz, pınar” demek olduğuna göre, yüksek vadilerdeki su kaynaklarının başına yerleştikleri anlaşılır.
Daha sonra OM-OĞ KÖL’ün kıyılarına inmişler, sahil yerleşim birimleri kurmuşlardır.
KAPİK-KAĞAN (KAPAĞAN, SEMERKANT) da ilk yerleşim bölgeleri arasındadır.
HİMAYALAR’dan ALATAU(Aladağ ) ve ALTAYLAR’la BÜKLİ ÇÖL’e (Gobi) kadar uzanan bölgede 100 kadar yerleşim merkezi bulunmaktadır.
En önemli yerlerden biri TEŞİK TAŞ MAĞARASI’dır.
Mağara, SEMERKANT’ın güneyinde BAYSUN DAĞI’ndadır.
Burada ilk defa taşın yapı malzemesi olarak kullanıldığı görülmüş, “üstün bir kudret”in varlığına inanıldığını gösteren deliller bulunmuştur.
Bu hususu, başka bir yazıda derinlemesine ele alacağız.
Bir değer yerleşim bölgesi TAMGALI SAYI’ndaki KAYA ÜSTÜ RESİMLER’i M.Ö. 30.000’lere aittir....
PİKTOGRAMLAR (sembolik resimler) M.Ö. 20.000’e, PETROGLİFLER (yazı elemanları içeren resimler) ise M.Ö. 15.000 tarihini taşır.
ULU KEM ırmağı vadi ve steplerinde bulunan OT-OZ sintaşları yine aynı tarihlere aittir. (M.Ö. 15000) ORTA ASYA’da M.Ö. 9000’lerde ortaya çıkan BİR OY BİL konfederasyonu derin bir felsefeye sahip, büyük bir medeniyettir. İnsanın TANRI BELDESİ’nden (göklerden, manevî âlemden) OZ’laşıp (öz, mükemmel) şekil değiştirerek, OT (od, ateş, ışık , enerji) halinde yeryüzüne “döne döne indiği”ne inanırlardı.
OT-OZ denilen bu insan TANRI’dan geldiği için “kutsal”dı. Herkes eşitti, ayırım yoktu. Bu yüzden kendilerini yönetecek olan BUĞ’u SEÇİM’le (kurultay) belirlerlerdi. TÖRELER ile yönetilen bu insanlar kısa zamanda AŞİRET-KLAN düzeyinden MİLLET seviyesine ulaşmışlar, DEVLET kurmuşlardır.
TÖRE’yi ÜYÜŞ-YIŞ seviyesine yükseltmişler, ANAYASA haline getirmişlerdir. Çok sağlam bir HUKUK anlayışları vardı. Bu insanlar IB-IS BOLIK’larda yaşamışlar, yeryüzü-gökyüzü ilişkilerini incelemişler, ASTRO-FİZİK bilimine ilk adımları atmışlardır. Soyutlama yetenekleri ve yaratıcılıkları ile konuştukları dili TAMGA denen SEMBOL-ŞEKİLLER’e dökmüşler, “taşa urmuşlar”, yani DUVARLAR’a, KAYALAR’a, TAŞLAR’a kazımışlardır.
RESİM ve HEYKEL sanatının ilk örneklerini bu OT-OZ insanları vermişlerdir. Bir kısmı BİR OY BİL konfederasyonuna bağlı UÇ DEVLETLER’de yaşamışlardır... Bu âdet, tâ SELÇUKLULAR’a kadar gelmiştir. ANADOLU’da pek çok UÇ BEYLİĞİ vardı. OSMANOĞULLARI BEYLİĞİ de bunlardan biri idi. Bu UÇ DEVLETLER’den biri de ON OYUL’dur. TAŞKENT-BUHARA, KUÇA-YARKENT arasında idi. AYIRIS (Çur) nehri ON OYUL ile BİR OY BİL arasında sınır idi…
Bu AYIRIS(ayırma) kelimesi sonradan bozularak Grekçe’deki İRİOS şekline girdi. Bazı Batılı yazarlar İRİOS’u ARYAN-ÂRİ kelimesinin kaynağı sayar. (Igor H. Klopin, Les Dossiers d’Archeologie, No. 185, 1993) Bir diğer UÇ DEVLET, OK-ONIM OĞ idi. KUÇA-URUMÇİ’den ÇİN’in ortalarına kadar uzanıyordu. ISUB-URA BİL’in başkenti KAFKASYA’daki ÇUR şehri idi.
KAFKASLAR ve DOĞU ANADOLU’da egemendi. MEZOPOTAMYA’yı da kültürel etkisi altına almıştır.
ISUB-URA “yazıya geçmiş, kaydolmuş” demektir. Bu devletin BİR OY BİL federasyonuna kayıtlı, vasal devletlerden biri olduğunu gösterir.
Bu üç UÇ-DEVLET’i yöneten kişinin ünvanı USUB URUŞ TURUK idi. Yani “yazıya vurulmuş, kayıtlı, bağlı, BUĞ’a tâbi” yönetici…
Bu kişinin URUUA TURU yani “askere alma” yetkisi vardı. Bir devlet için çok önemli olan bu yetki, ASURLAR tarafından URUATRİ olarak telâffuz edilmiş, bundan da URARTU kelimesi doğmuş, bir devlet adı olarak kabul edilmiştir.
Öte yandan ISUB-URA kelimesinin SUBAR-SABİR şekline dönüştüğü sanılmaktadır. R. GHIRSHMAN, SÜMER öncesinde (M.Ö. 4000) MEZOPOTAMYA’da SUBARLAR’ın yaşadığını kaydediyor. SÜMERLER’in şimdiki TÜRKLER’in atası, akrabası olduğunu biliyoruz… Ancak SÜMER yazasında 18 adet PROTO-TÜRKÇE tamga bulunması, onların çok daha eski TÜRKLER’den geldiğini göstermektedir. ASUR devletinde dahi (M.Ö.2000) SUBARCA konuşuluyordu. ASUR başkentinin adı PROTOTÜRKÇE’de ANT-UB UÇUĞ’dur, yani “yüce antlaşma liderliği”…