AVRUPA DİLLERİNİN KÖKENİ ÖN TÜRKÇE’DİR
Pre-Turkish is the Origin of the European Languages
Hasan YAZICI*
Özet: Türkçe dünyanın en eski ve en çok konuşulan dillerinden biridir. Mazisinin derinliği ve
yaygınlığı diğer dillerle ilişkisini kuvvetlendirmiştir.
M.Ö. 10 bin yıllarında Türk grupları çevre ülkelere
yayıldı ve diğer kültürlere etki yapmaya başladı. Türkçenin başka dillerle etkileşimi sanılandan çok ve
önemli boyuttadır. Zamanın hâkim güçlerinin dayattığı, birçok bakımdan yanıltıcı ve güven sarsıcı
propagandalarının dayanaksız telkinlerinin ilmi bulgularla etkisizleştirilerek gerçeklerin görülmesi
sağlanmalıdır. Türkçe arkeolojik verilerin ortaya koyduğu açık delillere göre dünyanın en önemli birçok
diline Avrupa’nın başlıca dillerine kaynaklık yapmış veya üstü örtülmüş büyük etkilerde bulunmuştur.
Dünyada resimden alfabeye ilk geçiş Orta Asya’da Türklerce gerçekleştirildi. Dolayısıyla evrensel
uygarlığın kökeninde Türkler vardır. Batılı bilginlerin bütün iddialarının aksine bugün dünyada kullanılan
alfabelerin çoğunun temeli Türkçe’dir. Kazım Mirşan ve Haluk Tarcan’ın yetkin, verimli çalışmaları ile
kanıtlar ortadadır. Türkçe, büyük bir kültür ve medeniyetin sesidir. Ancak lâyık olduğu değer
birçoklarınca takdir edilememektedir. Türkçe bayrağının yeniden göndere çekilmesi gerçeğin aydınlığına
parlaklık katacaktır.
Anahtar kelimeler: Türkçe, Avrupa dilleri, alfabe, diller arası etkileşim, Kazım Mirşan, Haluk
Tarcan
Türk çocuğu atalarını tanıdıkça
daha büyük işler yapmak için
kendinde kuvvet bulacaktır”
M.K.ATATÜRK (1930).
Kâzım Mirşan (4 Temmuz 1919-…) inşaat mühendisidir. Aile soyu Sibirya’ya
uzanıyor. Kazak kökenli bir Türk’tür. Doğu Türkistan’ın İli Nehri üzerindeki Gulca
kentinde dünyaya geldi. İlköğrenimini Çin’de bitirdi. 1932'de 1
orta öğrenimine
Türkiye’de İstanbul'da devam etti. Boğaziçi Lisesi'nden mezun oldu. 1940'ta Yüksek
Mühendis Mektebine girdi. 1942'de üçüncü sınıftayken Almanya’ya gitti. Berlin'de
“Technische Schule”de okudu. 1946 yılında Türkiye'ye döndü. Tekrar başlatılan
Irkçılık-Turancılık Davasına tanık olarak çağırıldı. İstanbul Teknik Üniversitesi olarak
adı değiştirilmiş olan Yüksek Mühendis Mektebinde inşaat yüksek mühendisliğini
okumaya devam etti. 1947'de mezun oldu.2
İnşaat mühendisi olarak Almanya, İsviçre ve Türkiye'de çalıştığı sırada hobi
olarak eski Türkleri araştırmaya başladı. Çalışmaları ile Türk tarihinin 10 bin yıllık
varlığını kanıtladı. Özellikle ön Türkler ile ilgili araştırmaları ile tanınmıştır.
Ailesi Türkmen lehçesiyle konuşuyor. Almanca, Rusça, İngilizce, Çince
öğrendi. Bütün Türkçe dillerini, lehçelerini, 41 Türk lehçesinden 10 Asya, Türk
lehçesini mükemmel bilir. Tatarca, Özbekçe, Başkurtça, Tarançıca, Kaşkarlıkça
(Uygurca), Kazakça, Kırgızca, Azerbaycanca, Türkiye Türkçesi ile kendi ana lehçesi
olan Tümenlikçe dışında Yunanca, Latince, İtalyanca'yı meslek araştırmalarına
yarayacak kadar biliyor.3
Mirşan, hayatının büyük bir kısmını, 50 yılından fazlasını Ön Türk tarihi ile
ilgili araştırmalara adadı. Erken Türk tarihi alanında 41 kitabı var. Elde ettiği bilgiler
sayesinde bugün tartışması yapılan tezleri ortaya koydu. Tezler, Ön Türklerin tarihiyle
ilgili çalışmalara ve yazıtlardan elde edilen belgelere dayanıyor.
Etrüsk Yazıtlarını, Mısır Hiyografilerini, Seyteri Ebu Yazıtı, Taryat gibi çok
sayıda yazıtları okuyarak sonuçlar çıkardı.4 Yenisey Ulukem, Baykal Lena, Altay Talas
yazıtlarını okudu. Talas yazıtlarını 1932’de Mason buldu. Mason''un bulduğu yazıtlar
hâlen Petersburg''daki Ermitaj müzesindedir. Mirşan, Başkurdistan, İskiteli, İtalya,
Anadolu, Eskişehir''deki Yazılıkaya yazıtlarını, bütün Rünik yazıları ve Etrüsk
alfabesini çözdü.
Bir ilim adamı, Eskişehir Yazılıkaya anıtı ile Hoca Ahmet Yesevi türbesindeki
desenlerin aynı olduğunu belirtiyor.
Kazım Mirşan'ın Haluk Tarcan ile birlikte savundukları tezin Mustafa Kemal
Atatürk'ün teşvikleri ile 1930 yıllarında oluşturulan Güneş Dil Teorisi'ni ve Türk Tarih
Tezi'ni destekleyen tarafları vardır. Türk tarihinin M.Ö. 16.000'li yıllara dayandığını
savunur.
5
Yazı olmadan uygarlık olmaz. Uygarlığın temelinde yazı vardır. Batılı
bilginlerin bütün iddialarının aksine bugün dünyada kullanılan alfabelerin hepsinin
temeli Türkçe’dir. Bütün alfabeler Türkler tarafından 18 bin yıl kadar önceden beri
geliştirilen tamgalara dayanıyor. Türklerin alfabetik yazıyı geliştirdiği çağlardan daha
geç çağlarda Sümerler, Hititler ve çok daha sonraları Çinliler tarafından geliştirilen
hiyerogliflerden bir alfabetik yazı gelişmemiştir çünkü belirtilen çağlarda artık diller
kendi karakterlerine kavuştu. 6 Alfabe uygarlık demektir. Hiçbir uygarlık alfabesiz
kurulamaz. Dünyada resimden alfabeye ilk geçiş Orta Asya’da Türkler tarafından
başlatıldı. Türkler daha konuşmaya başladığında yazmaya başlayan bir halktır.
Alfabesinin oluşması binlerce yıllık bir süreç içinde aşama aşama gerçekleşmiştir.
Kanıtlar ortadadır. Dolayısıyla evrensel uygarlığın kökeninde Türkler vardır.
Mirşan, M.Ö. 10 bin yıllarında ılıman iklimin ve büyük göllerin olduğu
anlaşılan Orta Asya’nın kuruması ve çölleşmesiyle Türk gruplarının çevre ülkelere
yayıldığını ve diğer kültürlere etki yaptıklarını ifade ediyor.
Prof.Dr. Çığ’ın “Bir Türk kültürü kongresinde Türk devletlerinden gelen
Türkologlar bana İskit yazıları bütünüyle Türkçe ve Türk dilidir” dediler şeklinde bir
açıklaması var. Bulguyu Rus ilim adamları kabul etmiyor. Rus Akademi Başkanı bir
süre sonra Prof. Çığ’a şunu söyleyebilmiş “Ben Sibirya’ya grup olarak gittim. 300’den
fazla Türk yazıtı topladım, bunların Türk tarihine büyük katkıları olacaktır. Türklerde
yazı çok yaygınmış.”
7
Kazım Mirşan Sümerlerin Türk olduğunun daha 1936 Türk Dil Kurumu
Kongresinde tartışıldığını ve ünlü Fransız Sümerolog Hiler Barentan ve diğer yabancı
ilim adamlarının tezi doğruladıklarını belirtiyor.8
Dr. Selaki Diker, Sümerlerin Türk olduğunu söylüyor. Atatürk döneminde
Sümerlerin Türk olduğunun kabul gördüğünü belirtiyor. Dönemde Sümerbank ve
Etibank gibi bankaların kurulduğunu söylüyor. Batılılar köklerinin Heretıc yani
Sümerler olduğunu söylüyorlar.
Prof. Muazzez İlmiye Çığ “Azerbaycan’da doçent Atakişi Çelliklioğlu
Kasım’ın kitabında, Sümerce bütünüyle Türkçedir dediğini belirtiyor.
Fotoğraf 1: Sümer Çivi Yazısı
Resimde yer alan şekiller, dünyada bilinen ilk yazı sayılan Sümer çivi
yazısıdır. Çok daha eski 18 Proto Türk tamgası Sümer çivi yazısının harfleri içinde yer
almaktadır.
Iduk-At (Orta Fırat) bölgesinde bulunan M.Ö. 5500 yıllarına ait ve “Tel Es
Sawwan III” seramikleri (Chefs d’oevr, Müsee Baghdat, Petit Palais, Paris, 1981)
olarak bilinen arkeolojik eserler üzerindeki motifler OK, UÇ, ONÇ, ED, ÖK, OĞ gibi
Proto Türk tamgaları taşır.10
Sümerler 5000 yıl önce yazıyı icat ettiler. Bir çivi yazısı şeklindeki yazıyı
Batılılar söktüler. Sümer yazısını ilk söken Sir Henry Creswicke Rawlinson “Bu bir
Turani dildir” demiştir. Sümerce’de 1000 kadar Türkçe, 20 kadar Arapça kelime vardır.
Sümer yazısında farklı bir durum var. Adam balık resmi yapıyor, balık diye okuyor,
okumaya bile gerek yok. 4-5000 yıl önce Türkçe Sümerce şeklinde oluşurken dil bir tip
Proto Türkçe’dir, ilkel bir Türkçedir. 11 Türkçe Sümerce’den başlamış ve gelişmiş,
zamanla Göktürkçe olmuştur. Mahmut Kaşgari’nin tespitiyle güç kazanıp bugüne
kadar gelmiştir.
12
İlk yazı Sümerler tarafından kullanıldı diye bilinir. Oysa Mirşan’a göre yazı ilk
Türkler tarafından bulundu. Tez ilmî olarak ispatlandı. İlk yazılı Türk belgesi bilindiği
gibi M.S. 8. yüzyıla değil M.Ö. 10 bin yıl önceye dayanır. Hiyeroglif, Etrüsk ve
Sanskrit alfabesiyle yazılan yazıtlar bugüne dek yanlış okundu. Belirtilen yazıtlar Orta
Asya’nın antik dönemlerinde kullanılan “tamga”lar kullanılarak arkaik Türkçe
mantığına göre yazıldı. Arkaik Türkçe mantığına göre okunması gerekir. Sadece
İngilizce, Fransızca, Almanca bilmeye özen gösteren günümüzdeki tarihçilerimiz
genelde Orta Asya Türkçesi bilmedikleri için Orta Asya kaynaklarını okuyamamışlar
ve çevirilerle tarih yazmak durumunda kalmışlardır. Dolayısıyla tarihimizi yabancı
tarihçilerden ve eksik veya yanlış öğrenmek zorunda kaldık.13
Türk dili 2 grup, 8 dal ve 41 lehçeden oluştu. Türk dillerinin hepsini bilmeyen
hiçbir ilim adamının yaptığı tarihî inceleme ve araştırmalar doğru sonuç veremez.
Osmanlıca hâlen kullandığımız ve konuştuğumuz Anadolu lehçesi, kökünden
uzak ve Arap, Acem etkisi altındadır. Dolayısıyla Osmanlıca Türkçesi ile yapılan
araştırmalarla sonuç almak çok zordur.
Asur devletinde dahi (M.Ö. 2000) Subarca konuşuluyordu. Asur başkentinin
adı Proto Türkçe’de Ant-Ub Uçuğ yani “yüce antlaşma liderliği”dir.14
Türkler tarih boyu toplu hâlde altı yerde bulundular:
Issık Göl ve çevresi
Ural Dağlarının güneyi, Sölengetaş Mağarasının dolayları
Tavas ve civarı (Türklerin asıl ana yurdudur, Kazakistan)
Sibirya Ulukent Havzası
Doğu Anadolu’da Erzurum bölgesi
Güneybatı Fransa
Türklerin tarih boyu toplu hâlde yaşadıklarını yerleri kanıtlarıyla ve tarihte ilk
kez Kazım Mirşan, okunan metinlerden elde ettiği belgelerle ortaya koydu.
Anadolu’dan İtalya’ya göçen Etrüsklerin alfabeyi Yunanlılardan aldığı tezini yıktı.
Aksine Yunanlıların alfabeyi Etrüsklerden aldığını örnekleriyle kanıtladı. Avrupa’da
ortaya çıkarılan birçok kitabelerin Yunan veya Latin dillerine göre okunduklarını
dolayısıyla ortaya anlamsız ve saçma metinlerin çıktığını söylüyor. Oysa aynı
kitabeler, Ön Türkçe kullanılarak ve Türk tamgalarına dayanılarak okunduğunda
düğüm çözülüyor. Norveç, İsveç, Portekiz ve Fransa'daki mağaralardaki yazılar Türk
damgaları (harfleri) ile okunduğunda anlamlı olmaktadır. Fakat gerçek Batı’nın işine
gelmiyor.15
Haluk Tarcan diyor ki
“Bugün İskandinav ülkeleri İskandinav Runik yazılarının kökenini Dinyeper
bölgesinde (eski Ön Türkçe'de adı Ozu Nehri - Ozu Ogız) aramaktadırlar. Dinyeper
bölgesinde Bir Oy Bil Devleti vardır. İskandinavların bir başka arama noktası Val
Camonica’da İtalyan Alpleridir. İtalyan Alplerinde Ön Türkçe yazılar bulunmuştur.”
İskandinavlar Runik yazıyı icat etmemişler, dışarıdan getirmişlerdir. Runik
yazısı nereden gelmiş olabilir? 16 Bulgular Runik yazısının Ön Türkçeyle yakın
benzerliğini vurguluyor.
Haluk Tarcan, Ön-Türk yazıtlarının Batıda ortaya çıkardığı gerçekleri ve
paralellerini aradı.
Ön Türkçe yazıyı görmeğe alıştığı ve alfabeleri bildiği için önce Fransa’daki
mağaralardaki sonra Portekiz ve İspanya’daki yazıtları keşfetti. Keşfettiği yazıtları
Kâzım Mirşan’a yolladı, hepsinin Ön-Türkçe olduğu meydana çıktı.
Anadolu’da Sinop, Çatal-höyük, Side hamam yazıtlarını buldu. Araştırmalar
her gün biraz daha genişliyor. Ön-Türklerin göçmen olarak çok geniş bir alana
yayıldıklarını gösteriyor. Ön Türkçe damga ve yazıtların yanında ateş kültünü işaret
eden kül kapları, ateş evleri ve aksak tartılı müzikler ön atalarımızın gittikleri yerlere
kültürleriyle hâkim olduklarını, gittikleri yerlerin dip kültürünü oluşturduklarını açığa
çıkarıyor.
Doğu Anadolu’da M.Ö. 15.000’den itibaren kaya resimleri, M.Ö.7000’den
itibaren yazıtlar görülür. Antalya-Beldibi yazıtları M.Ö.7000’e aittir. İstanbulFikirtepe’de
bulunan M.Ö.6000’e ait kaplardan ikisinin üzerinde OK ve OZ tamgaları
vardır.17
Avrupa dillerinin kökeni Ön Türkçe’dir tezinin bugün karşılaştığı
sahiplenilmeme olgusu, ülkemizde daha önce yaşanmıştı. “Öz Türkçe” hareketi içinden
çıkılamaz bir hâl alınca “Güneş-Dil Teorisi”ne dönüştürülmüştü. Güneş-Dil Teorisi
1935’te H.F. Kvergic’in kitabından yola çıkılarak hazırlanmıştır. Türk dilinin taş ve
maden devrinde kültür kelimelerini göç yoluyla dünya üzerindeki bütün dillere yayan
eski ve büyük bir kültür dili olduğunu savunan teori, dönemin aydınları tarafından
desteklenmiş ancak modern teorilere yenilerek terk edilmiştir.
Avrupa’nın en yüksek dağının adı Alp’tir. Hangi Avrupa dilinde Alp’in anlamı
var? Hiç birinde… Oysa Türkçe’de anlamı var. Alp; ulu, yüksek demek. Balkanların en
yüksek dağının adı Balkan’dır. Türkmenistan’daki Balkan dağının adını Balkanlara
Bulgarların Hazar kıyılarından göç ederken getirdikleri anlaşılıyor. Hazar bölgesinde
kullandıkları ismi geldikleri yere vermişler.18
Bugün Türkçe’nin içler acısı hâli, belirli dönemlerde hortlayan ancak gerekli
ilgiyi göremeyen çalışmaların aniden sonlandırılması veya kapatılması ile giderek
büyümektedir. Türkçe özellikle Amerikan İngilizcesi’nin tecavüzüne uğramaktadır.
Türk Dil Kurumunun yeterli çalışma yapmaması vahim bir durumdur. Yabancı bir
kelimenin Türkçe’ye girmesi, yabancı bir dilin dilbilgisinin Türkçe’ye girmesinden çok
daha az tehlikelidir. Dilimizin bugün karşılaştığı en büyük sorunlardan biri yabancı
özellikle İngilizce gramerlerin Türkçe’de kendine yer bulması ve yaygın olarak
kullanılmasıdır. Köklü bir kültürün yozlaştırılmasında en büyük etken dildir.19
Haluk Tarcan’a göre Batının Avrupa’nın dili, yazısı kendine ait değildir, dili
dışarıdan gelmiştir. Hint-Avrupa dili olarak dışarıdan gelmiştir. Ancak Hint-Avrupa
dilinin kökeni tam belli değildir. Avrupa’nın yazısının Finike’den geldiği varsayılır.
Oysa Avrupa’nın yazısı direkt olarak Orta Asya’dan Ön Türklerden gelmiştir.
Kuzey İspanya Lasparsiya Mağarasında bulunan 14000 yıl önce Ön Türkçe
yazılmış bir yazıt var.
20 Ön Türklerde “Ökük” kelimesi çok önemli, rabbani demek.
İlahi kavram daha 14 bin yıl önce kullanılıyordu.
Kazım Mirşan’ın şok açıklamalarına destek veren Norveç’li Shell Artun adlı
bir profesör var. Kendisine Norveç Bilimler Akademisinde bir deli gözüyle
bakılmaktadır. Çünkü 1994 yılında üniversite dergisindeki yazısında diyor ki
“Doğudan gelen Runik yazıları Orta Asya’dan geliyor ve bilinenin aksine 2000
yıl daha eskiler.”
Shell Artun Runik yazılarının Alman kökenli değil Türk kökenli veya Asya
kökenli olduğunu söylüyor.21
Avrupa’nın yazısı, dini ve dili kendine ait değildir hatta böyle bir kökene sahip
değildir.
Heredot, Birinci Kitap 57’de Pelas soyundan olan Attika halkı Helenleşirken
dillerini değiştirdiler diyor. Pelaslar Etrüsk’tür, Türk’tür! Yunanlılar, Batılılar kolay
kolay kabul edemez. 5–6000 yıl öncesine ilişkin bir Yunan yazıtı göstersinler
görelim!22
Batılılar uzun süreden beri Avrupa uygarlığını kuranların, Latin kültürünün
kökeninin Etrüskler olduğunu kabul etmiştir.23 Kendi kökenini arayan Avrupa 1780
yılında Etrüsk Yazıtlarını bulunca “Bizim kökenimiz bulundu” diye büyük sevinç
yaşadı, bayram etti. Etrüskçe’yi Batılılar hiçbir zaman okuyamadılar. Etrüsk
Yazıtlarında Yunan uygarlığını bulacağını uman Batı, Ön-Türkleri bulunca konuyu
“hasıraltı” etmeyi yeğledi.
Avrupalı ilim adamları Etrüsk Yazıtlarını hasıraltı ederken yazıtlardaki yazılar
için “bilinmeyen bir ırkın okunamayan yazısı” dediler.
Avrupa’nın tarihi çok gençtir. Yunanca bilindiği gibi sadece 2700 yıl öncesine
ait bir dildir. Fransa 1500 yılından beri tarih sahnesindedir. Tarihleri 501 yılında başlar.
Atilla 452 yılında ölmüştür. İngiltere’nin tarihi 1500 yıldır. Avrupa’nın en uzun
tarihlisi Almanlar 2100 yıl öncesine uzanır.7
Avrupalılar Avrupa’nın en eski medeniyetinin Yunan medeniyeti olduğunu
söylüyor. Etrüsklerin alfabeyi Yunanlılardan aldığına inanıyorlar. Kanıt olarak 754
tarihli Marsiliana Tahtası gösteriliyor. Hiçbir dayanak olmamasına rağmen Marsiliana
Tahtasındaki alfabeleri Etrüsklerin Yunanlılardan aldığını kabul ediyorlar. Ancak
tutarsızlık ciddi boyutlardadır. Ne Fenikelilerde ne Yunanlılarda tarihte hiçbir alfabe
çalışması olmamıştır. Etrüsklerde 7 ayrı alfabe var. Alfabe çalışması olan tek halk
Etrüsklülerdir.
Eldeki bilgiye rağmen Batılılar alfabeyi Etrüskler Yunanlılardan aldı demeyi
inatla sürdürüyor. Mirşan, Etrüsk alfabesindeki bugün hâlâ kullandığımız A, B, C, D, E
harflerini Marsiliana Tahtasında göstererek belgeliyor. Marsiliana Tahtası İtalya’da
bulunmuş Etrüsk Yazıtlarıdır.
Avrupalılar İtalya’ya ilk medeniyeti Yunanlıların getirdiğini kabul ediyor. Ön
yargıyla tarih 764’te Etrüsk’le başlar diyorlar. 24 Çünkü Avrupalılara göre Etrüskler
alfabeyi Yunanlılardan aldı. Oysa atlanan kesin bir gerçek daha var. Dünyada alfabe
üzerinde çalışmış tek halk, Orta Asya Türk alfabesi üzerinde çalışmış Türk ve Etrüsk
halkıdır.
Alfabe üzerinde hiçbir çalışması olmayan Yunanlılardan Etrüskler nasıl
alfabeyi kopya etmiş olabilir? İmkânsız!
Yazıtlarda açık seçik görülüyor. Etrüsk alfabesindeki harflerin karşısına
Yunanlılar Etrüsk harfine benzeyen kendi harflerini koymuş ancak alfabenin
prensiplerini değiştirmemişler. Avrupa’nın böylesine mantık dışı bir kabulü çok uzun
yıllardır yapıyor olması oldukça düşündürücüdür.
Üstelik doğru dürüst hiçbir yazıt okumadan, çözmeden! Okuduk dedikleri salt
isim saymak. Okudukları manalı tek kelime yok.
Roma’nın kökeninde Etrüskler var. Etrüsklerin kökeninde bulgulara göre ÖnTürkler
var. Roma'nın küllerinden kurulduğu medeniyet olan Etrüskler Türk'tür. Etrüsk
yazıtlarını, yazısını dünyada ilk defa 1970 senesinde Kazım Mirşan okudu.
Romalılardan önce İtalya Yarımadası'nda yaşayan Etrüsklerin konuştuğu dil
olan Etrüskçe Ön Türkçe kökenlidir.25 Etrüskçe Türkçe’dir.
220 yıldır okunamayan Etrüsk yazısını çözen Kazım Mirşan, üşenmez,
Etrüsklerin anavatanına Etrurika’ya (Floransa, Orta İtalya) gider. Prof. Comporeale ile
görüşür, konuşur, fikir ve bulgularını aktarır, tartışır ancak pek olumlu cevap alamaz.
Comporeale’ye Orta Asya’da Türklerde 5 tane “T” harfi olduğunu bulgularıyla
gösterir. İtalyan inanmakta güçlük çeker, şaşırır. Etrüskolojinin en ünlü, büyük
profesörü Giovannangelo Camporeale, Etrüsk yazıtları konusunda Kazım Mirşan'ın
ulaştığı bulguları inceler. Kendi yöntemlerinin eksik olduğunu, Etrüsklerin Türk
kökenli olduklarını kabul eder.
İtalyanlar kendi tarihlerine ilişkin araştırmalarda Perugia’da bir taş bulurlar.
Etrüsklere ait bir taş derler. Artık Avrupa’nın tarihi belli oldu diye düşünürler. Olay
1940-50’lerde geçer. İtalyanlar sevinçten uçaklardan halka bildiri atarlar.
“Geçmişimizin belgesini bulduk” sloganıyla ortalığı ayağa kaldırırlar.
İtalyanların bir başka yanlışı Etrüsklerin Yunanlıların bölgeye çıkışından sonra
750 yıllarında bölgede yaşadıklarını kabul etmeleridir.
Etrüsklerin kelimeleri var. Etrüsk yazıtları genelde dinî kavramlar içerir.
Etrüskçe sözlük neredeyse bütünüyle Türkçe sözlerle dolu, rahatça anlayabileceğimiz
sözler.
Etrüsklerin sembollerinden birçoğu ve Etrüsklerin Avusturya’da bıraktıkları
eserler Kazakistan’da görülen sembollerin aynısıdır.26
Cambridge'ten C. Renfrew, Stanford (California) Üniversitesi'nden Cavalli ve
Sforza, Floransa Etrüskoloji Ensititüsü'nden Camporeale ve öteki üniversite
profesörlerinin tekrar tekrar yaptıkları DNA testi ile Etrüsklerin %97 Türk oldukları
2007’de ortaya çıkmıştı. Bazı Batılı ilim adamları Etrüsklerin Türk olduklarını kabul
ediyor. 27 Ancak bulguyu genel Avrupa fikir sistemine kabul ettirebilmiş değiller.
“Etrüskler” adlı eserin yazarı Taylor, “Delanguage Rusk” eserinin yazarı Bahon Carra
ve Vuks, fikri savunan Avrupalılardan birkaçıdır.28
Kazım Mirşan’a göre Bizans'ın ilk kurulduğu dönemlerde Ön Türkçe
konuşulmaktaydı. Kanıtı, Trabzon'daki Rum Kilisesi'nde sadece Ön Türkçe okunabilen
yazılardır. Kazım Mirşan, daha sonraları başka kültürlerden etkilenerek Bizansın Ön
Türk dilini kullanmamaya başladığını ileri sürer.
Tarihin başlangıcında biri Etrüskler diğeri Pelasklar iki Türk devleti vardır.
Pelask ulusu Yunanistan’a Yunanlılardan bin yıl önce gelip yaşamıştır. Yunanistan’da
Yunanlılardan önce bir Türk devleti kurulmuştur. Araştırmacı Adile Ayda Latin
alfabesinin Pelesklerden geldiğini savunuyor.
1997 yılı mart veya nisan ayında Cumhuriyet Gazetesi’nde Ahmet Taner
Kışlalı’nın bir yazısı çıktı: “Tarih Yeniden Mi Yazılmalı?” tezi bulgulara dayandırılır:
Fransa’daki bazı ilim adamlarının bulguları, kütüphanelerdeki bulgular
Türklerin yaklaşık 2200 yıl önce İstanbul’a geldiklerini kanıtlıyor. Hatta “Astanbolik”
adını vermişler. Astan, Ön Türkçe’de “gök”, Zazaca’da “gökyüzü” anlamına geliyor.
“Bolik” “kent” anlamındadır.
Mesela Hun devlet geleneğinde ordu karargâhlarının olduğu yere özellikle
Uygurlarda “Ordubolik” deniyordu. Ayrıca Ordubolik “başkent” anlamına geliyordu.29
Greklerden önce Yunanistan’a ilk adını veren Ön Türklerdir. Yunanistan
köken olarak Ön Türklere dayanır. Yunanistan’daki Yunanlıların bir kısmı doğrudan
doğruya Ulukent’e Kızılcalık Vadisinden kalkıp Yunanistan’a gelen Ön Türklerdir.
Yunanistan’a gelen Ön Türklerin adı “Ökrik”tir. “Gök” kelimesi ökrikten gelir.
Yunanistan'ın Ön Türkçe adı İç-Üy-Ök’tur. Yunanistan’ın adı “İçiök”dür. İçiök krallık
anlamındadır. Ökerik ilk adlarıdır. Ökerik sıkışarak Grek hâline gelmiştir. Yunanlıların
bir bölümü Grek adı altında üst Asya’dan gelmişlerdir. Yunan kitabelerinde
Anadolu'dan gelen ve demiri çok iyi işleyen bir topluluk olduğu yazılmaktadır.
Toplumun mevsimlik geldiği bilinmektedir. Gelen toplum Ön Türkler olabilir.
Avrupa dillerinde çok sayıda Türkçe söz var. Bunların başında İngilizce
geliyor. İskandinavya ve Avrupa’da 5000'den fazla Ön Türkçe yazıt bulunmaktadır.
İlk alfabe Latin alfabesi değildir. Ön Türk kimliğinin 8500 yıl öncesi kurduğu
ilk uygarlık On Uyul dönemi yazıtlarındaki (5000 yıl öncesi) harflerin bir kısmı mesela
C ve D Latin alfabesindeki harflerin aynıdır. Ön Türklerde başlayan kelimeler hem
Latin alfabesinin hem diğer bütün dillerin temelini oluşturmaktadır.
Halûk Tarcan şöyle diyor: “Atoybil” devleti konfederasyonunun sona
ermesiyle milattan önce 879 yılında “Türkbil” (Göktürk) devleti ortaya çıktı. Türükbil
devletinde Türkçe konuşulur. Bolbollar devlette tarih yazanlara verilen addır. Bugün
kelime balbal olarak geçer.30
Latin alfabesinin temelinde Ön Türkçe vardır. Latin, Yunan, Fenike ve Kril
alfabeleri Ön-Türkçe’den oluşmuştur. Avrupa dillerinin kökeni Ön Türkçe’dir. Bütün
dünya alfabelerinin kökeni Türk alfabesidir.31
Bugün İslamiyet’i kabul etmeyen ve hâlâ yaşayan Çuvas, Karainler, Karaylar,
Gagavuz, Yakut Türkleri var. Macaristan’ı kuran 13 kabileden 9’u Türk boyudur.
Kuman ve Peçenek boyudur, 4’ü Pinegol boyudur. Devlete hâkim olan Pinegoller
olduğu için devletin resmi dili Macarca olmuştur. 1000 yılında Kral Istvan’ın
Hıristiyanlığı kabul etmesiyle Macaristan’da kullanılan Türk soylu yazı, Türk dini
yasaklanmıştır. Yasaklanan törelerle birlikte bozulma ve Macarlaşma oluşmuştur.32
Macarlar, Bulgarlar ve Finler Türk’tü, 300000 nüfuslu Gagavuzlar hariç
İslamiyet’e girmedikleri için Türklüklerini kaybettiler.33
Kazım Mirşan Orhun Abideleri, Türükbil ve At-Oybil dilini okuyarak
Batılıların uydurma Ön Türk tarihini tartışmaya açmıştır.34
İsveçlilerin Orhun yazısının kökenini önce Asya’da Türklerde sonra İtalyan
Alplerinde, Kamunlar vadisinde aramaları Orhun anıtlarının yazısının bugüne kadar
Rün yazısı olduğu iddiasını yok etmiştir. Kazım Mirşan’ın Gotland yazıtlarını Ön
Türkçe okumasıyla ortaya çıkmış olan gerçeği kabul etmek gerekir.
Evrensel uygarlıkların kökeninde ön ata kültürümüz olduğu yazılarla görsel bir
şekilde ortaya çıkmıştır. Batı uygarlığının kökeninde Yahudi-Hıristiyan kültürü değil
yalnız Ön Türk kültürü vardır. Batılı, kültür ve tarih araştırmaları için Lâtince,
Sanskritçe, Grekçe yerine Ön-Türkçe öğrenmek zorundadır.
Gerçeklerin belgeleri Kazım Mirşan’ın ve Haluk Tarrcan’nın yazdığı
kitaplarda ve makalelerde vardır.
Türkler Doğu Anadolu’da Mısırlılardan önceki dönemde bulundu. Mısır yazısı
Doğu Anadolu’dan Mısır’a gitti.35
Gelişmiş bir uygarlık veya birbirlerinden etkilenmeyi başarabilen, birbirleri ile
iletişim içinde olan birkaç uygarlık var. Ortak semboller ve mimari özellikler
görülüyor. Ortaya konan tezlere göre Mısır piramitlerinde Türk tamgalarına
dayanılarak yazılmış hiyeroglifler var. Türk tamgalarından yola çıkılarak okunamayan
bazı Mısır hiyeroglifleri çözüldü. Mısır piramitlerinin inşasında Türklerin payı olabilir.
Erzurum’un Cunni Mağarasında bulunan ve Kazım Mirşan’ın okuduğu yazıtlara göre
Mısır çivi yazısı dahi tam 7000 yıl önce Anadolu’dan gitmiştir. Mısır yazıtları
Türkçe''dir.
Doğu’da Erzurum’daki Cunni Mağarasında bazı yazıtlar var. Günümüzden
5000 yıl öncesine aitler. Yazıtlardaki 18 harf Mısır hiyerogliflerinde aynen bulunuyor.
Bugüne dek hiçbir araştırmacı ilim adamı Mısır’a yazının nereden geldiğini bulamadı,
bilmiyor. Hiçbir yerde Mısır yazısının kökenini bulamadılar. Erzurum Cunni
Mağarasında bulunan hiyeroglifler, 18 harf, Mısır yazısının Anadolu’dan gittiğini
gösteriyor.36 Mısır’a yazı büyük bir ihtimalle Anadolu’dan gitmiştir.
Bugün Mısır yazıtlarının kökenini gösterecek hiç bir belge yok, tek kanıt
Anadolu’dan Erzurum Cunni mağarasından çıkıyor. Anadolu’dan Mısır’a yazı 5000
yılında gitti. 2000 yıl daha geri giderek Anadolu’daki Etrüsk yerleşimi başlangıcını
düşünürsek toplam 7000 yıllık bir süreç ortaya çıkar. Atatürk belirli bulgulara
dayanarak “Anadolu 7000 yıllık Türk beşiğidir” demiştir.37
Bugün Çin sınırları içerisinde 300 metre boyunda piramitler bulunmaktadır.
Piramitlerin Mısır'dan çok önce inşa edildiği belirlenmiştir. Kazım Mirşan MısırSina'da
piramitlerdeki yazıtlarda Ön Türkçe kartuşlar bulmuştur. Mısır'ın dip
kültüründe Türkler vardır.38
Tarımla uğraşan bir devletin yazısının olmaması düşünülemez. Dolayısıyla M.Ö.
10 bin yıllarında Orta Asya’da yaşamış güçlü, çok gelişmiş bir medeniyet vardır.
Medeniyetin varlığı kanıtlarıyla tespit edilmişti ancak ismi konulmamıştı. Orta Asya’daki
medeniyet sadece bir noktadan yayılarak bütün dünyayı dolaştı, kendi kültürünü dünyaya
yaydı. 10 binli tarihlerde dünyada gelişmiş ve büyük bir medeniyetin varlığını kanıtlayan
delillerden birisi, Japon Denizinde bulunan ve yaşı karbon testiyle M.Ö. 10 bin yılı olarak
hesaplanan taş bir tapınaktır. Bugün bile sular altında bütün ihtişamıyla ayakta duruyor.
Tapınakta Mısır piramitlerinde kullanılan bazı semboller var. Aynı semboller, Latin
Amerika’da yaşamış Mayalar tarafından yapılan piramitlerde bulunuyor. Aynı sembolleri
Hindistan’daki Luksor Tapınaklarında görmek mümkün. Hemen hepsinin yapım
tarihlerinin birbirlerine çok yakın olması, M.Ö. 10 bin yılının önemini arttırıyor. Pasifik
Okyanusunda yer alan Paskalya Adalarında inşa edilen tanrı heykellerinin yaşı M.Ö. 10
bin yılını gösteriyor. M.Ö. 10 bin tarihlerinde yaşamış bir medeniyetin varlığı apaçık
ortadadır. Yapılar ya aynı medeniyetin farklı coğrafyalarda ortaya koyduğu yapılar veya
farklı coğrafyalardaki medeniyetler adı geçen isimsiz uygarlıktan etkilenmişlerdir. Her
iki şekilde ad verilemeyen uygarlığın dünyayı dolaşmış bir uygarlık olması muhtemeldir.
M.Ö. 10 bin tarihlerinde dünyayı dolaşmanın en kolay yolu deniz ulaşımı olabilir. Yani
isimsiz medeniyet denizci bir toplum olmalı. M.Ö. 10 bin yılında Orta Asya denizlerle
çevrili idi.
Belirtilen yapıların yerküre üzerindeki dağılımı ve inşa ediliş yönleri ilginçtir.
İsimsiz yapılar, şimdiki ilim adamlarını bile uğraştıran çeşitli hesaplamalarla yıldız ve
yıldız kümelerinin hareketlerine ve şekillerine göre inşa edilmişlerdir. Anılan antik
medeniyet, tarımı, denizciliği, mimariyi biliyor, astronomi ve matematiği çok iyi bir
şekilde kullanabiliyordu. Hayvanların erkek ve dişilerinin büyük bir kısmı ile inançlı
insanları içine alabilecek büyüklükte bir geminin Nuh Tufanı dönemde inşa edilmesi
büyük bir medeniyetin varlığını kanıtlar. Nuh’un gemisinin inşası için mimari bilginin
yanında matematik ve fizik bilgisi gerekir.39
Türkler''in en eski izleri, Yedisu bölgesinden önce Afganistan''da bulunuyor.
İngiliz ilim adamları Türk kültürünün izlerinin bütün Avrupa''da İskandinavya''da
İtalya''da Macaristan''da bulunduğunu taştan yapılmış aletlere dayanarak kabul ediyor.
Karakamar mağarasını örnek gösteriyorlar. 40 bin yıl öncesine kadar götürüyorlar.40
Türk kültürünün asıl mekânı Tamgalı Say’dadır. Tamgalı Say’ya
Afganistan’dan gelmiş olabilirler. Karakamar mağarasındakiler Tamgalı Say''daki
kadar eski değildir.
Tarihin en eski yazısı Kazakistan’n Yedisu bölgesindeki Tamgalı Say’daki
resimlerdir. İlk yazı resim şeklinde başladı. Erken Türkler’'in yazıtları resim
şeklindedir. Resimlerdeki hayvanların davranış şekillerine göre yazı okunuyor.
Resimler arasında ilk Türk harfleri var. Taşlara çizilen resimlerin tarihini belirleme
imkânı yok. Musabayev 10 bin yıl olarak tahmin ediyor. Ama en az 35 bin yıl öncesine
ait olmalı.
Medeniyetimiz Tamgalı Say''da başlamış. Bir Rus hanım araştırmacı
Maksimova 1954''te gitmiş kaya resimlerini görmüş, incelemiş, fotoğraflarını çekmiş
ve kitap olarak bastırmış. Daha üingiz''in ismini taşıyan çok eski yazıtlar var,
okunmamış çok yazıt var.
Portekiz''de ve Fransa''da da hepsi Türkçe belirtilen tür yazıtlar var. Karbon
testi yapılmış. 28 bin yıllık oldukları tespit edilmiş. Tamgalı Say''daki resimlerle yani
''ilk yazılar''la benzerlikleri var ama dil bilimi açısından Tamgalı Say''dakilerin daha
eski olduğu anlaşılıyor. Kazakistandaki kültürün Fransa''ya kadar ulaşması için birkaç
bin yıl gerektiğinden 35 bin yıl öncesine ait olmalı.
Başkurdistan''da Şölgentaş Mağarası''nda 16 bin yıllık Türk damgaları var.
Tarih, karbon testi ile belirlendi ve kesindir. 41
1969'da dönemin Kazakistan SSC'nin Almaata şehrinin yakınlarında Isık Göl’e
yakın Esik Çayı kıyısında Kazak arkeologları tarafından yapılan bir kurgan kazısında
M.Ö. IV. yüzyıldan kaldığı tahmin edilen mezarda altın elbiseli adam heykeli bulundu.
Altın elbiseli adamla birlikte bulunan taştaki yazı Türkçe''dir. Elbisenin yanında yer
alan gümüş tabaklarda Göktürk alfabesiyle ‘Han'ın oğlu 23'ünde öldü. Esik halkının
başı sağ olsun’ cümlesi yazılıdır. Yazı, Göktürk alfabesinin M.Ö. IV. yüzyılda
kullanıldığının en önemli kanıtıdır.
Başkurdistan''da Ak İdil''in kenarında Kızılyar köyünde Açıkkala mevkiindeki
açıkta Rusların karbon testine göre 27 bin yıllık resimler var.42
Kazım Mirşan Orhon-Selene Yazıtları üzerinde incelemelerde bulundu.
Kâğıdı Türkler buldu. Yazıyı Türkler buldu. Yazı, M.Ö. 16.000 yılında Türkler
tarafından icat edildi. Yazıyı Türklerin bulduğunun en belirgin örnekleri şunlardır:
1- Tamgalı Say, Maksimova 1954''te buldu. Tamgalı Say’daki resimler 35 bin yıl
öncesine dayanıyor.
2- Talas-Açıktaş yazıtları, asgari 7 bin yıllıktır.
3- Essik kurganı ve Altın Elbiseli Adam, 3 tane daha bulundu.43
Şölgentaş Mağarasında Türkçe’nin 16.000 yıllık izleri var.44 Mirşan, Türkçe
yazının Şölengetaş Mağarasında yer alan kaynaklara dayanarak 16 bin yıl öncesine
dayandığını belirtiyor. Ruslar, Şölgentaş Mağarası''nı 16 bin yıl öncesine götürüyor.
Fransa''da aynı tipte bir mağara var: Lazkio Mağarası. Lazkio Mağarasının tarihi 17 bin
500 yıl olarak belirlenmiş. Fransa''daki mağara ile karşılaştırıldığında Şölgentaş''takinin
daha eski olduğu anlaşılıyor.
17 bin 500 yıl karbon testi ile ispatlanmış. İngilizler resimleri, 32 bin yıla
kadar götürüyor.
Eğer 32 bin yıllık ise ve kültür Tamgalı Say''dan gitmişse Tamgalı Say en az
35 bin yıla dayandırılabilir. Lazkio Mağarası için yapılan karbon testleri 35 bin yılı
gösteriyor.45
Kazım Mirşan ve Haluk Tarcan’ın tezlerine göre günümüzden 12500 yıl önce
Ön Türklerin kurduğu ilk devletin adı “Bir Oy Bil”dir. Bir Oy Bil devletinin sona
ermesiyle “Türükbil” devleti ortaya çıkmıştır, Türükbil devletinde Türkçe
konuşulurdu.46
Türklerin Avrupa’daki ayak izleri Romanya’daki Attila hazinesi yazıtları,
Proto-Bulgar yazıtları, Yunanistan’daki Attika yazıtları, Sırbistan’daki Vinça-Tartaria
yazıtları, İtalya ve Avusturya’daki Etrüsk yazıtları, Fransa’daki Glozel yazıtları, PraPortekiz
yazıtları, Başkurdistan yazıtları ve İskandinavya yazıtlarıdır. Bugünkü Avrupa
medeniyetini kuranlar yazı yazmasını bilen Türklerdir. Batı bilginlerinin en büyük
hatası Türklerin aşağılanmasına vesile teşkil edecek şekilde Kül Tigin anıtının M.S.
732’de ve Qanım Kağan yazıtının 734’de dikildiğini kabul etmiş olmalarıdır. Bizans
tarihçisi Menander, Kül Tigin’in ölüm tarihini M.S. 575 olarak veriyor. Türük
takvimine göre aynı tarih elde ediliyor. Çinli kaynaklardaki tarihler Çin saltanat
takvimine göre yazılmıştır.47
Türk tarihinin çok eskilere dayanması gerektiğini gösteren en büyük delil
Orhun Kitabeleri’dir. Çünkü Orhun Yazıtları'nda kullanılan dil ve noktalama işaretleri
dilin en gelişmiş hâli olduğu sonucuna götürmektedir. Böyle bir dilin oluşabilmesi için
en az 3000 yıl geriye gidilmesi gerekir. Kazakistan'da tezi destekleyen ve M.Ö.
600'lere tarihlenen bazı yazıtlar bulunmuştur.48
Bulguların belgelerine göre Költigin, Bilge Kağan ve Tonyukuk yazıtları
Türklerin ilk yazıtları değildir. Türk dili yazıtlara deyim, vecize, atasözü düzeyine
ulaşabiliyor. Alfabe tesadüfi bir alfabe değil. Orhun’a gelinceye dek mükemmelleşmiş
ve imlâ kuralları şekillenmeye başlamıştır.49
Orhun Yazıtları bugüne kadar doğru okunmadı. “Orhun Yazıtlarının içinde
Türkiye Türkçesi yok, ne Azeri ne Kazak ne Kırgız ne Tatar Türkçesine uyar. Ancak
bütün Türk lehçeleri bilinirse yazıtlardaki gerçek kavramlar kolayca çıkarılabilir.
Birçok yanlış okuma ve çözme var. Mesela Orhun Yazıtlarında geçen Ötüken Yis
ifadesi “Ötüken Ormanları” şeklinde çevrilmiş oysa Ötüken “geçerli” demektir. “Yis”
“geçerli kanun” anlamındadır. “Yis” orman demek değildir.50
Kürtçe, Ön Türkçe'den kelimeler barındırır ve Ön Türkçe kelimeleri Arapça ve
Farsça'ya taşımıştır.
Anadolu'da Ön Türkçe yazıtlar bulunmaktadır.
Türklerin Anadolu’daki geçmişi en azından 16 bin yıl, başka bir teoriye göre
en azından 10 bin yıl geriye gidiyor.
7
Türkler Anadolu'ya 1071'de değil M.Ö. 7000'li
yıllarda gelmişlerdir. Çevresi denizle çevrili Anadolu'yu sürekli besleyen Türk göçleri
Anadolu'ya sıkışmışlar ve Türk varlığını oluşturmuşlardır. Oğuzlar Anadolu'ya
geldiklerinde karşılarında aynı dili konuşan pek çok Türk grubu ile karşılaşmışlardır.51
Şamanlaştırmak için dinsiz Çinlilere pal (fal) yazısını Türkler öğretmiştir.
Çinliler, Türlçe diğer, dayı, teyze, tayfun kelimelerini kullanıyorlar.52
Çin’de yazı C. Hopkins’e göre M.Ö. 3000’lerde T. De Lacouperie göre M.Ö.
2300’de bulunmuştur. Son tespitlere göre M.Ö.1700’lerdedir. E. Ekrem, Hacettepe
Üniversitesinde hazırladığı doktora tezinde “Türk kavimlerinin M.Ö. 2600-M.S. 318
tarihleri arasında Çin’de bulunduklarını” yazar. Belirtilen bilgiler Çin alfabesinde
neden 41 adet Proto Türkçe tamga bulunduğunu açıklamaktadır.53
Türk tezleri şimdiye kadar niçin insanlara duyurulmadı, gerekli kurumlara
bildirilmedi? Mirşan'ın tezleri genel olarak ilim dünyasında kabul edilmemektedir.
Uzun yıllar Fransa’da yaşayan Tarcan, Mirşan’a dayanarak elde ettiği verileri
Fransa’daki ilgili kurum ve kuruluşlara gönderdi, seminerler ve toplantılar düzenledi.
Yoğun bir ilgiyle karşılaştı. Oysa Türkiye’de aynı tezlere gülünüp geçildi hatta
saçmalık dendi. İlmî özellik taşıyan tezler büyük bir ilgisizlik ve aşağılama ile
karşılaştı. Mevcut tarih bilgilerini temelden sarsan tatlı bir şok iddialar sahiplenilmedi.
Büyük bir şartlanmışlık, önyargı, cahillik tavrı sergilendi. Bazılarınca tezler
“incelenmeye değmez” sayıldı. Çalınmadık kapı bırakılmadı. Mirşan’ın araştırma ve
bulgularını en azından ciddiye alarak araştırmak gerekiyor ancak bugüne dek başta
üniversiteler olmak üzere ilgili kurumlar olayı geçiştirmeyi yeğlemişlerdir. Gidilen her
yerde Genel Kurmay Başkanlığı, Türk Dil Kurumu gibi devletin temel kurumlarında
bile tezle alay edildi, dalga geçildi. Saçmalıktır denip gülündü ve inceleme girişiminde
bile bulunulmadı. Yarım yamalak öğrendikleri, küçümsedikleri, utandıkları Anadolu
Türkçesi’nin dışındaki öbür Türk dillerini, yazılarını bilmedikleri, asıl kaynakları,
belgeleri okuyamadıkları; yalancı Batı kaynaklarına tutsak kaldıkları için söylenenlere
sürekli karşı çıkıyorlar. İlmî bilgiyi üretmek yerine Batı''dan aynen kopyalamayı tercih
ediyorlar. İnanacaklar engellenmeye çalışılıyor. Hâl, kör karşıtlık; ilim, Türklük ve
insanlık adına üzücü, şaşkınlık vericidir.
Mirşan’ın tezi doğruysa ne değişir? Çok şey değişir. Derin, çok ilginç tezler
kesin olarak ispatlanırsa büyük yankılar uyandırır. Bilinen 6 bin yıllık siyasi ve kültürel
tarihimizin çok daha eskiye, M.Ö. 10 bin yılına uzandığını bilmek, milletimize güven
sağlar. Günümüze dek süregelen tarih ilmi, baştan aşağı yenilenir. Özellikle Avrupa
aynaya bakınca farklı şeyler görmeye başlar. Batı kaynaklı emperyalist tarih
senaryoları ortadan kalkar. Dünya uygarlığının temelinde Yunanlılar, Yunan uygarlığı
değil Türk uygarlığı yatıyor denebilir. Uygarlığın temelinde Türkler olduğu anlaşılır.
Latin Alfabesinin ve bugünkü Avrupa uygarlığının temelinde kökeninde
Latinler değil Türkler olduğu, Avrupa uygarlığını Türklerin kurduğu gerçeği ortaya
çıkar.54 Yunanlıların Klasik Çağ uygarlığını temsil etme ayrıcalığı sona erer. Türk
toplumu için Batı nezdinde çok daha prestijli bir konum ortaya çıkar. Büyük evrensel
değer Türk propagandasının sürekli kaynağı olabilir. Araştırmanın dünyaya kabul
ettirilmesiyle birlikte Ermeni, Yunan ve Kürt sorunları ortadan kalkar.55 Latin yani
Etrüsk, Türk alfabesiyle yazdığını bilmeden “Uygarlığa hiçbir katkısı olmamış olan (!)
bu Türkleri Anadolu'dan kovmalı” fikrini savunan Britanya Başbakanı Loyd Corc
gibilerin sesi kesilir.56
Mirşan ve Tarcan gibi iki ilim adamının ortaya koyduğu çalışmalar
araştırmaya, incelemeye değer kaynaklardır. Eğer tezlerin doğruluğu delillerle
ispatlanırsa Batı temelli dünya tarihi baştan aşağı yenilenecektir.
KAYNAKLAR
http://www.ataturkyuksekkurum.gov.tr/sayfa/upresimler/kazim_mirsan.pdf
“Reha Oğuz Türkkan’ı Jurnal Eden Kişi Ben Değilim”, Orkun dergisi, Sayı: 42
http://www.bilgicik.com/yazi/prof-dr-kazim-mirsan-hayati-ve-savlari/
haluktarcan@haluktarcan.com
http://www.frmtr.com/tarih/2792578-turk-tarihi-uzerine-kazim-mirsan-ve-savi.html
Yeniçağ Gazetesi, http://www.bilgicik.com/yazi/tarihi-turk-ile-baslatan-turk/
Kemal Abdullahoğlu, Önce Vatan Gzt.., 19/10/2006, http://turukbil.blogspot.com/2010/02/
avrupa- turkler-ve-sok-arastirmalar1.html
Kemal Abdullahoğlu, Önce Vatan Gzt., 1/11/2006, http://turukbil.blogspot.com/2010/02/turktarihi-ve-sok-arastirmalar-2.html
http://turukbil.blogspot.com/2010/02/turk-tarihinde-sok-arastirmalar-3.html
http://turukbil.blogspot.com/2010/02/avrupa-turk-tarihi-ve-sok-aciklamalar-5.html
http://turukbil.blogspot.com/2010/02/avrupa-turk-tarihi-ve-sok-aciklamalar-6.html
http://turukbil.blogspot.com/2010/02/avrupa-turkiye-ve-sok-aciklamalar-7.html
Kemal Abdullahoğlu, Önce Vatan Gzt., 18/11/2006, http://turukbil.blogspot.com/2010/02/
avrupa-turkiye-ve-sok-aciklamalar-8-ve.html
http://tr.wikipedia.org/w/index.php?title=Kazım_Mirşan&oldid=12824786
Rahmetullah Kadıoğlu, 3.7.2013 tarihinde yapılan kişisel görüşme
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/6031535.asp?yazarid=42
Andre Parrot, Sumer, Gallimaud, Paris, 1960
http://www.bilinmeyenturktarihi.com/tag/kazim-mirsan-tespitleri
http://www.bilinmeyenturktarihi.com/tag/kazim-mirsan-tespitleri/page/2
http://www.bilinmeyenturktarihi.com/tag/kazim-mirsan-tespitleri/page/3
http://www.biroybil.com/showthread.php?2943-A-Bulut-un-Kazım-Mirşan-5
http://www.biroybil.com/showthread.php?2944-A-Bulut-un-Kazım-Mirşan-6
http://www.biroybil.com/showthread.php?2945-A-Bulut-un-Kazım-Mirşan-7
Avrupa Dillerinin Kökeni Ön Türkçe’dir / H.YAZICI
261
http://tr.wikipedia.org/wiki/Alt%C4%B1n_elbiseli_adam
http://www.turania.org/turan-elleri/8938-arslan-bulut8217un-kazim-mirsan-ile-orta-asyagezisinden-kesintiler.html