derler. Bu yazı aldatılıp yanlış yöne yönelmiş/yönlendirilmiş garip/saf/biçare insanların hakkını bir gün Allah Teâlâ soracaktır, beyanı üzere hazırlanmıştır.
Şemseddin Muhammed Tebrizî kaddesellâhü sırrahu’l azîz efendimiz buyurdu ki
“Bu şeyhlerin birçoğu Muhammed (sallallâhü aleyhi ve sellem) dininin yol kesicileridir.
Bütün fareler gibi bu dinin evini yıkmaya çalışırlar.
“Gerçek bir âşığın eski pabuçlarının tozunu, bu zamane şeyhlerinin ve âşıklarının başına değişmem.
Gölge oyuncuları gibi perde arkasında hayaller gösterenler, o sahtecilerden daha iyidir.
Çünkü onların hepsi hokkabazlık yaptıklarını söylerler; oyunlarının bir yalan olduğunu gizlemezler.
Bu işi ekmeklerini kazanmak için yaptıklarını açıkça söylerler.
Hz. Mevlânâ Celâleddin Rumî kaddesellâhü sırrahu’l azîz Efendimiz ise bu konuda buyurdu ki;
“Etrafta insan suratlı birçok İblis var. O hâlde her ele el vermek ve bağlanmak doğru değildir.”
(Mesnevî, I, b. 316)
“Kendine gel, ceylan, aslandan nasıl kaçarsa böyle kişilerden öyle kaç!
Ey bilgili yiğit, sakın onun yanına gitme!”
(Mesnevî, III, b. 2569)
“Her yanda bir gulyabani, seni çağırır, ‘Kardeş, gel, yol istiyorsan işte buracıkta’ diye davet ederler.
‘Sana yol göstereyim, senin mülayim yoldaşın olayım. Bu ince yolda ben sana kılavuzum’ der.
Fakat o ne kılavuzdur, ne de yol bilir.
Ey Yusuf, o kurt huylunun yanına az git!”
(Mesnevî, III, b. 216-8)
Gavs-ül âzam İhramcızâde İsmail Hakkı Toprak Sivasî Kaddesellâhü Sırrahu’l Azîz Efendim de buyurdu ki;
“Gardaşlarım!
Bakıyoruz, bazı kimseler kendiliğinden şeyhlik ediyorlar. Tevbekâr olmadan ölen, fahişe kadınlar ellerinde bıçaklar ile kendilerini doğrayacaklar. Kendiliğinden şeyhlik edenlerin hali, mahşer yerinde onlardan beter olacak. “
Her mürşide dil verme kim yolunu sarpa uğradır
Mürşidi kâmil olanın gayet yolu asan imiş
Mürşidi kâmil olanın gayet yolu asan imiş
Niyazi Mısrî kuddise sırruhu’l-azîz
Kutbü’l-aktâb Hâce Ahmed Yesevî ve Tabakât Meşâyıhı (tabakâtu’s-sûfiyye adlı eserdeki ilk dönem sûfîleri) kaddesellâhü sırrahumul azîzân şöyle demişlerdir.
“Âhir zamanda bizden sonra öyle şeyhler zuhur edecek ki; şeytan aleyhi’l-lâne onlardan ders alacak ve onlar şeytanın işini yapacaklar.
Halka dost olup halk ne isterse onu yapacaklar.
Müridlerine yol gösterip onları maksada ulaştıramayacaklar. Dış görünüşlerini süsleyip müridden çok hırs sahibi olacaklar ve içleri (bâtınları) harâb olacak.
Küfür ile îmânı farklı görmeyecekler, âlimleri sevmeyecek ve onlara iltifât etmeyecekler.
Ehl-i sünnet ve cemâati düşman görüp ehl-i bid’at ve dalâleti sevecekler.
Kötülüklerini öne çıkarıp hak teâlâ’dan iyilik umacak ve şeyhlik iddiâsında bulunacaklar.
Ama şeyhlik işini de kötü yapıp müridlerin kapısında (veya istekleri doğrultusunda) yürüyecekler.
Bu haldeki kişi, müride şeyhlik yapmamalı ve ondan bir şey almamalıdır. (ama) mürid bir şey vermezse, o zorla alacak.
Eğer o aldığı nesneyi lâyık olan kişiye ve yoksula vermeyip kendine ve âilesine sarf ederse, it ölüsü yemiş gibi olur.
Doğrusu da budur.
İhramcızâde İsmail Hakkı
s. 325. Yine benzer bir eleştirisinde döneminin şeyhlerini din vurguncuları diye niteler. Bkz. Makâlât, s. 206.