15 Haziran 2018

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:

hikmet ehli zatlar buyuruyor ki ile ilgili görsel sonucu
Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:


Hazret-i Ebu Bekir hangi vasfıyla Peygamberlerden sonra bütün insanların en üstünü oldu? 

Bir gün Peygamber efendimiz, (Ya Cebrail Ömer’in faziletlerinden anlat) buyurdu. O da dedi ki:

(Nuh aleyhisselamın peygamberlik süresi kadar yani 950 yıl Ömer’in faziletlerinden bahsetsem bitiremem; fakat onun bütün iyilikleri, Ebu Bekrin bir iyiliği etmez.) 

Bir kimsenin yaptığı iyiliğin sevabı öğretene iki misliyle, ona öğretene de, onun iki misliyle verilir. Sevabların katlanması, geometrik dizi gibi artar. Nihayet bütün ümmetin, bütün iyiliklerinin sevabları en sonunda Ebu Bekr-i Sıddık radıyallahü anh’ta toplanır. Ondan da katlayarak Muhammed aleyhisselama gider. Hazret-i Ebu Bekr’i bu üstün dereceye getiren üç vasfı şunlardır:

1- Allah yolunda malının hepsini verdi. Kendi çok zengindi, sonunda üstünde sadece gömlek kaldı, hepsini verdi. Peygamber efendimiz (Hiç kimsenin malı, Ebu Bekrin ki gibi faydalı olmadı) buyurdu. 

2- Canını feda etti. Bir gün müşrikler Peygamber efendimize saldırdılar. O da kurtarmak için araya girdi. Öyle bir dövdüler ki, kemikleri kırıldı, öldü diye bıraktılar. Sonra da cesedini bir çuvala koyup evine götürdüler. Üç gün kendine gelmedi. Üçüncü günün sonunda gözlerine açtı, annesi hemen yavrum diye koştu. Ağzına bir yudum su vermek istedi. O zaman, (Muhammed aleyhisselam nerede, onun durumu nasıl, ben onun iyilik haberini almadıkça ağzıma hiçbir şey sürmem) dedi. 

3- Trilyonda, katrilyonda bir, kalbinde küçücük bir (Acaba?) yoktu. Tam iman, tam tasdik! Mesela Mirac olayı… Müşrikler bu iş bitti diye sevinerek geldiklerinde, senin efendin bir anda Kudüs’e, oradan göklere gitmiş dediler. (O söylüyorsa doğrudur, inandım) diyerek müşrikleri şaşkına çevirdi ve Müslümanların imanlarında sebat etmelerine vesile oldu. Peygamberlerden sonra insanların en üstünü olmak şerefine kavuştu.

Neyi bekliyorsunuz?

Ölen bir Müslüman, dünyaya gelse ne yapacağını hiç düşündük mü? Mübarek bir zat, bir Müslümana ait kabrin önünde durup, talebelerine sorar:

— Bu kabirdeki kişi, tekrar dünyaya gelse sizce neyle uğraşır, ne yapar?



Talebenin birisi der ki:



— Elbette sürekli namaz kılar.



Diğer bir talebe de der ki:



— Devamlı oruç tutar. 



Bir diğeri de der ki:



— Cihat eder, emri maruf yapar. 



Her talebe faydalı bütün işleri sayar. O zat buyurur ki: 



— Bu mezarda yatan kişinin dünyaya tekrar gelip gelemeyeceği şüphelidir; ama sizin oraya gideceğiniz kesindir; yani siz de onun gibi öleceksiniz. O halde neden şimdi bu söylediklerinizi yapmıyorsunuz? Neyi bekliyorsunuz? Onun kaybettiği fırsatı, siz bir ganimet bilmelisiniz, yarına bırakmadan bu faydalı işlerle uğraşmalısınız.
Eziyet, işkence ve zulüm...
Bir gün müşrikler Kabe'de toplanıp, Peygamber efendimizin aleyhinde atıp tutuyorlardı. O sırada Resulullah efendimiz orayı teşrif etti.
Müşrikler, hemen Allahü teâlânın Habibinin üzerine saldırdılar. İçlerinde en bedbaht olanlardan Ukbe bin Mu'ayt, sevgili Peygamberimizin mübarek yakasına yapıştı.
Mübarek boynunu nefes alamayacak kadar sıktı. 
O anda oraya gelen hazret-i Ebu Bekir;
- Rabbim Allah'dır diyen bir kimseyi öldürecek misiniz? Size Rabb-il-aleminden ayet getirdi... diye bağırarak, Resulullah'ı korumak için aralarına daldı.
Müşrikler, Habibullahı barıkıp, hazret-i Ebu Bekir-i Sıddik'a saldırdılar. Mübarek başına yumruk ve tekme vuruyorlardı. Utbe bin Rebia denilen bedbaht, hazret-i Ebu Bekir'in mübarek yüzüne ayakkabılarıyla vurdu ve kan içinde bıraktı. Tanınmayacak hale getirdi.
Teymoğulları yetişip ayırmasalardı, öldürünceye kadar döveceklerdi. Kabilesinden olanlar, bitkin ve perişan bir hale gelen hazret-i Ebu Bekir'i, bir çarşafın içine koyarak evine götürdüler. Hemen geri dönüp Kabe'ye geldiler;

- Eğer Ebu Bekir ölecek olursa, yemin olsun ki, biz de Utbe'yi gebertiriz!" dediler. Sonra hazret-i Ebu Bekir'in yanına gittiler.
Ebu Bekir, uzun bir süre kendine gelemedi. Babası ve Beni Teymliler, ayılması için çok uğraştılar. Ancak akşama doğru kendine gelebildi. Gözlerini açar açmaz ezik bir sesle;
- Resulullah ne yapıyor? O, ne haldedir? O'na da dil uzatmışlar, hakaret etmişlerdi, diyebildi. Annesi Ümm-ül-Hayr'a;
- Sor bakalım, bir şey yer veya içer mi? dediler. Ebu Bekir-i Sıddik'in hiç takati yoktu. Bir şey yemek ve içmek de istemiyordu. Onun derdi başkaydı. Annesi sordu:
- Ne yersin, ne içersin?
- Resulullah ne haldedir, ne yapıyor, sen onu söyle bana?
- Vallahi arkadaşın hakkında hiç bir bilgim yok!
- Hattab'ın kızı Ümmü Cemil'e git, Resulullah'ı oradan sor!
Ümmü Cemil hazret-i Ömer'in kız kardeşi olup, Müslüman olmuştu. Annesi Ümm-ül-Hayr, kalkıp, Ümmü Cemil'in yanına gitti durumu anlattı. O çok üzüldü. Hazret-i Ebu Bekir'in yanına geldiler. Ümmü Cemil, Ebu Bekir-i Sıddik'ı böyle perişan görünce, kendisini tutamıyarak çığlık kopardı :
Sana bunu yapan bir kavim, muhakkak azgın ve taşkındır. Allahü teâlâdan dileğim, yaptıklarının karşılığını bulmalarıdır, dedi. Hazret-i Ebu Bekir sordu:
- Resulullah ne yapıyor, ne haldedir?
- Burada annen var, söylediğimi işitir
- Ondan sana bir zarar gelmez, sırrını yaymaz.
- Hayattadır, hali iyidir. Erkam'ın evindedir.
Hazret-i Ebu Bekir rahatlamamıştı;
- Vallahi, Resulullah'ı gidip görmedikçe, ne yemek yer, ne de bir şey içerim!
Herkes uyuyup, ortalık tenhalaşınca, hazret-i Ebu Bekir, annesine ve Ümmü Cemil'e dayanarak, yavaş yavaş Resulullah'ın yanına vardı. Ebu Bekir'in bu hali, Peygamber efendimizi çok üzdü. Hazret-i Ebu Bekir; Annesinin Müslüman olması için dua talep etti. Bu duanın bereketi ile Ümm-ül-Hayr da hidayete kavuşup, Müslüman oldu ve ilk Müslümanlar arasında olmak şerefine kavuştu.
Bir Ramazan'da Medineli bir müslüman Halife Hz. Ömer'i iftar yemeğine davet etti. Yemek sırasında yalnız Hz. Ömer'e bir kab içinde bir içecek 
sunuldu. Hz. Ömer sordu: "Bu nedir?" Ev sahibi cevab verdi: "Bal şerbetidir efendim, sizin için ayırmıştık da..." Hz. Ömer onu içmeyi reddederek şöyle dedi: "Benim yönetimini üstlendiğim halkın çoğu içmek için henüz kuyu suyunu bile bulamazken ben burada bal şerbeti içemem."

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...