13 Nisan 2018

REGAİB KANDİLİ



REGAİB KANDİLİ

[​IMG]

Kur’an-ı Kerim’de Receb ayı hakkında "...bunlardan dördü hurmetli aylardandır... “(Tevbe: 36)
Bu aylar da: Receb, zilkade, zilhicce ve muharrem aylarıdır. Receb ayının faziletine dair herhangi özel bir hadis rivayet edilmemiştir. Receb ayı haram (içinde savaş açılması yasak) aylardan biridir. Bu ayla ilgili olarak Peygamberimizin:
Ya Rabb'i, Receb ve Şaban aylarını hakkımızda muberak eyle ve bizi Ramadan'a erdir” (Bezzar, Musned, I, 259; Ebû Nuaym el İsfehâni, Hilye, Beyrut 1405, VI, 269 Zâyıf rivâyet) diye buyurduğu rivayet edilmiştir.
(Bu hadisi İbn Hacer El-Askalanî, Tebyin El-Aceb Bima vera fi Fazli Receb adlı eserinde anlatmaktadır: sf: 11, 12.
Orada hadisin Bezzar tarafından Musned'inde, El-Taberâni ve Beyhaki tarafından faziletli vakitler bölümlerinde ve Ebu Yusuf el-Kadî'nin Kitab El-Sıyamında, kaydettiklerini söylemektedir. İbn Hacer-El-Askalanide bu hadisin senedinin sağlam olmadığını söylemektedir. Heysemi, Keşi el-Ustaz An Zevaid'il Bezzar, Tahkik: Habib El-Rahman El-Atemi, c. 1, s. 457, H. No: 961)



Duası da sahih bir hadise dayanmamaktadır. Zira bu hadisin senedinde yer alan Zâide b. Ebi’r-Rukâd adlı kişinin İmam Buhari tarafından munkeru’l-hadîs [Munker hadis: Zayıf bir ravinin tek başına rivayet ettiği hadis. Munkeru’l-hadis: Bu tür hadisleri rivayet eden ravi] olduğu ve bu ravinin bir takım hadisçiler tarafından tanınmadığı belirtilmiştir. [Nûruddîn Ali b. Ebi Bekr el-Heysemî, Mecmeau’z-Zevâid ve Menbau’l-Fevâid, Dâru’l-Kutubi’l-İlmiyye, 10 cilt, Beyrut, 1988, c: 2, s: 165 (Bâb fi’l-Cumua ve fadlihâ)]

Yalnız Peygamberimizin her ay tuttuğu ve tutulmasını tavsiye ettiği Pazartesi ve Perşembe günü oruçları ile eyyâm-ı bîz denilen her ayın 13, 14 ve 15. günleri tutulan oruçlara Receb ayında da devam edilebilir. Bunları yukarıdaki uydurma hadislerle karıştırmamak gerekir. Burada özellikle vurgulanmak istenen husus, diğer aylarda yapılmayıp da sadece bu aya, Receb ayına- mahsus namaz, oruç gibi herhangi bir ibadet bulunmadığıdır.



Aclûnî’nin tabiri ile “bu hadislerin Kûtu’l-Kulûb, İhyâu Ulûmiddîn, Tefsîr-i Sa’lebî gibi (tasavvuf ağırlıklı) kitaplarda yer almasına aldanılmasın.” [İsmail b. Muhammed el-Aclûnî, Keşfu’l-Hafâ ve Muzîlu’l-İlbâs, 3. Baskı, Dâru’l-Kutubi’l-İlmiyye, 2 cilt, Beyrut, 1998, c: 2, s: 410]

Aclûnî de bu kaideye değindikten sonra şöyle diyor:
“Her ne kadar İhyâu Ulûmiddîn, Kûtu’l-Kulûb adlı kitapların yazarları (İmam Gazali ve Ebû Talib el-Mekkî) bu hadisleri zikretsede bu konuda ne sünnette ne de hadis imamlarının yanında herhangi bir(sahih hadis) bulunmaktadır. Çünkü sünnet (onların demesiyle değil) ancak Peygamberin sözü, fiili ve takriri ile sabit olur.” [Aclûnî, Keşfu’l-Hafâ, c: 2, s: 417]


Bu uydurma hadislerden bazıları şunlardır:

1. Receb Allah’ın, Şa’ban benim Ramadan ise ummetimin ayıdır.”

2. Receb’in ilk Cuma gecesinden gafil olmayasınız. Zira o gece, meleklerin “Regâib” ismini verdikleri gecedir.” [İbn Kayyim, el-Menâru’l-Munîf, s: 95, Terc: Muzaffer Can, s: 88-89]


Bunun dışında Receb ayının fazileti ile ilgili olarak Peygamberimizden bize hiç bir sağlam hadis gelmiş değildir. Başka bir deyimle, bu konuda var olduğu ileri sürülen hadislerin tümü asılsız ve yalandır.

"Receb ALLAH'ın ayıdır. Şaban benim ayımdır. Ramadan da tüm ummetin ayıdır. Denildi ki ; ey ALLAH'ın rasulu ! Receb ALLAHın ayıdır sözünün anlamı nedir? dedi ki ; o ay mağfirete mahsus bir aydır."
Sonra uzun bir hadis rivayet etti ve orucu teşvik etti . sonra dedi ki ; Recebin ilk gecesi gafil olmayınız. O meleklerin Reğaib diye adlandırdığı gecedir. Sonra şöyle dedi ; kim Receb'in ilk perşembesi oruç tutar , sonra akşam ile yatsı arasında (yani cuma gecesi) oniki rekat namaz kılar ve her rekatta bir kez Fatiha , kadr suresini üç kez , ihlası oniki kez okur sonra her iki rekat arasını bir selamla ayırır ve namazını bitirince bana yetmiş kez selavat getirir , sonra da ; ALLAHım ! Ummi olan Nebi Muhammed'e ve aline salatta bulun, der , sonra secde eder ve secdesinde Subbuhun Kuddusun Rabbu'l Melaiketi ve'r Ruh der ve başını kaldırır yetmiş kez de ; rabbim bağışla ve merhamet et, bildiğin günahlarımı affet. Çünkü sen yüce olansın der ve ikinci secde de birinci secdede söylediği gibi söylerse ve ALLAH'tan ihtiyacını dilerse o ihtiyacı görülür" " şeklinde rivayet edilen hadis ise munker bir hadistir.
Uydurmadır.

Ravileri bilinmez. Meşhur Reğaib namazı budur !
Hadis hafızlarının hepsi bu hadisin uydurma olduğunu söylemişlerdir. Bu konuda eserler yazdılar. El Hatib'in bu namaz hakkındaki sözünün yanlış olduğunu söylediler.
Onun çağdaşlarından , ona ilk cevap veren İbn Abdusselam'dır. Bu namazın uydurma olduğu el Hatib gibi insanlara gizli kalmaz. Onun bu sözü neden söylediğini ALLAH bilir. Hafızların bu uydurma namaz hakkında uzunca konuşmalarının sebebi el Hatib'in sözüdür. Bu uydurma hadis el Hatib'in onunla onunla uğraşamayacağı kadar önemsizdir.
Bu hadisin uydurma olduğunu , hadis ilminden en küçük ilmi olan dahi anlar.
El Feyruzbadi , el Muhtasar'da ; "O hadisin uydurma olduğu ittifakla kabul edilmiştir" der. Hakeza el Makdisi de aynı şeyi söyler ve bu konuda konuşulması gereken yeterince uzun söz söylenmiştir. Bu hadisi , Rezin İbn Muaviye el Abderi'nin nereden derlediği belli olmayan uydurma haberleri , İslam diyarlarına karıştırarak yazdığı kitaba , bu hadisi koyması müslümanlara yaptığı (açık) hıyanettir.
(İmam Şevkani ; El-Fevaid El-Mecmua Fi'l-Ehadis El-Mevdua -MEVZU HADİSLER, sayfa 250-251 , Medarik yayınları)


Aynı zamanda receb ayının fazileti hakkında; "Kim bu ayda şu kadar namaz kılarsa onun için şu kadar ecir vardır. Kim de şu kadar istiğfarda bulunursa ALLAH katında onun için şu kadar ecir vardır" gibisinden rivayet edilen diğer hadislere gelince bunların hepsi olduğundan fazla abartma hadislerdir. Hepsi de yalan ve uydurma hadislerdir. Bu hadislerin mevzu olduğunun alametleri olduğundan fazla mubalağaların yapılmasındadır.


Alimler şöyle der: "Küçük bir işe karşılık büyük sevaplar vadedildi mi, ya da küçük bir günaha karşılık büyük azap verileceği tehdidi yapıldı mı bu durum, böyle hadislerin uydurma olduğunu gösterir."
Alimlerin bu hadisleri açıklamaları ve insanları bunlardan sakındırmaları gerekir. "Yalan gördüğü bir hadisi rivayet eden bir kimse de yalancılardan biri olur." (Muslim)



Bazan insan rivayet ettiği hadisin mevdu olduğunu bilmez. Aslında bilmek gerekir. Hadislerin kaynaklarını tanımak gerekir. Güvenilir bir çok hadis kitapları var. Özellikle de zayıf ve mevzu hadisleri bildiren kitaplar. Bunlardan bazıları şunlardır. "El-Makasit El-HaseneSahavi'ye ait. "Temyiz-i'l-tayyib min-el'habisi limâ yedru alâ elsineti'l-n 'Nâsi min'l-Hadisiİbn Diyb'in "Keşfu'l Hâfâ ve'l ilbâsi fimâ iştehere min-el'ehâdisi alâ el'sinet-i'n-NâsiAcûlini'nin.
Daha bir çok hadis kitapları mevcuttur. Bunları hatiplerimize bildirmek gerekir. Hem de iyiden iyiye tanıtmak lazım gelir ki bir daha kaynaksız tek bir hadis dahi rivayet etmesinler.




Receb Ayında Oruç Tutmak
Regaib Kandili Dolayısıyla Oruç Tutmak


Önce konuyla ilgili uydurma ve zayıf hadislerin bir kısmını da bu başlık altına zikredelim sonra devamına sahih hadislerle sünneti görelim:


Receb Allah’ın, Şa’ban benim, Ramadan ise ummetimin ayıdır. Her kim Receb ayında iki gün oruç tutarsa ona iki kat ecir vardır. Bu katlardan her biri (nin büyüklüğü) dünyadaki dağlar kadardır.”
[Muhammed b. Ali eş-Şevkânî, el-Fevâidu’l-Mecmûa fi’l-Ehâdîsi’l-Mevdûa, Tahk: Abdurrahman b. Yahya el-Muallimî el-Yemânî, 2. Baskı, el-Mektebu’l-İslâmî, Beyrut, 1392 h., s: 100. Bu hadis için ayrıca : Aclûnî, a.g.e., c: 1, s: 423-424, hadis no: 1358]



Şevkânî, bu hadisin râvîsinin daha sonra “her kim dört gün”, “altı gün”, “yedi gün”, “sekiz gün” ve nihayet “on beş gün” oruç tutan kişinin ecrini anlattığını söyledikten sonra şu açıklamayı yapmaktadır:
Bu, uydurma bir hadistir. Bu hadisin isnadında yer alan ravilerden Ebû Bekir b. Hasan en-Nakkâş(hadis uydurmakla) itham edilmiş, el-Kisâî ise mechûldür / tanınmamaktadır. Bu hadisi el-Leâlî yazarı (Suyûtî) Ebu Saîd el-Hudrî (r.anh)’den rivayet etmiştir.” [Şevkânî, el-Fevâidu’l-Mecmûa fi’l-Ehâdîsi’l-Mevdûa, s: 100]


Şevkânî’nin, Suyûtî’nin kitabında da yer aldığını bildirdiği hadise, uzun olduğu ve alıntı bütünlüğünün dağılmaması için aşağıda değinilecektir. Şimdi Şevkânî’nin uydurma olduğunu belirttiği diğer hadislere devam edelim:

“Her kim Receb ayında üç gün oruç tutarsa, ona bir aylık oruç (sevabı) yazılır. Her kim Receb ayında yedi gün oruç tutarsa, Allah o kişi için Cehennemden yedi kapı kapatır. Her kim Receb ayında sekiz gün oruç tutarsa, Allah o kişi için Cennetten sekiz kapı açar. Ve her kim Receb ayının yarısını oruçlu geçirirse, Allah onu çok kolay şekilde hesaba çeker.”


Bu hadisin senedinde yer alan ravilerden Ebân adlı kişinin metrûk olduğu, yani kendisinden hadis rivayet edilmediği, Amr b. el-Ezher’in ise hadis uydurduğu belirtilmiştir. [Celâluddîn Abdurrahmân es-Suyûtî, el-Leâli’l-Masnûa fi’l-Ehâdîsi’l-Mevdûa, Tahrîc ve Ta’lîk: Ebû Abdirrahmân Salâhuddîn b. Muhammed b. Uveyza, Dâru’l-Kutubi’l-İlmiyye, 3 cilt, Beyrut, 1996, c: 2, s: 97; Şevkânî, el-Fevâidu’l-Mecmûa fi’l-Ehâdîsi’l-Mevdûa, s: 100]
Bu hadisi başka bir yolla Huseyin b. Ulvân babalarından rivayet etmiştir. Fakat bu Huseyin b. Ulvân’ın da hadis uydurmacısı olduğu bildirilmiştir.
[Suyûtî, el-Leâli’l-Masnûa fi’l-Ehâdîsi’l-Mevdûa, aynı yer; Ebu’l-Hasen Ali b. Muhammed b. Arrâk el-Kinânî, Tenzîhu’ş-Şerîati’l-Merfûa ani’l-Ahbâri’ş-Şenîati’l-Mevdûa, Tahk: Abdulvehhâb b. Abdullatîf, Abdullah Muhammed es-Sıddîk, 2. Baskı, Dâru’l-Kutubi’l-İlmiyye, 2 cilt, Beyrut, 1981, c: 1, s: 152; Şevkânî, el-Fevâidu’l-Mecmûa fi’l-Ehâdîsi’l-Mevdûa, s: 100]


“Muhakkak ki Receb ayı, çok büyük bir aydır. Kim o aydan bir günü oruçlu geçirirse, ona bin senelik oruç (sevabı) yazılır.”[Şevkânî, el-Fevâidu’l-Mecmûa fi’l-Ehâdîsi’l-Mevdûa, s: 101]


Bu hadisin devamı, el-Leâli’l-Masnûa’da şöyle geçmektedir:
“… Her kim Receb ayından iki günü oruçlu geçirirse, ona iki senelik oruç (sevabı) yazılır. Her kim Receb ayından üç günü oruçlu geçirirse, ona üç senelik oruç (sevabı) yazılır. Her kim Receb ayından yedi günü oruçlu geçirirse, cehennemin kapıları o kimseye kapatılır. Her kim Receb ayından sekiz günü oruçlu geçirirse, ona cennetin sekiz kapısı açılır, o da istediği kapısından içeri girer. Her kim Receb ayından on beş günü oruçlu geçirirse, onun seyyiâtı (kötülükleri) hasenâta (iyiliklere) çevrilir. Ve gökten bir ses “(bugüne kadar yaptıklarından dolayı) Allah seni bağışladı, artık her şeye yeniden başla” diye seslenir. Her kim daha fazlasının yaparsa, Allah da ona daha fazlasını verir.”


Suyûtî bu hadisin sahih olmadığını, senet zincirinde yer alan Harun b. Antere’nin munker hadisler rivayet eden biri olduğunu belirtir. [Suyûtî,, el-Leâli’l-Masnûa fi’l-Ehâdîsi’l-Mevdûa, c: 2, s: 98; İbn Arrâk, Tenzîhu’ş-Şerîa, c: 1, s: 152; Şevkânî, el-Fevâidu’l-Mecmûa fi’l-Ehâdîsi’l-Mevdûa, s: 101]

“Kim Receb ayında bir gün oruç tutarsa, onun tuttuğu bu oruç, bir aylık oruca denktir.”


Bu hadisin senedinde yer alan el-Furât b. es-Sâib, metrûktur, hadisi reddedilir.
[Suyûtî, el-Leâli’l-Masnûa fi’l-Ehâdîsi’l-Mevdûa, aynı yer; İbn Arrâk, Tenzîhu’ş-Şerîati’l-Merfûa ani’l-Ahbâri’ş-Şenîati’l-Mevdûa, c: 1, s: 153; Şevkânî, el-Fevâidu’l-Mecmûa fi’l-Ehâdîsi’l-Mevdûa, aynı yer.]


“Kim Receb ayından bir geceyi ihya eder ve bir gün oruç tutarsa, Allah da ona cennet meyvelerinden yedirir.”


Bu hadis de senedinde yer alan Hafs b. Muhârik yüzünden uydurma kabul edilmiştir.
[Suyûtî, el-Leâli’l-Masnûa fi’l-Ehâdîsi’l-Mevdûa, c: 2, sf: 99; Şevkânî, el-Fevâidu’l-Mecmûa fi’l-Ehâdîsi’l-Mevdûa, s: 101]



“Receb ayında çokça istiğfar ediniz. Çünkü o ayda Allah, her saat birilerini Cehennemden azad etmektedir.”
[Şevkânî, el-Fevâidu’l-Mecmûa fi’l-Ehâdîsi’l-Mevdûa, sf: 439]



“Receb ayında öyle bir gün ve gece vardır ki o günü oruçlu geçirip o geceyi ihya eden kimse için yüz sene oruç tutmuş gibi ecir vardır.”
[Şevkânî, el-Fevâidu’l-Mecmûa fi’l-Ehâdîsi’l-Mevdûasf: 439]


“Ey İnsanlar! Büyük bir ayın, Allah’ın çok hürmetli ayı (el-esamm) Receb’in, gölgeleri üzerinize düşmüştür. Bu ayda iyilikler katlanır, dualar kabul edilir, sıkıntılar giderilir.”


Peygamberimizin Receb ayı girmeden önce bir Cumua günü hutbede söylediği iddia edilen bu sözlerin de hiç tereddütsüz bir şekilde münker olduğu ifade edilmiştir.
[İbn Arrâk,Tenzîhu’ş-Şerîati’l-Merfûa ani’l-Ahbâri’ş-Şenîati’l-Mevdûa, c: 1, s: 163-164; Şevkânî, el-Fevâidu’l-Mecmûa fi’l-Ehâdîsi’l-Mevdûa, aynı yer.]



“Receb ayının diğer aylara olan üstünlüğü, Kur’an’ın diğer kelamlara olan üstünlüğü gibidir.”
[Şevkânî, el-Fevâidu’l-Mecmûa fi’l-Ehâdîsi’l-Mevdûa, s: 440; İbn Arrâk, Tenzîhu’ş-Şerîati’l-Merfûa ani’l-Ahbâri’ş-Şenîati’l-Mevdûa, c: 1, s: 160-161; Aclûnî, Keşfu’l-Hafâ ve Muzîlu’l-İlbâs, c: 2, s: 85, hadis no: 1824]



“Allah Teala, Nuh (a.s.)’a gemi yapması emrini Receb ayında vermiş, onun yanında bulunan mu’minlere de bu ayda oruç tutmalarını emretmiştir.”
[Şevkânî, el-Fevâidu’l-Mecmûa fi’l-Ehâdîsi’l-Mevdûa, s: 440.]


Şevkânî’nin yukarıda, birinci maddede bahsettiği uzun hadis, Suyûtî’nin kitabında şöyle geçmektedir:


“Ebû Said el-Hudrî (r.anh)’nin Peygamberimizden rivayet ettiği (merfû) hadis:
“Receb Allah’ın, Şa’ban benim, Ramadan ise ummetimin ayıdır. Her kim inanarak ve sevabını yalnız Allah’tan bekleyerek Receb ayını oruçlu geçirirse, Allah’ın en büyük rızasını hak etmiş demektir. Allah, onu Firdevs-i Âlâ’ya yerleştirecektir.


Her kim Receb ayında iki gün oruç tutarsa, ona iki kat ecir vardır. Bu katlardan her birinin ağırlığı, dünyadaki dağlar kadardır.

Her kim Receb ayında üç gün oruç tutarsa, Allah onunla Cehennem arasına uzunluğu bir senelik yürüyüş mesafesi kadar olan bir hendek koyar.

Her kim Receb ayında dört gün oruç tutarsa, (her türlü) beladan, delilikten, cüzzamdan, alaca hastalığından, Deccalın şerrinden ve kabir azabından kurtulur.

… altı gün oruç tutarsa, o kişi, yüzü ayın on dördünden daha parlak bir şekilde kabrinden kalkar.

… yedi gün oruç tutarsa, onun tuttuğu her bir günlük oruca karşılık Cehennemin yedi kapısı birer birer o kişiye kapanır.

… sekiz gün oruç tutarsa, onun tuttuğu her bir günlük oruca karşılık Cennetin sekiz kapısı birer birer o kişiye açılır.

… dokuz gün oruç tutarsa, o kişi kabrinden “Lâ ilâhe illallâh” nidaları ile kalkar ve onun yüzü Cennetten başka bir tarafa çevrilmez.

… on gün oruç tutarsa, Allah, Sırat üzerinde her milde onun istirahat edeceği bir yatak var eder.

… on bir gün oruç tutarsa, o kişi yarın kıyamet gününde - kendisi kadar veya daha fazla oruç tutanlar hariç- kendisinden daha faziletli kimse görmez.

… on iki gün oruç tutarsa, Allah Teala ona kıyamet gününde bir tanesi dünyadan ve içindekilerden daha hayırlı olan iki güzel elbise giydirir.

… on üç gün oruç tutarsa, kıyamet gününde insanlar büyük zorluklar içindeyken o kişi için arşın gölgesinde bir sofra kurulur ve o kişi bundan yer.

… on dört gün oruç tutarsa, Allah Teala ona kıyamet gününde hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın işitmediği ve hiçbir insanoğlunun tahmin edemediği bir sevab verir.

… on beş gün oruç tutarsa, Allah Teala kıyamet günü o kişiyi güvende olan kimselerin duracağı bir yere sokar. Oraya her ne zaman bir melek-i mukarreb ve bir peygamber uğrasa ona şöyle derler: “Müjdeler olsun sana ki güvende olanlardansın.”
[Suyûtî, el-Leâli’l-Masnûa fi’l-Ehâdîsi’l-Mevdûa, c: 2, s: 96-97; İbn Arrâk, Tenzîhu’ş-Şerîati’l-Merfûa ani’l-Ahbâri’ş-Şenîati’l-Mevdûa, c: 1, s: 151-152]


Bu hadisi verdikten sonra “uydurulmuştur” ibaresini ekleyen İmam Suyûtî, hadisin senedinde yer alan el-Kisâî adlı şahsın tanınmadığını, en-Nakkâş’ın ise hadis uydurmakla itham edilen biri olduğunu belirtmiştir.
[Suyûtî, el-Leâli’l-Masnûa fi’l-Ehâdîsi’l-Mevdûa, c: 2, s: 97; İbn Arrâk, Tenzîhu’ş-Şerîati’l-Merfûa ani’l-Ahbâri’ş-Şenîati’l-Mevdûa, c: 1, s: 152]


***

Bundan sonra ise sahih hadisler ile konu hakkında açıklamalarda bulunalım :


Peygamber (s.a.v.)'den Ramadanın dışındaki diğer ayları oruçlu geçirdiğine dair herhangi birşey rivayet edilmemiştir. En çok oruç tuttuğu ay Şaban ayıdır. Bu ayı da tamamen oruçlu olarak geçirmemiştir. İşte asıl sünnet olan budur. ALLAH Rasulu (s.a.v.) bazı aylarda tutar bazı aylarda ise tutmazdı.
"Bazan oruç tutardı biz derdik herhalde daha orucunu açmayacak bazı zamanlar da tutmazdı biz derdik herhalde daha oruç tutmayacak" (Buhari, Muslim ve Ebu Davud.)



Türkiye gibi halkının çoğunun geneleksel dini yaşandığı ülkelerde bazı kişiler Receb ayının hatta Şaban ayının da tümünü oruçlu olarak geçiriyorlar. Böyle bir şey ne Peygamber (s.a.v.)'den varit olmuş ne sahabeden ne de selef-i salihinden rivayet edilmiştir.
Ramadanın dışındaki aylarda oruç tutmanın en evlası bir gün tutup bir gün terketmektir. Yoksa ardı ardına oruç tutmak olmaz. Kim birilerine uymak istiyor ve sevap elde etmeyi amaçlıyorsa Peygamber (s.a.v.)'e uysun. Receb ve Şaban ayının tümünü oruçlu olarak geçirmesin. Bu evla olanıdır.

Enes (r.anh) anlatmıştır:
Üç kişilik bir grup Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) ibadetinden sordular. Kendilerine anlatılınca, azımsayarak şöyle dediler:
Peygamberin (s.a.v.) yüce mevkiinden kendimize bakacak olursak biz neredeyiz? onun geçmiş ve gelecek günahları bile bağışlanmıştır.”
Onlardan birisi:
Ben geceleri hep namaz kılacağım ve hiç uyumayacağım” dedi.
Diğeri:
Ben bayram günlerinden başka tüm seneyi oruçlu geçireceğim ve hiç ara vermeyeceğim” dedi.
Öbürü:
Ben de kadınlardan ayrı bir yere çekileceğim ve hiç evlenmeyeceğim” dedi.
Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) gelince bunları çağırttı ve dedi ki:
Şöyle şöyle konuşanlar sizler misiniz? Haberiniz olsun; ALLAH’a and olsun ki, ben sizin ALLAH’tan en çok korkanınızım ve sizden daha çok takva sahibiyim. Fakat ben bazen oruç tutar, bazen ara veririm. Geceleri namaz da kılarım, istirahat için uyurum da. Benim sünnetim budur. Kim benim sünnetimden yüz çevirirse benden değildir.
(imam Nevevi ; Riyazus salihin 143)

Buna benzer başka bir hadiste şöyledir :

Ebû Muhammed Abdullah b. Amr b. El-Âs (r.anh) anlatır: Benim “Yaşadığım sürece gündüzleri oruç tutacağım ve geceleri ibadete kalkacağım” dediğimden Rasûlullah (s.a.v.) haberdar olmuştu.
Bana: Bu sözü söyleyen sen misin?” buyurdu.
Ben: “Evet, ya RasulALLAH, doğrudur” dedim.
Rasûlullah (s.a.v.): “Böyle yapma. Bazen oruç tut. Gecenin bir kısmında uyu. Gecenin bir kısmında namaza kalkman yeter. Şubhesiz cesedinin senin üzerinde bir hakkı vardır. İki gözünün senin üzerinde bir hakkı vardır. Eşinin senin üzerinde bir hakkı vardır. Misafirlerinin senin üzerinde bir hakkı vardır. Her ayda üç gün oruç tutman sana yeter. Zira sana her iyiliğin on misli sevab vardır. Bu üç günlük oruç yıl orucu gibi olur” buyurdu.
Ben: “Ey ALLAH’ın Rasûlu, benim daha fazlasına gücüm yeter!” dedim. Rasûl-u Ekram (s.a.v.):  O zaman ALLAH’ın Peygamberi Davud (a.s.) orucunu tut. Üzerine fazlalaştırma” buyurdu.
Ben: “Dâvud orucu nedir?” dedim.
Rasûl-u Ekram (s.a.v.): “Yılın yarısında tutulan oruçtur. Bir gün oruç tutar, bir gün yersin” buyurdu.
Ben: “Bundan daha fazlasına gücüm yeter” dedim.
ALLAH Rasûlu (s.a.v.): “Bundan daha faziletli oruç yoktur. En faziletli oruç Dâvûd orucudur” buyurdu.

Abdullah (r.anh) yaşlandıktan, güç ve kuvvetten düştükten sonra derdi ki: “Keşke ben Rasûlullah’ın(s.a.v.) tavsiye ettiği üç günlük orucu kabul etmiş olsaydım. Bana ailemden de, malımdan da daha sevimli olacaktı. Fakat heyhat! Şimdi çok geç!
(imam Nevevi ; Riyazus salihin 150)



Söz konusu cuma günü oruç tutmak, sözgelimi bir önceki veya bir sonraki cuma günü oruç tutmaktan daha kuvvetli ve öncelikli bir mustahabdır. O cumanın gecesi de öbür cuma gecelerinden daha üstün olduğu gibi o gece kılınacak olan nafile namaz özel olarak öbür cuma geceleri kılınacak nafile namazlardan ve genel olarak diğer bütün gecelerde kılınacak olan nafilelerden daha faziletli ve daha çok sevap kazandırıcıdır. Çünkü eğer adamın zihnine böyle bir inanç yerleşmeseydi bu güne ve geceye özellik tanıma isteği içinde uyanmazdı. Çünkü sebepsiz yere tercih, olacak şey değildir.
Peygamber Efendimiz (salât ve selâm üzerine olsun) şöyle buyuruyor:
Geceler arasında cuma gecesini nafile ibadet için ve günler arasında cuma gününü de nafile oruç için özel olarak belirlemeyiniz. Eğer cuma günü tutmakta olduğunuz bir oruca rastlarsa o başka.”

(Muslim, Sahih, H. No: 1144, K. Oruç, Bab: Cumua Gününü Tek Olarak Tutma, c. 2, sf: 801)
Buharî ile Muslim'in, yine Ebu Hurayra'ya dayanarak kaydettikleri aynı konudaki bir başka hadisde şöyledir:
İçinizden biri, Cumua günü, ancak bir gün öncesi veya bir gün sonrası ile birlikte nafile oruç tutsun.”
(Buhari, H. No: 1985, c. 4, s. 232, Feth-El-Bari, Muslim, K. Oruç, Bab: Cuma Gününü Tek Olarak Oruç Tutma, Hadis No: 1144.)

Öte yandan Buharî'nin bildirdiğine göre: 

Peygamberimiz, (salât ve selâm üzerine olsun) bir Cumua günü Cuveyriye bint-i Haris'in evine gittiğinde kendisinden onun oruçlu olduğunu öğrendi.
Bunun üzerine ona: “Dün de oruç tuttun mu?” diye sordu.


Cuveyriye: “Hayır” deyince,
Peygamberimiz kendisine: “Peki, yarın da oruç tutmak istiyor musun?” diye sordu. Cuveyriye bu soruya da: “Hayır” diye cevap verince,
Peygamberimiz ona: “O halde orucunu boz” diye buyurdu.

Buharî ile Muslim'de belirtildiğine göre:
Muhammed b. Abbad b. Cafer bir defasında Kâbeyi tavaf ederken sahabilerden Cabir b. Abdullah'a:Peyamberimiz, cuma günü nafile oruç tutmayı yasakladı mı?” diye sordu ve Cabir de bu soruyu:Şu Beytullah'ın Rabb'i hakkı için, evet” diye cevap verdi.
(Muslim, K. oruç, Bab: Cuma Gününü Tek Olarak Oruç Tutmanın Keraheti, Hadis No: 1143, Buhari, c. 4, s. 232, H. No: 1984)

Tek başına Cumua günü nafile oruç tutmayınız” demiştir. (Musned-i Ahmed, c. 1, sf. 288)
Biri ortaya çıkar da “söz konusu gün ve gecede (Regaib adı ile anılan gün ve gece) oruç tutup namaz kılmak diğer vakitlerde tutulan oruç ve kılınan namaz gibidir. İnancım budur. Bununla birlikte bu gün ve gecelere özellik tanıyorum” derse, adamın bu davranışı ya taklitçilikten ya yaygın adetlere uymaktan ya kınanma endişesinden veya bunlara benzer bir başka sebepten ileri gelebilir. Yoksa adam yalan söylüyor demektir. Buna göre bu davranış, mutlaka asılsız bir inançtan veya din dışı başka bir gerekçeden kaynaklanıyor demektir ki, bunlar batıl itikatlardır.
Kesinlikle öğrendik ki, ne Peygamber Efendimiz ne sahabiler ve nede diğer imamlar bu günün (Regaib adı ile anılan günün) üstünlüğü veya özellikle bu gün oruç tutup bu gece ibadet etmenin faziletli olduğu hakkında tek bir söz söylemiş değillerdir. Bu gün ve bu gece ile ilgili olarak var olduğu ileri sürülen hadis uydurmadır (mevzudur).
Böyle bir gün ve gecenin İslâma mal edilmesi girişimi, hicrî dördüncü yüzyıldan sonra ortaya çıkmıştır.


Regaib Gecesi Namazı !

[​IMG]

30 Rekâtlik Namaz!

"Ey Selman!" Herhangi bir imanlı kadın veya erkek bu ayda otuz rekat kılar; her rekatta, bir kere Fatiha, üç(er) kerede İhlâs ve Kâfirun Sûrelerini okursa, mutlaka ALLAH'u Teâlâ ondan günahlarını siler, ayın tamamını oruç tutmuş gibi kendisine ecir verir, gelecek seneye kadar (devamlı) namaz kılanlardan (sayılmış) olur. Kendisi için hergün, Bedir Şehidlerinden bir Şehid ameli yükseltilir. Her günün orucuna mukabil onun için, bir senelik ibadet yazılır. Onun için bin derece yükseltilir. Eğer ayın tümünü tutup bu namazı da kılarsa, ALLAH'u Teâlâ onu ateşten kurtarır, cenneti kendisine vacip kılar ve ALLAH'u Teâlâ'nın (manevi) civarında (makbullerden) olur.
Cibril (a.s.) bunu bana bildirdi ve: "Ya Muhammed (s.a.v.)! Bu (namaz) sizinle, muşrik ve munafıklar arasında bir alâmettir, çünkü
munafıklar bunu kılamazlardedi.
(Abdulkadir Geylani, Gûnye 1/329-330; Safûri, Nuzhetu'l mecâlis, 1/141)


Abdulkâdir Ceylani'nin eserindeki bu rivâyet sahih olmadığı gibi, Safûri'nin eserinde de bu rivâyet bulunmamaktadır. Ayrıca Buhari’nin şarihlerinden İbn Receb el-Hanbelî (rahimehumullah), “Receb ayında hususi namazlardan bahseden rivayetlerden hiçbiri doğru/sahih değildir.” demiştir. (İbn Receb, Letaifu’l-Maarif, sf: 140)


20 Rekâtlik Namaz!


Muhammed b. Yunus es-Serahsî, Muhammed b. el-Kâsım, Ali b. Muhammed, Humeyd et-Tavîl tarikiyle Enes b. Malik(r.anh)'den rivayet edildiğine göre Peygamber (s.a.v.) şöyle demiştir:
Kim Receb'in ilk gecesi akşam namazını kılar, ondan sonra da 20 rekat namaz kılar ve her rekatta Fatihatu'l-Kitab ve (İhlası) 11 kez okur ve yirmi selam verirse, sevabının ne kadar olduğunu biliyor musunuz? Cibril-i Emin bunu bana öğretti. Dedi ki 'Allah ve Rasulü (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)bilir.' Dedi ki: 'Allah onun canını, malını, çoluk ve çocuğunu korur. Onu kabir azabından esirger. Sırat üzerinden yıldırım gibi hesabsız ve azaba uğramadan geçer.'

el-Kinani, 'râvilerinin çoğu mechul'dur' der. (c. 2, Sf: 89 (mad 47);
el- Leknevi, el-Asar el-Merfua; sf: 111 (Sadece her rekatta bir İhlasla) lafzıyla İbnu'l-Cevzi, el-Mevduat, c. 2, Sf: 46, 123;


el-Leknevi, el-Asar'da (sf: 111) akşam namazından sonra kılınan iki rekat namazdan söz ediyor. Her rekatta fatiha ve ihlas okunur.
İbn Arrâk, Tenzîhu'ş-Şerî'a, II, 89;
Şevkânî, el-Fevâidu'l-Mecmû'a, sf: 47;
İbnu'l-Cevzi, el-Mevduat, c. 2, Sf: 46 'da mevdu - uydurma olduğunu bildirmiştir.
es-Suyuti, el-Leâliu'l-Masnûa Fi'l-Ehadisi'l-Mevdua c. 2, Sf: 55 : 'Bu hadis uydurmadır, râvilerinin çoğu bilinmeyen kimselerdir. '





12 Rekâtlik Namaz!

Bu geceyi İhya etmek maksadıyla Receb ayının ilk Cuma gecesi yani akşamla yatsı arası kılınan 12 rekatlık namazın ve bu gecenin fazileti hakkında dayanılan rivayet şudur:


Enes İbn Malik (r.anh) ALLAH Rasulu (s.a.v)'in şöyle dediğini rivayet eder:
"Receb ayında orucun faziletini zikrettikten sonra, (devamla) "O ayda bulunan ilk cuma gecesinden gafil olmayın. Çünkü o, meleklerin regaib diye isimlendirdikleri bir gecedir. Kim Receb ayının ilk Perşembe gününü oruç tutar ve o günün, akşamla yatsı arası on iki rekat namaz kılarsa, (namazın keyfiyetini açıkladıktan sonra) ALLAH-u Teala o kimsenin günahlarını bağışlar."
(Ebu Şame el-Baisu Ala inkari'l-Bida'i ve'l-Havadisi s. 39-40)

İbnu'l-Cevzi bu hadis hakkında şunları söyler:
"Bu hadis ALLAH Rasûlu (s.a.v.) üzerine uydurmadır. Ali İbn Abdillah İbn Cahdami bu rivayetiyle ilim ehli tarafından itham olunub yalancı sayılmıştır. Bu hadisin ravileri meçhuldür. Ravilerle ilgili bütün kitaplarda onları aradım ve bulamadım."
(Ebu Şame el-Baisu Ala inkari'l-Bida'i ve'l-Havadisi s. 40, İbnu'l-Cevzi, el-Mevdu'at, c.2s. 125-126)

İbnu'l-Cevzi sözüne şöyle devam eder:
"Bu hadisi uyduran kimse bid'atında çok aşırı gitmiştir. Çünkü bu namazı kılan kimse önce gündüz oruç tutacaktır. Belki de o günün gündüzü çok sıcaktır, oruçlu olunca da akşam namazına kadar haliyle yemek yeme imkanı bulamıyacaktır. Akşam namazından sonra, bu namaz için uzun tesbihat sebebiyle kıyamda ve secdede duracak gayet eziyet çekmiş olacaktır. Ben doğrusu ramadan ve teravih namazlarına nazaran insanların bunda, nasıl izdihamlaştıklarını kıskandım. Bilakis bu namaz halk indinde diğerinden daha büyük ve değerlidir. Çünkü bu namazda diğer beş vakit namaza gelmeyenler hazır bulunuyor.
(Ebu Şame el-Baisu Ala inkari'l-Bida'i ve'l-Havadisi s.30; İbnu'l-Cevzi. el-Mevdu'at c. 2, sf: 127)


Bu günü ve geceyi kutlamak, müslümanlar arasında hicrî dördüncü yüzyıldan sonra adet olmaya başlamıştır. Bu kutlama ile ilgili olarak bütün alimlerin söz birliği ile uydurma sayılan bir hadis ortaya atılmıştır. Bu sözde hadise göre, o gün oruç tutmanın ve o gece cahiller arasında “Regaib Namazı” adı ile anılan bir namaz kılmanın fazileti belirtilmiştir. Bir kısmı bizim mezhebimizden olan bazı son dönem alimleri (Muteahhirin) de bu gün ve geceden söz etmişlerdir.
Bu konuda araştırmacı alimlerin savundukları ortak doğru görüşe göre, o gün oruç tutmaktan ve o gece adı geçen asılsız namazı kılmaktan kaçınmak gerekir. Ayrıca o gün kutlamak için ortaya çıkarılan özel yemekler hazırlama ve güzel elbiseler giyinme gibi geleneklerden de uzak durmalıdır. Böylece o gün, öbür normal günler gibi bir gün sayılsın ve ona hiç bir özellik tanınmamış olsun.
Bu kategoriye giren asılsız kutlama günlerinden biri de Receb ayının ortasına rastlayan gündür. Bu gün “Ummu Davud” adı ile anılan bir namaz kılma adeti ortaya atılmıştır. Oysa bu günü kutlamanın şeriatta asla yeri yoktur.



Hafız Ebu'l-Hitab ise şunu söyler: "Regaib namazını uydurmakla ittiham edilen kimse Ali İbn Abdillah İbn Cahdami'dir. Meçhul olan râviler üzerine uydurmuştur. Ki bunlar, kitabların hiç birinde mevcut değildir”.
(Ebu Şame el-Baisu Ala inkari'l-Bida'i ve'l-Havadisi sf. 40)



İmam Subki şöyle der:; 
Regaib gecesi namazı "Zem edilmiş bid'attir." buyurmuştur.
(İmam Subki, Fetâvayı Subki, C 1, sf: 159, Basım yeri: Dâru'l Mârife, Beyrut)

Hafız el-Irakı şöyle der:

"Rezzin, kitabında bunu irad etmiştir. O uydurma bir hadistir(Çukayn, Es-Sunenu ve'l-Mubîede'at s. 140)

İmam Tartuşi şu sözünü ekler:
"Receb ayındaki regaib namazı ise, Beyti'l-Makdis'de bizim bulunduğumuz yerde ancak h. 480 senesinde ihdas (uydurulmuş) edilmiştir. Bundan önce bu namazı ne gördük ve ne de duyduk." (Tartusi, EI-Havadisu ve'l-Bida'us. 133)


Özellikle Regaib gecesi ile ilgili olarak halk arasında meşhur olan Regaib namazıyla ilgili rivayeti, 1023 (h. 414) yılında vefat eden Zâhid ebu'l Hasan Nureddin Ali b. Abdullah b. Huseyin b. Cehdâm isimli Mekkeli sûfî bir zatın ihdas ettiği / ortaya çıkardığı kaynaklarda belirtilmektedir. 
Bu geceyle ilgili rivâyetlerin çok zayıf veya uydurma olduğu hadis âlimlerince tesbit edilmiştir.
[İsmail b. Ömer İbn Kesir, el-Bidâye ve’n-Nihâye, Beyrut, c. 12, s.16; Nebi Bozkurt, “Kandil”, DİA, c. 24, sf: 301 ve c. 34, sf: 535 ; İbnu'l Cevzi, el Mevzuat, II, 47]



İmam Nevevi; "Regaib namazı olarak bilinen ve Receb ayının ilk Cumua gecesi, akşam ile yatsı namazı arasında oniki rekat olarak kılınan bu namaz ile Şaban ayının ortasında yüz rekat olarak kılınan bu namaz, iki çirkin bid'at namazdır. Bu iki namazın "Kûtu'l Kulub (Kalblerin Azığı)" ile "İhyau Ulûmi'd-Din (Dini İlimlerin Yaşatılması)" adlı iki kitabda zikredilmesine ve bu iki kitabda zikredilen hadise aldanılmaması gerekir. Çünkü bütün bunlar bâtıldır. Yine, hadisin hukmu kendisine karmaşık gelen bazı imamların bu namazı mustehab olduğunu yazmalarına aldanılmaması gerekir. Çünkü böyle diyen imamlar, bu konuda hata etmişlerdir." 
(İmam Nevevi, el Mecmu, C 3, sf: 549, Basım yeri: Mektebetu'l İrşad, muhakkik: Muhammed Necib, 2008)



Görüldüğü gibi bu gecede mevlid okuma işi bu namaza nisbeten yeni sayılıp daha sonra uydurulmuştur.
Zaten bu hadis sahih olsa , onu en başta kuran sünnet takibcisi olan bizler kabulleniriz. Bid'at olan kandilleri kabullenenler bu hadisi sahih diyerek yapmamaktadırlar. İçlerinden ilimden uzak sefihleri , hadis alimin kitabında gördüğü hadis hakkındaki şerhi ve hadisin sıhhat derecesini beyan eden açıklamalarını dikkate almadan mal bulmuş mağribi gibi delil diye sarılmışlardır.
İçlerinden ilmi yönden murekkeb yalamışları bu hadisin sahih olmadığının farkındadırlar. Adet haline getirilen bu kandil tabusuna boyun büküp teslim olduklarından sürü pisikolojisiyle hareket ederek ikamet ettikleri yerlerde kalabalığa-çoğunluğa uymaktadırlar.



Eğer yeryüzündekilerin çoğunluğuna uyarsan seni ALLAH yolundan saptırırlar. Çünkü onlar sadece "zann"a uyarlar ve saçmalarlar. (Enam 116)



Sonuç olarak şu söylenebilir ki ;
Ramadan ayının bütün geceleri için özellikle Kadir gecesi için ALLAH Rasulu belirli bazı ibadet ve duaları tavsiye etmiş bilfiil onları yaptığı için günümüze kadar yaşanan bir sünnet olarak devam etmektedir.
Eğer Şaban ayının 15. gecesi Receb ayının ilk Cumua gecesi, isra ve miraç gecesi için sünnet ile sabit bir ibadet meşru olsaydı sahabe kurban, teravih, bayram, ibadetlerini ittifak halinde kendilerinden sonraki nesillere intikal ettirdikleri gibi bu kandil gecelerinde namazı gündüzlerinde orucu aynı şekilde intikal ettirirlerdi. Bu geceleri kutlamaktan gündüzlerini oruç tutmaktan sahabenin haberi olmamıştır.
Ne Kuranda ve ne de sünnette bugün geniş halk kitleleri tarafından kutlanan kandil gecelerine işaret vardır.
Mubârak kabul edilen bu geceler, Peygamber Efendimiz ve ashabından çok sonra Mısır ve Kudus'te kutlanmaya başlamış, daha sonra İslam dünyasının çeşitli bölgelerine yayılmıştır. Bu kutlamalar kesinlikle İslam’ın bir emri veya bir tavsiyesi değildir.
Toplumlar tarafından ortaya çıkarılmış ve gelenek haline gelmiştir. Osmanlı padişahlarından II. Selim döneminden itibaren ‘kandil’ adını alan bu geceler miraciye, regaibiye, mevlüt gibi çeşitli etkinliklerle ihya edilmiştir. Kandil gecelerini kutlayan her toplum kendi kültüründen bir şeyler eklemiş ve böylece bu geceler gelenekselleşmiştir.

Günümüzde de kandil geceleri halk camilere akın etmekte, kandil simidi ve tebrikleşmelerle son derece yoğun bir şekilde kutlanmaya devam etmektedir.
Ne Peygamber (s.a.v)'den varid olmuş nede sahabe ve onlardan sonra gelen selef imamlardan rivayet edilmiştir.
Türkiye gibi tasavvufçuların çoğunlukta olduğu ülkelerinde duyduğumuz ve gördüğümüz gibi toplanarak o geceyi ihya ile geçirmek sonradan çıkarılmış bidat olan şeylerdir. Her ne hikmetse bu kalabalıkları ertesi gün farz namazlarda görmek mümkün değildir(!)
Müslüman şunu bilmelidir ki ; kulluk çok ibadet etmek değil, sünnete uymaktır.

Elhamdulillahirrabbil alemin

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...