05 Ekim 2017

İSRAİL’İN POLİTİK SİSTEMİ

İsrail’in Siyasi Sistemi ve İsrail’deki Siyasi Partiler

İSRAİL’İN POLİTİK SİSTEMİ
Çalışmanın Sahibi: Gülşah Eker
İsrail üç bölümden oluşan bir parlamenter demokrasi ile yönetilmektedir. Güçler ayrılığı ilkesi üzerine kurulmuştur. Yasama, yürütme ve yargı kuvvetleri birbirinden ayrıdır. Karşılıklı olarak birbirlerini denetleme ve sınırlandırma hakları vardır. Hükümet kurulması için Knesset’in güvenoyu gereklidir. Yargının tam bağımsızlığı yasaların güvencesi altındadır. Cumhurbaşkanı devlet başkanıdır. Bu makam devletin birliğini simgelemektedir. Siyasal yetkisi güçlü olmamakla beraber cumhurbaşkanlığı mevkisi parti politikaları üstünde moral ve güç taşımaktadır. İsrail devleti 1948 de kurulduğunda siyasal sistem kaynağını; Osmanlı imparatorluğundan, İngiliz manda yönetimi altında bulunan Filistin’deki Yahudi Yişuv örgütlerinden almıştır. Siyonist düşüncenin oluşturmuş olduğu parti örgütlenmesindeki yapılanmada bir devlet sistemi mevcuttur.
Cumhurbaşkanı ve Başbakan
İsrail Cumhurbaşkanı Knesset tarafından her beş yılda bir seçilir. Cumhurbaşkanının görevleri; İngiltere Kraliçesi’nin devlet teşkilatı içindeki konumuna ve görevlerine benzemektedir. Politik olmaktan çok simgesel özellik taşımaktadır. 1966 yılına kadar Knesset’te en fazla sandalyeye sahip olan partinin lideri başbakan olmuştur ve politik gücü elinde bulundurmuştur. Büyük tartşmalara sebep olan bu kural 1966 yılında değiştirilmiştir. Bunun sonucunda 1966 yılında yapılan seçimlerde seçmenler, başbakan adayı ve siyasi parti başkan adayı olmak üzere iki farklı adaya oy kullanmışlardır. İsrail başbakanının yetkileri hiçbir kanunla tanımlanmamıştır Başbakanın hükümütin başı olduğu temel kanunda belirtilmiştir. Başbakanın gücü ve yetkisi onun görev süresi boyunca politikalarında gücüne bağlı olmuştur. 1966 yılına kadar, bir başbakan istifa ettiğinde ya da hükümet güvenoyu alamadığında, cumhurbaşkanı, Knesset’i oluşturan diğer siyasi partilerin üyelerine de danışarak Knesset’in diğer bir üyesini hükümeti kurmakla görevlendirebilmiştir. Genellikle, cumhurbaşkanının seçtiği kişi Knesset’teki en güçlü partinin lideri olmuştur.
Fakat 1966 yılında, bu kural başbakanın doğrudan seçilmesi ile değiştirilmiştir. 1991 yılında kanun, hükümete milli güvenlik konularını izleyen bir bakanlar komitesi kurma yetkisi ve görevi vermiştir. Kanun, komitenin başkanlığını başbakanın üstleneceğini açık bir şekilde belirtmiştir. Yasama organı ilk defa yürütme organının işleyişine ve yapısına müdahale etmiştir. Bir hükümet organının milli güvenlik konusunda yetkisi ve görevi olmuştur. Bu yenilikçi yasa, başbakanın tüm savunma meselelerinde oynadığı başrole verilen resmi yasal ve anayasal bir onay niteliğindedir.

Knesset
knes16_open
Knesset teorik olarak, İngiltere parlamento yapısında olduğu gibi, hükümetten üstündür. Sadece Knesset kendi kendini fesh edebilir ve yeni seçimler için bir tarih belirleyebilir. Hiç kimse yasaları veto edemez ve Knesset’in yasaları hiçbir otorite tarafından anayasaya aykırı ilan edilemez. Knesset dilediği yasayı geçirebilir. Pratikte Knesset, iktidarda olan hükümet yani başbakan tarafından kontrol edilir. Eğer başbakan Knesset’teki oyların çoğunluğuna sahipse, bu kontrol daha güçlü olur. Knesset’teki bazı komitelerin üyesi olmak diğerlerine kıyasla daha saygın ve üyelik önceliği belirli bazı partilere verilmiştir. Örneğin, Arap ve Komunist Knesset üyeleri parlamentonun geleneklerine göre Dışişleri ve Güvenlik Komiteleri’ne dâhil edilmezler.
Kabine
Kabinenin hem politika üretme görevi hem de idari bir görevi vardır. Kabine üyeleri ve başbakan birlikte çalışırlar. Atamalar Knesset tarafından onaylanması gereken kabine üyeleri alanlarında uzman değildir. Kritik önemlerinden dolayı dışişleri, ekonomi ve savunma bakanlıklarında bilgili ve tecrübeli bireyler görevlendirilir. 1992 yılında yapılan değişiklikle beraber, başbakan ile birlikte bakanlar kurulu üyelerinin ve bakan vekillerinin en az yarısının Knesset üyesi olmak şart koşulmuştur. Hükümet çalışmalarını bakanlık komiteleri aracılığıyla yürütür. 1991 yılına kadar, bakanlık komitelerinin oluşturulması için yasal bir zorunluluk yoktu, komitelerin kurulması her yeni gelen hükümetin isteğine bağlıydı. İsrail’de savunma komitesi’nin büyüklüğü, yapısı, yetki alanı, gücü ve otoritesi bir başbakandan diğerine önemli ölçüde değişmektedir.
İsrail Silahlı Kuvvetleri – Ordu
1976 yılından önce, hükümetin ordu üzerindeki otoritesi anayasal geleneğe dayanmaktaydı. 1976 yılında, “Temel Kanun-Ordu” kanunlaştırılmıştır. Bu önemli kanunun 2(a) bölümü “Ordu hükümetin otoritesine tabidir” ; aynı kanunun 3(b) bölümü “genelkurmay başkanı hükümetin otoritesine tabidir. Savunma bakanının emri altındadır” ve 3(c) bölümünde genelkurmay başkanının, hükümet tarafından savunma bakanının da tavsiyesiyle atanabileceği şart koşuldu. Böylece, hükümetin silahlı kuvvetler üzerindeki otoritesi kanunda açıkça belirtilmiştir.
תרגיל גדודי קרקל
Kanun, genelkurmay başkanının savunma bakanının emrinde olduğunu ve fakat aynı zamanda genelkurmay başkanının bireysel olarak hükümetin otoritesine tabi olduğunu belirtmiştir. İsrail’de sivil istihbarat servislerinin şefleri doğrudan ve bireysel olarak başbakana karşı sorumludur fakat hükümette bir görevleri yoktur. Bakan vekilleri, sadece kendilerini atamış ve yetki alanlarını belirlemiş bakanlar tarafından, yetki verilmesi ile bakan adına hareket edebilirler. İsrail anayasa hukuku, genelkurmay başkanına bir bakanınkine benzer bir statü vermiştir. Genelkurmay başkanına verilen bu statü, genelkurmay başkanının politik bir pozisyona sahip olduğu tartışmalarını yaratmıştır. Bu konuda Simon Peres, “Genelkurmay başkanının görevinin dörtte üç askeri, dörtte biri siyasidir ve bakanlar kuruluna sadece askeri görüşlerini değil aynı zamanda siyasi görüşlerini de sunmasına izin verilmelidir” demiştir. Dini görüş İsrail siyasal sistemindeki ilk ve en eski devlet görüşü dini görüştür. Bu görüşe göre Yahudilik dini Yahudilerin yol göstericisi olmuştur; öyle ki Yahudiliğe göre bu topraklar Tanrı ile Abraham’ın bir anlaşması sonucu Yahudilere verilmiştir. “Yahudi inancına göre, Yahudi egemenliği İsrail topraklarında yeniden oluşacaktır. Din görüşlü Yahudilerin büyük kısmı Siyonist hareketi kınamıştır. Bunun nedeni ise devletin Siyonistler tarafından değil, Mesih tarafından kurulacağına inanmaları olmuştur.”
Dinci Yahudilerin büyük çoğunluğu zamanla Siyonizm’i kabul etmiş ve devlet kurulduğunda dört tane dinci parti vardır. Bunların ikisi Siyonizmle işbirliğine karşı çıktıkları için ayrılmıştır. Yine de bu dört parti ile ilgili en önemli özellik ortak bir vizyonu paylaşmaları olmuştur. Bu vizyon dini hukuku izleyen Yahudi Topluluğu, İsrail Torahı hukukunu güden İsrail Devleti’dir.
Sosyalist Görüş
Yishuv’un politik liderliğini kabul eden sosyalist görüş, Yahudilerin Filistin’de ideal toplum olarak yaşayacağına inanmıştır. Bu görüşün baş temsilcisi haline gelen Ben-Gurian şöyle demiştir: “ Benim hedefim, başbakan olmadan uzun zaman önce, kutsal kitap dilinde, milletlerin üzerine ışık olacak bir toplum modeli yaratmaktı.” Bu görüş Yahudi milliyetçiliği ile sosyalist düşüncenin sentezini oluşturmuştur. Yahudi devleti Yahudi işçinin üzerine kurulması gerektiğini ve Yahudilerin milletler arasında gerçek yerini almasını istemiştir. Bu görüşü savunanların çoğu din karşıtı olanlardan oluşsa da; ortak olarak yeni bir yahudi toplumu yaratacak değiştirici güce olan yoğun inancı, dinci yahudilerle paylaşımışlardır. Sosyalist olmayan farklı bir kitlenin görüşüne göre Filistin’deki Yahudi sömürgesinin amacı Yahudi kültürünün kötüleşme probleminin çözülmesi olmuştur. “Yahudilik problemi” Yahudi ruhu için kültürel bir ülkenin yaratılmasıyla çözümlenebilirdi. Bu görüşün temsilcilerinden Ahad Haam, sosyalist değildi ve Yahudilerin işçi değil sadece çiftciler olabileceklerini ileri sürmüştür. Fakat bunun etkisi sosyalistleri güçlendirmek olacaktır. Ahad Haam Yahudi kültürüyle Yahudilik dinini birbirinden ayırmaya çalışmıştır. Fakat Yahudi kültürel mirası aşırı dincidir. Yahudilik dini üzerine kurulu olmayan bir Yahudilik ruhunun nasıl bir şekil alacağı belli olmamıştır.
Ulusal Liberal Görüş
Bu görüş, Avrupa’daki “Yahudi problemi” için gerekli bir çözüm olarak görülmüştür. Geleneksel Yahudi değerlerinin değiştirilmesi gerektirdiği için devrimci bir yapıdaydır. Yahudiler, kendi görüşlerini ahlaki prensip haline dönüştürerek, güç kavramına karşı bir nefret geliştirmişlerdir. Çoğunlukla dönemin daha gelişmiş endüstriyel ve liberal Batı demokrasileri örneği üzerine bir devlet oluşturmayı istemişlerdir. Diğer taraftan dinci ya da sosyalist görüşlerle hareket edenler, millet oluşturma sürecinin mutlak olarak Torah’ın hükümdarlığını kurmakla ya da Yahudi işçi
üzerine oluşturulmuş bir toplum şekillendirmeyle çok yakın bağlantılı olduğunu görmüşlerdir.

Üç Devlet Görüşü Arasındaki İlişki
Dini, sosyalist ve ulusal devlet görüşlerinde, politikaları teoride birbirleriyle uyuşmaktadır. Sosyalist bir ekonomiye sahip olan ve dünyadaki Yahudiler için bir sığınak sağlayan, Torah’ın tüm 613 emrine uyan bir Yahudi devleti hayal etmek mümkün olmuştur. Görüşlerin teoride birbirleriyle uyuşan noktalarının bulunması, önce İsrail’in siyasal politikasının kendine özgü çoklu partili karakterinin oluşmasına sebep olmuştur. Maurice Duverger’in de belirttiği gibi “Çoklu particilik birbirinden bağımsız çeşitli antitezler olduğu zaman ortaya çıkar ki böylece biri, bir alanda bir görüşü kabul edebilir ve başkalarının görüşlerinden bağımsız olabilir.” Böylece Siyonist partiler perspektiflerin bir tanesinden daha fazlasını birleştirmeye çalışırken ortaya çıkmıştır. Örneğin, iki önemli dinci parti Agudat Yisrael (Agudah) ve Mizrachi, Poalei Ugudat Yisrael (Poalei Agudah) ve Hapoel Hamizrachi sosyalist ve dinci prensipleri sentezlemeye çalışmışlardır. Sosyalist partiler, devletin kurulmasından önceki dönemde, ülkenin bölünmesine karşı takındıkları tavırlarla bölünmüşlerdir. Önemli partilerin üç devlet görüşü üzerinde, bir görüşü savunan yorumları olmuştur. Bazı durumlarda bu görüşlerden en azından iki politikayı birleştirme çabaları olmuştur.
İsrail ‘ in Siyasal Sistemine Ve Partilerine Genel Bakış
Seçim sistemi ve siyasi partilerin çoğu dünya Siyonist kongresinde var olan kurallar ve kurumlardan oluşmaktaydı. Siyonizm içindeki farklı hareketler İsrail’in kurulmasından sonra siyasi partilere dönüşmüştür. 1930’lu yıllarda ki siyasi rakiplerin birçoğu yarım yüzyıl sonrasında farklı adlarla farklı kurumlarda rekabet etmiştir. Siyonizm başlangıçta Fransız ihtilali sonrası oluşan ulus devlet modelini esas alan bir Yahudi devleti kurmayı amaçlamıştır. Hareketin başlangıcı 1791 yılında Fransa’da Yahudilere sosyal hakların verilmesine kadar uzanmaktadır. Sonraki yıllarda Siyonist hareketi geliştiren ve besleyen en önemli gelişmeler Batı Avrupa’da yaşanmıştır.
IMG_5108
Öncellikle, etnik temele dayalı milliyetçiliğin ortaya çıkması ve AntiSemitizm’in toplumsal ve siyasal temelde devam etmesi, hareketin itici gücü olmuştur. Siyonizm ayrıca, dönemin sosyalist akımlarından da etkilenmiş ve daha sonraları, devletleşme devlet öncesi Filistin Yahudi cemaatinde ve İsrail devletinin ilk otuz yılında çok önemli etkisi olacak olan İşçi siyonizmini ortaya çıkarmıştır. Yahudi ekonomik altyapısını oluşturmak amacında olan Ben Gurion 1919’da ilk Birleşik İşçi Siyonist Partisi olan Ahdut Ha Avodah (İşçi Birliği)ni kurmuştur. 1920’de Yishuv’nun yeniden örgütlediği Genel İşçi Federasyonu Histadrut’u kurmuştur. Halen varlığı devam eden Histadrut, bu dönemde bireysel siyasi partilerin yürüttüğü Yishuv’un sosyal hizmetler ve güvenlik konularında da faaliyet göstermiştir. Başından beri Ben Gurion ve Ahdut Ha Avodah’nın hakim olduğu Histadrut; yeni göçmenlerin yerleştirilmesi, İbranice eğitimleri yanında İsrail Savunma Kuvvetlerinin ileride esasını oluşturacak olan ve bu dönemin en önemli silahlı örgütü Haganah’a sahip olmuştur. Histadrut yoluyla güçlenen Ahdut Ha Avodah, 1930’da sosyalist rakibi Ha Poel Ha
Tzair’le birleşerek, İsrail’in ilk yirmi yılında iktidarda olacak olan Sosyalist İşçi Partisi Mapai (Mifleget Poalei Eretz Yisrael)’yi kurmuştur. Bu dönemde Ben Gurion ve işçi siyonizminin en önemli diğer rakibi, Vladimir Jabontinski’nin önderliğini yaptığı Revizyonist Siyonizm Hareketi olmuştur. Jabontinski, Ben Gurion’dan farklı olarak, daha liberal bir ekonomi ve daha sert bir savunma politikasını savunmuştur. 1950 Şubat ayında, sınır çatışmaları yüzünden Arap-israil çekişmeleri yoğunlaşmaya başlamıştır. Başta Ben Gurion olmak üzere, sosyalist politikalar yürüten İşçi Partisi kadrosu saldırgan ve milliyetçi politikalara yönelmiştir. Bu politikanın yürütülmesi için Ben Gurion, ordunun güçlendirilmesine ağırlık vermiştir. Ayrıca Mapai liderlik kadrosunda da yenileme yapmıştır. Bu liderlerin başında Savunma Bakanı General Moshe Dayan ve teknokrat Simon Peres gelmiştir. 1950’lerden 60’ların başına kadar, İsrail’de bu yeni siyasi kadroların destekçileri ile eski Mapai tabanı arasında, liderlik mücadelesi devam etti. Hatta bu iç siyasi çekişmeler 1953 yılında Mapai’nin bölünmesine neden olmuştur.50 İsrail’de düşüşte olan İşçi Siyonizmi toparlanma fırsatı buldu ayrıca dinci milliyetçi akımlar güçlenmiştir.
İsrail’in siyasi tarihinde dönüm noktası, 1977 Knesset seçimlerinde, İşçi partisi iktidarının sona ermesi, merkez sağ Likud Partisinin iktidara gelmesi olmuştur. İşçi Partisi siyasal anlamda etkin bir konuma sahip olduğu gibi, devletin kurulmasından yaklaşık otuz yıl sonra bile iktidarda kalmıştır. Toplum içerisinde uzun yıllar etkin bir konuma sahip olması yüzünden İşçi Partisi ülkenin bürokratik, iktisadi ve diğer kurumları içerisinde kökleşmiştir. İşçi partisi hem devleti kuran siyasi önderlerin partisi olarak hem de kazanılan savaşların kahramanı olarak tanınmıştır. İsrail’de toplumsal saygınlıgada sahip bir parti olmuştur. Bu konumuna rağmen İşçi partisinin seçimi kaybetmesinde birçok faktör etkili olmuştur. 1977 seçimleri sonucunda, İsrail devletinin kuruluşundan beri yapılan tüm seçimleri kazanan İşçi Partisi iktidarına son vermiştir. Ülkedeki gelir dağılımındaki eşitsizlikler, İşçi partisinin içindeki parti içi siyasi çekişmeler ve yolsuzluklar, genel olarak İşçi Partisinin seçimi kaybetmesinin nedenleri olarak gösterilmiştir. Bu seçimlerde özellikle Sefaradi seçmenlerin oyları belirleyici olmuştur. Aslında Sefaradiler, İşçi Partisinin laik, sosyalist politikalarına başından beri karşı olmuşlardır. Ancak, İşçi Partisinin İsrail Devleti kurulmadan önce ve kurulduktan sonra, Histadrut, Yahudi ajansı ve diğer devlet kurumlarında hâkim durumda olması, ilk yirmi yıl Sefaradilerin İşçi partisini desteklemesine neden olmuştur. Sonraki yıllarda Aşkenazilere oranla yetersiz ekonomik şartlar ve alt yapı imkânları ve diğer kamusal hizmetlerden yeterince yararlanamamaları Sefaradilerin İşçi Partisi aleyhinde oy kullanmalarına neden olmuştur.
Ülkede, 1977 seçimlerine kadar İşçi Partisi hâkimiyeti var olmuştur. İşçi Partisinin önemli oy kaybı ve merkez-sağ Likud Partisi’nin seçimleri kazanmasıyla sonuçlanan 1977 seçimleri, siyasi hayatta iki kutuplu rekabetsel bir parti yapısını ortaya çıkarmıştır. 1980’lerde koalisyon krizlerine neden olmuştur. Her iki blok %30–40 oranında oy aldığından, hükümetlerin kurulması için küçük partilerin desteğine gerek duyulmuştur. Her iki partinin de kendi çizgilerinden uzak küçük partilerle koalisyon kurması, hem uzun zaman almakta hem de koalisyonun devamını zorlamıştır. 1981 seçimlerinde Knesset’te sandalye kazanan parti sayısı 10 iken, 1984 ve 1988 seçimlerinde bu sayı 15 olmuştur. Koalisyon pazarlıkları döneminde pazarlığa katılan partilerin sayısı 12’den aşağı olmamıştır. Koalisyonlar ise, en az beş siyasi partinin katılımından oluşmuştur. Bu partilerin çoğunluğunu, gelenekçi dinci partiler ve ideolojik temelleri olan partiler
oluşturmuştur. 1988 seçimleri öncesi, intifadaya verilecek karşılık konusunda anlaşamayan koalisyon ortakları, 1990’da Filistin barış görüşmeleri konusunda anlaşmaya varamamışlardır. Bu durum çok ciddi hükümet krizleri ve kilitlenmelerine neden olmuştur. Başbakanın doğrudan halkoyu ile seçilmesi fikri, ilk defa 1980’de bazı hukuk profesörleri tarafından hazırlanan İsrail Anayasa Tasarısı’nın bir parçası olarak ortaya konulmuştur. Teklif, 1984 ve 1988 seçimleri sonrasında İşçi Partisi ve Likud Partisi’nin oluşturdukları milli cephe hükümetinin başarısız olması sonucu destek görmüştür. Koalisyonun daha belirgin hale getirdiği problem, başbakanın gücünün ve çalışabilirliğinin kısıtlanması olmuştur. Ancak, dönemin İşçi Partisi lideri Simon Peres ve Likud Partisi lideri Yitzhak Shamir, seçim reformu teklifini, sonucun partileri aleyhine olacağını düşünerek teklifi redettmişlerdir. Peres’den sonraki İşçi Partisi lideri başbakan Yitzhak Rabin ve Shamir’den sonraki Likud lideri Benyamin Netanyahu ise, bu görüşü desteklemişlerdir. 1992 yılında ülkenin en önemli Anayasa reformu yapılmıştır. İsrail siyasi sisteminin kronik koalisyon ve buna bağlı diğer siyasi sorunlarına çözüm getirmeye çalışan Anayasa değişikliği 1996 yılında yürürlüğe girmiştir. Ülkede 1996 yılında yapılan seçimlerde, dünyada ilk defa İsrail başbakanı doğrudan halkoyu ile seçilmiştir. Mayıs 1996’da yapılan başbakanlık seçimlerine, İşçi Partisi lideri Simon Peres ve Likud Partisi lideri Benyamin Netanyahu katılmıştır. Bu adaylara ek olarak Tzomet Partisi’nden Rfael Eitan ve Gesher Partisi’nden David Levy de katılmıştır. Ancak bu adaylara, kurulacak hükümette önemli bakanlıklar verilme sözüyle adaylıktan çekilerek, Netanyahu’yu desteklemişlerdir. Bu birleşme sağda bölünmeyi önlemiştir.

1996 yapılan seçim sisteminde Likud Partisi’nden Benyamin Netanyahu kazanmıştır. Ülkenin en büyük iki partisi olan İşçi Partisi ve Likud Partisi önemli oy kaybına uğramıştır. Sürpriz seçim sonucu dinci blok parti önem kazanmıştır. Netanyahu’nun seçimi kazanmasında diğer önemli bir etken, seçimlere yakın Hamas örgütünün organize ettiği terörist saldırılar ve Yitzhak Rabin’e karşı suikast olayının sonucu, Netanyahu’nun seçim propagandalarında Peres hükümetini milli güvenlik konusunda zayıflıkla suçlaması olmuştur. Peres bu yüzden Yahudi seçmenlerin bazı oylarını kaybettiği gibi, bu terörist saldırılara karşı Lübnan’da düzenlenen “Gazap Üzümleri” Harekâtı ile Arap seçmenlerin bir miktar oylarını da kaybetmiştir. Netanyahu’nun seçimi kazanmasında diğer önemli bir neden, aşırı gelenekçi Yahudiler olan Haredim cemaatinin Peres aleyhine oy kullanması olmuştur. Daha önceki seçimlerde oy kullanmayan bu grubun %90 oyunun Netanyahu’ya gittiği
tahmin edilmiştir. Gazap Üzümleri Harekatı’nın şiddeti yüzünden, Netanyahu oy kazandığı gibi, İşçi Partisi de önemli oranda Arap oyu kaybetmiştir. Bu seçmenlerin oylarını küçük Arap partileri almıştır. Yeni seçim reformunun bir hedefi olan küçük partilerin sayısını azaltmak, bu seçimlerde gerçekleşmedi. Seçimlere katılan 20 siyasi partiden 19’u Knesset’e girmiştir. Dolayısıyla, küçük partilerin sayısı azalmamıştır. Knesset’in 120 sandalyesinden 54’ü, 9 parti arasında paylaşılmıştır. Netanyahu, 7 parti ile koalisyon kurmak zorunda kalmıştır. Bunlar arasında aşırı milliyetçi gruplar ve partizan gelenekçi dinci gruplar yanında, bir de laik görüşte bir göçmen partisi bulunmuştur. Peretz’e göre, yeni düzenleme, her ne kadar başbakanın konumunu güçlendirmeyi amaç edinmişse de, parti sisteminin bölünmesi, Netanyahu’nun genel otoritesini zayıflatmıştır. Netanyahu, koalisyon ortağı olan bu partilerin baskısı altında kaldığı gibi, kendi partisinden de bazı baskılar görmüştür.

İşçi Partisinden sonra iktidara gelen merkez sağ Likud Partisi, Vladimir Jabotinsky’nin geliştirdiği Revizyonist Siyonizm ideolojisine bağlı bir partidir. Likud’un siyasi sistemde kontrolü genişlemekle birlikte, 1977 öncesi dönemdeki İşçi Partisi seviyesine kadar ulaşamamıştır. 1984 seçimleri, İsrail siyasi sisteminde, günümüze kadar devam eden çok partili koalisyonların başlama tarihi olmuştur. 1984 seçimlerinde, her iki büyük partide çoğunluğu sağlayamamıştır. Eylül 1984’de İsrail’de ilk defa İşçi Partisi ile Likud Partisi, Milli birlik hükümetini kurdumuştur. Bu koalisyonda, dünyada ilk defa olarak dönüşümlü başkanlık sistemi uygulanmıştır. Bu sisteme göre, başbakanlık ve dışişleri bakanlıkları, iki partinin liderleri arasında, iki eşit dönemde dönüşümlü olarak paylaşılmıştır. Her iki lider de görevlerini 25 ay devam ettirmiştir. Ekim 1986’da Peres başbakan ve Shamir, dışişleri bakanı olmuştur. Dört yıllık normal hükümet süresinin dolmasından sonra Kasım 1988’de yeni seçimler yapılmıştır. Seçim sonrasında herhangi bir parti çoğunluğu elde edememiştir. Uzun süren koalisyon pazarlıkları döneminden sonra, İşçi Partisi ve Likud, İkinci Milli Birlik Hükümetini kurma konusunda anlaşmışlardır. İşçi Partisi lideri Shimon Peres ve 1983’den beri Likud lideri olan Yitzhak Shamir, dönüşümlü başbakanlık üzerinde tekrar anlaşarak, Shamir başbakanlığı Peres’de maliye bakanlığını üstlenmiştir.
Hükümet özellikle iç bölünmeler ve Amerikan destekli Arap-İsrail barış görüşmeleri konusunda görüş ayrılıkları yüzünden, Mart 1990’da güvensizlik oyuyla düşmüştür. Hükümetin güvensizlik oyuyla düşmesi, İsrail siyasi tarihinde ilk defa karşılaşılan bir olay olmuştur. Hükümetin düşmesinden sonra, 1990 Haziran’ında, Shamir, İşçi Partisi desteği olmadan merkez sağda koalisyonu kurmayı başarmıştır. 1992 Haziran ayında yapılan Knesset seçimlerinde, Likud yerine, barış görüşmelerini destekleyen İşçi Partisi adayı Yitzhak Rabin seçimleri kazanmıştır. İsrail’de 1992 yılında yapılan ve 1996 yılında yürürlüğe giren anayasa reformu dünyada ilk defa başbakanın doğrudan halkoyu ile seçilmesi sistemini getirmiştir. Bu değişiklik, ülkenin parlamenter rejimini değiştirmiştir. Reformun amacı, koalisyon hükümetlerinde konumu zayıf olan başbakanı güçlendirmek ve koalisyona bağlılığını azaltmak olmuştur. Ancak reformun diğer amacı olan küçük partilerin sayısını azaltmak sonuçta gerçekleşmediğinden başbakan yine koalisyon partilerine bağımlı kalmaya devam etmiştir. Birinci Knesset’de, çoğunlukla Aşkenazi kökenli, laik Siyonist İşçi Partisi (Mapai) üyelerinden oluşmakla beraber, önemli oranda Sefaradi gelenekçi Siyonist veya Siyonist olmayan kişi ve siyasi gruplar da mevcuttur. Bu gruplardan, örneğin gelenekçilere göre, tek gerçek Anayasa, Torah ve diğer Yahudi kanunları olmuştur.(Halakah) 1947’de Ben Gurion ve Mapai, gelenekçi dinci partiler arasında önemli bir ağırlığa sahip olan Mizrahi (Kutsal Merkez) ve Agudat Israel Partileriyle anlaşarak kurulacak yeni devlette, din-devlet ilişkileriyle ilgili konularda statükonun korunacağı sözünü vermiştir. İşçi Siyonistlerle gelenekçi Yahudiler arasında yapılan bu antlaşma ve oluşan denge, hassas konuların çözümünü, ileri bir tarihe atmayı gerekli kılmıştır. Bu yüzden bu tartışmalar boyunca, yazılı bir anayasa konusunda en büyük muhaliflerden birisi de antlaşmara taraf olan Ben Gurion olmuştur.
Şu anki İsrail sistemi, İngiliz anayasasının bir dalı olarak nitelendirilmiştir. İngiltere, aynen İsrail gibi korunmuş bir haklar bildirgesi ve Anayasa’ya sahip olmamıştır. Knesset seçimlerinde, bireysel olarak adaylara değil, parti aday listesine oy kullanılmıştır. Dolayısıyla, Knesset üyelerinin gücü, kendi başına aldıkları oy sayısından değil, tüm ülke genelinde aldıkları destekten kaynaklanmıştır. Knesset’te bir partinin üye sayısı düştükçe bireysel olarak siyasi etkileri artmıştır. Çünkü bu küçük partiler koalisyon ortağı olduklarında hükümette güçleriyle orantılı olmayan tavizler alabilmiştir. Ayrıca, Knesset’te yapılan oylamalarda meclis içi dengeler, tek oyla bile değişebilmiştir. Bu yüzden Knesset’te belirli oy oranları sağlayabilmek için bu küçük partilerle ciddi siyasi pazarlıklar yapılmıştır. Büyük partilerde ise bireysel üyelerin ağırlığı ve etkisi, üyelerin parti içi pozisyonlarına bağlıdır. İsrail’de bugüne kadar hiçbir meclis grubu, tek başına mecliste çoğunluğu sağlayamamıştır. Bunun tek istisnası, Yedinci Knesset’in sonuna doğru birkaç ay devam eden ve İsrail İşçi partisi ile Mapam’ın birleşmesinden doğan ortak meclis grubu olmuştur. İsrail’de ondördüncü Knessete kadar, hükümetlerin kurulabilmesi için Knesset üyelerinin salt çoğunluğunun (61) oyu gerekli olmuştur. Bu yüzden İsrailde bugüne kadar kurulan tüm hükümetler, koalisyon ortaklığına dayanmıştır. Bir Knesset dönemi içerisinde yeni meclis gruplarının oluşması, mevcut grupların bölünmesi veya bozulmasından ortaya çıkmıştır. Örnek olarak, Onüçüncü Knessete’te Üçüncü yol partisi, İşçi Partilerinden ayrılmış ve Gesher, Likud’tan ayrılmıştır. Aynı zamanda, mevcut grupların birleşmesinden de yeni gruplar oluşturulmuştur. Örneğin, Onikinci Knesset’te Ratz, Mapam, Shinui Partilerinin birleşmesinden doğan Merez partisi gibi. 1990’da değişiklik yapılan Seçim Kanununa göre Knesset üyelerinin gruplarından ayrılması ve grupların bölünmesi sınırlandırılmıştır.
  • Bu çalışmanın tüm hakları Gülşah Eker adlı kişiye aittir…

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...