11 Eylül 2017

KUTSAL KİTAP EYÜP OTUZ YEDİNCİ BÖLÜM

KUTSAL KİTAP EYÜP
OTUZ YEDİNCİ BÖLÜM

13 "İşte, gözlerim her şeyi gördü,
Kulağım duydu, anladı.
  Sizin bildiğinizi ben de biliyorum,
Sizden aşağı kalmam.
  Ama ben Her Şeye Gücü Yeten'le konuşmak,
Davamı Tanrı'yla tartışmak istiyorum.
  Sizlerse yalan düzüyorsunuz,
Hepiniz değersiz hekimlersiniz.
  Keşke büsbütün sussanız!
Sizin için bilgelik olurdu bu.
  Şimdi davamı dinleyin,
Yakınmama kulak verin.
  Tanrı adına haksızlık mı edeceksiniz?
O'nun adına yalan mı söyleyeceksiniz?
  O'nun tarafını mı tutacaksınız?
Tanrı'nın davasını mı savunacaksınız?
  Sizi sorguya çekerse, iyi mi olur?
İnsanları aldattığınız gibi O'nu da mı aldatacaksınız?
  10 Gizlice O'nun tarafını tutarsanız,
Kuşkusuz sizi azarlar.
  11 O'nun görkemi sizi yıldırmaz mı?
Dehşeti üzerinize düşmez mi?
  12 Anlattıklarınız kül kadar değersizdir,
Savunduklarınızsa çamurdan farksız.
  13 "Susun, bırakın ben konuşayım,
Başıma ne gelirse gelsin.
  14 Hayatım tehlikeye girecekse girsin,
Canım zora düşecekse düşsün.
  15 Beni öldürecek, umudum kalmadı[i],
Hiç olmazsa yürüdüğüm yolun doğruluğunu yüzüne karşı savunayım.
  16 Aslında bu benim kurtuluşum olacak,
Çünkü tanrısız bir adam O'nun karşısına çıkamaz.
  17 Sözlerimi iyi dinleyin,
Kulaklarınızdan çıkmasın söyleyeceklerim.
  18 İşte davamı hazırladım,
Haklı çıkacağımı biliyorum.
  19 Kim suçlayacak beni?
Biri varsa susar, son soluğumu veririm.
  20 "Yalnız şu iki şeyi lütfet, Tanrım,
O zaman kendimi senden gizlemeyeceğim:
  21 Elini üstümden çek
Ve dehşetinle beni yıldırma.
  22 Sonra beni çağır, yanıt vereyim,
Ya da bırak ben konuşayım, sen yanıt ver.
  23 Suçlarım, günahlarım ne kadar?
Bana suçumu, günahımı göster.
  24 Niçin yüzünü gizliyorsun,
Beni düşman[ii] gibi görüyorsun?
  25 Rüzgarın sürüklediği yaprağa dönmüşüm,
Beni mi korkutacaksın?
Kuru samanı mı kovalayacaksın?
  26 Çünkü hakkımda acı şeyler yazıyor,
Gençliğimde işlediğim günahları bana miras veriyorsun.
  27 Ayaklarımı tomruğa vuruyor,
Yollarımı gözetliyor,
İzimi sürüyorsun.
  28 "Oysa insan telef olmuş, çürük bir şey,
Güve yemiş giysi gibidir.

[i] 13:15. Ya da "Beni öldürse bile O'na güvenim sarsılmaz.
[ii] 13:24. İbranice "düşman" sözcüğü "Eyüp" sözcüğünü çağrıştırıyor, bu yolla bir söz sanatı yapılmış
14 "İnsanı kadın doğurur,
Günleri sayılı ve sıkıntı doludur.
  Çiçek gibi açıp solar,
Gölge gibi gelip geçer.
  Gözlerini böyle birine mi dikiyorsun,
Yargılamak için önüne çağırıyorsun?
  Kim temizi kirliden çıkarabilir?
Hiç kimse!
  Madem insanın günleri belirlenmiş,
Aylarının sayısı saptanmış,
Sınır koymuşsun, öteye geçemez;
  Gözünü ondan ayır da,
Çalışma saatini dolduran gündelikçi gibi rahat etsin.
  "Oysa bir ağaç için umut vardır,
Kesilse, yeniden sürgün verir,
Eksilmez filizleri.
  Kökü yerde kocasa,
Kütüğü toprakta ölse bile,
  Su kokusu alır almaz filizlenir,
Bir fidan gibi dal budak salar.
  10 İnsan ise ölüp yok olur,
Son soluğunu verir ve her şey biter.
  11 Suyu akıp giden göl
Ya da kuruyan ırmak nasıl çöle dönerse,
  12 İnsan da öyle, yatar, bir daha kalkmaz,
Gökler yok oluncaya dek uyanmaz,
Uyandırılmaz.
  13 "Keşke beni ölüler diyarına gizlesen,
Öfken geçinceye dek saklasan,
Bana bir süre versen de, beni sonra anımsasan.
  14 İnsan ölür de dirilir mi?
Başka biri nöbetimi devralıncaya dek
Savaş boyunca umutla beklerdim.
  15 Sen çağırırdın, ben yanıt verirdim,
Ellerinle yaptığın yaratığı özlerdin.
  16 O zaman adımlarımı sayar,
Günahımın hesabını tutmazdın.
  17 İsyanımı torbaya koyup mühürler,
Suçumu örterdin.
  18 "Ama dağın yıkılıp çöktüğü,
Kayanın yerinden taşındığı,
  19 Suyun taşı aşındırdığı,
Selin toprağı sürükleyip götürdüğü gibi,
İnsanın umudunu yok ediyorsun.
  20 Onu hep yenersin, yok olup gider,
Çehresini değiştirir, uzağa gönderirsin.
  21 Oğulları saygı görür, onun haberi olmaz,
Aşağılanırlar, anlamaz.
  22 Ancak kendi canının acısını duyar,
Yalnız kendisi için yas tutar."
Elifaz
15 Temanlı Elifaz şöyle yanıt verdi:
"Bilge kişi boş sözlerle yanıt verir mi,
Karnını doğu yeliyle doldurur mu?
  Boş sözlerle tartışır,
Yararsız söylevler verir mi?
  Tanrı korkusunu bile ortadan kaldırıyor,
Tanrı'nın huzurunda düşünmeyi engelliyorsun.
  Çünkü suçun ağzını kışkırtıyor,
Hilekârların diliyle konuşuyorsun.
  Kendi ağzın seni suçluyor, ben değil,
Dudakların sana karşı tanıklık ediyor.
  "İlk doğan insan sen misin?
Yoksa dağlardan önce mi var oldun?
  Tanrı'nın sırrını mı dinledin de,
Yalnız kendini bilge görüyorsun?
  Senin bildiğin ne ki, biz bilmeyelim?
Senin anladığın ne ki, bizde olmasın?
  10 Bizde ak saçlı da yaşlı da var,
Babandan bile yaşlı.
  11 Az mı geliyor Tanrı'nın avutması sana,
Söylediği yumuşak sözler?
  12 Niçin yüreğin seni sürüklüyor,
Gözlerin parıldıyor,
  13 Tanrı'ya öfkeni gösteriyorsun,
Ağzından böyle sözler dökülüyor?
  14 "İnsan gerçekten temiz olabilir mi?
Kadından doğan biri doğru olabilir mi?
  15 Tanrı meleklerine güvenmiyorsa,
Gökler bile O'nun gözünde temiz değilse,
  16 Haksızlığı su gibi içen
İğrenç, bozuk insana mı güvenecek?
  17 "Dinle beni, sana açıklayayım,
Gördüğümü anlatayım,
  18 Bilgelerin atalarından öğrenip bildirdiği,
Gizlemediği gerçekleri;
  19 O atalar ki, ülke yalnız onlara verilmişti,
Aralarına henüz yabancı girmemişti.
  20 Kötü insan yaşamı boyunca kıvranır,
Zorbaya ayrılan yıllar sayılıdır.
  21 Dehşet sesleri kulağından eksilmez,
Esenlik içindeyken soyguncunun saldırısına uğrar.
  22 Karanlıktan kurtulabileceğine inanmaz,
Kılıç onu gözler.
  23 'Nerede?' diyerek ekmek ardınca dolaşır,
Karanlık günün yanıbaşında olduğunu bilir.
  24 Acı ve sıkıntı onu yıldırır,
Savaşa hazır bir kral gibi onu yener.
  25 Çünkü Tanrı'ya el kaldırmış,
Her Şeye Gücü Yeten'e meydan okumuş,
  26 Kalın, yumrulu kalkanıyla
O'na inatla saldırmıştı.
  27 "Yüzü semirdiği,
Göbeği yağ bağladığı halde,
  28 Yıkılmış kentlerde,
Taş yığınına dönmüş oturulmaz evlerde oturacak,
  29 Zengin olmayacak, serveti tükenecek,
Malları ülkeye yayılmayacaktır.
  30 Karanlıktan kaçamayacak,
Filizlerini alev kurutacak,
Tanrı'nın ağzından çıkan solukla yok olacaktır.
  31 Boş şeye güvenerek kendini aldatmasın,
Çünkü ödülü boşluk olacaktır.
  32 Gününden önce işi tamamlanacak,
Dalı yeşermeyecektir.
  33 Asma gibi koruğunu dökecek,
Zeytin ağacı gibi çiçeğini dağıtacaktır.
  34 Çünkü tanrısızlar sürüsü kısır olur,
Rüşvetçilerin çadırlarını ateş yakıp yok eder.
  35 Sıkıntıya gebe kalıp kötülük doğururlar,
İçleri yalan doludur."
16 Eyüp şöyle yanıt verdi:
"Buna benzer çok şey duydum,
Oysa siz avutmuyor, sıkıntı veriyorsunuz.
  Boş sözleriniz hiç sona ermeyecek mi?
Nedir derdiniz, boyuna karşılık veriyorsunuz?
  Yerimde siz olsaydınız,
Ben de sizin gibi konuşabilirdim;
Size karşı güzel sözler dizer,
Başımı sallayabilirdim.
  Ağzımdan çıkan sözlerle yüreklendirir,
Dudaklarımdan dökülen avutucu sözlerle yatıştırırdım sizi.
  "Konuşsam bile acım dinmez,
Sussam ne değişir?
  Ey Tanrı, beni tükettin,
Bütün ev halkımı dağıttın.
  Beni sıkıp buruşturdun, bana karşı tanık oldu bu;
Zayıflığım kalkmış tanıklık ediyor bana karşı.
  Tanrı öfkeyle saldırıp parçalıyor beni,
Dişlerini gıcırdatıyor bana,
Düşmanım gözlerini üzerime dikiyor.
  10 İnsanlar bana dudak büküyor,
Aşağılayarak tokat atıyor,
Birleşiyorlar bana karşı.
  11 Tanrı haksızlara teslim ediyor beni,
Kötülerin kucağına atıyor.
  12 Ben rahat yaşıyordum, ama Tanrı paraladı beni,
Boynumdan tutup yere çaldı.
Beni hedef yaptı kendine.
  13 Okçuları beni kuşatıyor,
Acımadan böbreklerimi deşiyor,
Ödümü yerlere döküyor.
  14 Bedenimde gedik üstüne gedik açıyor,
Dev gibi üzerime saldırıyor.
  15 "Giymek için çul diktim,
Gururumu ayak altına aldım.
  16 Ağlamaktan yüzüm kızardı,
Gözlerimin altı morardı.
  17 Yine de ellerim şiddetten uzak,
Duam içtendir.
  18 "Ey toprak, kanımı örtme,
Feryadım asla dinmesin.
  19 Daha şimdiden tanığım göklerde,
Beni savunan yücelerdedir.
  20 Dostlarım benimle eğleniyor,
Gözlerim Tanrı'ya yaş döküyor;
  21 Tanrı kendisiyle insan arasında
İnsanoğluyla komşusu arasında hak arasın diye.
  22 "Çünkü birkaç yıl sonra,
Dönüşü olmayan yolculuğa çıkacağım.
17 Yaşama gücüm tükendi, günlerim kısaldı,
Mezar gözlüyor beni.
  Çevremi alaycılar kuşatmış,
Gözümü onların aşağılamasıyla açıp kapıyorum.
  "Ey Tanrı, kefilim ol kendine karşı,
Başka kim var bana güvence verecek?
  Çünkü onların aklını anlayışa kapadın,
Bu yüzden onları zafere kavuşturmayacaksın.
  Para için dostlarını satan adamın
Çocuklarının gözünün feri söner.
  "Tanrı beni insanların diline düşürdü,
Yüzüme tükürmekteler.
  Kederden gözümün feri söndü,
Kollarım bacaklarım çırpı gibi.
  Dürüst insanlar buna şaşıyor,
Suçsuzlar tanrısızlara saldırıyor.
  Doğrular kendi yolunu tutuyor,
Elleri temiz olanlar gittikçe güçleniyor.
  10 "Ama siz, hepiniz gelin yine deneyin!
Aranızda bir bilge bulamayacağım.
  11 Günlerim geçti, tasarılarım,
Dileklerim suya düştü.
  12 Bu insanlar geceyi gündüze çeviriyorlar,
Karanlığa 'Işık yakındır' diyorlar.
  13 Ölüler diyarını evim diye gözlüyorsam,
Yatağımı karanlığa seriyorsam,
  14 Çukura 'Babam',
Kurda 'Anam, kızkardeşim' diyorsam,
  15 Umudum nerede?
Kim benim için umut görebilir?
  16 Umut benimle ölüler diyarına mı inecek?
Toprağa birlikte mi gireceğiz?"
Bildat
18 Şuahlı Bildat şöyle yanıt verdi:
"Ne zaman bitecek bu sözler?
Biraz anlayışlı olun da konuşalım.
  Niçin hayvan yerine konuyoruz,
Gözünüzde aptal sayılıyoruz?
  Sen kendini öfkenle paralıyorsun,
Senin uğruna dünyadan vaz mı geçilecek?
Kayalar yerini mi değiştirecek?
  "Evet, kötünün ışığı sönecek,
Ateşinin alevi parlamayacak.
  Çadırındaki ışık karanlığa dönecek,
Yanındaki kandil sönecek.
  Adımlarının gücü zayıflayacak,
Kurduğu düzene kendi düşecek.
  Ayakları onu ağa götürecek,
Kendi ayağıyla tuzağa basacak.
  Topuğu kapana girecek,
Tuzak onu kapacak.
  10 Toprağa gizlenmiş bir ilmek,
Yoluna koyulmuş bir kapan bekliyor onu.
  11 Dehşet saracak onu her yandan,
Her adımında onu kovalayacak.
  12 Gücünü kıtlık kemirecek,
Tökezleyince, felaket yanında bitiverecek.
  13 Derisini hastalık yiyecek,
Kollarıyla bacaklarını ölüm yutacak.
  14 Güvenli çadırından atılacak,
Dehşet kralının önüne sürüklenecek.
  15 Çadırında ateş oturacak[i],
Yurdunun üzerine kükürt saçılacak.
  16 Kökleri dipten kuruyacak,
Dalları üstten solacak.
  17 Ülkede anısı yok olacak,
Adı dünyadan silinecek.
  18 Işıktan karanlığa sürülecek,
Dünyadan kovulacak.
  19 Ne çocuğu ne torunu kalacak halkı arasında,
Yaşadığı yerde kimsesi kalmayacak.
  20 Batıdakiler onun yıkımına şaşacak,
Doğudakiler dehşet içinde bakacak.
  21 Evet, kötülerin yaşamı işte böyle son bulur,
Tanrı'yı tanımayanların varacağı yer budur."

[i] 18:15. "Ateş oturacak" ya da "Hiç bir şey kalmayacak.
19 Eyüp şöyle yanıt verdi:
"Ne zamana dek beni üzecek,
Sözlerinizle ezeceksiniz?
  On kez oldu beni aşağılıyor,
Hiç utanmadan saldırıyorsunuz.
  Yanlış yola sapmışsam,
Bu benim suçum.
  Kendinizi gerçekten benden üstün görüyor,
Utancımı bana karşı kullanıyorsanız,
  Bilin ki, Tanrı bana haksızlık yaptı,
Beni ağıyla kuşattı.
  "İşte, 'Zorbalık bu!' diye haykırıyorum, ama yanıt yok,
Yardım için bağırıyorum, ama adalet yok.
  Yoluma set çekti, geçemiyorum,
Yollarımı karanlığa boğdu.
  Üzerimden onurumu soydu,
Başımdaki tacı kaldırdı.
  10 Her yandan yıktı beni, tükendim,
Umudumu bir ağaç gibi kökünden söktü.
  11 Öfkesi bana karşı alev alev yanıyor,
Beni hasım sayıyor.
  12 Orduları üstüme üstüme geliyor,
Bana karşı rampalar yapıyor,
Çadırımın çevresinde ordugah kuruyorlar.
  13 "Kardeşlerimi benden uzaklaştırdı,
Tanıdıklarım bana büsbütün yabancılaştı.
  14 Akrabalarım uğramaz oldu,
Yakın dostlarım beni unuttu.
  15 Evimdeki konuklarla hizmetçiler
Beni yabancı sayıyor,
Garip oldum gözlerinde.
  16 Kölemi çağırıyorum, yanıt vermiyor,
Dil döksem bile.
  17 Soluğum karımı tiksindiriyor,
Kardeşlerim benden iğreniyor.
  18 Çocuklar bile beni küçümsüyor,
Ayağa kalksam benimle eğleniyorlar.
  19 Bütün yakın dostlarım benden iğreniyor,
Sevdiklerim yüz çeviriyor.
  20 Bir deri bir kemiğe döndüm,
Ölümün eşiğine geldim.
  21 "Ey dostlarım, acıyın bana, siz acıyın,
Çünkü Tanrı'nın eli vurdu bana.
  22 Neden Tanrı gibi siz de beni kovalıyor,
Etime doymuyorsunuz?
  23 "Keşke şimdi sözlerim yazılsa,
Kitaba geçseydi,
  24 Demir kalemle, kurşunla
Sonsuza dek kalsın diye kayaya kazılsaydı!
  25 Oysa ben kurtarıcımın yaşadığını,
Sonunda yeryüzüne geleceğini biliyorum.
  26 Derim yok olduktan sonra,
Yeni bedenimle[i] Tanrı'yı göreceğim.
  27 O'nu kendim göreceğim,
Kendi gözlerimle, başkası değil.
Yüreğim bayılıyor bağrımda!
  28 Eğer, 'Sıkıntının kökü onda olduğu için
Onu kovalım' diyorsanız,
  29 Kılıçtan korkmalısınız,
Çünkü kılıç cezası öfkeli olur,
O zaman adaletin var olduğunu göreceksiniz."

[i] 19:26. "Yeni bedenimle" ya da, "Etim olmadan.
Sofar
20 Naamalı Sofar şöyle yanıt verdi:
"Sıkıntılı düşüncelerim beni yanıt vermeye zorluyor,
Bu yüzden çok heyecanlıyım.
  Beni utandıran bir azar işitiyorum,
Anlayışım yanıt vermemi gerektiriyor.
  "Bilmiyor musun eskiden beri,
İnsan dünyaya geldiğinden beri,
  Kötünün zafer çığlığı kısadır,
Tanrısızın sevinciyse bir anlıktır.
  Boyu göklere erişse,
Başı bulutlara değse bile,
  Sonsuza dek yok olacak, kendi pisliği gibi;
Onu görmüş olanlar, 'Nerede o?' diyecekler.
  Düş gibi uçacak, bir daha bulunamayacak,
Gece görümü gibi yok olacak.
  Kendisini görmüş olan gözler bir daha onu görmeyecek,
Yaşadığı yerde artık görünmeyecektir.
  10 Çocukları yoksulların lütfunu dileyecek,
Malını kendi eliyle geri verecektir.
  11 Kemiklerini dolduran gençlik ateşi
Kendisiyle birlikte toprakta yatacak.
  12 "Kötülük ağzında tatlı gözükse,
Onu dilinin altına gizlese bile,
  13 Tutsa, bırakmasa,
Damağının altına saklasa bile,
  14 Yediği yiyecek midesinde ekşiyecek,
İçinde kobra zehirine dönüşecek.
  15 Yuttuğu servetleri kusacak,
Tanrı onları midesinden çıkaracak.
  16 Kobra zehiri emecek,
Engereğin zehir dişi onu öldürecek.
  17 Akarsuların, bal ve ayran akan derelerin
Sefasını süremeyecek.
  18 Zahmetle kazandığını
Yemeden geri verecek,
Elde ettiği kazancın tadını çıkaramayacak.
  19 Çünkü yoksulları ezip yüzüstü bıraktı,
Kendi yapmadığı evi zorla aldı.
  20 "Hırsı yüzünden rahat nedir bilmedi,
Serveti onu kurtaramayacak.
  21 Yediğinden arta kalan olmadı,
Bu yüzden bolluğu uzun sürmeyecek.
  22 Varlık içinde yokluk çekecek,
Sıkıntı tepesine binecek.
  23 Karnını tıka basa doyurduğunda,
Tanrı kızgın öfkesini ondan çıkaracak,
Üzerine gazap yağdıracak.
  24 Demir silahtan kaçacak olsa,
Tunç ok onu delip geçecek.
  25 Çekilince ok sırtından,
Parıldayan ucu ödünden çıkacak,
Dehşet çökecek üzerine.
  26 Koyu karanlık onun hazinelerini gözlüyor.
Körüklenmemiş ateş onu yiyip bitirecek,
Çadırında artakalanı tüketecek.
  27 Suçunu gökler açığa çıkaracak,
Yeryüzü ona karşı ayaklanacak.
  28 Varlığını seller,
Azgın sular götürecek Tanrı'nın öfkelendiği gün.
  29 Budur kötünün Tanrı'dan aldığı pay,
Budur Tanrı'nın ona verdiği miras."
21 Eyüp şöyle yanıt verdi:
"Sözümü dikkatle dinleyin,
Bana verdiğiniz avuntu bu olsun.
  Bırakın ben de konuşayım,
Ben konuştuktan sonra alay edin.
  "Yakınmam insana mı karşı?
Niçin sabırsızlanmayayım?
  Bana bakın da şaşın,
Elinizi ağzınıza koyun.
  Bunu düşündükçe içimi korku sarıyor,
Bedenimi titreme alıyor.
  Kötüler niçin yaşıyor,
Yaşlandıkça güçleri artıyor?
  Çocukları sapasağlam çevrelerinde,
Soyları gözlerinin önünde.
  Evleri güvenlik içinde, korkudan uzak,
Tanrı'nın sopası onlara dokunmuyor.
  10 Boğalarının çiftleşmesi hiç boşa çıkmaz,
İnekleri hep doğurur, hiç düşük yapmaz.
  11 Çocuklarını sürü gibi salıverirler,
Yavruları oynaşır.
  12 Tef ve lir eşliğinde şarkı söyler,
Kaval sesiyle eğlenirler.
  13 Ömürlerini bolluk içinde geçirir,
Esenlik içinde ölüler diyarına inerler.
  14 Tanrı'ya, 'Bizden uzak dur!' derler,
'Yolunu ögrenmek istemiyoruz.
  15 Her Şeye Gücü Yeten kim ki, O'na kulluk edelim?
Ne kazancımız olur O'na dua etsek?'
  16 Ama zenginlikleri kendi ellerinde değil.
Kötülerin öğüdü benden uzak olsun.
  17 "Kaç kez kötülerin kandili söndü,
Başlarına felaket geldi,
Tanrı öfkelendiğinde paylarına düşen kederi verdi?
  18 Kaç kez rüzgarın sürüklediği saman gibi,
Kasırganın uçurduğu saman çöpü gibi oldular?
  19 'Tanrı babaların cezasını çocuklarına çektirir' diyorsunuz,
Kendilerine çektirsin de bilsinler nasıl olduğunu.
  20 Yıkımlarını kendi gözleriyle görsünler,
Her Şeye Gücü Yeten'in gazabını içsinler.
  21 Çünkü sayılı ayları sona erince
Geride bıraktıkları aileleri için niye kaygı çeksinler?
  22 "En yüksektekileri bile yargılayan Tanrı'ya
Kim akıl öğretebilir?
  23 Biri gücünün doruğunda ölür,
Büsbütün rahat ve kaygısız.
  24 Bedeni iyi beslenmiş,
İlikleri dolu.
  25 Ötekiyse acı içinde ölür,
İyilik nedir hiç tatmamıştır.
  26 Toprakta birlikte yatarlar,
Üzerlerini kurt kaplar.
  27 "Bakın, düşüncelerinizi,
Bana zarar vermek için kurduğunuz düzenleri biliyorum.
  28 'Büyük adamın evi nerede?' diyorsunuz,
'Kötülerin çadırları nerede?'
  29 Yolculara hiç sormadınız mı?
Anlattıklarına kulak asmadınız mı?
  30 Felaket günü kötü insan esirgenir,
Gazap günü ona kurtuluş yolu gösterilir.
  31 Kim davranışını onun yüzüne vurur?
Kim yaptığının karşılığını ona ödetir?
  32 Mezarlığa taşınır,
Kabri başında nöbet tutulur.
  33 Vadi toprağı tatlı gelir ona,
Herkes ardından gider,
Önüsıra gidenlerse sayısızdır.
  34 "Boş laflarla beni nasıl avutursunuz?
Yanıtlarınızdan çıkan tek sonuç yalandır."
Elifaz
22 Temanlı Elifaz şöyle yanıt verdi:
"İnsan Tanrı'ya yararlı olabilir mi?
Bilge kişinin bile O'na yararı dokunabilir mi?
  Doğruluğun Her Şeye Gücü Yeten'e ne zevk verebilir,
Kusursuz yaşamın O'na ne kazanç sağlayabilir?
  Seni azarlaması, dava etmesi
O'ndan korktuğun için mi?
  Kötülüğün büyük,
Günahların sonsuz değil mi?
  Çünkü kardeşlerinden nedensiz rehin alıyor,
Onları soyuyordun.
  Yorguna su içirmedin,
Açtan ekmeği esirgedin;
  Ülkeye bileğinle sahip oldun,
Saygın biri olarak orada yaşadın.
  Dul kadınları eli boş çevirdin,
Öksüzlerin kolunu kanadını kırdın.
  10 Bu yüzden her yanın tuzaklarla çevrili,
Ansızın gelen korkuyla yılıyorsun,
  11 Her şey kararıyor, göremez oluyorsun,
Seller altına alıyor seni.
  12 "Tanrı göklerin yükseklerinde değil mi?
Yıldızlara bak, ne kadar yüksekteler!
  13 Sen ise, 'Tanrı ne bilir?' diyorsun,
'Zifiri karanlığın içinden yargılayabilir mi?
  14 Koyu bulutlar O'na engeldir, göremez,
Gökkubbenin üzerinde dolaşır.'
  15 Kötülerin yürüdüğü
Eski yolu mu tutacaksın?
  16 Onlar ki, vakitleri gelmeden çekilip alındılar,
Temellerini sel bastı.
  17 Tanrı'ya, 'Bizden uzak dur!' dediler,
'Her Şeye Gücü Yeten bize ne yapabilir?'
  18 Ama onların evlerini iyilikle dolduran O'ydu.
Onun için kötülerin öğüdü benden uzak olsun.
  19 "Doğrular onların yıkımını görüp sevinir,
Suçsuzlar şöyle diyerek eğlenir:
  20 'Düşmanlarımız yok edildi,
Malları yanıp kül oldu.'
  21 "Tanrı'yla dost ol, barış ki,
Bolluğa eresin.
  22 Ağzından çıkan öğretiyi benimse,
Sözlerini yüreğinde tut.
  23 Her Şeye Gücü Yeten'e dönersen, eski haline kavuşursun.
Kötülüğü çadırından uzak tutar,
  24 Altınını yere,
Ofir altınını vadideki çakılların arasına atarsan,
  25 Her Şeye Gücü Yeten senin altının,
Değerli gümüşün olur.
  26 O zaman Her Şeye Gücü Yeten'den zevk alır,
Yüzünü Tanrı'ya kaldırırsın.
  27 O'na dua edersin, dinler seni,
Adaklarını yerine getirirsin.
  28 Neye karar verirsen yapılır,
Yollarını ışık aydınlatır.
  29 İnsanlar seni alçaltınca, güvenini yitirme,
Çünkü Tanrı alçakgönüllüleri kurtarır.
  30 O suçsuz olmayanı bile kurtarır,
Senin ellerinin temizliği sayesinde kurtulur suçlu."
23 Eyüp şöyle yanıt verdi:
"Bugün de acı acı yakınacağım,
İniltime karşın Tanrı'nın üzerimdeki eli ağırdır.
  Keşke O'nu nerede bulacağımı bilseydim,
Tahtına varabilseydim!
  Davamı önünde dile getirir,
Kanıtlarımı ard arda sıralardım.
  Bana vereceği yanıtı öğrenir,
Ne diyeceğini anlardım.
  Eşsiz gücüyle bana karşı mı çıkardı?
Hayır, yalnızca dinlerdi beni.
  Haklı kişi davasını oraya, O'nun önüne getirebilirdi,
Ben de yargılanmaktan sonsuza dek kurtulurdum.
  "Doğuya gitsem orada değil,
Batıya gitsem O'nu bulamıyorum.
  Kuzeyde iş görse O'nu seçemiyorum,
Güneye dönse O'nu göremiyorum.
  10 Ama O tuttuğum yolu biliyor,
Beni sınadığında altın gibi çıkacağım.
  11 Adımlarını yakından izledim,
Sapmadan yolunu tuttum.
  12 Ağzından çıkan buyruklardan ayrılmadım,
Günlük ekmeğimden çok ağzından çıkan sözlere değer verdim.
  13 "O tek başınadır, kim O'nu caydırabilir?
Canı ne isterse onu yapar.
  14 Benimle ilgili kararını yerine getirir,
Daha nice tasarısı vardır.
  15 Bu yüzden dehşete düşerim huzurunda,
Düşündükçe korkarım O'ndan.
  16 Tanrı cesaretimi kırdı,
Her Şeye Gücü Yeten beni yıldırdı.
  17 Karanlık beni susturamadı,
Yüzümü örten koyu karanlık.
24 "Niçin Her Şeye Gücü Yeten yargı için vakit saptamıyor?
Neden O'nu tanıyanlar bu günleri görmesin?
  İnsanlar sınır taşlarını kaldırıyor,
Çaldıkları sürüleri otlatıyorlar.
  Öksüzlerin eşeğini kovuyor,
Dul kadının öküzünü rehin alıyorlar.
  Yoksulları yoldan saptırıyor,
Ülkenin düşkünlerini gizlenmeye zorluyorlar.
  Bakın, yoksullar çöldeki yaban eşekleri gibi
Yiyecek bulmak için erkenden işe çıkıyorlar,
Çocuklarına yiyeceği kırlar sağlıyor.
  Yemlerini tarlalardan topluyor,
Kötülerin bağındaki artıkları eşeliyorlar.
  Geceyi giysisiz, çıplak geçiriyorlar,
Örtünecek şeyleri yok soğukta.
  Dağlara yağan sağanaktan ıslanıyor,
Sığınakları olmadığı için kayalara sarılıyorlar.
  Öksüz memeden ayrılıyor,
Düşkünün bebeği rehin alınıyor.
  10 Giysisiz, çıplak dolaşıyor,
Aç karnına demet taşıyorlar.
  11 Teraslar arasında zeytin eziyor,
Susuzluktan kavrulurken
Masaralarda üzüm çiğniyorlar.
  12 Kentlerden insan iniltileri yükseliyor,
Yaralı canlar feryat ediyor,
Ama Tanrı haksızlığı önemsemiyor.
  13 "Bunlar ışığa başkaldıranlardır;
Onun yolunu tanımaz,
İzinde yürümezler.
  14 Gün kararınca[i] katil kalkar,
Yoksulu, düşkünü öldürür,
Hırsız gibi sıvışır geceleyin.
  15 Zina edenin gözü alacakaranlıktadır,
'Beni kimse görmez' diye düşünür,
Yüzünü örtüyle gizler.
  16 Hırsızlar karanlıkta evleri deler,
Gündüz gizlenir, ışık nedir bilmezler.
  17 Çünkü zifiri karanlık sabahıdır onların,
Karanlığın dehşetiyle dostturlar."
  18 Diyorsunuz ki: "Suyun üstündeki köpüktür onlar,
Lanetlidir ülkedeki payları,
Kimse bağlara gitmez.
  19 Kuraklık ve sıcağın eriyen karı alıp götürdüğü gibi
Ölüler diyarı da günahlıları alıp götürür.
  20 Rahim onları unutacak,
Kurtlara yem olacak,
Bir daha anılmayacaklar.
Haksızlık bir ağaç gibi kırılacak.
  21 Onlar çocuğu olmayan kısır kadınları yolar,
Dul kadına iyilik etmezler.
  22 Tanrı, gücüyle zorbaları yok eder,
Harekete geçince zorbaların yaşama umudu kalmaz.
  23 Tanrı onlara güven verir, O'na güvenirler,
Ama gözü yürüdükleri yoldadır.
  24 Kısa süre yükselir, sonra yok olurlar,
Düşerler, tıpkı ötekiler gibi alınıp götürülür,
Başak başı gibi kesilirler.
  25 "Böyle değilse, kim beni yalancı çıkarabilir,
Söylediklerimin boş olduğunu gösterebilir?"

[i] 24:14. "Gün kararınca": Özgün metin, "Işıkta"
Bildat
25 Şuahlı Bildat şöyle yanıt verdi:
"Egemenlik ve heybet Tanrı'ya özgüdür,
Yüce göklerde düzen kuran O'dur.
  Orduları sayılabilir mi?
Işığı kimin üzerine doğmaz?
  İnsan Tanrı'nın önünde nasıl doğru olabilir?
Kadından doğan biri nasıl temiz olabilir?
  O'nun gözünde ay parlak,
Yıldızlar temiz değilse,
  Nerede kaldı bir kurtçuk olan insan,
Bir böcek olan insanoğlu!"

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...