11 Eylül 2017

KUTSAL KİTAP EYÜP OTUZ ALTINCI BÖLÜM

KUTSAL KİTAP EYÜP 
OTUZ ALTINCI BÖLÜM
EYÜP
GİRİŞ
Eyüp Kitabı büyük felakete uğrayan doğru bir adamın çektiği acılan anlatır. Eyüp bütün çocuklarını, malını mülkünü yitirir, korkunç bir hastalığa ya­kalanır. Kitap, Eyüp ve üç arkadaşının bu felaketlere karşı gösterdikleri tepkiyi karşılıklı üç konuşmayla açıklamaktadır. İnsanlara yaklaşımı tartışılan Tanrı'nın bizzat kendisi sonunda Eyüp'e görünüyor.
Arkadaşları Eyüp'ün çektiği acıyı geleneksel dini kavramlarla açıklıyor. Tanrı'nın her zaman iyiliği ödüllendirip kötülüğü cezalandırdığını varsayıyor Eyüp'ün günah işlediği için bu acıları çektiğini düşünüyorlar. Ama bu düşünce Eyüp'ün durumunu açıklamak için çok yetersiz kalıyor. Eyüp bu acımasız cezayı hak etmemiştir. Çünkü alışılmışın ötesinde iyi ve doğru bir insandır. Kendisi gibi birisinin başına bu denli kötülük gelmesine Tanrı'nın nasıl izin verdiğini anlayamıyor, Tanrı'ya cesurca meydan okuyor. İmanını yitirmiyor, ama Tanrı'nın önünde aklanıp yeniden iyi insan olarak onuruna kavuşmak istiyor.
Tanrı Eyüp'ün sorularına yanıt vermez, ama ilahi güç ve bilgeliğinin şiirselliğiyle imanına karşılık verir. O zaman Eyüp Tanrı'nın yücelik ve bilgeliğini kabul eder, öfkeli ve kaba sözlerden ötürü tövbe eder.
Kitap, sonuç olarak Eyüp'ün eski gönencine nasıl kavuştuğunu, hatta daha da zengin olduğunu anlatır. Tanrı Eyüp'ün çektiği acıların nedenini anlama­yan arkadaşlarını azarlar. Yalnız Eyüp Tanrı'nın üstünlüğünü sezebilmiştir.
Ana Hatlar
1:1-2:13            Öndeyiş
3:1-31:40          Eyüp ve üç arkadaşı
a.3:1-26            Eyüp'ün yakınması
b.4:1-14:22       İlk karşılıklı konuşma
c.15:1-21:34      İkinci karşılıklı konuşma
ç.22:1-27:23      Üçüncü karşılıklı konuşma
d.28:1-28          Bilgeliğe övgü
e.29:1-31:40      Eyüp'ün son söyledikleri
32:1-37:24        Elihu'nun konuşması
38:1-42:6          Tanrı'nın Eyüp'e yanıtı
42:7-17             Sonsöz

Uts ülkesinde Eyüp adında bir adam yaşardı. Kusursuz, doğru bir adamdı. Tanrı'dan korkar, kötülükten kaçınırdı.
  Yedi oğlu, üç kızı vardı.
  Yedi bin koyuna, üç bin deveye, beş yüz çift öküze, beş yüz çift eşeğe ve pek çok köleye sahipti. Doğudaki insanların en zengini oydu.
  Oğulları sırayla evlerinde şölen verir, birlikte yiyip içmek için üç kızkardeşlerini de çağırırlardı.
  Bu şölen dönemi bitince Eyüp onları çağırtıp kutsardı. Sabah erkenden kalkar, "Çocuklarım günah işlemiş, içlerinden Tanrı'ya sövmüş olabilirler" diyerek her biri için yakmalık sunu sunardı. Eyüp hep böyle yapardı.
Eyüp'ün İlk Sınavı
  Bir gün ilahi varlıklar RAB'bin huzuruna çıkmak için geldiklerinde, Şeytan da onlarla geldi.
  RAB Şeytan'a, "Nereden geliyorsun?" dedi. Şeytan, "Dünyada gezip dolaşmaktan" diye yanıt verdi.
  RAB, "Kulum Eyüp'e bakıp da düşündün mü?" dedi, "Çünkü dünyada onun gibisi yoktur. Kusursuz, doğru bir adamdır. Tanrı'dan korkar, kötülükten kaçınır."
  Şeytan, "Eyüp Tanrı'dan boşuna mı korkuyor?" diye yanıtladı.
  10 "Onu, ev halkını, sahip olduğu her şeyi sen çitle çevirip korumadın mı? Elleriyle yaptığı her şeyi bereketli kıldın. Sürüleri bütün ülkeye yayıldı.
  11 Ama elini uzatır da sahip olduğu her şeyi yok edersen, yüzüne karşı sövecektir."
  12 RAB Şeytan'a, "Peki" dedi, "Sahip olduğu her şeyi senin eline bırakıyorum, yalnız kendisine dokunma." Böylece Şeytan RAB'bin huzurundan ayrıldı.
  13 Bir gün Eyüp'ün oğullarıyla kızları ağabeylerinin evinde yemek yiyip şarap içerken
  14 bir ulak gelip Eyüp'e şöyle dedi: "Öküzler çift sürüyor, eşekler onların yanında otluyordu.
  15 Sabalılar baskın yaptı, hepsini alıp götürdü. Uşakları kılıçtan geçirdiler. Yalnız ben kaçıp kurtuldum sana durumu bildirmek için."
  16 O daha sözünü bitirmeden başka bir ulak gelip, "Tanrı ateş yağdırdı" dedi, "Koyunlarla uşakları yakıp küle çevirdi. Yalnızca ben kaçıp kurtuldum durumu sana bildirmek için."
  17 O daha sözünü bitirmeden başka bir ulak gelip, "Kildaniler üç bölük halinde develere saldırdı" dedi, "Hepsini alıp götürdüler, uşakları kılıçtan geçirdiler. Yalnızca ben kurtuldum durumu sana bildirmek için."
  18 O daha sözünü bitirmeden başka bir ulak gelip, "Oğullarınla kızların ağabeylerinin evinde yemek yiyip şarap içerken
  19 ansızın çölden şiddetli bir rüzgar esti" dedi, "Evin dört köşesine çarptı; ev gençlerin üzerine yıkıldı, hepsi öldü. Yalnız ben kurtuldum durumu sana bildirmek için."
  20 Bunun üzerine Eyüp kalktı, kaftanını yırtıp saçını sakalını kesti, yere kapanıp tapındı.
  21 Dedi ki:
"Bu dünyaya çıplak geldim, çıplak gideceğim.
RAB verdi, RAB aldı,
RAB'bin adına övgüler olsun!"
  22 Bütün bu olaylara karşın Eyüp günah işlemedi ve Tanrı'yı suçlamadı.
Eyüp'ün İkinci Sınavı
2 Başka bir gün ilahi varlıklar RAB'bin huzuruna çıkmak için geldiklerinde Şeytan da RAB'bin huzuruna çıkmak için onlarla gelmişti.
  RAB Şeytan'a, "Nereden geliyorsun?" dedi. Şeytan, "Dünyada gezip dolaşmaktan" diye yanıt verdi.
  RAB, "Kulum Eyüp'e bakıp da düşündün mü?" dedi, "Çünkü dünyada onun gibisi yoktur. Kusursuz, doğru bir adamdır. Tanrı'dan korkar, kötülükten kaçınır. Onu boş yere yok etmek için beni kışkırttın, ama o doğruluğunu hâlâ sürdürüyor."
  "Cana can!" diye yanıtladı Şeytan, "İnsan canı için her şeyini verir.
  Elini uzat da, onun etine, kemiğine dokun, yüzüne karşı sövecektir."
  RAB, "Peki" dedi, "Onu senin eline bırakıyorum. Yalnız canına dokunma."
  Böylece Şeytan RAB'bin huzurundan ayrıldı. Eyüp'ün bedeninde tepeden tırnağa kadar kötü çıbanlar çıkardı.
  Eyüp çıbanlarını kaşımak için bir çömlek parçası aldı. Kül içinde oturuyordu.
  Karısı, "Hâlâ doğruluğunu sürdürüyor musun?" dedi, "Tanrı'ya söv de öl bari!"
  10 Eyüp, "Aptal kadınlar gibi konuşuyorsun" diye karşılık verdi, "Nasıl olur? Tanrı'dan gelen iyiliği kabul edelim de kötülüğü kabul etmeyelim mi?" Bütün bu olaylara karşın Eyüp'ün ağzından günah sayılabilecek bir söz çıkmadı.
Eyüp'ün Üç Arkadaşı
  11 Eyüp'ün üç dostu -Temanlı Elifaz, Şuahlı Bildat, Naamalı Sofar- Eyüp'ün başına gelen bunca kötülüğü duyunca kalkıp bir araya geldiler. Acısını paylaşmak, onu avutmak için yanına gitmek üzere anlaştılar.
  12 Uzaktan onu tanıyamadılar; yüksek sesle ağlayıp kaftanlarını yırtarak başlarına toprak saçtılar.
  13 Yedi gün yedi gece onunla birlikte yere oturdular. Kimse ağzını açmadı, çünkü ne denli acı çektiğini görüyorlardı.
Eyüp'ün İkinci Sınavı
2 Başka bir gün ilahi varlıklar RAB'bin huzuruna çıkmak için geldiklerinde Şeytan da RAB'bin huzuruna çıkmak için onlarla gelmişti.
  RAB Şeytan'a, "Nereden geliyorsun?" dedi. Şeytan, "Dünyada gezip dolaşmaktan" diye yanıt verdi.
  RAB, "Kulum Eyüp'e bakıp da düşündün mü?" dedi, "Çünkü dünyada onun gibisi yoktur. Kusursuz, doğru bir adamdır. Tanrı'dan korkar, kötülükten kaçınır. Onu boş yere yok etmek için beni kışkırttın, ama o doğruluğunu hâlâ sürdürüyor."
  "Cana can!" diye yanıtladı Şeytan, "İnsan canı için her şeyini verir.
  Elini uzat da, onun etine, kemiğine dokun, yüzüne karşı sövecektir."
  RAB, "Peki" dedi, "Onu senin eline bırakıyorum. Yalnız canına dokunma."
  Böylece Şeytan RAB'bin huzurundan ayrıldı. Eyüp'ün bedeninde tepeden tırnağa kadar kötü çıbanlar çıkardı.
  Eyüp çıbanlarını kaşımak için bir çömlek parçası aldı. Kül içinde oturuyordu.
  Karısı, "Hâlâ doğruluğunu sürdürüyor musun?" dedi, "Tanrı'ya söv de öl bari!"
  10 Eyüp, "Aptal kadınlar gibi konuşuyorsun" diye karşılık verdi, "Nasıl olur? Tanrı'dan gelen iyiliği kabul edelim de kötülüğü kabul etmeyelim mi?" Bütün bu olaylara karşın Eyüp'ün ağzından günah sayılabilecek bir söz çıkmadı.
Eyüp'ün Üç Arkadaşı
  11 Eyüp'ün üç dostu -Temanlı Elifaz, Şuahlı Bildat, Naamalı Sofar- Eyüp'ün başına gelen bunca kötülüğü duyunca kalkıp bir araya geldiler. Acısını paylaşmak, onu avutmak için yanına gitmek üzere anlaştılar.
  12 Uzaktan onu tanıyamadılar; yüksek sesle ağlayıp kaftanlarını yırtarak başlarına toprak saçtılar.
  13 Yedi gün yedi gece onunla birlikte yere oturdular. Kimse ağzını açmadı, çünkü ne denli acı çektiğini görüyorlardı.
Eyüp Konuşuyor
3 Sonunda Eyüp ağzını açtı ve doğduğu güne lanet edip şöyle dedi:
  "Doğduğum gün yok olsun,
'Bir oğlan doğdu' denen gece yok olsun!
  Karanlığa bürünsün o gün,
Yüce Tanrı onunla ilgilenmesin,
Üzerine ışık doğmasın.
  Karanlık ve ölüm gölgesi sahip çıksın o güne,
Bulut çöksün üzerine;
Işığını karanlık söndürsün.
  Zifiri karanlık yutsun o geceyi,
Yılın günleri arasında sayılmasın,
Aylardan hiçbirine girmesin.
  Kısır olsun o gece,
Sevinç sesi duyulmasın içinde.
  Günleri lanetleyenler,
Livyatan'ı uyandırmaya hazır olanlar,
O günü lanetlesin.
  Akşamının yıldızları kararsın,
Boş yere aydınlığı beklesin,
Tan atışını görmesin.
  10 Çünkü sıkıntı yüzü görmemem için
Anamın rahminin kapılarını üstüme kapamadı.
  11 "Neden doğarken ölmedim,
Rahimden çıkarken son soluğumu vermedim?
  12 Neden beni dizler,
Emeyim diye memeler karşıladı?
  13 Çünkü şimdi huzur içinde yatmış,
Uyuyup dinlenmiş olurdum;
  14 Yaptırdıkları kentler şimdi viran olan
Dünya kralları ve danışmanlarıyla birlikte,
  15 Evlerini gümüşle dolduran
Altın sahibi önderlerle birlikte.
  16 Neden düşük bir çocuk gibi,
Gün yüzü görmemiş yavrular gibi toprağa gömülmedim?
  17 Orada kötüler kargaşayı bırakır,
Yorgunlar rahat eder.
  18 Tutsaklar huzur içinde yaşar,
Angaryacının sesini duymazlar.
  19 Küçük de büyük de oradadır,
Köle efendisinden özgürdür.
  20 "Niçin sıkıntı çekenlere ışık,
Acı içindekilere yaşam verilir?
  21 Oysa onlar gelmeyen ölümü özler,
Onu define arar gibi ararlar;
  22 Mezara kavuşunca
Neşeden coşar, sevinç bulurlar.
  23 Neden yaşam verilir nereye gideceğini bilmeyen insana,
Çevresini Tanrı'nın çitle çevirdiği kişiye?
  24 Çünkü iniltim ekmekten önce geliyor,
Su gibi dökülmekte feryadım.
  25 Korktuğum,
Çekindiğim başıma geldi.
  26 Huzur yok, sükûnet yok, rahat yok,
Yalnız kargaşa var."
4 Temanlı Elifaz şöyle yanıt verdi:
"Biri sana bir şey söylemeye çalışsa gücenir misin?
Kim konuşmadan durabilir?
  Evet, pek çoklarına sen ders verdin,
Zayıf elleri güçlendirdin,
  Tökezleyeni senin sözlerin ayakta tuttu,
Titreyen dizleri sen pekiştirdin.
  Ama şimdi senin başına gelince gücüne gidiyor,
Sana dokununca yılgınlığa düşüyorsun.
  Senin güvendiğin Tanrı'dan korkun değil mi,
Umudun kusursuz yaşamında değil mi?
  "Düşün biraz: Hangi suçsuz yok oldu,
Nerede doğrular yıkıma uğradı?
  Benim gördüğüm kadarıyla, fesat sürenler,
Kötülük tohumu ekenler ektiklerini biçiyor.
  Tanrı'nın soluğuyla yok oluyor,
Öfkesinin rüzgarıyla tükeniyorlar.
  10 Aslanın kükremesi, homurtusu kesildi,
Dişleri kırıldı genç aslanların.
  11 Aslan av bulamadığı için yok oluyor,
Dişi aslanın yavruları dağılıyor.
  12 "Bir söz gizlice erişti bana,
Fısıltısı kulağıma ulaştı.
  13 Gece rüyaların doğurduğu düşünceler içinde,
İnsanları ağır uyku bastığı zaman,
  14 Beni dehşet ve titreme aldı,
Bütün kemiklerimi sarstı.
  15 Önümden bir ruh geçti,
Tüylerim ürperdi.
  16 Durdu, ama ne olduğunu seçemedim.
Bir suret duruyordu gözümün önünde,
Çıt çıkmazken bir ses duydum:
  17 'Tanrı karşısında insan doğru olabilir mi?
Kendisini yaratanın karşısında temiz çıkabilir mi?
  18 Bakın, Tanrı kullarına güvenmez,
Meleklerinde hata bulur da,
  19 Çamur evlerde oturanlara,
Mayası toprak olanlara,
Güveden kolay ezilenlere mi güvenir?
  20 Ömürleri sabahtan akşama varmaz,
Kimse farkına varmadan sonsuza dek yok olurlar.
  21 İçlerindeki çadır ipleri çekilince,
Bilgelikten yoksun olarak ölüp giderler.
5 "Haydi çağır, sana yanıt veren çıkacak mı?
Meleklerin hangisine yöneleceksin?
  Aptalı üzüntü öldürür,
Budalayı kıskançlık bitirir.
  Ben aptalın kök saldığını görünce,
Hemen yurduna lanet ettim.
  Çocukları güvenlikten uzak,
Mahkeme kapısında ezilir,
Savunan çıkmaz.
  Ürününü açlar yer,
Dikenler arasındakini bile toplarlar;
Mallarını susamışlar[i] yutmak ister.
  Çünkü dert topraktan çıkmaz,
Sıkıntı yerden bitmez.
  Havaya uçuşan kıvılcımlar gibi
Sıkıntı çekmek için doğar insan.
  "Oysa ben Tanrı'ya yönelir,
Davamı O'na bırakırdım.
  Anlayamadığımız büyük işler,
Sayısız şaşılası işler yapan O'dur.
  10 Yeryüzüne yağmur yağdırır,
Tarlalara sular gönderir.
  11 Düşkünleri yükseltir,
Yaslıları esenliğe çıkarır.
  12 Kurnazların oyununu bozar,
Düzenlerini gerçekleştiremesinler diye.
  13 Bilgeleri kurnazlık yaparken yakalar,
Düzenbazların oyunu son bulur.
  14 Gündüz karanlığa toslar,
Öğlen, geceymiş gibi elyordamıyla ararlar.
  15 Yoksulu onların kılıç gibi ağzından
Ve güçlünün elinden O kurtarır.
  16 Yoksul umutlanır,
Haksızlık ağzını kapar.
  17 "İşte, ne mutlu Tanrı'nın eğittiği insana!
Bu yüzden Her Şeye Gücü Yeten'in yola getirişini küçümseme.
  18 Çünkü O hem yaralar hem sarar,
O incitir, ama elleri sağaltır.
  19 Altı kez sıkıntıya düşsen seni kurtarır,
Yedinci kez de sana zarar vermez.
  20 Kıtlıkta ölümden,
Savaşta kılıçtan seni O koruyacak.
  21 Kamçılayan dillerden uzak kalacak,
Yıkım gelince korkmayacaksın.
  22 Yıkıma, açlığa gülüp geçecek,
Yabanıl hayvanlardan ürkmeyeceksin.
  23 Çünkü tarladaki taşlarla anlaşacaksın,
Yabanıl hayvanlar seninle barışacak.
  24 Çadırının güvenlik içinde olduğunu bilecek,
Yurdunu yoklayınca eksik bulmayacaksın.
  25 Çocuklarının çoğalacağını bileceksin,
Soyun ot gibi bitecek.
  26 Zamanında toplanan demetler gibi,
Mezara dinç gireceksin.
  27 "İşte araştırdık, doğrudur,
Onun için bunu dinle ve belle."

[i] 5:5. Vulgata ve Süryanice "Susamışlar", İbranice "Tuzak"
Eyüp
6 Eyüp şöyle yanıt verdi:
"Keşke üzüntüm tartılabilse,
Acım teraziye konabilseydi!
  Denizlerin kumundan ağır gelirdi,
Bu yüzden abuk sabuk konuştum.
  Çünkü Her Şeye Gücü Yeten'in okları içimde,
Ruhum onların zehrini içiyor,
Tanrı'nın dehşetleri karşıma dizildi.
  Otu olan yaban eşeği anırır mı,
Yemi olan öküz böğürür mü?
  Tatsız bir şey tuzsuz yenir mi,
Yumurta akında tat bulunur mu?
  Böyle yiyeceklere dokunmak istemiyorum,
Beni hasta ediyorlar.
  "Keşke dileğim yerine gelse,
Tanrı özlediğimi bana verse!
  Kerem edip beni ezse,
Elini çabuk tutup yaşam bağımı kesse!
  10 Yine avunur,
Amansız derdime karşın sevinirdim,
Çünkü Kutsal Olan'ın sözlerini yadsımadım.
  11 Gücüm nedir ki, bekleyeyim?
Sonum nedir ki, sabredeyim?
  12 Taş kadar güçlü müyüm,
Etim tunçtan mı?
  13 Çaresiz kalınca
Kendimi kurtaracak gücüm mü olur?
  14 "Kederli insana dost sevgisi gerekir,
Her Şeye Gücü Yeten'den korkmaktan vaz geçse bile.
  15 Kardeşlerim kuru bir dere gibi beni aldattı;
Hani gürül gürül akan dereler vardır,
  16 Eriyen buzlarla taşan,
Kar sularıyla beslenen,
  17 Ama kurak mevsimde akmayan,
Sıcakta yataklarında tükenen dereler...
İşte öyle aldattılar beni.
  18-19 O dereler için kervanlar yolundan sapar,
Çöle çıkıp yok olurlar.
Tema'nın kervanları su arar,
Saba'dan gelen yolcular umutla bakar.
  20 Ama oraya varınca umut bağladıkları için utanır,
Hayal kırıklığına uğrarlar.
  21 Artık siz de bir hiç oldunuz,
Dehşete kapılıp korkuyorsunuz.
  22-23 'Benim için bir şey verin'
Ya da, 'Rüşvet verip
Beni düşmanın elinden kurtarın,
Acımasızların elinden alın' dedim mi?
  24 "Bana öğretin, susayım,
Yanlışımı gösterin.
  25 Doğru söz acıdır!
Ama tartışmalarınız neyi kanıtlıyor?
  26 Sözlerimi düzeltmek mi istiyorsunuz?
Çaresizin sözlerini boş laf mı sayıyorsunuz?
  27 Öksüzün üzerine kur'a çeker,
Arkadaşınızın üzerine pazarlık ederdiniz.
  28 "Şimdi lütfedip bana bakın,
Yüzünüze karşı yalan söyleyecek değilim ya.
  29 Bırakın artık, haksızlık etmeyin,
Bir daha düşünün, davamda haklıyım.
  30 Ağzımdan haksız bir söz çıkıyor mu,
Damağım kötü niyeti ayırt edemiyor mu?
7 "Yeryüzünde insan yaşamı savaşı andırmıyor mu,
Günleri gündelikçinin günlerinden farklı mı?
  Gölgeyi özleyen köle,
Ücretini bekleyen gündelikçi gibi,
  Miras olarak bana boş aylar verildi,
Payıma sıkıntılı geceler düştü.
  Yatarken, 'Ne zaman kalkacağım' diye düşünüyorum,
Ama gece uzadıkça uzuyor,
Gün doğana dek dönüp duruyorum.
  Bedenimi kurt, kabuk kaplamış,
Çatlayan derimden irin akıyor.
  "Günlerim dokumacının mekiğinden hızlı,
Umutsuz tükenmekte.
  Ey Tanrı, yaşamımın bir soluk olduğunu anımsa,
Gözüm bir daha mutluluk yüzü görmeyecek.
  Şu anda bana bakan gözler bir daha beni görmeyecek,
Senin gözlerin üzerimde olacak,
Ama ben yok olacağım.
  Bir bulutun dağılıp gitmesi gibi,
Ölüler diyarına inen bir daha çıkmaz.
  10 Bir daha evine dönmez,
Bulunduğu yer artık onu tanımaz.
  11 "Bu yüzden sessiz kalmayacak,
İçimdeki sıkıntıyı dile getireceğim;
Canımın acısıyla yakınacağım.
  12 Ben deniz ya da deniz canavarı mıyım ki,
Başıma bekçi koydun?
  13 Yatağım beni rahatlatır,
Döşeğim acılarımı dindirir diye düşündüğümde,
  14 Beni düşlerle korkutuyor,
Görümlerle yıldırıyorsun.
  15 Öyle ki, boğulmayı,
Ölmeyi şu yaşama yeğliyorum.
  16 Yaşamımdan tiksiniyor,
Sonsuza dek yaşamak istemiyorum;
Çek elini benden, çünkü günlerimin anlamı kalmadı.
  17 "İnsan ne ki, onu büyütesin,
Üzerinde kafa yorasın,
  18 Her sabah onu yoklayasın,
Her an onu sınayasın?
  19 Gözünü üzerimden hiç ayırmayacak mısın,
Tükürüğümü yutacak kadar bile beni rahat bırakmayacak mısın?
  20 Günah işledimse, ne yaptım sana,
Ey insan gözcüsü?
Niçin beni kendine hedef seçtin?
Sana yük mü oldum?
  21 Niçin isyanımı bağışlamaz,
Suçumu affetmezsin?
Çünkü yakında toprağa gireceğim,
Beni çok arayacaksın, ama ben artık olmayacağım."
Bildat
8 Şuahlı Bildat şöyle yanıt verdi:
"Ne zamana dek böyle konuşacaksın?
Sözlerin sert rüzgar gibi.
  Tanrı adaleti saptırır mı,
Her Şeye Gücü Yeten doğru olanı çarpıtır mı?
  Oğulların ona karşı günah işlediyse,
İsyanlarının cezasını vermiştir.
  Ama sen gayretle Tanrı'yı arar,
Her Şeye Gücü Yeten'e yalvarırsan,
  Temiz ve doğruysan,
O şimdi bile senin için kolları sıvayıp
Seni hak ettiğin yere geri getirecektir.
  Başlangıcın küçük olsa da,
Sonun büyük olacak.
  "Lütfen, önceki kuşaklara sor,
Atalarının neler öğrendiğini iyice araştır.
  Çünkü biz daha dün doğduk, bir şey bilmeyiz,
Yeryüzündeki günlerimiz sadece bir gölge.
  10 Onlar sana anlatıp öğretmeyecek,
İçlerindeki sözleri dile getirmeyecek mi?
  11 "Bataklık olmayan yerde kamış biter mi?
Susuz yerde saz büyür mü?
  12 Henüz yeşilken, kesilmeden,
Otlardan önce kururlar.
  13 Tanrı'yı unutan herkesin sonu böyledir,
Tanrısız insanın umudu böyle yok olur.
  14 Onun güvendiği şey kırılır,
Dayandığı ise bir örümcek ağıdır.
  15 Örümcek ağına yaslanır, ama ağ çöker,
Ona tutunur, ama ağ taşımaz.
  16 Tanrısızlar güneşte iyi sulanmış bitkiyi andırır,
Dalları bahçenin üzerinden aşar;
  17 Kökleri taş yığınına sarılır,
Çakılların arasında yer aranır.
  18 Ama yerinden sökülürse,
Yeri, 'Seni hiç görmedim' diyerek onu yadsır.
  19 İşte sevinci böyle son bulur,
Yerinde başka bitkiler biter.
  20 "Tanrı kusursuz insanı reddetmez,
Kötülük edenlerin elinden tutmaz.
  21 O senin ağzını yine gülüşle,
Dudaklarını sevinç haykırışıyla dolduracaktır.
  22 Düşmanlarını utanç kaplayacak,
Kötülerin çadırı yok olacaktır."
Eyüp
9 Eyüp şöyle yanıt verdi:
"Biliyorum, gerçekten öyledir,
Ama Tanrı'nın önünde insan nasıl haklı çıkabilir?
  Biri O'nunla tartışmak istese,
Binde bir bile O'na yanıt veremez.
  O'nun bilgisi derin, gücü eşsizdir,
Kim O'na direndi de ayakta kaldı?
  O dağları yerinden oynatır da,
Dağlar farkına varmaz,
Öfkeyle altüst eder onları.
  Dünyayı yerinden oynatır,
Direklerini titretir.
  Güneşe buyruk verir, doğmaz güneş,
Yıldızları mühürler.
  O'dur tek başına gökleri geren,
Denizin dalgaları üzerinde yürüyen.
  Büyük Ayı'yı, Oryon'u, Ülker'i,
Güney takımyıldızlarını yaratan O'dur.
  10 Anlayamadığımız büyük işler,
Sayısız şaşılası işler yapan O'dur.
  11 İşte, yanımdan geçer, O'nu göremem,
Geçip gider, farkına bile varmam.
  12 Evet, O avını kaparsa, kim O'nu durdurabilir?
Kim O'na, 'Ne yapıyorsun' diyebilir?
  13 Tanrı öfkesini dizginlemez,
Rahav'ın[i] yardımcıları bile
O'nun ayağına kapanır.
  14 "Nerde kaldı ki, ben O'na yanıt vereyim,
O'nunla tartışmak için söz bulayım?
  15 Haklı olsam da O'na yanıt veremez,
Merhamet etmesi için yargıcıma yalvarırdım ancak.
  16 O'nu çağırsam, O da bana yanıt verseydi,
Yine de inanmazdım sesime kulak verdiğine.
  17 O beni kasırgayla eziyor,
Nedensiz yaralarımı çoğaltıyor.
  18 Soluk almama izin vermiyor,
Ancak beni acıya doyuruyor.
  19 Sorun güç sorunuysa, O güçlüdür!
Adalet sorunuysa, kim O'nu mahkemeye çağırabilir?
  20 Suçsuz olsam ağzım beni suçlar,
Kusursuz olsam beni suçlu çıkarır.
  21 "Kusursuz olsam da kendime aldırdığım yok,
Yaşamımı hor görüyorum.
  22 Hepsi bir, bu yüzden diyorum ki:
'O suçluyu da suçsuzu da yok ediyor.'
  23 Kırbaç ansızın ölüm saçınca,
O suçsuzların sıkıntısıyla eğlenir.
  24 Dünya kötülerin eline verilmiş,
Yargıçların gözünü kapayan O'dur.
O değilse, kimdir?
  25 "Günlerim koşucudan çabuk,
İyilik görmeden geçmekte.
  26 Kamış sandal gibi kayıp gidiyor,
Avının üstüne süzülen kartal gibi.
  27 'Acılarımı unutayım,
Üzgün çehremi değiştirip gülümseyeyim' desem,
  28 Bütün dertlerimden yılarım,
Çünkü beni suçsuz saymayacağını biliyorum.
  29 Madem suçlanacağım,
Neden boş yere uğraşayım?
  30 Sabun otuyla yıkansam,
Ellerimi kül suyuyla temizlesem,
  31 Beni yine pisliğe batırırsın,
Giysilerim bile benden tiksinir.
  32 O benim gibi bir insan değil ki,
O'na yanıt vereyim,
Birlikte mahkemeye gideyim.
  33 Keşke aramızda bir hakem olsa da,
Elini ikimizin üstüne koysa!
  34 Tanrı sopasını üzerimden kaldırsın,
Dehşeti beni yıldırmasın.
  35 O zaman konuşur, O'ndan korkmazdım,
Ama bu durumda bir şey yapamam.

[i] 9:13. "Rahav": Kenan efsanelerinde geçen kaos ve kötülük güçlerini simgeleyen bir deniz canavarı
10 "Yaşamımdan usandım,
Özgürce yakınacak,
İçimdeki acıyla konuşacağım.
  Tanrı'ya: Beni suçlama diyeceğim,
Ama söyle, niçin benimle çekişiyorsun.
  Hoşuna mı gidiyor gaddarlık etmek,
Kendi ellerinin emeğini reddedip
Kötülerin oyununu onaylamak?
  Sende insan gözü mü var?
İnsanın gördüğü gibi mi görüyorsun?
  Günlerin ölümlü birinin günleri gibi,
Yılların insanın yılları gibi mi ki,
  Suçumu arıyor,
Günahımı araştırıyorsun?
  Kötü olmadığımı,
Senin elinden beni kimsenin kurtaramayacağını biliyorsun.
  "Senin ellerin bana biçim verdi, beni yarattı,
Şimdi dönüp beni yok mu edeceksin?
  Lütfen anımsa, balçık gibi bana sen biçim verdin,
Beni yine toprağa mı döndüreceksin?
  10 Beni süt gibi dökmedin mi,
Peynir gibi katılaştırmadın mı?
  11 Bana et ve deri giydirdin,
Beni kemiklerle, sinirlerle ördün.
  12 Bana yaşam verdin, sevgi gösterdin,
İlgin ruhumu korudu.
  13 "Ama bunları yüreğinde gizledin,
Biliyorum aklındakini:
  14 Günah işleseydim, beni gözlerdin,
Suçumu cezasız bırakmazdın.
  15 Suçluysam, vay başıma!
Suçsuzken bile başımı kaldıramıyorum,
Çünkü utanç doluyum, çaresizim.
  16 Başımı kaldırsam, aslan gibi beni avlar,
Şaşılası gücünü yine gösterirsin üstümde.
  17 Bana karşı yeni tanıklar çıkarır,
Öfkeni artırırsın.
Orduların dalga dalga üzerime geliyor.
  18 "Niçin doğmama izin verdin?
Keşke ölseydim, hiçbir göz beni görmeden!
  19 Hiç var olmamış olurdum,
Rahimden mezara taşınırdım.
  20 Birkaç günlük ömrüm kalmadı mı?
Beni rahat bırak da biraz yüzüm gülsün;
  21 Dönüşü olmayan yere gitmeden önce,
Karanlık ve ölüm gölgesi diyarına,
  22 Zifiri karanlık diyarına,
Ölüm gölgesi, kargaşa diyarına,
Aydınlığın karanlığı andırdığı yere."
Sofar
11 Naamalı Sofar şöyle yanıt verdi:
"Bunca söz yanıtsız mı kalsın?
Çok konuşan haklı mı sayılsın?
  Saçmalıkların karşısında sussun mu insanlar?
Sen alay edince kimse seni utandırmasın mı?
  Tanrı'ya, 'İnancım arıdır' diyorsun,
'Senin gözünde temizim.'
  Ama keşke Tanrı konuşsa,
Sana karşı ağzını açsa da,
  Bilgeliğin sırlarını bildirse!
Çünkü bilgelik çok yönlüdür.
Bil ki, Tanrı günahlarından bazılarını unuttu bile.
  "Tanrı'nın derin sırlarını anlayabilir misin?
Her Şeye Gücü Yeten'in sınırlarına ulaşabilir misin?
  Onlar gökler kadar yüksektir, ne yapabilirsin?
Ölüler diyarından derindir, nasıl anlayabilirsin?
  Ölçüleri yeryüzünden uzun,
Denizden geniştir.
  10 "Gelip seni hapsetse, mahkemeye çağırsa,
Kim O'na engel olabilir?
  11 Çünkü O yalancıları tanır,
Kötülüğü görür de dikkate almaz mı?
  12 Ne zaman yaban eşeği insan doğurursa,
Aptal da o zaman sağduyulu olur.
  13 "O'na yüreğini adar,
Ellerini açarsan,
  14 İşlediğin günahı kendinden uzaklaştırır,
Çadırında haksızlığa yer vermezsen,
  15 Utanmadan başını kaldırır,
Sağlam ve korkusuz olabilirsin.
  16 Sıkıntılarını unutur,
Akıp gitmiş sular gibi anarsın onları.
  17 Yaşamın öğlen güneşinden daha parlak olur,
Karanlık sabaha döner.
  18 Güven duyarsın, çünkü umudun olur,
Çevrene bakıp güvenlik içinde yatarsın.
  19 Uzanırsın, korkutan olmaz,
Birçokları senden lütuf diler.
  20 Ama kötülerin gözlerinin feri sönecek,
Kaçacak yer bulamayacaklar,
Tek umutları son soluklarını vermek olacak."
12 Eyüp şöyle yanıt verdi:
"Kendinizi birşey sandığınız belli,
Ama bilgelik de sizinle birlikte ölecek!
  Sizin kadar benim de aklım var,
Sizden aşağı kalmam.
Kim bilmez bunları?
  "Gülünç oldum dostlarıma,
Ben ki, Tanrı'ya yakarırdım, yanıt verirdi bana.
Doğru ve kusursuz adam gülünç oldu.
  Kaygısızlar felaketi küçümser,
Ayağı kayanı umursamaz.
  Soyguncuların çadırlarında rahatlık var,
Tanrı'yı gazaba getirenler güvenlik içinde,
Tanrı'ya değil, kendi bileklerine güveniyorlar.
  "Ama şimdi sor hayvanlara, sana öğretsinler,
Gökteki kuşlara sor, sana anlatsınlar,
  Toprağa söyle, sana öğretsin,
Denizdeki balıklara sor, sana bilgi versinler.
  Hangisi bilmez
Bunu RAB'bin yaptığını?
  10 Her yaratığın canı,
Bütün insanlığın soluğu O'nun elindedir.
  11 Damağın yemeği tattığı gibi
Kulak da sözleri denemez mi?
  12 Bilgelik yaşlılarda,
Akıl uzun yaşamdadır.
  13 "Bilgelik ve güç Tanrı'ya özgüdür,
O'ndadır öğüt ve akıl.
  14 O'nun yıktığı onarılamaz,
O'nun hapsettiği kişi özgür olamaz.
  15 Suları tutarsa, kuraklık olur,
Salıverirse dünyayı sel götürür.
  16 Güç ve zafer O'na aittir,
Aldanan da aldatan da O'nundur.
  17 Danışmanları çaresiz kılar,
Yargıçları çıldırtır.
  18 Kralların bağladığı bağı çözer,
Bellerine kuşak bağlar.
  19 Kâhinleri çaresiz kılar,
Koltuklarında yıllananları devirir.
  20 Güvenilir danışmanları susturur,
Yaşlıların aklını alır.
  21 Rezalet saçar soylular üzerine,
Güçlülerin kuşağını gevşetir.
  22 Karanlıkların derin sırlarını açar,
Ölüm gölgesini aydınlığa çıkarır.
  23 Ulusları büyütür, ulusları yok eder,
Ulusları genişletir, ulusları sürgün eder.
  24 Dünya önderlerinin aklını başından alır,
Yolu izi belirsiz bir çölde dolaştırır onları.
  25 Karanlıkta elyordamıyla yürür, ışık yüzü görmezler;
Sarhoş gibi dolaştırır onları.


Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...