22 Eylül 2017

ATATÜRK’ÜN TÜRK DİLİNE VERDİĞİ ÖNEM


ATATÜRK’ÜN TÜRK DİLİNE VERDİĞİ ÖNEM ile ilgili görsel sonucu
ATATÜRK’ÜN TÜRK DİLİNE VERDİĞİ ÖNEM

Toplumları millet haline getiren en önemli unsur dildir. Dil, duygu ve düşünceyi insana aktaran bir vasıta olduğu gibi, insan topluluklarının bir yığın ve kitle olmaktan kurtaran, aralarında “duygu ve düşünce birliği” olan bir cemiyet yani ‘millet’ haline getiren en önemli kültürel değerdir. Ayrıca dil, kültürün temeli olduğu gibi taşıyıcısıdır da… Dili yok ettiğiniz takdirde milli ruh ve kültür diye bir şey kalmaz. Bu sebeple dili korumak, koruyucu tedbirler almak önemlidir.
ATATÜRK’ÜN EDEBİYATA VERDİĞİ ÖNEM
Atatürk‘ün her türüyle üzerinde durduğu bir sanat dalı da edebiyattır. Edebiyatın tanımını yapan Atatürk der ki: “Edebiyat denildiği zaman şu anlaşılır: Söz ve manayı, yani insan dimağında yer eden her türlü bilgileri ve insan karakterinin en büyük duygularını, bunları dinleyenleri veya okuyanları çok alakalı kılacak surette söylemek ve yazmak sanatı.” Bugün içindir ki edebiyat, ister nesir halinde olsun, ister nazım şeklinde olsun, tıpkı resim gibi, heykeltıraşlık gibi, bilhassa musiki gibi, güzel sanatlardan sayıla gelmektedir.
Bu tanımdan sonra edebiyatın amaç ve hedefini çizmiş. beşeriyette en müspet ilim ve en ince teknik esaslarına dayanan hayatla ve kanla karşılaşmak kendileri için alında yazılı olan askerlik gibi yüksek bir idealist meslek dahi, kendini içinde bulunduğu topluma anlatabilmek ve bu büyük insanlık ve kahramanlık yolculuğuna hazırlayabilmek için, uyandırıcı, hedefleyici, yürütücü ve nihayet fedakar ve kahraman yapıcı vasıtayı edebiyatta bulur. Bu cümlede, üzerinde kısaca da olsa durulması gereken bazı önemli konulara yer verilmiştir. Bir kere Atatürk için, edebiyat, geçirilmesi güç zamanlarda uyandırıcı, hedeflendirici ve yürütücü bir vasıtadır. Ancak dikkat olunacak husus, bu vasıtanın yıkıcı değil, fedakar, kahraman ve yapıcı bir vasıf taşımasıdır. Sonra Atatürk‘ün milli, daha dorusu hamasi bir edebiyat zevk ve anlayışı olduğu ortaya çıkmaktadır.
Yine bu cümlenin devamında Atatürk‘ün, edebiyatı, cemiyetin hal ve istikbalini koruyan ve daima koruyacak olan bir terbiye ve eğitim aracı saydığı da ortaya çıkmaktadır. Şair Halit Fahri Ozansoy’a 29 Ağustos 1928 akşamı Dolma bahçe Sarayı’nda Türk inkılabı şairinin nasıl olması gerektiğini şu şekilde açıklamıştır. Mutlak dahil olduğun parlak Türk devrinde şair olduğunu ispat edeceksin. Şiirlerin şen, şatır fakat Türk milletinin sürur, şetaret, faaliyet, his ve hareketlerini terennüm edecektir. Buna mevcudiyetini hasredeceksin.

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...