ALİ HAYDAR BAŞVEREN'İN ARAŞTIRMA YAZISI
Bu sayfa ALEVÎ ve SÜNNÎ vatandaşlarımız üzerinde oynanan oyunları bozmak, ALEVÎ ve SÜNNÎ arasında yaratılmak istenen sürtüşmeyi kaldırmak için hazırlanmıstır. İranlılar Anadolu insanını Şiî yapmak için faaliyet gösteriyorlar. Suudî Arabistan insanımızı ve dünya müslümanlarını Vehhabî yapmaya uğraşıyor. Kürtçüler, bölücüler ve onları destekleyen Emperyalist Hıristiyan Batı, Alevî yurttaşlarımızı Avrupa'dan başlayarak "Muhammed'siz, Ali'siz Alevî"ye dönüştürmeye çalışıyor!..
Bu konunun ne kadar önemli olduğu, Emperyalist Hıristiyan Batı, Avrupa Birliği ve A.B.D.'nin nasıl Türkiye ve Türkler üzerinde oyunlar oynamak istediği, ülkemizi ve insanımızı nasıl bölmeye çalıştığı göz önünde tutulursa, kolayca anlaşılır.
Bu zâlimler, Türkiye'de bir Türk-Kürt, Alevi-Sünni ayırımı yaratmaya uğraşmakta; ülkemizde Kürdistan, Ermenistan, Pontus, Fener devletleri kurmaya hazırlanmaktadır...
Bunlar Türkler'i Avrupa Birliği'ne almak ne kelime; Avrupa'dan İstanbul'dan, Ege'den kovmak istemektedirler!.. Bunun için de Aleviler'i, "Siz Türk değilsiniz, hatta müslüman da değilsiniz. Siz ayrı bir dinden, ayrı bir millettensiniz.. Siz eskiden hıristiyandınız, zorla müslüman yapıldınız Türkler tarafından" diye kandırmaya çalışmaktadırlar.
Bu yazıda bunun doğru olmadığını, Aleviler ile Sünniler arasında sanıldığı gibi büyük farklar olmadığını, farkların da nelerden, nerelerden kaynaklandığını anlatılacaktır.
Burada İSLAM TARİHİ içinde ALEVİLİK diye bilinen yolun ortaya çıkışı, çeşitli kollara ayrılışı, ORTA ASYA ve ANADOLU'da aldığı görünüm, TÜRKLER'in İSLÂM ANLAYIŞI bütün teferruatıyla incelenecek, ülkemizde ALEVÎLİK ve SÜNNÎLİK'le arasında TEMEL bir AYIRIM olmadığı, fark gibi görünen hususların câhillikten ileri geldiği delilleriyle ortaya konacaktır.
Ayrıca, bütün ALEVİ âdetlerinin nereden geldiği, her iki kesimdeki yanlış inanç ve görüşlerin kaynağı yine tarihi delilleriyle İNKÂR EDILEMEZ biçimde sergilenecektir.
Bütün arzumuz ilgili kişilerin ve konu üzerine kendisini uzman sayanların yazımızı dikkatle, sabırla ve tarafsız olarak sonuna kadar okumaları, beğenmedikleri hususları bir de kendilerinin araştırması ve tesbitlerini bize bildirmeleridir. Yanlışlarımızı büyük bir memnuniyetle düzeltecek, itirazları yayınlıyacak ve gerekirse cevaplarımızı ekliyeceğiz...
Bütün milletimizin huzur, refah ve birlik içinde, KUR'AN NURU ile MUHAMMED-ALİ yolunda kıyâmete kadar yaşaması dileğiyle,
ÖNEMLİ NOT:
Bu yazı dizisi daha önce, 1996'da internette yayınlanmış, üç yıl süreyle nette kalmış ve büyük ilgi görmüş idi… Ancak hizmet veren ana site, "go.com" reklâm sitesi olduğu bahanesi ile tüm yazılarımı haber vermeden silmiştir. Bu bakımdan tüm yazıların tekrar yüklenmesi çok vakit alacak, pek çok düzeltme gerekecektir. Sabrınızı rica ediyoruz.
Bu arada sitenin şurasında burasında görülen reklâmlar için okurlarımızdan özür dileriz.
GİRİŞ
-------
Hz. Muhammed'in vefatından sonra "kimin halife olması gerektiği" tartışmasından çıktığı söylenen, Kerbelâ vak'asıyla doruğa ulaşan, Yavuz Sultan Selim ile Şah İsmail'in savaşmasına yol açan, Yeniçeri Ocağı'nın topa tutulmasına sebep olan, 1980 öncesinde Kahraman Maraş'ta yüze yakın cana kıyılmasına sebep olan, zamanımızda bile Ortadoğu'da Şii Hizbullah örgütü ile, Mekke'de İranlı hacıların çıkardığı olaylar ile, Sünnî Vehhabî-Selefî şiddet yanlısı IŞİD, El Kaide gibi örgütlerin zulüm ve katliamları ile devam edegelen sürtüşmenin aslı esası nedir?..
Ülkemizi ikiye bölmeyi amaçlıyan ve "sağcı sünni Türkler" ile "solcu alevi Kürtler" şeklinde gösterilmek istenen olayın kökü, nerelere dayanmaktadır? Hele "Ben Alevi'yim, ama MÜSLÜMAN değilim" iddiasının gerçekle bir alâkası var mıdır?
Bu konularda Alevi ileri gelenleri de, Sünni din adamları da fazla bir şey söyliyememekte; iş rivayetler, tevatürler ile karmakarışık bir şekilde ağızdan ağıza yayılıp gitmektedir. Yazılı bir kaç eser ve araştırma ise bu iki grubu birbirine yakınlaştıracak, aradaki farklılıkları ortadan kaldıracak yerde, yazanın kendi görüşünü savunduğu, karşı tarafa açıktan saldırmasa da, tarizde bulunduğu birbirinin tekrarı yazılardan öte geçememektedir.
Bu araştırmanın amacı, sünniliği veya aleviliği savunmak değildir!.. Sünniliğe veya aleviliğe çatmak hiç değildir!... Yapmak istediğimiz okuyana; ister ALEVİ olsun, ister SÜNNİ olsun, karşısındaki hakkında bilmediğini vermektir.... Aradaki farkların sanıldığı kadar büyük ve çok olmadığını göstermektir!..
Ve en önemlisi, bu farkların sanıldığı gibi HİLÂFET meselesinden, 12 IMAM - 4 MEZHEP tasnifinden olmadığını ortaya koymaktır!...
Ve nihayet, iki kesim arasındaki ayrılığı çıkaranların inanılmaz kişilikleri ile, sebep oldukları akıl almaz olayları gözler önüne sermek ve hepsinden bihaber saf milletimizi uyarmaktır!
Hemen belirtelim ki, bütün fikirlerimizi
- KUR'AN'dan âyetler,
- Hz. MUHAMMED'den Hadisler,
- 12 İMAM, AHMED YESEVİ, HACI BEKTAŞ,
- ÖMER HAYYAM, HAFEZ, NESİMİ, PİR SULTAN ABDAL ve HARABÎ
gibi muhterem zatların vecizelerine ve İNKÂR GÖTÜRMEZ tarihi olaylara dayandıracağız.
Neticede görülecektir ki, hiçbir millet İSLÂM'a TÜRKLER kadar hizmet etmemiştir.
Hiç bir milletin İSLÂMiYET anlayışı TÜRKLER'in idrak seviyesine ulaşamamıştır. TÜRKLER'in Sünniliği de, Aleviliği de başka milletlerinkine benzemez, KUR'AN'a, MUHAMMED'e, ALİ'ye, EHL-İ BEYT'e ve AHMED YESEVÎ'ye dayanır ve bir BÜTÜN teşkil eder. MÜSLÜMAN TÜRK'ü, ALEVİLİK'ten de, SÜNNİLİK'ten de soyutlamak mümkün değildir. Ikisi birbirinden ayrılmaz....
Şu halde ALEVİ'nin SÜNNİ'den, SÜNNİ'nin ALEVİ'den öğreneceği çok şey vardır. (1)
------------------------------------------------------------
(1)-- " HEP BERABER ALLAH'IN DİNİNE SARILIN!...
VE AYRILIĞA DÜŞMEYİN!"
(ÂLİ İMRAN Sûresi, 103. Âyet)
-- "EY MUHAMMED!...
GRUPLARA AYRILARAK,
DİNLERİNİ FIRKA FIRKA YAPANLARLA SENİN BİR İLİŞKİN OLAMAZ!"
(EN'AM Sûresi, 159. Âyet)
-- "DİNDE DOĞRU-DÜRÜST OLUN!...
VE ONDA FIRKALARA AYRILMAYIN!...
AYRILIKLARA DÜŞMEYİN!"
(ŞÛRA Sûresi, 13. Âyet)
BİRİNCİ BÖLÜM:
Bütün çalışma boyunca olayları değerlendirme mantığımızı şu PRENSİPLER üzerine bina edeceğiz:
1- Her şey ALLAH'tandır!.. HAYIR ve ŞER O'ndadır!..
O isteseydi, olaylar başka türlü cereyan ederdi. Zaten KAZA dediğimiz hal, O'nun YÜCE İRADE'sinin tecellisinden başka bir şey değildir!
2- HAYIR, olandadır!..
Yani, her ne kadar HAYIR ve ŞER ALLAH'tan diyor isek te, ŞER gibi görünen olayın bize en uygunu, bizim için en hayırlısı olduğunu kabul etmek gerekir.
Aksi takdirde, söylemesek te, TANRI'ya ZULÜM isnat etmiş oluruz. Bize haketmediğimiz bir durumu lâyık görmüş diye O'nu itham etme noktasına geliriz!
3- Mertebesi ne olursa olsun, hiç bir beşer HATADAN ARİ değildir!.. Halk deyimiyle, HATASIZ KUL OLMAZ!..
PEYGAMBERLER dahi bu kurala tabidir. KUR'AN bu gerçeğin pek çok örneğini verir.
İşte araştırmamızın dayandığı ve Alevi-Sünni hiç bir kardeşimizin itiraz edemiyeceği bu ÜÇ ESAS, bizim 1400 yıl öncesinden başlayıp günümüze kadar gelen olayları anlamamızı kolaylaştıracak, idrakimizi açacaktır.