UYDURULAN DİN VE KURAN’DAKİ DİN
hadise işaret etmez. Eğer Peygamber’in hadisleri (sözleri) de Kuran dışında
dinin bir kaynağı olsalardı, Kuran bunu birçok ayetle belirtirdi. Bu konuda
tek bir ayet olmaması ve “hadis” kelimesinin Kuran’da, yukarıda görüldüğü
şekliyle kullanımı, günümüzdeki “hadis kavramı”nın sonradan uyduruldu-
ğunun açık bir delilidir.
İşte bunlar, Allah’ın ayetleridir ki onları sana gerçek olarak okuyoruz.
Hal böyleyken Allah’tan ve ayetlerinden sonra hangi hadise
inanıyorlar?
45- Casiye Suresi 6
Allah ayette böyle sormaktadır. Geleneksel yaklaşımın savunucuları,
Sunni ve Şii mezheplerinin takipçilerinin hareket tarzlarından çıkan cevap
ise şöyledir: Buhari’ye, Müslim’e, On iki İmamın hadislerine (sözlerine), Ebu
Davud’a, İbni Mace’ye inanıyoruz.
Kimin hadisi (sözü) Allah’tan daha doğru olabilir?
4- Nisa Suresi 87
Eğer doğru sözlüler iseler onun benzeri bir hadis getirsinler.
52- Tur Suresi 34
Kuran’ın bu izahına karşı Ebu Davud adlı meşhur hadis kitabında; Peygamberimize,
Kuran ve benzeri hadis verildiği söylenerek hadisler kurtarılmaya
çalışılır. Oysa bu söz hadisleri kurtarmaya yetmez. Çünkü hadisler
Kuran kadar değil, Kuran’ın hacminden kat kat fazladır. Üstelik gelenekselci
zihniyeti ifade eden bu hadis, Kuran’ın benzeri bir hadis olamayaca-
ğını söyleyen yukarıdaki ayetle çelişmektedir:
İnsanlardan öyleleri vardır ki, Allah yolundan bilgisizce saptırmak
ve o yolu oyalanma aracı yapmak için hadis eğlencesi satın alırlar.
İşte böylelerine rezil edici bir azap vardır.
31- Lokman Suresi 6
Aynı surenin 7. ayetinde, ayetler bu şahıslara okunduğunda yüz çevirdiklerini
görüyoruz. Ne yazık ki sadece Kuran’a dayandırarak bir konudaki hükmü
77
HADİSLERİN (SÜNNETİN) İNCELENMESİ
aktardığımızda, mezhep taassubu yüzünden ayetleri görmezlikten gelenler,
bu ayetleri sadece musikisi için değil, anlamak için de okurlarsa anlatmaya
çalıştıklarımızı daha iyi kavrayacaklardır. Kuran’da Peygamberimiz’le iliş-
kili olarak hadis kelimesi sadece iki defa ve aşağıdaki şekliyle kullanılmıştır:
Ey inananlar, yemeğe çağrılmadan Peygamber’in evlerine girmeyiniz...
Yemeği yiyince dağılın, bir hadise dalmayın. Böyle davranmanız
Peygamber’i rahatsız eder.
33- Ahzab Suresi 53
Hani Peygamber eşlerinden birine gizli bir hadis söylemişti. Derken
o bunu haber verdi. Allah da ona bunu açığa vurunca, o da bir kısmını
açıklamış bir kısmından vazgeçmişti.
66- Tahrim Suresi 3
Görüldüğü gibi “hadis” kelimesi Peygamberimiz’le ilişkili olarak
iki defa geçer. Oysa buradaki kullanımın; Sunni ve Şii mezheplerinin
“hadis” görüşleriyle hiçbir alakası yoktur. “Hadis” kelimesini Hz.
Muhammed’in sözleri olarak kullananlar için iki ayetin işareti önemlidir.
Tahrim Suresi’nde “hadis” kelimesi, Sunnilerin ve Şiilerin kavramsallaştırdıkları
gibi dini öğretiler için değil, Peygamber’in kişisel sözleri
için kullanılmıştır. Üstelik her iki yerde de “hadis” kelimesi olumsuz bir
bağlamda kullanılır. “Sünnet” kelimesi ise Kuran’da tek geçerli sünnetin
“Sünnetullah” (Allah’ın sünneti, Allah’ın adeti) olduğunu ifade edecek
şekilde geçer. (16. bölümde göreceğiz.)
İslam’ın diğer kaynaklarından biri olarak gösterilen “icma” kelimesi ve
türevlerinin Kuran’daki geçişi de hep olumsuzdur. Bu, Kuran’ın “hadis” ve
“sünnet” kavramları gibi, “icma”yı da mucizevi bir şekilde mahkum etti-
ğini gösterir. (“İcma” kelimesi ve türevleri için bakınız 20-Taha 60, 70-Mearic
18, 104-Hümeze 2, 3-Ali İmran 173, 3-Ali İmran 157, 10-Yunus 58,
43-Zuhruf 32, 26-Şuara 38, 12-Yusuf 19, 10-Yunus 71, 20-Taha 64, 17-İsra
88, 22-Hac 73, 54-Kamer 45, 28-Kasas 78, 7-Araf 48, 26-Şuara 39, 26-Şuara
56, 54-Kamer 44)
78
UYDURULAN DİN VE KURAN’DAKİ DİN
DOĞRU HADİSLERİ NE YAPACAĞIZ?
Buraya kadar yazdıklarımızdan bu sorunun cevabı bellidir. Hadislerin
içinde onbinlerce uydurma hadis olduğu kesindir. Kuran’la çelişen, Kuran’a
ilave hüküm getiren, mantıkla, aklın açık verileriyle çelişen hadislerin yalan
olduğu kesindir. Dine ilave yapan hadisler, Kuran’ın detaylı, her şeyi açıklayan,
hiçbir eksiği olmayan kitap olduğunu açıklayan ayetleriyle çeliştikleri
için kesinlikle yalandırlar. Bunun dışında kalan hadisler, Kuran ile çelişmemek
şartıyla doğru olabilirler. Dikkat ederseniz “doğru olabilirler” diyoruz,
“kesinlikle doğrudur” demiyoruz. Doğru hadisleri ne yapacağız sorusunun
cevabı; “Hangi hadislerin doğru olduğunu bilemeyiz” olacaktır. Yalan olan
hadislerin bir kısmını yukarıdaki ölçülerden tanıyabiliriz. Ama bir hadisin
kesinlikle doğru olduğuna hiçbir şekilde emin olamayız. Çünkü tanık oldu-
ğumuz yalan hadislerle, doğru olabilecek hadisler aynı kişilerce, aynı ölçü-
lerle, aynı yıllarda toplanmıştır. Hicri 200’ü geçtikleri sırada Buhari, Müslim
ve diğerleri gerçek hadisleri bulmaya -bizce- samimi olan bir gayretle
çalıştılar ama aradan o kadar zaman geçen bir dönemde ve mevcut şartlarında,
mümkün olmayan bu hedefe muvaffak olamadılar. Peki biz hicri
1400’lerde bunu nasıl yapabiliriz? Kuran’a tamamen uyan söz herhangi bir
Müslüman’ın söylediği söz olup Peygamber’in sözüyle karıştırılmış olabilir.
Dine iyilik yapacağım diye hadis uyduranlar olduğunu 5. bölümde görece-
ğiz. Bu hadisler dine sözde iyilik yapmak isteyenlerin uydurduğu hadisler
olabilir. Hadis nakleden, hatta toplayanların “Nerede insanların işine yarayan
güzel bir söz bulursanız başına ‘Peygamber dedi ki’ demekten korkmayın”
dediği de vakidir. Bu oluşum ve ihtimaller, bizim Kuran’a hiçbir ilave yapmayan,
Kuran’la çelişmeyen hadislere de bakış açımızı belirlemektedir. Fakat
tüm bu çekincelerimize rağmen Kuran’la çelişmeyen ve dine ilave yapmayan
birçok hadisin (bunlar hadis literatürünün önemli bir bölümüdür), tarihsel
bilgi kaynağı olarak kullanılmasının mümkün olduğu kanaatinde olduğumuzu
da belirtmeliyiz. Peygamber’in, takipçisi olmak mecburiyetinde oldu-
ğumuz sözleri, bir tek, Peygamber’in elçilik vazifesi gereği Allah’ın kelamını
insanlara iletirken “Kuran” olarak ağzından çıkan sözleri (hadisleri) olmalıdır.
Özü Allah’ın kelamı olan bu sözleri insanlar, Peygamber’in ağzından
79
HADİSLERİN (SÜNNETİN) İNCELENMESİ
insan sözü hüviyetinde duymuşlardır. Elçinin (Peygamberimiz’in) getirdiği
bu mesaja uyarak hem resule (elçiye), hem mesajın kendisine (Kuran’a), hem
de aslında mesajı gönderen Allah’a uymuş oluruz.
AMACIMIZ ÇORBAYI DEĞİL, ZEHİRİ İÇİRTMEMEK
Peygamberimiz’in tavrını bu bölümde gördük, dört halifenin hadislere
karşı tavrını ise 11. bölümde göreceğiz. Dini konularda Kuran yeterliyken,
Peygamberimiz ve daha sonra dört halife hadis naklini yasaklamışken, hatta
hadisleri yaktırmış olmalarına karşın; bizim, bugün, hadisleri kurtarmaya
çalışmamızın -sanki mümkünmüş gibi- ne anlamı var? Bir çorbanın yarısı
çorba, diğer yarısı zehirse; bunun bir kısmı içilebilir diyebilir miyiz? Hadis
kitaplarında, aynen bu şekilde, doğru ile yanlış ayırt edilemeyecek şekilde
karışmıştır. “Hadislere uymayın” dememiz, insanların çorbayı içmelerine
engel olmak için değil, zehir içmelerini önlemek içindir. Bize gerekli
tüm dini bilgi; Peygamberimiz’in karakteri ve yaptıklarıyla ilgili gerekli
olanları da içerecek şekilde Kuran’da bulunmaktadır. Bunun dışındaki bilgiler
din açısından gereksizdir. Bu gereksiz bilgilerin, doğrusunu yanlışından
ayıklamak da imkansızdır. Kuran en doğru yola götüren, apaçık bir kitaptır.
Kuran’a uygun sözü kim söylerse doğru konuşmuş olur.
Bazı istismarcıların, bu kitaptaki tavrımızı, Peygamber’in sözlerini inkar
ve saygısızlık olarak göstermeye çalışıp, istismarcılık yapacaklarını biliyoruz.
Peygamberimiz’e asıl saygısızlık; Peygamberimiz’in büyülendiğini söyleyen,
cinsel hayatıyla ilgili yakışıksız açıklamalar yapan, dünyanın öküz ile
balık üzerinde olduğunu iddia eden hadisleri, “Peygamber söyledi” demektir.
Bunları nakledenlerin doğru sözüne hangi hususta inanılabilir ve bunu
kim garanti edebilir? Kuran dışındaki hadisleri inkar etmek; Peygamber’e
sevgi ve saygının, dini Allah’a halis kılmanın ve Kuran’ı tek başına yeterli
kabul etmenin sonucudur. Tıpkı Hz. İsa’ya sevgisini onu tanrı ilan ederek
gösterenler olduğu gibi; Peygamberimiz’i sevdiğini söyleyip sonra onu büyülenmiş,
Allah’a yalan sözler isnat etmiş, çelişkili birçok hükümler bı-
rakmış gibi gösteren kitapları dinin kaynağı kabul eden ve bu kitaplardaki
80
UYDURULAN DİN VE KURAN’DAKİ DİN
tek sözü inkar edeni kafir ilan edenler de vardır. Peygamberlerimiz bizim
Allah’a inanmamızı, Allah’ın dinine bağlanmamızı ister; yoksa hiçbir Peygamber
kendisine yalan sözler yakıştırılıp tanrılaştırılmasını veya Allah’ın
dinine ilaveler yapılmasını istemez.
Peygamberler’in en çok hoşnut olacağı hareket; halis, saf, katıksız şekliyle
gerçek dine uyulmasıdır. Yoksa Hz. İsa’ya yüceltici sözlerle sevgi gösteren
Hıristiyanlar gibi, diğer yandan bu sevgi bahanesiyle hakiki dinden
uzaklaşmamız değildir.
hadise işaret etmez. Eğer Peygamber’in hadisleri (sözleri) de Kuran dışında
dinin bir kaynağı olsalardı, Kuran bunu birçok ayetle belirtirdi. Bu konuda
tek bir ayet olmaması ve “hadis” kelimesinin Kuran’da, yukarıda görüldüğü
şekliyle kullanımı, günümüzdeki “hadis kavramı”nın sonradan uyduruldu-
ğunun açık bir delilidir.
İşte bunlar, Allah’ın ayetleridir ki onları sana gerçek olarak okuyoruz.
Hal böyleyken Allah’tan ve ayetlerinden sonra hangi hadise
inanıyorlar?
45- Casiye Suresi 6
Allah ayette böyle sormaktadır. Geleneksel yaklaşımın savunucuları,
Sunni ve Şii mezheplerinin takipçilerinin hareket tarzlarından çıkan cevap
ise şöyledir: Buhari’ye, Müslim’e, On iki İmamın hadislerine (sözlerine), Ebu
Davud’a, İbni Mace’ye inanıyoruz.
Kimin hadisi (sözü) Allah’tan daha doğru olabilir?
4- Nisa Suresi 87
Eğer doğru sözlüler iseler onun benzeri bir hadis getirsinler.
52- Tur Suresi 34
Kuran’ın bu izahına karşı Ebu Davud adlı meşhur hadis kitabında; Peygamberimize,
Kuran ve benzeri hadis verildiği söylenerek hadisler kurtarılmaya
çalışılır. Oysa bu söz hadisleri kurtarmaya yetmez. Çünkü hadisler
Kuran kadar değil, Kuran’ın hacminden kat kat fazladır. Üstelik gelenekselci
zihniyeti ifade eden bu hadis, Kuran’ın benzeri bir hadis olamayaca-
ğını söyleyen yukarıdaki ayetle çelişmektedir:
İnsanlardan öyleleri vardır ki, Allah yolundan bilgisizce saptırmak
ve o yolu oyalanma aracı yapmak için hadis eğlencesi satın alırlar.
İşte böylelerine rezil edici bir azap vardır.
31- Lokman Suresi 6
Aynı surenin 7. ayetinde, ayetler bu şahıslara okunduğunda yüz çevirdiklerini
görüyoruz. Ne yazık ki sadece Kuran’a dayandırarak bir konudaki hükmü
77
HADİSLERİN (SÜNNETİN) İNCELENMESİ
aktardığımızda, mezhep taassubu yüzünden ayetleri görmezlikten gelenler,
bu ayetleri sadece musikisi için değil, anlamak için de okurlarsa anlatmaya
çalıştıklarımızı daha iyi kavrayacaklardır. Kuran’da Peygamberimiz’le iliş-
kili olarak hadis kelimesi sadece iki defa ve aşağıdaki şekliyle kullanılmıştır:
Ey inananlar, yemeğe çağrılmadan Peygamber’in evlerine girmeyiniz...
Yemeği yiyince dağılın, bir hadise dalmayın. Böyle davranmanız
Peygamber’i rahatsız eder.
33- Ahzab Suresi 53
Hani Peygamber eşlerinden birine gizli bir hadis söylemişti. Derken
o bunu haber verdi. Allah da ona bunu açığa vurunca, o da bir kısmını
açıklamış bir kısmından vazgeçmişti.
66- Tahrim Suresi 3
Görüldüğü gibi “hadis” kelimesi Peygamberimiz’le ilişkili olarak
iki defa geçer. Oysa buradaki kullanımın; Sunni ve Şii mezheplerinin
“hadis” görüşleriyle hiçbir alakası yoktur. “Hadis” kelimesini Hz.
Muhammed’in sözleri olarak kullananlar için iki ayetin işareti önemlidir.
Tahrim Suresi’nde “hadis” kelimesi, Sunnilerin ve Şiilerin kavramsallaştırdıkları
gibi dini öğretiler için değil, Peygamber’in kişisel sözleri
için kullanılmıştır. Üstelik her iki yerde de “hadis” kelimesi olumsuz bir
bağlamda kullanılır. “Sünnet” kelimesi ise Kuran’da tek geçerli sünnetin
“Sünnetullah” (Allah’ın sünneti, Allah’ın adeti) olduğunu ifade edecek
şekilde geçer. (16. bölümde göreceğiz.)
İslam’ın diğer kaynaklarından biri olarak gösterilen “icma” kelimesi ve
türevlerinin Kuran’daki geçişi de hep olumsuzdur. Bu, Kuran’ın “hadis” ve
“sünnet” kavramları gibi, “icma”yı da mucizevi bir şekilde mahkum etti-
ğini gösterir. (“İcma” kelimesi ve türevleri için bakınız 20-Taha 60, 70-Mearic
18, 104-Hümeze 2, 3-Ali İmran 173, 3-Ali İmran 157, 10-Yunus 58,
43-Zuhruf 32, 26-Şuara 38, 12-Yusuf 19, 10-Yunus 71, 20-Taha 64, 17-İsra
88, 22-Hac 73, 54-Kamer 45, 28-Kasas 78, 7-Araf 48, 26-Şuara 39, 26-Şuara
56, 54-Kamer 44)
78
UYDURULAN DİN VE KURAN’DAKİ DİN
DOĞRU HADİSLERİ NE YAPACAĞIZ?
Buraya kadar yazdıklarımızdan bu sorunun cevabı bellidir. Hadislerin
içinde onbinlerce uydurma hadis olduğu kesindir. Kuran’la çelişen, Kuran’a
ilave hüküm getiren, mantıkla, aklın açık verileriyle çelişen hadislerin yalan
olduğu kesindir. Dine ilave yapan hadisler, Kuran’ın detaylı, her şeyi açıklayan,
hiçbir eksiği olmayan kitap olduğunu açıklayan ayetleriyle çeliştikleri
için kesinlikle yalandırlar. Bunun dışında kalan hadisler, Kuran ile çelişmemek
şartıyla doğru olabilirler. Dikkat ederseniz “doğru olabilirler” diyoruz,
“kesinlikle doğrudur” demiyoruz. Doğru hadisleri ne yapacağız sorusunun
cevabı; “Hangi hadislerin doğru olduğunu bilemeyiz” olacaktır. Yalan olan
hadislerin bir kısmını yukarıdaki ölçülerden tanıyabiliriz. Ama bir hadisin
kesinlikle doğru olduğuna hiçbir şekilde emin olamayız. Çünkü tanık oldu-
ğumuz yalan hadislerle, doğru olabilecek hadisler aynı kişilerce, aynı ölçü-
lerle, aynı yıllarda toplanmıştır. Hicri 200’ü geçtikleri sırada Buhari, Müslim
ve diğerleri gerçek hadisleri bulmaya -bizce- samimi olan bir gayretle
çalıştılar ama aradan o kadar zaman geçen bir dönemde ve mevcut şartlarında,
mümkün olmayan bu hedefe muvaffak olamadılar. Peki biz hicri
1400’lerde bunu nasıl yapabiliriz? Kuran’a tamamen uyan söz herhangi bir
Müslüman’ın söylediği söz olup Peygamber’in sözüyle karıştırılmış olabilir.
Dine iyilik yapacağım diye hadis uyduranlar olduğunu 5. bölümde görece-
ğiz. Bu hadisler dine sözde iyilik yapmak isteyenlerin uydurduğu hadisler
olabilir. Hadis nakleden, hatta toplayanların “Nerede insanların işine yarayan
güzel bir söz bulursanız başına ‘Peygamber dedi ki’ demekten korkmayın”
dediği de vakidir. Bu oluşum ve ihtimaller, bizim Kuran’a hiçbir ilave yapmayan,
Kuran’la çelişmeyen hadislere de bakış açımızı belirlemektedir. Fakat
tüm bu çekincelerimize rağmen Kuran’la çelişmeyen ve dine ilave yapmayan
birçok hadisin (bunlar hadis literatürünün önemli bir bölümüdür), tarihsel
bilgi kaynağı olarak kullanılmasının mümkün olduğu kanaatinde olduğumuzu
da belirtmeliyiz. Peygamber’in, takipçisi olmak mecburiyetinde oldu-
ğumuz sözleri, bir tek, Peygamber’in elçilik vazifesi gereği Allah’ın kelamını
insanlara iletirken “Kuran” olarak ağzından çıkan sözleri (hadisleri) olmalıdır.
Özü Allah’ın kelamı olan bu sözleri insanlar, Peygamber’in ağzından
79
HADİSLERİN (SÜNNETİN) İNCELENMESİ
insan sözü hüviyetinde duymuşlardır. Elçinin (Peygamberimiz’in) getirdiği
bu mesaja uyarak hem resule (elçiye), hem mesajın kendisine (Kuran’a), hem
de aslında mesajı gönderen Allah’a uymuş oluruz.
AMACIMIZ ÇORBAYI DEĞİL, ZEHİRİ İÇİRTMEMEK
Peygamberimiz’in tavrını bu bölümde gördük, dört halifenin hadislere
karşı tavrını ise 11. bölümde göreceğiz. Dini konularda Kuran yeterliyken,
Peygamberimiz ve daha sonra dört halife hadis naklini yasaklamışken, hatta
hadisleri yaktırmış olmalarına karşın; bizim, bugün, hadisleri kurtarmaya
çalışmamızın -sanki mümkünmüş gibi- ne anlamı var? Bir çorbanın yarısı
çorba, diğer yarısı zehirse; bunun bir kısmı içilebilir diyebilir miyiz? Hadis
kitaplarında, aynen bu şekilde, doğru ile yanlış ayırt edilemeyecek şekilde
karışmıştır. “Hadislere uymayın” dememiz, insanların çorbayı içmelerine
engel olmak için değil, zehir içmelerini önlemek içindir. Bize gerekli
tüm dini bilgi; Peygamberimiz’in karakteri ve yaptıklarıyla ilgili gerekli
olanları da içerecek şekilde Kuran’da bulunmaktadır. Bunun dışındaki bilgiler
din açısından gereksizdir. Bu gereksiz bilgilerin, doğrusunu yanlışından
ayıklamak da imkansızdır. Kuran en doğru yola götüren, apaçık bir kitaptır.
Kuran’a uygun sözü kim söylerse doğru konuşmuş olur.
Bazı istismarcıların, bu kitaptaki tavrımızı, Peygamber’in sözlerini inkar
ve saygısızlık olarak göstermeye çalışıp, istismarcılık yapacaklarını biliyoruz.
Peygamberimiz’e asıl saygısızlık; Peygamberimiz’in büyülendiğini söyleyen,
cinsel hayatıyla ilgili yakışıksız açıklamalar yapan, dünyanın öküz ile
balık üzerinde olduğunu iddia eden hadisleri, “Peygamber söyledi” demektir.
Bunları nakledenlerin doğru sözüne hangi hususta inanılabilir ve bunu
kim garanti edebilir? Kuran dışındaki hadisleri inkar etmek; Peygamber’e
sevgi ve saygının, dini Allah’a halis kılmanın ve Kuran’ı tek başına yeterli
kabul etmenin sonucudur. Tıpkı Hz. İsa’ya sevgisini onu tanrı ilan ederek
gösterenler olduğu gibi; Peygamberimiz’i sevdiğini söyleyip sonra onu büyülenmiş,
Allah’a yalan sözler isnat etmiş, çelişkili birçok hükümler bı-
rakmış gibi gösteren kitapları dinin kaynağı kabul eden ve bu kitaplardaki
80
UYDURULAN DİN VE KURAN’DAKİ DİN
tek sözü inkar edeni kafir ilan edenler de vardır. Peygamberlerimiz bizim
Allah’a inanmamızı, Allah’ın dinine bağlanmamızı ister; yoksa hiçbir Peygamber
kendisine yalan sözler yakıştırılıp tanrılaştırılmasını veya Allah’ın
dinine ilaveler yapılmasını istemez.
Peygamberler’in en çok hoşnut olacağı hareket; halis, saf, katıksız şekliyle
gerçek dine uyulmasıdır. Yoksa Hz. İsa’ya yüceltici sözlerle sevgi gösteren
Hıristiyanlar gibi, diğer yandan bu sevgi bahanesiyle hakiki dinden
uzaklaşmamız değildir.
5. BÖLÜM
•••
DİNE SOKULAN İLAVELERİN,
HADİSLERİN UYDURULMA SEBEPLERİ
İlk üç bölümde (özellikle ikinci bölümde) Kuran’a giderek Kuran’ın dinin
kaynağı olarak yeterli olduğunu gördük. Dördüncü bölümde, hadislerin
toplanış yöntemini göstererek; kutsallık kılıfı giydirilmiş hadislerin neden
dinin kaynağı olamayacağını ortaya koyduk. Aynı bölümde gördüğümüz;
sahabeyi hatasız ilan etme, mana ile hadis nakli gibi hadis toplama tekniği
açısından önemli konular, hiç kasıt olmasa dahi nasıl uydurma hadis çıkabileceğini
açıklamaktadır. Bu bölümde, hadis toplama yönteminin sorunları
sonucunda oluşan uydurmalara değinmeyeceğiz. Bu bölümde; dine kasıtlı
olarak yapılan ilaveleri on maddede inceleyeceğiz. Böylece 6, 7, 8. ve
9. bölümlerde örneklerini göreceğimiz uydurmaların neden uydurulduğunu
anlamaya çalışacağız.
1) DİNİ BOZMAK, DEJENERE ETMEK İÇİN UYDURMALAR
Din düşmanları, dinimizi yaşanmaz bir şekle sokmak, saçma göstermek
ve yıpratmak için birçok hadis uydurmuşlardır. Daha sonra kendileri ve kendilerinden
sonra gelen birçok dinsiz de dini yıkma uğraşlarında bu hadisleri
kullanmışlardır. İslama olan inançsızlıklarını, kin ve nefretlerini içlerinde gizleyerek,
samimi dindar görüntüsünde halkın arasına karışan birçok münafık,
her şeyden önce İslam inancını bozmayı ve Müslümanlar’ın kalplerindeki
82
UYDURULAN DİN VE KURAN’DAKİ DİN
inançlarına şüphe ve tereddütler sokmayı başlıca amaç edinmişlerdi. Bu
amaçla akla hayale sığmayan, kafaları bulandıracak, Peygamber’in söylemesine
imkan olmayan onbinlerce uydurmayı hadis adı altında Peygamber’e
fatura ettiler. Kuran’daki ayetler, daha Peygamber’imiz hayattayken münafıkların
nasıl Müslümanlar’ın arasına karıştığını göstermektedir.
Halife Mehdi zamanında boynu vurulmak üzere yakalanan ünlü dinsiz
Abdülkerim bin Ebil Avca öldürülmeden önce şu dehşetli açıklamayı
yapar: “Siz beni öldürüyorsunuz ama ben dininizde helali haram, haramı
helal yapan 4000 hadis uydurdum.” 6000 küsür Kuran ayeti olduğunu dü-
şünürsek, sırf bir kişinin 4000 hadis uydurmuş olmasının açacağı dehşetli
tahribi anlayabiliriz. Ahmed bin el Cuveybari, Muhammed bin Ukeşa ve
Muhammed bin Temim’in de Hz. Peygamber hakkında 10.000’den fazla hadis
uydurdukları söylenir [İbni Hacer, Lisanu’l Mizan]. Zehebi, Ahmed bin
Abdullah’ın binlerce hadisi, hadis imamlarına dayandırarak uydurduğunu,
Enes bin Malik’in hizmetçisi olduğunu iddia eden Dinar Ebu Mikyes’in de
Enes bin Malik’ten duyduğunu söylediği uydurmalarla dolu bir sayfayı naklettiğini
anlatır (Zehebi, Mizan). Hadisçilerin kitapları, dini bozmak için
kasıtlı yapılan uydurmaların itiraflarıyla doludur. Bu uydurmaların varlığı
bellidir. Ama bu uydurmaların bugün meşhur olan hadis kitaplarına karış-
madığı neye dayanarak garanti edilebilir? Kuran’da söz edilen, Peygamber
yaşarken var olan münafıkları ve bundan sonra iki yüz yıl boyunca çıkan
münafıkları, kim nasıl teşhis etmiştir de onların uydurduğu hadislerden kitaplarını
korumuştur?
2) SİYASİ AYRILIKLARDAN KAYNAKLANAN
UYDURMALAR
Peygamberimiz’in vefatı üzerinden 40 yıl bile geçmeden Hz. Ali ve
Muaviye arasında çatışmalar boy göstermiştir. Bu dönemden itibaren İslam
âlemi, geriye dönüşü olmayacak bir şekilde siyasi ayrılıkların içine girmiş-
tir. Siyasi olarak ayrılan toplumlar birçok alanda çelişmeyi, birbirine muhalefet
etmeyi hüner saymışlar, kendi siyasi fırkalarını destekleyen hadisler
83
DİNE SOKULAN İLAVELERİN, HADİSLERİN UYDURULMA SEBEPLERİ
uydurmuşlar, kendi siyasal hareketlerine inanmayı “Allah’ın bir farzı” olarak
sunmuşlardır. Bu arada kendi liderlerini yüceltip, karşı görüşün liderlerini
yerin dibine sokmuşlardır. Halili’nin Er İrşad adlı çalışmasında, Şiilerin Hz.
Ali hakkında 300.000 hadis uydurduğu ve Hz. Ali’nin sözlerini nasıl saptırdıkları
anlatılır. Bu sayı, Kuran’daki ayet sayısının 50 katı kadardır. Şiilikten
ayrılan bir kimse Şiileri kastederek “Allah onların canını alsın, nice
hadisleri değiştirdiler” demiştir (Müslim, Sahihi Müslim). Hz. Ebu Bekir’i
Hz. Ali’ye üstün sayan ve bunu, mezheplerinin bir şartı gören Sunni görüş
ve Hz. Ali’yi üstün saymayı imanın şartına dönüştüren Şii görüş ile onların
asırlar süren anlamsız çekişmeleri, bu maddeye güzel bir örnek teşkil etmektedir.
Görünen o ki İslam siyasallaşınca, siyasi gücü elinde bulunduranlar,
dini, çıkarlarına uygun bir şekilde yapılandırmaktan çekinmemişlerdir.
3) DİNİ EKSİK ZANNEDİP, KENDİNCE DİNİ
KURTARANLARIN UYDURMALARI
Dindar olarak tanınan birçok “gözde” Müslümanın durumu, Yahya bin
Said’in “Salih kişileri hadiste olduğu kadar hiçbir şeyde yalancı görmedik”
sözünde, en güzel şekilde tarif edilmiştir. Bu gerçeği itiraf edenlerden biri
de en güvenilir olduğu iddia edilen iki hadis kitabından birinin yazarı olan
Müslim’dir. Müslim, Ebu Zennat’dan şunu nakleder: “Medine’de yüz ki-
şiyle karşılaştım, hepsi de güvenilirdi, ama hadisleri alınmazdı” (Müslim,
Sahihi Müslim, 1. cilt). Görüldüğü gibi birçok sözde dindarın hadis uydurduğu
hadisçilerin bile malumudur. Kendi görüşlerini çok değerli bulan bu
kişiler, dine kendi görüşlerini kattıklarında, çok yerinde bir hareketle dine
büyük hizmet ettiklerini sanıyorlardı. Örneğin Kuran’da olmayan haremlik
selamlık uygulamasını, dinin bir hükmüymüş gibi dine sokanlar (bu uygulama
dinselleşmeden bir gelenek olarak uygulansaydı sorun olmazdı; sorun,
bu geleneğin uygulanması değil, dinselleşmesidir) belki de kadınla erkeği
ayırarak zinayı, yozlaşmayı kendilerince önlemek istediler. Oysa Allah’ın
kendilerinden daha iyi düşündüğünü, Allah’ın unutkan olmadığını ve gerekseydi
Kuran’da bu konuda da açıklama yapılacağını bilmeleri gerekirdi.
84
UYDURULAN DİN VE KURAN’DAKİ DİN
Allah’ın açıklamadığı bir şeyi dine sokarak dine fayda getireceğini sanmak,
yanlış bir düşünme tarzıdır ve acı son da ortadadır. Dini, şahsi görüş-
lerine muhtaç görüp, sözde dine yardım edenleri, Allah’ın serbest bıraktığı
konuları açıklayarak din gibi sunanları da, “dini eksik zannedip dini kurtaranlar”
sınıfına sokabiliriz.
4) DİNİ SEVDİRMEK İÇİN UYDURMALAR
Bu madde kısmen 3. maddeye benzemektedir, bu madde altında incelenecek
kişiler de Allah’ın dininin kurtulmuş olduğundan habersiz olup, dini
kurtaracağını zannedenlerden oluşur. Bu kişilerdeki esas kaygı dini sevdirmek,
ibadetleri sevimli göstermektir. Bu popülist kaygı Allah’ın indirilmiş
dininin, uydurulmuş hadislerle ve izahlarla karışmasına yol açmıştır. Bunlar
arasında Ebu İsmet Nuh gibi Kuran’ın her suresinin faziletleri hakkında
hadis uyduranlar vardır. Peygamberimiz’i yüceltmek için Peygamber’in üstünlüklerine
dair hadisler üretenler de mevcuttur. Bu uydurucuların kendilerini
savunmak için şöyle söyledikleri aktarılır: “Biz Hz. Peygamber adına
yalan uydurmadık, bilakis bunu Peygamber’in getirdiği dini güçlendirmek
için yaptık.” [İbni Hacer, Fethul Bari]. Bu alıntıda gördüğümüz gibi bunlar,
bu tarzda hadis uydurmayı yalan olarak bile görmemişler, hatta bu korkunç
fiillerinde belki de sevap ummuşlardır: “Biz Peygamber lehinde yalan söylüyor
ve şeriatını takviye ediyoruz” (İbnul Cevzi, K. Mevzuat). Görüldüğü
gibi bu uydurucular Allah’ın Kuran’ını eksik görmekle, bir de üstüne hadis
uydurmakla kalmamış, üstüne üstlük dindarlıkta şampiyonluğu da kimseye
bırakmamışlardır.
Aşırı dindar tanınan bazı kimseler, bu özellikleriyle, en tehlikeli sınıflardan
biri haline gelmişlerdir. Zira onlar halkın sevip güvendiği, sözlerine
önem verip, hareketlerini örnek kabul ettiği kimselerdi. Onların hadis olarak
tanıttıkları, daha rahat kabul görüyor ve itiraza uğramıyordu. Böylece
İslam, Kuran’ın ruhundan daha çok uzaklaştı ve oluşan yeni yapı tüm katkılarıyla
katıksız İslam sanıldı.
85
DİNE SOKULAN İLAVELERİN, HADİSLERİN UYDURULMA SEBEPLERİ
5) MEZHEPLERİNİ, FİKİRLERİNİ DOĞRU ÇIKARMAK
İÇİN UYDURANLAR
Kuran’a dayalı bir İslam modelinden uzaklaşılıp, insan sözlerinin Allah’ın
hükmü olarak takdim edildiği, hadise dayalı gelenekçi bir modelin kuvvetlendiği
ortamda, insanlar dini farklı farklı anlamaya başlamışlardı. Bu tablo,
İslam’ı anlama ve yaşamada birbirleriyle uzlaşmayan, dini konularda ayrı-
lığa düşen farklı düşüncelerin, kamplaşma ve mezheplerin doğmasına sebep
oldu. Bu ortamda mezhep bağlıları, kendi düşüncelerinin haklılığını ispat
edip halkı etkileyebilmek ve kendi mezheplerine çekebilmek için Hz.
Peygamber’in dilinden kendi mezheplerini öven, öteki mezhepleri aşağı-
layan uydurma hadislere dayanma ihtiyacı hissettiler. Hanefi mezhebinin
mensuplarının şu şekildeki bir uydurmasını görebiliriz: “Ümmetimde İmam
Şafi adında bir kimse ortaya çıkacaktır. O, ümmetime şeytandan daha zararlı
olacaktır. Ve yine ümmetim arasından adına Ebu Hanife denecek bir
kimse gelecektir ki, o ümmetimin ışığıdır” (İbnu Arrak, Tenzihus Şeria, 2.
cilt). Bu arada Şafi taraftarları da boş durmaz ve kendi imamlarını kurtaracak
hadis uydururlar: “Kureyş alimi (İmam Şafi) yeryüzünün her yerini
ilimle dolduracaktır.” Maliki mezhebi taraftarları hiç durur mu, onlar da
kendi hadislerini açıkladılar: “İlim talebi için bir gün gelecek, develerin boyunları
vurulacak (yani uzun seyahatlere girişilecek) da Medine aliminden
(İmam Malik) daha alim birisi olmayacak.”
Sunni mezheplerde durum böyleyken Kaderiyecilerin de nasıl hadis uydurduğu
eski bir Kaderiye mezhebi üyesi Ebu Reca Muhriz’e dayandırılarak
anlatılır: “Kaderiyecilerden kesinlikle bir şey rivayet etmeyiniz, vallahi
biz insanları mezhebimize çekebilmek için hadisler uydurur ve bu hareketimizle
de sevap kazanacağımızı umardık. Ben bu suretle Kaderiye mezhebine
dört bin kişi kattım” (Er Cerhu Ve’l Tadi’l, 1. cilt).
6) ZORLAMA ALTINDA UYDURANLAR
Daha evvel de değindiğimiz gibi hadis toplama hareketinin ilk olarak baş-
lamasında özellikle Emevi halifelerinin zorlama, tehdit ve işkenceleri önemli
86
UYDURULAN DİN VE KURAN’DAKİ DİN
yer tutar. İlk hadis toplayan kişi olduğu iddia edilen Ez Zuhri’nin şu sözü
bunun delilidir: “Biz hadisi yazmaktan hoşlanmıyorduk. Ne var ki o yöneticiler
(Emevi halifeleri ve adamları) bizi buna zorladılar.” Zorlama altında
yapılan toplamalarda hadislerin mevcut yönetimin iktidar, kültür, gelenek
ve tarih anlayışını destekleyenleri toplanmış, buna aykırı olanlar elenmiştir.
Mevcut hadisler zaten mana ile nakledildiğinden, birçok hadis kelime oyunlarıyla
geleneği hükümleştirme yolunda kullanılmıştır. Örneğin Peygamber’in
kendi şahsi tercihi olarak yaptığı bir fiil anlatılırken; “Peygamber buyurdu
ki”, “Peygamber emretti ki” tarzında, Peygamber’in muradı olmayacak bir
tarzda kullanılmıştır. Uydurmaların yanında tarihin belli bir dönemi ile iliş-
kili “tarihsel” kimi uygulamaların, evrensel dini hükümlere çevrilmesiyle
de tahribat yapılmıştır. Tüm bu uydurma ve anlam kaydırmaları ise hiç şüphesiz
hakim olan sınıfın, hadis toplama için zorlama yapan sınıfın, görüşleri
doğrultusunda olmuştur. Zorlama altında dine sokulan uydurmalar, sırf
Emevi ve daha sonra Abbasi dönemleriyle sınırlı değildir. Bu dönemlerde
çoğunlukla hadis uydurma yoluyla dine sokulan ilaveler, daha sonra halifelerin,
valilerin zorlamasıyla “fetva” ve “içtihad” adı altında kendini gösterir.
Mevcut yönetimlerin atadığı ve maaşa bağladığı “din adamları”, birçok
zaman bağlı oldukları ve kendilerini atayan iktidarların çıkarlarını ve isteklerini
gözeterek “dini görüşler” beyan etmişlerdir.
7. MADDİ ÇIKAR SAĞLAMAK İÇİN UYDURANLAR
Hadis toplayan gezginler, ticaret düşüncesiyle hadis toplamaya başlamışlardı.
Örneğin Yakub bin İbrahim’in ancak 1 dinar karşılığı hadis nakil
etmeyi kabul ettiği söylenir. Ebu Naym El-Fadl da naklettiği her hadis için
ücret talep ediyordu. Onun talebelerinden Ali bin Cafer der ki: “Ebu Naym
El Fadl’dan hadis yazardık, buna karşılık bizden kıymetli dirhemler alırdı.
Yanımızda kıymeti düşük dirhemler bulunursa üste para alırdı.” “Fakirlerden
kesinlikle hadis yazmayın” tavsiyesinde bulunduktan sonra Umera bin
Hafsa’nın zengin olduğunu ve yalan söylemeyeceğini, dolayısıyla hadislerinin
87
DİNE SOKULAN İLAVELERİN, HADİSLERİN UYDURULMA SEBEPLERİ
alınabileceğini söyleyen Şube bin Haccac’a, Ali bin Asım şöyle karşılık vermiştir:
“Yalan söyleyen nice zengin gördük” (El Kifaye).
Müşterilerinin isteği üzerine sipariş olarak hadis üretenler de vardı. Bir-
çok tüccar, sattıkları mallara karşı halkın ilgisini artırabilmek için ilgili malların
yararlarını anlatan hadisleri, para karşılığında hadis simsarlarına uydurtmuşlardır.
Örneğin koku satıcılarının güzel koku kullanmanın faziletleri
hakkında uydurttukları hadisler buna örnektir. Şube bin Haccac’ın ifade ettiği
gibi 1 kuruş karşılığında 70 hadis uyduran Ebul Muhezzem gibiler, hadis
uydurucularına örnektirler.
8. MANEVİ ÇIKAR SAĞLAMAK İÇİN UYDURANLAR
Peygamberimiz’in vefatından ve dört halife devrinden sonra hikayecikıssacı
denilen bazı kimseler, cami ve mescitlerde oturmayı ve çevrelerinde
halka oluşturan cemaate vaaz ve öğütte bulunmayı alışkanlık haline getirmişlerdi.
Aslında bu kimseleri vaaz ve öğütten ziyade, halkın nazarında kazanacakları
yüksek mertebe ve şöhret ilgilendiriyordu. Vaazlarını, kendilerini
bu amaca götürecek bir şekilde hazırlıyorlardı. Bunlar şöhrete giden yolun,
halkın nazarında önemli bir yeri olan dini duyguların tahrik edilmesinden
geçtiğini bildikleri için onları coşturacak şekilde vaaz ediyorlar, dramatik konuşmalarla
halkı ağlatmaya gayret ediyorlardı. Bunun için Peygamberimiz’in
adına uydurdukları garip hikayelerle konuşmalarını süsleyerek, halkı etkileme
ve inandırma uğraşı içindeydiler. Halkı en çok etki altında bırakan konuşmaların
başında cennet ve cehennem tasvirleri geliyordu. Cennet ve cehennem
hakkında gerekli olan her şey Kuran’da anlatılmasına rağmen bu
hikayeci-kıssacı kesim halkı daha çok hüzünlendirmek, şaşırtmak ve coş-
turmak için uydurma hadislerde buldukları zengin hazineyi özellikle bu konuda
çok kullandılar. Bu kesimin mesleki başarısı bol hadis uydurmaktan
geçiyordu. Ortaya çıkan iç sızlatıcı tabloda belki de insanı en çok güldürebilecek
olaylardan biri; bu kıssacılardan Şair Külsüm’ün “dilini burnunun
ucuna dokundurabilenlerin cehenneme girmeyeceğinin garanti olduğunu”
söylemesi üzerine, vaaz ettiği cemaatin bunu denemeye başlamasıdır.
88
UYDURULAN DİN VE KURAN’DAKİ DİN
İbnü’l Cevzi, bunları şöyle anlatır: “Bunlar arasında suratlarını her çe-
şit boyaya batıranlar ve bu şekilde sarımsı bir ten kazanarak, kendilerini
fazla oruç tutmaktan soluk benizli hale gelmiş takva dindarlar gibi gösterenler
bulunmaktaydı. Diğerleri istediği an gözyaşı dökebilmek için tuzlar
kullanmaktaydı. Başka bir grup kıssacı ise allı pullu süslettikleri kürsünün
tepesinden kendilerini atacak derecede gösteride ileri gitmekte veya dinleyicinin
alışık olmadığı biçimde, samimiyetsiz hikayelerini abartılı jestlerle
nakletmekte, kürsüyü yumruklamakta, basamakları koşar adım inip çıkmaktaydılar.”
(İbnü’l Cevzi, el-Kussas vel Müzekkirin) Etrafımızı biraz incelersek,
İbnü’l Cevzi’nin tarif ettiği uydurmaların kökenlerinden biri olan bu insanlara
tabi olanların, uydurukçu köklerine ne kadar benzediğini görürüz.
Sahte gözyaşılı, kürsü yumruklayan ve abartılı jestli tipler İbnü’l Cevzi’nin
geçmişte tarif ettiği bu kıssacıları çağrıştırmaktadır.
Uydurmacılardan öylesi görülmüştür ki; Cafer bin Nastur Ferab 320 ya-
şında olduğunu, Peygamber’i gördüğünü ve Peygamber’in duası sayesinde
bu kadar yaşadığını söylemiştir. Reten’in durumu da buna benzerdir. Hicri
4. ve hicri 8. asırda yaşayan bu adamlar sahabe olduklarını iddia etmişler
ve bunlardan Reten üç yüz hadislik hadis kitabı yazmış ve etrafına epey
adam da toplamıştır.
9. GELENEK VE GÖRENEKLERİ DİNSELLEŞTİRMEK İÇİN
UYDURANLAR
Kuran, insan hayatındaki belli davranışlara yön vermiş, açıklamadığı bir-
çok konuyu ise insanların seçimine bırakmıştır. 2. bölümde bunu gördük, 39.
bölümde de göreceğiz. İnsanlar, serbest oldukları bu konularda; kendi gelenek,
görenek ve dünya anlayışları çerçevesinde davranırlar. Örneğin Kuran,
yemeği; elle mi, çatalla mı, çubuklarla mı yememiz gerektiği konusunda bir
açıklama yapmaz. Kıyafetin sarık cübbe mi olacağı, kravat gömlek mi olacağı,
yoksa kimono mu olması gerektiği konusunda Kuran’da bir izah yoktur.
Açıklanmayan konularda tercihimizde serbest olduğumuza göre, biz
yemekte veya kıyafette bu şıklardan herhangi birini seçebiliriz demektir.
89
DİNE SOKULAN İLAVELERİN, HADİSLERİN UYDURULMA SEBEPLERİ
Herhangi bir seçimde fazladan günah veya sevap olacağını söylemek ise
Kuran’la çelişir. Emevi ve Abbasi döneminde dinimize eklemelerin önemli
bir bölümü, gelenek ve göreneklerin kutsal damgası altında Kuran’da anlatılan
İslam’a karıştırılmasıyla oldu. Kuran’ın başı sonu belliydi ve Kuran’da
bu gelenek ve görenekleri tavsiye eden hiçbir izah yoktu. Öyleyse tek yol,
uydurma hadislerle ve Kuran’da geçmeyen bir sünnet anlayışıyla; Kuran’ın
özgür bıraktığı bu konuları da dinselleştirip, kutsallaştırmaktı. Arapların ve
de özellikle Emevilerin kavmiyetçi anlayışıyla; Araplar’ın kadına bakış açı-
larından o dönemin kıyafetlerine, yemek menülerinden tuvaleti yapış biçimlerine
kadar birçok gelenek “sünnet” ve “hadis” adı altında dine sokuldu.
(Ayrıntılı bilgi için 16. bölümü okuyunuz.)
10. DİĞER DİNLERDEKİ UYDURMALARIN DİNİMİZE
TAŞINMASIYLA OLUŞAN UYDURMALAR
Bu uydurmaları taşıyanları iki sınıfa ayırabiliriz: Birinci sınıf, İslam’ı
dejenere etmek, mantıksızlaştırmak veya kendi asıl inancına benzetmek için
kasıtlı olarak uydurmaları dine sokanlardır. İkinci sınıf ise İslam’a geçmelerine
rağmen kendi eski dini ve örfi alışkanlıklarını üzerlerinden atamadıkları
için bunları dinimize taşıyanlardır. Yahudiler’in kıssaları, Hıristiyan
hikayeleri, putperest adetleri, Türkler açısından düşünürsek Şaman adetleri;
hep dinimizin içine “hadis” veya “içtihad” başlıklı meşrulaştırmalarla girmiştir.
Hacim olarak bakarsak, İsrailiyat denen Yahudi hikayeleri uydurma
kaynağı olmakta birinci, Mesihhiyat denen Hıristiyan hikayeleri ise ikincidir.
Bunlar, Kuran’da meşru dinler olarak kabul gören diğer dinlerde daha
evvel kök saldıklarından, dinimize daha rahat geçmişlerdir. Biz sadece bunlara;
İsrailiyat ve Mesihhiyata değineceğiz.
Dinimize İsrailiyat’ı taşıyan kişilerin en başta gelenleri Kab el Ahbar,
Vehb bin Münebbih ve Abdullah bin Selam’dır. 12. bölümde bazı önemli
hadis uydurucularına değinirken bunlara da değineceğimiz için; 12. bölümü
de okuyup İsrailiyat’ı aktaran bu kişilerin ne kadar “güvenilir” olduğunu
90
UYDURULAN DİN VE KURAN’DAKİ DİN
görebilirsiniz. Birçok Müslüman, bu aktarımları Kuran ayetlerinin yanında
hikaye etmekte bir zarar görmediler. İşte bu, uydurmaların çoğalma sebeplerinden
biriydi. Bugünkü birçok tefsir ve hadis kitabında, dayanağı bu gibi
kimseler olan yüzlerce uydurmaya rastlayabiliriz. Biz örnek olarak sadece
iki tanesini verelim. Vehb bin Münebbih’ten rivayet edilen İsrailiyat men-
şeli “hadis” denen bir uydurma şöyledir: “Beytul Makdis’in halkı Allah’ın
komşularıdır. Komşularına azap etmemek Allah’ın üzerine haktır. Beytul
Makdis’e gömülen kabir imtihanından ve darlığından kurtulur.” Kurtubi’nin
tefsirinde de geçen Kab el Ahbar kaynaklı bir uydurma ise şöyledir: “Allah
Teala kendisini yarattığında Arş dedi ki: Allah benden daha büyük bir
mahluk yaratmadı. Ve böbürlenerek sallandı. Allah ona öyle bir yılan doladı
ki o yılanın yetmiş bin kanadı vardı. Her bir kanadında yetmiş bin tüy
vardı. Her bir tüyde yetmiş bin surat vardı. Her bir suratta yetmiş bin ağız
vardı. Her bir ağızda yetmiş bin dil vardı. Her gün onun ağızları yağmur
damlaları, ağaç yaprakları, kum ve çakıl taneleri, dünyanın günleri ve tüm
meleklerin sayısı kadar tespih eder. Yılan arşın üzerine dürülür ve arş onun
ancak yarısına uzanabilir. İşte o zaman arş alçak gönüllü olmaya başlar.”
Mesihhiyat, yani Hıristiyanlık kaynaklı uydurma hikayelerin, dinimize
sokulmasının kaynaklarından olaraksa Temim ed Dari ve İbn Cureyc’i gösterebiliriz.
Hz. İsa’nın yeniden dünyaya geleceği, Deccal, ölüm meleği, cennet
ve cehennem Mesihhiyat uydurmalarının en çok olduğu alanlardır. (20.
bölümde Hz. İsa’nın yeniden dünyaya gelişi iddiasının, Mehdi ve Deccal hikayelerinin
dinimize nasıl zarar verdiğini göreceğiz.)
Geleneksel anlayışı savunanlar, sırf Kuran’dan dinini anlayan Müslümanlar’a
kızdıkları gibi, yabancı İslam araştırmacılarının hadislerin güvenilmezliğini
ifade etmelerine de kızmaktadırlar. Bu araştırmacıların niyeti ne olursa olsun,
bizi ilgilendiren, onların ortaya koyduklarının bilimsel değeridir. Müslüman
toplumlarda mevcut olmayan özgür ortama sahip olan bu kişilerin,
kimi çalışmalarında, hem ciddi, hem de düşünülmesi gereken hususları gündeme
getirdikleri bir gerçektir. Onların çalışmalarına objektif bir şekilde
yaklaşmalı, hatalarını göstermeli ve ortaya koydukları doğru hususlardan
91
DİNE SOKULAN İLAVELERİN, HADİSLERİN UYDURULMA SEBEPLERİ
yararlanmalıyız. Bu araştırmacılardan özellikle Goldziher’in, Schacht’ın Van
Kremer’in, Sprenger’in ve Dozi’nin kitaplarında herkesin yararlanabileceği
birçok husus olduğu kanaatindeyiz. Bunların en ünlüsü Goldziher şöyle
der: “Rabbanilerin (Musevi ve Hıristiyan din adamları) sözleri, uydurma
İnciller’den alıntılar, Yunan felsefesinin öğretileri, Fars ve Hind kökenli deyişler
ve daha niceleri hadis kanalıyla İslam’a girmiştir. Tüm bunlar doğrudan
veya dolaylı olarak İslam kültürünün malı haline gelmiştir. Yine dini
kıssalardan büyük bir bölümü İslam’a sızmıştır. Eğer hadislerde kullanılan
materyali ve Yahudi din kültürünü incelersek bu ikinciden büyük bölümünün,
İslam din kültürüne sızmış olduğunu görürüz.”
•••
DİNE SOKULAN İLAVELERİN,
HADİSLERİN UYDURULMA SEBEPLERİ
İlk üç bölümde (özellikle ikinci bölümde) Kuran’a giderek Kuran’ın dinin
kaynağı olarak yeterli olduğunu gördük. Dördüncü bölümde, hadislerin
toplanış yöntemini göstererek; kutsallık kılıfı giydirilmiş hadislerin neden
dinin kaynağı olamayacağını ortaya koyduk. Aynı bölümde gördüğümüz;
sahabeyi hatasız ilan etme, mana ile hadis nakli gibi hadis toplama tekniği
açısından önemli konular, hiç kasıt olmasa dahi nasıl uydurma hadis çıkabileceğini
açıklamaktadır. Bu bölümde, hadis toplama yönteminin sorunları
sonucunda oluşan uydurmalara değinmeyeceğiz. Bu bölümde; dine kasıtlı
olarak yapılan ilaveleri on maddede inceleyeceğiz. Böylece 6, 7, 8. ve
9. bölümlerde örneklerini göreceğimiz uydurmaların neden uydurulduğunu
anlamaya çalışacağız.
1) DİNİ BOZMAK, DEJENERE ETMEK İÇİN UYDURMALAR
Din düşmanları, dinimizi yaşanmaz bir şekle sokmak, saçma göstermek
ve yıpratmak için birçok hadis uydurmuşlardır. Daha sonra kendileri ve kendilerinden
sonra gelen birçok dinsiz de dini yıkma uğraşlarında bu hadisleri
kullanmışlardır. İslama olan inançsızlıklarını, kin ve nefretlerini içlerinde gizleyerek,
samimi dindar görüntüsünde halkın arasına karışan birçok münafık,
her şeyden önce İslam inancını bozmayı ve Müslümanlar’ın kalplerindeki
82
UYDURULAN DİN VE KURAN’DAKİ DİN
inançlarına şüphe ve tereddütler sokmayı başlıca amaç edinmişlerdi. Bu
amaçla akla hayale sığmayan, kafaları bulandıracak, Peygamber’in söylemesine
imkan olmayan onbinlerce uydurmayı hadis adı altında Peygamber’e
fatura ettiler. Kuran’daki ayetler, daha Peygamber’imiz hayattayken münafıkların
nasıl Müslümanlar’ın arasına karıştığını göstermektedir.
Halife Mehdi zamanında boynu vurulmak üzere yakalanan ünlü dinsiz
Abdülkerim bin Ebil Avca öldürülmeden önce şu dehşetli açıklamayı
yapar: “Siz beni öldürüyorsunuz ama ben dininizde helali haram, haramı
helal yapan 4000 hadis uydurdum.” 6000 küsür Kuran ayeti olduğunu dü-
şünürsek, sırf bir kişinin 4000 hadis uydurmuş olmasının açacağı dehşetli
tahribi anlayabiliriz. Ahmed bin el Cuveybari, Muhammed bin Ukeşa ve
Muhammed bin Temim’in de Hz. Peygamber hakkında 10.000’den fazla hadis
uydurdukları söylenir [İbni Hacer, Lisanu’l Mizan]. Zehebi, Ahmed bin
Abdullah’ın binlerce hadisi, hadis imamlarına dayandırarak uydurduğunu,
Enes bin Malik’in hizmetçisi olduğunu iddia eden Dinar Ebu Mikyes’in de
Enes bin Malik’ten duyduğunu söylediği uydurmalarla dolu bir sayfayı naklettiğini
anlatır (Zehebi, Mizan). Hadisçilerin kitapları, dini bozmak için
kasıtlı yapılan uydurmaların itiraflarıyla doludur. Bu uydurmaların varlığı
bellidir. Ama bu uydurmaların bugün meşhur olan hadis kitaplarına karış-
madığı neye dayanarak garanti edilebilir? Kuran’da söz edilen, Peygamber
yaşarken var olan münafıkları ve bundan sonra iki yüz yıl boyunca çıkan
münafıkları, kim nasıl teşhis etmiştir de onların uydurduğu hadislerden kitaplarını
korumuştur?
2) SİYASİ AYRILIKLARDAN KAYNAKLANAN
UYDURMALAR
Peygamberimiz’in vefatı üzerinden 40 yıl bile geçmeden Hz. Ali ve
Muaviye arasında çatışmalar boy göstermiştir. Bu dönemden itibaren İslam
âlemi, geriye dönüşü olmayacak bir şekilde siyasi ayrılıkların içine girmiş-
tir. Siyasi olarak ayrılan toplumlar birçok alanda çelişmeyi, birbirine muhalefet
etmeyi hüner saymışlar, kendi siyasi fırkalarını destekleyen hadisler
83
DİNE SOKULAN İLAVELERİN, HADİSLERİN UYDURULMA SEBEPLERİ
uydurmuşlar, kendi siyasal hareketlerine inanmayı “Allah’ın bir farzı” olarak
sunmuşlardır. Bu arada kendi liderlerini yüceltip, karşı görüşün liderlerini
yerin dibine sokmuşlardır. Halili’nin Er İrşad adlı çalışmasında, Şiilerin Hz.
Ali hakkında 300.000 hadis uydurduğu ve Hz. Ali’nin sözlerini nasıl saptırdıkları
anlatılır. Bu sayı, Kuran’daki ayet sayısının 50 katı kadardır. Şiilikten
ayrılan bir kimse Şiileri kastederek “Allah onların canını alsın, nice
hadisleri değiştirdiler” demiştir (Müslim, Sahihi Müslim). Hz. Ebu Bekir’i
Hz. Ali’ye üstün sayan ve bunu, mezheplerinin bir şartı gören Sunni görüş
ve Hz. Ali’yi üstün saymayı imanın şartına dönüştüren Şii görüş ile onların
asırlar süren anlamsız çekişmeleri, bu maddeye güzel bir örnek teşkil etmektedir.
Görünen o ki İslam siyasallaşınca, siyasi gücü elinde bulunduranlar,
dini, çıkarlarına uygun bir şekilde yapılandırmaktan çekinmemişlerdir.
3) DİNİ EKSİK ZANNEDİP, KENDİNCE DİNİ
KURTARANLARIN UYDURMALARI
Dindar olarak tanınan birçok “gözde” Müslümanın durumu, Yahya bin
Said’in “Salih kişileri hadiste olduğu kadar hiçbir şeyde yalancı görmedik”
sözünde, en güzel şekilde tarif edilmiştir. Bu gerçeği itiraf edenlerden biri
de en güvenilir olduğu iddia edilen iki hadis kitabından birinin yazarı olan
Müslim’dir. Müslim, Ebu Zennat’dan şunu nakleder: “Medine’de yüz ki-
şiyle karşılaştım, hepsi de güvenilirdi, ama hadisleri alınmazdı” (Müslim,
Sahihi Müslim, 1. cilt). Görüldüğü gibi birçok sözde dindarın hadis uydurduğu
hadisçilerin bile malumudur. Kendi görüşlerini çok değerli bulan bu
kişiler, dine kendi görüşlerini kattıklarında, çok yerinde bir hareketle dine
büyük hizmet ettiklerini sanıyorlardı. Örneğin Kuran’da olmayan haremlik
selamlık uygulamasını, dinin bir hükmüymüş gibi dine sokanlar (bu uygulama
dinselleşmeden bir gelenek olarak uygulansaydı sorun olmazdı; sorun,
bu geleneğin uygulanması değil, dinselleşmesidir) belki de kadınla erkeği
ayırarak zinayı, yozlaşmayı kendilerince önlemek istediler. Oysa Allah’ın
kendilerinden daha iyi düşündüğünü, Allah’ın unutkan olmadığını ve gerekseydi
Kuran’da bu konuda da açıklama yapılacağını bilmeleri gerekirdi.
84
UYDURULAN DİN VE KURAN’DAKİ DİN
Allah’ın açıklamadığı bir şeyi dine sokarak dine fayda getireceğini sanmak,
yanlış bir düşünme tarzıdır ve acı son da ortadadır. Dini, şahsi görüş-
lerine muhtaç görüp, sözde dine yardım edenleri, Allah’ın serbest bıraktığı
konuları açıklayarak din gibi sunanları da, “dini eksik zannedip dini kurtaranlar”
sınıfına sokabiliriz.
4) DİNİ SEVDİRMEK İÇİN UYDURMALAR
Bu madde kısmen 3. maddeye benzemektedir, bu madde altında incelenecek
kişiler de Allah’ın dininin kurtulmuş olduğundan habersiz olup, dini
kurtaracağını zannedenlerden oluşur. Bu kişilerdeki esas kaygı dini sevdirmek,
ibadetleri sevimli göstermektir. Bu popülist kaygı Allah’ın indirilmiş
dininin, uydurulmuş hadislerle ve izahlarla karışmasına yol açmıştır. Bunlar
arasında Ebu İsmet Nuh gibi Kuran’ın her suresinin faziletleri hakkında
hadis uyduranlar vardır. Peygamberimiz’i yüceltmek için Peygamber’in üstünlüklerine
dair hadisler üretenler de mevcuttur. Bu uydurucuların kendilerini
savunmak için şöyle söyledikleri aktarılır: “Biz Hz. Peygamber adına
yalan uydurmadık, bilakis bunu Peygamber’in getirdiği dini güçlendirmek
için yaptık.” [İbni Hacer, Fethul Bari]. Bu alıntıda gördüğümüz gibi bunlar,
bu tarzda hadis uydurmayı yalan olarak bile görmemişler, hatta bu korkunç
fiillerinde belki de sevap ummuşlardır: “Biz Peygamber lehinde yalan söylüyor
ve şeriatını takviye ediyoruz” (İbnul Cevzi, K. Mevzuat). Görüldüğü
gibi bu uydurucular Allah’ın Kuran’ını eksik görmekle, bir de üstüne hadis
uydurmakla kalmamış, üstüne üstlük dindarlıkta şampiyonluğu da kimseye
bırakmamışlardır.
Aşırı dindar tanınan bazı kimseler, bu özellikleriyle, en tehlikeli sınıflardan
biri haline gelmişlerdir. Zira onlar halkın sevip güvendiği, sözlerine
önem verip, hareketlerini örnek kabul ettiği kimselerdi. Onların hadis olarak
tanıttıkları, daha rahat kabul görüyor ve itiraza uğramıyordu. Böylece
İslam, Kuran’ın ruhundan daha çok uzaklaştı ve oluşan yeni yapı tüm katkılarıyla
katıksız İslam sanıldı.
85
DİNE SOKULAN İLAVELERİN, HADİSLERİN UYDURULMA SEBEPLERİ
5) MEZHEPLERİNİ, FİKİRLERİNİ DOĞRU ÇIKARMAK
İÇİN UYDURANLAR
Kuran’a dayalı bir İslam modelinden uzaklaşılıp, insan sözlerinin Allah’ın
hükmü olarak takdim edildiği, hadise dayalı gelenekçi bir modelin kuvvetlendiği
ortamda, insanlar dini farklı farklı anlamaya başlamışlardı. Bu tablo,
İslam’ı anlama ve yaşamada birbirleriyle uzlaşmayan, dini konularda ayrı-
lığa düşen farklı düşüncelerin, kamplaşma ve mezheplerin doğmasına sebep
oldu. Bu ortamda mezhep bağlıları, kendi düşüncelerinin haklılığını ispat
edip halkı etkileyebilmek ve kendi mezheplerine çekebilmek için Hz.
Peygamber’in dilinden kendi mezheplerini öven, öteki mezhepleri aşağı-
layan uydurma hadislere dayanma ihtiyacı hissettiler. Hanefi mezhebinin
mensuplarının şu şekildeki bir uydurmasını görebiliriz: “Ümmetimde İmam
Şafi adında bir kimse ortaya çıkacaktır. O, ümmetime şeytandan daha zararlı
olacaktır. Ve yine ümmetim arasından adına Ebu Hanife denecek bir
kimse gelecektir ki, o ümmetimin ışığıdır” (İbnu Arrak, Tenzihus Şeria, 2.
cilt). Bu arada Şafi taraftarları da boş durmaz ve kendi imamlarını kurtaracak
hadis uydururlar: “Kureyş alimi (İmam Şafi) yeryüzünün her yerini
ilimle dolduracaktır.” Maliki mezhebi taraftarları hiç durur mu, onlar da
kendi hadislerini açıkladılar: “İlim talebi için bir gün gelecek, develerin boyunları
vurulacak (yani uzun seyahatlere girişilecek) da Medine aliminden
(İmam Malik) daha alim birisi olmayacak.”
Sunni mezheplerde durum böyleyken Kaderiyecilerin de nasıl hadis uydurduğu
eski bir Kaderiye mezhebi üyesi Ebu Reca Muhriz’e dayandırılarak
anlatılır: “Kaderiyecilerden kesinlikle bir şey rivayet etmeyiniz, vallahi
biz insanları mezhebimize çekebilmek için hadisler uydurur ve bu hareketimizle
de sevap kazanacağımızı umardık. Ben bu suretle Kaderiye mezhebine
dört bin kişi kattım” (Er Cerhu Ve’l Tadi’l, 1. cilt).
6) ZORLAMA ALTINDA UYDURANLAR
Daha evvel de değindiğimiz gibi hadis toplama hareketinin ilk olarak baş-
lamasında özellikle Emevi halifelerinin zorlama, tehdit ve işkenceleri önemli
86
UYDURULAN DİN VE KURAN’DAKİ DİN
yer tutar. İlk hadis toplayan kişi olduğu iddia edilen Ez Zuhri’nin şu sözü
bunun delilidir: “Biz hadisi yazmaktan hoşlanmıyorduk. Ne var ki o yöneticiler
(Emevi halifeleri ve adamları) bizi buna zorladılar.” Zorlama altında
yapılan toplamalarda hadislerin mevcut yönetimin iktidar, kültür, gelenek
ve tarih anlayışını destekleyenleri toplanmış, buna aykırı olanlar elenmiştir.
Mevcut hadisler zaten mana ile nakledildiğinden, birçok hadis kelime oyunlarıyla
geleneği hükümleştirme yolunda kullanılmıştır. Örneğin Peygamber’in
kendi şahsi tercihi olarak yaptığı bir fiil anlatılırken; “Peygamber buyurdu
ki”, “Peygamber emretti ki” tarzında, Peygamber’in muradı olmayacak bir
tarzda kullanılmıştır. Uydurmaların yanında tarihin belli bir dönemi ile iliş-
kili “tarihsel” kimi uygulamaların, evrensel dini hükümlere çevrilmesiyle
de tahribat yapılmıştır. Tüm bu uydurma ve anlam kaydırmaları ise hiç şüphesiz
hakim olan sınıfın, hadis toplama için zorlama yapan sınıfın, görüşleri
doğrultusunda olmuştur. Zorlama altında dine sokulan uydurmalar, sırf
Emevi ve daha sonra Abbasi dönemleriyle sınırlı değildir. Bu dönemlerde
çoğunlukla hadis uydurma yoluyla dine sokulan ilaveler, daha sonra halifelerin,
valilerin zorlamasıyla “fetva” ve “içtihad” adı altında kendini gösterir.
Mevcut yönetimlerin atadığı ve maaşa bağladığı “din adamları”, birçok
zaman bağlı oldukları ve kendilerini atayan iktidarların çıkarlarını ve isteklerini
gözeterek “dini görüşler” beyan etmişlerdir.
7. MADDİ ÇIKAR SAĞLAMAK İÇİN UYDURANLAR
Hadis toplayan gezginler, ticaret düşüncesiyle hadis toplamaya başlamışlardı.
Örneğin Yakub bin İbrahim’in ancak 1 dinar karşılığı hadis nakil
etmeyi kabul ettiği söylenir. Ebu Naym El-Fadl da naklettiği her hadis için
ücret talep ediyordu. Onun talebelerinden Ali bin Cafer der ki: “Ebu Naym
El Fadl’dan hadis yazardık, buna karşılık bizden kıymetli dirhemler alırdı.
Yanımızda kıymeti düşük dirhemler bulunursa üste para alırdı.” “Fakirlerden
kesinlikle hadis yazmayın” tavsiyesinde bulunduktan sonra Umera bin
Hafsa’nın zengin olduğunu ve yalan söylemeyeceğini, dolayısıyla hadislerinin
87
DİNE SOKULAN İLAVELERİN, HADİSLERİN UYDURULMA SEBEPLERİ
alınabileceğini söyleyen Şube bin Haccac’a, Ali bin Asım şöyle karşılık vermiştir:
“Yalan söyleyen nice zengin gördük” (El Kifaye).
Müşterilerinin isteği üzerine sipariş olarak hadis üretenler de vardı. Bir-
çok tüccar, sattıkları mallara karşı halkın ilgisini artırabilmek için ilgili malların
yararlarını anlatan hadisleri, para karşılığında hadis simsarlarına uydurtmuşlardır.
Örneğin koku satıcılarının güzel koku kullanmanın faziletleri
hakkında uydurttukları hadisler buna örnektir. Şube bin Haccac’ın ifade ettiği
gibi 1 kuruş karşılığında 70 hadis uyduran Ebul Muhezzem gibiler, hadis
uydurucularına örnektirler.
8. MANEVİ ÇIKAR SAĞLAMAK İÇİN UYDURANLAR
Peygamberimiz’in vefatından ve dört halife devrinden sonra hikayecikıssacı
denilen bazı kimseler, cami ve mescitlerde oturmayı ve çevrelerinde
halka oluşturan cemaate vaaz ve öğütte bulunmayı alışkanlık haline getirmişlerdi.
Aslında bu kimseleri vaaz ve öğütten ziyade, halkın nazarında kazanacakları
yüksek mertebe ve şöhret ilgilendiriyordu. Vaazlarını, kendilerini
bu amaca götürecek bir şekilde hazırlıyorlardı. Bunlar şöhrete giden yolun,
halkın nazarında önemli bir yeri olan dini duyguların tahrik edilmesinden
geçtiğini bildikleri için onları coşturacak şekilde vaaz ediyorlar, dramatik konuşmalarla
halkı ağlatmaya gayret ediyorlardı. Bunun için Peygamberimiz’in
adına uydurdukları garip hikayelerle konuşmalarını süsleyerek, halkı etkileme
ve inandırma uğraşı içindeydiler. Halkı en çok etki altında bırakan konuşmaların
başında cennet ve cehennem tasvirleri geliyordu. Cennet ve cehennem
hakkında gerekli olan her şey Kuran’da anlatılmasına rağmen bu
hikayeci-kıssacı kesim halkı daha çok hüzünlendirmek, şaşırtmak ve coş-
turmak için uydurma hadislerde buldukları zengin hazineyi özellikle bu konuda
çok kullandılar. Bu kesimin mesleki başarısı bol hadis uydurmaktan
geçiyordu. Ortaya çıkan iç sızlatıcı tabloda belki de insanı en çok güldürebilecek
olaylardan biri; bu kıssacılardan Şair Külsüm’ün “dilini burnunun
ucuna dokundurabilenlerin cehenneme girmeyeceğinin garanti olduğunu”
söylemesi üzerine, vaaz ettiği cemaatin bunu denemeye başlamasıdır.
88
UYDURULAN DİN VE KURAN’DAKİ DİN
İbnü’l Cevzi, bunları şöyle anlatır: “Bunlar arasında suratlarını her çe-
şit boyaya batıranlar ve bu şekilde sarımsı bir ten kazanarak, kendilerini
fazla oruç tutmaktan soluk benizli hale gelmiş takva dindarlar gibi gösterenler
bulunmaktaydı. Diğerleri istediği an gözyaşı dökebilmek için tuzlar
kullanmaktaydı. Başka bir grup kıssacı ise allı pullu süslettikleri kürsünün
tepesinden kendilerini atacak derecede gösteride ileri gitmekte veya dinleyicinin
alışık olmadığı biçimde, samimiyetsiz hikayelerini abartılı jestlerle
nakletmekte, kürsüyü yumruklamakta, basamakları koşar adım inip çıkmaktaydılar.”
(İbnü’l Cevzi, el-Kussas vel Müzekkirin) Etrafımızı biraz incelersek,
İbnü’l Cevzi’nin tarif ettiği uydurmaların kökenlerinden biri olan bu insanlara
tabi olanların, uydurukçu köklerine ne kadar benzediğini görürüz.
Sahte gözyaşılı, kürsü yumruklayan ve abartılı jestli tipler İbnü’l Cevzi’nin
geçmişte tarif ettiği bu kıssacıları çağrıştırmaktadır.
Uydurmacılardan öylesi görülmüştür ki; Cafer bin Nastur Ferab 320 ya-
şında olduğunu, Peygamber’i gördüğünü ve Peygamber’in duası sayesinde
bu kadar yaşadığını söylemiştir. Reten’in durumu da buna benzerdir. Hicri
4. ve hicri 8. asırda yaşayan bu adamlar sahabe olduklarını iddia etmişler
ve bunlardan Reten üç yüz hadislik hadis kitabı yazmış ve etrafına epey
adam da toplamıştır.
9. GELENEK VE GÖRENEKLERİ DİNSELLEŞTİRMEK İÇİN
UYDURANLAR
Kuran, insan hayatındaki belli davranışlara yön vermiş, açıklamadığı bir-
çok konuyu ise insanların seçimine bırakmıştır. 2. bölümde bunu gördük, 39.
bölümde de göreceğiz. İnsanlar, serbest oldukları bu konularda; kendi gelenek,
görenek ve dünya anlayışları çerçevesinde davranırlar. Örneğin Kuran,
yemeği; elle mi, çatalla mı, çubuklarla mı yememiz gerektiği konusunda bir
açıklama yapmaz. Kıyafetin sarık cübbe mi olacağı, kravat gömlek mi olacağı,
yoksa kimono mu olması gerektiği konusunda Kuran’da bir izah yoktur.
Açıklanmayan konularda tercihimizde serbest olduğumuza göre, biz
yemekte veya kıyafette bu şıklardan herhangi birini seçebiliriz demektir.
89
DİNE SOKULAN İLAVELERİN, HADİSLERİN UYDURULMA SEBEPLERİ
Herhangi bir seçimde fazladan günah veya sevap olacağını söylemek ise
Kuran’la çelişir. Emevi ve Abbasi döneminde dinimize eklemelerin önemli
bir bölümü, gelenek ve göreneklerin kutsal damgası altında Kuran’da anlatılan
İslam’a karıştırılmasıyla oldu. Kuran’ın başı sonu belliydi ve Kuran’da
bu gelenek ve görenekleri tavsiye eden hiçbir izah yoktu. Öyleyse tek yol,
uydurma hadislerle ve Kuran’da geçmeyen bir sünnet anlayışıyla; Kuran’ın
özgür bıraktığı bu konuları da dinselleştirip, kutsallaştırmaktı. Arapların ve
de özellikle Emevilerin kavmiyetçi anlayışıyla; Araplar’ın kadına bakış açı-
larından o dönemin kıyafetlerine, yemek menülerinden tuvaleti yapış biçimlerine
kadar birçok gelenek “sünnet” ve “hadis” adı altında dine sokuldu.
(Ayrıntılı bilgi için 16. bölümü okuyunuz.)
10. DİĞER DİNLERDEKİ UYDURMALARIN DİNİMİZE
TAŞINMASIYLA OLUŞAN UYDURMALAR
Bu uydurmaları taşıyanları iki sınıfa ayırabiliriz: Birinci sınıf, İslam’ı
dejenere etmek, mantıksızlaştırmak veya kendi asıl inancına benzetmek için
kasıtlı olarak uydurmaları dine sokanlardır. İkinci sınıf ise İslam’a geçmelerine
rağmen kendi eski dini ve örfi alışkanlıklarını üzerlerinden atamadıkları
için bunları dinimize taşıyanlardır. Yahudiler’in kıssaları, Hıristiyan
hikayeleri, putperest adetleri, Türkler açısından düşünürsek Şaman adetleri;
hep dinimizin içine “hadis” veya “içtihad” başlıklı meşrulaştırmalarla girmiştir.
Hacim olarak bakarsak, İsrailiyat denen Yahudi hikayeleri uydurma
kaynağı olmakta birinci, Mesihhiyat denen Hıristiyan hikayeleri ise ikincidir.
Bunlar, Kuran’da meşru dinler olarak kabul gören diğer dinlerde daha
evvel kök saldıklarından, dinimize daha rahat geçmişlerdir. Biz sadece bunlara;
İsrailiyat ve Mesihhiyata değineceğiz.
Dinimize İsrailiyat’ı taşıyan kişilerin en başta gelenleri Kab el Ahbar,
Vehb bin Münebbih ve Abdullah bin Selam’dır. 12. bölümde bazı önemli
hadis uydurucularına değinirken bunlara da değineceğimiz için; 12. bölümü
de okuyup İsrailiyat’ı aktaran bu kişilerin ne kadar “güvenilir” olduğunu
90
UYDURULAN DİN VE KURAN’DAKİ DİN
görebilirsiniz. Birçok Müslüman, bu aktarımları Kuran ayetlerinin yanında
hikaye etmekte bir zarar görmediler. İşte bu, uydurmaların çoğalma sebeplerinden
biriydi. Bugünkü birçok tefsir ve hadis kitabında, dayanağı bu gibi
kimseler olan yüzlerce uydurmaya rastlayabiliriz. Biz örnek olarak sadece
iki tanesini verelim. Vehb bin Münebbih’ten rivayet edilen İsrailiyat men-
şeli “hadis” denen bir uydurma şöyledir: “Beytul Makdis’in halkı Allah’ın
komşularıdır. Komşularına azap etmemek Allah’ın üzerine haktır. Beytul
Makdis’e gömülen kabir imtihanından ve darlığından kurtulur.” Kurtubi’nin
tefsirinde de geçen Kab el Ahbar kaynaklı bir uydurma ise şöyledir: “Allah
Teala kendisini yarattığında Arş dedi ki: Allah benden daha büyük bir
mahluk yaratmadı. Ve böbürlenerek sallandı. Allah ona öyle bir yılan doladı
ki o yılanın yetmiş bin kanadı vardı. Her bir kanadında yetmiş bin tüy
vardı. Her bir tüyde yetmiş bin surat vardı. Her bir suratta yetmiş bin ağız
vardı. Her bir ağızda yetmiş bin dil vardı. Her gün onun ağızları yağmur
damlaları, ağaç yaprakları, kum ve çakıl taneleri, dünyanın günleri ve tüm
meleklerin sayısı kadar tespih eder. Yılan arşın üzerine dürülür ve arş onun
ancak yarısına uzanabilir. İşte o zaman arş alçak gönüllü olmaya başlar.”
Mesihhiyat, yani Hıristiyanlık kaynaklı uydurma hikayelerin, dinimize
sokulmasının kaynaklarından olaraksa Temim ed Dari ve İbn Cureyc’i gösterebiliriz.
Hz. İsa’nın yeniden dünyaya geleceği, Deccal, ölüm meleği, cennet
ve cehennem Mesihhiyat uydurmalarının en çok olduğu alanlardır. (20.
bölümde Hz. İsa’nın yeniden dünyaya gelişi iddiasının, Mehdi ve Deccal hikayelerinin
dinimize nasıl zarar verdiğini göreceğiz.)
Geleneksel anlayışı savunanlar, sırf Kuran’dan dinini anlayan Müslümanlar’a
kızdıkları gibi, yabancı İslam araştırmacılarının hadislerin güvenilmezliğini
ifade etmelerine de kızmaktadırlar. Bu araştırmacıların niyeti ne olursa olsun,
bizi ilgilendiren, onların ortaya koyduklarının bilimsel değeridir. Müslüman
toplumlarda mevcut olmayan özgür ortama sahip olan bu kişilerin,
kimi çalışmalarında, hem ciddi, hem de düşünülmesi gereken hususları gündeme
getirdikleri bir gerçektir. Onların çalışmalarına objektif bir şekilde
yaklaşmalı, hatalarını göstermeli ve ortaya koydukları doğru hususlardan
91
DİNE SOKULAN İLAVELERİN, HADİSLERİN UYDURULMA SEBEPLERİ
yararlanmalıyız. Bu araştırmacılardan özellikle Goldziher’in, Schacht’ın Van
Kremer’in, Sprenger’in ve Dozi’nin kitaplarında herkesin yararlanabileceği
birçok husus olduğu kanaatindeyiz. Bunların en ünlüsü Goldziher şöyle
der: “Rabbanilerin (Musevi ve Hıristiyan din adamları) sözleri, uydurma
İnciller’den alıntılar, Yunan felsefesinin öğretileri, Fars ve Hind kökenli deyişler
ve daha niceleri hadis kanalıyla İslam’a girmiştir. Tüm bunlar doğrudan
veya dolaylı olarak İslam kültürünün malı haline gelmiştir. Yine dini
kıssalardan büyük bir bölümü İslam’a sızmıştır. Eğer hadislerde kullanılan
materyali ve Yahudi din kültürünü incelersek bu ikinciden büyük bölümünün,
İslam din kültürüne sızmış olduğunu görürüz.”
(Goldziher, El Aqide Veş Şeria)
6. BÖLÜM
•••
HADİS - KURAN ÇELİŞKİLERİ
Kitabın buraya kadar olan bölümlerinde; önce Kuran’ın kendi diliyle
Kuran’ın dinin tek kaynağı olduğunu ortaya koyduk, daha sonra ise Peygamberimizin
hadisleri yazdırmamasından, mana ile hadis naklinin getirdiklerinden
ve daha birçok incelediğimiz konudan, hadislerin neden dinin
kaynağı olamayacağını gördük. Bu bölümde ise hadislerin dinin kaynağı
kabul edilmesinin vahim sonuçlarından birini; uydurulan hadislerin, dinin
temel ve tek kaynağı olan Kuran ile nasıl çeliştiklerini örneklendireceğiz.
Yani yapılan yanlışlığın sonuçlarını görüp, dinin tek kaynağı olan Kuran’a
dönmenin önemini kavrayacağız. Kuran ile çelişen hadisleri göstermek için
en ünlü hadis kitaplarının hadislerini seçtik; daha zayıf hadis kitaplarını sizin
tahmininize bırakıyoruz. “En güvenilir” hadis kitaplarında Kuran ile
çelişen hadislerin olması, hadislerin dinin kaynağı olduğu iddiasını reddetmemiz
ve Kuran’a gidip dini yeniden kavramamız için yeterlidir. Kuran ile
çelişen binlerce hadis vardır. Biz bu bölümde on tane örnek vermeyi yeterli
görüyoruz. Zaten kitabımızdaki birçok konunun akışı içinde, Kuran ile çelişen
pek çok hadis sergilenmektedir.
Kuran’ın Allah’ın sözü olduğunu nereden biliyoruz? Kimisi, “Kuran öyle
söylüyor” diyebilir. Peki birileri Allah’a iftira ederek başka kitapları göstererek:
“Bu da Allah katındandır” derlerse, ne diyeceğiz? Biz Kuran’ın Allah’ın
sözü olduğunu ancak Kuran’ı inceleyip, Kuran’ın içerdiklerini değerlendirerek
iddia edebiliriz. Aynı mantıkla, hadisleri incelersek; Allah’ın dininin
93
HADİS - KURAN ÇELİŞKİLERİ
kaynağı olmaya layık olup olmadıklarını görürüz. Nasıl Kuran’ın dinin kaynağı
olup olmadığı bizzat Kuran’ın irdelenmesiyle tartışılabilirse, hadislerin
dinin kaynağı olup olmadığı mevzusu da hadislerin irdelenmesiyle karara
bağlanabilir. Kitabımız boyunca Kuran’ı ve hadisleri inceleyip; dinin kayna-
ğının ne olduğunu, nasıl olması gerektiğini açığa kavuşturmayı amaçladık.
Bu bölümde ve bundan sonraki bölümlerde göstereceğimiz hadisler; hadislerin
dinin kaynağı olmaya, Kuran gibi layık olmadıklarını açığa çıkaracaktır.
Kitabımızda eleştirdiğimiz hadisler, hadisçilerin kabul ettiği, en ünlü hadis
kitaplarının hadisleridir. Hadisçilerin reddettiği, “yalandır (mevzudur)”
dedikleri hadisleri almadık. Örneğin “Allah kendisini yaratmayı isteyince
atı koşturdu ve onu koşturup terletti. Sonra kendisini bu terden yarattı” veya
“Allah melekleri iki kolunun ve göğsünün kıllarından yarattı” veya “Allah’ın
gözleri hastalandı, melekler Allah’ı ziyarete geldi” veya “Allah’ı rüyada gördüm.
Uzun saçlı güzel bir genç suretindeydi. Yeşil bir elbise giymiş, altın nalınları
vardı” hadisleri; hadisçilerin duyup da reddettikleri hadislere örnektir
(İbni Kuteybe, Hadis Müdafası). Meşhur hadisçilerin, bu tarz uydurma
hadisleri yalanladıkları doğrudur. Fakat bu bölümde ve bundan sonraki bö-
lümlerde “en ünlü”, “en doğru”, “en güvenilir” hadis kitaplarındaki hadisleri
görünce; hadis kitaplarında doğru ile yalanın ayırt edilemeyecek şekilde
karıştığını, hadis toplarken gösterilen doğru ile yalanı ayırt etme çabasının
başarılı olamadığını anlayacağız. Zaten Kuran yeterli, eksiksiz ve tüm teferruatları
içeren kitabımız olduğuna göre böyle çabalara gerek de yoktur.
Kuran’ı iyice düşünmüyorlar mı? Eğer o Allah’tan başkasının katından
olsaydı elbette içinde birçok çelişkiler bulacaklardı.
4-Nisa Sûresi 82
Hiç şüphesiz Hatırlatıcı’yı Biz indirdik Biz. Onun koruyucuları da
gerçekten Biziz.
15-Hicr Sûresi 9
Nisa süresindeki ayetten, dinimizin kaynağının çelişkisiz olduğunu öğ-
renebiliriz. Allah Kuran’ın çelişkisiz olduğunu söyleyerek; hem Kuran’ın
94
UYDURULAN DİN VE KURAN’DAKİ DİN
doğruluğunu, hem de dinin kaynağının sahip olması gereken özelliği öğretiyor.
Kuran ile çelişen hadislerin olması, hadislerin Allah katından olmadığının
ve dinin kaynağı olamayacağının ispatıdır. Ayrıca Hicr suresindeki
ayetten Kuran’ın korunduğunu, böylece dini kaynak olarak korunmuş bir
kitaba sahip olduğumuzu anlıyoruz. Bu bölüm ve bundan sonraki üç bö-
lümde, hadislerin; Kuran’la, kendi içlerinde ve mantıkla çelişkilerini sergilememiz
sonucunda hadislerin korunmadığını ve binlerce uydurma ile düzeltilemeyecek
şekilde karıştıklarını göreceğiz. Yani bu bölümlerde hadislerin
dinin kaynağı kabul edilmesinin korkunç sonucunu görüp; çelişkisiz ve korunmuş
olan dinimizin tek kaynağı Kuran’a, yalnız Kuran’a dönmenin gerekliliğini
daha da iyi kavrayacağız.
1- ALLAH’IN BALDIRI OLUR MU?
Kuran : O’nun benzeri gibi hiçbir şey yoktur.
42- Şura Suresi 11
Hadis: “Allah ahirette Peygamberlere kimliğini kanıtlamak için baca-
ğını açıp baldırını gösterir.”
Müslim-İman 302; Buhari 97/24, 10/29; Hanbel 3/1
Bu hadisin hangi kitaplarda geçtiğine iyice dikkat edin. Hadis kitapları-
nın “en doğrusu” olarak gösterilen, tek hadisini inkar edenin kafir olacağı
söylenen Müslim ve Buhari’de. Hadisçilerin mantığına göre bu hadisi inkar
eden kafir, bu hadise inanan gerçek Müslüman olacaktır. Allah’a hiçbir şeyin
benzemediğini söyleyen ayete karşın, hiçbir mecazi ifadeyi çağrıştırmadan,
Allah’ın baldırı olduğunu ve ahirette baldırını açacağını söylemenin
yanlışlığını uzunca anlatmaya gerek var mı?
2- ALLAH EL SIKIŞIR MI?
Kuran: Ve hiçbir şey O’nun dengi değildir.
112- İhlas Suresi 4
95
HADİS - KURAN ÇELİŞKİLERİ
Hadis: “Allah benimle görüştü ve el sıkıştı. Elini iki omuzum arasına
koydu. Öyle ki parmaklarının soğukluğunu iki göğsüm arasında hissettim.”
Hanbel 5/243
Yine bu hadiste hiçbir mecazi manayı çağrıştırmadan, Allah’a parmak,
parmaklarına da soğukluk atfedilerek; Allah şekilleştirilmektedir. Bu hadis,
İhlas Suresi’nin Allah’ın hiçbir şeye denk olmadığını söyleyen ayeti gibi
daha birçok ayetle de çelişir. Eğer hadisteki “el” ifadesi, mecazi bir mana
akla getirip -güç ve kudret gibi- insani eli çağrıştırmasaydı, kabul edilebilirdi.
Örneğin “Her şey Allah’ın elindedir” dediğimizde cümlenin akışından
“her şeyin Allah’ın kontrolünde” olduğu anlaşılır. Fakat Allah’a parmak,
parmaklara soğukluk atfeden bu hadisten böyle mecazi bir manayı kimse
çıkaramaz. Üstelik bu hadiste Allah ile Peygamber’in el sıkışması gibi kabul
edilemez bir ifade de yer almaktadır. Şimdi bu hadisleri “din” kabul etmek,
bu dine kötülük yapmak değil midir?
3- DİN DEĞİŞTİREN ÖLDÜRÜLSÜN MÜ?
Kuran: Dinde zorlama yoktur.
2-Bakara Suresi 256
Hadis: “Dinini değiştireni öldürün.”
Nesei 7-8/14; Buhari 12/1883
Allah’ın hükmünü hadisle aşmaya, Allah’ın dinini kendi kafalarına uydurmaya
çalışanların bu anlama gelen uydurmaları yüzünden birçok insan
öldürülmüştür. Bazı dine referanslar veren örgütlerin yaptığı katliamları,
bu örgütlerin zihinlerinde meşrulaştıran da bunun gibi hadislerdir. Evlerinin
bodrumunu insan mezarına çevirenleri Diyanet kınamaktadır, ama aynı
Diyanet, Buhari ve Nesei gibi hadis kitaplarını ise övmekte, dinin kaynağı
olarak göstermektedir. Bu bir çelişki değil de nedir? Ne yazık ki bahsedilen
katliamları meşrulaştıracak izahlar, Sunni hadis kitapları ve mezhep izahlarında
mevcuttur.
96
UYDURULAN DİN VE KURAN’DAKİ DİN
4- ÖLÜNÜN SUÇU NE?
Kuran: Doğrusu hiçbir günahkar bir başkasının günah yükünü
yüklenmez.
53-Necm Suresi 38
Hadis: “Ölü, ailesinin kendisi için ağlamasından dolayı azaba uğratılır.”
Buhari-K. Cemiz 32, 33, 34
Ne akla, ne de Kuran’ın genel mantığına uyan bu hadis de uydurmacı-
lığın Kuran ve akılla çelişkilerine bir başka örnektir.
5- KADIN DÜŞMANLIĞI
Kuran: Ben sizden erkek olsun, kadın olsun hiçbir çalışanın üretti-
ğini boşa çıkarmayacağım. Hepiniz birbirinizdensiniz.
3-Ali İmran Suresi 195
Hadis: “Kadınlar arasında iyi kadın, yüz tane karga arasında alaca bir
karga gibidir.”
Buhari 9/1391
Kuran hayır üreten erkeğin de kadının da önünü açık tutarken, hadisler
kadının önünü kapamaktadır. Kadın konusu, Peygamber’e iftira olarak uydurulan
hadislerin en çok olduğu alanlardan birisidir. Ayrıntılı bilgi için 21.
ve 22. bölümleri okuyunuz.
6- ZALİM KİM?
Kuran: Zulmedenler dedi ki: Siz olsa olsa büyülenmiş bir adama
uyuyorsunuz.
25- Furkan Suresi 8
Hadis: “Peygamber Medine’de bir Yahudi tarafından büyülendi. Günlerce
ne yaptığını bilmez durumda ortalıkta dolaştı.”
Buhari 76/47; Hanbel 6/57, 4/367
97
HADİS - KURAN ÇELİŞKİLERİ
Yakın dönemde Muhammed Abduh ve eski dönemlerde Mutezile’nin bu
hadise itirazlarına karşın Muhammed Ebu Şehbe bu hadisi şöyle savunur:
“Eğer Abduh sihir hadisini inkar etmişse akıl ve nakil ilimlerinde söz sahibi
el Ma-ziri, el Hattabi, Kadı İyaz, İbn Teymiyye, İbnul Kayyım, İbn Kesir, en
Nevevi, İbn Hacer, el Kurtubi ve Alusi gibi pek çok alim de O’nun hem rivayet
ve hem de dirayet yönünden doğru olduğunu ispat etmişlerdir.” Şehbe, Buhari
ve Müslim’in de hadisi kabul ettiğini anlatır ve “sihir sonucu” olanları hadislere
dayandırarak şöyle aktarır: “Peygamberimiz’e sihir yapılmıştı. Öyle ki
hanımları ile cinsi münasebette bulunmadığı halde bulunduğunu zannederdi.
Süfyan bunun en şiddetli sihir olduğunu söylemiştir.” (Ebu Şehbe, Sünnet Mü-
dafaası) Kuran’a göre ise Peygamber’in büyülendiğini söyleyenler zalimlerdir.
“En güvenilir” hadisçilerin çoğuysa Peygamber’in büyülendiğini söylemektedir.
7- MİRASTA VASİYET VAR MI?
Kuran: Ey iman edenler! Herhangi birinize ölüm gelip çattığında
vasiyet zamanı aranızda tanıklık şöyle olsun: Kendinizden adalet
sahibi iki kişi, yahut yolculuk etmekte iken ölüm musibeti başınıza
geldiyse sizin dışınızda iki kişi.
5-Maide Suresi 106
Hadis: Varis için vasiyet yoktur.
Hanbel 14/238
Kuran’da hem Maide suresindeki bu ayetten, hem diğer ayetlerden vasiyetin
varlığı anlaşılır. Vasiyetten arta kalanlar ise Kuran’da tavsiye edilen
şekilde dağıtılır. Vasiyeti iptale yönelik bu hadis, aslında Kuran’ın bir hükmünü
iptale yönelik bir girişimdir.
8- EN BÜYÜK AZAP RESSAMLARA MI?
Kuran: Gerçekten Allah kendisine ortak koşulmasını bağışlamaz.
Bunun dışında kalanı ise dilediği kişi için bağışlar.
4-Nisa Suresi 48
98
UYDURULAN DİN VE KURAN’DAKİ DİN
Hadis: “Cehennemde en şiddetli azaba uğratılacak kişiler ressamlardır.”
Buhari-Tesavir, 89
Kuran’a göre en büyük günah Allah’a ortak koşmaktır. Allah, ortak koş-
mayı affetmeyeceğini söylemekte, bunun dışında her günahın affedilebilece-
ğini belirtmektedir. Bu yüzden Allah’ın en şiddetli azabına uğrayacak olanlar
da ortak koşanlardır. Oysa Buhari’nin yukarıda alıntıladığımız hadisine
göre en şiddetli azaba ressamlar uğrayacaklardır. (Mezhepçi, hadisçi yakla-
şımı benimseyenlerin sanat dallarıyla ilgili uydurdukları hadisleri kitabın 18.
bölümünde okuyabilirsiniz.) Bu hadis başta Kuran ile çelişmektedir. Ayrıca
mantık ile çelişen bu hadisin çeliştiği başka hadisler de vardır. Örneğin di-
ğer bir hadise göre cehennemde en şiddetli azaba satranç oynayanlar çarptırılacaklardır.
(Büyük Günahlar, Hafız Zehebi)
9- ALTIN TAKILIR MI, İPEK GİYİLİR Mİ?
Kuran: De ki; “Allah’ın kulları için çıkardığı süsü ve temiz rızıkları
kim haram etti?” De ki: “Bunlar dünya hayatında iman edenler
içindir, kıyamet gününde ise yalnızca onlarındır.” Bilen bir topluluk
için Biz ayetleri böyle detaylı anlatırız.
7-Araf Suresi 32
Hadis: “Altın ve ipek ümmetimin kadınlarına helal, erkeklerine ise haramdır.”
Müslim 2/16
Altın ve ipek hem erkek için, hem de kadın için bir süs eşyasıdır. Kuran’da
hiçbir ayette yasaklanmazlar. Allah inananların dünyada da bu süslerden
yararlanabileceklerini söyler ve erkek kadın ayrımı yapmaz. Her hadisinin
doğru olduğu iddia edilen Müslim’de de yer verilmiş olan bu hadis, Kuran’ın
belirttiğimiz ayeti ile çelişir.
10- DEPREMLERİN SEBEBİ OLAN BALIK
Kuran: Bundan sonra yeri yumurta biçimine soktu.
79-Naziat Suresi 30
99
HADİS - KURAN ÇELİŞKİLERİ
Hadis: “Dünya balığın üzerindedir. Balık başını sallayınca Dünya’da
depremler olur.”
İbn-i Kesir Tefsiri, 2/29 68/1’in açıklamaları
Kuran, mucizevi bir şekilde dünyanın yumurta biçiminde elipsoid olduğunu,
ceninin geçirdiği evreleri, evrenin oluşumunu, rüzgârların aşılayıcı
olması gibi birçok konuyu açıklarken (Bakınız: İstanbul Kuran Araştırmaları
Grubu, Kuran Hiç Tükenmeyen Mucize); hadislerde yer alan yukarı-
dakilere benzer akıl, bilim ve Kuran dışı ifadeler hem Kuran’la, hem de
mantıkla çelişmektedirler. Dünyayı balığa oturtan, depremleri balığın kuyruğunun
sallanmasına bağlayan bu anlayışın İslam’la ilgisi olmadığını açıklamak
ve bu yanlışa yol açan temel yöntem hatalarına dikkat çekmek, bu
dine hizmet değil midir?
•••
HADİS - KURAN ÇELİŞKİLERİ
Kitabın buraya kadar olan bölümlerinde; önce Kuran’ın kendi diliyle
Kuran’ın dinin tek kaynağı olduğunu ortaya koyduk, daha sonra ise Peygamberimizin
hadisleri yazdırmamasından, mana ile hadis naklinin getirdiklerinden
ve daha birçok incelediğimiz konudan, hadislerin neden dinin
kaynağı olamayacağını gördük. Bu bölümde ise hadislerin dinin kaynağı
kabul edilmesinin vahim sonuçlarından birini; uydurulan hadislerin, dinin
temel ve tek kaynağı olan Kuran ile nasıl çeliştiklerini örneklendireceğiz.
Yani yapılan yanlışlığın sonuçlarını görüp, dinin tek kaynağı olan Kuran’a
dönmenin önemini kavrayacağız. Kuran ile çelişen hadisleri göstermek için
en ünlü hadis kitaplarının hadislerini seçtik; daha zayıf hadis kitaplarını sizin
tahmininize bırakıyoruz. “En güvenilir” hadis kitaplarında Kuran ile
çelişen hadislerin olması, hadislerin dinin kaynağı olduğu iddiasını reddetmemiz
ve Kuran’a gidip dini yeniden kavramamız için yeterlidir. Kuran ile
çelişen binlerce hadis vardır. Biz bu bölümde on tane örnek vermeyi yeterli
görüyoruz. Zaten kitabımızdaki birçok konunun akışı içinde, Kuran ile çelişen
pek çok hadis sergilenmektedir.
Kuran’ın Allah’ın sözü olduğunu nereden biliyoruz? Kimisi, “Kuran öyle
söylüyor” diyebilir. Peki birileri Allah’a iftira ederek başka kitapları göstererek:
“Bu da Allah katındandır” derlerse, ne diyeceğiz? Biz Kuran’ın Allah’ın
sözü olduğunu ancak Kuran’ı inceleyip, Kuran’ın içerdiklerini değerlendirerek
iddia edebiliriz. Aynı mantıkla, hadisleri incelersek; Allah’ın dininin
93
HADİS - KURAN ÇELİŞKİLERİ
kaynağı olmaya layık olup olmadıklarını görürüz. Nasıl Kuran’ın dinin kaynağı
olup olmadığı bizzat Kuran’ın irdelenmesiyle tartışılabilirse, hadislerin
dinin kaynağı olup olmadığı mevzusu da hadislerin irdelenmesiyle karara
bağlanabilir. Kitabımız boyunca Kuran’ı ve hadisleri inceleyip; dinin kayna-
ğının ne olduğunu, nasıl olması gerektiğini açığa kavuşturmayı amaçladık.
Bu bölümde ve bundan sonraki bölümlerde göstereceğimiz hadisler; hadislerin
dinin kaynağı olmaya, Kuran gibi layık olmadıklarını açığa çıkaracaktır.
Kitabımızda eleştirdiğimiz hadisler, hadisçilerin kabul ettiği, en ünlü hadis
kitaplarının hadisleridir. Hadisçilerin reddettiği, “yalandır (mevzudur)”
dedikleri hadisleri almadık. Örneğin “Allah kendisini yaratmayı isteyince
atı koşturdu ve onu koşturup terletti. Sonra kendisini bu terden yarattı” veya
“Allah melekleri iki kolunun ve göğsünün kıllarından yarattı” veya “Allah’ın
gözleri hastalandı, melekler Allah’ı ziyarete geldi” veya “Allah’ı rüyada gördüm.
Uzun saçlı güzel bir genç suretindeydi. Yeşil bir elbise giymiş, altın nalınları
vardı” hadisleri; hadisçilerin duyup da reddettikleri hadislere örnektir
(İbni Kuteybe, Hadis Müdafası). Meşhur hadisçilerin, bu tarz uydurma
hadisleri yalanladıkları doğrudur. Fakat bu bölümde ve bundan sonraki bö-
lümlerde “en ünlü”, “en doğru”, “en güvenilir” hadis kitaplarındaki hadisleri
görünce; hadis kitaplarında doğru ile yalanın ayırt edilemeyecek şekilde
karıştığını, hadis toplarken gösterilen doğru ile yalanı ayırt etme çabasının
başarılı olamadığını anlayacağız. Zaten Kuran yeterli, eksiksiz ve tüm teferruatları
içeren kitabımız olduğuna göre böyle çabalara gerek de yoktur.
Kuran’ı iyice düşünmüyorlar mı? Eğer o Allah’tan başkasının katından
olsaydı elbette içinde birçok çelişkiler bulacaklardı.
4-Nisa Sûresi 82
Hiç şüphesiz Hatırlatıcı’yı Biz indirdik Biz. Onun koruyucuları da
gerçekten Biziz.
15-Hicr Sûresi 9
Nisa süresindeki ayetten, dinimizin kaynağının çelişkisiz olduğunu öğ-
renebiliriz. Allah Kuran’ın çelişkisiz olduğunu söyleyerek; hem Kuran’ın
94
UYDURULAN DİN VE KURAN’DAKİ DİN
doğruluğunu, hem de dinin kaynağının sahip olması gereken özelliği öğretiyor.
Kuran ile çelişen hadislerin olması, hadislerin Allah katından olmadığının
ve dinin kaynağı olamayacağının ispatıdır. Ayrıca Hicr suresindeki
ayetten Kuran’ın korunduğunu, böylece dini kaynak olarak korunmuş bir
kitaba sahip olduğumuzu anlıyoruz. Bu bölüm ve bundan sonraki üç bö-
lümde, hadislerin; Kuran’la, kendi içlerinde ve mantıkla çelişkilerini sergilememiz
sonucunda hadislerin korunmadığını ve binlerce uydurma ile düzeltilemeyecek
şekilde karıştıklarını göreceğiz. Yani bu bölümlerde hadislerin
dinin kaynağı kabul edilmesinin korkunç sonucunu görüp; çelişkisiz ve korunmuş
olan dinimizin tek kaynağı Kuran’a, yalnız Kuran’a dönmenin gerekliliğini
daha da iyi kavrayacağız.
1- ALLAH’IN BALDIRI OLUR MU?
Kuran : O’nun benzeri gibi hiçbir şey yoktur.
42- Şura Suresi 11
Hadis: “Allah ahirette Peygamberlere kimliğini kanıtlamak için baca-
ğını açıp baldırını gösterir.”
Müslim-İman 302; Buhari 97/24, 10/29; Hanbel 3/1
Bu hadisin hangi kitaplarda geçtiğine iyice dikkat edin. Hadis kitapları-
nın “en doğrusu” olarak gösterilen, tek hadisini inkar edenin kafir olacağı
söylenen Müslim ve Buhari’de. Hadisçilerin mantığına göre bu hadisi inkar
eden kafir, bu hadise inanan gerçek Müslüman olacaktır. Allah’a hiçbir şeyin
benzemediğini söyleyen ayete karşın, hiçbir mecazi ifadeyi çağrıştırmadan,
Allah’ın baldırı olduğunu ve ahirette baldırını açacağını söylemenin
yanlışlığını uzunca anlatmaya gerek var mı?
2- ALLAH EL SIKIŞIR MI?
Kuran: Ve hiçbir şey O’nun dengi değildir.
112- İhlas Suresi 4
95
HADİS - KURAN ÇELİŞKİLERİ
Hadis: “Allah benimle görüştü ve el sıkıştı. Elini iki omuzum arasına
koydu. Öyle ki parmaklarının soğukluğunu iki göğsüm arasında hissettim.”
Hanbel 5/243
Yine bu hadiste hiçbir mecazi manayı çağrıştırmadan, Allah’a parmak,
parmaklarına da soğukluk atfedilerek; Allah şekilleştirilmektedir. Bu hadis,
İhlas Suresi’nin Allah’ın hiçbir şeye denk olmadığını söyleyen ayeti gibi
daha birçok ayetle de çelişir. Eğer hadisteki “el” ifadesi, mecazi bir mana
akla getirip -güç ve kudret gibi- insani eli çağrıştırmasaydı, kabul edilebilirdi.
Örneğin “Her şey Allah’ın elindedir” dediğimizde cümlenin akışından
“her şeyin Allah’ın kontrolünde” olduğu anlaşılır. Fakat Allah’a parmak,
parmaklara soğukluk atfeden bu hadisten böyle mecazi bir manayı kimse
çıkaramaz. Üstelik bu hadiste Allah ile Peygamber’in el sıkışması gibi kabul
edilemez bir ifade de yer almaktadır. Şimdi bu hadisleri “din” kabul etmek,
bu dine kötülük yapmak değil midir?
3- DİN DEĞİŞTİREN ÖLDÜRÜLSÜN MÜ?
Kuran: Dinde zorlama yoktur.
2-Bakara Suresi 256
Hadis: “Dinini değiştireni öldürün.”
Nesei 7-8/14; Buhari 12/1883
Allah’ın hükmünü hadisle aşmaya, Allah’ın dinini kendi kafalarına uydurmaya
çalışanların bu anlama gelen uydurmaları yüzünden birçok insan
öldürülmüştür. Bazı dine referanslar veren örgütlerin yaptığı katliamları,
bu örgütlerin zihinlerinde meşrulaştıran da bunun gibi hadislerdir. Evlerinin
bodrumunu insan mezarına çevirenleri Diyanet kınamaktadır, ama aynı
Diyanet, Buhari ve Nesei gibi hadis kitaplarını ise övmekte, dinin kaynağı
olarak göstermektedir. Bu bir çelişki değil de nedir? Ne yazık ki bahsedilen
katliamları meşrulaştıracak izahlar, Sunni hadis kitapları ve mezhep izahlarında
mevcuttur.
96
UYDURULAN DİN VE KURAN’DAKİ DİN
4- ÖLÜNÜN SUÇU NE?
Kuran: Doğrusu hiçbir günahkar bir başkasının günah yükünü
yüklenmez.
53-Necm Suresi 38
Hadis: “Ölü, ailesinin kendisi için ağlamasından dolayı azaba uğratılır.”
Buhari-K. Cemiz 32, 33, 34
Ne akla, ne de Kuran’ın genel mantığına uyan bu hadis de uydurmacı-
lığın Kuran ve akılla çelişkilerine bir başka örnektir.
5- KADIN DÜŞMANLIĞI
Kuran: Ben sizden erkek olsun, kadın olsun hiçbir çalışanın üretti-
ğini boşa çıkarmayacağım. Hepiniz birbirinizdensiniz.
3-Ali İmran Suresi 195
Hadis: “Kadınlar arasında iyi kadın, yüz tane karga arasında alaca bir
karga gibidir.”
Buhari 9/1391
Kuran hayır üreten erkeğin de kadının da önünü açık tutarken, hadisler
kadının önünü kapamaktadır. Kadın konusu, Peygamber’e iftira olarak uydurulan
hadislerin en çok olduğu alanlardan birisidir. Ayrıntılı bilgi için 21.
ve 22. bölümleri okuyunuz.
6- ZALİM KİM?
Kuran: Zulmedenler dedi ki: Siz olsa olsa büyülenmiş bir adama
uyuyorsunuz.
25- Furkan Suresi 8
Hadis: “Peygamber Medine’de bir Yahudi tarafından büyülendi. Günlerce
ne yaptığını bilmez durumda ortalıkta dolaştı.”
Buhari 76/47; Hanbel 6/57, 4/367
97
HADİS - KURAN ÇELİŞKİLERİ
Yakın dönemde Muhammed Abduh ve eski dönemlerde Mutezile’nin bu
hadise itirazlarına karşın Muhammed Ebu Şehbe bu hadisi şöyle savunur:
“Eğer Abduh sihir hadisini inkar etmişse akıl ve nakil ilimlerinde söz sahibi
el Ma-ziri, el Hattabi, Kadı İyaz, İbn Teymiyye, İbnul Kayyım, İbn Kesir, en
Nevevi, İbn Hacer, el Kurtubi ve Alusi gibi pek çok alim de O’nun hem rivayet
ve hem de dirayet yönünden doğru olduğunu ispat etmişlerdir.” Şehbe, Buhari
ve Müslim’in de hadisi kabul ettiğini anlatır ve “sihir sonucu” olanları hadislere
dayandırarak şöyle aktarır: “Peygamberimiz’e sihir yapılmıştı. Öyle ki
hanımları ile cinsi münasebette bulunmadığı halde bulunduğunu zannederdi.
Süfyan bunun en şiddetli sihir olduğunu söylemiştir.” (Ebu Şehbe, Sünnet Mü-
dafaası) Kuran’a göre ise Peygamber’in büyülendiğini söyleyenler zalimlerdir.
“En güvenilir” hadisçilerin çoğuysa Peygamber’in büyülendiğini söylemektedir.
7- MİRASTA VASİYET VAR MI?
Kuran: Ey iman edenler! Herhangi birinize ölüm gelip çattığında
vasiyet zamanı aranızda tanıklık şöyle olsun: Kendinizden adalet
sahibi iki kişi, yahut yolculuk etmekte iken ölüm musibeti başınıza
geldiyse sizin dışınızda iki kişi.
5-Maide Suresi 106
Hadis: Varis için vasiyet yoktur.
Hanbel 14/238
Kuran’da hem Maide suresindeki bu ayetten, hem diğer ayetlerden vasiyetin
varlığı anlaşılır. Vasiyetten arta kalanlar ise Kuran’da tavsiye edilen
şekilde dağıtılır. Vasiyeti iptale yönelik bu hadis, aslında Kuran’ın bir hükmünü
iptale yönelik bir girişimdir.
8- EN BÜYÜK AZAP RESSAMLARA MI?
Kuran: Gerçekten Allah kendisine ortak koşulmasını bağışlamaz.
Bunun dışında kalanı ise dilediği kişi için bağışlar.
4-Nisa Suresi 48
98
UYDURULAN DİN VE KURAN’DAKİ DİN
Hadis: “Cehennemde en şiddetli azaba uğratılacak kişiler ressamlardır.”
Buhari-Tesavir, 89
Kuran’a göre en büyük günah Allah’a ortak koşmaktır. Allah, ortak koş-
mayı affetmeyeceğini söylemekte, bunun dışında her günahın affedilebilece-
ğini belirtmektedir. Bu yüzden Allah’ın en şiddetli azabına uğrayacak olanlar
da ortak koşanlardır. Oysa Buhari’nin yukarıda alıntıladığımız hadisine
göre en şiddetli azaba ressamlar uğrayacaklardır. (Mezhepçi, hadisçi yakla-
şımı benimseyenlerin sanat dallarıyla ilgili uydurdukları hadisleri kitabın 18.
bölümünde okuyabilirsiniz.) Bu hadis başta Kuran ile çelişmektedir. Ayrıca
mantık ile çelişen bu hadisin çeliştiği başka hadisler de vardır. Örneğin di-
ğer bir hadise göre cehennemde en şiddetli azaba satranç oynayanlar çarptırılacaklardır.
(Büyük Günahlar, Hafız Zehebi)
9- ALTIN TAKILIR MI, İPEK GİYİLİR Mİ?
Kuran: De ki; “Allah’ın kulları için çıkardığı süsü ve temiz rızıkları
kim haram etti?” De ki: “Bunlar dünya hayatında iman edenler
içindir, kıyamet gününde ise yalnızca onlarındır.” Bilen bir topluluk
için Biz ayetleri böyle detaylı anlatırız.
7-Araf Suresi 32
Hadis: “Altın ve ipek ümmetimin kadınlarına helal, erkeklerine ise haramdır.”
Müslim 2/16
Altın ve ipek hem erkek için, hem de kadın için bir süs eşyasıdır. Kuran’da
hiçbir ayette yasaklanmazlar. Allah inananların dünyada da bu süslerden
yararlanabileceklerini söyler ve erkek kadın ayrımı yapmaz. Her hadisinin
doğru olduğu iddia edilen Müslim’de de yer verilmiş olan bu hadis, Kuran’ın
belirttiğimiz ayeti ile çelişir.
10- DEPREMLERİN SEBEBİ OLAN BALIK
Kuran: Bundan sonra yeri yumurta biçimine soktu.
79-Naziat Suresi 30
99
HADİS - KURAN ÇELİŞKİLERİ
Hadis: “Dünya balığın üzerindedir. Balık başını sallayınca Dünya’da
depremler olur.”
İbn-i Kesir Tefsiri, 2/29 68/1’in açıklamaları
Kuran, mucizevi bir şekilde dünyanın yumurta biçiminde elipsoid olduğunu,
ceninin geçirdiği evreleri, evrenin oluşumunu, rüzgârların aşılayıcı
olması gibi birçok konuyu açıklarken (Bakınız: İstanbul Kuran Araştırmaları
Grubu, Kuran Hiç Tükenmeyen Mucize); hadislerde yer alan yukarı-
dakilere benzer akıl, bilim ve Kuran dışı ifadeler hem Kuran’la, hem de
mantıkla çelişmektedirler. Dünyayı balığa oturtan, depremleri balığın kuyruğunun
sallanmasına bağlayan bu anlayışın İslam’la ilgisi olmadığını açıklamak
ve bu yanlışa yol açan temel yöntem hatalarına dikkat çekmek, bu
dine hizmet değil midir?
7. BÖLÜM
•••
HADİS - HADİS ÇELİŞKİLERİ
Bir evvelki bölümde görüldüğü gibi Allah, Kuran’ın korunduğunu ve içinde
çelişki olmadığını söylemektedir. Allah, Kuran’ın çelişkisiz olmasını, Kuran’ın
kendi tarafından vahyedildiğine delil gösterir. Buradan dinin kaynağının,
çelişkisiz ve korunmuş olması gerektiği sonucu da çıkar. Bu mantıktan hareketle
6. bölümde, hadislerin Kuran ayetleriyle çeliştiklerini ortaya koyup,
hadislerin dinin kaynağı olamayacağını gösterdik. Bu bölümde ise hadislerin
kendi aralarındaki çelişkilerini de gösterip; hadislerin çelişkili ve korunmamış
olduklarını, dolayısıyla dinin kaynağı olamayacaklarını bir de bu
yönden gözler önüne sereceğiz. Böylece hadis kitaplarında, doğru ile yalanın
ayırt edilemeyecek şekilde karıştıklarını bir kez daha anlayacağız. Herhangi
bir hadis Kuran, başka bir hadis ve mantıkla çelişmiyorsa dahi zandır.
Din ise aşağıdaki ayetten de anlaşılacağı gibi “zan” üzerine bina edilemez.
Yeryüzünde olanların çoğunluğuna uyacak olursan seni Allah’ın yolundan
saptırırlar. Onlar sadece zanna uyuyorlar ve onlar sadece
tahminde bulunup saçmalıyorlar.
6- En’am Suresi 116
Onların çoğunluğu zandan başkasına uymaz. Doğrusu zan ger-
çek adına hiçbir şey ifade etmez. Şüphesiz Allah onların yaptıklarını
bilendir.
10- Yunus Suresi 36
101
HADİS - HADİS ÇELİŞKİLERİ
Ey iman edenler! Zandan çok sakının çünkü zannın bir kısmı gü-
nahtır.
49- Hucurat Suresi 12
Ayetlerden insanların çoğunluğunun “zan”na uyduğunu fakat bunun bir
şey ifade etmeyeceğini görüyoruz. Dini hadislere bina etmeye çalışmak;
dini, “zan” gibi çürük bir temele bina etmektir. Oysa elimizde Kuran gibi
her açıdan mucize, korunmuş, çelişkisiz, sapasağlam bir temelimiz vardır.
Şimdi de aşağıda vereceğimiz on örnekten hareketle hadislerin kendi aralarındaki
çelişkilerini ortaya koyup, başından beri söylediğimiz gibi hadislerin
güvenilmezliğini ve dolayısıyla dinin temeli olamayacaklarını farklı bir
açıdan görelim:
1- ORUÇLU İKEN KAN ALDIRILIR MI?
1. Çelişik Hadis: “Kan aldırmak, yapanın da yaptıranın da orucunu
bozar.”
Tirmizi Oruç 60; Ebu Davud Oruç 28; Buhari Oruç 32
2. Çelişik Hadis: “Peygamber’imiz oruçlu iken kan aldırmışlardır.”
Ebu Davud Oruç 29-30; Tirmizi Oruç 59; Buhari Tıp 11
Peygamberimiz eğer kan aldırmanın orucu bozduğunu söyleseydi, hiç
şüphesiz kendisi kan aldırmazdı. Üstelik Kuran’da orucu; yemek, içmek ve
cinsel ilişkinin bozduğu geçer. Yani birinci çelişik hadis, ikinci hadisle olduğu
gibi Kuran’la da çelişmektedir. Fakat “en doğru” denen altı hadis kitabının
üçünden yaptığımız bu alıntılar, çelişik hadislerin “en doğru” kabul
edilen kitaplara bile girdiğinin bir delilidir.
2- TUVALET HANGİ YÖNLERE KARŞI YAPILABİLİR?
1. Çelişik Hadis: “Gerek küçük, gerek büyük tuvaletinizi yaparken
kıbleye dönmeyin.”
Hanbel 3/12
102
UYDURULAN DİN VE KURAN’DAKİ DİN
2. Çelişik Hadis: “Peygamberimiz bir takım insanlar küçük ve büyük
tuvaletleri için kıbleye dönmeyi hoş karşılamadıklarından, bu bidatı (hurafeyi)
kaldırmak için tuvaletini kıbleye doğru yaptırdı.”
Buhari 4/11
Bir hadiste kıbleye karşı tuvaleti yapmanın hurafe olduğu anlatılırken;
diğer bir hadiste ise Peygamber “hurafe uygulayıcısı” olarak gösterilmiş oluyor.
Görüldüğü gibi hadisleri Peygamber’e atfetmek aslında Peygamber’e iftira
etmek demektir.
3- ORUÇLU İKEN HANIM ÖPÜLÜR MÜ?
1. Çelişik Hadis: “Peygamber oruçlu iken hanımlarını öptü.”
İbn-i Kuteybe, Hadis Müdafası
2. Çelişik Hadis: “Oruçluyken hanımını öpenin durumu sorulduğunda
Peygamber; ‘Orucu bozulmuştur’ dedi.”
İbn-i Kuteybe, Hadis Müdafası
Bu hadisler aslında İbn-i Kuteybe’nin dışında kütübü sitte denilen meş-
hur altı hadis kitabında da vardır. Fakat bu hadislere, İbn-i Kuteybe’nin,
çelişik ve mantıksız hadisleri zorlama yorumlarla kurtarmak çabasından
ibaret olan eserinde de rastlayabilirsiniz. Eğer hadislerin mantıksızlığını
ve çelişikliğini bu hadisleri savunan birinin eserinden öğrenmek istiyorsanız
size İbn-i Kuteybe’nin “Hadis Müdafası” kitabını tavsiye ederiz. Bir
hadise göre Peygamber oruçlu iken hanımını öpüyor, diğer hadis oruçlunun
öpüşemeyeceğini söylüyor. Belli ki bu hadislerden en az biri uydurmadır.
İkisini de doğru olarak kabul etmek; Peygamber’i, ne yaptığını
bilmez, çelişkili hareketleri olan bir kişi gibi göstermektir. Bu yüzden
Peygamber’e en büyük iltifat; hadisleri bir kenara bırakıp din adına yalnız
Kuran’ı esas almakla olur.
103
HADİS - HADİS ÇELİŞKİLERİ
4- BİR NAMAZ İKİ KERE KILINIR MI?
1. Çelişik Hadis: “Biriniz evinde namazı kılar da sonra namaz kılmakta
olan imama yetişirse, onun arkasında namaza dursun. İkinci kıldığı
onun için nafile olur.”
İbn-i Kuteybe, Hadis Müdafası
2. Çelişik Hadis: “Bir namazı günde iki defa kılmayın.”
Ebu Davud 2/56
İkinci hadis hem birinci hadisle, hem de Kuran’la çelişir. Kuran’da namaz
kılmak övülmüştür. Fazladan kılınan namazın ne zararı olabilir? Kimi
durumlarda, kılınacak olan bir namazın kılınmamasına neden olacak bu hadis,
kişilerin Allah’ı daha çok anmasını engellemektedir.
5- KÜÇÜK TUVALET NASIL YAPILIR?
1. Çelişik Hadis: “Kim size Peygamberimiz’in ayakta küçük tuvaletini
yaptığını söylerse inanmayın.”
Süneni Nesei 1-2/25
2. Çelişik Hadis: “Peygamberimiz bir kavmin süprüntüsüne varıp
ayakta küçük tuvaletini yaptı.”
Buhari 1/167
Birinci hadisin anlattığı ve Kuran’da bahsedilmeyen bu uygulamanın;
aslında dinsel bir anlam yüklenerek tartışılmasına hiç gerek olmamasına
rağmen, geleneksel İslam anlayışında, sevap getiren bir uygulama gibi sunulduğunu
görüyoruz. Peygamberimiz’in küçük tuvaleti ayakta yapmayı
yasakladığı söylenen uydurmalara binaen, bazı kişilere rahatsızlık vermesi
muhtemel olan oturarak tuvalet yapmaya “sünnet” denmiş ve bundan sevap
umulmuştur.
104
UYDURULAN DİN VE KURAN’DAKİ DİN
6- SU NASIL İÇİLİR?
1. Çelişik Hadis: “Peygamber ayakta su içilmesini yasakladı.”
Ebu Davud 4/No:3717
2. Çelişik Hadis: “Peygamber’i sizin benim gibi ayakta su içerken gördüm.”
Ebu Davud 4/No:3718
Bu örnek hadislerdeki birinci hadis, kendisiyle çelişen ikinci hadis de
olmasına rağmen daha çok itibar görmüştür. Günümüzde de geleneksel İslami
yaklaşımı benimseyenlerin, suyu oturarak ve üç yudumda içtiklerini
ve bundan da sevap beklediklerini görebiliriz.
7- AYBAŞILI KADIN CAMİYE GİREBİLİR Mİ?
1. Çelişik Hadis: “Peygamberimiz caminin bahçesine girerek şöyle
dedi: ‘Şurası muhakkak ki cami ne cenabete, ne aybaşılıya helal değildir.’”
Müslim, Hayz 11; Ebu Davud, Taharet 104;
Tirmizi, Taharet 101; Süneni Nesei, Hayz 18
2. Çelişik Hadis: “Peygamber’in hanımı anlatıyor: ‘Peygamberimiz,
bizden biri aybaşılı olduğu halde, onun kucağına başını koyar ve Kuran
okurdu. Bizden birimiz aybaşılı iken camiye gidip Peygamber’e birşeyler
götürürdük.’”
Süneni Nesei, Hayz
Bir hadise göre aybaşılı kadın camiye girebilirken, diğer hadise göre aybaşılı
kadın camiye giremez. (Aybaşılı kadının ibadetlerden nasıl alıkondu-
ğunu 35. bölümün 2. sorusunda, 36. bölümün namaz kısmında ve 21. bö-
lümde inceleyeceğiz.)
8- HACDA İHRAMLI OLAN EVLENEBİLİR Mİ?
1. Çelişik Hadis: “Peygamber Meymune ile evlendiği zaman her ikisi
de ihramlıydı.”
Süneni Nesei, 5-6/179
105
HADİS - HADİS ÇELİŞKİLERİ
2. Çelişik Hadis: “İhramlı olan bir kişi (hacda olan) ne evlenebilir, ne
kız isteyebilir, ne de başkasının nikahını kıyabilir.”
Nesei 5,6/249
Kuran’da haccın nasıl yapılacağı açıklanmıştır. Kuran ile yetinmeyip, din,
hadislere bina edilmeye kalkışılınca ortaya çıkan çelişkiler yumağı ortadadır.
9- ERKEKLERİN BALDIRI GÖZÜKEBİLİR Mİ?
1. Çelişik Hadis: “Baldırları açık olan bir sahabeye Peygamberimiz
rastlamış ve ‘Baldırlarını ört. Baldırlar da avret yerlerindendir.’ demiştir.”
Tehzibut Tezhip 2/69
2. Çelişik Hadis: “Peygamber’imiz evde baldırları açık yan üstü yatı-
yorlardı. Ebu Bekir izin istedi Peygamber hiç istifini bozmadan izin verdi.
Ömer istedi aynı şekilde ona da verdi.”
Hanbel 1/71
Hadislerden birine göre baldırları örtmek gerekir. Diğer hadiste ise
Peygamber’in yanına birileri gelmesine rağmen baldırlarını örtmediği gözü-
kür. Nitekim bazı mezhepler birinci hadisi alıp erkeklerin dizle göbek arasını
örtmelerinin farz olduğu şeklindeki bir uydurma hükmü dine sokmuşlardır.
10- ÖLÜ HAYVANIN DERİSİ NE OLACAK?
1. Çelişik Hadis: “Peygamberimiz; ‘Deri işlendi mi temiz olur’ dedi.
Sonra ölü bir koyuna rast geldi ve ‘Onun derisinden faydalansanıza’ dedi.”
Buhari 72/30
2. Çelişik Hadis: “Peygamberimiz ‘Ölü hayvanın ne derisinden ne de
sinirinden faydalanınız.’ dedi.”
Hanbel 4/310,311
Kuran’a göre hayvan leşi yemek haramdır. Leşin derisinin haramlığına
dair Kuran’da bir ifade yer almaz. Bu konuda alıntıladığımız iki hadisten
106
UYDURULAN DİN VE KURAN’DAKİ DİN
birine göre leşin (ölü hayvanın) derisi kullanılamaz, diğerine göre ise kullanılabilir.
Elimizde çelişkisiz Kuran varken, çelişkiler yığınına dönmüş hadislerle
uğraşmak bizi Kuran’dan uzaklaştırmaktan başka bir işe yaramamış-
tır. Allah’ın elçisi Peygamberimiz Hz. Muhammed, ahirette toplumundan
şu şekilde şikayetçi olacaktır:
Elçi de şöyle der; “Ey Rabbim, benim toplumum bu Kuran’ı devre
dışı tuttular.”
25- Furkan Suresi 30
•••
HADİS - HADİS ÇELİŞKİLERİ
Bir evvelki bölümde görüldüğü gibi Allah, Kuran’ın korunduğunu ve içinde
çelişki olmadığını söylemektedir. Allah, Kuran’ın çelişkisiz olmasını, Kuran’ın
kendi tarafından vahyedildiğine delil gösterir. Buradan dinin kaynağının,
çelişkisiz ve korunmuş olması gerektiği sonucu da çıkar. Bu mantıktan hareketle
6. bölümde, hadislerin Kuran ayetleriyle çeliştiklerini ortaya koyup,
hadislerin dinin kaynağı olamayacağını gösterdik. Bu bölümde ise hadislerin
kendi aralarındaki çelişkilerini de gösterip; hadislerin çelişkili ve korunmamış
olduklarını, dolayısıyla dinin kaynağı olamayacaklarını bir de bu
yönden gözler önüne sereceğiz. Böylece hadis kitaplarında, doğru ile yalanın
ayırt edilemeyecek şekilde karıştıklarını bir kez daha anlayacağız. Herhangi
bir hadis Kuran, başka bir hadis ve mantıkla çelişmiyorsa dahi zandır.
Din ise aşağıdaki ayetten de anlaşılacağı gibi “zan” üzerine bina edilemez.
Yeryüzünde olanların çoğunluğuna uyacak olursan seni Allah’ın yolundan
saptırırlar. Onlar sadece zanna uyuyorlar ve onlar sadece
tahminde bulunup saçmalıyorlar.
6- En’am Suresi 116
Onların çoğunluğu zandan başkasına uymaz. Doğrusu zan ger-
çek adına hiçbir şey ifade etmez. Şüphesiz Allah onların yaptıklarını
bilendir.
10- Yunus Suresi 36
101
HADİS - HADİS ÇELİŞKİLERİ
Ey iman edenler! Zandan çok sakının çünkü zannın bir kısmı gü-
nahtır.
49- Hucurat Suresi 12
Ayetlerden insanların çoğunluğunun “zan”na uyduğunu fakat bunun bir
şey ifade etmeyeceğini görüyoruz. Dini hadislere bina etmeye çalışmak;
dini, “zan” gibi çürük bir temele bina etmektir. Oysa elimizde Kuran gibi
her açıdan mucize, korunmuş, çelişkisiz, sapasağlam bir temelimiz vardır.
Şimdi de aşağıda vereceğimiz on örnekten hareketle hadislerin kendi aralarındaki
çelişkilerini ortaya koyup, başından beri söylediğimiz gibi hadislerin
güvenilmezliğini ve dolayısıyla dinin temeli olamayacaklarını farklı bir
açıdan görelim:
1- ORUÇLU İKEN KAN ALDIRILIR MI?
1. Çelişik Hadis: “Kan aldırmak, yapanın da yaptıranın da orucunu
bozar.”
Tirmizi Oruç 60; Ebu Davud Oruç 28; Buhari Oruç 32
2. Çelişik Hadis: “Peygamber’imiz oruçlu iken kan aldırmışlardır.”
Ebu Davud Oruç 29-30; Tirmizi Oruç 59; Buhari Tıp 11
Peygamberimiz eğer kan aldırmanın orucu bozduğunu söyleseydi, hiç
şüphesiz kendisi kan aldırmazdı. Üstelik Kuran’da orucu; yemek, içmek ve
cinsel ilişkinin bozduğu geçer. Yani birinci çelişik hadis, ikinci hadisle olduğu
gibi Kuran’la da çelişmektedir. Fakat “en doğru” denen altı hadis kitabının
üçünden yaptığımız bu alıntılar, çelişik hadislerin “en doğru” kabul
edilen kitaplara bile girdiğinin bir delilidir.
2- TUVALET HANGİ YÖNLERE KARŞI YAPILABİLİR?
1. Çelişik Hadis: “Gerek küçük, gerek büyük tuvaletinizi yaparken
kıbleye dönmeyin.”
Hanbel 3/12
102
UYDURULAN DİN VE KURAN’DAKİ DİN
2. Çelişik Hadis: “Peygamberimiz bir takım insanlar küçük ve büyük
tuvaletleri için kıbleye dönmeyi hoş karşılamadıklarından, bu bidatı (hurafeyi)
kaldırmak için tuvaletini kıbleye doğru yaptırdı.”
Buhari 4/11
Bir hadiste kıbleye karşı tuvaleti yapmanın hurafe olduğu anlatılırken;
diğer bir hadiste ise Peygamber “hurafe uygulayıcısı” olarak gösterilmiş oluyor.
Görüldüğü gibi hadisleri Peygamber’e atfetmek aslında Peygamber’e iftira
etmek demektir.
3- ORUÇLU İKEN HANIM ÖPÜLÜR MÜ?
1. Çelişik Hadis: “Peygamber oruçlu iken hanımlarını öptü.”
İbn-i Kuteybe, Hadis Müdafası
2. Çelişik Hadis: “Oruçluyken hanımını öpenin durumu sorulduğunda
Peygamber; ‘Orucu bozulmuştur’ dedi.”
İbn-i Kuteybe, Hadis Müdafası
Bu hadisler aslında İbn-i Kuteybe’nin dışında kütübü sitte denilen meş-
hur altı hadis kitabında da vardır. Fakat bu hadislere, İbn-i Kuteybe’nin,
çelişik ve mantıksız hadisleri zorlama yorumlarla kurtarmak çabasından
ibaret olan eserinde de rastlayabilirsiniz. Eğer hadislerin mantıksızlığını
ve çelişikliğini bu hadisleri savunan birinin eserinden öğrenmek istiyorsanız
size İbn-i Kuteybe’nin “Hadis Müdafası” kitabını tavsiye ederiz. Bir
hadise göre Peygamber oruçlu iken hanımını öpüyor, diğer hadis oruçlunun
öpüşemeyeceğini söylüyor. Belli ki bu hadislerden en az biri uydurmadır.
İkisini de doğru olarak kabul etmek; Peygamber’i, ne yaptığını
bilmez, çelişkili hareketleri olan bir kişi gibi göstermektir. Bu yüzden
Peygamber’e en büyük iltifat; hadisleri bir kenara bırakıp din adına yalnız
Kuran’ı esas almakla olur.
103
HADİS - HADİS ÇELİŞKİLERİ
4- BİR NAMAZ İKİ KERE KILINIR MI?
1. Çelişik Hadis: “Biriniz evinde namazı kılar da sonra namaz kılmakta
olan imama yetişirse, onun arkasında namaza dursun. İkinci kıldığı
onun için nafile olur.”
İbn-i Kuteybe, Hadis Müdafası
2. Çelişik Hadis: “Bir namazı günde iki defa kılmayın.”
Ebu Davud 2/56
İkinci hadis hem birinci hadisle, hem de Kuran’la çelişir. Kuran’da namaz
kılmak övülmüştür. Fazladan kılınan namazın ne zararı olabilir? Kimi
durumlarda, kılınacak olan bir namazın kılınmamasına neden olacak bu hadis,
kişilerin Allah’ı daha çok anmasını engellemektedir.
5- KÜÇÜK TUVALET NASIL YAPILIR?
1. Çelişik Hadis: “Kim size Peygamberimiz’in ayakta küçük tuvaletini
yaptığını söylerse inanmayın.”
Süneni Nesei 1-2/25
2. Çelişik Hadis: “Peygamberimiz bir kavmin süprüntüsüne varıp
ayakta küçük tuvaletini yaptı.”
Buhari 1/167
Birinci hadisin anlattığı ve Kuran’da bahsedilmeyen bu uygulamanın;
aslında dinsel bir anlam yüklenerek tartışılmasına hiç gerek olmamasına
rağmen, geleneksel İslam anlayışında, sevap getiren bir uygulama gibi sunulduğunu
görüyoruz. Peygamberimiz’in küçük tuvaleti ayakta yapmayı
yasakladığı söylenen uydurmalara binaen, bazı kişilere rahatsızlık vermesi
muhtemel olan oturarak tuvalet yapmaya “sünnet” denmiş ve bundan sevap
umulmuştur.
104
UYDURULAN DİN VE KURAN’DAKİ DİN
6- SU NASIL İÇİLİR?
1. Çelişik Hadis: “Peygamber ayakta su içilmesini yasakladı.”
Ebu Davud 4/No:3717
2. Çelişik Hadis: “Peygamber’i sizin benim gibi ayakta su içerken gördüm.”
Ebu Davud 4/No:3718
Bu örnek hadislerdeki birinci hadis, kendisiyle çelişen ikinci hadis de
olmasına rağmen daha çok itibar görmüştür. Günümüzde de geleneksel İslami
yaklaşımı benimseyenlerin, suyu oturarak ve üç yudumda içtiklerini
ve bundan da sevap beklediklerini görebiliriz.
7- AYBAŞILI KADIN CAMİYE GİREBİLİR Mİ?
1. Çelişik Hadis: “Peygamberimiz caminin bahçesine girerek şöyle
dedi: ‘Şurası muhakkak ki cami ne cenabete, ne aybaşılıya helal değildir.’”
Müslim, Hayz 11; Ebu Davud, Taharet 104;
Tirmizi, Taharet 101; Süneni Nesei, Hayz 18
2. Çelişik Hadis: “Peygamber’in hanımı anlatıyor: ‘Peygamberimiz,
bizden biri aybaşılı olduğu halde, onun kucağına başını koyar ve Kuran
okurdu. Bizden birimiz aybaşılı iken camiye gidip Peygamber’e birşeyler
götürürdük.’”
Süneni Nesei, Hayz
Bir hadise göre aybaşılı kadın camiye girebilirken, diğer hadise göre aybaşılı
kadın camiye giremez. (Aybaşılı kadının ibadetlerden nasıl alıkondu-
ğunu 35. bölümün 2. sorusunda, 36. bölümün namaz kısmında ve 21. bö-
lümde inceleyeceğiz.)
8- HACDA İHRAMLI OLAN EVLENEBİLİR Mİ?
1. Çelişik Hadis: “Peygamber Meymune ile evlendiği zaman her ikisi
de ihramlıydı.”
Süneni Nesei, 5-6/179
105
HADİS - HADİS ÇELİŞKİLERİ
2. Çelişik Hadis: “İhramlı olan bir kişi (hacda olan) ne evlenebilir, ne
kız isteyebilir, ne de başkasının nikahını kıyabilir.”
Nesei 5,6/249
Kuran’da haccın nasıl yapılacağı açıklanmıştır. Kuran ile yetinmeyip, din,
hadislere bina edilmeye kalkışılınca ortaya çıkan çelişkiler yumağı ortadadır.
9- ERKEKLERİN BALDIRI GÖZÜKEBİLİR Mİ?
1. Çelişik Hadis: “Baldırları açık olan bir sahabeye Peygamberimiz
rastlamış ve ‘Baldırlarını ört. Baldırlar da avret yerlerindendir.’ demiştir.”
Tehzibut Tezhip 2/69
2. Çelişik Hadis: “Peygamber’imiz evde baldırları açık yan üstü yatı-
yorlardı. Ebu Bekir izin istedi Peygamber hiç istifini bozmadan izin verdi.
Ömer istedi aynı şekilde ona da verdi.”
Hanbel 1/71
Hadislerden birine göre baldırları örtmek gerekir. Diğer hadiste ise
Peygamber’in yanına birileri gelmesine rağmen baldırlarını örtmediği gözü-
kür. Nitekim bazı mezhepler birinci hadisi alıp erkeklerin dizle göbek arasını
örtmelerinin farz olduğu şeklindeki bir uydurma hükmü dine sokmuşlardır.
10- ÖLÜ HAYVANIN DERİSİ NE OLACAK?
1. Çelişik Hadis: “Peygamberimiz; ‘Deri işlendi mi temiz olur’ dedi.
Sonra ölü bir koyuna rast geldi ve ‘Onun derisinden faydalansanıza’ dedi.”
Buhari 72/30
2. Çelişik Hadis: “Peygamberimiz ‘Ölü hayvanın ne derisinden ne de
sinirinden faydalanınız.’ dedi.”
Hanbel 4/310,311
Kuran’a göre hayvan leşi yemek haramdır. Leşin derisinin haramlığına
dair Kuran’da bir ifade yer almaz. Bu konuda alıntıladığımız iki hadisten
106
UYDURULAN DİN VE KURAN’DAKİ DİN
birine göre leşin (ölü hayvanın) derisi kullanılamaz, diğerine göre ise kullanılabilir.
Elimizde çelişkisiz Kuran varken, çelişkiler yığınına dönmüş hadislerle
uğraşmak bizi Kuran’dan uzaklaştırmaktan başka bir işe yaramamış-
tır. Allah’ın elçisi Peygamberimiz Hz. Muhammed, ahirette toplumundan
şu şekilde şikayetçi olacaktır:
Elçi de şöyle der; “Ey Rabbim, benim toplumum bu Kuran’ı devre
dışı tuttular.”
25- Furkan Suresi 30
8. BÖLÜM
•••
HADİS - MANTIK ÇELİŞKİLERİ
Bundan önceki bölümlerde verdiğimiz örnekler, Kuran’ın korunmuş, tutarlı,
tamamlanmış, çelişkisiz ve dinin tek kaynağı olma vasıflarına sahip
olduğunu; buna karşın hadislerin tutarsız, çelişkili olduklarını ve sadece zan
olan hadislerin dine kaynak olamayacaklarını, üstelik Kuran yeterli ve detaylı
olduğu için buna gerek de olmadığını ortaya koymaktadır. Bundan sonraki
bölümlerde vereceğimiz örneklerle bu tezimizi daha da kuvvetlendireceğiz.
Bu bölümde ise hadislerin mantıkla çeliştiklerini göstermeye çalışacağız.
Kuran’a göre insanlar sürekli akıllarını çalıştırmalı; gerek evrende, gerek
kendi yaratılışlarında, gerekse Kuran’da Allah’ın delillerini görmelidirler.
Akıllarını çalıştırmadan toplumdaki çoğunluğa, törelere, geleneklere, kabullere
göre din oluşturanların, hatalı olduğunu Kuran’dan anlıyoruz. Kuran’a
göre Allah’ın nimeti olan akıl; evrenle ve evren ile hayatı değerlendirmede
rehberlik eden Allah’ın kitabıyla, mükemmel bir uyum içindedir. Bu uyumun
bir parçası olan aklın dinle çeliştiğini söylemek, aklı bir kenara atıp dini anlamaya
kalkmak; aklı çalıştırmada değil aklı kullanmamada erdem aramak,
dine akılsızca uygulamaları sokanların ve din düşmanlarının tezidir. Dinde
aklı aşan hakikatlar vardır ama bunlar da akılla çelişmez ve dinin en anla-
şılmayan konularında bile dinin getirdiği açıklamaların alternatifi olabilecek
daha akılcı bir açıklama yoktur. Akıl dinle nasıl çelişir? Akıl Allah’ın
bize hediyesi değil mi? Kuran defalarca bize aklınızı çalıştırın demiyor mu?
108
UYDURULAN DİN VE KURAN’DAKİ DİN
Allah pisliği akıllarını kullanmayanların üzerine yağdırır.
10- Yunus Suresi 100
Bu ayet “İslam” adına dinimize birçok uydurmaların sokulmasının temel
bir sebebine dikkat çekmektedir. Mantıkla çelişen yüzlerce hadisi kitabımıza
sığdıramayacağımız için sadece on tane örnek hadis ile yetineceğiz.
Bu hadisleri incelememiz “aklını kullanmayanların üzerine yağan pisliği”
daha iyi anlamamızı sağlayacaktır.
Anlattıklarımıza karşı olan ve hadisçi bir İslam anlayışını temel alanlar
her seferinde: “Bunlar Peygamber düşmanı, Peygamberimiz’in sözlerini inkar
ediyorlar, Peygamberimiz’i kaale almıyorlar” gibi sözler ile çeşitli iftiralarda
bulunmaktadırlar. Örnek verdiğimiz her hadiste şunu bir kez daha
iyice düşünün: Bu hadisleri inkar, Peygamber’i iftiralardan korumak mı,
yoksa Peygamber’e iftira atmak mıdır? Hadislerin dinin temel kaynaklarından
olduğunu kabul, Peygamber’e atılan iftiraları onaylamak ve kabul etmek
olmuyor mu? “Hadisler dinin kaynağıdır” diyenler, bilmeyerek de olsa
bu iftiraları meşrulaştırmış olmazlar mı? Lütfen hadislerin Kuran’la, mantıkla
ve kendi içlerindeki çelişkilerine dair bu bölümleri bir de bu soruları
düşünerek okuyun.
1- YERYÜZÜNÜN ÜSTÜNDE OLDUĞU BALIĞIN CİĞERİ
Hadis: “Yeryüzü balığın sırtındadır. Cennete girecekler ilk olarak bu
balığın ciğerinden yiyecektir.”
Buhari 3/51
Kuran’ın Dünya’nın yuvarlaklığına, Dünya’nın, Güneş ve Ay’ın hareketlerine,
uzayın yaratılışına dair mükemmel izahlarına karşı hadislerdeki
Dünya’nın öküzün ve balığın üzerinde olduğu açıklamasını tevil edenler
(yorumla geçiştirmeye çalışanlar), Dünya’yı üzerinde tutan balığın ciğerinden
yenmesini ve balığın sallanıp deprem yapmasını nasıl tevil edecekler?
Bu konuya “açıklama” getirecek olanlar, şu izaha ne diyecekler? Bir hadiste
Arş’ın 8 dağ keçisinin sırtında olduğu söyleniyor (Bakınız: Ebu Davud,
109
HADİS - MANTIK ÇELİŞKİLERİ
Sünnet 19; Tirmizi, No: 3320; İbni Mace, Mukaddime). Bu dağ keçileri ile
ne kastedilmektedir? Bu izahları içeren hadis kitaplarına “dinin kaynağı”
diyerek, bunları Kuran’ın yanına koymak Kuran’a haksızlık değil midir?
2- ALLAH = ZAMAN, HİÇ OLUR MU?
Hadis: “Peygamber’e, Allah’ın yerleri ve göğü yaratmadan önce nerede
olduğu soruldu, Peygamber; “Bir bulut içerisinde idi; üstü hava, altı
hava idi.’ dedi.”
Hanbel 4/11
Hadis: “Allah zamandır.”
Muvatta 56/3
Niye bu tarz saçma izahlar Kuran’da geçmez de hep hadislerde yer alır?
Dört “hak mezhep” diye sunulan mezheplerden birinin kurucusu Hanbel’dir
ve hadis kitabı Hanbel de ona aittir. Dört mezhebin kurucularından birine
ait olan diğer bir hadis kitabı ise Malik’in Muvatta’sıdır. Yukarıdaki iki hadisi
kitaplarına alanların kurdukları mezhepler ne kadar güvenilir olabilir?
3- HZ. MUSA AZRAİL’E TOKAT ATTI MI?
Hadis: “Ölüm meleği Musa’ya gelerek: ‘Rabbine icabet et’ dedi. Bunun
üzerine Musa ölüm meleğinin gözüne tokat vurarak onu çıkarttı. Melek hemen
Allah’a dönerek ‘Sen beni ölmek istemeyen bir kuluna göndermişsin,
o benim gözümü çıkardı’ dedi.”
Müslim 10/176
Mantıkla hiç bağdaşmayan bu hadis aynı zamanda Hz. Musa’ya hakarettir.
Allah’ın üstün ahlaklı bir Peygamber’i nasıl olur da ölümden kaçar?
Üstelik de meleğin gözünü kör edip ölümden kurtulur? “Hiçbir yanlışı olmayan
hadis kitabı” diye tanıtılan Müslim’de ve diğer meşhur hadis kitaplarında
bu hadis geçmektedir. Bu hadisi doğru diye kitaplarına alanların di-
ğer hadislerine de güvenilemez.
110
UYDURULAN DİN VE KURAN’DAKİ DİN
4- PEYGAMBERİMİZ HİÇ ZALİM OLUR MU?
Hadis: “Ureyne ve Ukeyle kabilelerinden bir grup Medine’ye gelerek
Müslüman oldular. Medine’nin havası onlara dokununca Peygamber onlara
deve sidiği içmelerini öğütledi. Adamlar develeri dağıttılar ve çobanı da öldürdüler.
Peygamber onları yakalattı, ellerini ve ayaklarını kesti, gözlerini
oydu, çölde susuz ölüme terk etti. Biz onlara su vermek isteyince, Peygamber
bizi engelledi.”
Buhari Tıp5/1, Hanbel 3/107,163
Gözleri oymak, çölde susuz ölüme terk etmek hangi Kuran ayeti ile bağ-
daşır? Kuran’ın sunduğu rahmet Peygamberi ile bu anlatılanlar nasıl bağdaş-
tırılabilir? Kendi yaptıkları canilikleri hoş göstermek için bu hadisi uyduranlar;
Peygamber’i zalimmiş gibi gösterip, Peygamber’e hakaret etmiş oluyorlar.
5- YANGIN NASIL SÖNER?
Hadis: “Yangın gördüğünüzde tekbir getiriniz, zira tekbir (‘Allahuekber’
demek) onu söndürür.”
Ramuzel Hadis
“Ramuzel Hadis” diğer hadis kitapları kadar ünlü olmadığı için bu kitabımızda
Ramuzel Hadis’ten hadislere az yer verdik. Fakat ülkemizde en
çok satan hadis kitaplarından biri de bu kitaptır ve alıntıladığımız hadis gibi
birçok hadisi içermektedir. Eğer bu hadisi birileri doğru kabul ediyorsa, itfaiye
ekipleriyle beraber (belki de itfaiye ekibi olmadan) tekbir getirecek bir
koroyu da yangın yerine götürmeleri gerekir.
6- CİNSEL MÜNASEBETLE İLGİLİ GEREKSİZ AÇIKLAMALAR
Hadis: “Sizden birisi cinsel münasebette bulunduğu zaman eşinin cinsel
organına bakmasın, zira cinsel organa bakmak körlüğe sebep olur.”
Feyzul Kadir 1-326
111
HADİS - MANTIK ÇELİŞKİLERİ
Bu tip garip uydurmalarla, dinle dalga geçmek isteyenlerin eline bolca
malzeme verilmiştir. Belki de bu hadisi uydurarak Peygamber’e iftira edenin
amacı da dinle dalga geçmekti. İnsanların hayatına ve cinselliğine Kuran’ın
getirmediği zorlukları ve yasakları getirmek, insanlığa yapılmış bir zulümdür.
Cinsel hayatı kısıtlayıcı bu tür hadislere karşın, Peygamber’in ve arkadaşlarının
cinsel hayatını olağanüstü bir tarzda anlatan münasebetsiz hadisler
de vardır. Bu hadislerden birine göre sahabeler haccı bitirip, kadınlarına
yöneldiklerinde cinsel organlarından spermler damlıyordu (Buhari, Hacc,
81; Müslim, Hacc, 141). Diğer bir hadise göre Peygamberimiz 30 erkeğin
cinsel gücüne sahipti (Buhari). Başka bir hadise göre ise Peygamber nerede
güzel bir kadın görse hemen eve koşar, hanımı Zeynep’le cinsel ilişkiye girerdi
(Buhari, Hibe, 8). Bu tip hadisleri kabul etmek mi, yoksa reddetmek
mi Peygamber’e saygısızlıktır? Karar sizin.
7- KADINLARIN CERAHAT YALAMASI
Hadis: “Eğer erkeğin tepesinden tırnağına kadar cerahat aksa, kadın da
bunları ağzı ile temizlese, yine de erkeğin hakkını ödemiş olmaz.”
İbn-i Hacer el Heytemi 2/121
Geleneksel İslam’da en çok hadis uydurulan konuların başında kadınlarla
ilgili konular gelmektedir. Kuran’da, kadınlara yönelik kendi bakış
açılarını bulamayıp, kadınları sokmak istedikleri şekli dinselleştirmek isteyenler,
bol bol hadis uydurmuşlardır. Kitabımızın 21. bölümünde detaylı
bir şekilde işlediğimiz “kadın” konusunda, uydurulan diğer hadislerden örnekleri
de bulabilirsiniz.
8- BİR KEÇİ, KURAN’DAN EKSİLTME YAPABİLİR Mİ?
Hadis: “Zina yapan evlilerin taşlanarak öldürülmelerini emreden ayet Hz.
Ayşe’nin döşeğinin altındaki sayfada yazılı bulunuyordu. Peygamber ölünce
Hz. Ayşe onun gömülme işlemleri ile meşgulken, evin açık kapısından içeri
112
UYDURULAN DİN VE KURAN’DAKİ DİN
giren bir keçi, o sayfayı yedi. Böylece taşlayarak öldürme cezası Kuran’dan
çıktı. Ama hükmü devam etmektedir.”
İbn-i Mace 36/194; Hanbel 3/61,5/131
Bu hadis ve taşlayarak öldürmeyi savunan diğer Kuran ve mantık ile çelişkili
hadisler, dinimize büyük zarar vermiştir. Bu hadislerle:
1- Kuran’ın zina edenlerle ilgili hükmü iptal edilmektedir.
2- Kuran’ın hükmüne ilaveten yeni bir hüküm getirilmektedir.
3- Kuran’ın eksik olduğu iddia edilmektedir.
4- Kuran’ı eksiltenin bir keçi olduğu gibi bir saçmalık savunulmaktadır.
En ünlü hadis kitaplarında yer alan ve Ehli Sünnet tüm mezheplerle beraber
Şiilik tarafından da savunulan bu inanılmaz iddia, önemine binaen 26.
bölümde özel olarak işlenecektir.
9- NASIL BİR TAŞTIR BU TAŞ?
Hadis: “Hacer-ül Esved cennettendir. O kardan daha beyaz idi ve müş-
riklerin günahı onu kararttı.”
Hanbel 1/307
Hadis: “Hacer-ül Esved Allah’ın yeryüzündeki sağ elidir. Onunla insanlardan
dilediği ile tokalaşır.”
Cami-üs Sağır 1/151
Hacer-ül Esved taşı için uydurulan bu tip hadisler, hac sırasında Kabe’de,
İslam’ın ruhuyla uyumsuz davranışların sergilenmesine sebep olmaktadır.
Hacer-ül Esved taşına dokunmak için birbirini ezenleri, dinimizi bilmeyenler
görseler, ne düşünürler? Bu hadisler daha evvel de alay konusu olmuştur.
Hadislerin güvenilmez olduğunu Abbasiler döneminde savunup, sonra siyasi
konjonktürde yok olan Mutezileler: “Bu hadise göre Hacerül Esved denen
taş müşriklerin günahı yüzünden Kabe putperestlerin elinde iken karardıysa,
şimdi Kabe Müslümanlar’ın elinde olduğuna göre, bu taşın beyazlaması gerekir”
diyerek, bu hadisi savunanlarla alay etmişlerdir.
113
HADİS - MANTIK ÇELİŞKİLERİ
10- GEL DE ÇIK İŞİN İÇİNDEN!
Hadis: “Kalbinde hardal tohumu kadar kibir bulunan cennete giremez.
Yine kalbinde hardal tohumu kadar iman olan da cehenneme giremez.”
Buhari 81/51
Kişiyi en ufacık fiilinde cennete gönderen bir sürü hadis vardır. Kişiyi
en ufacık bir fiilinde cehenneme gönderen de birçok hadis vardır. Bu tutarsız
yaklaşımlar, kimi zaman yukarıdaki örnekte olduğu gibi tek bir hadiste
de buluşabilmektedir.
Peygamber’e yapılabilecek en büyük hakaret, bu hadisleri onun söyledi-
ğini iddia etmektir. Peygamber’in bize tek yazdırdığı, mesaj olarak Allah’tan
getirdiği Kuran, dinimizin tek kaynağıdır.
And olsun ki size hatırlatıcı bir kitap gönderdik. Hâlâ aklınızı çalıştırmayacak
mısınız?
21- Enbiya Suresi 10
•••
HADİS - MANTIK ÇELİŞKİLERİ
Bundan önceki bölümlerde verdiğimiz örnekler, Kuran’ın korunmuş, tutarlı,
tamamlanmış, çelişkisiz ve dinin tek kaynağı olma vasıflarına sahip
olduğunu; buna karşın hadislerin tutarsız, çelişkili olduklarını ve sadece zan
olan hadislerin dine kaynak olamayacaklarını, üstelik Kuran yeterli ve detaylı
olduğu için buna gerek de olmadığını ortaya koymaktadır. Bundan sonraki
bölümlerde vereceğimiz örneklerle bu tezimizi daha da kuvvetlendireceğiz.
Bu bölümde ise hadislerin mantıkla çeliştiklerini göstermeye çalışacağız.
Kuran’a göre insanlar sürekli akıllarını çalıştırmalı; gerek evrende, gerek
kendi yaratılışlarında, gerekse Kuran’da Allah’ın delillerini görmelidirler.
Akıllarını çalıştırmadan toplumdaki çoğunluğa, törelere, geleneklere, kabullere
göre din oluşturanların, hatalı olduğunu Kuran’dan anlıyoruz. Kuran’a
göre Allah’ın nimeti olan akıl; evrenle ve evren ile hayatı değerlendirmede
rehberlik eden Allah’ın kitabıyla, mükemmel bir uyum içindedir. Bu uyumun
bir parçası olan aklın dinle çeliştiğini söylemek, aklı bir kenara atıp dini anlamaya
kalkmak; aklı çalıştırmada değil aklı kullanmamada erdem aramak,
dine akılsızca uygulamaları sokanların ve din düşmanlarının tezidir. Dinde
aklı aşan hakikatlar vardır ama bunlar da akılla çelişmez ve dinin en anla-
şılmayan konularında bile dinin getirdiği açıklamaların alternatifi olabilecek
daha akılcı bir açıklama yoktur. Akıl dinle nasıl çelişir? Akıl Allah’ın
bize hediyesi değil mi? Kuran defalarca bize aklınızı çalıştırın demiyor mu?
108
UYDURULAN DİN VE KURAN’DAKİ DİN
Allah pisliği akıllarını kullanmayanların üzerine yağdırır.
10- Yunus Suresi 100
Bu ayet “İslam” adına dinimize birçok uydurmaların sokulmasının temel
bir sebebine dikkat çekmektedir. Mantıkla çelişen yüzlerce hadisi kitabımıza
sığdıramayacağımız için sadece on tane örnek hadis ile yetineceğiz.
Bu hadisleri incelememiz “aklını kullanmayanların üzerine yağan pisliği”
daha iyi anlamamızı sağlayacaktır.
Anlattıklarımıza karşı olan ve hadisçi bir İslam anlayışını temel alanlar
her seferinde: “Bunlar Peygamber düşmanı, Peygamberimiz’in sözlerini inkar
ediyorlar, Peygamberimiz’i kaale almıyorlar” gibi sözler ile çeşitli iftiralarda
bulunmaktadırlar. Örnek verdiğimiz her hadiste şunu bir kez daha
iyice düşünün: Bu hadisleri inkar, Peygamber’i iftiralardan korumak mı,
yoksa Peygamber’e iftira atmak mıdır? Hadislerin dinin temel kaynaklarından
olduğunu kabul, Peygamber’e atılan iftiraları onaylamak ve kabul etmek
olmuyor mu? “Hadisler dinin kaynağıdır” diyenler, bilmeyerek de olsa
bu iftiraları meşrulaştırmış olmazlar mı? Lütfen hadislerin Kuran’la, mantıkla
ve kendi içlerindeki çelişkilerine dair bu bölümleri bir de bu soruları
düşünerek okuyun.
1- YERYÜZÜNÜN ÜSTÜNDE OLDUĞU BALIĞIN CİĞERİ
Hadis: “Yeryüzü balığın sırtındadır. Cennete girecekler ilk olarak bu
balığın ciğerinden yiyecektir.”
Buhari 3/51
Kuran’ın Dünya’nın yuvarlaklığına, Dünya’nın, Güneş ve Ay’ın hareketlerine,
uzayın yaratılışına dair mükemmel izahlarına karşı hadislerdeki
Dünya’nın öküzün ve balığın üzerinde olduğu açıklamasını tevil edenler
(yorumla geçiştirmeye çalışanlar), Dünya’yı üzerinde tutan balığın ciğerinden
yenmesini ve balığın sallanıp deprem yapmasını nasıl tevil edecekler?
Bu konuya “açıklama” getirecek olanlar, şu izaha ne diyecekler? Bir hadiste
Arş’ın 8 dağ keçisinin sırtında olduğu söyleniyor (Bakınız: Ebu Davud,
109
HADİS - MANTIK ÇELİŞKİLERİ
Sünnet 19; Tirmizi, No: 3320; İbni Mace, Mukaddime). Bu dağ keçileri ile
ne kastedilmektedir? Bu izahları içeren hadis kitaplarına “dinin kaynağı”
diyerek, bunları Kuran’ın yanına koymak Kuran’a haksızlık değil midir?
2- ALLAH = ZAMAN, HİÇ OLUR MU?
Hadis: “Peygamber’e, Allah’ın yerleri ve göğü yaratmadan önce nerede
olduğu soruldu, Peygamber; “Bir bulut içerisinde idi; üstü hava, altı
hava idi.’ dedi.”
Hanbel 4/11
Hadis: “Allah zamandır.”
Muvatta 56/3
Niye bu tarz saçma izahlar Kuran’da geçmez de hep hadislerde yer alır?
Dört “hak mezhep” diye sunulan mezheplerden birinin kurucusu Hanbel’dir
ve hadis kitabı Hanbel de ona aittir. Dört mezhebin kurucularından birine
ait olan diğer bir hadis kitabı ise Malik’in Muvatta’sıdır. Yukarıdaki iki hadisi
kitaplarına alanların kurdukları mezhepler ne kadar güvenilir olabilir?
3- HZ. MUSA AZRAİL’E TOKAT ATTI MI?
Hadis: “Ölüm meleği Musa’ya gelerek: ‘Rabbine icabet et’ dedi. Bunun
üzerine Musa ölüm meleğinin gözüne tokat vurarak onu çıkarttı. Melek hemen
Allah’a dönerek ‘Sen beni ölmek istemeyen bir kuluna göndermişsin,
o benim gözümü çıkardı’ dedi.”
Müslim 10/176
Mantıkla hiç bağdaşmayan bu hadis aynı zamanda Hz. Musa’ya hakarettir.
Allah’ın üstün ahlaklı bir Peygamber’i nasıl olur da ölümden kaçar?
Üstelik de meleğin gözünü kör edip ölümden kurtulur? “Hiçbir yanlışı olmayan
hadis kitabı” diye tanıtılan Müslim’de ve diğer meşhur hadis kitaplarında
bu hadis geçmektedir. Bu hadisi doğru diye kitaplarına alanların di-
ğer hadislerine de güvenilemez.
110
UYDURULAN DİN VE KURAN’DAKİ DİN
4- PEYGAMBERİMİZ HİÇ ZALİM OLUR MU?
Hadis: “Ureyne ve Ukeyle kabilelerinden bir grup Medine’ye gelerek
Müslüman oldular. Medine’nin havası onlara dokununca Peygamber onlara
deve sidiği içmelerini öğütledi. Adamlar develeri dağıttılar ve çobanı da öldürdüler.
Peygamber onları yakalattı, ellerini ve ayaklarını kesti, gözlerini
oydu, çölde susuz ölüme terk etti. Biz onlara su vermek isteyince, Peygamber
bizi engelledi.”
Buhari Tıp5/1, Hanbel 3/107,163
Gözleri oymak, çölde susuz ölüme terk etmek hangi Kuran ayeti ile bağ-
daşır? Kuran’ın sunduğu rahmet Peygamberi ile bu anlatılanlar nasıl bağdaş-
tırılabilir? Kendi yaptıkları canilikleri hoş göstermek için bu hadisi uyduranlar;
Peygamber’i zalimmiş gibi gösterip, Peygamber’e hakaret etmiş oluyorlar.
5- YANGIN NASIL SÖNER?
Hadis: “Yangın gördüğünüzde tekbir getiriniz, zira tekbir (‘Allahuekber’
demek) onu söndürür.”
Ramuzel Hadis
“Ramuzel Hadis” diğer hadis kitapları kadar ünlü olmadığı için bu kitabımızda
Ramuzel Hadis’ten hadislere az yer verdik. Fakat ülkemizde en
çok satan hadis kitaplarından biri de bu kitaptır ve alıntıladığımız hadis gibi
birçok hadisi içermektedir. Eğer bu hadisi birileri doğru kabul ediyorsa, itfaiye
ekipleriyle beraber (belki de itfaiye ekibi olmadan) tekbir getirecek bir
koroyu da yangın yerine götürmeleri gerekir.
6- CİNSEL MÜNASEBETLE İLGİLİ GEREKSİZ AÇIKLAMALAR
Hadis: “Sizden birisi cinsel münasebette bulunduğu zaman eşinin cinsel
organına bakmasın, zira cinsel organa bakmak körlüğe sebep olur.”
Feyzul Kadir 1-326
111
HADİS - MANTIK ÇELİŞKİLERİ
Bu tip garip uydurmalarla, dinle dalga geçmek isteyenlerin eline bolca
malzeme verilmiştir. Belki de bu hadisi uydurarak Peygamber’e iftira edenin
amacı da dinle dalga geçmekti. İnsanların hayatına ve cinselliğine Kuran’ın
getirmediği zorlukları ve yasakları getirmek, insanlığa yapılmış bir zulümdür.
Cinsel hayatı kısıtlayıcı bu tür hadislere karşın, Peygamber’in ve arkadaşlarının
cinsel hayatını olağanüstü bir tarzda anlatan münasebetsiz hadisler
de vardır. Bu hadislerden birine göre sahabeler haccı bitirip, kadınlarına
yöneldiklerinde cinsel organlarından spermler damlıyordu (Buhari, Hacc,
81; Müslim, Hacc, 141). Diğer bir hadise göre Peygamberimiz 30 erkeğin
cinsel gücüne sahipti (Buhari). Başka bir hadise göre ise Peygamber nerede
güzel bir kadın görse hemen eve koşar, hanımı Zeynep’le cinsel ilişkiye girerdi
(Buhari, Hibe, 8). Bu tip hadisleri kabul etmek mi, yoksa reddetmek
mi Peygamber’e saygısızlıktır? Karar sizin.
7- KADINLARIN CERAHAT YALAMASI
Hadis: “Eğer erkeğin tepesinden tırnağına kadar cerahat aksa, kadın da
bunları ağzı ile temizlese, yine de erkeğin hakkını ödemiş olmaz.”
İbn-i Hacer el Heytemi 2/121
Geleneksel İslam’da en çok hadis uydurulan konuların başında kadınlarla
ilgili konular gelmektedir. Kuran’da, kadınlara yönelik kendi bakış
açılarını bulamayıp, kadınları sokmak istedikleri şekli dinselleştirmek isteyenler,
bol bol hadis uydurmuşlardır. Kitabımızın 21. bölümünde detaylı
bir şekilde işlediğimiz “kadın” konusunda, uydurulan diğer hadislerden örnekleri
de bulabilirsiniz.
8- BİR KEÇİ, KURAN’DAN EKSİLTME YAPABİLİR Mİ?
Hadis: “Zina yapan evlilerin taşlanarak öldürülmelerini emreden ayet Hz.
Ayşe’nin döşeğinin altındaki sayfada yazılı bulunuyordu. Peygamber ölünce
Hz. Ayşe onun gömülme işlemleri ile meşgulken, evin açık kapısından içeri
112
UYDURULAN DİN VE KURAN’DAKİ DİN
giren bir keçi, o sayfayı yedi. Böylece taşlayarak öldürme cezası Kuran’dan
çıktı. Ama hükmü devam etmektedir.”
İbn-i Mace 36/194; Hanbel 3/61,5/131
Bu hadis ve taşlayarak öldürmeyi savunan diğer Kuran ve mantık ile çelişkili
hadisler, dinimize büyük zarar vermiştir. Bu hadislerle:
1- Kuran’ın zina edenlerle ilgili hükmü iptal edilmektedir.
2- Kuran’ın hükmüne ilaveten yeni bir hüküm getirilmektedir.
3- Kuran’ın eksik olduğu iddia edilmektedir.
4- Kuran’ı eksiltenin bir keçi olduğu gibi bir saçmalık savunulmaktadır.
En ünlü hadis kitaplarında yer alan ve Ehli Sünnet tüm mezheplerle beraber
Şiilik tarafından da savunulan bu inanılmaz iddia, önemine binaen 26.
bölümde özel olarak işlenecektir.
9- NASIL BİR TAŞTIR BU TAŞ?
Hadis: “Hacer-ül Esved cennettendir. O kardan daha beyaz idi ve müş-
riklerin günahı onu kararttı.”
Hanbel 1/307
Hadis: “Hacer-ül Esved Allah’ın yeryüzündeki sağ elidir. Onunla insanlardan
dilediği ile tokalaşır.”
Cami-üs Sağır 1/151
Hacer-ül Esved taşı için uydurulan bu tip hadisler, hac sırasında Kabe’de,
İslam’ın ruhuyla uyumsuz davranışların sergilenmesine sebep olmaktadır.
Hacer-ül Esved taşına dokunmak için birbirini ezenleri, dinimizi bilmeyenler
görseler, ne düşünürler? Bu hadisler daha evvel de alay konusu olmuştur.
Hadislerin güvenilmez olduğunu Abbasiler döneminde savunup, sonra siyasi
konjonktürde yok olan Mutezileler: “Bu hadise göre Hacerül Esved denen
taş müşriklerin günahı yüzünden Kabe putperestlerin elinde iken karardıysa,
şimdi Kabe Müslümanlar’ın elinde olduğuna göre, bu taşın beyazlaması gerekir”
diyerek, bu hadisi savunanlarla alay etmişlerdir.
113
HADİS - MANTIK ÇELİŞKİLERİ
10- GEL DE ÇIK İŞİN İÇİNDEN!
Hadis: “Kalbinde hardal tohumu kadar kibir bulunan cennete giremez.
Yine kalbinde hardal tohumu kadar iman olan da cehenneme giremez.”
Buhari 81/51
Kişiyi en ufacık fiilinde cennete gönderen bir sürü hadis vardır. Kişiyi
en ufacık bir fiilinde cehenneme gönderen de birçok hadis vardır. Bu tutarsız
yaklaşımlar, kimi zaman yukarıdaki örnekte olduğu gibi tek bir hadiste
de buluşabilmektedir.
Peygamber’e yapılabilecek en büyük hakaret, bu hadisleri onun söyledi-
ğini iddia etmektir. Peygamber’in bize tek yazdırdığı, mesaj olarak Allah’tan
getirdiği Kuran, dinimizin tek kaynağıdır.
And olsun ki size hatırlatıcı bir kitap gönderdik. Hâlâ aklınızı çalıştırmayacak
mısınız?
21- Enbiya Suresi 10
9. BÖLÜM
•••
HADİSLERİN DİNE İLAVELERİ
Kitabımızın buraya kadarki bölümlerinde belirttiğimiz çok önemli bir
noktayı, bazı yanılgıları düzeltmek için bir daha vurgulayacağız. Kimileri
Kuran’la, diğer hadislerle ve mantıkla çelişmeyen hadisleri kullanalım diyebilir.
Hadisler Kuran, diğer hadisler veya mantıkla çelişmiyorsa dahi; dini
yeni bir yaklaşım meydana getiriyorsa, cennet veya cehennem tasvirlerine
ilaveler yapıyorsa, Kuran’a ilave sevap veya günah kavramları oluşturuyorsa,
kısaca dine ilaveler yapıyorsa da o hadisler veya hadislerin yorumunu reddetmemiz
gerektiğini ve dine yapılan bu şekildeki ilaveleri de kabul etmememiz
gerektiğini bilmeliyiz. (Eğer hadisleri kullanma işleminde, dine bir
ilavede bulunulmayacak veya dinden bir eksiltme yapılmayacaksa; bunda
bir sorun olduğu söylenemez. Fakat bu hadisleri kitaplarında okuduğumuz
kişilerin, önceden örneklerini verdiğimiz sorunlu hadisleri nakleden kişiler
olduğu da unutulmamalıdır.) Kuran, kendisinin her şeyi açıklayan, yeterli
ve dinin tek kaynağı olduğunu söylemektedir:
Sana her şey için ayrıntılı bir açıklayıcı, doğruya ileten, rahmet olan
ve Müslümanlara müjde olan kitabı indirdik.
16- Nahl Suresi 89
Kuran’a ilave bir sevap veya günah kavramını ileri sürmek, bu ayetle
ve kitabın 2. bölümünde bir kısmını belirttiğimiz ayetlerle çelişir. Bu yüzden
herhangi bir hadis, Kuran’dan anlaşılmayan bir şeyi dine ilave ediyorsa;
115
HADİSLERİN DİNE İLAVELERİ
yeni günah, sünnet, mekruh kavramları çıkartıyorsa, Kuran’ın her şeyin detaylı
açıklayıcısı olmasına binaen bu hadisler veya yorumları reddedilmelidir.
Kuran’da geçmeyen bir mantık ya da uygulamayı dine ilave eden hadislere
ise aşağıdaki 10 örneği verebiliriz.
1- 27 VE 70 KAT
Hadis: “Cemaatle kılınan namaz tek başına kılınan namazdan 27 derece
daha üstündür.”
Buhari Ezan 30; Müslim Mescid 249; Muvatta Cemaat 1
Eğer bu hadisin Kuran’la, başka bir hadis veya mantıkla çelişkisini göremiyorsanız;
dini bilgimize bir ilavede bulunan bu hadisin yine de uydurma
olduğunu söyleyebilirsiniz. Çünkü Kuran’da böyle bir sevap tanımlaması
yoktur. Misvakla (diş fırçası yerine kullanılan bir ağaç parçası) alınan abdestin
ve sarıkla kılınan namazın, 27 veya 70 kat daha sevap olduğunu söyleyen
hadisler de böyledir.
2- SOL ELLE YEMEK
Hadis: “Sol elinizle yemeyiniz, içmeyiniz. Çünkü Şeytan sol eliyle yer, içer.”
Hanbeli 2/8,33
Bazı gelenekçi dini grupların kurslarında, sol elle yemek yiyen çocukların
elleri dayaktan şişirilmekte, yüzü koyun yatan çocuklar dövülüp gece
yarısı kaldırılmaktadır. Çocukların psikolojisini bozan bu uygulamaların sebebi
ise bu ve benzeri hadislerdir. Kuran’da yasaklanmayan bir yeme biçimini,
din adına yasaklamak; Kuran’ın anlattığı dine ilave yapmak demektir.
3- DOĞAN ÇOCUK İLE İLGİLİ SEREMONİLER
Hadis: “Hazreti Peygamber çocuğa doğumunun yedinci gününde isim
konmasını, çocuğun yıkanarak pisliklerden temizlenmesini ve kurban kesilmesini
emir buyurdu.”
Tirmizi, Edeb 63/2834; Ebu Davud 2837
116
UYDURULAN DİN VE KURAN’DAKİ DİN
Bu hadisi okuyan, bu hadiste kötü bir şey görmeyebilir. Fakat Kuran’da, çocuğa
yedinci günde isim konmasının veya kurban kesilmesinin “emredildiği”ne
dair hiçbir şey yoktur. Sorun, hadisteki “emir buyurdu” ifadesindedir;
Peygamber’in bu uygulamayı emretmeden, kendi tercihiyle yaptığını dü-
şünebiliriz, sonuçta bu uygulamalarda Kuran’a aykırı bir yön yoktur. Fakat
dinde olmayan bir emri ve sevap kavramını dine ilave ettiği için bu hadis
de uydurmadır. İllaki hadisin zararlı bir şey ifade etmesi gerekmez. Hatta
hadis iyi bir şeyi dahi “sevap” veya “emir” diye dine sokuyor veya zararlı
bir şeyi mekruh yapıyorsa bile; dine ilave getirdiği için hadisin yine uydurma
olduğu anlaşılır. Bu tip uydurmaların sebebi, kitabın 5. bölümünde
değindiğimiz gibi dini sevdirmek olabilir. Fakat sebebi ne olursa olsun, insani
olanı Allah’ın dinine katmak, insani ile Allah’tan olanı karıştırmaktır
ki bu da dine ihanettir.
4- KARA KÖPEKLERİ ÖLDÜRELİM Mİ? DEVE ŞEYTANDAN
MI YARATILDI?
Hadis: “Tüm kara köpekleri öldürünüz. Çünkü onlar Şeytandır.”
Hanbeli 4/85, 5/54
Kuran’daki Kehf suresinde, iman eden gençler ve köpekleri anlatılır. Bu
gençler övülmekte ve Kuran’ın hiçbir yerinde köpeklerin aleyhinde hiçbir
şey söylenilmemektedir. Bu ayetleri eğer hatırlamazsanız, Peygamber dö-
neminde köpeklerin mescitte dolaştığına dair hadisi de bilmiyorsanız, bu
hadis size mantıksız da gelmiyorsa, sırf Kuran’da geçmeyen bir şeyi dine
ilave ettiğine bakarak bu hadisi ve köpekler aleyhine diğer hadisleri reddedebilirsiniz.
Bu tarz hadisler yüzünden köpeğin abdesti bozduğu gibi uydurmalar
üretilmiş ve insanlar hayvanlar âlemindeki en yakın dostlarından
uzaklaştırılmışlardır.
Aslında hayvanlar âlemiyle ilgili uydurma hadisler çok fazladır. Örneğin
bir hadiste horozun melek gördüğü için öttüğü, eşeğin şeytan gördüğü için
anırdığı söylenir (Müslim). Farenin aslında Yahudi olduğu, bu yüzden deve
117
HADİSLERİN DİNE İLAVELERİ
sütü içmediği başka bir hadistir (Müslim Zühd). Karganın sapkın (fasık) olduğu
da hadistir (Buhari 59/16; Hanbeli, Müsned 2/52). Devenin şeytandan
yaratıldığı, dinsizlerin istismar edebileceği diğer bir hadistir (Hanbeli, Müsned
4/85). Kedinin aslanın aksırığından, domuzun filin aksırığından yaratıldığını
iddia eden hadisler de vardır (El Mecruhin 1/101). Tüm bu hadisler,
dinin mantıksız sanılmasına sebep olmuşlardır. Şimdi sadece Kuran’dan din
anlaşılmaz diyenlere soralım: Sizin dini anlamadaki yönteminize göre hadisler
dinin kaynağıdır. O zaman sizin yönteminize göre en güvenilir hadis
kitaplarında geçen bu izahları da kabul etmeniz gerekir. Kabul ediyor musunuz?
Kabul etmiyorsanız, sadece Kuran’ın güvenilir olduğu ve o zaman
dinin Kuran’dan anlaşılması gerektiği sonucuna varırsınız. Eğer bu hadisleri
kabul ediyorsanız, bir kez daha önce bu hadisleri sonra Kuran’ı okumanızı
ve bu konu üzerinde ciddiyetle düşünmenizi tavsiye ederiz.
5- YEMEK TAKIMLARI GÜMÜŞSE DEĞİŞTİRMEK GEREK
Hadis: “Peygamber bize altın ve gümüş kap içerisinde yemek yemeyi
ve su içmeyi yasakladı.’”
Buhari 12/1952
Kuran’da böyle bir yasak da, hüküm de yoktur. Bu tarzda bir ilaveyi dine
sokmak, Kuran’ı yetersiz görmek, Kuran’ın üzerine ilaveler yapmak manasına
gelir. Peygamberimiz Allah’ın indirdiği dine ilave yapmayacağına göre
bu hadisin de uydurma olduğu anlaşılmaktadır.
6- ÜÇ PARMAK KESEN DÖRDÜNCÜYÜ DE KESSİN DAHA İYİ
Hadis: “Bir kadının parmaklarını kesmenin cezası, deve cinsinden tazminat
olarak şöyledir; bir parmak için on deve, iki parmak için yirmi deve,
üç parmak için otuz deve, dört parmak için yirmi deve.”
Muvatta 43/11; Hanbel 2/182
Erkek olsun, kadın olsun birinin parmağını isteyerek veya yanlışlıkla kesenin
ceza olarak tazminat vermesinde bir gariplik yoktur. Fakat Kuran’da
118
UYDURULAN DİN VE KURAN’DAKİ DİN
yukarıdaki gibi bir tazminat belirlenmemiştir. Yani insanlar içlerinde bulundukları
devir ve şartlara göre tazminatları belirleyebilirler. Belli bir devirde
buna benzer bir tazminat verilmiş olabilirse de bu tazminatın evrensel
olduğu ve her dönemde deve üzerinden yapılması gerektiği yorumu uydurmadır,
dine ilavedir. Üstelik yukarıdaki tablo mantıklı da değildir. Nasıl üç
parmağı kesmenin tazminatı otuz deve iken, dört parmağı kesmenin tazminatı
yirmi deve olur?
7- KADINLARINIZI SÜNNET ETTİRDİNİZ Mİ?
Hadis: “Ey Atıyye, yufkadan sünnet et, derin gitme, çünkü yufka sünnet
etmek (kanın üste çıkmasıyla) yüzü güzelleştirir ve kocası için daha
zevkli olur.”
Gazali, İhyau Ulumiddin 1/382
Kuran’da kadının da, erkeğin de sünnet olması geçmez. Sünnetin sağlığa
faydalı olduğunu düşünen sünnet olabilir, ama sünnet olmak istemeyen olmayabilir
de. Bu dini bir sorumluluk değildir. Hadiste görüldüğü gibi, “kadınların
sünneti” de hadisler aracılığıyla dinimize mal edilmiş bir uygulamadır.
Hadise göre kadının sünneti derin kesilmemek kaydıyla yapılmalıdır; bu
uygulama yüzü güzelleştirecektir ve kadının kocasının zevk almasını sağ-
layacaktır. Ne yazık ki dine sokulan bu tip ilaveler, dinin uygulanamaz bir
sistem gibi görülmesine ve birçok kişinin gereksiz sıkıntılar çekmelerine ve
dinden uzaklaşmalarına sebep olmuştur.
8- NASIL AĞAÇTIR O? NASIL DİŞTİR O? NASIL DERİDİR O?
Hadis: “Cennette bir ağaç vardır ki binekli onun gölgesinde yüz yıl gider.”
İbn-i Mace Züht 39; Müslim Cennet 6; Tirmizi Cennet 19
Hadis: “Cehennemde kafirin azı dişi Uhud dağı kadar, derisinin kalınlığı
da üç günlük mesafe kadardır.”
Müslim
119
HADİSLERİN DİNE İLAVELERİ
Hadis: “Cehennem ehli ateşte o kadar büyüyecek ki kulak memesi ile
boynu arası yedi yüz yıllık mesafe kadar olacaktır.”
Hanbel, Müsned
Hadis: “Ümmetimin fakirleri zenginlerden beş yüz sene evvel cennete
girecektir.”
Tirmizi; İbn-i Mace
Kuran’da geçmeyen bu anlatımlar, cenneti ve cehennemi anlama hususunda
ilavelerdir. Kuran, cennet ve cehennem tariflerini gerekli şekilde
yapmıştır. Kuran gerekli izahları yapmışken bu izahları yapmak, Kuran’ın
izahlarına yeterince önem verilmemesine yol açar. Hadislerde, Kuran’da olmayan
birçok cennet ve cehennem manzarasına rastlayabiliriz. Bu açıklamalar
ister mantıklı olsun, ister mantıksız olsun hiçbirini ciddiye almamak
gerekir. Sadece uygulama alanında değil, ilave bir dini anlayış getirme alanında
da hadislerin otoritesi kabul edilemez.
9- DEVE ETİ YİYENE ABDEST ALDIRMAK
Hadis: “Peygamber deve eti yemekten soruldu; Peygamber ‘Onu yediyseniz
hemen abdest alın’ dedi.”
Ebu Davud 1/185
Kuran’da deve etinin abdesti bozduğu geçmez. Bu yüzden Kuran’a ilave
olan dini zorlaştırıcı bu hüküm de dine ilavedir. Kimi mezhepler bu hadise
göre deve eti yiyenin yeniden abdest alması gerektiğini söylemişlerdir. Kitabımızın
36. bölümünde Kuran’dan anlaşıldığı şekliyle abdesti anlatacağız.
10- BİR NAMAZLA KURTULMAK
Hadis: “Salı günü gündüzün ortasında veya güneş yükseldiğinde kim
ki her rekatında bir Fatiha, bir Ayetel Kürsi ve üç İhlas okumak suretiyle
on rekat namaz kılarsa, yetmiş gün defterine günah yazılmaz, bu yetmiş
gün içerisinde ölürse şehit olarak ölür ve yetmiş senelik günahı bağışlanır.”
Gazali, İhyau Ulumiddin 1/539
120
UYDURULAN DİN VE KURAN’DAKİ DİN
Hadis: “Kim ki çarşamba günü güneş yükselince on iki rekat namaz
kılar, her rekatında bir Fatiha, bir Ayetel Kürsi, üç İhlas ve üç Muavezeteyn
okursa arşın altından bir münadi: ‘Ey Allah’ın kulu! Geçmiş günahların ba-
ğışlandı. Allah kabir karanlığı azabını ve kıyametin şiddetini senden kaldırdı,
artık senin için fazla amele lüzum yok’ diye bağırır ve o gün kendisi
için bir Peygamber sevabı yükselir.”
Gazali, İhyau Ulumiddin 1/540
İslam âleminin en önemli klasiklerinden kabul edilen “İhyau Ulumiddin”de
Gazali, Kuran’da geçmeyen namazları açıklamakla dine ilaveler yapmış-
tır. Bu hadislere göre yetmiş günde bir bahsedilen Salı günkü namazı kılmak
veya hayatta bir kez bahsedilen Çarşamba günkü namazı kılmak bir
Müslüman’a yetecektir. Bu hadislere göre tek namazla yetmiş senelik günahın
bağışlanması da, Peygamber sevabı kazanmak da mümkün olmaktadır.
Gazali, felsefi konular hakkında yazdığında, dünyanın en seçkin düşü-
nürlerinden biri olduğunu göstermiştir. Fakat fıkıh ve hadis alanlarında ne
yazık ki aynı başarıyı gösterememiştir.
SİZ BU HADİSLERİ DİNİMİZE KAYNAK OLARAK
YAKIŞTIRIYOR MUSUNUZ?
Hadislerin dinin kaynağı olamayacağını anlattıktan sonra hadisleri;
1. Kuran,
2. diğer hadisler,
3. mantık,
4. ilaveler
açısından inceleyip, dinin kaynağı olamayacaklarını, böylece Kuran’ın dinin
tek kaynağı olması gerektiğini gösterdik. Bu bölümlerde kullandığımız
hadislerin kimisi hem Kuran, hem diğer hadisler, hem mantıkla çelişip, hem
de dine ilaveler yapıyordu. Fakat biz dört bölümün dördüne de giren veya
iki üç maddeyi de kapsayan hadisleri tek bir başlık altında inceleyip, alt baş-
lığında yer aldıkları madde açısından bu hadislerin sorunlarını açıkladık.
121
HADİSLERİN DİNE İLAVELERİ
Kitabı ansiklopedi yapmak istemediğimiz için her bölümde sadece on örnek
verdik. Ümit ediyoruz ki tüm bu anlatılanlar Kuran’daki aydınlığın, hadislerdeki
karanlığın kavranmasını sağlayacaktır.
Şimdi hadislerin dinin kaynağı olduğunu söyleyenlere ve hadisleri dinin
kaynağı yapan mezheplere uyup “ben Hanefi’yim”, “ben Şafi’yim”, “ben
Maliki’yim” diyenlere soruyoruz: Siz bu hadisleri Allah’ın dininin kaynağı
olmaya layık görüyor musunuz? Cevabınız eğer “Layık görmüyorum” ise o
zaman, tüm hadisleri ve mezhebinizi terk etmek zorundasınız. Çünkü tüm
bu verdiğimiz örnekler; hadisçi mezhepçi anlayışı savunanlara göre en itibarlı,
en doğru olan kaynaklara dayanmaktadır.
Eğer bu kaynaklar güvenilmezse, mezheplerin zihniyeti çökeceği için
mezhep diye bir kurum da kalmaz. Hadis ve mezheplerin ortada kalmadığı
bir durumda ise dinin kaynağı olarak Kuran tek başına kalır. Dinin kayna-
ğının sadece Kuran olduğunu anladıysanız; mezhep ve hadislere dayalı bilgilerinizi
bir kenara bırakın, yalnız ve yalnız Kuran’a göre dinin teorisini ve
pratiğini öğrenin. Eski bilgilerinizin geleneklere, geleneğin ise mezhep ve hadislere
dayanabileceğini unutmayın. Bu yüzden zihninizi sıfırlayıp, Kuran’a
göre dini baştan yapılandırmanız çok önemlidir. Eğer cevabınız “Layık görü-
yorum” ise lütfen Kuran’ı daha çok okuyun, sonra bir de hadisleri okuyun...
Ve gerçekten O (Kuran) iman edenler için bir doğruluk rehberi ve
bir rahmettir.
27- Neml Suresi 77
•••
HADİSLERİN DİNE İLAVELERİ
Kitabımızın buraya kadarki bölümlerinde belirttiğimiz çok önemli bir
noktayı, bazı yanılgıları düzeltmek için bir daha vurgulayacağız. Kimileri
Kuran’la, diğer hadislerle ve mantıkla çelişmeyen hadisleri kullanalım diyebilir.
Hadisler Kuran, diğer hadisler veya mantıkla çelişmiyorsa dahi; dini
yeni bir yaklaşım meydana getiriyorsa, cennet veya cehennem tasvirlerine
ilaveler yapıyorsa, Kuran’a ilave sevap veya günah kavramları oluşturuyorsa,
kısaca dine ilaveler yapıyorsa da o hadisler veya hadislerin yorumunu reddetmemiz
gerektiğini ve dine yapılan bu şekildeki ilaveleri de kabul etmememiz
gerektiğini bilmeliyiz. (Eğer hadisleri kullanma işleminde, dine bir
ilavede bulunulmayacak veya dinden bir eksiltme yapılmayacaksa; bunda
bir sorun olduğu söylenemez. Fakat bu hadisleri kitaplarında okuduğumuz
kişilerin, önceden örneklerini verdiğimiz sorunlu hadisleri nakleden kişiler
olduğu da unutulmamalıdır.) Kuran, kendisinin her şeyi açıklayan, yeterli
ve dinin tek kaynağı olduğunu söylemektedir:
Sana her şey için ayrıntılı bir açıklayıcı, doğruya ileten, rahmet olan
ve Müslümanlara müjde olan kitabı indirdik.
16- Nahl Suresi 89
Kuran’a ilave bir sevap veya günah kavramını ileri sürmek, bu ayetle
ve kitabın 2. bölümünde bir kısmını belirttiğimiz ayetlerle çelişir. Bu yüzden
herhangi bir hadis, Kuran’dan anlaşılmayan bir şeyi dine ilave ediyorsa;
115
HADİSLERİN DİNE İLAVELERİ
yeni günah, sünnet, mekruh kavramları çıkartıyorsa, Kuran’ın her şeyin detaylı
açıklayıcısı olmasına binaen bu hadisler veya yorumları reddedilmelidir.
Kuran’da geçmeyen bir mantık ya da uygulamayı dine ilave eden hadislere
ise aşağıdaki 10 örneği verebiliriz.
1- 27 VE 70 KAT
Hadis: “Cemaatle kılınan namaz tek başına kılınan namazdan 27 derece
daha üstündür.”
Buhari Ezan 30; Müslim Mescid 249; Muvatta Cemaat 1
Eğer bu hadisin Kuran’la, başka bir hadis veya mantıkla çelişkisini göremiyorsanız;
dini bilgimize bir ilavede bulunan bu hadisin yine de uydurma
olduğunu söyleyebilirsiniz. Çünkü Kuran’da böyle bir sevap tanımlaması
yoktur. Misvakla (diş fırçası yerine kullanılan bir ağaç parçası) alınan abdestin
ve sarıkla kılınan namazın, 27 veya 70 kat daha sevap olduğunu söyleyen
hadisler de böyledir.
2- SOL ELLE YEMEK
Hadis: “Sol elinizle yemeyiniz, içmeyiniz. Çünkü Şeytan sol eliyle yer, içer.”
Hanbeli 2/8,33
Bazı gelenekçi dini grupların kurslarında, sol elle yemek yiyen çocukların
elleri dayaktan şişirilmekte, yüzü koyun yatan çocuklar dövülüp gece
yarısı kaldırılmaktadır. Çocukların psikolojisini bozan bu uygulamaların sebebi
ise bu ve benzeri hadislerdir. Kuran’da yasaklanmayan bir yeme biçimini,
din adına yasaklamak; Kuran’ın anlattığı dine ilave yapmak demektir.
3- DOĞAN ÇOCUK İLE İLGİLİ SEREMONİLER
Hadis: “Hazreti Peygamber çocuğa doğumunun yedinci gününde isim
konmasını, çocuğun yıkanarak pisliklerden temizlenmesini ve kurban kesilmesini
emir buyurdu.”
Tirmizi, Edeb 63/2834; Ebu Davud 2837
116
UYDURULAN DİN VE KURAN’DAKİ DİN
Bu hadisi okuyan, bu hadiste kötü bir şey görmeyebilir. Fakat Kuran’da, çocuğa
yedinci günde isim konmasının veya kurban kesilmesinin “emredildiği”ne
dair hiçbir şey yoktur. Sorun, hadisteki “emir buyurdu” ifadesindedir;
Peygamber’in bu uygulamayı emretmeden, kendi tercihiyle yaptığını dü-
şünebiliriz, sonuçta bu uygulamalarda Kuran’a aykırı bir yön yoktur. Fakat
dinde olmayan bir emri ve sevap kavramını dine ilave ettiği için bu hadis
de uydurmadır. İllaki hadisin zararlı bir şey ifade etmesi gerekmez. Hatta
hadis iyi bir şeyi dahi “sevap” veya “emir” diye dine sokuyor veya zararlı
bir şeyi mekruh yapıyorsa bile; dine ilave getirdiği için hadisin yine uydurma
olduğu anlaşılır. Bu tip uydurmaların sebebi, kitabın 5. bölümünde
değindiğimiz gibi dini sevdirmek olabilir. Fakat sebebi ne olursa olsun, insani
olanı Allah’ın dinine katmak, insani ile Allah’tan olanı karıştırmaktır
ki bu da dine ihanettir.
4- KARA KÖPEKLERİ ÖLDÜRELİM Mİ? DEVE ŞEYTANDAN
MI YARATILDI?
Hadis: “Tüm kara köpekleri öldürünüz. Çünkü onlar Şeytandır.”
Hanbeli 4/85, 5/54
Kuran’daki Kehf suresinde, iman eden gençler ve köpekleri anlatılır. Bu
gençler övülmekte ve Kuran’ın hiçbir yerinde köpeklerin aleyhinde hiçbir
şey söylenilmemektedir. Bu ayetleri eğer hatırlamazsanız, Peygamber dö-
neminde köpeklerin mescitte dolaştığına dair hadisi de bilmiyorsanız, bu
hadis size mantıksız da gelmiyorsa, sırf Kuran’da geçmeyen bir şeyi dine
ilave ettiğine bakarak bu hadisi ve köpekler aleyhine diğer hadisleri reddedebilirsiniz.
Bu tarz hadisler yüzünden köpeğin abdesti bozduğu gibi uydurmalar
üretilmiş ve insanlar hayvanlar âlemindeki en yakın dostlarından
uzaklaştırılmışlardır.
Aslında hayvanlar âlemiyle ilgili uydurma hadisler çok fazladır. Örneğin
bir hadiste horozun melek gördüğü için öttüğü, eşeğin şeytan gördüğü için
anırdığı söylenir (Müslim). Farenin aslında Yahudi olduğu, bu yüzden deve
117
HADİSLERİN DİNE İLAVELERİ
sütü içmediği başka bir hadistir (Müslim Zühd). Karganın sapkın (fasık) olduğu
da hadistir (Buhari 59/16; Hanbeli, Müsned 2/52). Devenin şeytandan
yaratıldığı, dinsizlerin istismar edebileceği diğer bir hadistir (Hanbeli, Müsned
4/85). Kedinin aslanın aksırığından, domuzun filin aksırığından yaratıldığını
iddia eden hadisler de vardır (El Mecruhin 1/101). Tüm bu hadisler,
dinin mantıksız sanılmasına sebep olmuşlardır. Şimdi sadece Kuran’dan din
anlaşılmaz diyenlere soralım: Sizin dini anlamadaki yönteminize göre hadisler
dinin kaynağıdır. O zaman sizin yönteminize göre en güvenilir hadis
kitaplarında geçen bu izahları da kabul etmeniz gerekir. Kabul ediyor musunuz?
Kabul etmiyorsanız, sadece Kuran’ın güvenilir olduğu ve o zaman
dinin Kuran’dan anlaşılması gerektiği sonucuna varırsınız. Eğer bu hadisleri
kabul ediyorsanız, bir kez daha önce bu hadisleri sonra Kuran’ı okumanızı
ve bu konu üzerinde ciddiyetle düşünmenizi tavsiye ederiz.
5- YEMEK TAKIMLARI GÜMÜŞSE DEĞİŞTİRMEK GEREK
Hadis: “Peygamber bize altın ve gümüş kap içerisinde yemek yemeyi
ve su içmeyi yasakladı.’”
Buhari 12/1952
Kuran’da böyle bir yasak da, hüküm de yoktur. Bu tarzda bir ilaveyi dine
sokmak, Kuran’ı yetersiz görmek, Kuran’ın üzerine ilaveler yapmak manasına
gelir. Peygamberimiz Allah’ın indirdiği dine ilave yapmayacağına göre
bu hadisin de uydurma olduğu anlaşılmaktadır.
6- ÜÇ PARMAK KESEN DÖRDÜNCÜYÜ DE KESSİN DAHA İYİ
Hadis: “Bir kadının parmaklarını kesmenin cezası, deve cinsinden tazminat
olarak şöyledir; bir parmak için on deve, iki parmak için yirmi deve,
üç parmak için otuz deve, dört parmak için yirmi deve.”
Muvatta 43/11; Hanbel 2/182
Erkek olsun, kadın olsun birinin parmağını isteyerek veya yanlışlıkla kesenin
ceza olarak tazminat vermesinde bir gariplik yoktur. Fakat Kuran’da
118
UYDURULAN DİN VE KURAN’DAKİ DİN
yukarıdaki gibi bir tazminat belirlenmemiştir. Yani insanlar içlerinde bulundukları
devir ve şartlara göre tazminatları belirleyebilirler. Belli bir devirde
buna benzer bir tazminat verilmiş olabilirse de bu tazminatın evrensel
olduğu ve her dönemde deve üzerinden yapılması gerektiği yorumu uydurmadır,
dine ilavedir. Üstelik yukarıdaki tablo mantıklı da değildir. Nasıl üç
parmağı kesmenin tazminatı otuz deve iken, dört parmağı kesmenin tazminatı
yirmi deve olur?
7- KADINLARINIZI SÜNNET ETTİRDİNİZ Mİ?
Hadis: “Ey Atıyye, yufkadan sünnet et, derin gitme, çünkü yufka sünnet
etmek (kanın üste çıkmasıyla) yüzü güzelleştirir ve kocası için daha
zevkli olur.”
Gazali, İhyau Ulumiddin 1/382
Kuran’da kadının da, erkeğin de sünnet olması geçmez. Sünnetin sağlığa
faydalı olduğunu düşünen sünnet olabilir, ama sünnet olmak istemeyen olmayabilir
de. Bu dini bir sorumluluk değildir. Hadiste görüldüğü gibi, “kadınların
sünneti” de hadisler aracılığıyla dinimize mal edilmiş bir uygulamadır.
Hadise göre kadının sünneti derin kesilmemek kaydıyla yapılmalıdır; bu
uygulama yüzü güzelleştirecektir ve kadının kocasının zevk almasını sağ-
layacaktır. Ne yazık ki dine sokulan bu tip ilaveler, dinin uygulanamaz bir
sistem gibi görülmesine ve birçok kişinin gereksiz sıkıntılar çekmelerine ve
dinden uzaklaşmalarına sebep olmuştur.
8- NASIL AĞAÇTIR O? NASIL DİŞTİR O? NASIL DERİDİR O?
Hadis: “Cennette bir ağaç vardır ki binekli onun gölgesinde yüz yıl gider.”
İbn-i Mace Züht 39; Müslim Cennet 6; Tirmizi Cennet 19
Hadis: “Cehennemde kafirin azı dişi Uhud dağı kadar, derisinin kalınlığı
da üç günlük mesafe kadardır.”
Müslim
119
HADİSLERİN DİNE İLAVELERİ
Hadis: “Cehennem ehli ateşte o kadar büyüyecek ki kulak memesi ile
boynu arası yedi yüz yıllık mesafe kadar olacaktır.”
Hanbel, Müsned
Hadis: “Ümmetimin fakirleri zenginlerden beş yüz sene evvel cennete
girecektir.”
Tirmizi; İbn-i Mace
Kuran’da geçmeyen bu anlatımlar, cenneti ve cehennemi anlama hususunda
ilavelerdir. Kuran, cennet ve cehennem tariflerini gerekli şekilde
yapmıştır. Kuran gerekli izahları yapmışken bu izahları yapmak, Kuran’ın
izahlarına yeterince önem verilmemesine yol açar. Hadislerde, Kuran’da olmayan
birçok cennet ve cehennem manzarasına rastlayabiliriz. Bu açıklamalar
ister mantıklı olsun, ister mantıksız olsun hiçbirini ciddiye almamak
gerekir. Sadece uygulama alanında değil, ilave bir dini anlayış getirme alanında
da hadislerin otoritesi kabul edilemez.
9- DEVE ETİ YİYENE ABDEST ALDIRMAK
Hadis: “Peygamber deve eti yemekten soruldu; Peygamber ‘Onu yediyseniz
hemen abdest alın’ dedi.”
Ebu Davud 1/185
Kuran’da deve etinin abdesti bozduğu geçmez. Bu yüzden Kuran’a ilave
olan dini zorlaştırıcı bu hüküm de dine ilavedir. Kimi mezhepler bu hadise
göre deve eti yiyenin yeniden abdest alması gerektiğini söylemişlerdir. Kitabımızın
36. bölümünde Kuran’dan anlaşıldığı şekliyle abdesti anlatacağız.
10- BİR NAMAZLA KURTULMAK
Hadis: “Salı günü gündüzün ortasında veya güneş yükseldiğinde kim
ki her rekatında bir Fatiha, bir Ayetel Kürsi ve üç İhlas okumak suretiyle
on rekat namaz kılarsa, yetmiş gün defterine günah yazılmaz, bu yetmiş
gün içerisinde ölürse şehit olarak ölür ve yetmiş senelik günahı bağışlanır.”
Gazali, İhyau Ulumiddin 1/539
120
UYDURULAN DİN VE KURAN’DAKİ DİN
Hadis: “Kim ki çarşamba günü güneş yükselince on iki rekat namaz
kılar, her rekatında bir Fatiha, bir Ayetel Kürsi, üç İhlas ve üç Muavezeteyn
okursa arşın altından bir münadi: ‘Ey Allah’ın kulu! Geçmiş günahların ba-
ğışlandı. Allah kabir karanlığı azabını ve kıyametin şiddetini senden kaldırdı,
artık senin için fazla amele lüzum yok’ diye bağırır ve o gün kendisi
için bir Peygamber sevabı yükselir.”
Gazali, İhyau Ulumiddin 1/540
İslam âleminin en önemli klasiklerinden kabul edilen “İhyau Ulumiddin”de
Gazali, Kuran’da geçmeyen namazları açıklamakla dine ilaveler yapmış-
tır. Bu hadislere göre yetmiş günde bir bahsedilen Salı günkü namazı kılmak
veya hayatta bir kez bahsedilen Çarşamba günkü namazı kılmak bir
Müslüman’a yetecektir. Bu hadislere göre tek namazla yetmiş senelik günahın
bağışlanması da, Peygamber sevabı kazanmak da mümkün olmaktadır.
Gazali, felsefi konular hakkında yazdığında, dünyanın en seçkin düşü-
nürlerinden biri olduğunu göstermiştir. Fakat fıkıh ve hadis alanlarında ne
yazık ki aynı başarıyı gösterememiştir.
SİZ BU HADİSLERİ DİNİMİZE KAYNAK OLARAK
YAKIŞTIRIYOR MUSUNUZ?
Hadislerin dinin kaynağı olamayacağını anlattıktan sonra hadisleri;
1. Kuran,
2. diğer hadisler,
3. mantık,
4. ilaveler
açısından inceleyip, dinin kaynağı olamayacaklarını, böylece Kuran’ın dinin
tek kaynağı olması gerektiğini gösterdik. Bu bölümlerde kullandığımız
hadislerin kimisi hem Kuran, hem diğer hadisler, hem mantıkla çelişip, hem
de dine ilaveler yapıyordu. Fakat biz dört bölümün dördüne de giren veya
iki üç maddeyi de kapsayan hadisleri tek bir başlık altında inceleyip, alt baş-
lığında yer aldıkları madde açısından bu hadislerin sorunlarını açıkladık.
121
HADİSLERİN DİNE İLAVELERİ
Kitabı ansiklopedi yapmak istemediğimiz için her bölümde sadece on örnek
verdik. Ümit ediyoruz ki tüm bu anlatılanlar Kuran’daki aydınlığın, hadislerdeki
karanlığın kavranmasını sağlayacaktır.
Şimdi hadislerin dinin kaynağı olduğunu söyleyenlere ve hadisleri dinin
kaynağı yapan mezheplere uyup “ben Hanefi’yim”, “ben Şafi’yim”, “ben
Maliki’yim” diyenlere soruyoruz: Siz bu hadisleri Allah’ın dininin kaynağı
olmaya layık görüyor musunuz? Cevabınız eğer “Layık görmüyorum” ise o
zaman, tüm hadisleri ve mezhebinizi terk etmek zorundasınız. Çünkü tüm
bu verdiğimiz örnekler; hadisçi mezhepçi anlayışı savunanlara göre en itibarlı,
en doğru olan kaynaklara dayanmaktadır.
Eğer bu kaynaklar güvenilmezse, mezheplerin zihniyeti çökeceği için
mezhep diye bir kurum da kalmaz. Hadis ve mezheplerin ortada kalmadığı
bir durumda ise dinin kaynağı olarak Kuran tek başına kalır. Dinin kayna-
ğının sadece Kuran olduğunu anladıysanız; mezhep ve hadislere dayalı bilgilerinizi
bir kenara bırakın, yalnız ve yalnız Kuran’a göre dinin teorisini ve
pratiğini öğrenin. Eski bilgilerinizin geleneklere, geleneğin ise mezhep ve hadislere
dayanabileceğini unutmayın. Bu yüzden zihninizi sıfırlayıp, Kuran’a
göre dini baştan yapılandırmanız çok önemlidir. Eğer cevabınız “Layık görü-
yorum” ise lütfen Kuran’ı daha çok okuyun, sonra bir de hadisleri okuyun...
Ve gerçekten O (Kuran) iman edenler için bir doğruluk rehberi ve
bir rahmettir.
27- Neml Suresi 77
10. BÖLÜM
•••
HADİSLER HADİSLERİ YARGILARSA
Daha evvel gördüğümüz gibi “hadis” adı altında nakledilen sözlerin bir-
çoğunu Kuran ve akıl reddetmektedir. Bunların yanında, “dinin kaynağı”
gibi gösterilen bu hadisleri yargılayıp, bunların yanlışlığını ortaya koyacak
hadisler de mevcuttur. Bu bölümde, hadisleri hadislere yargılatırken amacımız,
bir kısım hadisleri reddedip, kendi kafamıza uyanları toplamak değildir.
Çünkü böyle bir gayret içinde olmayı (hele ortaya çıkan tabloyu görünce)
Kuran’ı yetersiz bulmanın bir uzantısı olarak görmekteyiz. Hadisleri hadislere
yargılatmaktaki amacımız, hadisleri, dinin kaynağı olarak sunanların;
yorumla, görmemezlikten gelerek ve birçok ayrı anlamlı hadisten kafalarına
uyanı seçerek, kendi uydurdukları hadislerle bile çeliştiklerini göstermektir.
PEYGAMBERİMİZ HADİS YAZIMINI YASAKLAMIŞTI
Sunni ve Şii İslam adına hadis kitapları yazılması bile, Peygamberimiz’in
hadis yazımını yasaklayan tavrıyla çelişmektedir. Üstelik Peygamberimiz’in
hadis yazımını yasakladığı bu kitaplarda da yer almaktadır. 4. bölümde de
değindiğimiz bu konuyla ilgili şu hadislere bakalım:
Allah’ın elçisinden sözlerini yazmak için izin istedik, bize izin vermedi.
Tirmizi, K. İlm 11
Biz hadis yazarken Hz. Peygamber yanımıza geldi ve “Yazdığınız şey
nedir?” dedi. “Senden işittiğimiz hadisler” dedik. Hz. Peygamber dedi ki:
123
HADİSLER HADİSLERİ YARGILARSA
“Allah’ın kitabından başka kitap mı istiyorsunuz? Sizden evvelki milletler
Allah’ın kitabı yanında başka kitaplar yazdıkları için yoldan çıktılar.”
El Hatib, Takyid 33
Dikkat ederseniz Peygamber’in hadis yazımını yasaklayan bu hadislerini,
hadis kitaplarını dinin kaynağı kabul edenler nakletmiştir. Burada şu
soruları sormalıyız: Madem bu hadisleri biliyorsunuz, o zaman niye hadis
kitapları yazıyorsunuz? Siz Peygamber’den daha mı çok dini düşünüyorsunuz?
“Peygamber, o zaman Kuran’la hadis karışmasın diye hadis yazdırmadı,
artık Kuran’la karışma tehlikesi yok, o yüzden hadis kitapları yazı-
yoruz” demek, tatmin edici bir açıklama değildir. Hadisler Kuran gibi dinin
kaynağı olsaydı ve Peygamber hadisleri yazdırmayıp, unutulmaya mahkum
etseydi, dini eksik tebliğ etmiş olmaz mıydı? Hadisler dinin bir kaynağı ve
lüzumlu bir parçası ise nasıl olur da yazılmak yoluyla muhafaza edilmezler?
Kuran’daki sureler karışmıyordu da hadisler niye karışacaktı? Peki,
Peygamber’in, “Kuran’la karışma tehlikesi ortadan kalkınca hadisleri yazın”
diye bir hadisi var mı? Sonuç olarak diyebiliriz ki; hadislere dinini bina
edenler, bu hadislerin yargısına göre hadis kitaplarını yakmak, yok etmek
zorundadırlar. Bu hadislerin yargısına uyuyor musunuz?
Kimi hadislerden, Kuran’da olmayan helal ve haramların dine girdiğini
de öğreniyoruz. Şu hadisleri inceleyelim:
Ey insanlar ateş tutuşturuldu ve karanlık gecenin parçaları gibi fitneler
yakınlaştı. Allah’a yemin ederim ki aleyhimde tutunacak bir şeyiniz yoktur;
Kuran’ın helal kıldıkları dışında bir şeyi helal kılmadım. Kuran’ın haram
kıldıkları dışındakileri de haram kılmadım.
İbni Hişam, Siret 4
Allah bazı farizalar vazetmiştir, onları aşmayın. Bazı hadler koymuştur,
onlara yaklaşmayın. Bazı şeyleri haram kılmıştır, onları yapmayın. Bazı
şeyleri de unutmaksızın size rahmet olması için hatırlatmamıştır, onları da
araştırmayın.
Mahmud Ebu Reyye, Muhammedi Sünnetin Aydınlatılması
124
UYDURULAN DİN VE KURAN’DAKİ DİN
Allah’ın kitabında helal kıldığı helal, haram kıldığı haramdır. Hakkında
sustuğu ise serbesttir. Allah’ın serbest bıraktıklarını kabul edin ve bilin ki
Allah hiçbir şeyi unutucu değildir.
Ebu Davud K Etime 39; Tırmizi K Libas 6;
İbni Mace K Etime 60; El- Müracaat sayfa 20
Bu hadislere göre Kuran’ın belirttiklerinin dışında haram yoktur. Bu hadislerin
yargısına göre Peygamber, Kuran’ın haramları dışında hiçbir şeyi
haram kılmadı. Yani bu hadislerin yargısına göre “Peygamber’in hadisleri”
denerek dine ilaveler yapan hadisler, “Peygamber’in hadisleri” değildir.
Benden sonrası 30 yıl hilafet, ondan sonrası melikiyettir...
Sahihi Buhari
Bakın en doğru denilen hadis kitabına göre 30 yıllık halifelik döneminden
sonrasını Peygamber beğenmemektedir. Gerçekten de dört halife dö-
nemi (Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali) 30 yıl sürmüştür. Bu dönemde ne bir
mezhep oluşturulmuştur, ne de Kuran dışında bir hadis kitabı yazılmıştır
(11. bölümü okuyunuz). Neden bu dönemdeki gibi Kuran’ın tek kaynak olduğu
mezhepsiz bir İslam’ı yaşamayalım? Gerçi biz bu hadisin, Emeviler’i
sevmeyen Ali taraftarlarınca uydurulduğunu sanıyoruz. Hadislerin toplanma
döneminde hilafetin 30 yıl sürdüğü biliniyordu; muhtemelen dört halife sonrası
düzenden memnun olmayan biri bunu uydurup, fikirlerini güçlendirmek
istedi. Fakat geleneksel Ehli Sünnet inanç adına Buhari’nin tek hadisini
inkar edenin kafir olduğu söylenmiştir. O zaman buna inananların, hadisin
hakkını verip, dört halife dönemindeki gibi hadis kitaplarını imha etmeleri
gerekmez mi? Bu hadise inananlar, nasıl dört halifeden sonraki meliklerin
idare ve gözetiminde oluşturulan mezheplere ve hadis kitaplarına
güvenmektedirler?
YALNIZ VE YALNIZ KURAN
Yine bazı hadislere göre Peygamberimiz, Kuran’ı tebliğ etmenin ve
Kuran’ı yaşamanın dışında kalan dünyevi konularda ve kişisel meselelerde
125
HADİSLER HADİSLERİ YARGILARSA
bazı hatalar yapabilmektedir. Bu yüzden, Kuran’ın bildirdiğinin dışındaki
Peygamber’in hayatıyla ilgili anlatımlardan, Kuran’a ilave evrensel hükümler
çıkarmak yanlıştır. Çünkü bu, yukarıdaki hadislerden de anlaşılacağı üzere
insanların serbest bırakıldığı alandır. Peygamber’in güncel hayatta bazı hataları
olabileceğini anlatan hadisler şöyledir:
Peygamberimiz Medine’ye geldiğinde, Medineliler hurmayı aşılıyorlardı.
Peygamberimiz “Ne yapıyorsunuz?” diye sordu. Onlar “Biz bunu yapardık.”
dediler. Peygamberimiz “Belki yapmazsanız daha iyi olur.” dedi. Onun sö-
züne uyarak bu işlemi terk ettiler de hurma ürün vermez oldu. Bu durumu
Peygamberimiz’e hatırlattıklarında kendilerine şöyle buyurdu: “Ben ancak
bir insanım. Size dininizle ilgili bir şeyi emrettiğimde onu alın. Kendi gö-
rüşümden bir şeyi emrettiğimde ise ben ancak bir insanım.”
Müslim, K. Fazail 140; Hanbel 3/152
Peygamberimiz Bedir’de suyun yakın olduğu bir yeri ordugah olarak
seçmişti. Sahabeden el Habbab b. el Munzir O’na şöyle dedi: “Ey Allah’ın
elçisi, burası bize laf düşmeyecek şekilde Rabbinin senin için seçip yerleş-
tirdiği bir yer midir? Yoksa o bir görüş, öneri ve harp hilesi midir?” Allah’ın
elçisi cevaben “Aksine o bir görüş ve harp hilesidir” dedi. Bunun üzerine
el Habbab: “Burası hiç de iyi bir konak yeri değildir. Kalkıp karşımızdaki
topluluğa en yakın suyun başına karargah kuralım. Sonra orada bir kuyu
kazıp suyu depolayalım da biz içelim, onlar içmesinler.” dedi. Peygamberimiz:
“Doğru söyledin” dedi ve onun söylediğini yaptı.
İbni Hişam, es Sireh; Taberi, et Tarih
Ben ancak bir insanım. Sizler aranızdaki davaları bana getiriyorsunuz,
umulur ki bazılarınız delillerini diğerlerinden daha iyi dile getirirler de ben
duyduğum üzere onlar lehinde bir hükme varırım. Kime (haksız yere) kardeşinin
hakkından hüküm verirsem, o kardeşinin hakkı olan bu şeyi kesinlikle
almasın. Haksız yere alan için ancak ateşten bir parça ayırırım.
El Kadı Iyaz, Eş Şifa
Buraya kadar alıntıladığımız bu hadislerin yargısına göre:
126
UYDURULAN DİN VE KURAN’DAKİ DİN
1- Kuran dışında helal ve haram kaynağı yoktur.
2- Hadis kitapları oluşturulmayacak ve mevcutlar imha edilecektir.
3- Peygamber’in Kuran’ı açıklamak ve yaşamak dışındaki eylemlerine
dini bir mana yüklenip, dine ilave yapılmayacaktır.
HADİSLERE GÖRE HADİSLERİ İMHA ETMEK LAZIM
Buraya kadar hadis yazımını, hadisle helal-haram kılmayı ve Peygamber’in
din dışı hareketlerinin de ibadete dönüştürülmesini yargılayan ve reddeden
hadislere yer verdik. Böylece Kuran’ın anlattığı İslam’ı destekleyen, hatta
hadislerin imhasını söyleyen hadislerin varlığını gördük. Kuran’ın anlattığı
dine ilave edilmiş hükümlere karşı olan birçok hadisin de olması ilginçtir.
Peygamber’in baldırların örtülmesini emrettiğine dair uydurma hadis vardır
ama Peygamber’in baldırlarının gözüktüğünü söyleyip öbür hadisi yargılayan
hadis de vardır. Midye, karides yenemeyeceğini söyleyen Hanefi mezhebinin
bir izahı ve bu yönde hadisler vardır ama diğer yanda diğer mezheplerin
kullandığı denizden ne çıkarsa yenebileceğini söyleyen hadisler de vardır.
İpeğin haram olduğuna, altının takılamayacağına dair uydurma hadisler
vardır ama Peygamber’in yanındaki sahabelerin ipek giydiğini, Peygamber’in
bir ara altın yüzük taktığını söyleyen ve diğer hadisleri yargılayan hadisler
de vardır. Haremlik selamlığı savunan, kadının sesinin duyulamayacağını
söyleyen izahlara karşı sahabelerin erkek ve kadın aynı yerde abdest aldı-
ğını, karşılıklı sohbetlerinin olduğunu anlatan hadisler de vardır…
Çözüm; Kuran’ı din adına yeterli kabul ederek, her ilavenin bir uydurma
izah veya uydurma bir yorumdan kaynaklandığını görmektir. Öyle hadisler
vardır ki, aslen Peygamber’in yapması mümkün olan bir fiil veya söylemesi
mümkün olan bir sözdür. Fakat bu sözün başına “Peygamber emretti
ki”, “Peygamber buyurdu ki” şeklindeki doğal uygulamayı emre çeviren
uydurma, doğru sözü dahi Peygamber’e iftiraya çevirebilmiştir. Ya da Peygamberin,
Allah’ın serbest bıraktığı bir konudaki tavrı dinselleştirilip, serbest
alanın dinsel alana döndürülmesi suretiyle, Kuran dışı hükümler üretilmiştir.
Örneğin Allah’ın Kuran’da kıyafet hakkında detay vermemesi;
127
HADİSLER HADİSLERİ YARGILARSA
isteyenin takım elbise, isteyenin kimono, isteyenin cübbe veya isteyenin
bambaşka bir yöre kıyafeti giyebileceğini gösterir. Bu serbest konuda muhtemeldir
ki Peygamber, yöresinin kıyafetleri olan entariyi, cübbeyi tercih etmiştir.
Fakat bu kıyafeti putperestler de Peygamber’in en büyük düşmanları
da gelenekler gereği giymekteydi. Yani Peygamberimiz’in bu konudaki
tavrı bir dinsel uygulama, bir sevap değil, Allah’ın serbest bıraktığı konudaki
bir tercihti. Bu tip durumlarda, Peygamber’in kıyafetini tarif eden hadisin
kendisi değil, onun hatalı yorumu dine ilave yapmıştır. Yine hadisleri
hadislere yargılatırsak; hatalı yorumların düzeltilmesi için aşağıdaki hadisi
örnek olarak verebiliriz:
Bilin ki; Kuran’dan başka bir şey eken, ektiğini biçerken belalara uğ-
rar. Artık siz de O’nu ekin, O’na uyun. Rabbinize O’nu delil edin, nefislerinize
O’nu öğütçü yapın. Kendi reyleriniz O’na uymazsa reylerinizi (yorumlarınızı,
seçiminizi) suçlayın, dilekleriniz O’na aykırıysa dileklerinize
hıyanette bulunun.
Nehcül Belağa sayfa 55
Hadislerin hepsi zandır. Kuran’a göre ise din, zanna bina edilemez.
Kuran’la çelişen, Kuran’a ilaveler yapan yorum ve hadislerin yanlışlığı kesindir.
Kuran’la çelişmeyen hadislere gelince; onların bile Peygamberin sözleri
olduğuna inanmak zandır.
Kuran’ın hükümleriyle örtüşen yukarıdaki hadisleri, Peygamber’in söylediğini
kabul etmek de zandır. Yani bu hadisler, Kuran’la örtüştükleri halde,
onları Peygamber’in söylediği % 100 değildir. Hadislerin uydurulma sebeplerinde
gördüğümüz gibi dine fayda sağlamak niyetiyle hadis uyduranların
olması, dördüncü konuda hadislerin incelenmesinde gördüğümüz gibi uzun
hadis nakil zincirlerinden doğan hatalar, Peygamber’le sahabe sözünün karışması
gibi faktörler; “en güvenilir” Peygamberimiz’in vefatından ikiyüz yıl
sonra yazılmış olan hadis kitaplarının en düzgün hadisinin bile zan olduğunu
ortaya koyar. Zaten amacımız, bu bölümde, hadis temelli bir dini savunanların
uydurmalarla dolu kitaplarını, yine bu kitaplardaki hadislere yargılatıp,
bu inanılmaz çelişkilerini de gözler önüne sermektir. Yoksa kendimize
128
UYDURULAN DİN VE KURAN’DAKİ DİN
göre hadis kitabı oluşturma niyetimiz elbette olamaz. Öyle bir şey gerekseydi
onu Peygamberimiz yapardı. Din eşittir % 100 Kuran. Ne bir eksik,
ne bir fazla. Bundan gayrısında ise zan vardır, gerçekle yalanın ayrılamaz
bir şekilde birbirine geçmişliği vardır.
Kitap’ta hiçbir şeyi eksik bırakmadık.
6-Enam Suresi 38
Bile bile gerçekle yalanı karıştırmayın.
2-Bakara suresi 42
Onların çoğu zandan başka bir şeyin ardınca gitmiyor. Doğrusu da
şu ki zan, gerçek namına bir şey ifade etmez.
10-Yunus suresi 36
•••
HADİSLER HADİSLERİ YARGILARSA
Daha evvel gördüğümüz gibi “hadis” adı altında nakledilen sözlerin bir-
çoğunu Kuran ve akıl reddetmektedir. Bunların yanında, “dinin kaynağı”
gibi gösterilen bu hadisleri yargılayıp, bunların yanlışlığını ortaya koyacak
hadisler de mevcuttur. Bu bölümde, hadisleri hadislere yargılatırken amacımız,
bir kısım hadisleri reddedip, kendi kafamıza uyanları toplamak değildir.
Çünkü böyle bir gayret içinde olmayı (hele ortaya çıkan tabloyu görünce)
Kuran’ı yetersiz bulmanın bir uzantısı olarak görmekteyiz. Hadisleri hadislere
yargılatmaktaki amacımız, hadisleri, dinin kaynağı olarak sunanların;
yorumla, görmemezlikten gelerek ve birçok ayrı anlamlı hadisten kafalarına
uyanı seçerek, kendi uydurdukları hadislerle bile çeliştiklerini göstermektir.
PEYGAMBERİMİZ HADİS YAZIMINI YASAKLAMIŞTI
Sunni ve Şii İslam adına hadis kitapları yazılması bile, Peygamberimiz’in
hadis yazımını yasaklayan tavrıyla çelişmektedir. Üstelik Peygamberimiz’in
hadis yazımını yasakladığı bu kitaplarda da yer almaktadır. 4. bölümde de
değindiğimiz bu konuyla ilgili şu hadislere bakalım:
Allah’ın elçisinden sözlerini yazmak için izin istedik, bize izin vermedi.
Tirmizi, K. İlm 11
Biz hadis yazarken Hz. Peygamber yanımıza geldi ve “Yazdığınız şey
nedir?” dedi. “Senden işittiğimiz hadisler” dedik. Hz. Peygamber dedi ki:
123
HADİSLER HADİSLERİ YARGILARSA
“Allah’ın kitabından başka kitap mı istiyorsunuz? Sizden evvelki milletler
Allah’ın kitabı yanında başka kitaplar yazdıkları için yoldan çıktılar.”
El Hatib, Takyid 33
Dikkat ederseniz Peygamber’in hadis yazımını yasaklayan bu hadislerini,
hadis kitaplarını dinin kaynağı kabul edenler nakletmiştir. Burada şu
soruları sormalıyız: Madem bu hadisleri biliyorsunuz, o zaman niye hadis
kitapları yazıyorsunuz? Siz Peygamber’den daha mı çok dini düşünüyorsunuz?
“Peygamber, o zaman Kuran’la hadis karışmasın diye hadis yazdırmadı,
artık Kuran’la karışma tehlikesi yok, o yüzden hadis kitapları yazı-
yoruz” demek, tatmin edici bir açıklama değildir. Hadisler Kuran gibi dinin
kaynağı olsaydı ve Peygamber hadisleri yazdırmayıp, unutulmaya mahkum
etseydi, dini eksik tebliğ etmiş olmaz mıydı? Hadisler dinin bir kaynağı ve
lüzumlu bir parçası ise nasıl olur da yazılmak yoluyla muhafaza edilmezler?
Kuran’daki sureler karışmıyordu da hadisler niye karışacaktı? Peki,
Peygamber’in, “Kuran’la karışma tehlikesi ortadan kalkınca hadisleri yazın”
diye bir hadisi var mı? Sonuç olarak diyebiliriz ki; hadislere dinini bina
edenler, bu hadislerin yargısına göre hadis kitaplarını yakmak, yok etmek
zorundadırlar. Bu hadislerin yargısına uyuyor musunuz?
Kimi hadislerden, Kuran’da olmayan helal ve haramların dine girdiğini
de öğreniyoruz. Şu hadisleri inceleyelim:
Ey insanlar ateş tutuşturuldu ve karanlık gecenin parçaları gibi fitneler
yakınlaştı. Allah’a yemin ederim ki aleyhimde tutunacak bir şeyiniz yoktur;
Kuran’ın helal kıldıkları dışında bir şeyi helal kılmadım. Kuran’ın haram
kıldıkları dışındakileri de haram kılmadım.
İbni Hişam, Siret 4
Allah bazı farizalar vazetmiştir, onları aşmayın. Bazı hadler koymuştur,
onlara yaklaşmayın. Bazı şeyleri haram kılmıştır, onları yapmayın. Bazı
şeyleri de unutmaksızın size rahmet olması için hatırlatmamıştır, onları da
araştırmayın.
Mahmud Ebu Reyye, Muhammedi Sünnetin Aydınlatılması
124
UYDURULAN DİN VE KURAN’DAKİ DİN
Allah’ın kitabında helal kıldığı helal, haram kıldığı haramdır. Hakkında
sustuğu ise serbesttir. Allah’ın serbest bıraktıklarını kabul edin ve bilin ki
Allah hiçbir şeyi unutucu değildir.
Ebu Davud K Etime 39; Tırmizi K Libas 6;
İbni Mace K Etime 60; El- Müracaat sayfa 20
Bu hadislere göre Kuran’ın belirttiklerinin dışında haram yoktur. Bu hadislerin
yargısına göre Peygamber, Kuran’ın haramları dışında hiçbir şeyi
haram kılmadı. Yani bu hadislerin yargısına göre “Peygamber’in hadisleri”
denerek dine ilaveler yapan hadisler, “Peygamber’in hadisleri” değildir.
Benden sonrası 30 yıl hilafet, ondan sonrası melikiyettir...
Sahihi Buhari
Bakın en doğru denilen hadis kitabına göre 30 yıllık halifelik döneminden
sonrasını Peygamber beğenmemektedir. Gerçekten de dört halife dö-
nemi (Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali) 30 yıl sürmüştür. Bu dönemde ne bir
mezhep oluşturulmuştur, ne de Kuran dışında bir hadis kitabı yazılmıştır
(11. bölümü okuyunuz). Neden bu dönemdeki gibi Kuran’ın tek kaynak olduğu
mezhepsiz bir İslam’ı yaşamayalım? Gerçi biz bu hadisin, Emeviler’i
sevmeyen Ali taraftarlarınca uydurulduğunu sanıyoruz. Hadislerin toplanma
döneminde hilafetin 30 yıl sürdüğü biliniyordu; muhtemelen dört halife sonrası
düzenden memnun olmayan biri bunu uydurup, fikirlerini güçlendirmek
istedi. Fakat geleneksel Ehli Sünnet inanç adına Buhari’nin tek hadisini
inkar edenin kafir olduğu söylenmiştir. O zaman buna inananların, hadisin
hakkını verip, dört halife dönemindeki gibi hadis kitaplarını imha etmeleri
gerekmez mi? Bu hadise inananlar, nasıl dört halifeden sonraki meliklerin
idare ve gözetiminde oluşturulan mezheplere ve hadis kitaplarına
güvenmektedirler?
YALNIZ VE YALNIZ KURAN
Yine bazı hadislere göre Peygamberimiz, Kuran’ı tebliğ etmenin ve
Kuran’ı yaşamanın dışında kalan dünyevi konularda ve kişisel meselelerde
125
HADİSLER HADİSLERİ YARGILARSA
bazı hatalar yapabilmektedir. Bu yüzden, Kuran’ın bildirdiğinin dışındaki
Peygamber’in hayatıyla ilgili anlatımlardan, Kuran’a ilave evrensel hükümler
çıkarmak yanlıştır. Çünkü bu, yukarıdaki hadislerden de anlaşılacağı üzere
insanların serbest bırakıldığı alandır. Peygamber’in güncel hayatta bazı hataları
olabileceğini anlatan hadisler şöyledir:
Peygamberimiz Medine’ye geldiğinde, Medineliler hurmayı aşılıyorlardı.
Peygamberimiz “Ne yapıyorsunuz?” diye sordu. Onlar “Biz bunu yapardık.”
dediler. Peygamberimiz “Belki yapmazsanız daha iyi olur.” dedi. Onun sö-
züne uyarak bu işlemi terk ettiler de hurma ürün vermez oldu. Bu durumu
Peygamberimiz’e hatırlattıklarında kendilerine şöyle buyurdu: “Ben ancak
bir insanım. Size dininizle ilgili bir şeyi emrettiğimde onu alın. Kendi gö-
rüşümden bir şeyi emrettiğimde ise ben ancak bir insanım.”
Müslim, K. Fazail 140; Hanbel 3/152
Peygamberimiz Bedir’de suyun yakın olduğu bir yeri ordugah olarak
seçmişti. Sahabeden el Habbab b. el Munzir O’na şöyle dedi: “Ey Allah’ın
elçisi, burası bize laf düşmeyecek şekilde Rabbinin senin için seçip yerleş-
tirdiği bir yer midir? Yoksa o bir görüş, öneri ve harp hilesi midir?” Allah’ın
elçisi cevaben “Aksine o bir görüş ve harp hilesidir” dedi. Bunun üzerine
el Habbab: “Burası hiç de iyi bir konak yeri değildir. Kalkıp karşımızdaki
topluluğa en yakın suyun başına karargah kuralım. Sonra orada bir kuyu
kazıp suyu depolayalım da biz içelim, onlar içmesinler.” dedi. Peygamberimiz:
“Doğru söyledin” dedi ve onun söylediğini yaptı.
İbni Hişam, es Sireh; Taberi, et Tarih
Ben ancak bir insanım. Sizler aranızdaki davaları bana getiriyorsunuz,
umulur ki bazılarınız delillerini diğerlerinden daha iyi dile getirirler de ben
duyduğum üzere onlar lehinde bir hükme varırım. Kime (haksız yere) kardeşinin
hakkından hüküm verirsem, o kardeşinin hakkı olan bu şeyi kesinlikle
almasın. Haksız yere alan için ancak ateşten bir parça ayırırım.
El Kadı Iyaz, Eş Şifa
Buraya kadar alıntıladığımız bu hadislerin yargısına göre:
126
UYDURULAN DİN VE KURAN’DAKİ DİN
1- Kuran dışında helal ve haram kaynağı yoktur.
2- Hadis kitapları oluşturulmayacak ve mevcutlar imha edilecektir.
3- Peygamber’in Kuran’ı açıklamak ve yaşamak dışındaki eylemlerine
dini bir mana yüklenip, dine ilave yapılmayacaktır.
HADİSLERE GÖRE HADİSLERİ İMHA ETMEK LAZIM
Buraya kadar hadis yazımını, hadisle helal-haram kılmayı ve Peygamber’in
din dışı hareketlerinin de ibadete dönüştürülmesini yargılayan ve reddeden
hadislere yer verdik. Böylece Kuran’ın anlattığı İslam’ı destekleyen, hatta
hadislerin imhasını söyleyen hadislerin varlığını gördük. Kuran’ın anlattığı
dine ilave edilmiş hükümlere karşı olan birçok hadisin de olması ilginçtir.
Peygamber’in baldırların örtülmesini emrettiğine dair uydurma hadis vardır
ama Peygamber’in baldırlarının gözüktüğünü söyleyip öbür hadisi yargılayan
hadis de vardır. Midye, karides yenemeyeceğini söyleyen Hanefi mezhebinin
bir izahı ve bu yönde hadisler vardır ama diğer yanda diğer mezheplerin
kullandığı denizden ne çıkarsa yenebileceğini söyleyen hadisler de vardır.
İpeğin haram olduğuna, altının takılamayacağına dair uydurma hadisler
vardır ama Peygamber’in yanındaki sahabelerin ipek giydiğini, Peygamber’in
bir ara altın yüzük taktığını söyleyen ve diğer hadisleri yargılayan hadisler
de vardır. Haremlik selamlığı savunan, kadının sesinin duyulamayacağını
söyleyen izahlara karşı sahabelerin erkek ve kadın aynı yerde abdest aldı-
ğını, karşılıklı sohbetlerinin olduğunu anlatan hadisler de vardır…
Çözüm; Kuran’ı din adına yeterli kabul ederek, her ilavenin bir uydurma
izah veya uydurma bir yorumdan kaynaklandığını görmektir. Öyle hadisler
vardır ki, aslen Peygamber’in yapması mümkün olan bir fiil veya söylemesi
mümkün olan bir sözdür. Fakat bu sözün başına “Peygamber emretti
ki”, “Peygamber buyurdu ki” şeklindeki doğal uygulamayı emre çeviren
uydurma, doğru sözü dahi Peygamber’e iftiraya çevirebilmiştir. Ya da Peygamberin,
Allah’ın serbest bıraktığı bir konudaki tavrı dinselleştirilip, serbest
alanın dinsel alana döndürülmesi suretiyle, Kuran dışı hükümler üretilmiştir.
Örneğin Allah’ın Kuran’da kıyafet hakkında detay vermemesi;
127
HADİSLER HADİSLERİ YARGILARSA
isteyenin takım elbise, isteyenin kimono, isteyenin cübbe veya isteyenin
bambaşka bir yöre kıyafeti giyebileceğini gösterir. Bu serbest konuda muhtemeldir
ki Peygamber, yöresinin kıyafetleri olan entariyi, cübbeyi tercih etmiştir.
Fakat bu kıyafeti putperestler de Peygamber’in en büyük düşmanları
da gelenekler gereği giymekteydi. Yani Peygamberimiz’in bu konudaki
tavrı bir dinsel uygulama, bir sevap değil, Allah’ın serbest bıraktığı konudaki
bir tercihti. Bu tip durumlarda, Peygamber’in kıyafetini tarif eden hadisin
kendisi değil, onun hatalı yorumu dine ilave yapmıştır. Yine hadisleri
hadislere yargılatırsak; hatalı yorumların düzeltilmesi için aşağıdaki hadisi
örnek olarak verebiliriz:
Bilin ki; Kuran’dan başka bir şey eken, ektiğini biçerken belalara uğ-
rar. Artık siz de O’nu ekin, O’na uyun. Rabbinize O’nu delil edin, nefislerinize
O’nu öğütçü yapın. Kendi reyleriniz O’na uymazsa reylerinizi (yorumlarınızı,
seçiminizi) suçlayın, dilekleriniz O’na aykırıysa dileklerinize
hıyanette bulunun.
Nehcül Belağa sayfa 55
Hadislerin hepsi zandır. Kuran’a göre ise din, zanna bina edilemez.
Kuran’la çelişen, Kuran’a ilaveler yapan yorum ve hadislerin yanlışlığı kesindir.
Kuran’la çelişmeyen hadislere gelince; onların bile Peygamberin sözleri
olduğuna inanmak zandır.
Kuran’ın hükümleriyle örtüşen yukarıdaki hadisleri, Peygamber’in söylediğini
kabul etmek de zandır. Yani bu hadisler, Kuran’la örtüştükleri halde,
onları Peygamber’in söylediği % 100 değildir. Hadislerin uydurulma sebeplerinde
gördüğümüz gibi dine fayda sağlamak niyetiyle hadis uyduranların
olması, dördüncü konuda hadislerin incelenmesinde gördüğümüz gibi uzun
hadis nakil zincirlerinden doğan hatalar, Peygamber’le sahabe sözünün karışması
gibi faktörler; “en güvenilir” Peygamberimiz’in vefatından ikiyüz yıl
sonra yazılmış olan hadis kitaplarının en düzgün hadisinin bile zan olduğunu
ortaya koyar. Zaten amacımız, bu bölümde, hadis temelli bir dini savunanların
uydurmalarla dolu kitaplarını, yine bu kitaplardaki hadislere yargılatıp,
bu inanılmaz çelişkilerini de gözler önüne sermektir. Yoksa kendimize
128
UYDURULAN DİN VE KURAN’DAKİ DİN
göre hadis kitabı oluşturma niyetimiz elbette olamaz. Öyle bir şey gerekseydi
onu Peygamberimiz yapardı. Din eşittir % 100 Kuran. Ne bir eksik,
ne bir fazla. Bundan gayrısında ise zan vardır, gerçekle yalanın ayrılamaz
bir şekilde birbirine geçmişliği vardır.
Kitap’ta hiçbir şeyi eksik bırakmadık.
6-Enam Suresi 38
Bile bile gerçekle yalanı karıştırmayın.
2-Bakara suresi 42
Onların çoğu zandan başka bir şeyin ardınca gitmiyor. Doğrusu da
şu ki zan, gerçek namına bir şey ifade etmez.
10-Yunus suresi 36